wish you back, minsung ✓

Galing kay kenyusiimii

481K 42K 59K

yaramızı unutturur, yarayı kapatan aşk yaradan da derin. | othello sendromu, psikolojik Higit pa

0.1
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4 F' 🤍
Wish You Back 💙
Special Chapter ☆

0.2

19.2K 1.9K 2.7K
Galing kay kenyusiimii

Minho'nun ardından Innie de evden çıktığında Jisung yalnız kalmasıyla beraber hüzünle omuzlarını düşürüp usulca mutfağa doğru gitmeye ilerlemeye başladı. Şirkete gidebilirdi ama canı bir süredir istemiyordu. Sadece haftada bir gerektikçe uğruyor, geri tüm işlerini evden yürütüyordu.

Kendi grubuna ait bir şarkı mırıldanıp mutfağı topladıktan sonra üst kata çıktı. Kendini iyice ev kadını gibi hissediyordu son aylardır, işe gitmiyor sadece evde temizlik yapıyor yemek pişiriyordu. Innie'nin odasını toplamak için oraya yönelecekti ki kendi odasından telefonunun sesini işitti.

Aklından geçen ismi biliyordu, tahmin ettiği gibi telefonu alınca o ismi görünce sırıtarak aramayı yanıtladı. "Changbin hyung!"

"Sonunda açtın, günaydın Jisungie. Senin bir grubun vardı, hatırlatmak istedim."

"Kalbimi kırdın şu an."

Changbin karşı taraftan ona bağırdığında Jisung yüksek sesle kahkaha atarak oğlunun odasına geçti. "Biliyorsun beni, meşgul bir adamım."

"Aynen aynen, ev temizliği seni meşgul bir adam yapıyor."

"Ya Hyung!"

Changbin iç çekti. "Akşam sana gelelim dedik Felix ile, müsait misin?"

"Soruyor musun?" derken oğlunun çıkarken düşürdüğü bilekliği eğilip yerden aldı Jisung. Innie zaten her sabah odasını toplayıp çıkıyordu, bu düzenli huyu ile Minho'ya çektiği inkar edilemezdi. Changbin karşısından memnun mırıltılar çıkarırken Jisung odadan çıkıp bu sefer Minho'nun odasına doğru ilerlemeye başladı.

"Geliyoruz o zaman?"

"Deli misin be adam? Gel diyoruz, gelmezsen ben gelirim."

"O zaman gelmiyorum." Changbin ikili oynayınca, arkadaşının yaptığı ile kıkırdadı. "Binniieeee~ Beni sinir etmeyi çok seviyorsun değil mi?"

"Evet çünkü özledim. Minho her gün şirkette ama sen yoksun."

Minho ondan kaçmak için işe gidiyordu, Jisung ise onunla karşılaşmamak için gitmemeyi tercih ediyordu. Arkadaşlarını özlemişti, bunu inkar edemezdi. Uzaktan görüntülü konulup işleri halletmekle olmuyordu, şirkete geçse anca birkaç saat kalıyor o zamanda işle uğraşıyorlardı.

"Hiç şarkı yazdınız mı?" dedi gelmemesini açıklamamak için. Zaten tüm arkadaşları biliyordu, sadece Jisung daha fazla üzülmesin diye konuşmak istemiyorlardı. Girdiği oda tahmin ettiği şekilde hep olduğu gibi düzenliydi.

Changbin, "Evet, dinlemelisin," dediğinde sanki karşısındaymış gibi kafasını salladı. "Akşam getirsene, hatta hepiniz gelin. Beraber çalışırız, olur mu?"

"Oha, süper fikir! O zaman bize et al!"

"Siz gelin, etler benden!"

Tüm sekizini bir arada görmeyi çok özlemişti. Şu an bir ara dönemde oldukları için comeback için hazırlık yapıyorlardı. Onları bekleyen hayranlarını biliyorlardı ve onların ümitlerini boşa çıkarmamak için çok çalışıyorlardı. Changbin sevinçle sırıtıp telefonu kapatırken Jisung ona gülmüş sonra da Minho'nun yatağının üstüne bıraktığı tişörtü eline almıştı.

Usulca ters çevirip katlayarak geri düzenli bir şekilde yatağın üstüne bıraktı. Uzun zamandır ayrı yatıyorlardı, Minho'nun kıyafetleri hala asıl yatak odalarında olsada her gece uyumaya buraya geliyordu.

"Keşke o gece bağırmasaydım," diye mırıldandı kendi kendine. "Keşke o gece sana bağırmasaydım, bu lanet çenemi kapalı tutsaydım belki kokuna bu kadar hasret kalmazdım."

Her ne kadar Minho'nun tişörtüne sarılıp uyumak istese de akşama arkadaşları geleceği için bir şeyler hazırlaması lazımdı. Yine de pişman olmadan üzerindeki tişörtü çıkardı ve Minho'nun tişörtünü giyinerek kendi odasına geçti. Havalar yavaş yavaş ısınmaya başlasada pek taktığı söylenemezdi.

Siyah bir hırka ve maske alıp evden çıktıktan sonra arabasına binerek markete sürmeye başladı. Dışarı çıkmak her zaman Jisung'a iyi gelirdi, oğluna akşam gelecek misafirleri haber eden kısa bir mesaj çektikten sonra marketten içeri girmişti. Çıkışlarının üstünden sekiz yıl geçse de asıl şimdi bütün gözler onların üstündeydi bu yüzden Jisung maske takma gereği duymuştu.

Elbetteki tanıyanlar olmuştu.

Hafifçe onlara baş selamı verip et reyonuna yöneldiğinde hissetmiş gibi gelen mesajla sırıttı. Chan istediği et türünü söylemişti. Ondan çokça alıp etin yanına yapacağı diğer ürünleri de aldıktan sonra abur cubur reyonuna geçti. Evdeki üç kişide abur cubur yemeye bayılıyordu ve geçenlerde hepsini tüketmişlerdi.

Jisung, Innie ve Minho'nun sevdiklerinden fazlaca alıp kendi sevdiklerini de sepete attıktan sonra kasaya ilerleyip kısa bir ödeme faslının ardından geri arabasına binerek evine yöneldi. Kalabalık olma düşüncesi ona iyi gelmişti. Innie de arkadaşlarını seviyor hatta onlarla çok iyi anlaşıyordu.

Odasının sadece bir duvarı Stray Kids grubuna ait müze gibiydi. Ancak oğlunu tüm sektörden saklıyordu, ona zarar gelsin istemiyordu. İlk yükseldikleri dönemlerde evliliği ve çocuğunu tüm hayranlara duyurmuştu bu yüzden şu anda onlardan nefret eden bir kısım yoktu. Fandoma girenler onları bilerek girmişti bu yüzden rahatça davranabiliyordu.

Innie'nin okulda ailesinin kimliği gizli tutuluyordu, bunu da oğulları istemişti. Zaten böyle her şey tıkırındaydı. Sırıtarak eve girdikten sonra bol hırkasını koltuğun üzerine bırakarak mutfağa geçti ve aldığı şeyleri dolaba yerleştirmeye başladı. Yıllardır olduğu gibi eti Chan ve Minho pişirecekti bu yüzden onlara dokunmadan sadece diğer şeyleri hazırlarken zamanını geçirmişti.

İçindeki bütün her şeyi akıtmak istercesine bağırarak şarkı söylüyor, dans ediyordu. Innie, çıkışta kendine birkaç yere uğrayacağını söyleyince ona dikkatli olmasını uyarmış ardından da koşarak üst kata çıkıp Minho gelmeden tişörtü değiştirmişti.

Başka bir tişört alıp onun tişörtünü odasına bıraktığında aşağı kattan kapı çaldı. Kendi kendine sırıttı. "Aferin Jisung, yine harikasın."

İyi zamanlamaydı.

Aynı heyecanla zıplayarak aşağı inip kapıyı açınca eşini karşısında bulmuştu. "Hoş geldin."

"Hoş buldum."

Minho içeri girince arkasından kapıyı kapatmıştı. Aylardır tek konuşmalarının bu olduğunu bildiği için üzmemeye çalıştı kendini Jisung. Ayrıca bugün arkadaşları gelecekti! Minho'nun ardından yatak odasına girdiğinde onu burada görmek içini titretmişti, üstünü giyiniyordu.

Cesaretini topladıktan sonra konuşmak için dudaklarını araladı. "Bugün çocuklar gelecek, sana söylemişlerdir diye söylemedim. Ama belki haber etmemişlerdir."

"Haberim var."

"Ee... Şey, peki. Güzel!"

Elini gergince ensesine attıktan sonra bir şey kalmadığını anlayınca kısık sesle, "Sen rahatça giyin, ben çıkayım." demiş ve ardından da hızla odadan çıkmıştı. Tüm bedenini biliyordu Minho'nun, odadan çıkmak için kullandığı bahane çok saçmaydı ama o çıkmazsa dayanamayıp Minho'nun çıkacağını biliyordu.

Gözden kaybolan Jisung'un arkasından birkaç saniye baktı Minho. Yine telaş yapmış ve en iyi yolu kaçmakta bulmuştu. Onun bu hareketleri hep aynıydı, en azından başkalarının aksine hiç değişmemişti. Şortunu giydikten sonra tişörtünü giymek için yatağa yönelmişti ki tişörtü eline aldığı anda burnuna nüfuz eden koku ile, "Salak," diye mırıldandı gülerek. "Sanki giydiğini anlamayacağım."

En azından Jisung öyle düşünüyordu.

Minho hiç umursamadan Jisung'un gizlice giyip çıkardığı tişörtü üstüne geçirdiğinde odasından ayrılarak oğlunun odasına yöneldi. Innie genellikle okuldan geldikten sonra dersi varsa ona çalışırdı akşam rahat olmak için, bu yüzden Minho hep onu odasında yakalıyordu.

Yine aynı şekilde odaya girdiğinde gördüğü boşluk kaşlarını çatmasına sebep oldu. Bu saatte evde değilse, neredeydi? Telaşla aşağı inip Jisung'a seslenecekti ki ağzını açtığı an duraksadı. Bu iyi bir fikir değildi.

Mutfakta arkası dönük eşine kısa bir bakış atıp cebinden telefonunu çıkarıp oğlunu aradığında birkaç saniye sonra açılmıştı. "Neredesin?" dedi hiç uzatmadan.

"Sana da merhaba baba. Dışarıdayım, mağazadayım kendime bir şeyler bakıyorum. Fotoğraf atmamı ister misin?"

İç çekti. "Sadece merak etmiştim."

"Biliyorum, babama sorabilirdin. Ah dur, doğru değil mi? Onunla konuşmamak için kırk takla atarsın ama yine de soramazsın."

Jisung gizlice Minho'yu dinlerken çaktırmadan biraz daha yaklaşmaya başladı ona doğru. Minho, oğlunun hiç acımadan ona laf çakmasını seviyordu ama bunu ona belli etmemeye çalışıyordu. "Bildiğin bir şeyi bana neden soruyorsun?" deyip katı bir sesle yanıt verdiğinde karşısından gelen oflama sesi ile sırıttı.

Tabi o sırada onu gizlice izleyen eşinden habersizdi.

"Gıcık herifin tekisin! Engelleyeceğim seni!"

"Telefon faturanı ödemem."

"Jisung babam öder."

"Onun kartlarına el koyabilirim, biliyorsun değil mi?"

"Sen var ya..." Innie sinirle ona bakan insanları umursamadan bağırdı. "Gıcık herifin tekisin, gıcık! Engelliyorum seni! Ulaşama bana, hah."

Lafının üstüne telefonu kapatıp dediğini yaparak engellediğinde Minho yüzüne kapanan telefonla beraber kahkaha atarak cebine yerleştirdi. En azından iyi olduğunu öğrenmişti. Oğlu ile böyle anlaşıyorlardı, ikisi de birbirini sinir eder yan yana gelince süt dökmüş kedi gibi olurlardı.

Minho arkasını döndüğü gibi ona bakan Jisung ile karşılaşmayı beklemezken Jisung yakalanmanın verdiği utançla hızla arkasını dönüp içecekleri sanki dizmemiş gibi tekrar tezgahın üstüne sıralamaya başladı ama çalan kapı onun kurtarıcısı olmuştu.

İkisi de yan yana kapıya ilerlerken Minho eşinin şortuna baktı. Beyaz, bol bir şorttu ama fazla kısaydı??

İçindeki o delici dürtü devreye girdiğini anladığı an kapıyı açmadan direkt odasına yönelirken Jisung arkasından garip garip bakmış sonrada umursamamaya çalışarak kapıyı açmıştı. "Felix!" diye bağırarak bir anda ona bakan arkadaşının üstüne atlayıp sıkıca sarıldığında Hyunjin yüzünü buruşturdu.

"Iyy, vıcık vıcık. Çekil şuradan çekil! Elim koptu!"

Bağırarak sarılan iki arkadaşı itip sırıtarak bildiği evin içine girmişti. Eh, en son gelişine göre daha düzenliydi. Jeongin de Hyunjin'in arkasından ilerleyip sevgilisine, "Maskeni çıkart," diye seslendi. Birkaç saat boyunca takmak iyi değildi ve Hyunjin birkaç saat boyunca takıyordu.

Hyunjin elinde ki abur cubur poşetlerini kenara bırakıp maskesini çıkardıktan sonra Jeongin'e öpücük atmış ve kapıdaki arkadaşlarına bakmıştı.

"Changbin, koçum sen gel şöyle. Kapat kapıyı o iki delinin üstüne."

"Aman be!" diyerek geri çekildi Felix. "Sarılırken bile konuşuyorsun pis, kendin hep Jeongin'e yapışık geziyorsun."

"Eğw eğw eğw."

Felix de maskesini çıkarıp üzerindeki ceketi vestiyere asıp zıplayarak kendini salondaki koltuklardan birine attı. "Oh, özlemişim," dedi Jisung Changbin'e sarılıp ayrıldıktan sonra. Changbin ve Chan ile çıkışlarından daha önce geçirdiği bir zaman olduğu için her zaman o ikisine karşı daha hassastı. Bu yüzden onların yerleri ayrıydı.

Changbin, duyduğu şey ile sırıtırken Jisung'un saçlarını karıştırıp içeri eşinin yanına gitmişti. "Ee," dedi Hyunjin oluşan ortama bakarak. "Innie ve Minho hyung nerede?"

"Minho gelir birazdan, yukarıda. Üstünü değiştirmeye gitti. Innie de birkaç yere uğraması gerekiyormuş, gelir şimdi." Jisung yalan söylemek istemese de Minho'nun anlamsız hareketine karşı diyecek başka bir şeyde bulamamıştı.

"Chan hyung ve Seungmin nerede?" dedi konuşmayı dağıtmak için. Ardından kendini Felix'in yanına bıraktı.

"Onlar şirketteydi en son, geleceğiz demişlerdi. Gelirler birazdan."

"Hala sevgili olmadılar mı?"

"Yok anasını!" diye yükseldi Hyunjin. "Bir olamadılar gitti. Tüm grubu gay yapcam diyorum inatla reddediyorlar."

"Gerizekalı."

Hepsi arkadaşlarına gülmüşlerdi ki Minho'nun gelmesi ile bakışlar ona dönmüş, Jeongin ayaklanarak kollarını ona sarmıştı. Bunun yüzünden Hyunjin kıskanıp sevgilisini çekerken Changbin Minho'ya laf atmakla meşguldü. Şu an görünürde herkes mutluydu ancak Jisung için öyle değildi.

Minho'nun bu tavırlarını görmek onu üzüyordu. Eskiden en çok ona güzel davranırken şimdi adını bile ağzına almaz, gerekmedikçe göz göze gelmez olmuştu. Yine de arkadaşlarının varlığını kendine hatırlatarak mutlu olmaya çalıştı.

Yanaklarında yalancı bir gülüş olurken Changbin fark edip gözlerini Minho'ya dikmişti ancak onda bundan iz yoktu. İstemsizce arkadaşına üzülürken belli etmemeye çalıştı, Jisung nasıl belli etmek istemiyorsa o da onun gibi yapmak istedi.

Çalan kapı ile Jisung hızla ayağa kalkarken sevinçle kapıyı açıp, "Hoş geldin!" demişti oğluna karşı. Innie, babasının bu haline gülümseyip maskesini ve çantasını indirip salonda onu bekleyen insanlara doğru gitti.

"Amcasının bir tanesi!"

Hyunjin hevesle kalkıp ona sarıldığında Changbin yüzünü buruşturarak itti. "Ya bir yürü git, rezil herif. Gel buraya amcasının gülü!"

"İkiniz de birbirinizden betersiniz," dedi Felix uzandığı yerden. "Rahat bırakın bebeğimi, uzak durun. Changbin!"

"Peki hanımım."

Onlar atılırken Innie gördüğü bu aşırı sevgi karşısında sesli gülüyordu, yıllardır alışmıştı ancak Hyunjin ve Changbin içindeki keko ruhtan ödün vermiyordu. Daha oturmadan tekrar çalan kapı ile Jisung çocuk gibi koşarken gördüğü kişiler ile çığlık attı.

"Tanrım! Çok özledim!" Hevesle üstlerine zıpladı. "Seungmin! Chan hyung! Çok özledim!"

"Biz de seni özledik!"

Uzun zamandır şirkete gitmediği için onları görmüyordu ve Chan da Seungmin de son zamanlarda diğerlerine göre daha çok meşgul olduğu için hiç görüşemez hale gelmişlerdi. Chan, sevinçle karşısındaki minik bedene sarılırken kaç sene geçse de hala çocuk kaldığını fark etti.

Jisung bir süre sonra geri çekilip, "Gelsenize," diye içeri işaret etmişti. Seungmin kafasını sallayıp içeri girip kalabalığa karıştı ancak Chan gitmemiş Jisung'un yanında kalmıştı.

"Hala kısacık şortlar giyiyorsun," dedi Jisung'un bacağını parmakları arasında sıkıştırırken. "Ayrıca şirkete çok az geliyorsun, seninle konuşmayacağım. Sinir ediyorsun beni!"

"Ama aşk adamım!" Hevesle hyungunun sırtına zıpladı. "Biliyorsun beni çok meşgul bir adamım, bakmam gereken bir çocuğum toplamam gereken bir evim var."

"Ve hala sırtımdasın."

"Bence o detayı görmezden gelebiliriz."

Chan'ın sırtında salona geçerlerken gözlerini arkadaşlarına değdirdi ardından eşine sonra da oğluna. Belki acı şeylerin üstü kapalı olsada şimdi hepsi bir araydı ve bununla yetinmek istiyordu.

Heyecanla bağırdı. "Yemek zamanı!"

***

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

23.9K 3.5K 32
afraid. Farkında bile değilsin, seni önemsediğim kadar beni önemsemedin.
5.2K 609 25
Choi Beomgyu en yakin arkadasi olan Choi Yeonjun'a olan hislerini daha fazla icinde tutamaz ve bilinmeyen bir numaradan Yeonjun'a yazmaya baslar
217K 22.7K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
94.6K 4K 21
Yabani dizisinden tanıdığımız Asi ve Alaz'ın muhtemelen hiç yazılmayacak anlarına dair tek veya birkaç bölümden oluşacak hikayelerdir.