The Chariot • Bucky Barnes

Par CikolataliUykum

13.9K 1.7K 2.7K

"Ölmek istemiyorsun, içindeki şeyi öldürmek istiyorsun." "Karanlıktan değil, karanlıktan çıkacak şeyden korku... Plus

Dark Horse
Castle In the Snow
I Did Something Bad
Warrior
Brooklyn Baby
Spirits
Mademoiselle Noir
No Darkness
Nothing Breaks Like A Heart

Survivor

913 140 334
Par CikolataliUykum

Bölüm Şarkısı:
2WEI - Survivor
Medyadan açarak dinleyebilirsiniz.

Winter Soldier vs. Dark Horse

╰☆╮

Sensiz nefes alamayacağımı sandın,
nefes alıyorum.

2008
Amerika

Abertha, kızıl peruğuyla birlikte önündeki insanların çekilmesini bekliyordu. Elindeki ona ait olmayan ama çalmak zorunda kaldığı sırt çantasını sıkı sıkı tutuyordu. Siyah güneş gözlüklerinin altındaki mavi gözleri etrafta deli gibi dolaşıyor, bir tehlike olmaması için dua ediyordu.

Bir uçağa binip Amerika'ya gelmek için istemediği şeyler yapmak zorunda kalmıştı. Bir kadını bayıltıp eşyalarını ve pasaportunu çalmış, ardından kendine bir peruk almıştı. Rusya'dan kaçmak için bunu yapmak zorundaydı. Başka çaresi yoktu.

İnsanlar önünden çekildiğinde bunu fırsat bilip hızlıca havaalanında yürümeye başladı. Pasaport kontrolünden geçmek tam bir işkenceydi. Yakalanacağını düşünmüştü. Ama belli ki kılık değiştirmesi gayet iyi işe yaramıştı.

Havaalanından çıkıp taksi çevirerek bir otele gitti. Kendini odaya resmen attığında kapısını kilitlemiş, peruğu bir tarafa fırlatmıştı.

Banyoya girip suyu açtığında üstündeki tüm kıyafetlerden kurtuldu. Sanki yaptığı tüm o kötü şeylerden arınmaya çalışırcasına sıcak suda bedenini yıkamıştı. Üstüne temiz kıyafetler giyip saçlarını topladı.

Yorgunlukla otelin yatağına kendini bıraktığında gözleri otomatik olarak kapanmaya başlamıştı. Neredeyse 13 saatlik bir uçak yolculuğu onu bitirmişti. Birkaç saat uyuyup dinlenebileceğini düşündü.

Öyle de oldu. Saat gece yarısına gelirken, Abertha'nın gözleri karanlık odada açılmıştı. Terlediğini hissetmiş ve kendini yataktan kalkmak için zorlamıştı. Ayağa kalkıp lavaboya girdiğinde ışığı açmış ve yüzünü soğuk bir suyla yıkamıştı.

Kafasını kaldırıp aynaya baktığında, karanlık odada duran iri bir silüetin yansımasını gördü. Hızlı bir hareketle kapıya doğru dönmüş, ona doğru gelen kişinin suratına kapıyı kapatmıştı.

Bulmuşlardı.

Nereye ve ne kadar kaçarsa kaçsın onu bulacaklardı.

Sensiz göremeyeceğim sandın,
mükemmel görüyorum.

Lavabonun içinde dört dönerek bir çıkış yolu aramaya çalıştı. Ufacık pencereye hayal kırıklığıyla baktı. Hiçbir yol yoktu.

Arkasındaki kapı gürültüyle açıldığında o tarafa döndü. Maskeli, uzun saçlı ve tek kolu metal olan adamdı. Abertha onun Kış Askeri olduğunu biliyordu. HYDRA'dan kaçmadan önce dosyalarda görmüştü. Ayrıca asıl adını ve kim olduğunu da çok iyi biliyordu.

Abertha, ellerini kaldırarak durmasını işaret etti. "Yaklaşma James."

Ama Kış Askeri onu hiç umursamadan sert adımlarla üstüne yürüdü. Abertha çaresiz bir şekilde siyah gücünün ellerini sarmasına izin verdi. Ardından adamı geriye fırlattı.

Kış Askeri tahta dolaba çarparken, Abertha koşarak lavabodan çıktı. Köşeye bıraktığı sırt çantasını aldı ve aynı hızla otel odasının kapısına doğru koştu. Tam kapıyı açmış çıkacak iken, kolunda hissettiği demir el ile sendeleyerek durmak zorunda kaldı.

Vücudunda hissettiği karıncalanma ile hiç düşünmeden, adama doğru döndü ve bir anda diğer elini Kış Askerinin göğsüne doğru tuttu. Adam, havaya doğru kalkarken inmek için çabaladı ama nafileydi.

Sensiz devam edemem sandın,
devam ediyorum.

Dark Horse, diğer elinin bir parmak hareketiyle onun yüzündeki maskeyi bir kenara fırlattı. Soğuk, öldürücü bakışlarla göz göze geldi. Ama şu an bu bakışlara sahip tek kişi Kış Askeri değildi. Kendisi de öyleydi.

Elini ağır hareketlerle yumruk haline getirmeye başladı. Havada duran Kış Askeri, göğsünde hissettiği acıyla inledi.

"Sana yaklaşma demiştim." Dark Horse duygusuz bir sesle konuştu.

Gözleri kızarmış, biriken gözyaşları mavi gözlerine parlaklık katmıştı. Bedeni ondan hiç izin almadan şu an ona saldıran adama bunları yapıyordu. İçinde, derinlerdeki acı çeken bir ses ona yapmaması gerektiğini söylüyordu. Ama bedeninin bunu umursadığı yoktu. O acı çeken sesin gözyaşlarıydı belki bunlar. Birikmişlerdi. Ama bedeni akmasına izin vermiyordu.

Sensiz ölürüm sandın,
ama yaşıyorum.

Yumruk halini almış elini biraz daha sıktığında, Kış Askeri nefes almak için çabalıyordu. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

Dark Horse'un gözünden akan bir damla yaşın sıcaklığı yanağından çenesine doğru indi. Bu sıcaklığı hissettiği an, içindeki acı çeken sesi duydu.

Elini bir anda indirdi. Siyah güçleri yok oldu. Kış Askeri sertçe otel odasının zeminine düştü.

Abertha, ne zaman yere düştüğünü bilmediği çantayı aldı ve arkasına bile bakmadan koşarak çıktı. Bacaklarının ne kadar ağrıdığını umursamadan, yabancı sokaklarda koşup durdu.

Gelecekte bile hâlâ
burada olacağım.

╰☆╮

Kendimi yıkarım sandın,
ama hâlâ buradayım.

2024
Günümüz

Abertha, hayatını ne kadar düzene sokmaya çalışırsa çalışsın, Bucky'e söylediği gibi hep bir şey eksik kalacaktı. Bunu söylerken çok ciddiydi. Ama aynı Bucky gibi bu eksikliğin ne olduğunu bulabileceğini sanmıyordu.

Bucky ile konuşmanın şaşırtıcı bir şekilde ona iyi geldiğini fark etti. Belki de yaşadıkları ve geldikleri yer aynı diyeydi. Aynı hisleri paylaşıyorlardı. İkisi de konuşurken birbirlerine karşı rahattı.

Bucky gittikten sonra salonda sehpanın üzerinde adama ait bilgisayarı ve belleği görmüştü. Giderken almayı unutmuştu. Abertha'da hiç fark etmemişti.

Pencereden bakmış, ama Bucky çoktan gitmişti bile. Hemen de onu arayıp ya da mesaj atarak rahatsız etmek istemedi. Akşam bir mesaj atarak bilgisayarını istediği zaman gelip alabileceğini söylemişti.

Bucky evindeki koltukta uzanıp televizyondaki kanalları değiştirip duruyordu. Sam az önce onu arayıp ona doğru geldiğini ve yemek alacağını söylemişti. Daha sonra telefonuna gelen mesajın da ondan olduğunu sanmıştı. Yavaşça yanındaki telefonu almış, ekranda Sam yerine, Abertha Russell yazan ismi görmüştü.

Ben bir savaşçıyım,
pes etmeyeceğim.

İstemsizce sırtını koltuğun kenarından ayırıp doğrulmuş, dirseklerini bacaklarına yaslayıp merakla mesajı açmıştı. İçinde bir endişe duygusu oluşmuştu. Birkaç saniye içinde kadının başına bir şey geldiğini falan düşünmüştü. Çünkü başka bir şey için mesaj atacağını sanmıyordu.

Ama bilgisayarını onda unuttuğuna dair mesajı gördüğünde rahatlamıştı. O mesaj atana kadar unuttuğunun bile farkında değildi.

Bucky, mesajı cevaplama kısmına dokunmuş ve klavyedeki küçük harflerde parmaklarını gezdirmeye başlamıştı. Bugün o kapıdan çıkarken, Abertha ile bir daha ne zaman görüşeceğinden emin olamamıştı ama şimdi emindi.

Mesajda, eğer müsaitse yarın gelip alabileceğini yazarak göndermişti. Ekranı hiç kapatmadan beyaz sohbet ekranına bakarak bir süre geri cevap vermesini bekledi.

Öyle de olmuştu. Abertha, yarın bir provası olduğunu, eğer isterse akşam gelebileceğini söylemişti. Bucky'e göre hava hoştu. Bunu kabul ettiğini belirten bir şeyler yazıp gönderdi.

O sıra da kapısında bir anahtar sesi duydu. Sam, ondaki yedek anahtar ile içeri giriyor olmalıydı. Bucky telefonunu kapatıp koltukta bıraktı ve kalkarak ondan yemek poşetlerini almaya gitti.

Durmayacağım,
daha sıkı çalışacağım.

Ertesi günün akşamı yine Abertha'nın kapısının önündeydi. Buraya çok sık gelir olmuştu. Ama kendince bir sorun yoktu. Abertha için de öyle gibiydi.
Sarışın kadın kapıyı açtığında Bucky'e gülümsedi.

"Hoş geldin, içeri gel."

Bucky içeri girerken bilgisayarı alıp hemen gitmeyi planlıyordu ama Abertha'nın buna izin vereceği yok gibiydi.

"Çin yemeği almıştım. Umarım açsındır çünkü sana da aldım." Mutfağa doğru ilerleyen kadının arkasından yürüdü.

Bucky, onun kendisini de düşünmesine karşı belli belirsiz gülümsedi. Abertha, adamın cevap vermemesine karşı ona döndü.

"Bir yere mi gitmen gerekiyor yoksa? Sorun değil."

"Hayır." Bucky kafasını sağa sola salladı. "Hayır.."

"Peki o zaman." Abertha yemekleri çıkarırken Bucky'de ona yardım etti. İkisi karşılıklı masaya oturduklarında yemeklerine başlamışlardı. Bir süre sessizce sadece yemeklerini yediler.

"Yorgun gözüküyorsun." Bucky onun hafif şişmiş göz altlarına bakarak konuştu.

"Bugün çok çalıştım." Abertha bakışlarını ondan kaçırdı. "O yüzdendir."

Bucky ise buna pek inanmışa benzemiyordu. "Hâlâ uyuyamıyorsun değil mi? Emin ol bunda yalnız değilsin. Terapistim bile buna çözüm bulamıyor. İlaçlar dışında."

Abertha yüzünü buruşturdu. Günlerdir pek uyuduğunu söylenemezdi. Ne zaman uykuya dalsa rüyalarına eski anıları giriyordu. "İlaçlardan nefret ediyorum."

"Ben de."

"O zaman anlat bana." dedi Abertha basitçe.

Bucky içeceğinin dibinde kalan son yudumu içmeden önce konuştu. "Ne, yeni terapistim sen mi olacaksın?"

"Belki." Abertha ayağa kalkıp ikisinin çöplerini mutfaktaki çöp kutusuna attı. Ardından kahve makinesindeki tuşlara bastı. "Ben sana tüm hayatımı anlattım. Şimdi sıra sen de, James Bucky Barnes. Hiçbir şeyi atlamadan, her şeyi anlatacaksın. Aynı benim gibi."

"Zaten biliyorsundur."

"Müzede anlatılanları boşver. Ben senden dinlemek istiyorum."

Bucky, o akşam Abertha'nın evine kısa bir ziyaret yapacağını düşünerek gelmişti ama hiçte öyle olmamıştı. Saatlerce oturup konuşmuşlardı. Bucky, aynı onun yaptığı gibi kendi hayatını en başından anlatmıştı.

Abertha onun hiç sözünü kesmemiş, merakla dinlemişti. Özellikle 30'lu ve 40'lı yılları Bucky'den dinlemek oldukça eğlenceliydi.

Ben bir savaşçıyım,
bunu yapmaya gidiyorum.

Evin salonundaki geniş koltukta oturuyor, Bucky'nin gençlik anılarını dinlerken gülüyordu. Bucky'de güldüğünde, Abertha onun ilk kez gerçekten güldüğüne şahit olmuştu.

"Vay canına... gülmeyi biliyormuşsun. Artık endişelenmeye başlamıştım."

Bucky, onun kendisiyle yine dalga geçmesiyle kızamıyordu. Hatta hoşuna bile gidiyordu. İkisi de birbirlerine dönük bir şekilde oturuyor, birkaç bira şişesi ve kahve bardağı sehpada duruyordu.

Bucky, Abertha'nın suratına dikkatlice bakarken gözünün altına düşmüş olan bir kirpik fark etti.

Parmağının ucuyla işaret etti. "Kirpiğin... düşmüş."

Abertha onun gösterdiği yerden eliyle almaya çalıştı. Ama göremediği için başaramamıştı. Bucky, koltukta ona doğru yaklaştı ve elini kadının yanağına koydu. Sıcak dokunuşuyla birlikte Abertha gözlerini kırpıştırdı.

Bucky'nin yanağındaki kirpiği alırken bile ne kadar ciddi bir surata sahip oluşunu izledi.

"Kötü bir adamı yakalamıyorsun, James. Altı üstü bir kirpik. Gülümseyebilirsin."

Bucky'nin dudağının kenarı kıvrılırken kirpiği nazikçe almıştı. İkisinin de birbiriyle uyumlu olan mavi gözleri buluşmuş, Bucky elini hâlâ kadının yanağından indirmemişti. Yumuşak yanağını baş parmağıyla hafifçe okşadığında, Abertha gözlerini kapatmamak için zor durdu. Günlerdir uyuyamadığı için başını onun eline yaslayıp gözlerini kapatsa hemen uykuya dalabilirdi.

Bucky, onu bir şeyin dürttüğünü hissediyordu. Ve bu kesinlikle yanlış bir dürtüydü ona göre. Yapmamalıydı. İşleri çıkmaza sokabilir ve mahvolabilirdi.

Elini Abertha'nın yanağından indirdi ve bakışlarını ondan kaçırdı. Eğer biraz daha böyle baksalardı birbirlerine, Bucky onu öpmeden durabilir miydi emin değildi.

"Şey... lavaboyu kullanabilir miyim?"

"Evet, evet... tabii ki." Abertha gereksiz bir acele yaşadı. "Üst katta sağdan ilk kapı."

Bucky kalkıp üste kata yönelirken, Abertha'da sehpadaki şişe ve bardakları mutfağa taşıdı. Lavabonun içine özensiz bir şekilde bıraktığı bardaklar ile musluğu açtı.

Aniden başına bir ağrı saplanırken, ensesinde hissettiği ürpertiyle birlikte kolları karıncalandı. Musluktan akan suyun sesi kulaklarına boğuk bir şekilde, sanki çok uzaktan geliyordu. Ellerine doğru baktığında titrediğini gördü.

Ne olduğunu anlamayıp endişelenirken kolunda soğuk metal bir el hissetti. Onun için her şey 1 saniye içinde yaşanmış, ama dışarıdan bakıldığında sanki zaman yavaşlamış gibiydi.

''Abertha?'' Bucky'nin sesiyle her şey birden normale döndü. ''Sana sesleniyordum ama duymadın.''

Sarışın kadın kendisine döndüğünde Abertha'nın bembeyaz yüzünü gördü.

"İyi misin sen?"

"İyiyim... başım döndü sadece." diye uydurdu Abertha. "Bugün çok çalıştım, ondan olmalı."

Bucky, onun gerçekten de yorgun duran suratına karşı anlayışla baktı.

"Saat epey geç oldu, gitsem iyi olacak. Sen de güzelce dinlen."

Abertha hafifçe kafasını sallayarak onu onayladı. Aslında içten içe gitmesini hiç istemiyordu. Neden bilmiyordu ama James ile birlikteyken kendini daha iyi hissediyordu.

İkisi evin dış kapısına doğru yürüdüler. Bucky bu sefer bilgisayarı ve belleği almayı unutmadı.
Onlar kapıda vedalaşırken, Bucky Abertha'nın yüz ifadesinde bir terslik sezdi ama üstüne gitmek istemedi. Sadece yorgun oluşuna yormak istedi.

Hayatta kalacağım,
hayatta kalmaya devam et.

╰☆╮

Sonraki bölüm hazır da bekliyor ve ben açıp, okuyup, sırıtıp geri kapatıyorum
😏🙃

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

223K 22K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
125K 22K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting
70.1K 5.2K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
98K 4K 32
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...