Yaramı sarsan iyi gelir
Belki zamanla iyileşir
Ama sabretmeyi öğrenmem gerek
Alt-üst halinde ki tek renk takım eşofmanımı üzerime geçirdikten sonra belimdeki ipleri düzelttim.
"Kanka yine de eşofman giymese miydin acaba?"
"Nehir pikniğe gideceğiz. Tuvalet mi giyeyim? "
"Pikniğe gideceğinize emin misin?"
"Aslında söylemedi, daha doğrusu sizin yüzünüzden lafı yarım kaldı, ama pi dediğini duydum. Hem başka nereye gider ki yeni sevgililer?"
"Piyano çalmaya."
"Pinpon oynamaya."
"Pizza yemeye."
"Pide de olabilir."
"Pijama partisi bence."
Arkadaşlarımın saçma önerilerine göz devirip küçük bir sırt çantasına su, peçete, ıslak mendil, parfüm, anahtar, cüzdan, şarj aleti ve powerbank koydum. Fermuarı umarım patlamazdı.
"Çüş kızlar! Romantik bir piknik olacak biliyorum ben."
"O aşortmanla pek de romantik olmayacak gibi."
Derya'ya dil çıkarıp görüntülü aramayı yüzlerine kapattım. Sevgilime güzel gözükmemi istediklerini biliyordum ama sorun şuydu ki biz Efdal ile gerçekten bir ilişki içerisinde değildik.
En azından ben değildim.
O yüzden süslenmeme gerek yoktu bence.
Efdal: Geldim ben.
Siz: İniyorum.
Yiyecek bir şeyler hazırlamadığım için mahcup bir şekilde merdivenleri inip arabasına yaslanarak bekleyen Efdal'in önünde durdum.
"Selam."
"Selam güzelim. Bugün için kombinin çok uyumlu olmuş."
"Dimi? Bende öyle dedim kızlara. Orda muhtemelen çok yorulacağız, kolay hareket edebileyim .Keşke sende rahat giyinseydin."
Üzerindeki tişört, pantolon ve kot ceketle spor ama şık duruyordu.
Hiçbir şey demeden kapımı açtığında teşekkür ederek bindim ve onun da binerek sürmeye başlamasını bekledim. Yaklaşık 10 dakikalık bir yolculuktan sonra araba durduğunda kaşlarımı çatarak camdan dışarıyı süzdüm. Pek de piknik yapılabilecek bir alana benzemiyordu.
"Sevgilim sen bekle ben hemen geliyorum."
Başımı salladığımda Efdal arabadan inerek gözden kayboldu. Sanırım yiyecek bir şeyler alacaktı. Telefonumu çıkarıp kızların mesajlarına cevap vermeye başladım. Son durumu merak edip grupta dedikodu yapıyorlardı.
En kısa sürede onlara da sevgili bulmam gerekiyordu, aksi halde benimle uğraşmayı kesmezlerdi.
Üstte grup hariç bir bildirim gördüğümde kaşlarımı çatarak ona tıkladım.
0536**:Arsen
0536**: Selam
0536**: Ben Furkan
0536**: Numaranı Deniz'den aldım
0536** :Sana sormadım kusura bakma
Siz: Sorun değil
Siz: Selam
0536**: Nasılsın
Siz: İyiyim sen
0536**: İyiyim
0536**: Seni görürsem daha iyi olacağım
0536**: Arkadaş kalabileceğimizi söylemiştin
Siz: Çok isterdim ama bugün müsait değilim
0536**: Hadi ya
0536** :Peki yarın?
Tam yarın olur diyecekken açılan kapıyla telefonu kilitleyip kenara bıraktım ve başımı şoför koltuğuna oturan Efdal'e çevirdim.
"Yok artık."
"Keşke sen de giyseydin dedin."
"Ya sen benim ağzımdan çıkan her şeyi yapacak mısın böyle?"
"Evet."
Çok doğal bir şeymiş gibi omuz silkip arabayı çalıştırdığında gülerek başımı iki yana salladım.
Benimkinin farklı rengi olan eşofmanlarıyla tam bir çift olmuştuk...
Yaklaşık bir koca saatlik uzun yolculuğumuzun sonuna geldiğimizde bizi büyük bir kalabalık karşılamıştı.
Dünya piknik günü 18 Haziran değil mi ya?
"Efdal burası çok kalabalık başka yere mi geçsek?"
"Ama alan burası güzelim."
"Ben daha sakin bir piknik bölgesi biliyorum. Orman!"
"Piknik mi?"
"Evet. Biz piknik yapmaya gelmedik mi?"
"Hayır ama sen piknik mi yapmak istiyorsun. Öyleyse hemen gidebiliriz."
Şuan fena halde hatlarımız karışmıştı. Gözlerimi etrafta çevirerek neyin içinde olduğumuzu anlamaya çalıştım.
Küçük bir pankart bana ipucu olmuştu.
Pinhani konseri!
Pikniğin değil Pinhani'nin pisi.
Elimi alnıma vurup üzerimizde ki eşofmanlara baktım ve gülmeye başladım.
Sanırım kızları dinlemeliydim.
"Gerçekten pinhani konserine mi gireceğiz? Ben çok severim."
"Biliyorum, ben de çok severim. Hadi, birazdan başlayacak."
Elini bana uzattığında tuttum ve önlere doğru yavaşça ilerlemeye başladık. Sandığımdan daha eğlenceli bir gün olacaktı. Efdal her buluşma yeri seçiminde beni şaşırtmayı başarıyordu.
Diğer sevgililer gibi baş başa yemek yemek ya da romantik piknikler yapmak yerine lunaparkta çılgın aletlere binip konserlere geliyorduk.
Onunla sevgili olmak düşündüğüm kadar berbat bir şey değildi.
Beni okul çıkışları takip edip bulunduğum ortamlarda hep dibime girmesi, yanımda ki erkeklere karışması beni her seferinde korkutuyordu. Ancak garip bir şekilde Efdal beni sıkmıyordu. Sevgili olunca bu huyları artar sanıyorken azalmıştı. Kuyruk gibi peşimde dolaşmıyor ve beni mesajlarıyla daraltmıyordu.
Ben kendi kendime düşünürken ortalığı inleten alkış, çığlık ve ıslık sesleriyle grubun sahneye çıktığını anladım ve ben de alkışlamaya başladım. Selam verdikten sonra hızlıca şarkıya başlamışlardı.
Belki tanışmak zor, iyi anlaşmak zor, peki görüşmek çok mu kolaydı?
Çok kısa bir zamanda belki biraz da zorla, bence gayet iyi de anlaştık.
Duyduğum cümleyle Efdal'e bakarak gülümsedim. Gerçekten de çok kısa bir zamanda gayet iyi anlaşmıştık.
Biraz da zorla olduğu gerçeğini de atlayamazdım tabi...
Kavak yellerinden aşina olduğum şarkı bittiğinde alkışlar eşliğinde hızlıca yeni bir melodiye geçiş yaptılar.
Bu benim sen sevdiğim Pinhani şarkısı!
Telefonumla video çekmeye başlarken aynı zamanda bağırarak eşlik ediyordum. Yarın sesim kısılacaktı büyük ihtimalle.
Bir yol var ama her yerde tuzak.
Bir yol daha var, dönmek de yasak.
Deryaya yakın, dünyadan uzak.
Tüm şarkıyı bas bas bağırarak söyledikten sonra sesler kesildiğinde kafamı çevirdim ve Efdal'in yüzünde küçük bir tebessüm ile beni izlediğini gördüm.
"Sahneye baksana. "
"Sana bakmak daha keyifli."
"Beni her gün görüyorsun ama Sinan Kaynakçı'nın her gün sana özel şarkı söylediğini düşünmüyorum. Dur bir dakika, siz zenginsiniz. Yoksa gerçekten söylüyor mu?"
"Biz zengin değiliz sevgilim."
Efdal kahkaha atarak beni belimden tuttu ve önüne çekip arkamdan sarıldı. Bu pozisyonda başını boynuma sokmuştu.
Ah uzun boylu olmak!
Yalnız kaldıysan
Kalkıp pencerenden bir bak
Güneş açmış mı
Yağmur düşmüş mü
Dön bak dünyaya
Herkes gitmişse
Sakince arkana dön bir bak
Dostun kalmış mı
Aşkın solmuş mu
Dön bak dünyaya
Belime sımsıkı dolanmış kollar ve başımın yanında ki yüzle hafifçe sağa sola sallanarak eşlik ediyordum şarkıya.
Efdal söylemeyip televizyon izler gibi sahneyi izliyordu. Göz devirip yanağıma sürtünen saçlarını çektim.
"Azıcık moda girsene!"
32 dişini göstererek sırıttıktan sonra şap diye yanağıma sulu bir öpücük kondurduğunda gözlerimi büyüterek kaskatı kesildim.
Aniden yapmayaydı iyiydi.
Efdal ise ,benim aksime, konserde olduğunu yeni fark etmiş gibi mutlu mutlu şarkıya eşlik etmeye başlamıştı.
Küçükken çok inanmıştım
Eğer çok istersen
Her şey mümkün
İnanmak zor değil
Hikayem senle başlardı
Senle devam etsin
Beni seni inandır
Hah! Beyefendi tam da kendine uygun şarkıya denk gelmişti. Gerçekten nasıl inandıysa aşkını mümkün kılmıştı Efdal. Büyük başarı dostlar.
İçinden geleni söyle
Kalırsa yazık olur
Hayata küsüverirsin
Hüzünler seni bulur
Bir şeyler yapabilirsem
Güzel gözlerin için
Başından geçeni anlat
Masaldır benim için
Bir şeyler yapmaya çalıştığım doğruydu ancak güzel gözleri için değil yaşaması içindi.
Ayrıca gözleri de güzel falan değildi.
Maviş maviş ıy!
Beni al kucağına, elini belime sar.
Beni almadığın an üşürüm sabaha kadar.
Beni al kucağına, elimi beline sar.
Beni almadığın an ölürüm beni al.
Bir anda kendimi Efdal'in kucağında bulduğumda cırtlak bir çığlık salıvermiştim ama sanırım kimse duymamıştı.
"Efdal ne yapıyorsun?"
"Şarkı söylüyorum, sen?"
Beni kucağından indirmeyeceğini anladığımda yerime iyice yerleşerek sahneyi izlemeye başladım. Bu açıdan görüşüm iyi değildi ama pek umurumda değildi açıkçası.
Bu sefer şarkıyı ikimizde söylemiştik ama fısıltıyla. Birbirimizi birbirimizden başka kimse duymamıştı hatta kulağıma solistin sesi bile silik geliyordu.
Sadece bizim sesimiz.
Umutsuz olduğu bir anda sevmek ister her insan
Birazcık şanslıysan neden olmasın
Kendinden emin değilsen sevme
Bensiz mutluysan
Hep öyle kal