Ölümcül Saplantı (+18)

By KIZILWings

316K 6.6K 2.5K

Günahlar ateşe dönüştü diye aşk özgürlükten vazgeçer miydi? O halde hangi bedende olduğunun ne önemi vardı... More

UYANIŞ/kökenin Dönüşü - 1
İçerik (ÖNEMLİ)
Karşılaşma Bölüm 1
Merak Bölüm 2
Ruhsuz Bölüm 3
Gösteriş Bölüm 4
EREN
oyun Bölüm 5
saklı kalan Bölüm 6
shakespeare Bölüm 7
TİMUÇİN
karmaşa Bölüm 8
tehlikeli çağrış Bölüm 9
AYAZ
Günah Tohumu Bölüm 11
ARSIZ Bölüm 12
ALPER
DönüşüM Bölüm 13
Arzu Bölüm 14
KAAN
Düş Bölüm 15
"Yasak Anılar" Bölüm 16
Şeytan ve Ayrıntı Bölüm 17
Öfke Bölüm 18
Saklı Hisler Bölüm 19
Büyülenmiş Bölüm 20
Bekleyiş Bölüm 21
Tehlikeli sezgiler Bölüm 22
Heves ve İhtiras Bölüm 23
Sarıl Bana Bölüm 24
Kader Çıkmazı Bölüm 25
Geçmişin İzleri Bölüm 26
Sevgisiz Bölüm 27
FeveraN Bölüm 28
Değişim Bölüm 29
Oyna benimle Bölüm 30
Ateşler içinde Bölüm 31
Çelişki Bölüm 32
Aşk kalır Bölüm 33
Korku Bölüm 34
Trajedi Bölüm 35
Kayıp Bölüm 36
Gitme Bölüm 37
Kaçış Bölüm 38
Arayış Bölüm 39
Aşk-ı Hüsran Bölüm 40
Serzeniş ve aşk Bölüm 41
Saplantı Bölüm 42
Günahkar Bölüm 43
Esaretin Sonu Bölüm 44
Sözler Bölüm 45
Çırpınış Bölüm 46
Rüyalar ve Gerçekler Bölüm 47
İkinci Hal Bölüm 48
Susma Bölüm 49
Kalbin sesi Bölüm 50
Rüya Bölüm 51
Zaman Bölüm 52
Galibi sen Bölüm 53
DUYURU...:P
KARANLIK SEVGİLİ(Tanıtım)
"SOLUKSUZ"
Çıkarsız Bölüm 65
imza günü
davetsiz Bölüm 66
Hisler ve Gerçekler Bölüm 67
Yeni kız Bölüm 68
Gerçeğin yüzü Bölüm 69
Yüzleşme Bölüm 70
Yeni Dünya Düzeni
Final Bölüm 71

Tutku tohumu Bölüm 10

10.1K 142 27
By KIZILWings

 Evet, merabalar arkadaşlar, müthiş bir bölüm ve yine ben..:D bu bölüm biraz tutkulu oldu seveceksiniz bence..:P  başlamadan  sezen aksunun parçalarını dinleyerek okuyun bence zira ben onu dinlerken yazdım..:D  bu arada üsttekiler Eren ve Ayaz, alttaki fotoğraf, Eren ve Timuçin efenim..:D şimdiden keyifli okumalar..:P

yorum ve votelerinizi eksik etmeyin ha.. yoksa yeni bölüm yazmam bak..:P

Gece, tüm perdelerini kaldırıp yerini günün ilk ışıklarına bırakıyordu yine.  Gözlerini açmak istiyordu  ama göreceği şeyin görmek istediği şey olduğundan emin olamıyordu. Hiç azalmadan artarak devam eden bir yangın sarıyordu bedenini. Bu derin saplantı  tüketiyordu onu günden güne. Bu karanlık, korkunç bağ   onu sürekli bir çıkmaza sürüklüyor ve durmadan oraya çekmeye devam ediyordu. Öyle ki bu ölümcül aşk  onu sonsuza dek yavaş yavaş yutacaktı bunu biliyordu. Bu nefret ettiği adam onun tüm benliğini giderek daha fazla sarıyordu.

        Sevginin ne olduğundan emin değildi ama nefretin ne olduğunu iyi biliyordu.  Eğer herhangi bir şeyin tanımı yapılacak olsa Eren'İn seçeceği tek şey nefret olurdu.

        Nihayet gözlerini açmış bu koca yatağın tavanına dikmişti gözlerini. Başını sağa çevirdiğinde yanındaki ölümcül varlık bir elini başının altına koymuş, onun yüzünü izliyordu.

           "Yaralarına sebep olanları bulduğumda hiç de mutlu bir sonla karşılaşmayacaklar." Dedi birden. Başını çevirip aralık dudaklarıyla derin derin nefesler alırken yüzüne baktı Eren. O vakit, çatılı kaşları düzeldi ve usulca gülümsedi Ayaz. Parmaklarını uzatıp yaralı dudağını okşarken: "Dün gece yorulmadın mı? Neden bu kadar erken kalkıyorsun?" Diye sordu.

           Arkasını dönüp kalkmak üzereyken: "Okula gitmem gerek." Dedi soğuk bir ifadeyle Eren.

            "Biraz daha kal." Dedi Ayaz tutup arkasından sarılırken yüzünü omuzuna gömdü.  Yavaş yavaş okşadıkça bedenini  nefes alması giderek sıklaşmaya başladı. "Gittiğinde kokunu, dokunmadığım da sıcaklığını özlüyorum küçüğüm, yıllardır hiç bitmeyen bu tutku korkarım bir gün benim sonum olacak. Hiç azalmıyor. Yıllardır azalmadı. Seni tüketmiyorum ben, kendimi öldürüyorum yavaş yavaş. Bu çarpık saplantı beni tüketiyor. Yalnızca bedenin yetmiyor artık, ruhun da gerek bana, aşkla bakan gözlerin de.  Sana bir başkasının dokunduğunu düşünmek beynimi uyuşturuyor. Elimde olsa  yanımda  kalman için seni sonsuza dek bağlardım. Korkuyorum, ellerimden uçup gitmen den. Bir kez daha seni görememekten korkuyorum."

      Ayaz'ın sözleri adeta bir zehir gibi  titreterek bedenini sarıyor ve kendisine hapsediyordu. Ama o kilit altında tutulmak istemiyordu.   Özgür olmak istiyordu.

       İstediğini sevebilmeyi, İstediği gibi yaşayabilmeyi arzuluyordu. Her gün ensesinde göremediği gözlerin takibinde olmaktan yorulmuştu. Ne zaman gölgelerden çıkıp kendisine geleceğini bilememekten, ona olan nefretinin her gün yeniden kabarmasından yorulmuştu. Geçmişte işlediği günahı, kendi günahıyla birleşerek asla geriye dönemeyeceği hatalar yapmasına neden olmuştu. Bu yüzden affedemiyordu onu. Ne ondan kaçabiliyor nede tutkularından kurtulabiliyordu.

       Eren'in çenesini tutarak başını kendine çevirdi Ayaz ve o keskin gözlerine bakmaya başladı.

           "Bana olan nefretin asla bitmeyecek  değil mi?" Diye sorduğunda cevap vermedi Eren. "Bu iyi." Dedi usulca: "o halde hiç durmadan nefret et benden. Her gün bir tohum büyütür gibi büyütmeye devam et. Bu bana karşı  duygularının hiç olmamasından iyidir.  Ve Eren, barındırdığın nefret duygusu aşktan bile güçlü tek duygudur unutma. Birine beslediğin aşkın bir gün bitebilir ama nefret bitmez, her gün, ilk gün ki gibi, her hatırladığında, aklına her düştüğünde  yeniden yeniden doğar. Benim saplantım, senin nefretin. Bu bize  hayatımızın sonuna dek yeter."

        Dudaklarını dudaklarıyla birleştirdiğinde  onu bütünüyle yutmak istiyormuş gibi sahipleniyordu Ayaz. Uzun saçları omuzlarına ve oradan beline kadar dökülürken, ona sıkıca sarılmış diliyle derinlerine ulaşıyor ve  vücudunu okşarken Eren'in o tatlı sesiyle mest oluyordu. Tıpkı dün geceki gibiydi. Tıpkı onu isteyip de sahip olduğu diğer geceler gibi.

         Kulağına eğilerek fısıldamaya başladı.

              " İnkar etsen de kaçamıyorsun dokunuşlarımdan" Derken gülümsedi. Eren nefes almaya çalışırken:

              " Ayaz." Dedi. "Geç kalmak istemiyorum gitmem gerek."

              "Hayır, kaçman gerek değil mi?Neden? Kaçmanın nedenini söyle bana? Hataysa hata, herkes günahkar değil mi? Yada yıllar öncesinin kini mi bu? Nefretin hangisine ait Eren. Bir kere baksan göreceksin niye inkar ediyorsun? İstemiyor değilsin. Beni istediğini biliyorum, dokunuşlarıma tepki verdiğini bildiğim gibi.  Yıllarca benden kendini uzaklaştıran sensin. Yinede bana geliyorsun bak. Daima bana geleceksin."

             "Yapma," Dedi inler gibi. " Bırak beni ne olur...Vazgeç benden demiyorum artık bak, bıraktım. Ne olur sende izin ver. Bana biraz izin ver olmaz mı? Nefes almama izin ver.Korkutuyorsun. Korkuyorum senden. Bu bağlılığından. Bu korkunç bağdan korkuyorum anlamıyor musun? "

            Yüzü ve bedeniyle tamamen Ayaz'a dönerken Eren, İki eliyle başını tutup dudaklarını dudaklarına bastırdı. Dizlerinin üzerine kalkıp parmaklarını Ayaz'ın uzun saçlarının arasından geçirerek onu hem öpüyor, hemde fısıldayarak konuşmaya çalışıyordu.

                   "Boğulacak gibi hissediyorum. Bir kutunun içinde Kitliymişim gibi. Kanatları koparılmış bir kuş, yaprakları solmuş bir çiçek gibi. Bu ne demek bilemezsin. Ben biliyorum, ne ben senin acını nede sen beni anlayabilirsin biliyorum. Ama yapamıyorum işte bu histen kurtulmam gerek. Lütfen, lütfen bana biraz müsaade et. İzin ver yoksa, yoksa ben..."

             Derken daha fazla konuşamayacağını fark etti. Tüm bedeni titriyor ama ağlamamak için direniyordu. Ayaz, Eren'e sarılırken dokunuşlarıyla kendinden geçiyor, gözlerini kısmış onun kızarmış  dudaklarına ve yeşil gözlerine bakarken ona karşı sürekli kaybettiğini biliyordu.

                  "Tamam." Dedi. "Tamam anladım  öyle bakma. Bana böyle bakma biliyorum."    Son bir kez  sıkıca sarılıp kokusunu içine çekerek kollarını iki yanına düşürdü Ayaz. "Git. Hemen şimdi."

             Başını salladığında Eren, yataktan kalktı ve pantolununuyla  çizmelerini hızla giyip yerdeki gömleğini alarak kapıya yöneldiğinde Ayaz ardından seslendi.

                 "Gitmene izin veriyor olmam seni yanıltmasın Eren. Hala benim olduğunu ve istediğimde seni alabileceğimi sakın unutma."

             Gözlerini kısarak başını kaldırdı ve  ona döndü.

                "Ne zaman unutabildim?" Dedi ve omuzlarını kaldırıp indirerek  gözlerini devirdi. Hızlı adımlarla kapıdan çıktığında Eren, gözlerini kapayıp açarak parmaklarını saçlarının arasından geçirdi Ayaz. Biran için diğer elinin parmaklarını dudaklarına götürüp sıkıca gözlerini kapadı ve dizinin üzerine koydu başını. Eren de kapının ardında göğsünü tutmuş bekliyordu. İçinin daraldığını hissetti ve bu bir an için yürüyememesine neden oldu.  Hakim olamadığı yaşları yanaklarına hücum ederken o güzel yeşil gözleri kızarıklar içinde kalmıştı. Nefes almaya çabalarken yavaşça yere oturdu. Hıçkırmamak için kendine engel olmaya çalışırken bir anda telefon çaldı.

             "Eren günaydın ben Alper,  geç kaldın da merak ettim bugün okula gelmeyecek misin?"

            "Ah.. Evet geç kaldım değil mi? Birazdan orada olurum." Derken   iç çektiğinde gözlerini kocaman açtı.

            "hey,  iyi misin? Bir şey mi oldu? Sesin iyi gelmiyor, neredeysen söyle gelip alıyım seni."

            "Hayır hayır. Yok. İyiyim ben gerçekten. Bugün okulda olurum."

           "Peki, tamam o zaman. Geldiğinde görüşürüz." Dediğinde Alper, içinin biraz olsun rahatladığını fark etti Eren, biran olsun normale dönmüş gibi, bir an için kendine gelebilmişti. Ve bu bir anlık güç, oturduğu yerden kalkmasını sağladı.

       Yarım saat içinde eve gelmişti. Hızla hazırlandı ve üniformasını giymeye başladı. En azından bir süre rahattı.  Bunu bilmek bile daha iyi hissetmesini sağlıyordu. Anahtarlarını kontrol etmek için cebine baktığında eline bir şey değdi. Alıp baktığında bunun bir flash disk olduğunu gördü. Bu da neydi böyle? Bunun kendisinin olmadığına emindi. Bir anda beyninde şimşekler çaktı. Tabi ya köprünün altında Timuçin'le kavga ederlerken bir hediyeden bahsetmişti. Lanet olsun bu düşündüğü şey miydi? Elleri titrerken laptobuna taktı flashı ve videoyu oynattı.

        Gözlerinin dolmaması için kendiyle mücadele ediyor gibiydi Eren.  Zira videoda Timuçin görünüyordu.

               "Merhaba kedicik. Beni gördüğüne sevindiğini umuyorum. Şuanda beni izliyorsan bu flashı cebine başarıyla koymuşum demektir. Ne dersin? Savaş çok yaralayıcı olabiliyor değil mi? Özellikle güçsüzler için büyük kayıplar yaşatabiliyor. Düşündüm de çok enteresan bir çocuksun. Tüm yaşananlara rağmen buraya gelerek beni şaşırttığını itiraf etmeliyim. Gidip kuytu bir yerde intihar edersin sandım ama sen tezimi çürütüp beni kızdırdın. Ve kızdırmaya devam ediyorsun. Senin durumu anlamaman benim daha fazla şiddete eğilmeme neden oluyor. Amacın beni yoldan çıkarmaksa, ah bu konuda doğru yoldasın. Belkide kefaret parası istiyorsundur? Yok o kadar sığ olacağını sanmam. İntikam mı yoksa? Ne, hangisi? Ne istiyorsun benden? Bana ne istediğini söyle. Yoksa olaylar senin adına daha fazla çirkinleşecek. Yinede sen inatla   bu oyunu bitirmemekte ısrar mı edeceksin? İyi. Pekala dediğin gibi olsun. O zaman sana gönderdiğim bu küçük sürprize bir bak ve henüz düşünebiliyorken geleceğini tekrar düşün. İzle ve kiminle karşı karşıya olduğunu gör." Dediğinde  kendisini gördü Eren, tüm çıplaklığıyla, tecavüze uğradığı adamları. O anda kapadı. Ve başını çevirerek kaşlarını çattı.

             "Siktir. Şerefsiz hayvan, siktiğimin manyağı, pskopat, adi it. Beni böyle korkutacağını mı sanıyorsun lan." Diye bağırırken, titrediğini fark etmedi. kızarmış yüzünde, gözlerine düşen uzun perçemlerinin arasından geçirirken parmaklarını eliyle başını bir iki kez okşayarak kendine gelmeye çalıştı.  
       "Kolay olmayacak. Biliyorum, kolay olmayacak, üzüleceğim, aşağılanacağım. Reddedileceğim. Tamam iz bırakacak ama yılmıycam. Yılmıycam işte lan. Yılmayacağım..Senide senin gibi nefret ettiğim diğer embesilleri de hayatımı boka çeviren kim varsa kimin ne düşündüğünü siklemeden, kanımın son damlasına kadar mücadele edeceğim."Derken nefesini verdi." Dayanamadığımda artık kaldıramadığımda bu benim düşüşüm olucak ama tekrar kalkıcam. Tekrar, ta ki sizin de mahf olduğunuzu görene dek pes etmeyeceğim." Diye mırıldandığında hala titriyordu.  Hızla nefes almaya çalışırken dikilip gözlerine keskin bir ifade yerleştirdi. "Kolay olmayacak Eren. Kolay olmayacak. Sakın, başkalarının seni üzmesine izin verme." Diye telkin etti kendini. Dünyada ki en zor işlerden biri de insanın kendi kendini avutmasıydı. Bunu defalarca yapmıştı. Yine yapacaktı. Nasılsa günahları yanmasına yetmeyecek miydi?  O halde savaşmadan ölemezdi.  

           Okula geldiğinde  kendisini karşılayan Alper, neler olup bittiğini sorduğunda Eren gülümseyerek elinin biriyle ensesini tutarken cevap vermeye çalıştı. Herhangi bir şey olmadığına dair kanaat getirdiğinde nihayet arkadaşı da gülümsemişti.

              "Sesin çok kötü geldi. Bir şey oldu sandım. Beni çok korkuttun."

              "Önemli bir şey yok dedim ya, olur öyle bana bazen. Bu çok saçma biliyorum ama kimseye söylemezsen sevinirim." Dedi:

             "İyi iyi tamam o zaman, hadi yürü gidelim duygusal terminatör." Derken gülümsedi Alper ve sınıfa yürümeye başladıklarında, karşı masanın yanına oturmuş  suyunu içerken gördü kuzgunu Eren. Keskin bakışlarını ona çevirdiğinde bütün öfkesinin tepesine bindiğini fark etti.  Timuçin de Eren'i gördüğünde  gözlerini kısarak ona bakmaya başladı. Alper ikisinin bakıştıklarını görünce Eren'i kolundan çekerek içeri sürükledi.

            "Ciddi misin Eren? bazen kendini gerçekten umursamadığını düşünüyorum."

            "Neden?"

            "O sayko tip den uzak dur demedim mi sana?"

            "O kadar önemli bir adam mı bu ya? Onun kalıbı kaç para? Bu neymiş artık.   korkutmuş abi sizi sadece. Mafya filmlerinden çıkma,  psikopatın teki rolünü üstlenmiş. Kötü çocuğu oynuyor. Onun gibilerden korkmadığımızı gördüklerinde bütün fiyakaları da fıs diye sönüp gidecek.
            "kolay mı oğlum deli misin sen? Kimse korkularını aşıp bu adamlara karşı direnmez herkes kolay yolu seçer anlamıyor musun? Kazanan yine onlar olur. Yapma böyle, Başına dert açacaksın." Diye panikle bir kez daha uyardığında, tekrar gülümsedi Eren ve Alper'in önüne gelerek yüzünü yüzüne yaklaştırdı.

          "Beni merak ettiğin için teşekkür ederim Alper.  Beni tahminlerimde yanıltmaya devam ettiğin içinde. Ve ben belkide ilk kez yanıldığım için bu kadar mutlu hissediyorum kendimi. Ama daha da önemlisi normal." Diyerek şaşkın bakışlar sergileyen Alper'e sarıldı. Biran onun kaskatı kesildiğini fark ettiğinde geri çekildi. "Neyin var?" Diye sordu.

       Yüzü kızarmıştı Alper'in ve aniden başını çevirerek.

             "Hayır yok bir şeyim." Dedi ve hızlı adımlarla sınıfa girdi.  Durumu anlayamadığını fark ettiğinde Eren, başını çevirip yüzünü yıkamak için  tuvalete yöneldi ve aynada kendini izlemeye başladı. Ellerini yıkarken parmaklarında ki soğuk suyu hafifçe  boynuna sürmeye başladığında o nahoşluk hissi yavaşça gözlerini kapamasını sağladı. O anda sert bir şekilde kapı kapandı. Panikle başını çevirdiğinde, Timuçin'İn kollarını birbirinin içine atmış yaslanarak kendisini izlediğini gördü.

           Gözlerini devirirken önüne döndü ve elini musluğun altından çekip yüzünü kurulamadan dudaklarını yalayarak Timuçin'e bakmaya başladı Eren.

                " Bir şey mi istedin?" Dedi.

                "Kendini gizemli falan mı sanıyorsun? Niye bana dik dik baktın öyle?"
            gülümseyerek tekrar başını çevirdi Eren.

               "Sen var ya, aman allahım... Nutkum tutuldu resmen. Hayatımda birbirine benzeyen bu egoist insanlara denk düşmeden geçirebileceğim bir gün olacak mı merak etmiyor değilim."

              "Kelime oyunu yapma da bana bakarak konuş velet." Derken kaşlarını çattı Timuçin.

             "Yaşına göre davran diyorum ruh hastası. Hayatıma girip durmaktan vazgeçin diyorum. Beni rahat bırakın yalnızca. Çok mu şey istiyorum lan?" Derken öfkeyle  geçip gideceği sırada kolundan tutarak kendine çevirdi Timuçin:

            "Sen bana ne dedin?" Dedi gözlerindeki öfke ve şaşkınlıkla:

            "Ne dedim ben. Ne dedim öyle mi? Diyorum ki, o flash diski alıp kıçına sokabilirsin. Beni onunla tehtit ederek mi korkutacaksın? Tanrım,, bu kadar düştün mü? Daha zekice şeyler beklerdim doğrusu.  Ne istiyorum senden öylemi? Hayır, asıl sen benden ne istiyorsun? Daha ne kaldı söyle? Neden beni takip ediyorsun? Kendine itiraf edemediğin şeyleri benim mi sana yapmamı bekliyorsun? Ne istiyorsun benden ha? Ne?" Öfke beynine dalga dalga hücum ederken  Eren'İn kolunu daha fazla sıktı kuzgun, öyle ki canını yaktığından bile haberi  yoktu. Gerçi olsa umrunda olur muydu ki?

           "Neyi itiraf edecekmişim lan kendime? Seni gördüğümden beri, öfke nöbetlerim biran olsun düşmedi. Neyi itiraf edecekmişim  söyle?" Diye bağırdığında Timuçin.  Birden dudaklarını birleştirecekken  durdu Eren, şimdi ikisi de oldukça yakın görünüyorlardı. Öfke ve heycanın kokusunu alıyordu resmen:

         "Bu işte." Dedi. "Bunu itiraf edemiyorsun. Sürekli peşimde dolanmanın başka açıklaması yok. Seni öptüğüm de beni gerçekten itmiyorsun. Ama karşılık veriyorsun. Ve bunu tekrar istiyorsun. İstiyorsun ve sertleşiyorsun kuzgun, sözlerim seni titretiyor. Apaçık ve cüretkar sözlerim seni baştan çıkarıyor. Bu heycanı tekrar yaşamak istiyorsun. Beni ilk gördüğün gecede öyleydi. Bugün de öyle."

       Aniden Eren'i  iterek şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakarken o keskin bakışlarla onu izliyordu. "Beni zorluyorsun. Saçmalıkların giderek beni zorluyor." Diyerek dehşetle açmış gözleriyle onu seyrederken, Eren başını kaldırıp meydan okuyan gözlerini geri çekmedi.

           "O halde hiç bir şey hissetmediğini anlayalım. Öp beni ve kanıtla."

          Biran da irkildiğini hissetti Timuçin: "Salak salak konuşa lan. Yanında durmaya bile tahammül  edemiyorum." Eren gözlerini devirirken alay eder gibi gülümsedi.

             "O halde önümden çekil de bu deneysel muhabbet daha fazla uzamasın." Diyerek  dikleşti ve yürüyüp gidecekken,  hızla kolunu tutarak kendine çekti kuzgun. Dudaklarını dudaklarıyla birleştirdiğinde bir an ikisi de ne olduğunu anlayamadı. Gözlerini kocaman açıp baktığında kendisini gerçekten öptüğünü gördü Eren. Dudaklarını kımıldatmıyordu ama kendisine bir şeyleri ispat etmek istiyor gibiydi. Anlamıştı bunu. Pekala, eğer o yapmayacaksa Eren yardımcı olacaktı.

          İşte böyle kuzgun kral, usul usul adımlayarak gel bana, bendeki intikam ateşi ikimizi de küle çevirmeye yeter nasılsa...

Continue Reading

You'll Also Like

351K 28.6K 45
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
171K 11.6K 20
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.7M 101K 62
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
25.3M 902K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...