AŞKIN ATEŞİ

By uguryedek

55.7K 2K 99

Aşkın Bedeli'nde sevilen çocukların büyümüş halleriyle dolu dolu yeni bir hikaye. Aşkın Bedeli'ni okumadan d... More

Tanıtım Bölümü "Her şey geçiyor."
2. Tanıtım bölümü "Biz bittik ben savruldum"
Gelecekten minik bir kesit "Küllerini savuruyoruz"
1.Bölüm ''O zaman bitti artık''
2.Bölüm Bir merhaba demek yok mu?'
3. Bölüm ''Olamaz Altuğ''
4.Bölüm Unutmuş mu beni?
5.Bölüm ''Unutmuş mu beni?''
6.Bölüm ''Git lütfen''
7.Bölüm ''Asla gelmeyeceğim.''
8.Bölüm ''Akıl yaşta değil başta olur.''
9. Bölüm Çocukluktan sevdik
10. Bölüm "Seni seviyorum küçük çilli."
11. Bölüm "Seni seviyorum"
12.Bölüm ''Acımasızlık sana yakışmıyor''
13.Bölüm"Bazen susmak gerekiyor"
14.Bölüm ''Ölüsünü önüne atacağım.''
15. Bölüm "Biz eskisi gibi olamayız"
16.Bölüm "Yüreğim bayram yeri"
17.Bölüm "Hep iyi ol"
18.Bölüm "Turşunu mu kuracak"
19. Bölüm "Hoşça kal"
20.Bölüm "Sevda da bu kadar gurur olmaz"
21.Bölüm İmtihan
22.Bölüm Minik bir arkadaş
23.Bölüm part1 "ahu gözlü güzel"
23 bölüm Part2 "Pusula"
24. Bölüm "O seni taşıyabilir mi?"
25.Bölüm Sorgusuz mücadele
26. Bölüm "Kaderi değiştirmeye kimsenin gücü yetmez"
27. Bölüm "Bitsin"
28.Bölüm "senin olmak istiyorum."
29.Bölüm "Merhaba minik"
30. Bölüm "Özleminden yandı yüreğim."
31. Bölüm "Gülüşün dolsun kulaklarıma"
32. Bölüm "kuş ötmüyor"
33. Bölüm ''Dört yılın özlemi var.''
34. Bölüm "Son diye bir şey yoktu"
35. Bölüm "Kükrersem karşıki dağlar yıkılır"
36. Bölüm "Sevgilim beğendin mi yan profili mi?"
37.Bölüm "öldürdüm onu bana yardım et"
38.Bölüm Kader
Güzel afişler/karakterlerimiz
39.BÖLÜM "cız bız yapasım geliyor"
40.Bölüm "sorun kesinlikle sevdaydı"
41. BÖLÜM ''Aşk falan yok!''
42.Bölüm ''Dünürüz değil mi?''
43.Bölüm 43.Bölüm "Evimdeki şükür sebebim"
44.Bölüm "Kızımı vermiyorum"
45.Bölüm "Sevdadan vuruldu"
46.Bölüm "Ben hamileyim öyle mi?
47.Bölüm "Evlenelim"
49.Bölüm "Yetmezse bulaşık yıkarım"

48.Bölüm "Senin kalbin güzel"

527 14 0
By uguryedek




                                                   

Merhaba bölüm geldi. Üç çifti ağırlıkta yazdım bu sefer onlardan geldi ilham.

Bölüme geçmeden ufak bir şey söylemek istiyorum. Benim tek bölümlük yazdığım ara ara estikçe konular karakterler geldikçe yazıp biriktirdiğim bir çalışmam var ve Aşkın Ateşi bittikten sonra yeni hikayeme başladığımda bir başka kitap olarak o tel bölümlük çok uzun hikayelerimide arada da olsa paylaşmak istiyorum.

İşte bu tek bölümlğk hikâyeden birinin karakterleri olayı da burada Neslihan'ın arkadaşı olarak esti yazdım.

Hani bu Kız kim bize ne olayından demeyin ileride onunda hikayesini okuyacağız şiödi içimdeb geldi azıcık satır arası değindim bilginiz olsun.

Emre ve Ebru için yoğun bir istek vardı ilhamda geldi yazdım onları ama sanırım uzun süre daha onları yazmayacağım bilginiz olsun.

Onların son kısmında bir yakınlaşma var başına sonuna yine kırmızı ünlem koydum okumak istemeyen geçebilir.

Yorum yapmayı unutmayalım lütfen ve oy vermeyi de tabi. Hepinizi çok seviyorum keyifli okumalar dilerim.

Son olarak kitap yakında hızlanacak belki yıl atlayacak karar vermedim ama bir şeyler olacak. :)

Eymen ve Miray kısmının yazım hatalarını kotrol edemedim böyle paylaştım ama gece düzenleyeceğim bilginiz olsun.

NESLİHAN & BUĞRA

***

Neslihan elinde telefon yüzünde değişik bir gülümseyle telefonun içine düşercesine ekrana bakarken yanına oturan kız arkadaşlarıyla hızla ekranı kapatsa da içlerinden biri, Fatma ekranı görmüştü ve gözlerini kocaman açtı.

"Nesli sen kime bakıyorsun kim o adam?"

"Ne adamı ya öylesine bakıyordum tanımıyorum keşfete düşmüş."

Neslihan kaşlarını çatıp arkadaşını tersledi ama Dilçem buna pek inanmadı.

"Biri mi var?" Diye sordu her zamanki nazik ve kırılgan sesiyle Dilçem.

"Hayır Dilçem olsa ben sana demez miyim?"

"Bilmem der misin?"

"O ne demek şimdi?"

Kızlar aralarında başka bir bir şey konulurken Dilçem sadece yanındaki Neslihan'ın duyacağı ses tonuyla fısıldadı.

"Hiç anlatmıyorsun ki bana hani İstabullu bir çocuk vardı Buğra."

"Ne olmuş ona."

"Bende onu soruyorum işte ne oldu ona hiç anlatmıyorsun."

Neslihan arkadaşının alıngan mavi gözlerine bakıp başını iki yana salladı. Arkadaş grubu içinde hiç şüphesiz en çok Dilçem'e düşkündü. Çocukluktan arkadaşlardı beraber okumuşlardı ancak Dilçem liseye geçtiğinde babası onu okuldan almıştı. Neslihan amcasına rağmen arkadaşı için gidip babasıyla konuşmuştu ama fayda etmemişti okumak için can atan çokta başarılı olan arkadaşını okula göndermemişlerdi.

Dilçem için ne yazık ki çok acı bir karar verilmişti. Babası öz kızını düşünmeden onun gün be gün eriyen haline acımadan geçen ay kızını isteyen adama onu vermiş nişanlanmıştı Dilçem.

Daha gencecik küçücük yaşında parmağına alyans takmışlardı. Dilçem kıt kanaat geçinen bir ailenin kızıydı. Bir düğünde görmüştü onu isteyen adam kendisini ve onun söylediğine göre o an vurulmuş aşık olmuştu.. Urfanın çok önemli aşiretlerinden birinin genç ağası çok fena kafayı kendisine takmıştı. Dilçem'e göre adamınki sevgi değil saplantıydı takıntıydı bilmiyordu ama sevgi böyle olmazdı. Ona seni istemiyorum dediğinde adam gülümsemişti. Hangi seven adam bu söz karşısında gülümserdi anlamıyordu.

O adam güçlüydü o adam neredeyse Urfaya hükmediyordu ve zaten bastırılan ezilen hor görülen kendisi ona karşı duramamıştı durmak istediğinde babasından yediği dayakla sinmişti. Hoş adamın kendisine karşı hiç kötü davranışı olmamış ne zaman terslese gülümsüyor başını iki yana sallıyordu ama bu demek değildi onu kabul edecekti.

Neslihan'ın gözü dalıp giden arkadaşını buldu onun mutsuzluğunu biliyordu ve elinden bir şeyin gelmiyor oluşuna kahroluyordu. Sanki kendi hayatını kurtarmış gibi Dilçem'i de kurtarmak arkadaşınıda İstanbul'a götürmek istiyordu ama biliyordu bu imkansızdı. Dilçem nişanlıydı onu asla sağ bırakmazlardı Allahın verdiği canı bir çırpıda vicdansızlar alırdı.

"Anlatacak bir şey yok onunla ben olamam Dilçem imkansız."

"Niye öyle söylüyorsun."

"Konuşuruz sonra kızlar gitsinde."

Kızlar sanki Neslihan'ı duymuş gibi gitmeleri gerektiğini söyleyip öpüp sarılarak ayrıldıklarında Neslihan arkadaşıyla çay bahçesine geçti oturdu ve iki çay söylediler.

"Anlat hadi bekliyorum Neslihan niye olamaz diyorsun."

Neslihan içini çekip çayından bir yudum aldı.

Ablası evde uyuyordu ve Dilçem günlerdir ısrar ettiği için en son mesajında da "senden başka konuşacak kimsem yok çok bunaldım ne olur bir saat bari buluşalım." Yazınca onu kıramamıştı. Yolda gelirkende diğer kızlara rast gelmişti ve arkadşaıyla ancak yeni baş başa kalabilmişlerdi. Zaten evden çıkarken ablası derin bir uykuda uyuyordu o uyanmadan evde olmak istiyordu.

"Biliyorsun işte biz çok farklıyız hem o çok şey işte."

"Ne?"

"Ne biliyim Dilçem. Şey işte o çok zengin varlıklı İstabul'da doğmuş büyümüş. Yani bir annesi babası ablası tamam çok tatlılar ama seçkin insanlar. Hele annesini görsen kadın sosyetik belli. Giyimi kuşamı başka sonra beni oğluna yakıştımaz o kim bilir hangi ortamlarda ne kızlar görüyordur. Ablasının annesinin kalitesi duruşu kibar konuşmasıyla sönük kalırım ayak uyduramam ben onlara."

"Ne olmuş annesi ablası öyleyse. Sende ayaklı kütüphanenin kızım çok kültürlüsün dağdan gelmedin ya nasıl hareket edeceğini biliyorsun sonuçta. Biz kırsalda yetişince kalitesiz mi oluyoruz. Kalite ne ya mal mıyız biz?"

"Anlamadın sen beni öyle demek istemedim."

"Anladım ayak uyduramamaktan çekiniyorsun."

"Öyle tabi tamam ablama göre Selçuk abide zengindi ama o hayatı çok şahşahalı yaşamıyordu ailesi de zaten buralı biliyoruz."

"Bahane buluyorsun Neslihan. Seni Buğra'dan uzak tutan başka bir şey var."

Neslihan gözlerinin içine bakan arkadaşından gözlerini kaçırınca Dilçem hemen elini tuttu.

"Hemen anlat bana."

"Utanıyorum."

"Neslihan yapma Allah aşkına sen benim her şeyimi biliyorsun."

Neslihan arkadaşının mavilerine çekinerek baktı. Kendisine yakıştırmıyordu ve utanarak mırıldandı.

"Onun galiba sevgilisi var."

"Galiba mı?"

"Yani önceleri emindim gözümle de Mardine geldiğinde gördüm onları ama sonra sonra acaba sevgili değiller mi ben mi yanlış anlıyorum diye düşünmeye başladım. Üfff işte varsa sevgilisi diyip kendime kızıyorum Dilçem. Bana yakışmaz başkasına aitse ona ilgi duyamam."

"Kızım adam gibi anlat hiçbir şey anlamadım."

Neslihan en baştan arkadışının bilmediği kısımları anlattı Dilçem dikkatle dinledi.

"Yani onun hesabını inceledim kızla tek bir fotoğrafı yok kızıda listesinden buldum o da ikisini paylaşmamış toplu fotoğraflarda paylaşmış sadece. Şimdi düşünüyorum sevgilisi olsa hiç paylaşmaz mı?"

"Bilmem paylaşırdı galiba bizim buralarda öyle şeyleri yapan pek yok ama görüyorum bende başkaları yapıyor."

"Ama onunda bana ilgisi var salak değilim anlıyorum o kızda çok güzel görsen barbi bebek gibi. Sonra diyorum sevgilisi olsa benden hoşlanır mı?"

"Neslihan ne oluyor sana benim güçlü arkdaşım şekil karşıtı arkadşım nerede? Ne yani o senden hoşlanamaz mı her şey güzellik mi?"

"Değil tabi ne biliyim son zamanlarda kilo falanda aldım ya galiba ondan böyle düşünüyorum. Kız güzel birde zengin belli bende kendimi kötü hisettim "

"Saçmalama."

Bir süre daha Buğra'dan bahsedip konuyu kapattılar Dilçem ablası ve Selçuk'un ayrıldığını bildiği için birazda onun üstüne konuşup fikir yürüttüler ve Neslihan Selçuk'a ulaşmak için Buğra'dan haber beklediğini anlattı sonra kızlar Narin evde olduğundan onu yalnız bırakmamak için kalktılar.

Dilçem'de Neslihan'la evlerine gidecek akşam üzerine kadar oturup evine dönecek annesini arayıp haber verecekti.

Ev buluştukları yere yakın olduğu için kalkıp yürüdüler kol kola giderken bir yandan da konuşuyorlar Neslihan Dilçem'in sıkça öfkelenerek eleştirerek nişanlısı olan adamla diyaloglarını anlatırken onu dinledi.

Dilçem çok güzel bir kızdı. Onun dikkat çekiciliği güzelliği herkesin dilindeydi. Koyu renk saçları masmavi gözleri minicik burnu ve dolgun dudaklarıyla zaten dış görünüşüyle çok güzeldi üstüne birde iyi huylu iş bilen haline ek kibardı. Uzun boyu zayıf ama dolgun vücudu onu daha da olgun gösteriyordu ki aklıda olgundu.

"Biz daha sık buluşmalıyız Nesli. Malum yakında sen okul için gideceksin benide apar topar nişanladıkları gibi düğünü yapar yollarlar o adamın yanına Urfa'ya sürgün ederler ve bir daha kim bilir ne zaman görürüz birbirimizi belkide hiç göremeyiz."

Dilçem'in cümlenin sonuna doğru gözleri dolup dudakları titredi Neslihan'ın yüreği sızlayarak arkadaşına sarıldı ve kolları arasında ağlamaya başlayan can dostunu teselli etmeye çalıştı. İkiside baştan kadersizdi sanki.

"Canım söyleme böyle o ne demek biz hep görüşeceğiz."

"Çok korkuyorum Neslihan. Ben evlenmek istemiyorum ben okumak istiyorum ileride sevdiğim adamla yuva kurmak istiyorum şimdi sevmediğim adamla değil. O manyak beni alıp Urfa'ya götürecekmiş ne dersem diyeyim sadece yüzüme bakıp gülümsüyor. Aklında eksiklik olmasa onu sevmeyen kıza sürekli gülümser mi? Ya ben ne yapacağım evlendiğim de ne olacak kardeş kardeş yatacak değiliz. İstemiyorum korkuyorum."

"Ah canımın içi daha önce de dedim Selçuk abimle konuşsaydık belki o bulurdu bir yolunu sende bizimle İstanbula gelirdin kimse bizle geldiğinide bilmez anlamazdı ama ablamlar ayrılsa bile istersen ben seni kaçırırım zaten ablamıda burada bırakamam üçümüz İstanbul'da yaşarız he ne dersin."

Dilçem gözlerini silip başını iki yana salladı. Neslihan ve Narin'in neler çektiğini biliyordu onların başına asla bela olamazdı. Kimle nişanlı olduğunun farkındaydı. Mardinden dışarıya adım atsa arkasından kopacak kıyametin farkındaydı.

"Benim için çok geç Neslihan sen hayatını kurtar ablanı kurtar."

"Hadi gel sizinkilere dil döküp ikna edeyim de bugün bizde kal gece boyunca dertleşelim."

"Tamam ama inşallah izin verirler. Çeyiz için Narin abla oya işleyecek öğretecek de tamam mı o zaman belki izin verirler."

"Tamam canım."

Dilçem başını salladı gözlerini sildi Neslihan'la uzun uzun dertleşmeye ona sarılmaya ihtiyacı vardı ve birlikte kendi evlerine doğru giderlerken karşı taraftan gelen siyah renk yüksek lüks aracı görmesiyle yutkunarak durdu onun durmasıyla Neslihan'da durup arkadaşına baktı.

"Dilçem ne oldu yürüsene.''

Dilçem kilitlenmiş halde karşısına bakınca Neslihan'da onun baktığı yöne baktı ve arabanın içinden çıkan siyah renk takım elbiseli uzun boylu zayof ama iri cüsselli esmer adamın kaşlarını çatmış kendilerine doğru geldiğini gördü.

"Bu kim ya bize niye ters ters bakıyor."

Dilçem yine yutkundu Neslihan arkadaşının nişanlısını tabi daha önce hiç görmemişti apar topar nişanlanan kızın arkadaşından kimse olmamıştı yanında. Nereden görecekti isteme aile arasında yapılmıştı. Arkadaşı isteyerek evlenmediği içinde öyle arkadaşlarıyla sonradan da adamı tanıştırmamıştı.

"Bu o."

"Kim?"

"Beni verdikleri adam işte."

Neslihan fısıldayan arkadaşına sonra adama bakıp kaşlarını çattı... Bu adam Dilçem'e göre ne iri yarı bir şeydi. Dış görünüşü hoştu doğrusu hatta baya baya yakışıklıydı adam ama sonuçta arkadaşı onu istemiyordu ve adam baştan gözünde eksiydi. Esmer teni gür siyah kaşları kirli sakalı adama hoş bir hava vermişti de ne demeye sert sert bakıyordu onu anlamadı.

Dilçem nilanlısı için benden altı yaş büyükmüş demişti ama Neslihan adamı biraz daha olgun buldu.

Adam yaklaştı yaklaştıkça bakışları yumuşadı kaşları düzeldi ve kendisine dikkatle bakan iki genç kızın karşısında durdu gözleri Dilçem'in güzel gözlerini bulup gülümsemesiyle o sert havası anında dağıldı gitti ve tok sesinden çıkan yumuşak sesle seslendi.

"Canım ulaşmadım sana telefonunu evde bırakmışsın annen açtı."

Adamın karşılarında durması ve Dilçem'i bulan gözlerinin parlayıp çatık olan kaşlarının düzelmesi üstüne yumuşacık konuşmasına Neslihan şaşırdı. Dilçem'in dediği gibide arkadaşına çok değişik bakıyordu. Sanki o bakışlar ayrı bir mutluluk sahiplenme ve daha bir çok duyguyla kaplıydı.

Adam kızın yüzünü avuçları içine aldı ve alnından öptüğü sıra Dilçem adamın yüzüne bakmadı öpücüğünü istemediği için alnını kıvrıştırıp bir adım geriye gitti. Elbette adam bu hareketi anladı ama kızın yaptığına yine ses etmedi. Öyle anlayışlı bir aşktı ki sesini çıkarmak istemiyordu. Kaşni sev beni diye bağırsa da dile gelmiyordu sözcükler.

"Bir hoşgeldin demek yok mu?"

"Hoş geldin."

Dilçem'in isteksiz yarım ağız yüzüne bakmadan konuşmasıyla adamın sevda dolu kalbi yine sızlasa da bir şey demedi demeyecekti. Zaman diyordu, zamanla o da beni sever diye umut ediyordu.

"Ne yapıyorsun burada güzel yüzlüm?"

"Arkadaşımla hava aldık."

"Öyle mi? Beni neden haberdar etmedin."

Adamın tek kaşı havaya kalktı ama Dilçem önüne baktığı için tabi bunu yine görmedi.

"Bilmem."

"Bilmen gerekiyor Dilçem. Seninle daha önce bu konu hakkında konuşmuştuk benim dostum kadar düşmanımda var ve sen artık kimin nişanlısısın herkes biliyor. Dışarıya çıkarken haberim olsun diyorsam dinle beni lütfen. Kapıya adamı mı bırakayım?"

Dilçem Neslihan'ın yanında konuşmak hatta adama saydırmak istemedi kendini daha da berbat hissediyordu. Neslihan bir şey demezdi ama istemiyordu yine de üzerine kurulan baskıyı daha da görsün.

Cevap vermedi ve adam bu duruma kızsa da yine bir şey söylemedi Neslihan'a çevirdi bu kez koyu renk harelerini. Urfadan kalkıp yine nişanlısını görmeye gelmiş bu kez habersiz gelip kendince sürpriz yapmıştı ama görüyordu nişanlısı hiç hoşlanmamıştı gelişinden.

"Merhaba Cesur ben Dilçem'in nişanlısıyım. Sende Neslihansın değil mi?"

Hem Dilçem hem de Neslihan şaşırarak birbirine baktılar. İyi de adam nereden biliyordu Neslihan'ı anlamadılar.

"Siz adımı beni nereden biliyosunuz?"

"Dilçem'le ilgili her şeyi bilirim."

Neslihan sinirle baktı adama her şeyi bilirdi öyle mi? O zaman Dilçem bu evliliğide istemiyordu onu bilmiyor muydu da ısrar etmişti. Arkadaşı nasılda içine kapanmış öylece duruyordu yakında dostunun başını yakacaklardı. Bu adamla tanıştığına menun falanda olmamıştı. Kız istemiyordu işte ama dinleyen kimdi. Urfa'nın büyük aşiretlerindendi karşısındaki adam Dilçem daha önce söylemişti ama şuan kim olduğu zerre umrunda değildi. Neslihan'ın gözü dönerse kimseyi görmezdi.

"Öyle mi? O zaman sizinle evlenmek istemediğini arkadaşımın sadece okumak istediğini de bildiğinizi farz ediyorum."

Dilçem Neslihan'ın başı belaya girmesin diye hemen araya girecek oldu ama nişanlısı ondan önce davranıp müsaade etmedi.

"Küçük hanım sizi ilgilendirmeyen konulara burnunuzu sokmayın. Dilçem arkadaşınla görüş gidelim güzelim."

Adamın son derece sakin konuşmasına iki kızda şaşırdı çünkü özellikle Neslihan gardını almıştı.

"Ben bugün Neslihan'da kalacağım."

"Dilçem!"

Adam ilk kez uyardı sevdiği kızı ona karşı son derece her zaman sakindi ama kendisi kalkıp Urfa'dan gelmişti ve Dilçem istemiyordu evet ama olacak şey miydi bırakıp arkadaşına gidecek olması. Ayırca bir genç kızın öyle başkasının evinde kalmasından da hiç hoşlanmıyordu. Kendisinin de kız kardeşleri vardı ve kardeşleri gider gezer ama geri evlerine geleceklerini bilirlerdi.

Dilçem arkadaşına kararsız gözlerle baktı ve Neslihan onun kabul edişini anlayıp kızdı. Nişanlısı diye onun dediğini yapmak zorunda değildi.

"Sonra görüşürüz Neslihan ararım seni şimdi Cesur'la gitmeliyim.''

"Dilçem ama."

"Lütfen sorun çıkmasın babam duyarsa biliyorsun bana yapacaklarını."

Dilçem'in sessizce sadece Neslihan'ın yanağını öperken kulağına fısıldadıklarıyla Neslihan durdu kabul etti çünkü Dilçem'in babasından sürekli dayak yediğini biliyordu arkadaşına kıyamazdı. O cani babası olmasa Cesur'un ağzının payını vermeye yoksa hazırlanmıştı.

"Bana eve gidince haberdar et."

"Tamam ablana iyi bak tamam mı? Narin ablada benim gibi kırılgan o sana emanet ve mutlaka görmeye geleceğim."

"Tamam canparem düşünme sen bizi."

Cesur iki arkadaşın ne konuştuğunu duymadı çünkü bir kaç adım geriye çekilmiş bekliyordu. Dilçem kendisine dönünce konuşmalarının bittiğini anlayıp Neslihan'a baktı.

"Seni evine bırakalım."

"İstemez ben kendim giderim."

"Peki. Hadi Dilçem arabaya geçelim güzel yüzlüm."

Dilçem tedirgin ve isteksiz adımlarla Casur'a doğru yürüdü adamın uzattığı eli istemeyerek tuttu ve arabaya binip Neslihan'a el sallayıp uzaklaştı.

Neslihan'a gel bırakalım diye ısrar etmemişti çünkü biliyordu Neslihan Cesur'la arabada avga ederdi çünkü arkadaşının istemediği adamdı o ve Neslihan için baştan bitmişti.

Arkasını dönüp evinin yolunu söylenerek tuttu Neslihan.

"Pislik adam kız istemiyor işte seni. Hah ağaymış pabucumun ağası. Sana da senin ağalığına da ben..."

"Öhö öhö biraz yavaş mı olsan ne?"

Neslihan aniden gelen sesle sıçradı ve başını yana çevirdi tam yanında gülümseyerek Buğra duruyordu.

Buğra buradaydı yanındaydı. Bu nasıl olabilirdi hayal mi görüyordu yoksa.

"Buu... Buğra."

"Yok sadece Buğra."

Neslihan anlamadı zaten şuan şaşkınlıktan algısı durmuştu. Buğra buraydı Buğra daha iki gün önce konuştuğu adam buradaydı.

"Ne?"

"Buu Buğra dedin ya İşte onu diyorum sadece Buğra."

"Ne?"

Buğra Neslihan'ın yüzündeki şaşkın ifadeye bakıp güldü. Ahh nasılda iyi gelmişti bu kızı görmek.

"Neyse boşver."

"Senin burada ne işin var Buğra?"

Kendini toparlayan Neslihan Buğra'nın uzattığı eli tutup sıktı.

"Vardı işte bir işim gelmişken seni de göreyim dedim tesadüf karşıma çıktın bende seni arayacaktım."

"İyi yaptın. Hoş geldin nasılsın?"

"Hoş buldum iyiyim sen nasılsın?"

"Bende iyiyim."

"Sen nereye gidiyordun Neslihan?"

"Eve yani arkadaşımla buluştum eve gidiyorum şimdi."

Buğra hangi arkadaş dememek için kendini zor tuttu fazlaca merak etti. Mesela o arkadaş erkek olsun istemedi sanki kıskanıyordu Buğra.

"Sen nereye gidiyordun?"

"Geçen sefer kaldığım eve. Birlikte yürüyelim hem seni bırakayım hem de yolda giderken konuşuruz. Ben Selçuk abiye ulaştım."

"Yaa ama aramadın beni. Neredeymiş nasılmış onunla konuşmak istediğimi söyledin mi?"

"Dur bir Neslihan hangisine cevap vereyim."

Neslihan taramalı gibi sıralandığını fark edip mahçup bir gülümsemeyle baktı karşısındaki yakışıklı genç adama.

Ah bu adamı her görüşünde kalbi boğazında atıyordu sanki.

"Pardon ben heyecan yaptım."

"Farkettim. Seni aramadım çünkü yüz yüze konuşmamız gerekiyordu."

Birlikte yürümeye devam ederken Buğra Selçuk'la konuştuklarını anlatmaya başladı.

"Önce defalarca aradım açmadı sonra Emre abimi aradım bir bahaneyle Selçuk abiye nasıl ulaşırım sordum o da benim yanımda Balikesirde yazlıkyaydı ama gitti kafa dinleyecek dedi ve ona ulaşacağım başka numarası da olmadığını söyledi."

"Konuşamayacak mıyım?"

Kızın üzgün sesi bakışlarıyla Buğra onu alıp sarmak istedi. Zaten kendisinden kısa boylu olan kızı ne zaman görse alıp sıkı sıkı sarası geliyordu.

"Dur hemen üzülme. Ulaştım ona."

"Yaa... Ne dedi neredeymiş?"

"Nerede olduğunu söylemedi sadece Narin'le ayrıldık berbat haldeyim kimseyle konuşmak istemiyorum dedi ben ısrarla aradığım için geri dönmüş aramama."

"Uff ablamda berbat halde ya bunlar ne diye ayrıldı anlamıyorum. Peki benimle konuşacak mı?"

Durdular Buğra'nın kalacağı evin önünde Neslihan olayın heycanından unutsa da Buğra etrafa baktı kimse yoktu ama Neslihan'a laf gelsin istemedi.

"Bir gören olsa yanlış anlar gelsene şöyle şurada konuşalım."

"Burası senin daha önce kaldığın yer."

"Evet. Geliyor musun?"

"Olur."

Neslihan uyarak Buğra'nın açtığı avlu kapısından içeri girdi aklı ablası ve Selçuk'taydı.

"Hava biraz soğuk içeri mi girelim burada mı konuşalım?"

"İçeri giremem biri görür falan."

"Evi içini kim görecek Neslihan."

Neslihan bir iki saniye düşünüp kabul etti.

"Neyse tamam gireyim sonra dikkatli çıkarım önce sen bakarsın dışarıya biri var mı diye tamam mı?"

"Tamam."

Buğra hiç alışkın değildi böyle şeylere. O sevgili olmadığı kız arkadaşlarını
evinden rahat alabiliyordu. Melis'i de kaç kez babası ve onun sevgilisi varken evden almıştı. Yine Neslihan'la bir ilki daha yaşıyordu.

Evden içeriye girdikleri gibi Neslihan tedirgin adımlarla ilerledi ne demeye bekar bir adamla aynı evin içindeydi bilmiyordu ama yerin kulağı vardı ablasını ulu orta konuşmak da istemiyordu.

Buğra camları açtı karşılıklı divanlara oturdular. Selçuk sağ olsun Buğra "abi ben Mardine gideceğim işim var." Dediğinde evin anahtarının çarşıda kuyumcu olan arkadaşında olduğunu ondan alabileceğini söylemişti. Buğra bir kaç gün diye gelmişti ve yine de abartmadan kıyafet getirmiş küçük valizi dün gece kaldığı oteldeydi.

"Ne diyor şimdi Selçuk abi."

Neslihan'ın meraklı bakan gözlerine sabitledi Buğra gözlerini içini çekmemek için kendini zor tuttu. Bu kızı çok beğeniyor onu hatta öpmek istiyordu ama Neslihan'dan tam olarak o yüzü alamıyordu.

"Kesinlikle konuşmak istemiyor. Zaten ben bir sorayım dedim o hemen Buğra sakın konuya girme dedi. Neslihan benim hep kardeşimdi ama Narin'e dair şuan kimseyle konuşmak istemiyorum merak etmesin okulu için yine yardım edeceğim ama şuan konuşacak halde güçte değilim dedi."

"Ama..."

Neslihan'ın gözleri doldu kalbi sızladı. Neler oluyordu artık çözemiyordu. Ablası ve Selçuk abisi için çok üzülüyordu ve bir şey yapamıyor olmak mahvediyordu.

"Neslihan."

Buğra kalkıp kızın yanına oturdu ve gözlerinden yaşlar akan Neslihan'ı hiç düşünmeden kendine çekip başını göğsüne yaslayarak sarıldı Neslihan ablası için günlerdir evde aman o daha da üzülmesin diye sakladığı göz yaşlarını patlayarak akıttı.

"Ablam öyle kötü halde ki ben hiçbir şey yapamıyorum. O benim için hayatını feda etti sırf ben okuyayım diye kendi hayatından aldı bana verdi. Annemle babamı kaybettikten sonra bana anne baba oldu ama kendi hep yarım kaldı. Onun şu hayatta belkide tek mutluluğu Selçuk abimdi ama şimdi o da yok. Görsen bir deri bir kemik kaldı uyumuyor sadece sessiz sessiz ağlıyor. Neden ayrılmış olabilirler ki?"

Buğra kızı dinledi dinledikçe içine sıkıntı çöktü. Bu iki kız kardeş çok acı çekmişti belliydi.

"Aralarında kimseye söylemek istemedikleri bir şey var demek ki?"

"Ama ne olabilir?"

Neslihan başını kaldırdı ıslak gözleriyle Buğra'nın gözlerine baktığı an ikisi de dondu kaldı sanki. Yüzleri öylesine yakındı ki nefesleri birbirine çarpıyor ikiside heyecandan göğüsleri inip kalkıyordu.

"Bilmiyorum ama buluruz birlikte."

Buğra zorlanarak fısıldadı şuan gözleri Neslihan'ın gözleriyle dudakları arasında mekik dokuyordu üstelik kızda kendisine aynı şekilde bakıyordu.

"Buğra..."

Yutkundu Neslihan, heyecandan kalbi duracaktı sanki ve ilk kez bir erkekle bu kadar yakın bir haldeydi üstelik nasıl bu duruma gelmişti ona ne diye sarılmıştı anlamıyordu.

"Efendim."

"Sen çok iyi birisin."

Gülümsedi Buğra kendini çokda iyi hissetmezdi zira Melis'le durumu çokça eleştirilirdi.

"Senin kalbin güzel Neslihan her şeyi güzel ve iyi görme."

"Ama sen iyisin hiç tanımadığın bize bile yardım ediyorsun."

Buğra tebessüm edip usulca konuşmak üzere dudaklarını araladı.

"Sen yine de herkese güvenme tamam mı? Benim dışımda birinden yardım da kabul etme. Dışarısı senin sandığın kadar iyi adamlarla dolu değil. Sen ne olursa olsun bana söyle."

"Biliyorum dışarıda herkes iyi değil ama sen iyisin? İyisin değil mi?"

"Bilmem, kendimi övmem hoş olmaz sanki."

Buğra gülünce Neslihan'da güldü ve geriye çekilip adama güzel bakışlarla baktı genç kız. Bu adamın yanında olmak çok hoşuna gidiyordu.

"İyisin sen. Ben öyle hissediyorum. Peki Selçuk abiyle şimdi hiç konuşamam mı?"

"Ne diye buradayım zannediyorsun?"

Neslihan'ın gözleri duyduğu cümleyle kocaman açıldı. Buğra kendisi için mi gelmişti yani. Kalkıp İstabul'dan Mardine gelmişti öyle mi? Şimdi düşüp bayılacaktı kalbi çok daha hızlı atıyordu. Ah bu işin sonu nereye giderdi bilmiyordu ama bu kalp bu adama ait olma yolunda hızla ilerliyordu ve yanlış yapmaktan korkuyordu.

"Bakma bana öyle tavşan gibi."

"Tavşan mı?"

Neslihan şaşırarak sorarken Buğra kıs kıs güldü.

"Tavşan tabi."

Neslihan gülerek kaşlarını kaldırıp başını iki yana salladı. Buğra'dan böyle tatlı sözler duymasa daha iyi olacaktı.

"Bırak şimdi tavşanı da Selçuk abimle beni nasıl konuşturacaksın onu söyle."

Buğra' da gülerek baktı ve ikisi şuan öyle güzel bakışıp anlaşıyorlardı ki hallerinden oldukça memnunlardı.

"Şimdi ben Selçuk abiyle konuştuğumda sadece sana bir konu danışacağım aradığımda lütfen aç önemli demiştim ve o da kabul etti. Şimdi benim telefonumdan onu arayacağım direkt sen konuşacaksın."

"Ya yüzüme kapatırsa. Sana da kızar ona oyun yapmış oluyorsun."

"Onu o zaman düşüneceğim. Bana kızması önemli değil hallederim sonra."

"Tamam arayalım hadi."

Neslihan onca yıldır tanıdığı her zaman rahat konuştuğu adamla şimdi konuşmaktan çekiniyordu. Ablasıyla aralarında ne olmuştu ki Selçuk aramalarını açmıyordu merakta ediyordu.

Birlikte yan yana otururken biraz daha yaklaştılar ve Buğra telefonunu Neslihan'ın eline verdi temas eden bacakları şuan heyecanlandırsada Neslihan farkında bile değildi.

"Şey şifreni açıp rehberden bulur musun?"

Buğra şak diye vermişti telefonunu doğru ya kıza şifreyi girip vermemişti. Neslihan telefonun kilitini açması için geri uzattı.

"Gir sen 1922... Biri benim diğeri annemin doğum günü."

Neslihan öylece bakakaldı Buğra'ya çünkü şifresini söylemesini beklememişti üstelik Buğra birde açıklama yapıyordu.

"Bana söylemek zorunda değilsin senin özelin Buğra."

"Farketmez Neslihan."

Neslihan bir an aklına gelen düşünceyle içten içe kemirildiğini hissetti ve dilini tutamadı.

"Herkese söylüyorsun galiba? Ben olsam söylemem."

Buğra kızın tek kaşını kaldırarak söylediği cümleyle tebessüm ettti ve Neslihan'ın gözlerinin içine öyle derin baktı ki Neslihan o bakışlarla yerinde kıpırdandı.

"Herkese değil, ablamla annem dahi bilmezler."

Neslihan yutkundu. Ne yani Buğra sadece kendisine mi söylemişti ama neden?

"Ama" dedi iç sesi kıskançlık tohumundan bir haber sinirlenerek. "Ama sevgilisi biliyordur tabi neden bilmesin."

Duramadı Neslihan tutamadı kendini ve pat diye döküldü sözler ağzından.

"Sevgilin bilir ama değil mi ona söylemişimdir?"

"Olursa söylerim."

"Olursa mı? Ayrıldınız mı?"

Selçuk'u arama falan unutulmuştu şuan. İkisi kendi hayatlarına dair girecekleri yolda ki engelleri yoklarcasına konuşuyorlardı. Neslihan kaç zamandır merak ettiği şeyi sorup cevabını beklerken Buğra kaşlarını çattı.

"Ne ayrılığı?"

"Yani hala birliktesiniz?"

Neslihan'ın morali bozulup alt üst oldu kalbi. Buğra demek o kızla sevgiliydi işte bundan sonra daha da uzak duracaktı ondan duymuş öğrenmişti ve sevgilisi olan adama yaklaşacak değildi.

"Neslihan."

Adamın sesi yumuşacık çıktı ve çenesine dokunan parmaklarla Neslihan'ın kalbi sanki boğazında attı.

Buğra çenesine dokunmuş parmak uçlarıyla da okşuyordu ve şuan göz gözeydiler yüzleri birbirine çok yakındı. Neslihan ilk defa bir erkekle baş başa bir yerde böyle yakındı ve heyecandan bayılacaktı.

"Benim sevgilim yok sen bunu nereden çıkardın?"

Neslihan cevap vermek için dudaklarını araladı öyle heyecanlıydı ki konuşmakta zorladı ve Buğra o açılan pembemsi dudaklara bakıp derin bir nefes çekti içine. Şuan burada Neslihan'ı öpmek istiyor ama yapmayacağının farkındaydı.

"Ben gördüm sizi?"

"Kimi ne zaman gördün?"

"Seninle ilk kez restoranda tanışmıştık hani. O gün o sarışın bir kız yanındaydı seninle çok yakındı sonra ben bir kez daha gördüm sizi..."

Sustu bakışlarını kaçırdı şuan kalbinde kocaman bir sızı oldu ve bu niye oluyordu anlamıyordu. Dün bir bugün iki gördüğü adama karşı bu hassasiyet niyeydi.

"Nerede gördün?"

"O kız bu evden seninle birlikte sabahın erken saatinde çıktı ve belli ki gecede kalmıştı."

Buğra elini çekti kızın çenesinden böylesine masum kızın yanında kendisini çok kirli hissetti ve kendisinden midesi bulandı.

Neslihan'a şimdi Melis'i nasıl açıklayacaktı ki ne diyecekti. O benim sevgilim değil biz sadece takılıyoruz o da bende sadece bedensel temaslarda bulunuyoruz arada da dışarıda arkadaşlarla eğleniyoruz mu diyecekti? Yok olmazdı diyemezdi. Neslihan çok masumdu ve bu tarz bir durumu o kabul etmez anlayamazdı.

"Doğru ama Melis benim sevgilim değil."

"Ama çok samimiydi sana karşı."

"Biraz samimi biri ama sevgilim değil yok benim sevgilim."

"Yaa..."

Buğra kızın saf tatlı tepkisine gülünce Neslihan yanakları kızararak bakışlarını kaçırıp içinden kendisine kızdı. Ne yapsın ilk kez bir erkekle böyle şeyler konuşuyordu. Okulda ondan hoşlanan konuşmak isteyen çocuklar olmuştu tabi ama amcası duyar üniversite sınavına bile girmesine izin vermez diye kimseyle bugüne kadar flört olarak konuşmamıştı. Bir ara birinden de hoşlanmıştı aslında ama onun sonra kaba saba halleri parasıyla efelenmelerini görüp tiksinmişti.

"Sen çok masumsun Neslihan."

Neslihan Buğra'nın sakin ve içten çıkan ses tonundan dökülen cümleyle gülümsedi.

"Peki hiç sevgilin oldu mu?"

Neslihan ağzından çıkan cümleyle anında pişman oldu içten içe kendine kızdı. Neden bu soruyu sormuştu anlamıyordu sanki sözler ağzından kendini dinlemeyerek firar ediyordu.

"Oldu."

Buğra dürüst davrandı en nihayetinde Melis eskiden sevgilisi olmuş sonra ayrılmışlardı.

"Hımm kaç tane?"

"Ay kızım sanane ya ne diyorsun sen adamın özelinden sanane!!"

İçinden kendine yine kıssada gözleri tatlı bir merakla Buğra'daydı. Onun vereceği cevabı bekliyor nedense bu sorular içini kemiriyordu.

"Bir tane oldu. Peki senin sevgilin ya da sevdiğin biri var mı?"

Konu bir anda kendine dönünce Neslihan gözlerini irice açtı Buğra onun haline gülümsedi. Bu kızın doğal tepkileri çok hoşuna gidiyordu. İmkânı olsa Neslihan'ı saatlerce izler konuşmalarını sıkılmadan dinlerdi.

"Benim sevgilim hiç olmadı."

"Yaa..."

Şimdi şaşırma sırası Buğra'daydı. Neslihan güzel kızdı akıllı ve bilgiliydi ve sevgilisi olmuştur diye düşünmüştü Buğra.

"Yani öyle bir şeye yönelemezdim amcam duyarsa okumama engel olurdu zaten zor ikna oldu okumama."

Buğra kaşlarını çattı. Neslihan'ın amcasını tanımıyordu evet ama adamdan hoşlanmamıştı. Kendisininde amcası vardı düşünüyordu da amcası babası gibiydi. Mustafa yeğenlerinin sesini iki gün duymasın özlemle ya arar ya çıkıp gelirdi. Aile konusunda ne kadar şanslı olduğunu bir kez daha anladı Buğra ve şükretti içinden.

"Peki sevdiğin biri var mı?"

Buğra asıl merak ettiği şeyi sordu dikkatle kızın yüzüne baktı. Sevgilisi olmasa bile birini seviyorsa Neslihan ondan kesinlikle uzak dururdu ve şuan kalbindeki çarpıntı "ne olur olmasın" diyordu. Buğra o sesi duyup yutkundu... Bu hissettikleri kesinlikle aşktı ama korkuyordu.

"Yok."

"Oh" dedi içinden Buğra rahatladı yüreği. Bundan oldukça fazla endişe etmişti ama neyseki endişesi şuan silip gitmişti.

"Peki senin sevdiğin biri var mı?"

Neslihan Buğra'nın gözlerinin içine pür dikkat baktı. Onun bu konuda doğru söyleyip söylemediğinden emin olmalıydı.

"Hayır yok."

"Anladım."

İkiside gülümseyip sustular bakıştılar bir süre ve Neslihan kendini ilk toparlayıp gözlerini çeken oldu Buğra'nın eline telefonunu verdi.

"Yinede sen ara ben öyle rahat edemem."

"Sen nasıl istersen."

Buğra kızın terbiyesine bir kez daha hayran oldu. Melis'e şifresini söylese telefonunu didik didik arardı Neslihan'a ise kendi söylediği halde kız rahat edemeyeceğini söylüyordu.

"Arıyor al."

"Tamam."

Neslihan telefonu eline alıp önüne döndü gözü yerdeki halıda Selçuk abisinin telefonu açması için dua ettiği sıra karşı taraftan Selçuk'un durgun çıkan sesini duydu.

"Efendim Buğra."

"Selçuk abi benim Neslihan kapatma ne olur."

"Neslihan?"

Telefonun öbür ucunda olan Selçuk duyduğu sesle şaşırdı. Neslihan'ın aramalarına dönmemiş mesajlarına cevap vermemişti evet ama şimdi Neslihan kendisini Buğra'nın yanından nasıl aramıştı Neslihan neredeydi.

"Abi ben sana ulaşmaya çok çalıştım ama cevap vermedin bana. Bak ben neler oluyor anlamıyorum ama sen benim öz abim gibisin senin bende hakkın çok ve yemin ederim seni çok seviyorum lütfen bana arkanı dönme."

Neslihan cümlesini bitirdi karşı taraftan Selçuk'un aldığı derin nefesi duydu ardından bir kaç saniye sessizlik oldu ve Selçuk yüreği yana yana konuştu.

"Beni öldürdüler Neslihan. Ben benlikten çıktım dağıldım... Günlerdir ben kendimde değilim."

"Ne oldu abi? Öldürdüler dediğin kim? Ablamda perişan halde sürekli ağlı..."

"Bana sakın ondan bahsetme sakın!!"

Selçuk'un nefretle kükreyen sesi telefonun dışından bile duyulmuştu ve Neslihan şaşkın halde Buğra'ya baktı Buğra devam et dercesine eliyle işaret etti.

"Kızma, vallahi bende bir şey bilmiyorum ablam iyi değil çok kötü durumda siz niye ayrıldınız ne oldu abi? Sen nereye çekip gittin?"

"Neslihan bak seni severim bilirsin ve şuan kendimde değilim evet ama kendimi biraz toparladığımda sana sözüm söz okulunla ilgili her desteği vereceğim başın sıkıştığında beni yine ara ama bana ablanla ilgili tek kelime etme çünkü benim için Narin öldü."

"O ne demek. Çok mu büyük kavga ettiniz yine evlilik mi mesele. Abi ablamı da anla vallahi seni çok seviyor..."

Karşı taraftan duyulan kahkaha sesiyle Neslihan ne diyeceğini bilemedi ardından o kahkaha kesildi ve Selçuk'un o buz gibi sert sesini duydu.

"Ablan beni seviyor öyle mi? Ablan kendinden başka kimseyi sevmez. Onun adını anma bana hele sevgiden hiç bahsetme. Benim için ablan dönüşü olmayacak şekilde bitti ve ölse dahi sakın bunun için bile arama."

"Ne diyorsun sen kendine gel ablam o benim."

Neslihan parlayıp ayağa kalktı Buğra da onunla kalkıp kızın kolundan tutup fısıldadı.

"Neslihan sakin ol."

Neslihan kolunu Buğra'dan çekip hışımla konuşmaya devam etti.

"Ablam berbat bir halde haberin var mı? Ne oldu aranızda bilmiyorum anlatmıyor ama o iyi değil. Yemiyor içmiyor uyumuyor ablama bir şey olacak diye ödüm kopuyor sen kalkmışsın bana ne diyorsun."

"O ablan olacak kadının hiçbir şeyi umrumda bile değil. Yemiyor içmiyorsa bana olan aşkından olmadığı kesin."

"Ya ablam seninle ayrıldı diye bu halde diyorum ne oluyor sana hani ablam için dünyayı yakan adam nerede bu muydu büyük aşkın."

"Onu ablana sor beni nasıl öldürmüş yüzü varsa anlatsın."

"Benim ablam sana ne yapmış olabilir kime ne zararı olur. Kendi halinde sessiz biri olduğunu sende biliyorsun niye ayrıldınız diye kötülüyorsun."

"Ablan tam bir şeytan Neslihan senide o masum sahte yüzüyle kandırı..."

"Yeter sus!!"

Neslihan öyle kuvvetle sert kestiki Selçuk'un cümlesini Buğra gözlerini irileştirerek şaşırıp kaldı. Neslihan kesinlikle genelde sakin olduğu kadar damarına basılınca yırtıcı bir kaplan oluyordu.

"Seni arayanda suç. Ben sana ulaşmak için didindim durdum. Ablam yataklara düşecek ve neyse ayrılığınıza sebep sen anlat varsa çare olayım dedim ama sen benim tanıdığım adam değilsin. Ablama kıyamayan o adam neler diyor böyle. Onunla bittiyse bitti ama asla ablama kötü bir şey dedirtmem. Aranızda ne oldu bilmiyorum ama benim ablam tek başına bir şey yapmamıştır ona eminim. Benim ablam bu dünyadaki en masum insan."

"Öyle mi? Ablan masum he? Bende öyle zannediyordum. Şu dünya da bir tek Narin gerçek bir tek o yalansız derdim ama öyle değilmiş Neslihan."

"Sus diyorum ablamı bana kötüleme! Ayrılık acısı belli seni kudurtmuş."

"Düzgün konuş benimle."

"Haketmiyorsun. Evet inkar edemem bana abilik yaptın emeğin çok her şeyime çok destek oldun asla inkar etmiyorum maddi manevi çok destek oldun bunun için sana hep minnettar olacağım ben nankör değilim ama ablamı kötülersen asla seninle merhabalığımın kalmayacağını bil. Ablamın çektiklerini ben biliyorum bir senin sevdan birde benim için ayakta durduğunu bilirken bu sözlerini kaldıramam. Yolun açık olsun Selçuk abi arayıp rahatsız ettim."

Neslihan şak diye kapattı telefonu burnundan derin bir nefes çekti içine ağlamamak için dudaklarını ısırıp avucundaki telefonu sıktı.

"Rahat bırak kendini gel böyle."

Buğra bir kaç saniye kıza müsaade etti ardından Neslihan'ın belinden tutup kendisine döndürüp çekti ve sarıldığı kız başını göğsüne yaslayıp sessizce akıttı göz yaşlarını Buğra içinden gelen dürtüyle saçlarını okşadı.

"Bize mutluluk haram sanki. Çok zoruma gitti Buğra ablam öyle iyi biriki uğruna yemeden içmeden kesildiği adamın böyle konuşması çok zoruma gitti. Bizim hiç mi kimsemiz olmayacak hiç mi kimse gerçekten sevmeyecek anlamıyorum."

Buğra'nın da yüreğine dokundu bu durum sözler ve kalbi sızladı. Ailesiz olmak ne demek yaşamamıştı ama anlıyordu.

"Ağlama."

"Ablam benim canım ve bu adam mı diyorum bir zamanlar ablan için dünyayı yakarım diyen."

"Ayrılığın verdiği acıyla konuştu bence sakin ol sen."

"Lanet olsun herkese her şey en başta amcama lanet olsun. İzin vermedi uzattı evlenmelerini iyice gerildiler."

"Ona biraz zaman verelim bence sen bu sürede yine ablanın yanında ol bende Selçuk abi neredeyse öğrenip yanına gidip konuşurum."

Neslihan başını kaldırıp gözlerini silerek Buğra'ya baktı Buğra yüzünde tebessüm kızı izledi. Bugün Neslihan kendisini iki kez bırakmış içini dökmüştü resmen ve onun kendisine güveniyor oluşu hoşuna gitti.

"Ben senin başını çok ağrıtıyorum kusura bakma."

"Bunu duymadım sayıyorum."

"Böyle yoruyorum ama seni."

"Bir işim yok hem yorulsam ne olacak bir çifti mutlu etmiş olurum ve senin gibi güzel kızın yüreğini ferahatlasam fena mı olur?"

Neslihan nefesinin tıkandığını hissetti pembeleşen yanaklarıyla gözlerini kaçırdı. Buğra kendisine güzel kız mı demişti. Ah bu adam şuan niye böyle derin bir bakışla gözünü dikmiş bakıyordu ki Neslihan şak diye düşüp bayılacaktı gitse iyi olacaktı.

"Şey ben her şey için çok teşekkür ederim gitsem iyi olacak ablam evde yengem gelip gidip moralini bozmasın."

"Peki sen nasıl istersen."

"Tamam o zaman."

İkisi birlikte kapıya kadar yürüdüler Neslihan ayakkabılarını giyinip başını kaldırdı ve gülümseyen adama karşılık verip sıcacık içten halde gülümsedi.

"Sen daha buralarda mısın?"

"Evet bir süre buradayım."

Neslihan heyecanla baktı Buğra onca yolu kendisiyle Selçuk konuşsun diye gelmiş yetmiyor gibi bir süre buradayım diyordu acaba onu yeniden görebilir miyim diye içinden düşünürken Buğra duymuş gibi konuştu.

"Yine görüşelim mi?"

"Olur."

Ah hemen kabul etmişti hiç bilmiyorum belki evden çıkamam falanda dememişti dünden razıymış gibi göründüğünü düşünüp utandı.

"Seni ararım."

"Olur."

Bir olur daha döküldü dudaklarından iyice utandı. Ne oluyordu böyle hani Buğra'dan uzak duracaktı adam ne dese olur diyordu.

"Görüşürüz."

"Görüşürüz Neslihan."

Buğra önden çıkıp yolu kontrol etti Neslihan saçlarıyla yüzünü gizleyebildiği kadar sakladı ve hızlıca kendini dışarı atıp eve doğru yürüdü. Yaptığı aslında tehlikeliydi biri görse başına gelecekleri düşünemiyordu. Söz konusu Buğra olunca Neslihan doğru düzgün düşünemiyordu ve o buradan gidene kadar birilerine yakalanmamayı umut ederek evinin yolunu tuttu. En iyisi çantasında bir şal gezidirmekti.

Gidip bir an önce ablasına sarılacak onun koynunda yatacaktı... Selçuk'la bir daha konuşur muydu bilmiyordu çünkü ona çok kızgındı kırgındı. Şuan için onu aramayı düşünmüyordu.
Aklı Buğra'da evinden içeriye girip doğruca odasına çıktı hala uyuyan ablasının yanına girip ona sarılarak gözlerini kapattı ve her şeyin daha iyi olması kurtuluş için Allaha sığınıp dua etti. Allah büyüktü duyardı sesini.

***

EBRU & EMRE

"Günaydın."

"Günaydın oğlum Ebru nerede?"

"Uyuyor bende çağırmadım."

"İyi yapmışsın hamile ya dinlensin."

Emre çayını koyan annesine gülümseyip tabağına kahvaltılıklardan koyarken bir yandan da mis gibi kokan yeni sulanmış çimin kokusunu içine çekti biraz ileride telefonla konuşan babasına baktı.

Selçuk gitmişti yanlarından. Her ne kadar kalması için ısrar etselerde duramıyorum yalnız başıma gözden uzak bir yere gidip kafa dinleyeceğim" demişti. Her gün mutlaka konuşuyorlardı aklı ondaydı Ebru'da çok üzülüyordu ama şuan yapacak bir şey yoktu. Selçuk sadece kafasını dinlemek istiyordu yaşadığı kolay değildi.

"Babam kimle konuşuyor."

"Babaannenle yavrum."

"Onlarda iyi geziyor he."

"Evet ama iyi oluyor arkadaşlarıyla marmarise geçmişler."

"İyiymiş."

Emre karnını doyurmaya devam ederken gözleri merdiven başındaki hareketliliğe kaydı Ebru üstünde düz toz pembe renk ince askılı bir elbiseyle yanlarına geliyordu. Karısını görünce gülümsedi gözleri çıkık karnına kaysa da sonra karısının mavilerine aşkla baktı.

"Uyandın mı güzelim."

"Evet günaydın."

"Günaydın kızım geç Emre'nin yanına otur."

Ebru kayınvalidesine gülümseyip kocasının bakışları arasında onun yanına oturduğu gibi Emre artık alışkanlık haline getirdiği hareketi yapıp Ebru'nun çıkıntılı olan karnını okşadı.

"Oğlum, paşam günaydın sabah anne uyanmasın diye sevemedim ben seni."

Yaren kıkırdayarak baktı oğlunun güzel sevilesi haline. Emre güzel yetişmiş sevgi dolu bir çocuktu güzelde baba olacaktı.

"Açıktı biraz babası oğlumuz."

"Hımm öyle mi?"

Emre geriye çekilip karısının tabağına kahvaltılıklardan koymaya başladı Ebru utanarak kayınvalidesiyle kocasına kaçamak bakışlarla bakıp mırıldandı.

"Emre ben hallederim teşekkür ederim hayatım."

Emre gülümseyip karısının alnından öptü ve sandalyesinde geriye yaslandı karısına bıraktı.

"Anne kimler var yazlıkta bizim çocuklardan birini hiç gördün mü?"

"Gördüm tabi Ali, Ezgi, Hasan, Kuzey burada."

"Oo neredeyse hepsi buradaymış Ali'yi bir arayayım da sahilde toplanalım hem Ebru'yu da tanıştırmak istiyorum."

"Tamam çocuğum nasıl isterseniz öyle yapın."

Emre yazlık arkadaşlarından karısına bahsetmişti Ebru ismen hepsini biliyordu. Kocasının İstanbuldaki arkadaşları kuzenleriyle çok iyi anlaşmıştı bakalım yazlıktan arkadaşlarıyla nasıl anlaşacaklardı merak ediyordu.

Güney'inde yanlarına gelmesiyle hep birlikte kahvaltılarını yapıp denize gitmek üzere konuştular Ebru ve Emre önden hareket etti Yaren evde biraz işi olduğunu sonradan geleceklerini söylemişti.

***
Yatak odalarına hazırlanırlarken Emre mayosunu giymiş elinde telefon arkadaşını arayıp geldiğini ve buluşmak istediğini söyleyip gülerek onunla konuşurken gözleride karısının üstündeydi.

Ebru elbisesini çıkarıp katlayarak kenara bıraktı ardından iç çamaşırlarını sırayla çıkardı ve bikinisini eline aldığı sıra kocasının arzuyla parlayan yeşilleriyle buluştu gözleri.

Seksi bir gülüş sergiledi ve ağır ağır gözlerinin içine bakarak giyinmeye başladı Emre bu manzara karşısında hafiften içini çekti dudaklarını diliyle ıslattı ve işaret parmağını karısına doğru salladı Ebru kıkır kıkır güldü. Emre'yi tahrik ettiğinin farkındaydı ve kocasının bu hali çok hoşuna gidiyordu.

"Tamam Ali görüşürüz o zaman ben eşimle denizde olacağım haberleşiriz."

Telefonu kapattığı gibi yatağın üstüne attı ve kıstığı yeşil gözleriyle karısına doğru yürüdü güneş kremi süren Ebru sanki hiçbir şey yapmamış gibi başını kaldırıp kocasına şirin şirin baktı.

"Hiç bana şirine bakışları atma az önce beni baştan çıkarıyordun."

"Kim ben mi? Aaa senin baştan çıkasın varmış hiç beni bahane etme."

Ebru bacağının birini yatağa koyup kremleme işlemine devam ederken Emre bir kez daha içini çekti çünkü karısı şuan fena bir pozisyonda duruyordu.

"Ebrum..."

Arkasından beline sarılıp ensesini omzunu öptü karısının onun dolgun ufak poposunu kasıklarına temas ettirtti.

"Emre yapma."

"Ne yapma karımı öpemez miyim?"

"Bilirim ben senin bu öpücüklerinin sonu nereye gidiyor. Ayrıca ne oluyoruz öyle."

Ebru arkasını dönüp kocasına kaşlarıyla kasıklarını gösterdi Emre gür bir kahkahayı bıraktı.

"Gurur duy kendinle beni iki dakikada demir gibi yaptın."

"Ayyy Emre ya."

"Ne?"

"O nasıl tabir öyle üf."

"Sanada bir şey denmiyor prenses hazretleri."

"Prensesin akşam sana çok renkli bir film izletsin mi?"

Ebru kollarını kocasının boynuna sardı Emre de hemen karısının belini tuttu ve aşık istekli bakışlarla karısının seksi bakan bakışlarına baktı.

"Vallahi mi?"

"Vallahi."

İkiside güldüler şu ortamda Emre illa bir komik yanını ortaya koyacaktı.

"Ne kadar renkli olacak sonuçta çocuk var ona göre şey etmek lazım."

Karısının poposunu avuçları içine alıp sıkarken Ebru inledi ve kocasının dudaklarına ufak bir öpücük kondurdu.

"Bebeğimizlik bir durum yok aşkım ama şu kadarını söyleyeyim senin için çok renkli çok çok."

"Off kızım heyecan yaptım ya ben akşama kadar duramam önden bir fragman göstersen."

Ebru gülerek kaşlarını yukarı kaldırdı indirdi. Emre'yi delirtmeyi seviyordu.

"Olmaz sevgilim tamamı akşama. Sen hazır ol."

"Olmaz mıyım hadi çıkalım şu odadan yoksa yalvarsan bırakmayacağım seni."

"Delisin sen."

"Doğru sana deliyim."

Ebru kremlenmeyi bitirip üstüne ince plaj elbisesini giydi Emre de plaj çantasını toparlayıp eline aldı boştaki eliyle de karısının elini tutup evden çıktılar.

"Anne biz gidiyoruz."

"Tamam yavrum biz öğle sonuna doğru geliriz babanla, Ebru'ya dikkat et."

Ebru sevgiyle gülümsedi kocasıyla göz göze geldi Emre göz kırptı. Ebru sevilmeye aç küçük bir çocuk gibiydi ve ailesinin gösterdiği her sevgi hareketinde mutluluğu gözlerinden okunuyordu.

"Annem bayılıyor sana."

"Bende ona ve Güney babama bayılıyorum."

"Hımm ne güzel babama baba diyorsun bakayım sen."

"Öyle ama... Biri annem diğeri babam oldular."

"Oldular pekte güzel oldular."

Gülerek arada da şakalaşarak ilerleyip henüz insanların tek tük geldiği plajda önlerden sezlog tutup Emre parasını ödedi ve yerleştiler.

Ebru üstündeki elbiseyi çıkarınca Emre karısının güzelliğine yine odaklandı. Ebru hamileydi ancak vücudundaki değişiklikler onu daha da güzel yapmıştı.

"Hadi güzelim."

"Tamam terliklerimi çıkarayım."

El ele durgun denize doğru yürüdüler su daha soğuktu ama sabahın serin suyuna girmekte ayrı keyifti.

"Ayy su buz gibi Emre."

"Alışırız dalıyorum ben."

"Tamam."

Kocası balık gibi suya dalıp bir süre suyun altından gitti ardından yüzeye çıkıp kulaç atıp epey yüzerken Ebru da suya bıraktı bedenini. Önce titredi hızlı hızlı hareket ettikçe alışmaya başladı ve durmuş kendisine bakan kocasına doğru suyun keyfini çıkararak yüzdü.

"Aşkım."

Emre karısını suyu içinde kolaylıkla kucaklayıp bacaklarını beline sardı Ebru bu anın keyfini çıkarken etrafda baktı neyseki daha bir iki kişi vardı onlara bakan yoktu.

"Böyle daha iyiymiş."

"Hoşuna gitti demek."

"Evet. Yüzsene biraz ben sana tutunayım."

"Tamam."

Emre arkasını döndü Ebru yer değiştirip kocasının boynundan tutup sırtından da destek aldı.

"Ebru bastırma batıyorum."

"Bastırmıyorum aşkım."

Bir iki gidip duruyordu Emre karısı biraz ağırlığını yana alsa daha iyi olacaktı ama pelte gibi bırakmıştı kendisini üstüne.

"Olmuyor aşkım vallahi nefesim tıkandı."

"Ne var yapamayacak ben sana gösteririm."

"Sen nerden biliyorsun bakayım?"

"Sen benden tutun göstereyim. Eskiden arkadaşlarımla denize gittiğimizde yapardık bir keresinde öğretmişti kolay yolunu Er..."

Ebru ağzından kaçan cümleyi anında fark edip sustu bir şey dememiş gibi arkasını döndü. Öyle büyük bir gaf yapmıştı ki cümlenin devamını önünü Emre'nin anladığına emindi. İsteyerek yapmamıştı bir an nasıl oldu bilmiyordu söylemişti ve şuan kendisine çok kızıyordu.

Arkası dönük kocasının tutunmasını bekledi ama Emre'de hareket olmayınca arkasını döndü Emre gözlerini dikmiş çok sert bir bakışla bakıyordu.

Öyle kötü oldu ki gözleri doldu Emre yanlış anlayacak araları durduk yere bozulacak diye endişelendi. Nasıl böyle bir şeyi demişti anlamıyordu.

"Emre..."

Sesi titredi kocasının yanlış anlamasını istemiyordu ve şuan çok üzgündü birden art niyeti olmadan söylemişti cümle ağzından çıkmıştı.

Emre yanına iyice yaklaşan ve gözlerinden pişmanlık akan kadının bakışlarını düşünecek görecek durumda değildi kan beynine resmen şuan sıçramıştı ve hamile karısına kötü bir şey demek istemiyordu.

"Çıkıyorum ben."

"Emre lütfen."

Emre suya daldığı gibi hızla yüzdü Ebru gözünden akan yaşla arkasından bakakaldı ve kendine kızdı. Nasıl olurda geçmişini hatırlatan bir şey derdi nasıl o adama dair anısından bahsederdi. Emre her zaman anlayışlı olmuştu ama onunda bir sınırı vardı.

Kocasının peşimden denizden çıktı ayakta kurulanan adama gözlerini silerek yaklaştı hiç konuşmadan sezlogdaki kendi havlusunu aldı ve gözü Emre'de kuruldansa da Emre dönüp bir kez olsun bakmadan sezloga oturdu.

"Emre bir konuşsak."

Kocasının yanındaki şezlonga oturup üzgün sesiyle konuştu Ebru ama Emre kaşları çatık halde bakmadı pilaj çantasından uzanıp telefonunu aldı ve sırtını yaslayıp bacaklarını uzattı.

"Emre, aşkım."

"Şuan konuşmak istemiyorum Ebru ağzımı açarsam kalbini kırmaktan korkuyorum lütfen kapat konuyu."

Emre çok net konuşup telefonuyla ilgilenmeye başladı Ebru öylece baktı kaldı kocasına alt dudağını ağlamamak için ısırdı. Bazen saf hallerine sinir oluyordu birden çıkmıştı ağzından laf.

"Özür dilerim yemin ederim birden çıktı ağzımdan."

Mırıldanıp şezlongunda kocası gibi sırtını yasladı başını Emre'den yana çevirdi her ne kadar Emre bakmasa da Ebru onu üzgün gözlerle izledi ve o saatten sonra bir daha konuşmadılar.

***
Öğlene doğru Ebru acıktığını hisettti. Bu vakte kadar Emre'yle yalnızca iki kez konuşmuşlardı onda da Emre kendisine içecek söylerken ne istediğini sormak olmuştu.

Kocasıyla burnundan gelen deniz keyfinden dolayı morali çok bozuktu. Emre hiç konuşmuyor bakmıyordu. Ya telefonda sosyal medya hesabına bakıyor ya kulaklık takıp müzik dinliyordu ya da kitap okuyordu.

Doğrulup oturdu pilaj çantasının içine koyduğu bisküvi paketini çıkardı. Aslında paketli ürün yemeyi tercih etmiyordu ama hamilelikten dolayı yanıda bisküvi ya da kuru yemiş gezdiriyordu. Emre'nin gözü doğrulan karısına kaydı. Ebru görmese de elbette arada karısına bakıyordu.

Karısının acıktığını anlayıp saatine baktı ve ortalıkta gezen görevli çocuğu çağırınca Ebru elinde paket başını çevirdi saatler sonra kocasıyla göz göze geldiler.

"Acıktın mı? Öyle bisküvi falan olmaz."

Kendisini ve bebeğini düşünen adama karşı kalbi sıcacık olsa da onunla hiç konuşmadığı için kırılıyordu. Tamam haklıydı ama bilerek söylememişti.

"Bir şeyler atıştıralım tam öğlende arkadaki cafeye gider yemek yeriz."

"Tamam."

Yanlarına gelen çocuğa bir şeyler sipariş etti Emre o esnada karısıyla ne kadar konuştuysa konuştu sonrası yine derin bir sessizliğe yerini bıraktı.

Öğlen kalkıp konuştukları gibi yemeklerini yediler Ebru defalarca konuşmaya çalışsa da Emre cevap vermeyip yüzüne bakmayınca morali bozularak buna son verdi. İştahıda kaçmıştı yemeğini yarım bırakmıştı.

***

"Çok sıcak oldu."

Mırıldanan karısına göz ucuyla bakıp kurulandı Emre az önce denizden çıkmıştı Ebru ise onda önce girip gelmişti. Hâlâ konuşmuyorlardı Ebru kocasının bugünü böyle tamamlayacağını anladı ve üstüne gitmedi eve gidince en iyisi yatmadan konuşmaktı. Yatak odasından kaçacak değildi Emre.

"Şezlongu şemsiyenin altına çekeyim biraz kalk."

Ebru kocasının soğuk ses tonuna güneş gözlükleri arkasından gözlerini devirdi. Kaç saat olmuştu yanlışlıkla söylemişti ama Emre hala tavırlıydı.

"Ben çekerim."

Kendine göre ayarladı Ebru tekrar uzandı eline kenara bıraktığı bebekle ilgili kitabını aldı ve hala ayakta duran etrafına bakan kocasını izleyip belli etmeden derin bir nefes alıp verdi. Emre'yi kesinlike kıskanıyordu kocasının kaslı diri bedeni uzun boyu ve dikkat çeken sarı saçları dolgun dudakları muhteşemdi. Allahtan gözünde güneş gözlüğü vardı da o yeşil hareleri herkes görmüyordu. Emre yakışıklı seksi bir adamdı ve Ebru kocasının kadınlar tarafından beğenildiğinin farkındaydı ancak Emre öyle karakteri düzgün adamdı ki asla karısı dışında kimseye bakmıyor Ebru'ya da sadece sen varsın duruşuyla yaklaştığından ona bakanların gözleri yeniden önüne dönüyordu.

"Bir şey istiyor musun?"

Emre sonunda aradığını bulmuş genç garsonu çağırırken Ebru biten suyuna baktı.

"Su olur."

"Tamam."

İki üç kelimeden fazla konuşmamalarına Ebru'nun canı gittikçe sıkılıyordu ama Emre'yi biliyordu böyle durumlarda sessiz kalırsa kocası sakinleşiyor uzattığını anlıyordu.

Garsona bir su ve bira sipariş edince Ebru gözlükleri arkasındaki mavilerini kırpıştırdı ve yan şezloga oturan kocasına dönüp gözlüklerini başının üstüne itti.

"Öğlen öğlen içecek misin?"

"Bira altı üstü."

"Sonuçta içeceksin."

"Pilajdayız hava beşyüz derece ve serinlemek istiyorum."

"Su iç ya da kola."

Emre cevap vermeyip kollarını başının altına alıp denizi seyretti Ebru bu kadarının fazla olduğunu düşünerek dişlerini sıktı dolan gözlerine hemen gözlüğünü indirdi ve toparlanmaya başlamasıyla Emre karısına dönüp baktı.

"Nereye?"

Cevap vermedi Ebru pilaj elbisesini üstüne geçirdi çantasına havlusunu kitabını telefonunu attı ve parmak arası terliklerini oturduğu yerden giymeye çalışırken Emre bileğinden tutup tekrarlandı.

"Nereye?"

"Eve."

Ağlamamak için kendini zor tuttu Ebru. Emre kendisini takmıyordu halbuki bir defasında şakalaşırken "söz sen doğurana kadar bira bile içmeyeceğim o keyif kadınımla çıkıyor." Demişti. Tamam alındığı bu değildi ama yinede kocasıyla şakalaşmak istemiş biraz olsun ortam yumuşar diye düşünmüştü ama Emre cevap bile vermemişti.

Toparlandı ayağa kalktı Ebru Emre tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki kulaklarına dolan ince sesle ikiside başlarını çevirip kimin konuştuğuna baktılar.

"Şükür kavuşturana Emre bey."

"Hay şansıma buda mı buradaymış."

Emre kendi kendine mırıldandı ve yüzüne bakan sarışın kıza aldırmadan onun arkasından gelen ve seslenen kalabalığa baktı.

"Oo Emre baba buraya Emre baba burayaaa."

Emre'nin yazlıktan arkadaşları Ali,Hasan ve Kuzey tezaharuat yaparken Ezgi sevgilisi Ali'nin elini tutmuş gülüyor en önde az önce konuşan Damla ise gözlerini Emre'nin yanında ayakta duran karnı giydiği elbiseden bile belli olan güzel kadına dikmiş inceleyerek bakıyordu. Bu kadın Emre'nin bahsedilen karısı olmalıydı hani kendisinden üç yaş büyük olan ve hamile olan karısı diye hatırlattı kendisine.

"Oğlum susun lan herkes bize bakıyor."

"Bakarsa baksın arkadaşımızın baba olacak olmasını kutlamak ayıp mi?

İçlerinde en şakacı olan kuzey konuşup ayağa kalkan Emre ye sarıldı. Emre'nin düğününde bu grup yurtdışı turundaydı ve gelememişlerdi arayıp görüntülü konuşmuş hediyelerini göndermişlerdi.

Kuzey'den sonra grubun en ağır abisi olan Ali ve sevgilisi Ezgi'yle kucaklaştı ardından sessiz bilgemiz dedikleri Hasan'la sarıldılar. Bir tek Damla kalmıştı ama Emre ona artık temasta bulunmak istemiyordu. Damla'yla Ebru'yla tanışmadan önceki geçen yaz yakınlaşmışlar yaz boyu tam olmasada sevgili gibi takılmışlardı. Ebru'dan önceydi evet ama yinede artık evli bir adamdı kendine yakıştırmazdı Damla madem buradaydı bir araya ne kendi ne de Ebruyu getirmemeye çalışacaktı.

Emre geçmişi arkasında bırakıp omurgalı davranmasına davranacaktı lakin Damla kendisi gibi düşünmediği şuan Ebruya kıskanç gözlerle bakmasından belliydi.

Aslında Emre'yle aşk yaşamamışlardı. O yaz yakınlaşmışlar sahilde sabahlayıp içmişler akıllarının çokta yerinde olmadığı o gün Damla hep beğendiği adama yaklaşmış ve onu öpmüş sonrasında Emre'yi de alıp evine gitmişti.

O gecenin sabahında Emre her ne kadar çok samimi olmasa da arkadaş grubundan olan kızla bunun yaşanmaması gerektiğini söylese de Damla umurunda olmadığını sadece yaz eğlenceleri olabileceğini söylemişti ve o yazı bu şekilde geçirmiş sonrasında hiç görüşmemişler Damla zaten yurtdışına gitmişti.

Emre evlendiğinde de arkadaşlarıyla turdaydı sonrasında yine yurtdışındaki evinde olduğu için onunla hiç görüşmemişti. Hoş Emre onun için sadece yakışıklı hoş bir adamdı ve cinsellik anlamında o zamanlar tatmin olduğu kişiydi ötesi yoktu. Emre'den sonra kaç kişiyle sevgili olup ayrılmıştı.

Şimdi ise yazlıkta boştayaydı ve Emre'nin burada olduğunu duyunca bir kendini hatırlatmak istemişti. Emre'nin evli olduğunu biliyordu ama bu ne yazıkki umurunda değildi. Ahlaki değerler ona pek uğramıyordu ve Emre isterse küçük bir kaçamak yaşamaya da hazırdı.

"E bana merhaba demek yok mu Emrecim."

Emre Damla'ya bakmadan başıyla selam verdi karısını tanıştırmak üzere Ebruya elini uzattığı sıra Damla boynuna atlayıp sarılınca Emre gibi Ebru'da şaşırıp kaldı..

Bu kadından daha ilk dakikada hoşlanmamıştı Ebru kendisine nasılda öyle süzen bakışlarla bakmıştı üstelik Emre başıyla selam verirken kocasının boynuna kollarını sarması hiç hoşuna gitmedi.

"Beni görünce şaşkırdın bakıyorum."

Emre kadını hafiften itip kendinden uzaklaştırdı ve uyarı dolu bir bakış gönderdi bu esnada Ebru pür dikkat onları izledi ardından arkadaşlarına dönüp söyledi.

"Damla aynı Damla demek değişen bir şey sizde."

"Sorma sorma."

Kuzey gülerek kinayeli bir ses tonuyla konuştu ve Emre karısına çevirdi başını herkes onu izledi.

"Hayatımın kadınıyla tanıştırayım sizi Ebru gel hayatım."

Ne kadar küs ya da kavgalı olurlarsa olsunlar başkalarının yanında bunu ikisi de hissettirmeyi sevmiyordu.

Ebru tek tek herkesle tanıştı az önce gidecek olan kendisi tekrar yerine geçip oturdu Emre ve arkadaşları da oturduğunda sohbet başlamıştı ve hepsi bebeklerinden dolayı anne baba olacak olmalarını tebrik ettiler arkadaşları baba olacak olan Emre'ye takılmayıda ihmal etmedi.

***
"Cinsiyeti erkek demek?"

Ebru kendisine yönelik soran karşısında oturanlardan Damla'nın konuşmasıyla başını ona doğru çevirdi. Kocasıyla tek şezlogda yan yana oturuyorlardı Emre Damla'nın sorusuyla gergince baktı. Bu kız konuşsun istemiyordu. Hatta birazdan o gitmezse Ebru'yu alıp eve gidececekti çünkü Damla'ya neydi onun bebeğinin cinsiyetinden.

"Evet erkek."

"Hamile pilatesi falan yapıyor musun? Benim arkadaşlarımdan yapanlar var."

"Hayır yapmıyorum henüz."

"Ah dikkat et ama sonra löp löp olursun vallahi Emre beğenmez seni."

Damla kendince laf sokup kıkırdarken Ebru kıza gerçekten gıcık olmuştu ve yapay bir gülümseme sundu.

"Emre şekilci bir adam değildir ve bizim aşkımızda vücut güzelliğine bağlı değil. Ayrıca annne olacak olan kadınların üstüne gidilmesinden ne anlıyorsunuz bilmiyorum da sosyal medyada fit anneyim fit babayım yarışına girme gibi bir derdim yok. Kilo bu alınır verilir yeter ki anne adayının ve bebeğinin sağlığı huzuru yerinde olsun."

Ebru'nun sözlerine herkes hak verip üstüne konuşurken Damla bozulduğunu saklamak adına gülümsedi. Emre'nin şekil ve kalıp adamı olmadığını biliyordu elbette. Zaten onun gibi olgun düşünceli adamların sayısı azdı.

"Benim karım her haliyle güzel o bana özel. Üstelik karnında yavrumuzu taşıyıp onca eziyet çekerken ben kilo falan lafı yapacaksam benim adamlığıma yazık."

Ebru kendisiyle limoni olan kocasının insanların yanında bunu belli etmemesine gülümsedi. Samimiydi Emre yalan dolan yoktu. Gerçek düşünceleriydi bunlar.

"Hadi var mısın yüzme yarışına?"

Emre kendisine yönelik konuşan
arkadaşı Ali'ye gülüp hayır anlamında başını iki yana salladı.

"Yok Ali daha sonra belki."

"Oğlum sen yaşlanmışsın ya ne oldu k hemen hadi alayım boyunun ölçüsünü diyen Emre'ye."

Emre dahil herkes güldü sonra Ebru'nunda ısrarıyla Emre karısını Damla'yla yalnız bırakmak istemese de dikkat çekmemek adına kabul etti. Ebru hamileydi ve onu işgillendirip strese sokmanın alemi yoktu.

İkisinin yarışını izlerken kimse konuşmadı Damla bir ara ayağa kalkıp tül pareosunu çıkardı Ebru onun salınarak düzgün fiziğine yakışan bikinisini salınarak düzelmesine baktı kız düzeltmiyor daha da açıyordu sanki ama banane diyip ilgilenmedi yarışı kaybetmiş halde denizden çıkan kocasına bakt.

Ali kazanmıştı yüzme yarışını ve Emre'ye takılarak denizden çıkıp gülerek yürüdüler.

"Havluyu verir misin?"

Ebru kendisine doğru konuşan kocasına baktı onun havlusu şuan Damla'nın üzerinde oturduğu şezlogdaydı ve Emre arkadaşından istememişti kendi havlusunu. Ebru zeki kadındı Emre'de tuhaf bir hal olduğunun farkındaydı bir tedirgindi sanki kocası ve bunun nedenini elbette öğrenecekti aklına bir şeyler geliyordu.

Damla hemen ayaklandı Emre ye ufak bir imada bulunacaktı zaten adam denizden gelse diye bekliyordu beyaz bikinili esmer tenini güzel fiziğini utanmadan adam evli eşi burada üstelik hamile demeden şöyle bir hatırlatma derdindeydi.

"Aa ben seninkinin üstüne oturmuşum."

Gözleriyle sinsi sinsi bakıp gülümsedi arkası Ebru'ya dönüktü ve Emre onun o iğrenç saydığı imasını anladığı gibi kaşlarını çattı güneş gözlüğü arkasından Ebru sadece izledi. Aklına gelenin doğru olmamasını umuyordu.

"Ebru biz biraz eve gidelim güneş çarpacak seni."

Emre alel acele Damla'yı es geçti Damla ayakta durmuş bedenini Emre ye göstermeye çalışsa da Emre bakmadığı gibi doğruca Ebru'nun uzattığı havluyu alıp kurulanırken karısına bakıp konuştu Damla bir kez daha bozuldu.

"Olur."

Ebru'da rahatsız olmuştu sevmemişti Emre'nin bu arkadaş grubunu. Erkekler yine hoş sohbetlerdi ama Ezgi sessizdi sevgilisi Ali'nin yanından hiç ayrılmıyor ve sürekli elinde telefon foroğraf çekip duruyordu. Damla ise kendini gösterme derdindeydi sürekli Emre'ye bakıyordu ve bu canını çok sıkmıştı eve gider gitmez Emre kendisiyle hala konuşmuyor olsa bile soracaktı Damla neyin nesiydi.

"Emre akşam sahilde toplanalım ateş yakarız gelir misiniz?"

"Bilmiyorum Kuzey konuşuruz."

Ebru'da ayaklandı eşyalarını Emre aldı ve kocasının arkadaşlarına el salladı.

"Görüşmek üzere."

"Görüşürüz."

Toplu yanıttan sonra Emre karısının elini tutup arkalarından bakan Damlanın kıskanç
gözleri arasında pilajdan çıkıp arabaya binip evin yolunu tuttular ve hiç konuşmadılar.

Arabayı evin önünde park ettiklerinde Ebru önden girdi bahçeye evin kapısından girecekken Emre sesiyle durdu.

"Ben havuzun oradayım."

Ebru güneş gözlüklerini saçına itip kocasına baktı ve onun yeşillerine odaklandı. Arkadaşlarının yanında aralarının bozuk olduğunu belli etmemişlerdi ama Emre yine soğuk konuşmaya başlamıştı.

"İki dakika odaya gelir misin?"

Damla'yı soracaktı elbette Ebru arabada gelirken düşünmüş ve rahatsız olmuştu. O kadınla Emre arasında geçmişte bir şey yaşandığından şüpheleniyordu.

Emre karısı niye çağırıyordu anlamadı ama başını salladı ve ön bahçeden gelen annesiyle babasının gülme seslerini duydular. Demek onlarda havuz başındaydı evde rahat rahat konuşabilirdi karısıyla çünkü onunda söyleyecekleri vardı.

"Tamam benimde seninle konuşacaklarım var."

Ebru onun Ersin'le ilgili söyleyeceklerine emin halde yatak odasının yolunu tuttu. Odadan içeri girer girmez Emre ıslak olan mayosunu çıkarıp kuru olanı giydi Ebru'da bu sırada lavaboya gidip ihtiyacını giderdikten sonra çıktı ve yatağın üstünde oturan kocasının karşısındaki tekli koltuğa oturdu.

Emre'yle böyle olmaya hiç dayanamıyordu. Onun o yeşilleri hep aşkla parlasın kendisine gülümsesin istiyordu ama hayatta her şey güllük gülistanlık ne yazık ki değildi.

"Ebru."

"Efendim."

"Biliyorsun senden bugüne kadar hiçbir şey saklamadım."

"Biliyorum." Dedi Ebru yutkunarak. Şuan çok duygusallaşmıştı Emre ciddi duruşu bakışı ses tonuyla bu sıcak havaya rağmen üşütüyordu tenini.

"Ve geçmişimle alakalı seni hiç bir durumla karşı karşıya da bırakmadım."

Ebru ellerine indirdiği mavilerini hızla kocasının gözlerine dikti ve buruk bir gülümseme peydah oldu dudaklarında.

"Laf mı soktun bana."

"Ne alakası var?"

Emre cidden cümlesinden Ebru'nun kendine bir mana çıkaracağını düşünmemişti salt olarak kendiyle alakalı konuşuyordu.

"Geçmişimle karşı karşıya bırakmadım dedin ya onu diyorum."

"Saçamlama."

"Neyse devam et."

Emre pür dikkat baktı karsına sabah denizde olandan dolayı hala ona kızgındı ama dayanmakta zordu. Öyle güzel bakıyordu ki Ebru ah dedi içinden kalbi aşkla çarparak... Güneşten beyaz teni kızarmış topuz yaptığı saçları altın gibi ışıldıyor üstündeki askılı plaj elbisesi ve belli olan çıkıntılı karnıyla karısı çok güzeldi.

"Senden bir şey saklamak istemiyorum. Arkadaşlarımla tanıştın plajda ve içlerinden biri benim eskiden arkadaşım olsa da şimdi bir şeyim değil. Zaten arkdaş dediysem de hiçbir zaman çok samimi olmadık aynı gruptandık sadece."

Ebru Emre'nin az çok ne söyleyeceğini anladığı gibi kıskançlık damarlarında bir zehir gibi dolaştı ve bir hışımla ayağa kalktı gözleri dolu dolu hamilelikle birlikte zaten duygusallığı iyice artmıştı.

"O kız senin eski sevgilindi değil mi?"

"Otur Ebru."

"Sevgilindi o yüzden rahatsız oldun."

"Hayır sevgilim değildi otur anlatacağım."

Daha önce Ersin'i anlatırken Emre ne hissetmişti şimdi daha iyi anlıyordu Ebru bu berbat bir durumdu. Aşık olduğu, kocası olan adamın kimle ne yapmıştı tamam sormamıştı geçmişi onu ilgilendirmemişti ama şimdi dinleyecek oluşu zordu.

Oturdu tekarar yerine sağ gözünden düşen göz yaşını sildi hızla Emre derin bir nefes alıp verdi. Karısıyla oturup bunları konuşmak onunda hoşuna gitmiyordu ama bilmesi gerekiyordu Emre'de yalan dolan yoktu.

"O benim sevgilim olmadı sadece senden önce en son buraya geldiğim yaz takıldık bir süre."

"O ne demek? Sadece yatıp kalktınız öyle mi?"

Ebru tiksinircesine konuştu. Anlamıyordu bazı insanları yargılamıyordu tamam ama söz konusu kocası olunca sindirmesi zordu. Kendiside evlenmeden yanlış bir adama güvenmiş sorasında pişman olduğu bir birliktelik yaşamıştı tamam ama önüne her gelenle cinselliği basitleştirip yaşanılmasından hoşlanmıyordu.

"Ebru."

"Ne Ebru? Buğra'ya akıl veriyordun ama sende aynı şeyi yapmışsın."

"Ne?"

Emre gözlerini kocaman açtı şaşırmıştı. Buğra ve Melis çok ayrıydı onların ki çok daha başkaydı.

"Sende Damla'yla..."

Yüzünü buruşturup devam edemedi Ebru midesi kaldırmıyordu.

"Sen beni ne zannediyorsun ben kimseyle yatak arkadaşı olmadım."

"Sevgilim de değildi diyorsun."

İkiside ayağa kalkıp birbirine bağırdılar sonra sustular ve bir kaç saniye sessizlik oldu.

"Flört diyelim tamam mı?Sevgili kadar derin değil ama seks partneri gibi saçmada değil. Oturup bunu mu konuşacağız bu ne saçmalık."

"Kaka değil çiş diyorsun."

Ebru bile ağzından çıkan söze inanamazken Emre kaşlarını kaldı ve içinden gelen gülme isteğini zorlukla bastırdı. O naif kibar karısına ne olmuştu böyle şeyleri bugüne kadar ondan hiç duymamıştı. Neyse sonra bunu diline dolayacaktı şimdi yeri değildi.

"Öyle tam sevgili değildik ama bir Buğra Melis gibi de değildik tamam mı kapatalım şu kısmı."

"Neyse ne umrumda bile değil detay duymakta istemiyorum."

"Zaten detaya girmeyelim gerek yok sonuçta o geçmişten biri asıl konu şu ki ben ne kendim ne de senin onunla yan yana gelmemizi istemiyorum bu bana yakışmaz. Karımı geçmişimden birinin yanında tutacak değilim o yüzden söylemek istedim."

Ebru biraz daha yatışmış halde başını salladı. Geçmişe takılacak değildi evet duyunca kıskanmıştı evet Emre'yi şimdi daha iyi anlıyordu ve üstünde duracak değildi.

İkiside daha iyiydi şimdi Emre rahatlamıştı Ebru yatışmıştı.

"Ben zaten bir şey olduğunu anladım onun aklı belli ama hala sende."

"Boşver bir daha görmeyeceğiz ben çocuklarla ayrı görüşürüm derim onlarada aynı ortamda olmayız."

"İsabet olur zaten sevmedim ben arkadaşlarını çokta enerjimiz tutmadı."

Karısının kaşlarını çatarak söylediklerine gülümsedi Emre üstüne gitmedi hem sevmek zorunda da değildi

"Aşağı ineceğim geliyor musun?"

"Birazdan gelirim."

Emre ayaklandı odadan çıkacağı sıra Ebru'da kalktı ve kocasının kolunu tutunca Emre durdu arkasını döndü denizleri andıran gözlerden karısının bir şey diyecek oluşunu gördü.

"Bir şey diyeceğim."

"Dinliyorum."

"Sabah denizde olan şey için özür dilerim vallahi birden ağzımdan çıktı yoksa kocama kalkıp onunla alakalı bir şey diyecek değilim."

Emre burnundan derin bir nefes aldı şişen göğsüne baktı Ebru onun bu konuda çok zorlandığını biliyordu. Ersin öyle böyle biri değildi ve ondan bahsetmiş olması çok kötü olmuştu.

"Bunu konuşmak istemiyorum."

"Ama konuşmalıyız bana tavır alıyorsun."

"Sadece yatışmaya çalışıyorum."

"Emre bende seni anlayışla karşıladım bunları aramıza sokmasak."

"Aynı şey mi Ebru."

Tamam değildi ama Ebru da isteyerek söylememişti sabahtan beri Emre tavır takınmıştı üzülüyordu.

"İyi on gün küs kalalım tamam Emre."

"Ben küs değilim."

"Tavır takın o zaman."

Ebru kocasını bırakıp banyoya yürüdü kapıyı çarpmasıyla Emre'de odadan sinirle çıktı aşağıya inip bahçeye çıktı.

"Oğlum erken gelmişsiniz bizde babanla akşam üstü gidelim denize dedik azıcık siz yalnız kalın demiş..."

Yare'nın lafı ağzında yarim kaldı çünkü Emre zaten bir yandan yürüyordu annesini duymadığı görmediği balıklama havuza atlayıp hızlı hızlı yüzmesinden belli oldu.

"Ayyh Güney bir şey olmuş. Kavga mı ettiler acaba tüh."

"Dur hayatım hemen telaşlanma ayrıca karı koca onlar olabilir."

"Öyle ama gelinimiz hamile ekstra hassas olur dur ben bir Ebru nerede bakayım."

"Yaren dur dedim."

"Duramam Güney."

Yaren havuzda yüzen oğluna bir bakış atıp evden içeriye girip seslendi yatak odasına doğru ilerledi.

"Ebru kızım."

Kapıyı tıklatıp bekledi ses gelmeyince usulca açtı.

"Yavrum içeride misin geliyorum."

Yine ses gelmedi Yaren içeriye girdi banyodan gelen su sesiyle gelininin burada olduğunu anladı ve onun çıkmasını beklemek için odadan çıkmaya karar verdiği sıra banyonun kapısı açıldı içeriden Ebru üstüne sardığı havlusu ıslak gözleri ve akan burnunu çeken bir halde çıktı çıktığı gibi karşısıda Yaren annesini görünce şaşırdı havlulu halinden utandı.

"Yaren anne."

Üstünde havlu olmasına rağmen çıplakmış gibi kırpıdandı utandı.

"Pardon kızım bende banyoda olduğunu anladım çıkıyordum."

Yaren cümlesini bitirip sevgi dolu bakışlarla gelinine baktı ancak gördüğü şeyden hiç mutlu olmadı.

"Ebru kızım sen niye ağladın? Ahh ben çıkayım da sen üstünü giyin konuşalım olur mu?"

Ebru kadının ilgisi karşısında daha da duygusallaşıp başını salladı Yaren yanına yaklaştı ve kızı gibi sevdiği gelininin yanağını okşadı. Ne olmuştu çocukların arasında bilmiyordu ama Ebru ağlayıp üzülünce canından can gidiyordu. Üstelik hamileydi üzülmek ona iyi gelmezdi.

"Ağlama yavrum yüreğim parçalanıyor seni böyle görünce."

"Afedersin Yaren anne böyle karşında ağlıyorum."

"O ne demek öyle rahat ol çocuğum ben üzülmene dayanamıyorum gel bakayım sen şöyle benim kollarıma."

Ebru hiç düşünmeden kendisine tanıştıklarından beri öz anne gibi olan kadına sıkıca sarıldı ve duyguları boşalmış halde ağlayarak bir şeyler söylemeye başladı Yaren ise sadece dinledi kızının sırtını okşadı.

"Bilerek söylemedim ama sabahtan beri soğuk davranıyor özür diliyorum oralı olmuyor. İnsan hiç mi yanlışlıkla bir şey söyleyemez anne. Hiç böyle yapmazdı resmen kendimi soğukta kalmış gibi hissediyorum."

"Ahh yavrum ağlama kuzum bebeğinde üzülecek gel otur bir şöyle. Nazar mı değiyor size anlamadım."

Ebru elini tutan kadının yönlendirmesiyle yatağın üstüne oturdu gözlerini silsede yenileri bir bir aktı. Öyle masum öyle korunası duruyordu ki Yaren kendi oğluna kızdı içinden. Ne olursa olsun bu kızı bu kadar nasıl üzerdi.

"Sen ne kadar anlatmak istersen ben o kadarını dinlerdim yavrum."

Ebru kızaran ıslak gözlerini Yaren'e çevirdi ve içindeki Emre'nin bu haline alışık olmayan üzülen o yanı konuşmaya başladı.

"Tamam söylemem gereken bir şeyi söyledim ama bilerek değil birden çıktı ağzımdan pişman oldum özür diledim yok kabul etmiyor. Anne Emre hiç böyle zor olmamıştı ve ben ne yapacağımı bilmiyorum."

Yaren kendisine ilk kez sadece anne diyen önüne ismini eklemeden konuşan gelininin ellerini tutup anlayışla gülümsedi. O da geçmişti bu yollardan Güney kendisiyle konuşmadığında neler hissederdi biliyordu.

Emre ve Ebru evet zorlu yollardan geçmişti ama evlilikleri içindeki ilk ciddi tepki buydu ve aşık kalbi Ebru'yu panikletmişti.

Sormadı Yaren... Ne söyledin Emre'ye neye kızdı demedi gerek yoktu Ebru anlatmadıysa deşmenin alemi yoktu.

Dudaklarını araladı yavrusuna bir şeyler söyleyecekti ki kapının aniden açılmasıyla ikiside boş bulunup sıçradılar ve kimin geldiğine baktıklarında Emre karşılarında dikilmiş doğrudan Ebru'ya bakıyordu.

"Oğlum sen..."

"Anne bize müsaade et."

"Emre biz konuşuyorduk kızımla."

"Anne lütfen."

Ebru konuşurken dahi sadece kendisine bakan kocasının bakışlarından bir anlam çıkaramasa da o gözler kızgın değildi bir başka bakıyordu.

"Yavrum ben gideyim şimdi sende üstünü falan giyin birlikte anne kız uzun uzun konuşuruz tamam mı güzel gelinim."

"Tamam anne."

Yaren bir kez daha kendisine sadece anne diyen kıza baktı başına sevgi dolu bir öpücük kondurdu ve kale gibi dikilmiş olan oğluna doğru kaşları çatık yürüdü ama Emre sadece karısına baktığı için annesini görmedi bile.

Yaren'in odan çıkmasıyla Ebru ayaklandı üstünü giyinmek üzere dolabına giderken Emre'ye bakmasa da onun yavaş adımlarla kendisine doğru geldiğini anladı.

Emre karısının annesiyle olan tüm konuşmalarını en başından duymuştu. Atladığı havuzdan çıkıp duş almak üzere odasına tekrar çıktığı esnada tam yatak odasının kapısını açacakken içeriden gelen konuşmaları duyup beklemişti.

Şimdi bir avcı gibi karısına yaklaştı Ebru dolaptan iç çamaşırlarını ve kırmızı bir elbisesini almıştı ki aniden kolundan tutulup önce çevrilmesi sonra da bedeninin Emre'nin bedenine çarpmasıyla küçük bir çığlık attı.

Göz göze geldiler bir çift şaşkın kırgın üzgün mavilik harlanmış yeşillerle çarpıştı.

"Ne yapıyorsun?"

Emre karısının sitemli sorusuna cevap vermek yerine başını yana eğdi ve onun dolgun dudaklarını kendi dudakları arasına alıp sert derin bir öpüşle öpmeye başladı.

"Imm... Bı...Bırak... ıhh."

Ebru kocasının kollarında çırpınıp dudaklarını adeta yiyen Emre'nin öpüşünden kaçıp konuşmaya çalışsa da Emre onun açılan ağzını fırsat bilip dilini emdi ve Ebru aniden gelen atakla kalakaldı.

Ne kadar Emre öptü Ebru debelendi bilinmez Emre sonunda nefeslenmeleri için bıraktı.

"Sen... Ne yapıyorsun ya?"

Nefes nefese kızgın halde konuştu Ebru yetmedi kocasının sıkıca tuttuğu bedeni arasında sıkışan kollarını zar zor hareket ettirip Emre'nin beline doğru vurdu.

"Karımı öpüyorum."

"Şimdi mi aklına geldi karın olduğum."

"Yok hiç aklımda çıkmıyor."

Ebru gözlerini devirdi Emre onun bu haline gülümsedi ve Ebru'nun öpülmekten kızaran dudakları ağzının çevresine baktı.

"Ne bakıyorsun öyle sırıtarak."

"Karımın güzelliğine bakıyorum."

Cevap vermedi Ebru daha dakikalar önce kendisine soğuk davranan adama ne olmuştu. O kadar özür dilerken yüzüne bakmayan Emre şimdi neredeydi.

"Üstümü giyineceğim bırak beni."

"Tabi."

Emre kollarını çekti Ebru az önce yere düşürdüğü elbiseleri eline almak için eğileceği sıra Emre önce davrandı ve kıyafetleri alıp yatağın üstüne attı.

"Emre!"

Kızmıştı Ebru kocası ne yapamaya çalışıyordu anlamadı ve kaşlarını çattı. Havlusunu düzeltip yanından geçti ama daha bir adım atmıştı ki bu kezde üzerindeki havlu Emre tarafından çekilip çıplak bırakıldığı gibi saniyeler içinde kocasının kucağında buldu kendini.

"Ya ne yapıyorsun sen delirdin mi bırak beni."

İnmek için çırpınsa da Emre iki adımda yatağın üstüne bıraktı karısını üstüne uzandı kendisine sinirle bakan gözlerin içine aşkla bakıp fısıldadı.

"Özür dilerim... Evet kızdım hatta benimle evliyken bana aşıkken o adamla ilgili ufacık bir şeyi dile getiriyor olmana delirdim ve kırıldım ama senin ağlamana kıyamam... Şu güzel gözlerinden akan yaşlara kıyamam ben Ebru."

Ebru üstündeki kocasının kendine çok yakın olan yüzüne baktı ve içini çekip elini kaldırıp Emre'nin uçları yeni çıkmış sakallı yanağına dokundu.

"Barışman için illa ağlamam mı gerekiyor. Tüm gün benimle konuşman için bekledim yüzüme bakmadın."

"Çünkü senin ağzından özellikle o adama dair bir şey duymak istemiyorum."

"Sanki bilerek söyledim."

Sessizlik oldu aralarında bir kaç saniye ve Emre gülümsedi karısının dudakları üstüne ufak bir öpücük kondurdu.

"Barıştık mı?"

"Hayır." Dedi Ebru küskün bakışları ses tonuyla nazlanarak Emre daha da iştahla güldü karısının ıslak saçlarını okşadı.

"Karıma masaj yapayım mı azıcık yumuşar belki."

"İstemiyorum. Ayrıca kalk üstümden eziyorsun beni ve mayonda ıslak rahatsız oldum."

Tavırlı konuşan karısına baktıkça onu öpme isteği daha da kabarıyordu Emre'nin ve aklına gelen müziplikle bir anda Ebru'nun üstünden kalktı Ebru hızına yetişemeden kocasının mayosunu çıkarıp üstüne tekrar uzamasıyla şaşkın halde kaldı.

"Emre delirdin mi sen?"

"Mayonu ıslaklığından rahatsız oldun bende çıkardım bebeğim."

"Üfff."

Ebru üstündeki adamı itmeye uğraşsa da pek başarılı olmadığı gibi Emre sıkıca tuttu karısını ve yatakta dönüp onu üstüne aldı.

"Ne üf püf?

"Ne oluyor ya istemiyorum bırak."

"Emin misin güzelim?"

"Seninle şu yaşananların üstüne sevişecek değilim."

❗❗❗❗❗❗
Ebru kalktı ama Emre hızlı davrandı karısının belinin iki yanından tutup karnının üstüne tekrar oturttu.

"Bir kontrol yapalım mı?"

"Ne kontrolü? Emre bırak allah aşkına."

Emre üstünde bacaklarını iki yana açmış oturan karısına uzandığı yerden baktı ve nefesi kesildi yine. Karısının nemli saçları dolgun göğüslerine süzülmüş çıkık karnı pürüzsüz bacakları fena halde hormonlarını şaha kaldırmıştı ki Ebru da zaten o hareketlenmeyi poposundaki temastan anlıyordu.

"Çek şunu."

"O şey kontrol edecek ama seni."

"Manyak konuşmaların başladı yine."

"Sana özel güzelim."

Emre cümlesini bitirdi ve bir eliyle Ebru'nun belini sararken diğeriyle kendi sertliğini kavradı ve karısının kadınlığına sürttü Ebru temastan etkilense de önce belli etmedi Emre'den gözlerini hiç ayırmadı ancak ıslanan kadınlığı kendini ele verince güldü Emre.

"Yaa evet hiç istemiyorsun belli."

"Bir kere o şeyden..."

"Neyden karıcım neyden."

Ebru dudaklarını araladı cevap veremeden içine giren sertlikle inledi ve gözlerini kapattı.

"Nasıl aşkım hala istemiyor musun?"

"Sus Emre."

"Durayım mı?"

"Durda gör gününü."

❗❗❗
Karısından aldığı cevapla kahkaha atan Emre hızlandı ve bedenlerini aşkla tutkuyla bir kez daha birleştirdi ve dakikalar sonra birlikte yuvarlandıkları uçurum sonrası Ebru kocasına sıkıca sarıldı Emre'nin yatıştırıcı okşamaları arasında gözlerini kapatıp uykunun kollarına çekilirken kulağına dolan "seni seviyorum." Sözleriyle gülümsedi huzurla uyudu...

***
EYMEN & MİRAY

Aşk nasılda güzeldi sevdiğinin gözlerinde. Nasılda iyi hissettiriyordu bir çift gözden yayılan sevgi parıltıları.

Şu an Dünya dursa ve hep böyle kalsak diye içinden geçirip kokusuna doyamadığı adama daha sıkı sarıldı Miray başını sevdası, kocası, aşkı olan adamın boyun girintisine yaslayıp hiç saklamadan derin derin çekti buruna dolan kokuyu dudaklarını oynatıp sıcacık teni öptü.

"Aşkım..."

Kulağına dolan tok kısık sesle gülümsedi bir kez daha öptü bu kez daha ıslak daha da içine çekerek ve kocasının belinde olan ellerinin tutuşu daha da sıklaştı yutkunduğunu duydu ve ardından Eymen bir kez daha bu kez kulağına yaklaşıp fısıldadı.

"Çok zorlama istersen beni yoksa seni sırtıma attığım gibi burdan doğruca eve gideriz ve yalvarsanda sabaha kadar rahat durmam."

Eymen serseri halde konuşurken kadınının dudaklarından kaçan kıkırdamayla gülümsedi bedenini onun ufak bedenine daha da yasladı başını yan çevirip yanağından öptü.

"Yapamazsın."

"Kim demiş."

Ayakta dans eden çift dışarıdan bakıldığında öyle tatlı öyle aşk enerjisi yayıyorlardı ki bakışlar üzerlerindeydi.

"Eymen Karaaslan'ın o sarsılmaz iş adamı hali demiş."

"Öyle mi Eymen Karaaslan'ın biricik eşi."

"Hımm... Kendileri şey biraz gittiğimiz her yerde tanınıyorda şimdi o kimseye malzeme verecek şeyler yapmaz. Imm ama ev hali başka tabi evde özellikle karısının yanında çok fena biri oluyor."

Eymen başını kaldırıp gözlerinin içine bakan deli divanesi olduğu elâlara içtenlikle güldü Miray'ın yüreğini hareketlendiren göz kırpmasını sunup karısının alnından öptü.

Bu kadın nefesiydi ve şimdi birde karnında ikisinden bir parça taşıyordu ya Eymen için dünya öyle güzeldi ki nefes aldıkça sanki içinde çiçekler açıyordu.

Bu akşam işten geldiği gibi karısını alıp yemeğe getirmişti. Şık güzel bir restoranda sakin şarkıları seslendiren güzel duru bir sesin sahibi solistin ortama yaydığı güzel anların arasında yemeklerini yemiş bolca aşk dolu romantik sözler bakışmalar ara ara el ele tutuşmayla ilerleyip dans etmek üzere ayağa kalkmışlardı.

Bedenleri ahenk içinde müzikle sallanırken ara ara duygysallaşmış ara ara da şimdi olduğu gibi şakalaşmışlardı. Eymen bu gece yine karısının güzelliğine ayrıca vurulmuştu.

Kocasının yemek sürprizine bir saatte hazırlanan Miray öyle göz alıcı olmuştu ki güzel bir kadın olmanın avantajına biraz makyaj ve güzel bir elbiseyle Eymen in başını döndürecek hale gelmişti.

Üstündeki siyah kısa elbisesi bedeninin kıvrımlarını sarmış Eymen kıskansa da Miray ondan öne davranıp kıskanç bakışlarıyla karşılaşmış ve açılacak olan ağzına elini bastırıp "sakın ağzını açma bir saatte ne seçeyim anca oldu üstüme maşallah hemen kilo almaya başladım yani bebek durmuyor belli beni baya baya tulumba tatlısı yapacak." Deyip Eymen'i kahkahalara boğmuştu.

Eymen'e göre yoktu öyle bir şey Miray zaten normalde de kalorisi yüksek ve sağlıksız yiyecekler tüketmezdi ama karısı bir buçuk kilo aldığını söylüyordu. Haftaya yine kontrole gideceklerdi orada daha net belli olurdu.

Şimdi kollarındaki kadın tatlı tatlı bakarken gerçekten onu alıp evlerine yuvalarına gitmek istiyordu.

"Eve gidelim mi sevgilim?"

"Olur gidelim."

"Tamam masaya dönelim hesabı ödeyeyim."

Gülümsedi Miray kocasının elini tutup masaya döndüler çantasına telefonunu koyarken Eymen hesabı istedi.

"Hadi küçüğüm gidelim."

Hesabın ödenmesiyle kalktılar el ele mekandan çıkarken kendilerini uğurlayan görevlilere gülümseyip teşekkür ettiler ve Eymen yeni aldığı arabasını getiren görevliden anahtarı alırken Miray kıkırdayarak kocasının açtığı kapıdan içeri girip oturdu.

"Hayırdır neye gülüyorsun kıkır kıkır."

Eymen kemerini takıp arabayı hareket ettirmeden karısına dönüp izledi onun gülmesini çok seviyordu.

"Arabana nasıl hayran hayran bakıyorsun öyle kocacım kıskanırım bak."

"Zaten kısaknmadığın bir arabam kaldı şaşırmam yaparsan."

Miray'ın yüzünden gülüşü silinip dudakları büzüldü küskün bir bakış attı kocasına.

"Aşk olsun ne zamandır kıskançlık yapıyor muyum? Bir kere eskisi gibi değilim dikkat ediyorum."

Eymen kaşlarını kaldırıp güldü. Tamam eskisi kadar değildi evet Miray bu konuda baya değişiyordu ama azıcık unutkanlık vardı karısında galiba.

"Sevgilim bu sabahki olayı unuttun galiba."

"Ama hayır ya onda şey yapmadım ki."

Hemen kendini savunmaya geçen kadınına hayran hayran bakıp güldü Eymen.

"Ya tabi."

"Ama şuan iftira atıyorsun."

"Ben mi yapıyorum meleğim. Kıza nasıl baktıysan artık kız bana abi dedi."

"Öyle diyecek tabi abisi yaşında adamsın. Ayrıca o beni önce fark etmedi bir güzel ağzının suyunu akıttı sana. Ohh olsun az bile yaptım parmağında alyans var illa yanında karın olması gerekmez. Ortalık evli adamlara bakan kadınlarla doldu dünyanın çivisi çıktı."

"Tamam yavrum sakin ol olayı şuan yaşamıyoruz."

"Hatırlatıp canımı sıktın."

Miray önüne dönüp oflarken Eymen gülerek başını sağa sola salladı ve arabasını harket ettirdi.

Sabah Miray markete gideceğini söyleyince karısıyla beraber işe gitmeden uğramış kasaya geldiklerinde Miray son bir şey daha alacağını hatırlayıp reyona dorğu giderken Eymen'de kasaya yönelmişti. Yarın akşam aileleri yemeğe gelecekti ve aslında dün yardımcıları alışverişi yapmış Miray yemek listesini belirlemişti ama akşam Ekin arayıp yengesinden Miray'ın tarifi kendisine ait olan pastadan isteyince Miray malzeme almak için marketin yolunu tutmuştu.

Öyle her şeyi yardımcısına söylemezdi arada gidip kendisi de alışveriş yapmayı seviyordu. Pastayı erkenden yapacak bir gün dolapta bekletip daha da lezzetlendirecekti.

Buraya kadar sorun yoktu. Elinde aldıklarıyla kasaya geldiğinde gördükleriyle siniri tepesine çıkmıştı ve o an karar vermişti Eymen'in üstünde takım elbise varken markete falan getirmeyecekti kocası böyle daha da dikkat çekiyordu.

Kasadaki kızın Eymen'e olan beğeni dolu bakışları ilgili konuşmasıyla Eymen ilgilenmeyip cüzdanını çıkarırken Miray kocasının yanına gelip elindekileri kasaya bırakarak kocasının koluna girip bakışları kızın gözlerinde ayağını denk al dercesine bakıp "kocacım başka alacak bir şeyim yok." Demişti.

Eymen başını çevirip karısına baktığında onun kızı uyaran sert bakışlarını görüp gülmemek için kendini zor tutarken genç kız utanarak bakışlarını kaçırıp ücretin miktarını sonuna taktığı abi sözcüğüyle söylemişti.

Şimdi o olayı hatırlamışlardı ve Miray'ın canı sıkılmıştı. Kocasının şu yakışıklı yüzü etkiliyici fiziği ne olacaktı hiç bilmiyordu.

Evin önüne geldiklerinde Eymen koşumlarına selam verip karısıyla evlerinin yolunu tuttu ve içeriye giren Miray hemen topuklu ayakkabılarını çıkardı.

"Ayy rahatladım ya."

"Bu kadar rahatsızsan giyme sevgilim."

"Zaten bir iki aya giymem aşkım."

Yukarıya odalarına çıktılar Miray duş almak isteyince Eymen doğruca giyinme odasına gidip üstünü çıkardı ve rahatlamış halde mutfağa indi kendisiyle karısına bitki çayı yapmak üzere su ısıtıcısıba bastı şu ısınana Kadar telefonunu eline alıp Ege'yi aradı.

Birkaç gündür Ege keyifsizdi. Kaç kez sormuş ama konuşmak istemiyorum abi cevabından başka bir şey öğrenememişti. Belliki Ege ve Buse arasında bir şeyler vardı ve kardeşi mutsuzdu.

Telefonu efendim diye açan Ege ve arkadan gelen "kim o Eymen abim mi? Bana ver önce ben konuşayım." Diyen Ekini'in sesini duyunca kocaman gülümsedi. Ekin' E olan bağlılığı çok başkaydı hayatlarına sonradan katılan kardeşine adeta bir baba gibi kol kanat geriyordu.

Biraz hışırtı Ege'nin oflamaları sonucunda arkadan annesinin "kızım abini rahat bırak" uyarısını galibi "alo abi" diyen meleği olunca bir kez daha gülümsedi gözlerinin içi parladı Eymen'in.

"Ekin abicim nasılsın meleğim?"

"İyi değilim."

Ekin Eymen abisiyle nazlı ses tonuyla konuşurken televizyon izleyen Mustafa başını çevirip kızına baktı ve güldü. Küçük hanım Karaaslan erkelerini etrafında resmen pervane yapıyordu.

"Neden iyi değilsin ne oldu bir tanem."

"Miray ablamdan bana pasta yapmasını istediğim için annem çok kızdı."

Leyla şaşkınlıkla bir kocasına bir kızına baktı. Ekin biraz abartıyordu sadece kızına Miray'ın hamile olduğunu bu yüzden onu ekstra yormamalarını anlatmış Ekin ısrar esince ufacık kızmıştı çok falan değildi.

"Annem çok kızar mı Ekin? Sen biraz yanlış anlıyor olabilir misin?"

"Kızdı işte Ege abimde böyle dedi. Bir küçük pasta çok mu yorar Miray ablamı abi. Eğer yoruyorsa özür dilerim ben hamileyken insan nasıl oluyor bilmiyorum ki."

Elinin tatlı naif konuşmasıyla Eymen yine mest olmuştu. Ah bu küçük melek kalbini çalmasını iyi biliyordu. Kesinlikle annesinin kopyasıydı hatta ondan bile daha nazik naifti. Ekin büyüdüğünde biraz daha sert bir duruşu olsun herkes gibi Eymen'de istiyordu çünkü ne yazıkki hayatta üzülecek olaylarda yaşanıyordu.

Eymen bir süre kardeşiyle sohbet etti karısının sürecinden çocuğun anlayacağı dilde anlattı ve en sonunda neşesi yerine gelen Ekin kıkırdayarak "Bende büyüyünce anne olacağım sonra karnım kocaman olacak ama tabi öncesinde dr evleneceğim kocaman kabarık gelinlik giymek istiyorum abi." Dediği givi ortalık karışmıştı.

Eymen çocuğun hayaline bir şey demeyip gülümserken daha şimdiden kardeşini kıskanan Ege hop deyip yerinden kalktığı gibi telefonu Ekinin kulağından çekip aldı şaşkınlıkla bakan Ekin babasına mas mavi gözlerini çevirdi müdahale etmesini bekledi ama Mustafa kaşları çatık halde kızına kucağına oturmasını işaret etti.

Baba kız acil konuşmalıydı Mısranın nefesi tıkanmıştı. Ne demekti şimdiden evlilik anne olma lafları. Ahh onun kızı hep küçüğü kalsa ne olurdu. Onu paylaşmak öyle kolay değildi.

Tamam bir kardeşi Azat'ın Azra'yı kıskandığı kadar olmasa da Mustafa da aşırı düşkün olduğu kızını kıskanan bir babaydı.

"Yemin ediyorum sen yüz veriyorsun aferin abi bir de gülüyorsun yani. Yarın öbür gün bu kız büyüyüp bir dallama..."

"Ege!!"

Ege kendini kaptırmış abisiyle konuşurken ağzından çıkan söze annesi tarafından anında uyarı gelince göz ucuyla Ekine baktı neyseki duymamıştı ciltlenbiği babasıyla usul usul bir şey konuşuyorlardı. Elini kaldırıp annesine mahçup halde "pardon anne" dedi ve doğruca terastan bahçeye geçti bir yandan da abisiyle konuşmaya devam etti.

"Ne diyordum abi."

Eymen kaynayan suyu alıp çayı hazırlarken bir yandan da konuşmaya devam etti.

"Dallama diyordun."

"Heh işte yarın birgün bu kız bir dallamayı karşımıza getirirse görürüm senin bu gülen hallerini. Yüz verme diyorum abi vallah zaten nazından öldürüyor iyice bu konularda da bizim bam telimizle oynayacak."

Eymen'in kaşları hafiften çatıldı yani Ege gibi değildi daha anlayışlıydı ama yinede yüreğinde bir kıpırtı olduğu sıra Miray başında sarılı havlusu üstünde mini saten şort askılısıyla mutfağa girdi ve telefonla konuşan kocasıyla göz göze geldi ona gülümserken Eymen de karısına gülümsedi ve üstünü tarayan bakışları gördükleriyle bir hayli mutlu oldu.

"Ben alıyorum."

Kupa bardakları alan karısına başını salladı Eymen peşinden çıktı yürüdü salonda bahçeye bakan büyük camın önündeki koltuğa yan yana oturdular Miray bardakları önlerindeki sehpaya bıraktı ve kolunu açan adamına gülümseyip göğsüne sokuldu hemen bacaklarını da kalçasının altına aldı ve Eymen'in telefon konuşmasının bitmesini bekledi.

"Ege sen bırak şimdi Ekin'i abim de söyle bana kaç gündür senin neyin var?"

Ege annesiyle babasının yanında konuşamayacağından kalkıp odasının yolunu tuttu bu esnada Miray başını kaldırıp sessizce kocasına "ne oldu ki Ege iyi mi?" Diye sordu Eymen'de bilmiyorum dercesine dudaklarını büzdü.

"Abi..."

Ege yatağının üstüne oturup sıkıntıyla iç çekti. Günlerdir ruh givi dolanıyordu ve canı çok yanıyordu.

"Söyle aslanım?"

"Abi ben beceremiyorum anlamıyorum galiba bu işlerden onu çok seviyorum ama yapamıyorum işte çok mu kurallarım var benim sen söyle?"

Eymen sorunun Buse olduğunu zaten tahmin etmişti şimdi kardeşinden de duyuyordu. Karısının yanağını elinin tersiyle okşadı Miray gözleri kapalı onun göğsünde yatarken kocasını dinledi.

"Ne demek beceremiyorum oğlum sizin aranız mi açık?"

"Açık olsa iyi sanırım ayrıldık."

"Sanırım ne demek Ege ne diyorsun sen neler oldu?"

Ege derin bir nefes alıp vererek yeğenini kutlama gününde Buse'yle olanları anlattı.

"Eh be Ege ne diye kıza çatıyorsun hem Buse ya bizim küçük çillimiz O hep böyle espiriler yapar oğlum kız haklı tabi az bile demiş hem kaç gündür o aramıyor diye sen niye aramıyorsun?"

"Utanıyorum abi vallahi yüzüm yok. Sevgili olayını beceremedim gitti. Biraz zaten zıtız biliyorsun ama ben onun o hallerini de seviyorum sadece bazen saçmalıyorum işte. Çok pişmanım çok özledim ama aramaya yüzüm yok."

"Kendine gel Ege ve hemen sevdiğin kızı ara karşına al ve açıkça konuş özürünü dile."

"Ben mi?"

"Yok ben Ege?"

"Sen mi konuşacaksın abi yok Buse sevmez öyle şeyi bende istemem benim adıma konuşma."

Eymen kendini tutamayıp kardeşinin şapşal haline güldü.

"Ege aşk başına vurdu abim ben tabi konuşmayacağım önce her zaman sen konuşmalısın."

"He tamam abi bende öyle düşündüm."

Eymen kardeşiyle bir süre daha konuştu aslında Ege mert delikanlı adamdı ama sevgili hallerinde biraz düz mantıktaydı ve Eymen ona biraz öğüt verip azcıkta taktik verirken Miray kalkıp kocasına kaşlarını kaldırarak baktı.

Eymen karısının bak sen bakışlarına gülümseyip burnunun ucunu parmakları arasında sıkıştırdı.

"Tamam mı Ege."

"Tamam abi tamam vallahi zor işler."

"Koçum kasma kendini sevdiğin kadına karşı rahat ol."

"Tamam ya ne özelim kaldı ne bir şeyim ben böyle şeyleri sevmem."

"Hadi Ege hadi abinim ben senin tabi bana anlatacaksın. Şimdi kapat telefonu ve biraz soluklan bir balkona çık hava al sonra Buse'yi ara ve onu almaya git kızdan özür dile gönlünü al yoksa benim tanıdığım Buse iki gün daha aramazsın seni daha affetmez."

"Tamam abi söyleme böyle şeyler ben eşekliğimin farkındayım."

Eymen gülerek birkaç şey daha söyledikten sonra telefonu kapattığı gibi karısının uzattığı bardağı aldı ılık bitki çaylarını yudumladılar.

"Ege ve Buse'nin arası mı bozukmuş bak sen küçük çilliye bize hiç söylemedi."

"Güzelim demek özeli kendine kalsın istemiş."

"Ama Ege resmen eşeklik yapmış kıza."

"Öyle."

"Ayy arasam mı Buse'yi."

"Dur aşkım onlar konuşsun önce."

"Ama yarın konuşacağım Buse'yle. Canım ya o şimdi belli etmemeye çalışsa da içten içe ne kadar üzgündür."

"Tamam konuşursun sonra."

Miray başını salladı Eymen karısının aklının yarına kadar Buse'de olacağını iyi biliyordu.

Ellerindeki bardağı alıp sehpaya bıraktı Eymen ve Miray'ın gülümsemesi arasıda karısını kucağına çekip yan şekilde yarı uzandırdı ve bir koluyla sırtından tutarken diğer eliyle karısının karnını açıp okşamaya başladı.

"Kızım nasıl annesi keyfi yerinde mi?"

"Kızım mı? Buda nereden çıktı Eymen?"

"Bilmem iki gündür böyle hissediyorum güzelim."

Eğilip Miray'ın düz olan karnını öptü. Bazen hala inanamıyordu bebeği onlara mucize gibi gelmişti.

"Kız olsun istediğin için olabilir mi?"

"Bilmem olabilir. Senin gibi ela gözlü minik Miray istiyorum."

Miray kocaman gülümseyip içini çekti kocasına sırıl sıklam aşıktı ve bu sözler tabi hoşuna gidiyordu. Eymen başını kaldırdı karısının güzel bakışlarından anında etkilenip yaklaştı ve Miray'ın ufak burnunu öptü alınlarını birbirine yasladı.

"Sana olan aşkım çok büyük Miray... Bazen patlayacak gibi oluyor kalbim."

"Benim de sana olan aşkım öyle."

"Miray."

"Efendim."

"Çok başka seviyorum ben seni."

"Bende seni sevgilim yanımdayken bile seni özlüyorum ve kafayı yedim ben galiba dediğim çok oluyor."

Eymen keyifle güldü ve dudaklarına kapanan küçük dolgun dudakları m
Öpüşüne bıraktı kendini kontrol tamamen Miray'ın oldu kocasının kucağında döndü ve bacaklarını belinin iki yanına bırakıp Eymen'in yanaklarını avuçları arasında tutarak kocasını doya doya öptü kokladı sarıldı...

***
Koltukta başlayan sevişmeleri sabaha karşı yatakta son bulmuştu. Çıplak bedenleri sarmaş dolaş halde uyuya kaldıklarında Miray kocasının sırtına yaptığı ufak masajlarla derin bir uykuya daldı.

Sabah omzuna ordan sırtına konan ıslak öpücüklerden huylanıp mırıldandı Eymen diye sarıldığı yastığa daha sıkı sarıldı ama o ıslak öpücükler bu kez beline poposuna ve bacaklarına doğru inince gözlerini açtı.

"Eymen."

Bacak içini emen kocasına inceleyerek seslendi ve dudaklar çekildi teninden sonra hareketlendi yatak ve arkasından sarılan bedenle gülümseyip yeniden kapattı gözlerini Miray.

"Birleri rahat durmuyor gece yetmedi mi?"

Eymen karısının yumuşacık teninden ayrılamıyordu. Koltuk altından kolunu uzatıp Miray'ın dolgun büyük göğüslerinin alt sınır çizgisinde durdu ve ensesini öpüp cevap verdi.

"O birileri doymuyor karısına."

"Bak sen."

Miray göğsüne tırmanan elle derin bir nefes aldı ve göğsünü okşayan ucunu parmakları arasında ezen kocasıyla inledi ve bedenini çevirip Eymen'le göz göze geldi kocasının giyinik olduğunu fark etti.

"Sen ne zaman giyindin? Saat kaç?"

"Ben çoktan kalkıp duşumu aldım güzelim saat on bire geliyor."

"Ne?"

Miray panikle doğruldu üstündeki örtü karnına kadar sıyrıldı ve bu hali Eymen'in hoşuna gitsede hamile karısını durdurdu hemen.

"Güzelim yavaş bebeğimiz var dikkat et."

"Bu saate kadar niye unuttun beni. Akşama hazırlık yapılacak."

"Küçüğüm sakin ol akşam yemeğine dünya vakit var."

"Ama anca yani iki saatte kahvaltı edersin sen şimdi."

Eymen örtüyü üstüne çekmiş saçlarını düzelterek konulan karısına yandan bir bakış attı ve Miray kıkırdadı.

"Tamam ya ben iki saat kahvaltı yaparım."

"E yani benim nerede görülmüş iki saatte yemek yediğim."

"Doğru siz ailecek iki dakikada sil süpür olarak çalışıyorsunuz."

Eymen geriye doğru yatıp güldü Miray kocasına yanaşıp yanağından öptü.

"Eymen."

"Hımm."

Kocasının adım adım yüzünün her bir yerini öpen Miray'la mayıştı Eymen şuan müthiş bir kıvamdaydı.

"Diyorum ki bugün kahvaltı senden olsun."

"Nasıl ben mi hazırlayayım? Yardımcımız hazırlamıştır bile güzelim."

"Hadi ya bugün gelecekti değil mi unuttum. İyi o zaman yarın senden olsun."

"Sanki hergün sen hazırlıyorsun güzelim."

"Sitem mi ediyorsun."

"Yok canım ne haddime."

Eymen gülerek karısının alnına bir öpücük kondurdu ve yataktan kalktığı gibi karısına takılarak onu deli eden sözleri söyledi.

"Hadi hadi ne yatıp duruyorsun akşam ailelerimiz gelecek sen hala burada yatma dersindesin. Ahh ahh annem görse oğluna nasıl gelin düşmüş kadın mahvolur."

"Eymen!!"

Miray yastığı kaptığı gibi kahkaha atarak odadan kaçan Eymen'e attı ama isabet ettiremedi çünkü Eymen hızla kapıyı arkasından çekti yastık kapıya çarpıp yere düşürdü.

"Laflara bak sonra pişman olup kıvranırsın ama ben diyeyim Eymen bey."

Gülerek yatağın içine tekrar girdi ve içi içine sığmaz halde kocasının yastığına sarıldı. Öyle mutlu öyle aşk doluydu ki Miray için hayat muhteşemdi...

***
Yeni bölümde görüşmek üzere oy vermeyi unutmayalım lütfen.

Continue Reading

You'll Also Like

Haz By 🍀

Romance

317K 4.4K 18
Çocukluktan beri Karan Avcıoğlu'na karşı hisleri olan Efsun Alakurt'un hikayesidir. Sevdiği adamla birlikte olduklarından sonra her şeyin farklı ola...
465K 8.5K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
883K 36.6K 11
Hansa Kozcu &Fatih Haznedar 🌹 BERDEL/AŞİRET KURGUSUDUR YALNIZ BİLDİĞİNİZ BERDEL HİKAYELERİNDEN DEĞİLDİR. ŞİDDET VE ZORLAMA TARZI ŞEYLER YOK [Başlama...
1.1M 49.2K 51
Ela'nın Siyah'ı...