Melez Prenses (ARA VERİLDİ)

By berhurrem

1.3K 546 1.2K

"Melez Prenses, " dedi zihnimde yankılanan bir ses "Kovulmuş Prensin kızı," diye devam etti. Karanlıktan başk... More

Bölüm 1: Melez Prenses
Bölüm 2: Kovulmuşlar
Bölüm 3: Vampir Avcıları
Bölüm 4: Alaz
Bölüm 5: Anlaşma
Bölüm 6: Gün Dönümü
Bölüm 7: Geçmişin İzleri
Bölüm 8: İki Soy
Bölüm 9: Baskın
Bölüm 10: Yara
Bölüm 11: Gerçek
Bölüm 12: Güven
Bölüm 14: Kraliçe
Bölüm 15: Buluşma
Bölüm 16: Blood
Bölüm 17: Plan

Bölüm 13: Parti

37 19 5
By berhurrem

"Mısra!"

Evin kapısının açılma sesi ile kulaklarıma Asena'nın sesi doldu. Üstümdeki örtüyü daha çok yüzüme çektim. Adım sesleri kapıma doğru yaklaştı ve odanın kapısı açıldı.

"Parti varmış."

"Herkeste bu partiyi merak ediyor." Asena üstümdeki örtüyü çekti. Sarı gözleriyle bana sert bakışlar atarken sadece gülümsedim.

"Mısra sinirleniyorum. Alaz bana bir şeyler dedi ama anlamadım hiçbir şey."

"Siz bu aralar çok konuşmaya başladınız ya. Alaz der 'Asena ile konuştum' sen dersin 'Alaz bir şeyler anlattı' falan. Şaşırtıyorsunuz beni."

Bu sefer o gıcık bir gülümseme ile cevap verdi. "Hani sen pek bir şey anlatmıyorsun ya bizde fikir alış verişi yapıyoruz acaba Mısra bu sefer ne yapacak diye."

Yataktan kalkıp karşıdaki boy aynasında kendimi incelerken konuştum. "Çok düşünmeyin canım yaşayıp göreceğiz hepimiz."

Asena "Anlamıyorum ben seni," diyerek odandan çıkmak için arkasını döndü ama durdu, tekrar bana dönünce içindeki telaşı hissettim.

"Annemle konuşman lazım yani Kraliçe ile."

Aynı telaşı bende hissettim. "Neden?"

"Efsa olduğunun haberini öğrendiklerinden beri bunu istiyor. Son olaylardan sonra kesinleşmesini istedi."

"Nasıl olacak bu?"

"Zihninizden konuşacaksınız ama bunun için daha çok odaklanman lazım. Onunla aynı yerde olduğunu hayal ederek buluşacaksın. Andromeda'dakiler ve Kraliçe seni yani yıllar sonra var olan bir efsa'yı merak ediyorlar."

Kafamı bir sağa bir sola sallarken "O kızın bir kovulmuş bir prensin melez kızı olması hakkında ne düşünüyorlar peki?" dedim.

"Bunu ona sorarsın partiden sonra uygunsundur diye düşünüyorum."

"Buna partiden sonra karar verelim."

"Aklında neler varsa emin olamıyorsun."

Gülümsedim. Hem de kocaman. Asena gözlerini devirip odadan çıktı.

Korkuyorsun.

Evet. Korkuyorum, endişeliyim çünkü işin hiç o tarafını düşünmemiştim. Benim için Andromeda var olan ama hiçbir zaman karşılaşmayacağım bir yer gibiydi. Zihnimde yaptığım planlarda bile bütün her şey oraya kadardı sonrası yoktu.

İnsanların vampir olduğumuzu düşünmesi kolaydı. Onlar için korkulması ve bazılarına göre yok edilmesi gereken vampirlerdik ama gerçek öyle değildi. Biz kovulmuşlardık ve buraya ait değildik.

Biz...
Ben...
Kendimi uzun süre sonra ilk defa bir yere ait hissetmiştim. Bu güzel bir histi: Ait olmak.

Andromeda nasıl bir yerdi acaba? Nasıl yaşıyorlardı? Nova haricinde gezegenlerde yaşam olduğunu biliyordum ama orda yaşayanlar kimlerdi? Kitapta bir kısımda okuduğuma göre binlerce yıl önce dünya üzerinde oluşan bir patlamada oluşan güçle bir grup insan Andromeda'ya ulaşıyordu. Onlar hakkında çok bilgi yoktu sadece insan oldukları biliniyordu. Kayıtlar sadece bir noktada başlıyordu. O da Andromeda galaksisinde doğan kişilerin güçlerinin fark edilmesiyle daha sonra soylar ortaya çıkıyor. Kendine ait bir tarihi olmayan Andromeda'da kayıtlar yazılmaya başlıyor. Savaşlar, barışlar, aileler, kazananlar, kaybedenler...

Geçit taşının bulunmasıyla kovulmuş kavramı ortaya çıktı. Andromeda'da geçen 1 yıl Samanyolu'nda 10 yıla eşitti. Bu bir ceza sistemi için çok uygundu. Nova'da yıllar 200 günden oluşuyordu. Dünya'da 1 yıl Nova'da 20 güne eşitti.

"Şu kızın zihnine konuşmaktan nefret etmeye başladım. Gün geçtikçe daha çok zorlanıyorum."

Zihnimde yankılanan Alaz'ın sesi ile nerden düşünmeye başladığımı hatırlamadığım düşüncelerime ara verdim.

Efendim Alaz.

"Sonunda duydun beni."

Evet evet, en son zihnime konuşamamandan yakınıyordun.

"Neyse akşam seni kaçta almam lazım ona göre işlerimi ayarlayacağım."

Masanın üstündeki telefonumdan saate baktım. On kırk ikiydi. Dersim on bir buçukta başlasa iki saat ders yarım saat ara sonra yine bir saat ders üçte dersim bitiyordu.

Sen üç gibi benim okuluma beni almaya gel.

"Ne?"

Duydun beni Alaz hadi daha hazırlanmam lazım. Görüşürüüz.

Dolaptan yeşil bol bir pantolon ve beyaz bir büstiyer aldım. Üstüme salaş bir hırka aldım. Acaba Asena ne yapıyordu? Aldığım kıyafetleri yatağın üstüne bırakıp adımlarımı onun odasına çevirdim. Asena yatağa yatmış tavana bakıyordu. Benim geldiğimi fark edince yataktan kalktı.

"Ne oldu?"

"Hiç." Omuzlarımı silktim. "Ne düşünüyorsun?"

"Ne zaman gideceğimi uzun süre oldu. Toprak'la buradayız artık dönmemiz lazım. Bize görev için dünyada bir buçuk yıl süre verdiler. Süre doldu dolacak."

"Nova'da sadece otuz gün geçmiş olacak değil mi?"

Asena beni kafasıyla onaylarken "Evet o civarda bir şey," dedi.

"Hazırlanayım çıkalım olur mu? Toprak okula gelecek galiba."

"Tamam tamam."

Asena'nın odasından çıkıp kendi odama geçtim.

*
"Mısraa!"

Boran'ın sesi ile olduğum yerde durdum ve onun bana yetişmesini bekledim. Yanıma gelince koluma girdi ve yürümeye başladık.

"Seni uzun süredir görmüyorum kız nerelerdesin?"

"Buradayım işte Boran bir şey mi söyleyeceksin?"

"Partiye gelecek misin?"

İşte beklediğim an. Çevremizde bizimkiler yoktu o yüzden Boran'ın bahçeye kadar oylamaya çalıştım.

"Ne partisi?"

"Benden duymuş olma ama."

"Tamam, Boran tamam. Devam et."

Boran omzuma vurup "Sözümü bölmezsen zaten devam edeceğim. İşte bu akşam genelde bizim okuldakilerin kullandığı yerde parti var ama duyduğuma göre partiyi okuldaki vampirler veriyor."

"Nasıl?"

"Ya kızım bilmiyormuş gibi yapma bal gibi biliyorsun. Geçende aynısını yaptın. Bir daha ki dolunayda ısırılmak isteyenler gidecek diye biliyorum ama ben de merak etmiyor değilim."

Konuşa konuşa kampüse gelmiştik. Mete'nin tarafında olan ve aynı zamanda bizim okulda okuyan Kovulmuşlar yani okulun vampirleri olarak bilinen kişiler ağacın altında oturuyorlardı. Bakışlarım onu aradı ve aradığı gibi buldu. Çok yakınımdaydı. Boran'a bakıp vampirlerin oturduğu yeri gösterdim.

Boran endişeli bir şekilde "Kızım elinle ne gösteriyorsun lan," dedi.

Amacım Efe'nin ilgisini çekmekti ve başarmıştım. Bir bize bir ağacın altındakilere bakıyordu.

Geldin mi?

"Şu an seni görebiliyorum."

Yavaş yavaş yanıma gel.

"Boran ben partiye geleceğim hatta Asena ve Toprak'ta gelecek."

Boran'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Ciddi misin sen?"

"Evet, hem bana da bir eğlence olur. Çevrende gelmek isteyenler varsa onlara da söyle."

"Ben çekiniyordum aslında ama varım lan gidelim." Boran'ın cümlesinin bitişiyle Alaz bize yaklaşmıştı. Boran soran gözlerle yaklaşan Alaz'ı işaret etti. Alaz yanımıza gelince parmak ucuma çıkarak ona sarıldım. Onunda sarılmaktan başka bir çaresi yoktu. Bedenlerimiz ayrılınca elini belime koymasını sağladım.

"Beni kontrol etme."

O zaman yüzündeki ifadeyi sil ve bana eşlik et.

Alaz yüzüne bir gülümseme eklerken ben Boran'a döndüm.

"Boran tanıştırayım Alaz. Alaz, Boran."

İkisi toklaşırken kafamı kaldırdım. Efe aralarındaki mesafeye rağmen gözlerini Alaz'a dikmişti. Boran'ın sesiyle tekrar ona baktım.

"Akşam ki partiye Alaz da gelecek mi?"

Bu basit bir soru cümlesi değildi dedikodu arıyordu ve ben de ona aradığı dedikoduyu vermek istedim. Alaz'ın belimdeki elini tuttum ve gülümsedim.

"Tabii ki gelecek. Değil mi Alaz?"

"Ah evet gelirim."

"O zaman akşam görüşürüz."

"Görüşürüz."

Boran bana bakıp "Geldiğini gelmek isteyen herkese ileteceğim," dedi.

"Desene parti çok eğlenceli olacak. Neyse biz gidelim."

Alaz'la bahçedeki bütün bakışların üzerimde olduğunu bilerek otopark kısmına doğru yürümeye başladık. Yolun yarısında elimi bırakmak isteyen Alaz'a seslendim.

Elimi bırakabilirsin dediğimi hatırlamıyorum.

"Yolu yarıladık kim-"

"Mısra!"

Zihnimdeki sesi bölen sese doğru dönmek için Alaz'ın elini bırakırken Ne diyordun, diye söylendim.

"Efe?"

Aramızdaki mesafeyi yürüyerek kapatırken aynı zamanda konuşuyordu. "Partiye geleceğini yani geleceğinizi duydum."

"Boran herkese söylerim derken bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim."

Efe bana bakmıyordu. Alaz ise onun keskin bakışlarına karşılık veriyordu. Amacım onları karşı karşıya getirmek değildi. Efe'nin partiye gelmesini sağlamaktı ve şu andan itibaren buna emindim.

"Ben sadece seni merak ettim. Bir süredir okula gelmiyorsun. Asena'ya sordum ama seni ilgilendirmez dedi."

"Doğru demiş." Alaz'ın konuşmasını beklemediğim için kafamı ona çevirdim. Bana bakmıyordu. Tekrardan bakışlarımı Efe'ye çevirince göz göze geldik.

"Doğru demiş, seni ilgilendirmez."

Bir kaç dakika aramızda bir sessizlik olunca bunu bozacak kişinin ben olduğumu biliyordum.

"Alaz hadi," diyerek onu kolundan çekiştirdim. Efe'yi arkamızda bırakarak arabaya bindik.

Alaz arabayı çalıştırıp yola çıkana kadar hiçbir şey söylemedi. Fakat en sonunda eliyle direksiyona vurup bana yandan bir bakış attı.

"Bu şerefsiz benim arkadaşlarımı öldürdü! Ve sen ona hiçbir şey yapmamı istemiyorsun."

"Şu anlık," diye düzelttim cümlesini ve devam ettim. "Hiçbir şey bilmeden saldırmak doğru mu sence? Amacım onun şu an ki halinden yararlanmak."

"Yıllardır aşık olduğun adamın hareketlerinde hiç bir gariplik fark etmeyen biri mi söylüyor bunu? Ondan nasıl bir şey öğreneceğini düşünüyorsun?"

Bir fikrim vardı. Aslında bütün her şey bunun içindi. Eğer işe yararsa çok büyük bir kazancımız olacaktı.

"Sana bir soru sordum."

"Bana karışma ne yapacağımı biliyorum."

"Mısra, ben hepimiz için söylüyorum. Efe ve ailesi vampir avcısı, senin ailem dediğin kovulmuşları öldürüyorlar. Metelerin oradaki baskında seni öldürebilirlerdi."

Yeni hayatının en büyük düşmanı eski hayatının en büyük hayal kırıklığıymış...

Asena'nın söylediği şey zihnimde tekrar belirince nefesimi tuttum. Efe Sayan, bir yalandı. Ben de o yalana inanan bir aptal. Hayır, hayır, düşünmeyeceğim.

"Seni tanıyorlar mı?"

"Ne?"

"Asena senden bahsederken dünyadakilerin senden Kan Lordu olarak bahsettiğini söylemişti."

Ve Alaz anladı. Gaza daha çok bastı, direksiyonu daha sıkı tuttu.

"Sen kendini bir av olarak sunmuyorsun. Kendini başka bir avcıya yakalanmış bir av olarak gösterip kurtarılmak istiyorsun."

Cümlesi baya karışıktı. Planı yaptığımı düşünen ben bile dinleyince anlamadım. Boş boş Alaz'a bakınca gözlerini devirdi.

"Efe diyorum, onun yanına sokulmayacaksın. Partide benim kim olduğumu anlayacak sen de benim yanımda olduğun için seni her şeyden habersiz sanacak. Vampirlerin başı olan Kan Lordu'nun yanındaki masum kız."

"Evet, işte böyle bir şey düşündüm."

"Kabul etmem lazım çok mantıklı. Seni korumak isteyecek, ait olduğun insanlardan."

Evimin önüne gelene kadar başka bir şey konuşmadık. Alaz akşam beni alacağını söylerken arabadan inip eve geçtim. Kendimi kanepeye bırakırken sadece biraz kestirmek istedim.

"Onu öldürmeliyiz."

"Bunun doğru bir karar olduğunu düşünmüyorum."

"Ben de, onu yanımıza çekmeliyiz."

"Hayır, en doğru karar öldürmek olacak gücünü hafife almamalıyız."

Tanımadığım sesler etrafımı sarmıştı. Benden bahsediyorlardı. Beni öldürmek istediklerinden, güçlerimden, yanlarına çekmekten...

Kimin konuştuğunu görmeye çalıştım ama etraf karanlıktı. Göremedim. Başka bir ses daha konuştu.

"Kraliçe bu konuda ne düşünüyor?"

"Ne düşünecek. Onu öldürmek istiyor fakat onu yanımıza alabilirsek kazanan biz oluruz. Ve Kraliçe ölür."

Ölür...
Ölür...
Ölür...

"Mısra! Ben geldim."

Asena'nın sesi ile gözlerim anında açılırken kanepede doğruldum. Başım çok ağrıyordu. Saat kaçtı?

"Saat kaç?"

"Yedi olacak hazırlan da çıkalım parti için."

Asena mutfağın içinden bana sesleniyordu.

"Beni Alaz alacak. Büyük ihtimalle biraz geç kalırız."

Asena bir şey demedi. Bir kaç dakika içinde kapı çaldı. Kanepeden kalkmadan kapıyı açtım. Gelen Toprak'tı.

"Uzun süredir hepimiz ilk defa birlikteyiz," diye mırıldandım.

"Ne oldu melez özledin mi?"

"Sen özlemedin mi?"

Cevap vermedi. O da mutfağa geçince ben de yanlarına gittim. Toprak kendine su doldurup içti. Bardağı masaya koyunca gözlerimin içine bakıp konuşmaya başladı.

"Partide ne yapacaksın bilmiyorum ama bizde orda olacağız unutma her an yardıma hazırız."

Kafamı sallarken "Biliyorum, biliyorum," diye mırıldandım.

"Siz ne zaman çıkacaksınız?"

Toprak anlamayarak kaşlarını çattı. Asena ise durumdan hoşnut olmadığını belli ederek derin bir nefes aldı.

"Ben hazırlanınca çıkarız."

"Mısra bizimle gelmiyor mu?" Asena güldü.

"Kendisini Alaz alacakmış."

Sinirlenmişti. Alaz'la aralarında önceden bir şey olduğunu anlamıştım ama şu an bile sinirlenecek kadar olduğunu bilmiyordum.

Mutfaktan çıkmak için geri geri yürürken "Aklımda bir kaç şey var sadece izleyin," dedim.

"Zaten bize başka bir şans bırakmıyorsun Mısra."

En sonunda arkamı döndüm ve Toprak'ın dediği şeyi duymazdan geldim.

Odama girince kapıyı kapatıp yere uzandım. Tavanı izlerken gördüğüm rüyayı düşündüm. Kraliçe dedikleri Nova'nın kraliçesi miydi? O olsa bile neden ölmemi istiyordu ki? Gücümü kullanmak isteyenler kimdi? Melez olduğum için beni kabul etmeyip babamı tahtından kovmuşlardı ve şu an onların korktuğu bir şeye sahiptim. Efsa'ydım.

Bir gün oraya gitmek istiyordum. Babamın doğduğu yere. Annem ve babam hakkında çok bir şey hatırlamıyordum ama on sekiz yaşına gelince babamın bana yazdığı bir mektup gelmişti. Ben doğduğum gün yazmış ve on sekize geldiğimde verilmesi için birini görevlendirmiş.

Mektupta geçen bir cümleyi anlamamıştım ama şu an tavanı izlerken ne demek istediğini çok iyi biliyordum. Oraya gitmemi istiyordu. Nova'ya gitmem lazımdı.

"Mısra biz çıkıyoruz." Gelen kapı sesi ile ayağa kalkma zamanım bile olmadı.

Ne zaman geleceksin?

Alaz'a seslendikten sonra duş almak için yerden kalktım. Duşa girip suyu ayarlarken onun sesini duydum.

"Bir saate gelirim."

Bu hazırlanmam için yeterdi.

*
"Mısra bir dakika içinde aşağı gelmezsen ben gideceğim."

Aynada son bir kez daha çizmemi çekiştirdim.

Tamam tamam geldim.

El çantamı yataktan alıp odadan çıktım. Kapıdan çıkmadan önce nude rujumu tazeledim ve kapının yanındaki aynadan siyah farımı elimle düzelttim. Tekrar Alaz'ın sesini duymamak için evden çıktım. Kapıyı kilitleyip aşağı indim.

Alaz arabanın kaputuna yaslanmış karşıya bakıyordu. Beni görünce göğsünde bağladığı kolları çözüldü. Gözleriyle beni süzerken ben de kendi etrafımda döndüm.

"Nasıl?"

"Güzel."

"Güzel mi?" dedim gözlerimi devirirken Alaz arabaya binerken ben de kapıyı açıp bindim.

"Ne diyeyim Mısra güzelsin bunu duymaya ihtiyacın mı var?"

Omzuna yumruk atarken "Birazcık iltifat etsen hiçbir şey olmaz öküzcük," dedim.

"Peki, Kraliçem çok güzel olmuşsunuz. Gözlerim seni görünce kalbim tek görevi olan kan pompalamayı unuttu."

Tatmin olmuş bir şekilde gülümsedim. "Artık gidebiliriz."

Alaz arabayı çalıştırıp sadece on beş dakika mesafede olan mekâna gittik. Alaz arabayı park edince kapısını açıp indi. Ben de kapıyı açmaya çalıştım ama açılmadı. Arabanın içinden Alaz'a bakınca kapıyı açmak için geldiğini gördüm. Kapıyı açıp elini bana uzattı.

"Her şey kusursuz olmalı," dedi ben elini tutarken ve devam etti. "Aynı senin gibi."

Kapıya doğru yürürken koluna girdim. Kapıda bir kaç kişi sigara içiyordu. Güvenlik diye diktikleri kişi ismimizi sorup bizi içeri aldı.

Girdiğimiz an da hissettiğim Kovulmuşların enerjisi daha dik durmamı sağladı. Koluna girdiğim Alaz'ın kolunu sıktım.

Hazır mısın?

"Her zaman kraliçem."

Dans pistindeki insanların arasından geçe geçe Asenaların oturduğu kısma geçtik. Gözlerim etrafı ararken bizim oturduğumuz kısmın iki yanında Efe ve arkadaşları vardı.

Buradalar.

"Farkındayım. Bakışlarını hissediyorum."

Alaz Asena'nın karşısına otururken ben de Efe ile göz temasımı kesmemek için Alaz ile Toprak'ın arasına oturdum. Alaz sağ kolunu omzuma dokunmayacak şekilde omzuma attı. Efe'nin kaşları çatıldı.

Orta masadaki içeceklerden birini alıp içmeye başladım. Masamızda ortamın aksine büyük bir sessizlik vardı. Sırayla sahneye çıkıp şarkı söyleyenler, dans pistinden inmeyenler ve vampirlerin yanına gidip gelen insanlar...

"Hiç kimsenin bir şey yapmasına gerek yok değil mi?"

Kulağıma eğilip bir şey söylüyormuş gibi yap.

Alaz kulağıma doğru eğildi.

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?" Güldüm.

"Tabii ki bizim tatlı vampirlerimizin yanına gidebiliriz." Alaz da güldü.

"Tabii ki." Ayağa kalkıp elini bana uzattı elini tutup ayağa kalktım.

Biz giderken Efe'nin bakışlarını izlemeye çalışın.

Asena'nın onayladığı hissederken Alaz'ın peşinden yürümeye başladım.

"Yavaş yavaş anlıyorum galiba. Sonrada dans mı edeceğiz?"

Kesinlikle böyle olacak.

Bizim gelmemizle bir kaç kişi ayaklandı. Yankı'yı görmemle kaşlarım hafifçe çatıldı. Fakat o bana gülümseyince ben de gülümsedim.

"Ben de sizin okuldayım."

Yankı'nın sesi içimdeki soruya cevap olmuştu. Alaz herkesle konuşurken ben de onları dinliyordum. Konuşan erkeklerden biri bana doğru dönüp sesli bir şekilde "Kimse kim olduğunu bilmiyor değil mi?" dedi.

Gülümseyerek ona doğru eğildim ve aynı soruyu sordum. "Kimim ben?"

Anlık boşlukta kalarak ne diyeceğini bilemedi.

Kraliçenizim!

"Biliyorum-ruz."

"Güzel!"

Alaz'ın göğsüne doğru geri çekildim. Alaz elini omzuma koydu. Teni tenimi yaktı.

"Efe sinirli."

Tahmin edebiliyordum. Başımı kaldırıp Alaz'a doğru bakınca ela gözleriyle karşılaştım.

"Dans edelim mi?"

"Büyük bir zevkle kraliçem."

Alaz elimden tutarak beni dans pistine çekti. Bakışlarını dj kısmına çevirince daha slow bir şarkı çalmaya başladı.

Alaz sağ elini belime yerleştirirken sol eliyle sağ elimi tuttu. Sol elimi omzuna koydum. Müziğin ritmi içinde dans ederken üzerimde hissettiğim gözler çok fazlaydı. Etraftan aldığım bütün hisleri en aza indirmeye çalıştım.

Alaz sol eliyle ve etrafında döndürdü. Bakışlarını üstümden ayırmıyordu. Bakışlarında hissettiğim tutku ile dışarıdan gelen bütün hisler yok oldu. Bedenimin kontrolü onun buz kristalleri taşıyan ellerindeydi. Vücuduma değdiği her yerde daha çok yanıyordum, üşümem gerektiği halde.

Belindeki elini bastırıp beni kendine çekti. "Sol elin çok sıcak, buz gibi olan elimi yakıyor."

"Ellerin buz gibi vücuduma dedikçe daha çok yanıyorum." Gülümsediğini hissettim.

"Üşümen gerekmiyor muydu?" Ben de güldüm.

Beni geriye doğru ittirdiğinde başım geriye gitti ve boynum açıkta kaldı. Benimle birlikte eğilen Alaz tam boynuma bir öpücük bıraktı. Üşüdüm.

Geriye doğru çekilince kulağına doğru gittim. Dudaklarımın kulağına değmesini sağlayarak "Üşüdüm," dedim.

"Yanıyorum."

Geri çekildiğimde bakışları içimdeki ateşi daha çok harladı. Kaçmak istedim.

Şimdi sırası

"Şimdi sırası."

Alaz da kaçmak istemişti. Efe'nin pistte olduğunu biliyordum. Yakınımızda okuldan bir kızla dans ediyordu. Dans ederken onlara yaklaştık. Alaz beni sola doğru döndürürken biraz daha fazla açıldım ve tam beklediğim gibi sol elimi tanıdığım o ten tuttu ve beni kendine çekti.

Hareketleri Alaz'dan daha sertti. Belimdeki eliyle vücudumuzu bütünleştirdi. Nefesi yüzüme değince nefesimi tuttum. Yaptığım şeyi fark eder etmez derin bir nefes alınca göğüsüm yükseldi. Nefesimi tuttuğumu anlayan Efe gülümsedi.

"Demek hâlâ nefesini kesebiliyorum."

Ukala. Hep böyleydi. Bedenimi geri çekmeye çalıştım. Sadece çalışmış olmakla kaldım çünkü çok sert tutuyordu.

"Bırak!"

Efe dediğimi umursamadan müziğin ritmine doğru dans etmeye başladı. Ona ayak uydurmak zorunda kaldım.

"Ne yapmaya çalışıyorsun?"

"Sadece dans etmek istiyorum."

"Benim isteyip istemediğimi düşündün mü hiç?"

Tuttuğu sağ elimi omzuna yerleştirip sol elini kalbimin üstüne koydu.

"Hızlı atıyor."

"Biliyorum. Beni az önce kollarından aldığın adam sayesinde."

Kelimeler ağzımdan bilinçsizce dökülünce Efe'nin yüzü soldu. Tam bu sırada zihnimde başka birinin gülüşünü hissettim. Bizi dinliyordu.

"Onun kim olduğunu biliyor musun?" Her bir kelimeye baskı yapmıştı. Söylediği cümlenin içindeki nefreti hissettim.

"Alaz."

"Sadece ismini biliyorsun ve bu gece buraya geldin. Hem de onunla."

"Evet."

Efe kısa cevaplarıma sinirlendi. Dansı bırakıp elimi tuttu ve beni dışarıdaki terasa doğru çekmeye başladı.

"Ne oluyor geleyim mi?"

Gerek yok. Ve bizi dinlemeyi bırak.

"Söz veremem."

Terasa çıktığımız gibi çarpan soğukla yüzümü buruşturdum.

"Ne oldu, neden buraya geldik?"

"Çok sakinsin ve bu çok sinir bozucu."

Nasıl olmamı bekliyordu acaba?

"Ne var Efe?"

"O adam vampirlerin başı!"

Büyük bir sakinlikle "Biliyorum," dedim. Efe kaşlarını çattı.

"Neden onun yanındasın o zaman."

"Olmamam gereken bir durum mu var?"

Efe sinirle ellerini sarı saçlarına geçirdi. Bana doğru bir iki adım attı.

"Mısra beni anlamıyor musun? İnsanların kanını emen ve onları dönüştüren kişilerin başı, insanları öldürüyorlar."

Nefreti bir çığ olup içime düştü. Bu nefretin sahibi olan kişilerin sadece bu dünyaya tıkılıp kalan kovulmuşlar olduğunu bildiğim için hiçbir şey hissetmiyordum.

"İnsanlar her şeyin farkında olarak onların yanına gidiyorlar. Hiç kimse rızası olmadan dönüştürülmüyor. Bu noktada yapacağın hiçbir şey yok."

"Bütün bunların hepsini biliyorsun yani."

"Evet, herkes gibi ben de biliyorum. İlk başta vampirler beni etkilememişti ama onunla tanışınca her şey değişti."

"Senin aklını karıştırmış. Lisedeyken ya da üniversitesiye geçince onları hep saçma buluyordun. Ne değişti?"

Cevap vermek istedim. Ona söylemek istedim. Benimde onlardan olduğumu, nefret ettiği her şeyin içinde benim de olduğumu ama sustum. Planıma sadık kaldım.

"Alaz, her şeyi o değiştirdi. Onun yanında olmak istiyorum."

Efe sustu. Efe dağıldı. Gözlerinde gördüğüm yıkım canımı acıttı. Yıllardır birlikte olduğu kadın şu an başkasını istediğini söylüyordu. Onun yalanlarından kaçmış ve bir gerçeğe sığınmıştım.

"Senin benden sakladığın bütün her şeyin aksine o bana senin korktuğun gerçekliği verdi."

"Ben sana hiç yalan söylemedim!"

Güldüm. İçimde yanan o ateşe rağmen güldüm. Parmağımla omzuna vururken "Sen benden kaçtın Efe bu daha kötü. Sen benden kaçtın, benden bir şeyler sakladın, sen korktun Efe. Sen gerçeklerini öğrenmemden korktun," diye konuştum.

Şu an yaptığım şeyin doğruluğu tartışmak istemiyordum. Çünkü doğru değildi. Onu kandırıyordum ve bu doğru değildi.

"Korktum evet. Seni kaybetmekten korktum. Her an kokunu içime çekebilecek kadar yakınken seni kaybedebileceğim gerçeği beni korkuttu ve kaçtım. Senin için."

"Birlikte atlatabilirdik! Bana ne olduğunu söyleseydin. Birlikte atlatırdık." Cevap vermedi.

Bir kaç dakika aramızda süren sessizlikten sonra Alaz'ı terasın kapısında gördüm. Gelmesi için gözlerimi kırpıştırdım. Yanıma gelip ceketini omzuma bıraktı. Elinin tersiyle yanağımı okşayıp "Üşümüşsün," dedi.

Hissetmemiştim. İçim yanıyordu belki bu yüzdendir. Efe bakışlarıyla Alaz'ı eziyordu. Alaz da ona karşılık olarak kafasını kaldırdı.

"İçeri geçelim."

Alaz'ın sesiyle kafamı salladım. Arkamı döndüğüm gibi Efe kolumdan tuttu. Alaz elimi bırakmazken ikisi arasında kaldım. İkisiyle de temasımı kesip Efe'ye döndüm.

"Ne var?"

"Seni ona bırakmayacağım."

Alaz, Efe'ye doğru bir adım atınca kolunu tuttum.

"Sen beni çok daha önce bıraktın Efe."

Alaz'ın elini tutup içeriye girdim. Asena ve Toprak'ı bıraktığımız yere doğru yürümeye başladık. Alaz'la beni gören herkes kendi aralarında konuşuyordu. Asenaların yanına gelince ceketi Alaz'a verdim.

"Ne oldu Efe ne dedi?"

"Beni Alaz'dan kurtarmak istiyor."

"Bunun nasıl işimize yaracağını anlamıyorum."

"Neyi anlamıyorsun Asena. Mısra Efe'nin yanına yerleşmek için çaba göstermeyecek Efe zaten onu yanına çekmek isteyecek."

Yanımıza doğru gelen Boran'la sessizlik sağlandı. Boran hızla yanıma oturup sesli müziğin içinde kulağıma bağırarak "Mısraa, neler oldu öyle. O dans neydi?" dedi.

"Gördüğün gibi Borancığım." Alaz'ın elini tutarak bize bakmasını sağladım. "Alaz çok güzel dans ediyormuş." Alaz gülümseyerek elime küçük bir öpücük bıraktı.

"Efe kıskançlıktan çatladı diyebilirim," dedi ve Alaz'a bakıp "Yanlış anlama asla vampir olmanıza lafım yok ama Efe sizi pek sevmez. Şimdi birde sevdiği kadın vampirlerin başı ile birlikte olunca daha fazla sinirlendi."

"Yok, yanlış anlamıyorum. Aslında ona da hak veriyorum. Mısra tarafından tercih edilmek zaten çok büyük bir ayrıcalıkken birde Mısra'nın tercih ettiği kişinin bir vampir olması onu daha fazla etkilemiştir."

"Ay kesinlikle öyle oldu. Siz ilk dansa kalkınca ben onların masadaydım. Efe sabahtan beri ona yavşayan kıza yüz vermezken sizi görünce elinden tutup dansa kaldırdı."

"Seni kıskanmış."

Asena'nın sesi ile bakışlarımı ona çevirdim. Senin gibi mi? Demek istedim ama sustum. Tekrar Boran'a döndüğümde onun kalktığını gördüm.

"Neyse ben biraz daha dolanayım etrafta çok olay var."

Gülümseyerek kafamı salladım. Hâlâ elimi bırakmamış olan Alaz'a bakıp "Elimi alabilir miyim?" dedim.

İlk başta şaşkınlıkla ellerimize baktı ve sonra elimi bıraktı.

"Yemedik elini."

Terastan yeni içeriye gelen Efe ile bakışlarımı ona çevirdim. Göz göze gelince bana gülümsedi. Ben de sabit bir suratla bakmaya devam ettim. O kendi arkadaşlarının yanına geçerken ben de Alaz'ın elinden tutup kalktım. Alaz anlık bir şaşırma sonrası bana ayak uydurdu fakat soru sormayı da es geçmedi.

"Ne yapıyorsun?"

Hiçbir şey. Sadece gidelim, sıkıldım.

Alaz cevap vermek yerine beni takip etti.

"Biz depoya gidiyoruz. Yapmam gereken işler vardı. Unutmuşum."

Asena ve Toprak kafalarını salladı. Zaten yapacak başka bir şeyleri yoktu.

Partiden çıkıp arabaya binince gözlerim doldu. Alaz hiçbir şey sormadan arabayı çalıştırdı. Şu an tek istediğim gitmekti.

Continue Reading

You'll Also Like

10.3K 42 12
Tecavüz,şiddet,taciz ve sex içerir.Bu bir sexting eseridir.
2.3M 73K 54
Babasının borcu yüzünden genç kızı alı koyan Karahan başına büyük ama tatlı bela alır... Genç kız Karahandan küçük olmasına rağmen yalnız adama eş ol...
9.6K 135 15
Şahsıma kurulan şeytani bir kumpas sebebiyle ayak kölesi oldum. Bu durumdan nasıl kurtulacağım (Şantaj Kölesi hikayesinin 2.sezonudur. 35 bölümden de...
66.9K 4.8K 34
Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bir baş rol. Annesiyle aynı gece kaçırılıp...