Mavi Lavinia (Rengarenk Seris...

By mitolojikbiri

1.2M 30.3K 27K

05.10.2018 Wattys 2018 Kazananı (Kalp Kıranlar Kategorisi) Rengarenk Serisi'nin ilk hikayesidir. Tiyatro, mü... More

TANITIM
KARAKTERLER
1.SAHNE
2.SAHNE
3.SAHNE
4.SAHNE
5.SAHNE
6.SAHNE
7.SAHNE
8.SAHNE
9.SAHNE
10.SAHNE
11.SAHNE
12.SAHNE
13.SAHNE
14.SAHNE
15.SAHNE
16.SAHNE
17.SAHNE
19.SAHNE
20.SAHNE
21.SAHNE
22.SAHNE
23.SAHNE
24.SAHNE
25.SAHNE
26.SAHNE
27.SAHNE
28.SAHNE
29.SAHNE
30.SAHNE
31.SAHNE
32.SAHNE -FİNAL-

18.SAHNE

9.7K 965 1.4K
By mitolojikbiri

Selam! Nasılsınız? Yeni bölümle geldim!

Sizi seviyorum♥

kişisel instagram: graecuss

ask.fm: graecuss_ (Hikayelerle ilgili dedikodu yapabiliriz)

twitter: zeynepguvercin_ (tweetlerini #mavilavinia tagiyle paylaşırsanız hikayeyle ilgili paylaştıklarınızı görebilirim.)

Spotify: mitolojik.biri (Mavi Lavinia için bir liste var)

Ares ve Yakut'un parodi hesapları açıldı areskunt ve yakutledaoflaz yazarak bulabilirsiniz.



BÖLÜM SINIRI 800 OY VE 2.000 YORUM.

(Oylar hikayenin yükselişi için önemli o yüzden herkes oy verirse sevinirim. Yorumlarda istediğiniz gibi delirebilirsiniz♥)

♪Sezen Aksu - Aşktan Ne Haber♪

instagram: mitolojikbiripage

🌸

Onun için, ölçülü sev ki uzun sürsün sevgin,

Hedefe hızlı giden, yavaş kadar geç varır.

Romeo ve Juliet

🌸

Huysuz bir bilge zamanında bana, 'Kalbin birine ait olmak için seni bırakıp gitmek isterse zincirlere vurup onu isteyen kişiden sakınma özür bırak,' demişti.

Bir süre önce bağda gözlerimin içine bütün çapkın duygularıyla bakıp beni utandırarak tanışan İtalyan erkeği hayatıma gülümsemesiyle, dokunuşlarıyla kendine ait sıcaklığını hissettirerek girip yer edinirken ona karşı çıkmak Tanrı'nın kudretini yok saymakla aynı günaha bedel olabilirdi.

Ares, beni anlarken, benim için gülümserken ve bana her adım atışında beni el üstünde tutarken kalbime sardığım zincirleri çözerek kendisine ait olması için özgür bırakmıştı. Kalbim göğüs kafesimi terk ederek ona ulaşırken kendisinin de bahsettiği gibiydi. Gözlerimi dünyaya açtığım andan beri koruduğum kalbimi avuçlarına bırakmıştım. Şimdi o avuçlarının arasında beni yaşatan mücevheri taşıyordu. Diliyordum ki kalbimi yaralamasın, kırmasın.

Juliet'in ahşap kapılarını iterek içeri girdiğimizde yüksek sesli müzik bile hala sakinleşemeyen kalbimin güçlü atışlarını bastıramıyordu. Ellerim heyecan ve gerginlikten titriyor dişlerim sık sık sızlayan yumuşak dudaklarımı ısırıyordu.

"Bebeğim." Ares'in sıcak nefesi kulağıma çarparken irkilerek ona baktım. Bana alan bırakmayacak kadar yakınımda dururken aç bakışları dudaklarımdaydı. "Isırma."

"Hım?"

Şaşkınca ona bakarken başparmağını dudaklarıma sürterek dişlerimden kurtardı. "Çok istiyorsan ben ısırırım."

Dudaklarımı şokla aralayarak derin bir nefes alırken, "Ares!" diye inledim. "Şimdi yapma, lütfen." Kaşları çatılırken sorgulayıcı ifadesi yüzümde dolaştı. "Teoman'ın karşısında utanırım."

"Teoman aptal değil tesoro, mutlaka farkına varacak."

"Bugün değil, lütfen. Bu benim için ilk."

Ona heyecanla bakarken beni kırmayarak gülümseyip alnımdan öptüğünde yanından ayrılarak ilk önce bir köşede kendilerine içki alan kızların yanına ulaştığımda buz kesen ellerimi Nazlı'nın kollarına sardım.

"Sonunda! Neredesin kızım? Demir'le kaçtın sandık." Nazlı eğlenen bakışlarını yüzümde dolaştırırken kaşları çatıldı. "Suratındaki o ifade de ne?"

"N-Ne ifadesi?"

İrem, Nazlı'nın yanına geçip merakla bana baktı. "Sanki Ryan Gosling'i çıplak görmüş gibisin."

"Ne?"

Şaşkınca onlara bakarken Nazlı'nın bakışları arkamda bir yere kayarken gözleri kocaman açıldı. "Ben kazandım!" Elini çığlık atıp, zaferle havaya kaldırdı. "Bulaşıklar bir ay sende İrem, ben kazandım."

"Hayır ya olamaz!" İrem acı içinde inleyerek ellerini omuzlarıma sardı. "Yapmış olamazsın! Lütfen Demir'le olduğunu söyle, lütfen."

Bahsettiklerini anlayışımla kıpkırmızı olurken, "Midem bulanıyor," diye inledim. Terlemeye başlamamla elimi alnıma yasladım. "Terliyorum da çok sıcak oldu."

"Tabii ilk seferinde dünya ayaklarının altından kayıyor çok normal." Nazlı keyifle gülerek koluma girdi. "Yüzünü yıkayalım her an ağlayacak gibi bakıyorsun."

Nazlı ve İrem, beni lavaboya sürüklerken içerinin boş olmasına sevinmiştim. Bir köşeye geçip titreyen ellerimi yıkayarak avuçlarıma su doldurup yüzüme çarptığımda gözlerimi sıkıca yumdum.

"Yalnız hararetini o söndürmez haberin olsun." Nazlı'nın gülerek konuşmasıyla utançla inlerken kahkahası tuvalette yankılandı. "Ama belliydi Ares patlayacak bomba gibi geziyordu. Nerede oldu?"

"Nasıl oldu?"

"Dilini kullandı mı?"

"Nerelerini elledi?"

Nazlı ve İrem merakla sorularını yöneltirlerken sırtımı duvara yaslayarak gözlerimi kapatıp derin nefesler alırken heyecan ve panikle bir kriz daha geçirmek istemiyordum. Derin nefesler alarak kalbimi sakinleştirirken gözlerimin önüne düşen anla gülümsedim. "Çok güzeldi." Mırıldanışımla ikisi de çığlık atmaya başladılar. "Büyülüydü."

"Allah'ım sonunda oldu! Sonunda olmaz dediğimiz oldu Yakut'un dudakları bakire değil," diyerek Nazlı büyük bir sevinçle bağırırken gözlerimi açarak ona baktım.

"Biraz daha bağırırsan Teoman'a söylememe gerek kalmayacak çünkü kendisi duyacak."

"Ay evet!" Nazlı sakinleşerek bana baktı. "Söyleyecek misiniz?"

"Sevgili oldunuz mu ki?"

İrem'in sorusuyla şaşırarak ona baktım. Cidden sevgili olduk mu? "Öpüştük," dememle sırıttılar. "Olmuş sayılmaz mıyız?"

"Saçmalama!" İrem homurdanarak kollarını göğsünde bağlarken gülümseyişim silindi. "Çıkma teklifi etmeliydi! Tamam biz böyle şeylere takılmıyoruz ama senin için önemli üstelik ilk öpücüğünü aldı!"

Parmaklarım dudaklarıma giderken sanki bir an için Ares'in kokusu burnuma doldu. "Ya etmezse?" Korkuyla ikisine baktım. "Nasıl öğreneceğim bunu?"

"Öküz değil ya! Seni biraz tanıyorsa teklif etmeli." Nazlı kardeşine hak verircesine kafasını aşağı yukarı sallarken bir kere daha düşünceler denizine daldım. "Neyse! Bunu sonra konuşuruz şimdi bize nasıl oldu onu anlat!"

Heyecan bir kere daha beni sararken Demir'e verdiğim dans sözünden itibaren olanları anlattım. Öpüştüğümüzde yaşadığımız özel anı kendimize saklarken çok detaya girmeden kızlara anlattığımda dans etmeye başlamalarıyla kahkaha attım.

"Artık Yakut Leda'da masum değil!" diyerek Nazlı neşeyle güldü. "Cehenneme hoş geldin, bebeğim."

"Ya öyle söylemeyin!"

Kendime biraz çekidüzen verdiğimde kızlarla dışarı çıkarken Teoman'ı görüşümle heyecan ve gerginlik bir kere daha beni sardı. Ne yapacağımı, nasıl davranacağımı bilmezken ayaklarım geri geri gidiyordu. Nazlı, beni sürüklercesine masamıza götürdüğünde titreyerek Teoman'ın yanına oturdum.

"Güzelim neredeydin?"

Teoman merakla bana bakarken, "Hiçbir yerde!" diye cevap verdiğimde şaşırdı. "Yani lavaboda."

"Lavabo hiçbir yer mi?" Alayla gülerek arkasına yaslanırken kıpkırmızı oldum. "İyi misin? Yüzün kıpkırmızı."

Ares'e bakmamak için kendimi zar zor tutuyordum. "Kalabalık yüzünden daraldım." Enseme yapışan saçlarımı geriye ittim. "Kendime gelirim."

"İstersen kalkalım?"

İç sesim evet diye çığlıklar atsa da kafamı iki yana sallayarak arkama yaslandım. Teoman üzerime gelmeden çocuklarla konuşurken cesaretimi toparlayışımla Ares'e baktım. Biraz önceki yerinde otururken ilk halinin aksine şimdi daha rahattı ve açıkça bana bakarak sırıtıyordu. Göz kırpışıyla utanarak gözlerimi kaçırıp önüme döndüğümde güldüğünü gördüm.

Çocuklar fazla abartıya kaçmadan son içkilerini içtiklerinde kalkma kararı vererek toparlandık. Juliet'ten çıkarak Teoman'ın arabasına geçerken bakışlarımı Ares'e çevirdim. Elindeki kasketi kafasına takarken elim fark ettiğim gerçekle saçlarıma gitti ama istediğimi bulamadım. Bandanam saçlarımda yoktu.

Ares cebinden bandanamı çıkararak bileğime dolarken gözleri üzerimdeydi. Elbiseme uyumlu bandanamı bileğine sarışıyla burnuna yaklaştırarak koklarken nefesim boğazımda takılıp kaldı.

Sadece dudaklarımı oynatarak, "Şapşal!" dediğimde keyifle gülerken Teoman'ın kornaya basmasıyla yerimde zıplarcasına ona döndüm.

"Hadi! On saat seni mi bekleyeceğim?"

"Tamam, homurdanma!" Arabaya geçerek hızlıca emniyet kemerimi bağladım. "Homuduk seni!"

Göz devirerek arabayı çalıştırdığında gür saçlarımı yüzümün iki yanına alarak tenimi Teoman'dan saklarken sadece şu an için anlamamasını dinliyordum.

"Yakut," diyerek Teoman konuştuğunda kapattığım gözlerimi açarak ona baktım. Kucağımda duran elimi kavradığında hissettiği soğuklukla kaşları çatılsa da yorumda bulunmadı. "Bana hala kırgın olduğunu biliyorum."

"Teoman, lütfen-"

"Dinle." Yüzüne yalancı sert ifadesini yerleştirirken dudak bükerek sustum. "Bana kırıldığını biliyorum ve söz veriyorum bana karşı güvenini tamir edeceğim ama sözüme güven." Kırmızı ışıkta duruşumuzla gözlerimin içine bakarken Teoman'ın içinden geçirdiği yüzüne yansıyordu. Ona bir şeyleri sesli dile getirmesem de beni anlıyordu, biliyordu. "Sen, benim için değerlisin. Mutluluğun benim istediğim tek şey ve sen mutlu oldukça bende mutlu olurum."

Kan yanaklarıma otururken zorlukla sesimi bulup, "Teşekkür ederim," diye fısıldadım. "İyi ki varsın."

"İyi ki varsın."

Aynı şekilde karşılık verirken kısa sürede eve varışımızla olanları anneanneme anlatmak için içeri girdiğimde saatin farkında değildim. Saat gece yarısına ulaşırken anneannem çoktan uyumuştu. Dudak bükerek yukarı kata çıktığımda Teoman ayakta uyumaya başlamıştı. Gülerek yanağından öpüp iyi geceler dileyerek odama geçtim. Parmak uçlarımda sekerek içeri girdiğimde boy aynamın karşısına geçişimle kendimi süzdüm. Saçlarım Ares'in çılgın dokunuşlarıyla kabarıp, dağılmıştı ve yüzümün iki yanına dökülüyordu, yanaklarım hala kıpkırmızıydı. Kendimi tutamayarak kıkırdamaya başladığımda kendi etrafımda dönerek elbisemin eteklerini uçuştururken kıkırtılarım kahkahaya dönerken elimi dudaklarıma kapattım.

Şımararak odamın içinde sekip, aynada heyecanlı halimi süzerken kitaplığımda duran kamerayı açarak kitaplığımın bir rafına sabitlediğimde bir süre kendi etrafımda dönüp, dans ederek bu anlarımı kaydederken heyecanlı bakışlarımı kamerama dikerek yavaşça ona doğru yaklaştım.

"Çok heyecanlıyım!" Titreyen ellerimi göğsüme yaslayarak gülümsedim. "Kalbim yerinden çıkacak çünkü-" Kelime dilimi yakarak beni lal yaparken yüzümün alev alev yandığını hissediyordum. Utanarak kameraya biraz daha yaklaşarak, "Çünkü Ares'le öpüştüm," diye fısıldadığımda ellerimi dudaklarıma kapattım.

Eğer odama girdiğimde sadece kıyafetlerimi değiştirip uyusam sabah uyandığımda yine okuduğum bir kitabın etkisinde kalıp rüyama gördüğüme inanabilirdim ama bu sefer öyle değildi.

Bu sefer kitabı rüyamda görmemiş aksine kitabı yaşamıştım.

Sadece bir kere daha inanmak için Ares'in ellerinin dolaştığı kalçamı parmaklarımın arasına kıstırarak kendi kendime çimdik attığımda hissettiğim acıyla yerimde sıçrarken kalçamı ovuşturarak şapşalca sırıttım.

"Şapşal Yakut."

Kendi kendime gülerken dolabımdan pijama takımımı aldığımda bakışlarım Ares'in çalışma odasına kaydı. Işığı yanmıyordu ama sabah gerçekleştirdiği imayı hatırlayarak kızarırken perdeyi çekip camdan uzak bir köşede hızlıca pijamalarımı giydim. Banyoya geçerek yüzüme dökülen saçlarımı geride tutturarak yüzümü temizlediğimde yatağıma geçerek telefonumla uğraşmaya başladım. Kızlar, Ares hakkında konuşurken bir anda gruba bir sürü Ares'in fotoğraf gönderilmişti. Her karede onun bir şeyini incelerlerken kıkırdayarak mesajlarını okuyup birkaçına neşeyle cevap verdim.

Ares'in eve ulaşıp ulaşmadığını merak ederken sanki onu düşündüğümü hissetmiş gibi mesajı ekranıma düştüğünde kalbim heyecanla ters takla attı.

Ares: Uyudun mu tesoro?

Yakut: Hayır.

Ares: O zaman aşağı gelir misin?

Yakut: Bir şey mi oldu?

Ares: İyi geceler öpücüğümü almadan uyumak istemiyorum

Ares: Ben şimdi gelemem

Ares: O yüzden sen gelip iyi geceler öpücüğümü verir misin?

Yazdıklarını defalarca kez okurken çığlık atmamak için yastığımı yüzüme kapatıp yerimde tepinirken kıkırtılarımı yastıkla bastırdım. Ares beklediğine dair mesaj attığında geleceğimi yazarak hızlıca yatağımdan kalktım. Saçlarımdaki tokayı kenara bırakıp dalgalı tutamları düzelttiğimde telefonumu alarak sessizce parmak uçlarımda odamdan çıktım. Teoman'ın odasının önünde durduğumda ses gelmemesiyle rahatlayarak merdivenlere yöneldim. Uykusu ağır olduğu için yokluğumu fark etmeyeceğini biliyordum.

Yedek anahtarla dışarı çıktığımda elimdeki sandaletleri yere bırakarak hızlıca giyinip yol kenarında duran Ares'in arabasına hızlıca ilerledim. Arabasının önüne yaslanmış elleri ceplerine beklerken beni görüşüyle gülümseyerek yerinde doğruldu.

Heyecanla ona yaklaştığımda ellerini yanaklarıma sararak yüzüme yaklaşıp burnumun ucundan öptüğünde kocaman gülümsedim. "Ne tatlı olmuşsun!" Bakışları gülümseyerek yüzümde dolaşarak vücuduma indi. "Avokado?"

Eğlenen bakışları yüzümde dolaşırken bakışlarımı üzerime düşürüşümle inleyerek alnımı Ares'in göğsüne yasladığımda kıkırtılarını bastıramıyordu. Heyecandan şort ve askılı avokadolu pijama takımımı giydiğimi unutarak karşısına çıkmıştım.

"Avokadoların durduğu yerler manidar."

İki tane avokado göğüslerimin hemen üzerinde duruyordu, komik ve tatlıydı. "Ares!" Utançla inleyerek kollarımı göğsümde birleştirirken Ares kahkaha atarak beni kendine çekip bacaklarının arasına aldı. "Utandırma."

"Ama sen hep utanıyorsun."

"Ama sen hep beni utandırıyorsun."

Onun gibi karşılık verdiğimde keyifle gülerek kolunu belime dolayarak beni sıkıca tutarken ellerimi göğsüne yasladım.

"Biraz dolaşalım mı?"

"Nerede?" Şaşkınca ona bakarken arabasını göstererek omuz silkti. "Herkes uyudu hem kıyafetlerim müsait değil."

"Kimse seni görmeyecek güzelim." Elimden tutarak arabaya yönlendirirken itiraz etmeme izin vermedi. "Ben hariç." Dudak bükerek bakarken açtığı kapıdan tutunarak bana eğildiğinde nefesimi tutarak ona baktım. "Endişelenme kimse uyanmadan geri döneceğiz."

"P-Peki."

Heyecanlı titrek sesim onu gülümsetirken geri çekilişiyle aracın içine girdim. Ares kapımı kapatarak kendi tarafına geçtiğinde kısa sürede arabasını çalıştırdı ve biz karanlığın içine karıştık. Heyecandan titreyen ellerimi bacaklarımın arasına kıstırarak titreyişlerini saklamaya çalışırken Ares müzik çaları açtığında içeri dolan şarkıyla şaşırdım.

Ares, beni öperken Juliet'te çalan şarkı çalmaya başladı. Kıpkırmızı olurken Ares elini uzatarak elimi kavradığında irkilerek ona baktım. Gülümseyen gözleri yüzümde dolaşırken elimi dudaklarına götürerek üzerinden öpüp bacağına yasladı.

Bir şeyler söylesem de ne söyleyeceğimi bilemediğim için sessiz kaldığımda Ares sessiz kalışımın üzerine gitmezken beraber merkezden geçtik, Leda Tepesine ulaştık.

Buraya gecenin karanlığında çok sık gelmemiştim ve bugün benim için özel bir günken buraya gelmek başka anlamlıydı. Ares arabayı park ederek emniyet kemerini çözdüğünde bakışları bana döndü.

"Hava henüz soğumadı dışarı çıkalım mı? Üşür müsün?" Kafamı iki yana salladığımda emniyet kemerimi çözmemle beraber dışarı çıktık. "Arka koltukta ceketim var istersen veririm."

Bir kere daha arabasının ön kaputuna yaslanarak elimden tutup beni bacaklarının arasına çektiğinde ellerimi omuzlarına sararak heyecanla ona baktım.

Bana burada çıkma teklifi edecek olabilir miydi?

Anlamlı bir yer seçtiği için daha fazla heyecanlanırken Ares rüzgarla dağılan saçlarımı omuzlarımdan geriye attı. "Teoman bir şey anladı mı?"

"Bilmiyorum." Bakışlarımı göğüslerinden çekerek yüzüne çevirdim. "Anladıysa da çaktırmaz ki beni utandırmamaya çalışır."

"Ona söylemek istiyor musun?"

Oyunbaz tavırla, "Ne söylemek istiyor muyum?" dediğimde kaşları çatıldığında bakışları sessizce yüzümde dolaştı.

Elini yanağıma sararak okşarken dokunuşlarının sıcaklığını hissetmek güzeldi. Kafamı hafifçe geriye yatırarak yüzüme eğildiğinde dudakları güzel gülümsemesiyle kıvrıldı. "Kendimizden geçercesine öpüştüğümüzü?"

Arsız bakışları yüzümde dolaşırken bundan keyif aldığı çok belliydi. "Çok ayıp, Ares!" dediğimde neşeyle güldü. "Böyle bir şeyi nasıl Teoman'a söylerim?"

Kahkahasını keyifle duyururken, "Zaten söylemeni istemem," diyerek beni kendine bastırdı. "Çünkü bu bizim özelimiz."

Dudaklarından beklediğimden daha farklı şeyler çıksa da hepsi birbirinden güzeldi. Parmak uçlarımda yükselerek ellerimi ensesine sardığımda soğuk dokunuşumla ürperse de rahatsız olmadı ve bu hoşuma gitti. Dokunuşlarıma alışması çok güzel bir duyguydu.

Leda Tepesinin uçurumunun ucunda dururken ve karanlık düşsek bizi içine çekecek maviliği esir alırken gözlerim bir tek maviliğin ışığıyla kamaşıyordu. Ares'in canlı mavilikleri yüzümde dolaşırken konuşmadan sadece gözlerle anlaşmanın, kelimeler dökülmeden iki kişinin birbirini anlaması ne demek şimdi anlıyordum.

Huysuz bir bilge zamanında bana, 'Sustukların içinde çağlayanlardır. Bir gün biri karşına çıkar kelimelerin onun kalbine akar senin konuşmasına gerek kalmaz,' demişti.

Öyle haklıydı ki!

İç çekişimle gülümseyerek elini belimde okşayarak hareket ettirirken, "Ne oldu?" diye merakla sorarken gülümsedim.

"İçimden geçirdiklerimi anlıyor musun?"

Gözleri parıldarken ellerini sırtımda dolaştırarak yavaşça kalçalarıma kaydığında biraz daha kendine bastırdı. "Anlıyorum tabii ki," dediğinde şaşkınca ona bakarken keyifle güldü. "Söyleme mi ister misin?"

"Evet."

Heyecanla ona bakarken dudaklarıma yaklaşarak, "Seni öpmemi geçiriyorsun," diye fısıldadığında gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Seni çok defa öpmemi istiyorsun."

"Çok defa mı?"

Şaşkınlığımla eğlendiği açıkça görülüyordu. "Hıhım." Mırıldanarak biraz daha yaklaştı. "Öpeyim mi?"

Sıcacık nefesi dudaklarıma çarptığında cevap istercesine gözlerimin içine bakarken rüzgâr esişiyle rol yaparak ürperip, "Üşüdüm," dediğimde gözleri çıplak kollarımda dolaştı.

"Isıtmamı mı istiyorsun?"

"Ceketini verecektin?"

Ellerini yarım pijama üstümün açık bıraktığı belimde dolaştırırken gülümsedi. "Önce benim ısıtmama izin ver."

"Ares!" İsmi dudaklarımdan nefes nefese dökülürken ondan beklemediğim bir anda ellerini belime sararak beni havaya kaldırıp yer değiştirerek arabasına oturttuğunda bu sefer Ares bacaklarımın arasına yerini aldı.

"Çok güzel çığlık atıyorsun." Keyifle gülerek beni göğsüne çekti. "Sevdim."

"Çığlık atmamı mı?"

Gözleri parıldarken onaylarcasına kafasını salladı. "Daha sonra çok fazla duyacağım."

Şaşkınca ona bakarken ima ettiği şeyi fark edişimle kıpkırmızı kesilirken Ares keyifle gülerek saçlarımla oynadı.

"Bu kadar edepsiz olduğunu bilmiyordum." Ares dakikalarca konuşmadan saçlarımla okşarken cesaretimi toplayarak konuşmamla gülerek bana baktı.

"Bu daha hiçbir şey."

"Beni korkutmaya mı çalışıyorsun?"

Yüzündeki gülümseme solmasıyla kaşları çatılırken, "Böyle konuşmam seni rahatsız mı ediyor?" dediğinde şaşırdım. "Korkuyor musun?"

"B-Ben-"

"Seni hala çözmeye çalışıyorum. Canını sıktıysam özür dilerim, sadece-"

Ares'in saçmalamaya başlamasıyla elimi dudaklarına kapatarak gülümsedim. "Şaka yapıyorum," diyerek gülümsedim. "Bana, Juliet'in orada kötü kurt demiştin ondan bahsediyorum." Sertleşen bakışları yumuşarken omuzları gevşedi. "Beni rahatsız etmiyorsun, sadece utanıyorum. Ben bilgisiz biri değilim, Ares. Bildiklerim belki senin bildiklerinle aynı seviyede değil ama aptal değilim anlıyorum."

"Seni asla aptal yerine koymadım."

"Biliyorum." Gülümseyerek parmaklarımı çenesinde dolaştırdım. "Sadece benim için bildiğin bütün her şey kitapların içinde vardı. Bir gün yaşama ihtimalimi düşündüm ama benim için belirsiz bir gerçekti. Şimdi okuduklarımı hissetmek, yaşamak çok başka bir şey."

Kendini beğenmiş gülümsemesini yüzüne yerleştirirken yine söylediklerimden hangisini seçip aldığını merak ediyordum.

"Okuduğun kitaplardaki erkekler gibi miyim?" Sorusuyla kendimi tutamayarak kahkaha attığımda sırıttı. "Sana okuduğun her şeyi yaşatabilirim."

"Her şeyi mi?" Onaylarcasına kafasını sallarken hevesle gözlerinin içine baktım. "O zaman bir şeyi yerine getirmen gerekiyor tabii benimle aynı düşünüyorsun?"

"Ne?" Kaşları şaşkınlıkla çatılırken omuz silkişimle bir süre sessiz kaldı. "Anlamadım, biraz yardımcı olur musun?"

"Benim için ilkler önemli," dediğimde onaylarcasına kafasını salladı. "İlklerim senin olurken eğer istersen yani benim gibi düşünüyorsan bir şey yapman gerekiyor." Şaşkın bakışlarını sürdürürken, "Ares!" diye sızlandım. "Beni utandırmak için anlamıyormuş gibi yapıyorsun gerçekten küserim."

"Gerçekten anlamadım," dediğinde somurtarak gözlerimi kaçırdım. "Söyler misin?"

"Hayır saçma bir şeydi."

"Lütfen tesoro."

"Söylersem utancımdan ölürüm, yüzüne bakamam."

"Ayıp bir şey mi?" Keyifle sırıtışıyla omuzlarına vurmamla güldü. "İstediğin her şeyi yapabilirim burada kimse bizi göremez!"

Buz kesen ellerimi yanaklarıma yaslayarak, "Şimdi çığlık atacağım," diyerek ofladığımda kahkahalarını peşi sıra duyurdu. "Gülme!"

"Öpersen gülmem."

"Öpmeyeceğim!"

Kollarımı göğsümde birleştirerek yüzümü yana çevirdiğimde Ares kahkahalarını duyurarak beni kollarının arasına çekip dudaklarını boynuma bastırdı. "Güzel kuğum." Dudaklarını sürterek kulağımın altına getirdiğinde tenimi dudaklarının arasına kıstırarak emdi. "Senin kendini adak adadığın tepedeyiz şimdi nasıl ben, senin nefesini kesmem. Nasıl kendime adamam?"

Dudaklarını çeneme sürterek bana bakarken gözlerimi ona çevirişimle göz göze geldik. "Senin olmamı mı istiyorsun?"

Kendimi ona adamamı, kurban etmemi istiyorsa böyle bir şey gerçekleşmeyecekti.

Aşk ince bir ip bende üzerinde yürüyen tek ayağı sakat cambaz olabilirdim. Kalbim Ares'in avuçlarının arasında olabilirdi de ama kalbimi saran duyguların esiri olurken kendimi tamamen birine adamak delilikti. Kendimi ona adarsam ruhum bedenimi terk eder, ben bomboş kalırdım.

Aşkın en yoğun duygusunda bile ayaklarımın üzerinde durmak istiyordum.

"Ben isimlerimizin doğurduğu hikayedeki bencil Tanrı olmayacağım." Yüzümü ellerinin arasına alarak avuç içlerinden taşan sıcaklığı hissettirdi. "Ben, sen nefes aldıkça seni koruyan Tanrı olacağım." Kollarını etrafıma dolayarak sırtıma yaslayıp göğsünü göğsüme yasladığında heyecanla ona baktım. "Kendini bana adarsan bende, senin önünde diz çökerim. Bizde her şey karşıklı olacak güzel kuğum."

Ares'in dudaklarından taşan her bir söz beni, ona çekerken dudaklarımızın birleşmesi kaçınılmaz bir sondu. Dudaklarımı istekle aralayarak onu öperken buna asla alışamayacağımı biliyordum. Ares, bana dokundukça ona karşı oluşan istek beni değiştiriyordu ve onu her öptüğümde sanki ben de değişiyordum.

İniltim dudaklarımdan taşarken Ares, beni sert göğsüne bastırarak tutkuyla öperken her şey hayal ettiğimden daha güzel, özeldi. Ensesindeki elimi saçlarına sararak parmaklarımla kavradığımda dilini dudaklarıma sürtüşüyle dudaklarımı aralayarak Ares'i içeri davet ettim. Dili dilime dolanarak kendine çekerken bacaklarımı ayırarak arasına girip kasığıma yaslandı. Elleri sırtım ve çıplak belim arasında gidip gelirken elini aşağı kaydırarak bacağımı kavradığında beni hafifçe geriye yatırarak bacağımı beline sardı.

İlk öpücüğünde yaptığı gibi bacağımı sertçe kavrayarak okşarken titreyerek göğsüne sokulurken ona yaslanarak, sürtünüşümü Ares'in boğazından kopan hırıltıyla fark ettim. Tamamen düşüncelerimden bağımsız hareket eden vücudum onun istekli bedeninin hareketlerine uyuyordu.

"Kafamın içinde bir canavar var." Ares nefes nefese mırıldanarak gece kadar koyu bakışlarını gözlerime dikti. "Kar beyazı teninde iz bırakmamı, kıpkırmızı yapmamı istiyor."

Göğsüm aldığımda nefeslerle sertçe inip kalkarken, "Canımı yakma," diye fısıldayışımla kafasını sertçe iki yana salladı.

"Asla, bebeğim. Sana kıyamam."

Yumuşak bakışları yüzümde dolaşırken gülümseyerek boynumdaki elini kavrayıp sadece göğsümde kopan isteğe uyarak parmak uçlarından öptüğümde gülümsedi.

"Senin içinde minik bir kadın yatıyor, uykusunda ismimi fısıldıyor bunu duyuyorum." Sessizce gözlerinin içine bakarken alnımdan öperek yavaş yavaş dudaklarıma indi. "O minik kadını uyandıracağım, büyüteceğim ve onun olacağım."

"Benim mi olmak istiyorsun?"

Mavilikleri ayın parlaklığıyla ışıldarken Ares, "Senin olmak istiyorum," diye fısıldadığında gözlerimi mutlulukla yumup gülümsedim. Sıcak nefesi boynumu okşarken yavaş yavaş aşağı indi. "Sutyen giymemişsin."

Aniden konuyu değiştirerek konuşmasıyla gözlerimi kocaman açarak ona baktığımda göz göze geldik. "Uyurken rahatsız ediyor."

"Neden?" Dudakları gülümseyişiyle kıvrılırken dudaklarımı birbirine bastırdığımda daha derin gülümsedi. "Çünkü göz kamaştırıcı güzellikleri var, büyükler." Dilini dudaklarında dolaştırarak derin bir nefes aldı. "Çıldırtıcı derecede güzeller hele o benin."

"Ares!"

"Utandın mı?" Neşeyle gülerek yüzüme doğru eğildi. "Zamanı geldiğinde onlarla çok güzel ilgileneceğim."

Ellerimi yüzüme kapatarak, "Utandırma!" diye inlediğimde gülerek ellerimi kavrayıp göğsüne yasladı.

"Utandığında bir tek yanakların değil teninin her yeri kızarıyor, Yakut." Ares nefes nefese heyecanla bana baktı. "Sen kutsanmış en güzel varlıksın." Uçurumun kıyısında hükmünü süren denizin sert dalgaları kıyıya çarparken her çarpışında yaydığı güçle rüzgâr etrafımı sararken ürperişimle Ares ellerini soğuk kollarımda dolaştırdı. "Üşüdün bebeğim. Kollarımın arasına sığınman hoşuma gitse de hasta olmanı istemem ve arabanın içinde seninle ilgileneceğim."

Ön kapıyı açarken şaşkınca, "Devam mı edeceğiz?" dediğimde Ares'in keyifli kahkahası bomba gibi etrafımızda patladı.

"İstediğin kadar devam edebiliriz ama benim düşüncelerim daha masumdu," dediğinde kıpkırmızı oldum. "Kucağımda uyumanı, seni uyutmayı istiyorum." Ön koltuğa benim tarafıma oturduğunda bacaklarımı tek yanına alarak kucağına oturttu. "Seninle uyumak bana huzur veriyor, uyumayı seviyorum."

Göğsüm hissettiğim heyecan ve sevgiyle sıkışırken onun dokunuşlarına bu kadar çabuk alışmak benim için şaşırtıcıydı ama aynı şekilde ona alışmak güzeldi. Kucağına sokularak yanağımı omzuna yasladığımda parmaklarımı boynuna dolayarak yavaşça okşamaya başladım. Aynı şekilde Ares elini kalçamda dolaştırarak çıplak üşüyen bacaklarımda dolaştırırken ısıtmaya çalışıyordu.

Kıkırdayarak, "Bacakların uzun," dediğinde sessizce ona baktım. "Bembeyazlar."

"Evet."

"Ve esneksin." Sertçe yutkunurken dudaklarını dizkapağıma dokundurdu. "Sanki dünyaya beni kalpten götürmek için gelmişsin. Elbise giydiğinde ve süt beyazı bacakların çıplak gözler önüne serildiğinde gerçekten sınandığımı hissediyorum."

"Gerçekten bu kadar çok mu beğeniyorsun?"

Şaşkınca ona bakarken Ares sol dizime öpücüğünü bırakarak yavaşça doğruldu. "Ne kadar etkilendiğimi göstermek isterdim ama bunun için erken." Koyulaşan gözleri yüzümdeyken derin bir nefes alıp gülümsedi. "Ama hissettiğini biliyorum."

Kalçalarını oynatışıyla kalçalarımın altında kalan sertliği tenime sürtünürken nefesim boğazıma takılıp kaldı. Gözlerimi utançla sıkıca yumarak boynuna gömdüğümde gülüşünü duymamla daha çok kızardım.

Ares, benim için sertleşmişti. Erkekliği kalçalarıma sürtünürken yüzüm alev alev yanıyordu.

Utandığımı bilerek beni rahatsız edecek hiçbir harekette bulunmazken aksine sadece ilk kez duyduğum bir melodiyi mırıldanarak saçlarımı okşarken çok huzurluydum.

"Hangi şarkı?" Fısıldayarak kafamı geriye yatırdığımda bana baktı. "Mırıldandığın melodi hangi şarkı?"

"Dinlediğini sanmıyorum." Saçlarımı geriye iterek açıkta kalan alnımdan öptü. "Henüz söze dökülmedi, kayıta geçmedi." Şaşkınca ona bakarken daha fazlasını sormamı istemiyor gibiydi bu yüzden özeline el uzatmadım. "Ömer Hoca'nın bahsettiği müzik eşin olmak istiyorum," dediğinde ona baktım. "Katılabilir miyim?"

"Nasıl? Eşim mi olmak istiyorsun?"

Heyecanımla, "Evet," diyerek gülümsedi. "İster misin?"

"Deli misin? Tabii ki! Ömer Hoca'nın yanına gidip konuşuruz." Heyecanla kollarımı boynuna sararak yanağından öptüm. "Teşekkür ederim!"

"Bir süredir aklımdaydı, güzelim. Bu kadar heyecanlanacağını bilseydim daha önceden söylerdim."

"Kimi seçeceğimi kara kara düşünüyordum."

"Bence beni bir kere daha öperek tebrik edebilirsin." Yanağını göstererek gülümserken kıkırdayarak göğsüne yaslandım. Ares'in cesurluğu, arsızlığı bende yoktu ama onun kollarında olmak rahatça dudaklarımı tenine değdirmek bile benim için çok özeldi. Yüzünü ellerimin arasına alarak yanağının yerine sus çizgisinden öptüğümde keyifle güldü.

Kollarının arasında sessizce uzanırken esneyişimle, "Uyu minik bebeğim," diye mırıldandığında sıcak nefesi saçlarımı okşadı. "Kollarımın arasında uyu."

"Sen?"

"Uyurken seni izleyeceğim."

"Ya!" Eriyerek mırıldanırken kucağında kıvrılarak rahatça bacaklarımı ileri uzattığımda Ares'in bakışları bacaklarımda dolaştı ve derin bir iç çekti. "Çok tatlısın."

Gülerek yüzüme eğilip burnunu burnuma sürttüğünde yanağını okşayarak kıkırdadım. "İyi uykular Güzel Kuğum."

"İyi geceler Çakma Romeo'm."

🌸

Güneş gözüme çarparak beni tatlı uykumdan uyandırırken elimi yüzüme kapatarak güneşin parıltısından kaçmaya çalıştım ama yapamadım. Ellerimi oynatamadığımı fark edişimle şaşkınca uykulu bakışlarımı etrafta dolaştırırken sınırlı yere bakabiliyordum. Kocaman açılan gözlerim etrafta dolaşırken nerede oluşumu altımda kıpırdamaya başlayan bedenle anladım. Kıkırtılarım dudaklarımdan taşarken burnumu başımı yasladığım sert göğse gömerek kokusunu içime çektim.

Ares sırtüstü uzun arada boşluk olmayan koltuğunda uzanırken beni kucağına almıştı ve onu bedenimle sarmıştım. Kollarını etrafıma doladığı için de hareket edemiyordum.

"Ares," diye mırıldandığımda kaşlarını çatsa da uyanmadı. Burnumu sert göğsüne gömerek onu dürtmeye çalışırken komikliğime gülmeden yapamıyordum. "Uyanmalısın, Romeo."

"Hayır."

Sızlanarak yan dönmeye çalıştığında gözlerim kocaman açıldı. Yana doğru devrilirken, "Ares!" diye çığlık atarak ona sıkıca tutundum.

"Tesoro?" Gözlerini irkilerek açtığında ne yaptığını fark ederek beni sıkıca tutup göğsüne çekti. "Ne yapıyorsun?"

Kalbim korkuyla ters taklalar atmayı bırakırken gülerek yüzümü göğsüne gömdüğümde kafasını tekrar geriye yasladı. "Uyanır mısın? Eve dönmeliyiz."

Mırıldanarak kolunu kalçama sarıp beni yukarı ittiğinde yüz yüze gelmemizle gülümseyerek ona baktım. Uyku mahmuru yüz ifadesi yüzünde güneş gibi parıldarken çok tatlıydı. Gözleri uykusuzluğuyla hafifçe şişmiş, mavilikleri buğulanmıştı. Yanakları arabanın sıcaklığından dolayı kızarmış, gözleri gibi dudakları da hafifçe şişmişti.

"Uyandığında ördeklere benziyormuşsun," dediğimde şaşkınca bana baktı. Aklımdan geçeni dudaklarım tutamazken şaşkınlığını üzerinden atarak kahkahasını patlatmasıyla utanarak gülümsedim.

"Sende sabahları pek esprili oluyormuşsun." Kıkırdayarak karşılık verirken beni nazikçe tutarak koltukta oturur pozisyona geçtiğinde yan tarafına oturmak istesem de izin vermedi beni kucağına oturtarak bacaklarımı iki yanına aldı.

"Kimse uyanmadan evde olmalıyım."

Ateş kadar sıcak dudaklarını alnıma bastırarak, "Biliyorum güzelim," dediğinde elimi boynuna sararak parmak uçlarımla sıcacık tenini okşadım. "Günaydın öpücüğümü verirsen uyanırım."

"Dişlerimi fırçalamadan olmaz."

Elimi dudaklarıma kapatışımla, "Yani sonra öpecek misin?" dediğinde beni utandırmaya çalıştığını biliyordum.

"Haylazlık yapma!"

Kaşlarımı çatışımla kahkaha atarak kollarını belime sararak beni göğsüne yapıştırdığında yüzünü boynuma gömerek sesli öpücüklerini bırakmaya başladı. "Sabah kahvaltısı." Dudaklarını tenimde dolaştırarak mırıldanırken kıkırtılarım ellerini belime sararak okşamasıyla kahkahalara döndüğünde kucağında çırpınıyordum.

"Ares!" Sızlanarak elinden kurtulmaya çalışırken çenemi öpüp, canımı yakmadan ısırarak geri çekildi. "Ne kadar hızlısın." Nefes nefese konuşurken merakla bana bakarken yaşaran gözlerimi sildim. "Dün akşamdan itibaren olan her şeyin benim için ilk olduğunu bilerek ne kadar cesursun!" Ona birazcık sataşmak ve bende, onu utandırmak istiyordum. Ellerimi göğsüne yaslayarak gözlerinin içine baktım. "Kaçmamdan korkmuyor musun?"

"Kaçar mısın?" Kaşları çatılırken sertçe yutkunup, "Hareketlerimden rahatsız mısın?" diye sorduğunda bocalayışını hissettim.

Dişlerim alt dudağımı kemirirken, "Sadece beni utandırıyorsun," dediğimde gergin omuzları gevşedi. "Tamam kabul çok utangaç biriyim." Sesim sonlara doğru fısıltı şeklinde çıkarken Ares ilgiyle beni dinliyordu. "Sen başkasın."

"Nasıl başka?"

Dudakları gülümsemesiyle kıvrıldığında göğsüne yaslanarak yüzüne yaklaşırken gözleri dudaklarıma kaydı. "Sen bir başkasın, benim içinsin ama çok başkasın." Kelimeler düğüm olarak dudaklarımdan taşarken derin bir nefes alıp utanarak ona baktım. "Saçmaladım değil mi?"

Dudak bükerek ona bakarken keyifle gülümseyerek alnını alnıma yasladı. "Tatlı, güzel kuğum." Kabardığını bildiğim saçlarımı okşayarak geriye itip gülümsedi. "Sana yaklaşırken, adım atarken senin için ilk olduğunu bilerek dikkatli davranmaya, seni rahatsız etmemeye çalışıyorum ama bunlar da benim için yeni ben daha önce hiçbir şey bilmeyen birine çekilmedim.

"Hiçbir şey bilmiyorum değil." Uzun cümlesinde bir yere takılırken bana çekildiğini tabii ki içimden çığlıklar atarak hafızama kazıdım. "Tabii ki biliyorum."

"Öyle söylemek istemedim, affedersin." Yanağımı okşayarak burnumun ucundan öpüp gülümsedi. "Cümlemi düzeltmek istiyorum. Kimse benim kadar şanslı olmadığı için senin gizli topraklarını keşfetmedi ben, seni keşfetmek için çok heyecanlıyım."

"Umarım sadece parıltıya çekilmedin," dediğimde gülümsedi.

"Hayır ben kokuna çekildim." Yanağımdan öperek yavaşça boynuma kayıp yüzünü gömdü. "Sesine, gülümseyişine sonra beni sarışına çekildim." Boynumdan öperek geri çekildiğinde erimiş ona karışmıştım. "Bana ninni okuyuşuna çekildim."

Kalbim her atışında daha güçlü yumruklarını göğsüme geçirirken nefes nefese ona bakıyordum. "Sen kendime çektiğim ilk kişisin."

"Biliyorum." Yanağımı okşayarak alnımdan öptü. "Seninle burada saatlerce sohbet edebilir, seni zevkle utandırabilirim. Hatta," diyerek dudaklarıma yaklaştığında heyecanla kaskatı kesildim. "Her aklına geldiğinde utanabileceğin çok güzel şeyler yapabiliriz ama anneanneden korkuyorum."

Son söylediklerini duymasam utanıp ondan saklanabilirdim ama anneannemden korktuğunu dile getirmesiyle keyifle kahkaha atarken Ares tekrar yanağımdan öperek beni kucağından indirip direksiyonun başına geçti.

Arabayı çalıştırarak bizi Leda Tepesinden uzaklaştırırken, "Bugün beraber Ömer Hoca'nın yanına gidelim," dediğimde onaylarcasına kafasını salladı.

Ares hızını arttırarak kısa sürede eve ulaştığında yolda telefonumu kontrol etmiş saatin çok erken olduğunu fark etmiştim. Şu an evde kimsenin uyanmadığını biliyordum.

"Teşekkür ederim."

Emniyet kemerimi çözerek mırıldanırken Ares'e doğru yaklaşarak nazikçe yanağından öptüm.

"Teşekkür etme, bebeğim. Ben, seninle zaman geçirmeyi seviyorum."

"Çok tatlısın." Yanağını okşayarak gülümsediğimde elimi kavrayarak avuç içimden öptü. "O zaman öğlen görüşürüz?"

"Sanırım benimle üniversiteye gelmeyeceksin?"

"Teoman bozulur," dediğimde dudak sarkıtışıyla güldüm. "Ama üniversitede görüşeceğiz üstelik bugün provalar bizim üzerimize."

"Hım, evet. Rol diye seni bol bol öpeceğim."

Arsızca sırıtırken gözlerimi kocaman açarak omzuna vurduğumda güldü. "Şapşal!"

Ares keyifle gülerken çenesinden öperek hızlıca geri çekilip arabadan indim. Ares'te dışarı çıktığında yerinden kıpırdamadan beni izlerken kapıyı açışımla son kez ona baktım. Göz kırparak gülümserken el sallayarak içeri girip kapıyı sessizce kapattım. Gürültü çıkarmadan odama çıktığımda kıkırdayarak kendimi yatağıma atarak yüzümü yastığa gömüp tekrar gözlerimi kapattım.

İkinci uyanışım anneannemin odama gelerek beni uyandırmasıyla gerçekleşti. İlk kez ondan sonra uyandığım için şaşırırken yorgun olduğumu söyleyerek geçiştirirken yüzümden uyanışımla hiçbir şeyin rüya olmadığını fark ederek şapşal sırıtışımdan bir şey anladı mı bilmiyordum.

Anneannemden, Ares'le aramızda olanları saklamazdım ama nasıl anlatacağımı da bilmiyordum. Açıkça nasıl Ares, beni öptü kendine hapsetti diyebilirdim ki?

Yatağımda kedi gibi kıvrılıp şapşalca gülümserken odamı ikinci ziyaret eden Teoman oldu. Hala odadan çıkmadığım için şaşırırken aşağı inip kahvaltıyı hazırlamaya yardım etmediğim için anneannem, onu esir almış masayı hazırlatmıştı

"Teoman bir dahakine domateslerin kabuğunu soy." Anneannem çattığı kaşlarının altından kızgınca Teoman'a baktı. "Çocuğum hala bunu öğrenemedin mi? Sen ne zaman büyüyeceksin?"

"Büyümemin domates kabuklarıyla ne alakası var?" Teoman homurdanarak yanıma oturduğunda gülmemeye çalışıyordum. "Yeterince büyüdüm."

"Tabii canım, büyüdün." Anneannem, ona sataşarak yerine otururken, "Neden suratın asık?" diye sorduğunda merakla Teoman'a baktım.

"Ne oldu?"

Merakla ona bakarken umursamazca omuz silkti. "Bir şey yok üstüme gelmeyin."

"Dünkü olay yüzünden mi?"

Sesim istemsizce içime kaçarken Teoman masadaki poğaçalardan birini alıp ayağa kalktı. "Seni bugün Ares bıraksın." İtiraz etmeme izin vermeden saçlarımdan öptü. "Akşam geç gelirim."

"Oğlum kahvaltı yapsaydın?"

"Sorun değil."

Anneannemi de öperek kaçarcasına balkondan çıktığında şaşkınca ardından bakıyordum. Anneannem, "Dün ne oldu?" diyerek bana baktı.

Ona dün yaşadığımı anlatırken yer yer sesim titremişti. Benim masaya çarpışımla ortalık karışmış ses açılarak Melek'in bütün çirkinliklerini insanlar duymuştu. Bana karşı acımasızca dile getirdiği şeyler o rahatça, beni nasıl üzeceğini düşünmeden söylese de ben aynı şeyi yapamadım. Ben, annemin öldüğünü hala dile getirirken bin parçaya bölünüyordum şimdi söylediklerini nasıl anneanneme söylerdim?

Sesim yer yer titrerken ağlamadan anlatabildiklerimi anlattığımda Melek'in gerçek yüzünün çıkmasına ve Teoman'la barışmamıza sevinse de duyduklarım için üzülmüştü. İçimi rahatlatacak şekilde konuşurken onu da üzmemek için buhran halinden sıyrılarak sohbet ederken konu Juliet'e geldiğinde kıpkırmızı kesildim.

"Süt tenin kızardığına göre bir şeyler olmuş," dediğinde utançla gözlerimi kaçırdım. "Bana anlatamayacağın kadar özel mi?"

"Her şeyimi biliyorsun." Derin bir nefes alarak bakışlarımı ona çevirdim. "Senden hiçbir şey saklamadım ama şimdi nasıl anlatacağımı bilmiyorum, beni utandırıyor."

"İpucu verirsen yardımcı olabilirim."

Gülümseyerek bana bakarken buz kesen ellerimi birbirine sararak derin bir nefes aldım. "Ares." Tek bir isim aslında her şeyi anlatıyordu ve anneannem sıcacık gülümsemesini sunarken anladığını biliyordum.

"Sana mı açıldı?"

Kafamı iki yana sallayışımla şaşırdı. "Açılmak denemez yani beni istediğim gibi çıkma teklifi etmedi," dediğimde güldü. "Ama bana çok güzel şeyler söyledi. Öptü, konuştu sonra yine öptü."

"Öptü mü?"

"Hıhı." Sessizce ama gülümseyerek bana bakarken, "Kızdın mı?" dediğimde şaşkınlıkla kahkaha attı.

"Delirme tatlım bunun için neden kızayım?" Omuz silkişimle bir kere daha neşeyle güldü. "Kollarımın arasına gel."

Yerimden kalkarak anneannemin yanına geçtiğimde beni kollarının arasına çekerek sıkıca sarılırken yanağımı göğsüne yasladım. "Herkese yeri geldiğinde sesini çıkarsan da benim karşımda küçük kız çocuğu oluşunu seviyorum." Saçlarımı okşayarak öpücüklerini dizerken sıkıca sarıldım. "Sen bunu kabul etmesen de artık ağaçtan düşünce dizine üflenmesini bekleyen çocuk değilsin güzelim, büyüdün."

"Büyümek istemiyorum."

Sızlanışımla bir kere daha güldü. "Ama büyüdün genç bir kadın oldun. Güzelsin, dikkat çekiyorsun ve her şeyden önce birilerini istiyorsun bu çok normal."

"İstiyor muyum?"

Anneannem gülüşünü dinleterek yüzüme dökülen saçlarımı geriye itip alnımdan öptü. "Bu konudan ben bahsedebilirim ama sen utanmadan dinleyebilir misin bilmiyorum güzelim."

Jetonum düşerek anneannemin bahsettiğini anlayışımla çığlık attığımda kahkahalara boğuldu. "Çok kötüsün!" Homurdanarak kollarının arasından çıkıp ona baktım. "Bu konuları asla konuşamayız, asla!"

"Asla diye bahsetme güzelim, benimle istediğini konuşabilirsin."

"Çok ayıp!" Kan yanaklarıma otururken soğuk ellerimi yanaklarıma sardım. "Utancımdan ölürüm."

"Ama çok normal." Huysuzca omuz silkişimle ellerini teslim olurcasına havaya kaldırdı. "Peki siz şimdi sevgili misiniz?"

"Sanmıyorum, çıkma teklifi etmedi."

"Ya hiç istemezse?" Şaşkınca ona bakarken anneannem sakince çayını içti. "Şimdiki çocuklar da eskisi gibi teklif etme usulü yok güzelim, senin çıkma teklifi beklediğini biliyor mu?"

"Tahmin etmesi gerekmez mi?"

"Ares uzun bir süre İtalya da yaşamış, rahat bir hayat yaşadığını tahmin edebiliyorum. Senin gibi bir şeylere bağlı kaldığını sanmıyorum."

Anında alt dudağım sarkarken, "Ama ben ağzından duymadan nasıl rahat ederim?" diye isyan ettim. "Rahat edemem ki."

"Burada iş Ares'e düşüyor seni tanıyorsa bir teklifle gelir."

Anneannem bu sayede seni tanıyıp tanımadığını anlayacağımı söylerken anneannemle başka şeylerden konuştuk. Sohbet ederek zaman öldürürken Ares'e üniversiteye beraber geçebileceğimizi söyledim. Bana tatlı emojiler atarak güldürürken hazırlanmak için odama geçtiğimde duş alarak saçlarımı kurutup alt kısmını açık bıraksam da üstten birkaç tutamı alarak ördüm. Dolabımdan seçtiğim kahverengi üzeri beyaz çizgili keten şortumu ve üzerine beyaz yuvarlak yaka desensiz tişörtümü giydim. Bandanamı saçlarıma taktığımda Mavi Lavinia kolyemi takarak beyaz tişörtümü onun varlığıyla süsledim.

Zil sesi evi doldurduğunda Ares'in geldiğini bilerek hızlıca odadan çıkarken çantamı merdivenin kenarına çarptım. Gürültü etrafa yayıldığında sekercesine merdivenleri inerken Ares kapı ağzında duruyordu.

"Nasıl Aresciğim?"

"İyiyim, efendim. Siz?"

"Siz diye bahsetmezsen çok iyi olacağım," diyerek anneannem konuşurken yanlarına ulaştım. "Bana anneanne diyebilirsin."

Anneannemin konuşmasıyla Ares şaşkınca ona bakarken yanakları kızardı. "T-Tabi," derken utanmıştı. "Teşekkür ederim."

"Bir akşam bize yemeğe gel, sevdiğin yemeklerden yapalım."

"Tabii."

Ares saygıyla gülümserken anneannemin yanağından öpüp veda edişimle evden çıktık. Verandanın birkaç basamağını inerken son basamakta takılarak öne sendeleyip alnımı Ares'in sırtına çarptığımda acıyla inledim.

"Güzelim dikkatli ol!" Ares şaşkınca belimden kavrayarak kendine çekerken şaşkın bakışları yüzümde dolaştı. "İyi misin?"

"İyiyim, merak etme."

Parmaklarını alnımda dolaştırırken eğilip alnımdan öptü. "Çok sakarsın." Keyifle gülerek elini elime sardığında utanarak ona baktım. "Biraz şey misin acaba?"

"Ne?"

Arabasına geçtiğimizde merakla ona baktım. Emniyet kemerini takmadan önce, "Şapşal," diye mırıldandığında donup kaldım. "Biraz şapşalsın."

"Sensin şapşal!"

Çıkışmamla kahkaha atarken ona dil çıkararak önüme döndüm. Ares kıkırtılarını duyururken arabayı çalıştırmasıyla uzanıp müzik çaları açtığımda daha çok güldü. Ona kızgınca bakarak sesini yükselttiğimde Ares de yola çıktı.

Çalan güzel şarkıyı mırıldanarak telefonumla uğraşırken kızlarla provanın saatinden önce üniversiteye geçtiğimizden bahsettim. Doğu'ya da haber vermiştim ve yakında orada olurdu. Ömer Hoca'yla konuştuktan sonra konser alanını ayarlamamız gerekiyordu. Doğu'nun ekibi ayarlayacağını bildiğim için rahattım.

Ares arabayı park ettiğinde yanıma ulaşarak elimi kavrarken bakışlarımı şaşkınca etrafta dolaştırarak elimi kendime çekmemle şaşkınca bana baktı.

"Biri görebilir." Kaşları daha çok çatılırken rahatsızlığı yüzüne yansımıştı. "Ben henüz Teoman'a söyleyemedim ve benden duyması doğru olur."

"Teoman'ı bu kadar çok kafana takma."

"O, benim ailem. Benden duymasını isterim bunun onunla değil benimle alakası var." Parmaklarımı parmaklarına sararak gözlerinin içine baktım. "Benim için önemli bir konu öylece birinden duymasın, lütfen."

Mavilikleri yüzümde dolaşırken derin bir nefes alıp onaylarcasına kafasını salladı. "Ne zaman söyleyeceksin?"

"Bilmiyorum bugün geç gelecekmiş."

Memnuniyetsizce dudak bükerken Ares etrafına göz atıp aniden yüzüme eğilerek dudağımın kenarından öptüğünde ben donup kalırken o bu halime güldü. "Eh o zaman biraz gizli saklı öpüşeceğiz."

"Ares!"

Nefesim gürültüyle dudaklarımdan dökülürken gülerek önüne döndüğünde peşine takıldım. Ömer Hoca'nın odasına ulaştığımızda içeriden gelen müzik sesini duyuyordum. Kapısını çalarak içeri girdiğimizde bakışları bize döndü.

"Merhaba hocam, müsait misiniz?"

"Tabii, gelin gelin." Elindeki kemanı kenara bırakarak masasına geçti. "Doğu'yla konuştuğumdan haberin var mı?"

"Var hocam bugün provamız var ondan önce üç şarkılık önceden prova yaptığımız şarkılardan bir konser vereceğiz." Memnuniyetle kafasını sallarken yanına ulaştık. "Hocam siz ekip içine yeni birini almamı istemiştiniz Ares o kişi," diyerek gülümsedim.

Ömer Hoca'nın bakışları bir adım arkamda duran Ares'e kaydığında tanışarak konuşmaya başladılar. Ares aldığı eğitimlerden, başrol olduğu müzikallerden bahsederken Ömer Hoca kadar bende, onu büyülenerek dinledim. Her seferinde kendinden bahsederken aynı duyguyu yaratacağını biliyordum.

Ares, Ömer Hoca'nın hangi müzik aletiyle ilgilendiğini de sormasıyla, "Piyano ve keman çalabiliyorum," dediğinde gülümsedim. "Tabii piyanoda daha iyiyim."

"Görelim bakalım." Ömer Hoca davet edercesine şu ana kadar kimsenin dokunmasına izin vermediği piyanosunu gösterdiğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. "Yakut, seni seçtiyse bir sebebi olmalı görmek istiyorum."

Ares saygıyla yerinden kalkarak üniversitenin bahçesini gözler önüne seren camın önünde duran piyanoya ilerlerken heyecanla bir köşeye geçtim. Ömer Hoca, Ares'in bir iki adım gerisinde dururken Ares piyanonun önündeki şık alçak ayaklı koltuğa oturarak parmaklarını sessizce tuşlara sürttü sanki onlara selam verdi. Parmaklarını gererek derin bir nefes aldığında onu yan profilinden görebiliyordum.

Ares parmaklarını tuşlara basarak oynatmaya başladığında etrafımızı saran müziği anında tanırken neşeyle gülümsedim. Eğer Ares bir tanrı olsaydı kutsallığı piyanonun tuşlarına bulaştıkça müzik kutsanıyor olurdu. Gözlerini kapatıp kendini vererek öyle güzel çalıyorduk ki bir köşeye tutunarak onu izlememek elde değildi aksi takdirde güzelliği başımı döndürür dizlerimin üzerine düşerdim. Kendini tamamen çaldığı müziğe verirken kaşları yer yer çatılıyor, dudakları kıvrılarak düz bir çizgi haline geliyordu. Ömer Hoca yanına ulaşarak elini omzuna yaslayana kadar Ares kendini tamamen bizden soyutlayarak çalarken yavaşça durarak gözlerini açıp bize baktığında kocaman gülümsedim.

"Yine harika bir iş çıkartmışsın." Ömer Hoca keyifle bana bakarak masasına ilerledi. "İkinizin en yakın zamanda bir konser vermeniz gerekiyor," dediğinde heyecanlanmaya başladım. "Hem yeni eşini tanıtmış olursun hem de yeni döneme güzelce başlarız."

"Ben her şeyi hallederim!" Keyifle sekerek Ares'in yanına ulaşıp gülümseyerek ona baktım. "Ortak bir parçaya karar veririz."

"Tamam, bana haber verirsin. Provalara bir an önce başlayın."

Onaylarcasına kafamı salladığımda Ares'le dışarı çıkacakken Ömer Hoca, "Neden Fazıl Say?" diye sorduğunda Ares durup hocaya baktı.

"Müziğin dini, siyasi görüşü yoktur babam, bana bunu öğretmişti. Burada mücevherlere pek değer verilmiyor ama ben değer vermeyi öğrendim," diyerek omuz silkti.

Ömer Hoca memnuniyetle gülümserken beraber dışarı çıktığımızda, "Çok güzeldi," diyerek hevesle Ares'e baktım. "Harikaydın!"

"Teşekkür ederim, tesoro."

"Fazıl Say'ı canlı dinleyebildin mi?"

"Tabii ki! Bu zevki kaçıramazdım."

"Anneannem çok sever," diyerek parmaklarımı parmaklarına sardım. "Bundan bahsedersen artık ondan korkmana gerek kalmaz."

"Bunu unutmayacağım."

Keyifle konuşurken beraber Doğu'nun topladığı ekibimizin yanına ulaştığımızda, "Selam!" diyerek hepsini sevgiyle selamladım. "Özlediniz mi toplanmayı?"

"Sanki uzun zamandır ayrı kalıyormuşuz gibi." Emre keyifle konuşurken sevgilisi Derya omzuyla omzuna vurarak güldü. "Derya'dan çok sizi görüyorum bu ilişki nereye gidiyor?"

İsyanıyla kahkaha atarken, "Güzel bir yere," dedim. "Size Ömer Hoca'nın ekibe yeni birini almamı istediğinden bahsetmiştim birçoğunuz biliyorsunuz Ares bu sene sergileyeceğimiz oyunda başrol ve aynı şekilde müzik ekibinde de eşim."

Herkes Ares'i tebrik ederek sadece müzik ekibindekiler kendilerini tanıtırken yakın zamanda da konser vermek için provalara başlayacağımızdan bahsettim. Üniversitenin yavaş yavaş dolmaya başladığı anda her günümü geçirdiğim binaya ulaşarak yukarı katlara dönerek ulaşan merdivenlerden bakan herkesin aşağı katta merkezi olarak görebilecekleri noktaya kurulduğumuzda oturmam için koyulan tabureyi kenara çekerek ayakta durmayı tercih ettim.

Kızlar çoktan gelmişler bir köşeye geçmişlerdi ve Ares'te onların yanında duruyordu. Göz göze gelişimizle göz kırptığında kocaman gülümsemeyle karşılık vererek önüme döndüm. Emre orguyla müziğe giriş yaptığında senelerdir bize alışık olan ve bizimle yeni yeni tanışan insanlar boşluklara dizilmiş merakla bizi izlerlerken derin bir nefes aldım.

"Aç kalbini ben geldim, sıkı sıkı tut bırakma." Kendinden emin sesim etrafta yankılanırken kocaman gülümsedim. "Zar zor yıktım duvarlarımı, kıymetini bil uzatma."

Yerimde salınarak keyifle şarkıyı söylerken müzik sesi etrafımızı sarmış telefonların kameraları bize dönmüştü. Heyecandan buz kesen ellerimi dans edercesine nazikçe hareket ettirerek mikrofona sardığımda göz ucuyla Ares'e baktım.

Ona açıkça kalbimin kapılarını açtığımı söylerken gülümseyişini fark edişimle keyfim artarken birilerinin alkışlarla ritim tuttuğunu duyuyordum. Kalabalık iki yana ayrıldığında yüzlerine aşina olduğum ve sevgili olduklarını bildiğim çift önümüze geçerek dans etmeye başladıklarında neşeyle gülümseyerek ikisine selam verdim. Birçok konserimizde bize katılıp dans ederlerdi.

Sognare Üniversitesi bir kere daha müzikle sarmalanırken herkes müziğin iyileştirici gücünü hissediyor ona göre neşeyle davranıyorlardı. Kalabalıktan kopan ıslık ve alkışlarla meraklı bakışlarımı etrafta dolaştırırken Erdem Hoca'nın, Dila Hoca'nın elini kavrayarak boş alana çekiştirdiğini fark ettiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim. Dila Hoca da şaşkınca Erdem Hoca'ya bakarken elindeki dosyaları başka bir öğrenci aldığında ve dans etmeye başladıklarında orada olmak istedim. Nakarata yavaşça giriş yaparken Ares'in kolları arasında olmak istedim.

"Ben anlamam toptan tüfekten

Ben anlamam taştan yürekten

Anlamam akıntıya kürekten

Bunları boş ver ne haber aşktan?"

Üç şarkılık mini konserimiz boyunca insanlar neşelerini üzerimizden eksik etmezlerken kapanışı yabancı romantik bir şarkıyla yaptım. Konserin bitişiyle çevremdeki insanlara selam vererek Erdem Hoca dersine gitse bile yanımızdan ayrılmayan Dila Hoca'nın yanına ulaştım.

"Yine çok güzel şarkılar seçmişsin Yakutcuğum."

"Teşekkür ederim, hocam. Nasılsınız?"

"İyiyim, sen? Aslında zamanında var mı biraz konuşalım?"

"Tabii, çantamı alıp geliyorum."

Onaylarcasına kafasını salladığında çantamı alarak kızlara birazdan geleceğimi söylediğimde Dila Hoca'yla beraber onun ikinci kattaki odasına ulaştık. Çiçek kokularının sardığı çok büyük olmasa da ferah gözüken alanında boş koltuğa oturduğumda Dila Hoca'da kendi yerine geçti.

"Melek ekipten çıkarıldı ve yedeklerden biri yerini aldı," diyerek Dila Hoca konuştuğunda ona baktım. "Buradaki eğitimi bitti zaten tiyatro ekibinde de yok, alttan dersi de yokmuş gelmesine gerek kalmadı."

"Ekipten atılması sizce de ağır değil mi?"

Dila Hoca'nın bakışları gülümseyişiyle yumuşarken, "Yufka yüreklisin," dedi. "Sana söylediklerini hepimiz duyduk, Yakut. Üstelik geçen gün gerçekleşen kavganız hakkında konuşamamıştık ama duyan herkes çok şaşırdı. Senin kavgaya karışman için geçerli, gerçekten geçerli sebeplerin olması lazım ve bu bir ilk."

"Melek, beni sevmiyor bunu inkâr edemem aslında nefretine şaşkınım ona hiçbir şey yapmadım bilmiyorum."

Üzgünce omuz silkerken ne söyleyeceğimi bilmiyordum. "Dün söylediklerinin çoğu yalandı sen en başından beri kendini belli eden, gösteren öğrencilerimizdensin evet aranızda birçok öğrenci başarılı ama bazıları parıldar Yakut sen onlardansın. Parıltını kıskanan insanlar her zaman olacak onlara kulaklarını tıka çünkü seni yalan söyleyerek kırmaya çalışacaklar."

"Ben başrol olmayı gerçekten çok istedim ama olmasam da üzülmezdim. Her rol, oyun benim için önemli."

"Biliyoruz, seçmeler de seni ve Ares'i izlediğimiz anda başrol olmanız gerektiğini anlamıştık. Üstelik isimlerinizle yaydığınız güç muazzam."

"Teşekkür ederim, hocam. Sizin düşünceleriniz benim için çok önemli."

"Ama başka bir şeyler de var." Ellerini masaya yaslayarak bana doğru eğilip gülümsemesiyle merakla ona baktım. "Şarkı söylerken gözlerin sık sık birine kaydı."

"Hocam!" Kalbim ağzıma fırlarken heyecanlı çıkışımla güldü.

"Bunu akşam bende konuşmaya ne dersin? Bir süredir görüşemiyorduk."

"Sevinirim."

Neşeyle gülümserken Dila Hoca kızlara da söylememi istediğinde saati kararlaştırmamızla odasından çıkarak çocukların oturduğu çardağa geçerek yanlarına ulaştım.

"Akşam Dila Hoca'nın evindeyiz," diyerek Nazlı ve İrem'e baktım.

"Ah işte gıybet asıl bu akşam gerçekleşecek!"

İrem neşeyle konuşurken gülerek onaylarcasına kafamı salladım, haklıydı. Dila Hoca'yla vakit geçirirken her şeyden konuşurduk, bizimle arkadaş olması çok tatlıydı ve onu gerçekten seviyorduk.

Bakışlarım merakla bir köşede Doğu'yla telefona dikkatlerini vermiş Ares'e kaydığında Nazlı'nın koluma vurmasıyla ona baktım. "Çıkma teklifi etti mi?" Fısıltısıyla dudak bükerek kafamı iki yana salladığımda kaşlarını çattı.

"Nasıl? Eee o zaman sizin şimdi aranızdaki ne? İlişki mi yoksa takılmamı?"

İrem'in sorusuyla memnuniyetsizce yüzümü buruşturdum. "Takılmak ne? Ben öyle şeyler yapmam ki, beni tanımış olmalı."

"Ya hiç teklif etmezse?"

"Kim teklif ediyor?" Batı'nın bir anda arkamızda belirmesiyle çığlık atarak yerimde doğrulurken ona ters ters baktım. "Yine ne karıştırıyorsunuz?"

Bizim hareketliliğimizde Ares ve Doğu da merakla bize bakarken benim bocalayışımla Nazlı, "Kızlar arasında önemli bir konu sevgilim," diyerek Batı'nın kollarının arasına girdi. "Tabii biz çocukluktan beri beraber olduğumuz için senin şu an hatırlamadığın konular."

Yanaklarım alev alev yanarken kenara oturduğumda Nazlı'nın söylediklerine gülümsedim. "Ben, seninle ilgili her şeyi hatırlıyorum bebeğim."

"Ya!" Nazlı'nın gözleri kısılırken Batı'ya sıkıca sarılarak yanağından öptü. "Söyle bakalım biz ne zaman sevgili olduk?" Batı duraksamadan tarihi söylediğinde keyifle gülümsedim. "Peki nasıl sevgili olduk?"

"Çıkma teklifi edişimden mi bahsedeyim?"

"Kesinlikle!"

Nazlı imayla cevap verirken Batı yaptığı sürprizden bahsederken senelerdir bunu birçok kere dinlemiştim. "Sen söyle," diyerek İrem konuştuğunda oklar Doğu'ya döndü. "Ne zaman sevgili olduk?"

Doğu da dersine çalışmış gibi tarihten bahsederken düzeltme yaparak, "Bahsettiğim tarihten bir hafta önce ilk adımı atmıştım tabii ama İrem'e kabul ettirmek zor oldu," dediğinde güldüm.

Doğu kıskanç biriydi ve o dönem İrem'le araları pek iyi değildi. Nazlı ve Batı'ya göre daha geç birbirlerine açılmışlardı. Eflatun'un şenliklerinde Doğu, İrem'i öperek duygularını açıklarken tabii ki İrem direkt sevgili olmamış onun ağzından teklifi duymak istemişti. "Teklif etmeden bana bir adım atmadın, inatçı."

İrem sekerek Doğu ve Ares'in arasına girerek Ares'i kenara ittiğinde sevgilisini sararak omzunun üzerinden Ares'e baktı. "Tabii ki bazen ilk adımlar önemlidir," dedi.

"Çocukluğunuzdan beri berabersiniz hiç sıkılmadınız?" Ares'in sorusuyla meraklı bakışlarımı ona çevirdim. Kafasındaki siyah kasketini elinde tutuyor parmağının ucunda çeviriyordu.

"Ben sıkılınca Batı'yla kavga ediyorum onun bocaladığını görmek eğlenceli." Nazlı'nın konuşmasıyla neşeyle güldüm. Cidden aramızda en kavgacı çiftlerdi sürekli atışırlardı. "Ama bağlılık burada araya giriyor. Biz ayrılmamak üzere birbirimize bağlıyız."

Batı kediler gibi mırıltılar çıkararak İrem'e sırnaşırken Doğu, "Ben gece uyurken bile İrem'in ismini mırıldanıyorum," dediğinde kahkahalara boğulduk.

Teoman sonunda aramıza katıldığında yanımıza oturmasıyla yanağımdan öptüğünde gülümsedim. "Ne yapıyorsunuz?"

"Çiftlerin ilişki maceralarını dinliyoruz." Teoman baygınlık geçirirmiş gibi kendini geriye attığında güldüm. "Doğu en çok benimle anlaşırken Batı, Teoman'la anlaşıyor," diyerek Ares'e açıklama yaptım.

"Ve Batı, Nazlı'ya açılana kadar benim ömrümü yedi." Teoman homurdanırken keyifle güldüm. "Nazlı mesajımı görmedi, Teoman. Nazlı bugün çok güzel Teoman. Acaba bizim de sarışın çocuklarımız olur mu Teoman?"

Batı'nın beyaz teni kızarırken kucağındaki meyve suyu paketini Teoman'ın kucağına fırlattı. "Dost dedik koynumuza aldık düşman çıktı."

"Sen niye Teoman'ı koynuna alıyorsun ya!" Nazlı yüzünü buruşturarak Batı'ya baktı. "Zaten sizi ayırana kadar canım çıktı."

"Kıskanç." Teoman keyifle gülerken yanına kayarak yanağımı koluna yasladığımda kolunu omzuma dolayarak beni göğsüne çekti. "Batı'nın ilk tercihi benim diye deliriyorsun."

"Eskidendi o."

Teoman alayla, "Sen öyle san," dediğinde uyarırcasına koluna dokunsam da umursamadı. "Hala Batı gel beraber vakit geçirelim desem gelir telefonunu da sessize alır."

Batı kaşlarını havaya dikmiş uyarırcasına Teoman'a bakarken Nazlı'nın beyaz teni kıpkırmızı oldu. "Kumamsın sen benim!" diye çığlık atarcasına bağırdığında gülmemek için kendimi zor tuttum. "Senden nefret ediyorum."

"Ben, sana bayılıyordum." Teoman alayla konuşarak yanağını başıma yasladığında kıkırdıyordum. "Evlenin de düşüm yakamdan."

Teoman yaka silkerken bir süre Nazlı'ya sataşarak onu çileden çıkartırken hepimiz bundan keyif alıyorduk. Prova saatine kadar beraber zaman geçirirken prova saatinin gelmesiyle beraber içeri geçtiğimizde çalışmaya başladık. Oyun içinde bana ait şarkı sözlerini çoktan ezberlemiştim ve sahnenin bana gelişiyle şarkı sözlerini müzikle eş söylerken sahnede dolaşıyor karakterin rolünü yerine getiriyordum.

"Ah kalbim!" Yanağıma akan gözyaşımı titrek elimle silerek adımlarımı sahneye bırakılan koltuğa çevirdim. Tek kişilik koltuğa sığınarak kedi gibi kıvrılırken hıçkırığım dudaklarımdan taştı. "Ne çok özlem sığdırmışım acılar içinde kavrulan kalbime! Ne çok gözyaşı döküyorum beni avuntularıyla saran zalim için." İsyan edişimle fırtınanın içinde gök gürleyerek şimşekleri patlatırken çirkin ses alanı sarstı. "Hah! Korkmuyorum sizden daha fazla ne yapabilirsiniz ki bana? Kalbimi paramparça ettiniz." Gözyaşlarımı silerek gözlerimi sahte pencereden dışarı diktim. "Hepinize lanet olsun!" Gök peş peşe patlarken evimin güçsüz ahşap kapısı sarsılarak kendiliğinden açıldığında yorgun gözlerimi o tarafa çevirdim ve Ares'i gördüm. "Tanrım!" Dudakları iniltimle keyifle kıvrılırken yerimden fırladım. Çıplak ayaklarım yere çarparken ona doğru koşup kendimi kollarının arasına atmamla beni kucağına çekti, sıkıca sardı. "Şükürler olsun! Sana şükürler olsun." Yüzünü ellerimin arasına alıp okşayarak öpücüklerimi dizerken ağlıyordum. "Buradasın!"

"Buradayım güzel kuğum." Ares kolaylıkla kucağında ben varken ilerleyip biraz önceki koltuğa oturduğunda beni kucağına çekti. "Beni çok özlemişsin."

"Yokluğuna asla alışamayacağım." Üzgünce elimi yanağında dolaştırdım. "Sen gittiğinde kalbimde seninle gelirken ben acı içinde kalıyorum. Seni özlüyorum, aylar oldu ve sen yoktun." Koltuğa gücünü yansıtırcasına kaba bir tarzla otururken beni kucağına oturmuş kolunu belime dolamıştı. "Çok özledim."

Dudaklarına fısıldarken Ares'in bakışları dudaklarıma indiğinde altımda kaskatı kesildi. Onun kaskatı oluşuyla ben utanırken derin bir nefes alarak beni sardı. "O halde memnuniyetle özlemini dindirmeni seyredip, tadını çıkaracağım," dediğinde gülümseyerek göğsüne yaslanırken yüzümü boynuna gömdüm.

"Kalbim." Burnumu boynuna sürterken kokusunu içime çektim. "Özüm." Dudaklarımı çenesine bastırarak alnımı alnına yasladığında titreyişini hissettim. "Tanrım."

Gözleri zevkle parıldarken Ares elini belime sarıp okşayarak kalçama kaydırdı. Sağ elini kullandığı için sahnenin aşağısındakiler göremezken bunu bilerek rahatça davranıyordu. Ona uyarırcasına bakarken arsız gülümsemesi zorlukla bastırdı.

"Tanrın."

Tanrı Ares'in her gidişiyle yalnızlığa gömülen Leda'nın en büyük düşmanı kafasındaki seslerdi. Zeus ve Hera bir tanrının, çiçeklerinden dilinden anlayarak mucizeler yaratan insan parçasına âşık olmasını istemiyorlardı. Birçok mitte geçtiği gibi Ares ve Leda da bu aşkta sınanırken Leda'nın tek düşmanı Zeus ve Hera değil aynı zamanda güzelliğiyle herkesi büyüleyen Afrodit'te vardı. Leda aşkına karşılık zor bir zamandan geçiyordu ve Ares'in olmadığı zamanlarda bunlarla başa çıkmak daha zordu.

Provanın bitmesiyle üzerimdeki karaktere ait elbiseyi çıkartmak için arka tarafa geçtiğimde ilk önce kulise geçerek akan makyajımı temizledim. Çantamdan parfümümü çıkararak sıktığımda enseme yapışan saçlarımı geriye iterek dağılan tutamları düzeltip bandanamı çözdüm. Kulise açılan kapının kapanmasıyla irkilerek bakışlarımı arkaya çevirdiğimde Ares kapıyı kilitlediğinde şaşkınca ona baktım.

"Güzel kuğum." Hangi ara kafasına taktığını bilmediğim kasketini çıkararak bana doğru geldi. Ona doğru dönmemle ellerini belime sarıp beni masaya oturttuğunda şaşkınca ona baktım. "Ağlamanı görmek hiç güzel değil." Kaşları çatılırken bacaklarımın arasına girerek beni sardı. "Ama mest oldum! Beni büyüledin."

"Ya!" Nefes nefese ona bakarken elini yanağıma sararak nazikçe okşadı. "İyi miydim gerçekten?"

"Nefes kesiciydin."

"Hissettim." Kaşları soru sorarcasına çatılırken göğsünden kopan sıcaklığa çekilerek göğsüne yaslandım. "Nefesinin kesildiğini hissettim."

Çenesi gerilirken, parlak mavilikleri karardığında elini enseme sararak başımı arkaya yatırıp yüzüme eğildi. "Bende, senin nefesini kesmek isterim."

"Şimdi mi?"

Gülüşü dudaklarını sararken, "Her an," diyerek dudaklarımdan öptü. "Her fırsatta."

"Hım." Mırıldanarak ellerimi omuzlarına sarıp kafamı geriye yatırarak ona baktım. "Beni etkilemeye mi çalışıyorsun?"

"Zaten etkilemedim mi?"

Gözlerindeki parıltılar artarken onun gibi gülümsedim. "Pek değil, biraz daha çabala."

Kıkırtısı etrafımızı sararken belimi okşayarak beni biraz daha kendine çekti. Bacaklarımın arasına girerek kasığıma yaslandığında sürtünüşünü hissettim. Sertliği kasığıma sürtünürken ikimizin bedeninden de bizi titreten, nefesimizi kesen bir akım geçti.

"Çabalamam için baş başa olmalıyız." Saçlarıma sardığım bandanamı çözdüğünde itiraz etmeme izin vermeden burnuna yaklaştırarak kokumu içine çekti. "Yarın akşam bende kal." Dudaklarından taşanlarla şaşkınca ona baktım. "Senin için yemek yapmak istiyorum."

"Ama-"

"Kızlarda kalacağını söyle." Gözlerim yoğun isteğiyle bakarken şaşırmıştım. "Benim yatağımda uyumanı istiyorum." Dudaklarını dudaklarıma sürterek mırıldandığında gözlerim kocaman açıldı.

"Ares!" İsmi şaşkınlıkla dudaklarımdan taşarken konuşmama izin vermeden dudaklarıma kapandı.

Ares'in dudakları tohum, benim dudaklarım toprağa can katan suydu ve dudaklarımız birbirine karıştığında çiçekler ekiyor, filizlenen kökler etrafımızı sararak bizi birbirine ait kılıyordu. Ares dudaklarımı kana kana içerken onun, beni böyle heyecanla ve zevkle keşfetmek istemesi beni mutlu ediyor, heyecanlandırıyordu. Hevesle göğsüne yaslanarak kollarımı etrafına sardığımda elimi ensesine sararak saçlarını okşarken dokunuşumla titredi ve dudaklarından iniltisi taştı. Dilini sızlayan dudaklarımda dolaştırırken ellerini belime sararak kendini bir kere daha kasığıma yasladı.

"Öyle bir şey var ki sende!" Hırıltısı dudaklarından taşarken bakışlarını birleşen bedenlerimize düşürerek onu hissetmemi istercesine kalçalarını öne itip kendini bana yasladı. "Ne başında kalabiliyorum ne de ilerleyebiliyorum. Olduğum yerde yanıyorum, mahvoluyorum."

"Adım mı atmak istiyorsun?" İrileşen bakışları yüzümde dolaşırken konuşmadan sadece kafasını aşağı yukarı salladı. "O adımda canımı yakacak mısın?"

"Asla!"

"Kalbimi kırmayacağına söz ver."

"Söz, tesoro söz. Kalbini kırmayacağım."

Ona mutlulukla bakarken bu sefer ben dudaklarına ulaşıp öptüm. "O zaman bana bir adım at, beni kendine alıştır Ares. Söz veriyorum bende bir adım atacağım. Korkmayacağım."

🌸

Bölümü nasıl buldunuz? Umarım beğenmişsinizdir!

Bol bol yorum yapıp oy verirseniz çok sevinirim♥

ask.fm'e gelmeyi unutmayın🌸







Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 41.7K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
2.5M 3.4K 1
İki genç kız; Arya ve Mahru.... "Gelen ani fren sesi ile ne olduğunu anlayamadan babasının altında kalmıştı Arya. Vücuduna giren minik sızıları his...
184K 5.6K 55
Sen benimsin, aksini düşünen sonunuda düşünsün. +18 Cinsellik fazla bulunuyor bunu bilerek okuyalımm. Askeri kurgu Çocukluk aşkı Arkadaşlıktan doğan...
1.2K 134 3
Sol eli havalandı, işaret parmağının sırtıyla yanağıma dokundu. Ateşe değmiş gibi irkildim, bedenimde uyanan hisler çok yanlış ve yasaktı. "Söylesene...