The Chariot • Bucky Barnes

By CikolataliUykum

13.8K 1.7K 2.7K

"Ölmek istemiyorsun, içindeki şeyi öldürmek istiyorsun." "Karanlıktan değil, karanlıktan çıkacak şeyden korku... More

Dark Horse
Castle In the Snow
Warrior
Brooklyn Baby
Spirits
Survivor
Mademoiselle Noir
No Darkness
Nothing Breaks Like A Heart

I Did Something Bad

1.3K 176 242
By CikolataliUykum

Bölüm Şarkısı:
Taylor Swift - I Did Something Bad
Medyadan açarak dinleyebilirsiniz.

Bu bölümden sonra bol bol Abertha ve Bucky sahneleri başlıyor, merak etmeyin💖😍

╰☆╮

Diyorlar ki,
kötü bir şey yapmışım.
Madem kötü
neden bu kadar iyi hissettiriyor?

2024
Günümüz

Abertha, karanlık ve kimsenin olmadığı konser salonundaydı. Piyano hâlâ sahnenin tam ortasında dururken karanlıkta bile parlaklığı belli oluyordu.

Elini yavaşça piyanonun üstünde gezdirdi. Nazik hareketleri tuşları bulduğunda, yıllardır asla çalmadığı ama hiçbir zaman unutmadığı o notalara dokundu.

Sadece bunu çalardı o zamanlar. Neden bilmiyordu ama notalarla hayatta kaldığını düşünüyordu. Sanki bu notalara sımsıkı tutunmuştu o zamanlar.

Aynı Bucky Barnes gibi. Ama ikisi de bundan habersizdi.

"Ne kadar güzel." Abertha, menajerinin sesiyle dururken esmer kadına döndü. "Daha önce hiç çaldığını duymamıştım."

"Çalmıyordum. Yıllardır." Abertha burukça gülümsedi.

"O iki adamın burada ne işi vardı?" diye sordu Hanna meraklı bir şekilde.

Abertha'nın yüzündeki o ufacık gülümseme silindi. "Bilmiyorum, sanırım bir yanlışlık oldu."

Hanna, onun tuhaf davranışlarına karşı pek umursamadı. Abertha ona göre hep tuhaf bir kadındı zaten. "Ah pekala. Araban dışarıda. Ben çıkıyorum artık."

"Tamam. Görüşürüz Hanna."

"Görüşürüz."

Hanna sahneden çıkıp ortalıktan kaybolurken Abertha tekrar piyanoya döndü.

Bucky Barnes'ı kapının önünde gördüğünde bir anlığına onu tanıyamamıştı. Onu en son gördüğünde saçları uzun, bakışları sert ve korkutucuydu. Değişmişti.

Ve Bucky'i görmesiyle birlikte, tüm eski anıları zihnine geri dönmeye başlamıştı. Aynı, yıllarca HYDRA'da çaldığı ama oradan kaçtıktan sonra bir daha asla çalmadığı bu notalar gibi.

╰☆╮

"SWORD, eski SHIELD ve HYDRA belgelerine sahipmiş. Bazı kısımlar elden ele geçtiği için silinmiş. Birkaç tanıdık araya girince... ellerindeki tüm deneklere dair belgeleri verdiler. Zaten hepsi ölmüş ve tüm dosyalar yıllar önce kapatılmış. Yani hiçbir değerleri yok."

Sam, cebindeki hard diski çıkarıp masaya bırakırken Bucky hiç vakit kaybetmeden bilgisayara kablosunu taktı ve belgelerin yüklenmesini bekledi.

Sam ona Abertha Russell'ın peşini bırakmasını defalarca söylemiş ama Bucky onu dinlememişti bile. Sam'de ona sırtını dönemeyeceği için bir şekilde yardım etmeye çalışıyordu.

Sam koltuğa rahatça yayılırken, Bucky sabırsızca ekrana bakıyordu. Tüm yükleme işlemi bittiğinde arama kısmına ilk önce Dark Horse, ardından Abertha Russell ismini girerek aradı.

Ama hiçbir şey çıkmıyordu.

Dark Horse'a dair hiçbir belge yoktu. Sanki hayalet gibi ortadan kaybolmuştu. Tekrar, tekrar ve tekrar isimleri yazdı. Belgeleri tekrar yükledi, teknolojiye küfürler savurdu... ama hiçbir şey yoktu.

"Terapistinle hâlâ görüşüyorsun, değil mi?" Sam onun iyi olup olmadığından emin olmaya çalıştı.

Bucky bilgisayar ekranına yumruk atmamak için kendini zor tuttu. Kafasını geriye yasladı ve sakinleşmek için gözlerini kapattı.

"Silinmiş ya da bir karışıklık olmalı."

"Ya da..." Sam bir an duraksasa bile yine de konuştu. "...senin aklın karışıyor."

Bucky yüzünü sıvazladı. Evet, bazı konularda aklı karışıyor olabilirdi ama bundan oldukça emindi.
Bir süre iki adam da sessizce oturdular.

"Belki de isim olarak bakmamalısın." Sam bir öneride bulundu. "Farklı bir isimle kayıtlı olabilir. Tarihlere göre bakmayı dene."

Bucky bilgisayar ekranına doğru sessizce tekrar eğilirken 2008 ve öncesindeki dosyalara bakmaya başladı. Bu epey uzun sürecekti.

Dosyaların çoğu ya isimsiz olarak ya da kısaltmalarla kaydedilmişti. Bucky hiçbir detayı gözden kaçırmamak için dikkatlice okuyordu. Sam ona yardım etmek için teklifte bulunduğunda ise kabul etmedi. Kendisi hepsini okumak istiyordu. Böylece Sam ise ikisine kahve yapmakla yetindi.

Bucky'nin ümitleri yavaş yavaş tükenip saatlerce ekrana bakmaktan artık gözleri ağrırken bir dosyaya daha tıkladı. Başta gördüğü D.H harfleri ile oturduğu yerde dikleşti. Bulmuş olabilir miydi?

"Sam, şuna bak."

The Chariot Dosyası.

Kehanetin gerçekliğini tespit etme(?)

Deneğin uzun süre takip edilmesi tamamlandı.
Gerçek ve sahteyi ayırt etmekte zorlanma.
Kim olduğundan emin olamama.
Zihin karışıklılığı.

Alerjik reaksiyon göstermeme.
Kronik hastalığı olmama.
Sağlık geçmişinin temiz olması.

Doğum Tarihi: Aralık 3, 1990
Boy: 1.72
Kilo: 57
Etnik Köken: Beyaz
Göz Rengi: Mavi
Saç Rengi: Sarı

01.05.2006

Enjeksiyon aktarımından sonra deneğin vücudunun gösterdiği belirtiler önceki deneklerle aynıydı.

Deneğin kalbi 10 saniyeliğine durdu. Başarısız olduğu sanıldı. Ama nabzı ve kalp ritmi normale döndü.

Deneğin gözlerini açtığında irisinde siyahlık oluştuğu görüldü. Uzun sürmedi.
Testler sonucu kanında da enjekte edilen maddenin siyahlığından görüldü.

05.07.2006

Deneğin oluşturduğu kara enerjilerle enjeksiyon aktarımının başarılı olduğu onaylandı.
Gücünü kontrol etmekte kolaylık sağladı.
Fiziksel testlerden başarıyla geçti.
Deney başarılı olarak kabul edildi.
The Chariot dosyası başarılı oldu.
Kehanet gerçekleştirildi.

08.09.2007

Deneğin öfke kontrolleri arttı.
Öldürme dürtüsüne engel olamadı.
Kendine zarar vermeye çalıştı.
Gücünde kontrolsüzlük yaşadı.

03.10.2008

Denek görevinde başarısız oldu.
Denek öldürme dürtüsüne engel olmakta başarısız oldu.
Denek kendine zarar vermeye devam etti.
Denek gücünü kontrol edemedi.
Deneğin durdurulmasına karar verildi.

Deney başarısız olarak kabul edildi.
The Chariot dosyasının kapanması uygun görüldü.

Sam, okuduklarıyla tüylerinin diken diken olduğunu hissetti. Bazı tarihlerde yazılan raporlar silinmişti ve gözükmüyordu. İçi daraldı ama bunu belli etmemeye çalıştı.

"Bu o." dedi Bucky kesin bir şekilde. "Eminim. Ama daha önce hiç Chariot diye bir şey duymadım."

Sam telefonundan internete The Chariot yazdı ve arama sonuçlarına göz gezdirdi.

"Bir... tarot kartı olduğu yazıyor." dedi ekranda yazanlara bakarak. "Kartın tanımına göre, soylu biri olduğu anlaşılan genç bir savaşçı, iki atlı bir arabayı sürüyor. Sağ elindeki asa, otoriteyi ve iradeyi sembolize ediyor. Arabanın önündeki sembol ise, pozitif ve negatif güçlerin birliğini ifade ediyor. Arabayı çeken atlardan beyaz olanı merhameti, siyah olanı ise katı bir adaleti simgeliyorlar. Ahlak dışı bir zafer, yenilgi ve kavga. Kişinin hayvani duygularına uyan, hırsın getirdiği bir yenilgi. Acımasızlık ve egoizm."

"Kehanetin gerçekliğini tespit etme de ne?" diye sordu Bucky, dosyanın başında yazan şeylere bakarak. Okudukları ve duydukları yüzünden kafası gereğinden fazla karışmıştı. Başı ağrıyordu.

Sam ekranı kaydırarak kartla ilgili yazılan şeyleri okumaya devam etti.

"Kart bir kehaneti temsil ediyormuş. Gücümüz fark edildiğinde ve mızraklar çekildiğinde kanlarımız dökülecek. Bedenlerimizin alevden kurtuluşu olmayacak, ama gücümüz bir beden bulacak. Ne siyah ne beyaz olmalı. Denge sağlanmalı."

Bütün cadıları yakıyorlar,
Onlardan biri olmasan bile.

╰☆╮

Ellerinde mızraklar,
kanıtlar varmış.
Bu yüzden yak beni.

2007
HYDRA

Koridorda önündeki iki adamla yürüyen Kış Askeri her zamanki gibiydi. Omuzları dik ve yüzü gibi adımları da bir o kadar sertti. Karargahın bu bölümünde deneklere ait odalar vardı. Aynı Bucky'nin olduğu gibi. Ama kimse birbirini görmezdi. HYDRA'nın kurallarından biriydi bu. Deneklerin birbirlerini görmelerine izin vermezlerdi.

Önündeki iki ajanın durmasıyla Kış Askeri'de durmak zorunda kaldı. Hemen önlerindeki odanın kapısı açıktı ve içeriye doktorlar girip çıkıyordu.

''Ne oluyor?'' diye sordu Kış Askeri.

''Buradaki denek biraz tuhaf.'' diye yanıtladı ajanlardan biri. ''Kendine çok zarar veriyor. Tehlikeli.''

Bucky, içerideki deneği görmek için istemsizce kapıya doğru eğilmişti ki, son doktorda içeriden çıktı ve kapıyı kapattı.

''Gücümüz fark edildiğinde ve mızraklar çekildiğinde kanlarımız dökülecek. Bedenlerimizin alevden kurtuluşu olmayacak, ama gücümüz bir beden bulacak. Ne siyah ne beyaz olmalı. Denge sağlanmalı.'' İçerideki kız melodik bir şekilde sanki bir şarkı söylemeye başlamıştı. İçeride olduğu için sesi boğuk geliyordu. ''Ama karanlıktan değil. Karanlıktan çıkacak şeyden korkuyorsun. Ölmek istemiyorsun. İçindeki şeyi öldürmek istiyorsun.''

''Dedim ya, tuhaf işte.'' diye tekrarladı ajan. Ardından koridorda yürümeye devam ettiler. Bucky bir an duraksasa bile onları takip etti. Kendi odasının önünde durduklarında içeri girdi ve ajanların kapıyı kapatmasını izledi.

Yatağına otururken dik duran omuzlarını düşürdü. Bir piyano sesi duymayı ümit etti. Çünkü dikkatini düşünceleri yerine piyanoya verebiliyor ve bu iyi geliyordu.

Ama duymadı.

Ne o gece, ne de ileriki günler de. Uzun bir süre piyano sesi duymadı. Ona artık dinlettirmediklerini düşündü.

Ama yanılıyordu.

Piyano sesini ona birilerinin dinlettirdiği yoktu. Sadece Abertha Russell bir süre hiç çalmadı.

Hiç bu kadar zevk almamıştım.
Bir daha olsa bir daha yaparım.

╰☆╮

Continue Reading

You'll Also Like

151K 15.9K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
157K 14.1K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
37.7K 2.2K 17
❝Benim ezbere bildiğim tek şey senin gözlerin.❞ kenan yıldız fanfic|23.01.24 ❥en cok okunan kenan yildiz kurgusu! ༶•┈┈┈┈┈┈୨♡୧┈┈┈┈┈•༶ Bin 01.02.24 5...
20.6K 6.2K 12
panik atak jisung & hallederiz minho