You Are || ChanMin

Door skzimemnu

140K 17.5K 10.7K

Seungmin daha 6 yaşındayken Chan'a bağlanmıştı kaderi. Henüz küçükken bir kahraman olarak gördüğü, büyüdükçe... Meer

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8.BÖLÜM
9.BÖLÜM
10.BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25.BÖLÜM
26.BÖLÜM
27.BÖLÜM
28.BÖLÜM
29.BÖLÜM
Özel Bölüm
CHANGLIX HYUNIN ÖZEL FİC

14.BÖLÜM

4.2K 581 281
Door skzimemnu

   Changbin "Biz buradaki işleri halledeceğiz, sen Seungmin ile konuş sadece." dediğinde başını salladı Chan.

Yaptıkları plan hâlâ Minho'nun aklına yatmamış gibiydi. "Sen de vampirler arasından abine karşı müttefik toplayacaksın ve böylece olası bir isyanda daha güçlü olacaksın tamam ama Seungmin ile beraber olmanızın tek yolu onu kendine mühürlemen mi gerçekten? Başka bir çözüm bulamaz mısın?"

"Eğer onu kendine mühürlerse abim ve Seungmin'in ikisinden biri ölene kadar bir daha ayrılması mümkün değil Minho, istediğimiz de ayrılmamaları değil mi zaten?"

"İkisinden birinin ölmesinden bahsediyorsun Jisung! Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil misiniz?"

Hyunjin de ona katıldı. "Aslında Minho haklı, Seungmin ile mühürlendiğinizde Kwangsoo'nun kazanmak için Seungmin'i senden uzaklaştırması yeterli hyung."

"Peki ne yapmamı öneriyorsunuz?"

"Şimdilik sadece güvenilir müttefikler topladığımızdan emin olalım" dedi Changbin.

Minho işaret parmağını tehditkar bir şekilde Chan'a doğru salladı. "Ve Seungmin ile konuş artık, onu senin yüzünden üzgün görmek sinirlerimi bozuyor."
———-

"Somurtma artık Min. Burası sana çok iyi gelecek, eminim."

"Hyung gerçekten canım istemiyor"

"Bana güven ve iki gün burada kal. Döndüğünde bana teşekkür edeceksin" diyip gülümsedi Minho. Direksiyonu sağa kırdı ve biraz daha ilerledikten sonra bir dağ evinin önünde durdurdu arabayı.

Tekrar Seungmin'e döndü. "Görüşürüz güzelim"

Seungmin ona gülümsedi. "Görüşürüz hyung, seni seviyorum."

O emniyet kemerini çıkarıp inerken Minho da arkasından "ben de seni seviyorum. Kendine dikkat et!" dedi.

Seungmin küçük valizini arka koltuktan alıp eve doğru ilerledi. Elindeki anahtarla kapıyı açıp içeri girdi, direkt odasına yöneldi. Valizi bir kenara bırakıp yatağa attı kendini. Üzerindeki bir çift gözden habersiz bacaklarını kendine çekip cenin pozisyonu aldı. Bir süre bardaki geceden sonra aradan geçen bir haftayı düşündü. Bir haftadır Chan'ı hiç görmemiş, konuşmamış ya da ondan haber almamıştı. Çok boş hissediyordu bu yüzden. Yine keşkelere boğdu kendini. 'Keşke o gece hemen bardan çıkmasaydım, Chan'a bize katılmasını teklif etseydim. Belki şimdi onu bu kadar çok özlemezdim'

Sonunda kalkıp biraz dışarıyı gezme kararı aldığı için serin havadan dolayı üzerine bir hırka aldı ve dışarı çıktı. Yüzüne vuran rüzgar tüm bedeninin baştan aşağı titremesine yol açıyor, kızarmaya başlamış parmaklarını cebine koyarak soğuktan korumaya çalışıyordu. Sonsuz gibi görünen yeşilliğin arasında yavaş adımlarla yürüyordu. Arkasında bir tıkırtı duyduğunda umursamadı, herhangi bir hayvan ya da rüzgar yüzünden uçuşan bir şey olabilirdi.
Evden uzaklaştığını fark etti ancak geri dönmek yerine biraz ileride gördüğü göle ilerledi. Kıyafetlerinin kirlenmesini önemsemeden çimenlerin üzerine oturup sakin bir şekilde akan gölü izlemeye başladı. Ta ki arkasında bir ses duyana kadar.

"Kalk artık, üşüteceksin"

Kulaklarını dolduran yumuşak sesi o kadar özlemişti ki gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Gözlerini kırpıştırdı, başını çevirip arkaya baktı. Lanet olsun... hep bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı?

"Neden buradasın?"

Chan ayağa kalkması için elini uzattı ona. "Sence de çok uzun süre ayrı kalmadık mı?"

İşte, Seungmin'in hoşlantısını bir kenara atıp dost rolü oynamasının zamanı gelmişti. Chan'ın elinden destek alıp ayağa kalktı, üzerini silkelerken cevap verdi. "Haklısın"

Bakışlarını tekrar Chan'a çevirdi. "Burada olduğumu nereden biliyordun? Minho hyung sana saçma şeyler söylemedi değil mi?"

Büyük olan başını olumsuz anlamda sallayıp cevap verdi. "Minho ile konuştuk ama söylediklerinde saçma bir şey yoktu. Bu kısa tatili de o bizim için ayarladı."

"Hyung benim için bunu yapmak zorunda değilsin, daha önemli işlerin vardır eminim."

"İki günlüğüne her şeyle Hyunjin, Changbin ve Jisung ilgilenecek, yani tamamen boşum."

Seungmin Chan yanına geldiği için mutlu olmak, iki gün boyunca hep onunla olacağı için sevince boğulmak istiyordu ama yapamıyordu. Chan'ın kendisini suçlu hissettiği için yaptığını düşünüyordu.

Hiçbir şey söylemeyip başını salladı ve geldiği yönde sessizce geri dönmeye başladı. Chan'da onu takip ediyordu. "İtirafımı unut ve kendini kasma yanımda. Eskisi gibi dost olmaya devam edelim."

"Kendimi kasmıyorum, sana hep nasılsam yine öyle yaklaşıyorum"

Seungmin gülümseyerek ona baktı. "İyi öyleyse"

Kısa bir yürüyüşün ardından eve gelmişlerdi. Seungmin üzerindeki hırkayı çıkarıp mutfağa ilerledi. "Bir şey içmek ister misin?" diye seslendi Chan'a. "Olur" dediğini duyduğunda kendisine bir kahve hazırlarken Chan'ın sevmediğini bildiği için bitki çayı yapmıştı ona da.

Elindeki bardaklarla içeri girdi ve çayı Chan'a uzattı. Karşılığında büyük bir gülümseme ve bir teşekkür almıştı. Şimdi gamzelerinden etkilenmenin hiç zamanı değil diye düşündü kendi kendine.

Parmağını kahve fincanının kulpunda hafif hafif gezdirirken aklındaki soruyu sormayı her şeyden çok istiyordu. "Kral olduğun zaman... bir daha böyle görüşemeyeceğiz değil mi?"

"Muhtemelen" dedi Chan. "Ama seni görmek için zamanı elbet bulurum, endişelenme"

"Bu duyduğuma sevindim hyung. Peki... bir şey daha sorabilir miyim?"

Chan'ın tek odağı Seungmin hâline gelmişti. "Tabiki"

"Jisung ile biraz konuştuk. Aslında baya uzun konuştuk ve bana bir şeyler söyledi. Nişanlanacakmışsın." Chan'a bakmaya cesaret edemeyen bakışlarını sonunda ona çevirebilmişti. "Bunu senden öğrenmek isterdim."

"Hayır, öyle bir şey olmayacak"

"Ama Jisung de-"

Chan onun konuşmasına izin vermeyerek devam etti. Herkesin dönüp dolaşıp bu konuyu açmasını sevmiyordu. "Kimse ile nişanlanmayacağım Seungmin. Bu konuyu düşünme lütfen"

Seungmin üzerine gelen büyük rahatlama hissini ve bu yüzden yüzünde oluşan gülümsemeyi inkar edemezdi.

Akşama kadar beraber istedikleri gibi vakit geçirdiler. İkisi için de endişelerini unutup birbirlerinin varlığını hissetmek çok güzeldi. Akşam olduğunda yağan yağmurun çatıya düşerken çıkardığı ses şöminede yanan ateşin çıtırtılarına karışmıştı.
Şöminenin sıcaklığı Seungmin'i mayıştırmıştı, her an uyuyabilecekmiş gibi duruyordu. Chan onun bu halini yüzünde büyük bir gülümseme ile izlerken dayanamayıp cebinden telefonunu çıkardı ve Seungmin'e belli etmemeye çalışarak fotoğrafını çekti.
Düşüncelere boğularak bir süre onu izledi öylece. Seungmin Chan'ın bakışlarını üzerinde hissediyor ancak hiçbir şey söylemiyordu. Kapanmaması için direndiği gözleri sonunda yavaşça kapandığında dışarıdan duyulan şimşek sesiyle aniden geri açılmış ve yerinde zıplamıştı.

Chan oturduğu yerde dikeldi. "Şimşeklerden korkuyor musun?"

Seungmin başını iki yana sallamıştı yavaşça. "Hayır, sadece birden olunca öyle şey oldu yani..." düzgün cümle kuramadığını fark ettiğinde duraklayıp "normalde korkmuyorum" dedi kısaca.

İkinci bir şimşekten daha sonra bulundukları odanın lambası sönmüş, görevini şöminenin yavaş yavaş sönmeye başlamış alevlerine bırakmıştı.

Seungmin çığlık atıp olduğu yerde iyici büzüldü. Şimşekten korkmuyordu ama karanlık... asla atlatamayacağı bir travmaydı onun için. Chan ayağa kalkıp bir kaç adımda yanına geldi, koltuğun önünde diz çöküp Seungmin'in yüzüne baktı ve ellerini tuttu. "Korkma, ben buradayım. Yanındayım"
Küçükken yaşadığı kaçırılma olayı yüzünden  Seungmin'de bu travmanın oluştuğunu biliyordu.

Bir elini bırakıp sırtını okşamaya başladı hafif hafif. "İyi misin Minnie?"

"Korkuyorum, yeterince ışık yok."

Chan telefonunu alıp fenerini açtı. Şarj göstergesini gördüğünde içinden küçük bir küfür savurdu. Tüm şarjını gün boyu Seungmin'in fotoğraflarını çekerek harcamıştı. Kalan şarjın yeterli olmasını umuyordu.

"Bu ışık yeterli mi?"

"Evet" kekelemesine engel olamamıştı. Kollarını açıp Chan'a baktı. Annesinden ilgi bekleyen küçük, masum bir çocuk gibi görünüyordu. "Bana sarılır mısın..?"

Chan Seungmin'in yanına oturdu ve onu da kucağına çekti. Kollarını vücuduna dolayıp bir eliyle rahatlaması için saçlarını okşamaya başladı. Seungmin de bacaklarını Chan'ın beline dolayıp ona sarılmış, yüzünü omzuna gömmüştü.

Bang Chan küçüğünün derin nefeslerini hissediyordu. Hâlâ korkuyor olmalıydı. Bir an gözleri birkaç santimetre uzağındaki boyna takıldığı ve farklı şeyler düşündüğü için kızdı kendine. "Sana şarkı söylememi ister misin?"

"Olur" Sesi boğuk çıkmıştı.

Chan parmağının ucundaki yumuşak saçlarla oynarken küçük bir açıklama yaptı. "Bazen, yani boş zaman bulabildiğimde kendi kendime şarkı besteliyorum. Bunun beni gerçekten rahatlattığını ve mutlu ettiğini hissediyorum. Jisung'dan sonra şarkı söyleyeceğim ilk kişisin."

Seungmin omzundan başını kaldırıp ona baktı. Yakınlıklarını yeni yeni fark etmeye başlamıştı. "Gerçekten merak ettim"

Chan hafifçe boğazını temizleyip fazla yüksek olmayan bir sesle şarkıyı söylemeye başladı.
"İçimdeki boşluğu doldurdun
Sadece sen doldurabildin içimdeki boşluğu
Sadece yanımda olman
Güç veriyor bana"

Seungmin'in gözlerinin içine bakarak devam etti söylemeye.
"Eğer bu daha çok parlamana sebep olsaydı daha karanlık olurdum
...
Ben senim, kendimi sende görüyorum
Biliyorum, eğer seninleysem
Aynı yerde, aynı zamanda
Her şeyin üstesinden gelebilirim
...
Beni aydınlattın, ben kendimi bile bilmezken
...
Kimse senin yerini alamaz
Ben senim" (Stray Kids- I am You)

Şarkıyı bitirdiğinde gülümsedi ve "Nasıldı?" diye sordu. Seungmin'in bakışlarından okunan hayranlığı sorusunun cevabını alması için yetmişti aslında.

"Çok güzeldi." diye mırıldandı küçük olan. "O kadar güzeldi ki..." tüm korkusunu unutmuştu onun sayesinde.

Daha çok gülümsemişti Chan. "Beğenmene çok sevindim"

Odadaki ışık birden orayı terk ettiğinde Seungmin eski haline geri dönüp tekrar Chan'ın omzuna gömdü başını.

"Şarjım bitmiş olmalı. Telefonun yanında mı?"

"Evet, cebimde olmalı"

Chan elini Seungmin'in cebine sokup telefonunu aldı. Fenerini açıp telefonu yanlarına bıraktığında "Umarım elektrikler bir an önce gelir." diye mırıldandı.

Seungmin yavru bir kedi gibi başını Chan'ın boynuna sürtmüş. Rahat bir pozisyon bulduğunda uykuya dalması uzun sürmemişti. Chan tüm gece küçüğünün rahatsız olmaması için hareket etmemiş, Seungmin'i izlerken sabaha doğru uykuya yenik düşmüştü.



30.04.2021

Oy veriinn

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

12.1M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
208K 21.7K 34
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️
60.7K 5K 18
Min: Chan hyung sarhoşken beni öpmeye çalıştı lol
53K 5.5K 31
Minho, kafasını karıştıran notlar alıyordu.