Red Room || Steve Rogers

By nerwio

37K 2.4K 4.6K

Kırmızı odada yetişen tek karadul Natasha-.. Üzgünüm.. Natalia mıydı? Hayır, kesinlikle değildi. Alina Ivan... More

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~15~
~16~
~18~
~19~
~20~
~21~

~17~

1.1K 68 78
By nerwio

Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın. Iyi okumalar ♡♡.


/ 2 Eylül, 2010 /

Alina sıkıntıyla yanındaki kızıl kadına bakıp açık saçlarını karıştırdığında Natasha göz devirdi.

Natasha: Şöyle davranmayı kes. Buraya anlaşmayı kendimize göre çevirip herkesi ikna edebilecek hale getirmek için geldik, ceza almak için değil!

Alina: Birazdan gireceğimiz "bol insanlı" toplantı beni geriyor! Binlerce devlet adamı, hükümet ve gazeteci var! Hakim ve polisleri saymıyorum bile..

Alina dediklerinden sonra daha da streslendiğinde Natasha kızı kendine doğru çevirip tam renkli gözlerinin içine baktı.

Natasha: Benim yanımda sen varsın, senin yanında ben varım. Ayrıca arkamızda da Nick var. Bu işi halledeceğiz.. Tamam mı?

Alina: Ya halledemezsek?

Alina düşünceli bir şekilde kızıl saçlı kadının renkli gözlerinin içine bakarken Natasha kendinden emin bir şekilde gözlerini kaçırdı.

Natasha: Sen Nancy'den, Ivan'dan ve hatta Red Room'dan kurtulan bir Karadul'sun Alina! Kendini küçümsüyorsun..

Natasha hafifçe sırıtıp yeniden aynanın karşısına geçtiğinde Alina hafifçe güldü.

Alina: Sanırım bu konuda haklısın. Ne olursa olsun, kim olursa olsun bir şekilde üstesinden geliyoruz.

Natasha baktığı aynada gözlerini yavaşça kaydırıp Alina'ya döndüğünde Alina'nın az da olsa rahatlamış olduğunu görüp başıyla onu onayladı.

Ne olursa olsun, konu kim olursa olsun onlar hep bir şekilde işten sırılmayı başarmıştı ve tabii ki de bundan sonra da başaracaklardı.

Odada öylece boş konuşmalar ile geçen yaklaşık 10 dakika sonunda toplantı için asıl kocaman salona geçen Alina ve Natasha birkaç dakika farklı kişiler ile sohbet edip anlaşma konusunda kendi taraflarına çekmeye çalışırken az da olsa işe yarıyormuş gibi görünüyordu.

Toplantı da onlara karşı çıkan çok fazla kişi olacaktı ve kendilerini destekleyen en azından birkaç kişi olduklarını bilmek belki de onları biraz daha rahatlatabilirdi.

T'challa: Bayan Ivanova?

Alina konuştuğu kişiden gözlerini ayırıp yanına gelmiş olan siyahi adama döndüğünde hafifçe kaşlarını çattı. Bu adamı bir yerden tanıyordu...

T'challa: Ben Wakanda prensi T'challa.. pek çok yerde gözükmüyorum-

Alina: Ah! Tabii ki de hatırladım! Merhaba bay..-

T'challa: T'challa demeniz yeterli.

Alina: O zaman Alina da yeterli.

Alina adama nazikçe gülümseyip onun da gülümsemesine neden olduğunda Alina'nın az önce önünde sohbet ettiği adam kısa bir veda edip ikilinin yanından ayrıldı.

T'challa: Toplantı için gergin misiniz? Yani Natasha ve sen..?

Alina: Dürüst olmak gerekirse Natalia oldukça rahat gözüküyor ama ben sanırım ilk defa bu kadar gerginim.

Alina omuz silkip ellerini siyah pantolonun cebine sokarken T'challa kollarını göğsünde birleştirdi.

T'challa: Avengers'ı kişisel olarak gerçekten kutlarım. Yaptığınız çok büyük bir şeydi.. o robotlarla havada duran bir şehirde savaşmak ve kazanmak gerçekten takdir edilmeli.

Alina: Takdir edilmek yerine hapise tıkılmak üzereyiz. Bu biraz ironik oluyor.

Alina sinir bozukluğu ile gülüp mavi gözlerini yanında siyahi adama çevirdiğinde adam hafifçe güldükten sonra başıyla kızı onayladı. Dediği gerçekten doğruydu.

T'challa: Steve Rogers'ı senle göremedim, sanırım gelmeyecek..

Alina: O, Amerika'nın kaptanı ve şu Amerikalıları bilirsin... "özgürlük" için yanıp tutuşuyorlar.

Alina son dediği şeyi olabildiğince dalgaya vurup hem yanındaki siyahi adamın yüzünde hem de kendi yüzünde istemsiz bir sırıtış oluşturduğunda mavi gözlerini olabildiğince uzak bir yere dikti. Şu an Steve'ın yanında olması için ciddi derecede her şeyi yapabilirdi.

Kızın renkli gözlerini uzak bir yere sabitleyip sessizleştiğini fark eden siyahi adam olabildiğince nazik bir şekilde boğazını temizleyip dikkati yine kendine çektiğinde hızla konuştu.

T'challa: Bu toplantıya sadece izleyici olarak geldim, ülkenin kralı olarak babam bizi temsil edecek ama merak etmeyin.. En azından biz sizin tarafınızda olacağız. Babam da sizin takdir edilmeniz gerektiğini düşünüyor.

Alina: Teşekkür ederiz ve özel olarak bir kez daha kendi adıma teşekkür ederim. Bu desteğe kesinlikle ihtiyacımız olacak..

T'challa kızın dediği ile siyah gözlerini onu çevirip ona destek vermek istercesine göz kırptığında herkesin yavaş yavaş masalara ilerlediğini fark eden Alina, adama küçük bir veda edip kendi sandalyesine doğru ilerledi.

İşte şimdi asıl olay başlıyordu.

Natasha: Yaklaşık yarım saattir aynı şeyi konuşuyoruz ama konuyu hala yanlış anladığınızı düşünüyorum-

X: O zaman bizi aydınlatın bayan Romanoff.

Natasha adamın sanki alayla dediği şeyi küçük bir gülümseme ile onaylayıp elindeki tükenmez kalemi yavaşça masaya bıraktı. Sinirlenmemliydi.. sinirlenmemeliydi... çünkü bu hiç iyi olmazdı.

Natasha: Bu anlaşmada söz hakkımızın sadece %40 olduğunu söylüyorsunuz ama bunun en az %70'e çıkarılması gerektiğini herkes gibi siz de biliyorsunuz.

Y: Bunu kabul etmeyeceğimizi az önce kesin bir şekilde belirttik-

Alina: Sizin kadar bizim de söz hakkımız olmalı. Yoksa öylesine yetiştirilmiş askerlerden hiçbir farkımız kalmayacak ve eminim ki anlaşmayı imzalayan çoğu kişi de anlaşmadan geri çekilecek.

Alina büyük ihtimalle Amerikan hükümetinden olan adama mavi gözleriyle sertçe bakıp sesini ciddiyetle sertleştirdiğinde büyük ihtimalle Rusya temsilcisi olan adamlardan biri oturduğu yerde kendini dikleştirdi.

Z: Şimdiye kadar söz hakkınız yeterince vardı ve bu savaştan başka, kargaşadan başka, ölümden başka bir şey getirmedi bayan Ivanova. Siz de "bunu" çok iyi biliyorsunuz.

Adam söylediği son cümleyi oldukça bastıra bastıra sanki imada bulunmak istercesine söylediğinde Alina yutkundu.

Alina: Geçmişimde malesef pek söz hakkım olmadı. Son zamanlarda kendi fikirlerimi uygulamaya başlamışken bu sözleşmede söz hakkı istemem gayet normal. Ayrıca bayan Romanoff ile burada Avengers adına konuştuğumuzu lütfen unutmayın. Eğer burada istediklerimiz anlaşma üzerine uygulanırsa eminim ki grubun geri kalanı da bu anlaşmayı imzalayacaktır-

Natasha: Buraya uzlaşmaya geldik. Başka bir sebebi yok, lütfen olmasın da.

Natasha oldukça gerilmiş şekilde dirseklerini masaya dayayıp renkli gözleriyle yuvarlak masada oturan herkesi tek tek süzerken masada büyük bir sessizlik başlamıştı.

Çoğu kişi birbirine bakıp sessizce fikir alışverişi yaparken çoğu kişi de önündeki anlaşmayı yeniden gözden geçiriyordu.

Q: Bayan Romanoff... bize sadece neden sizi hapse atmak yerine bir anlaşma yapmamız gerektiğini söyler misiniz?

Natasha: Çünkü bize ihtiyacınız var.

Natasha'nın dediği ile masada bir bakışma daha geçtiğinde Alina öfkeyle soludu. Bu bakışma iyi değildi... Evet, kesinlikle değildi.

Alina: Biz olmadan hiçbir şey yapamayacağınız apaçık ortadayken burada bunları konuşuyor olmamız bile saçmalık. Bize ihtiyacınız var! Uçan bir şehrin üstüne uçan robotlarla hangi askeriniz savaşacak? Hiçbirinin o kadar yürekli olmadığını biliyorsunuz. Tek yapacakları bebek gibi altlarına sıçmak..!

Alina artık içinde tutamadığı sinir ve gerginlikle önündeki belgeyi sertçe kapattığında Natasha hızla kıza bakıp olay çıkarmaması için sertçe uyardı.

Eğer şu an olay çıkarırsa durum asla toparlanamazdı.

Natasha: Artık kısa bir ara rica edebilir miyiz? Eminim ki herkesin biraz soluklanmaya ihtiyacı var.

Natasha isteğinin kabul edilip edilmediğini anlamak için masada oturan herkese tek tek baktığında ortak olarak alınan olumlu kararla hızla Alina'yı kolundan çekiştirerek binanın dışına çıkardı.

Natasha: Derdin ne senin?! Onca adamın önünde atar yapamazsın!

Alina: Bu toplantı saçmalıktan başka bir şey değil!! Rusya'yı temsil eden adamın yaptığı imayı fark etmedin mi?! Sadece bizimle oynuyorlar!

Alina deli gibi bir sinirle solurken Natasha sakin kalmak için derin bir nefes verdi.

Natasha: Haklısın ama sadece bu toplantıyı kendi kontrolümüz altına alıp yönlendirmek istiyorsak alttan almak zorundayız-

Alina: Hiçbir işe yaramayacak-

Natasha: Bırak da onu beraber görelim!

Natasha sinir ve gerginlikle saçlarını karıştırıp sarışın kıza bir kez daha baktığında derin bir nefes verdi.

Natasha: Yaklaşık 10 dakika sonra toplantı yeniden başlayacak ve 10 dakika boyunca burada kalıp sadece sakinleş. Ben de içeri girip ortalığı yeniden toparlamaya çalışacağım. Tamam mı?

Alina bir süre sessiz kalıp daha sonra kızıl saçlı kadınını onaylamak için başını hafifçe salladı. Ondan aldığı onayla yeniden binanın içine giren Natasha anında gözden kaybolurken kocaman binanın küçük sayılabilecek bahçesinde yalnız kalan kız sessizce birkaç adım atıp üstünde durduğu kaldırımın ucuna oturdu.

Eline ayağının ucunda duran bir çakıl taşını alıp kafasını az da dağıtmak için incelemeye başladığında tek hissettiği şey sinirdi.

Belki de Steve haklıydı? Bu anlaşma saçmalıktan ibaretti..? Söz hakları yok denecek kadar azdı, yanlış yapma hakları yoktu, affedilme yoktu, kafalarına göre herhangi bir şey yaptıklarında dünyanın her yerinde aranan bir suçlu olacaklardı!! Bu cidden saçmalıktı!

Kız elindeki taşı sinirle ileriye doğru fırlatıp başını yerden kaldırdığında kendinden biraz ileride olan adamla kaşlarını çattı.

Steve: Hey! Bacağıma geldi!-

Alina: Steve?! Burada ne yapıyorsun?!

Steve kızın anlık geçirdiği şokla istemsizce gülüp adımlarını hızlandırdı ve kaldırımın ucunda oturan kızı nazikçe ayağı kaldırıp hızla konuştu.

Steve: Sadece.. sen gittikten sonra seni yalnız bırakmak istemediğimi fark ettim. Sen cenazeden benimleydin ve bu da Avengers'ın cenazesi sayılır, değil mi?

Steve mavi gözlerini büyük binaya çevirip hüzünlü bir ifade takındığında Alina adama sımsıkı sarıldı.

Alina: Ah... Tanrım sana cidden ihtiyacım vardı. Teşekkür ederim...

Steve duyduğu ile hüzünle gülümseyip kızı kollarıyla daha sıkı sardığında Alina çoktan mavi gözlerini kapatmıştı.

Bir süre öylece ayakta sarılarak dikilen ikiliden ilk önce Steve ayrıldığında Alina nemlenmiş gözlerini hızla kırpıştırdı.

Steve: Durum o kadar kötü mü?

Steve'in merakla sorduğu soru sarışın saçlı kızı biraz daha gererken kız kollarını göğsünde birleştirip birkaç adım geriledi. Bu anlaşma konusunun ne kadar saçma olduğunu kabul ederse etsin yine de herkesin imzalaması gerektiğini biliyordu. Başka ne çözüm vardı ki..?

Alina: Sadece bize fazla baskı yapıyorlar, söylediğimiz şeyleri aldırmıyorlar.. eğer böyle giderse anlaşma tamamen onların istedikleri gibi olacak.

Steve: Bunu hiçbirimiz imzalamamalıydık-

Alina: Steve, imzalamayanlar dünya genelinde suçlu olarak aranacak. Buna "sen ve senin tayfan" da dahil.

Alina son cümlesini bastıra bastıra söyleyip mavi gözlerini keskin şekilde Steve'ın yüzüne sabitlerken Steve göz devirdi.

Steve: Onlar benim tayfam değil. Herkes kendi kararını verdi. İlk önce bu konuda anlaşalım, tamam mı?

Alina: Senin ya da başka birinin tayfası, ne fark eder? Demek istediğim siz imzalamayanlar dünya genelinde aranan suçlular olacaksınız ve o içerideki yüzlerce adamın istediği şey sizi ayrı ayrı hücrelere tıkmak. Bunun olmasını istemiyorum Steve! Bundan nasıl kurtulacağını da bilmiyorum-

Steve: Hey, sakin ol! Fazla hızlı konuşuyorsun!

Steve stresten hızlı hızlı konuşmaya başlamış kıza doğru birkaç adım atıp güven vermek istercesine elini nazikçe onun kollarına koyduğunda Alina başını yere çevirdi. Bu kadar şey onu ciddi derecede yoruyordu.

Steve: Ben ve diğerleri bu durumdan bir şekilde sıyrılabiliriz. Nasıl... olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde sıyrılabiliriz. Bize ihtiyaçları var ve bunu biliyorlar. Sen sadece kendi imzaladığın belgeyi düşün-

Alina: Steve-

Steve: Bu anlaşmayı Tony de imzaladı ve içten içe onun yanlış bir şey yapmayacağını biliyorum. Eğer onun yanında olmak istiyorsan.. bu sorun değil.

Alina adamın dedikleriyle hüzünlü ama bir o kadar da rahatlamış şekilde bakışlarını onda bir kez daha gezdirip onun ciddi ve kendinden emin ifadesini incelerken Steve hafifçe gülümsedi.

Steve: Sadece şimdi içeri, Natasha'nın yanına git ve seçtiğin yolu düzeltmeye çalış. Ben de burada seni beklerken sonrası için bir şeyler düşünsem iyi olacak.. ne de olsa ne ben ne de tayfam tutuklanmak istemiyor.

Steve göz devirip gülerken Alina da adama katılıp istemsizce biraz güldü. Göğsüne doğru bağladığı kollarını çözüp önündeki adama küçük bir öpücük kondurduktan sonra hızlı adımlarla binanın içine girip merdivenlere yöneldi.

Az önce yüzünde oluşmuş kocaman sırıtışı yavaşça silip az da olsa düzelmiş morali ile ileride gördüğü Natasha'ya doğru ilerledi.

Natasha: Hey, daha iyi misin?

Alina: Evet.. az önce Steve ile konuştum-

Natasha: Steve burada mı?!

Natasha kaşlarını merakla çatıp yanında sırıtan kıza bakarken kız onu başıyla onayladı.

Alina: Ama sadece destek olmak için. Anlaşma konusunda hala bizim gibi düşünmüyor. Ne yaparsak yapalım imzalamayacak.

Natasha: O ve diğerleri ne planlıyor bilmiyorum-

Alina: Bir planları yok.

Alina oldukça emin ve ciddi bir şekilde Natasha'ya bakıp yutkunduğunda Natasha stresle alnını kaşıdı.

Natasha: Ama bir planları olmalı.. yoksa hepsi hapsi boylayacak. Onları bir şekilde bu saçma anlaşma için ikna etmemiz gerekiyor.

Alina: İkna olmayacaklar Natalia ama eminim başka bir yol bulacaklar. Steve'e bu konuda güveniyorum.. bir yol bulacak. O yüzden onları daha fazla düşünmeden kendimiz için şimdi bir şeyler yapmaya başlasak iyi olur. Şu tayfa cidden sağlam!

Alina gözleri ile yeniden masaya toplanmaya başlamış kişileri işaret ettiğinde Natasha sinir bozukluğu ile güldü.

Natasha: Şu an sen de benim gibi onları pataklamak istiyorsun, değil mi?

Alina yanındaki kızıl saçlı kadının dediği ile yüzündeki sırıtışı büyütüp yavaşça masalara doğru ilerlerken kısık sesle konuşmaya devam etti.

Alina: Lanet olsun ki beni çok iyi tanıyorsun.

Steve mavi gözlerini oturduğu yerden kaldırıp karşısında duran kocaman binaya çevirdiğinde sıkıntılı bir nefes verdi. Şu an karşısında duran büyük binadaki toplantıda neler oluyor, neler bitiyor deli gibi merak ediyordu ve bir yandan da kendi için nasıl bir yol çizeceğini bulamadığı için geriliyordu.

Sırf bir anlaşma yüzünden Alina'dan ayrılmak istemiyordu. Bir hapse tıkılmak, bu zamanda elde ettiği her şeyi, herkesi kaybetmek.. belki de ölümden bile kötüydü. Üstelik tüm bu olayların yanında aklını kocalayan Bucky yüzünden de gergindi. Artık Alina'nın kendini Bucky konusunda desteklemeyeceğini rahatlıkla tahmin edebiliyordu. Onunla Bucky olayını bir kez daha konuşmak, hatta konusunu açmak bile büyük bir ilerleme sayılabilirdi.

Ayrıca bu aralar Bucky konusundaki tek ilerleme Steve'in onu düşünmesi olduğu için.. belki de onunla alakalı her şey şimdilik rafa kaldırılmalıydı?

Steve stresle elini sarı saçlarına götürüp hafifçe bozarken oturduğu yere yaklaşan büyük silahlı, sert güvenlik ile bakışlarını oraya çevirdi. Bir sorun mu vardı? Ya Steve için eğer şu an tutuklanma emri çıkarıldıysa..?!

Steve kendine gitgide yaklaşan güvenlik ile hızla ayaklanıp boğazını temizlediğinde onun tam önünde duran güvenlik hızla konuşmaya başladı.

Güvenlik: Bay Rogers, burada beklemeniz yasak. Sizden buradan gitmenizi rica etmek zorundayım.

Steve: Ama-

Güvenlik: Üzgünüm, mazeret kabul etmiyoruz.

Güvenlik gibi gözüken sert adam elindeki büyük silahı ile Steve'e doğru birkaç adım attığında anında geriliyen ve kaşlarını sertçe çatan Steve, bakışlarını hemen önündeki güvenliğin arkasında kalan bahçenin devamına çevirdi. Gözüne ilk çarpan şey ilerideki birkaç güvenliğin plakasız bir araç için kapıyı açmaya çalıştığı olduğunda bir kez daha önündeki güvenliğe baktı.

Mavi gözleri keskin bir şekilde güvenliğin sert koyu renkli gözleri ile buluştuğunda ilk hamleyi yapan güvenlik olmuştu.

Sert adam elindeki ağır ve büyük silahı Steve'e doğru fırlatıp sert bir şekilde onu ileri ittiğinde Steve afallamıştı.

Elindeki ağır silahla birkaç adım gerileyip silahı hızla ileriye fırlattı ve kendine tekme savuran sert adamı şaşırtmak için ters bir hamlede bulundu.

Ters hamleyi yutan sert adam karnına yediği darbelerle sinirlenip dizlerinin üstüne düştüğünde koyu renkli gözlerini bahçeye girmek için bekleyen arabaya çevirdi. Steve ile daha fazla uğraşamazdı.

Belinden çıkardığı küçük ama etkili olduğu belli şok aletini direkt olarak Steve'in bacağına batırıp ayaklandı ve anında yere düşüp bayılmış Steve'i sürükleyerek bahçenin köşesine taşıdı.

Steve planın içinde yoktu ve hiç de olmamalıydı.

Kral T'challa: Avengers'ın.. bu Dünya'ya zararından çok faydası olduğunu ortada. Bu da onların iyi kararlar aldıklarını gösterir.. Onları biraz da olsa dinlemeliyiz-

W: Kral T'challa Avengers'ı savunmak istediğinize emin misiniz?

Siyahi ve yaşlı adam kendine dönen soruyla yutkunup hafifçe gülümsedi.

Kral T'challa: Bir kral olarak şimdiye kadar aldığım hiçbir kararda yanılmadım.. bu kararımdan da eminim..

Yaşlı adam siyah gözlerini ilk önce kendini gururla izleyen oğluna daha sonra da yüzlerinde az da olsa heyecanları belli olan iki kadına çevirip onları rahatlatmak istercesine baktığında hafifçe burnunu çekti.

Kral T'challa: Ülkemin Avengers'ın destekçisi olduğunu bilmeniz benim için önemli. Onlar bizden daha değerli-

Kralın sözünü aşağıdaki bahçede geçen anlamsız bir gürültü böldüğünde herkes aynı anda kaşlarını çattı. Cama yakın olan genç T'Challa çatık kaşlarının arasından siyah gözlerini yavaşça aşağı çevirdiğinde ilk aklına gelen sadece babasıydı.

T'Challa: BABA!!-

Alina mavi gözlerini öksürerek açıp dengesizce uğuldayan başını kaldırdığında kendine doğru gelen Natasha ile ayaklandı. Bomba ikisini de ileriye doğru fırlatmış olmalıydı.

Sarışın kız yanına gelmiş kadının iyi olup olmadığına bakıp korkuyla ona sarıldığında mavi gözlerini ilk defa dikkat ederek etrafta gezdirdi..

Tanrım... her yer yıkılmıştı.. çoğu kişi yerdeydi.. Kral T'Challa... o ölmüş müydü?! Peki Steve?!

Alina: Natalia.. Steve!! Steve aşağıdaydı!!-

Natasha: Git ve Steve'e bak. T'Challa'nın yanına gitmeliyim.

Natasha oldukça sakin kalmaya çalışırcasına renkli gözleri ile Alina'dan bir onay alıp hızla yerde babasının üzerinde ağlayan adama doğru ilerledi.

Natasha'nın yanından ayrılmasıyla yüzündeki ve vücudundaki yaralara rağmen koşarak aşağı inen Alina çoktan kapının önünde, merdivenlerde belirmiş polisleri, sağlık ekiplerini geçip bahçeye çıktı.

Mavi gözleri ile korkuyla Steve'i ararken bir anda omzuna dokunan bir elle arkasını döndü. Gördüğü sarışın ve yorgun gözüken adama sımsıkı sarılıp iyi olduğu için anınında rahatlarken içten içe korku dolu Steve de ondan farksız değildi.

Steve: Sen iyi misin?! Natasha?! O nerede?!-

Alina: İyiyiz! O hala yukarıda çünkü-.. Steve.. Kral T'Challa sanırım öldü.

Alina dediğinden ne kadar emin olamasa bile korkuyla bir anda söylediğinde Steve mavi gözlerini kocaman binaya dikti. İşte bu cidden fazla kötüydü.

Alina elindeki sıcak kahveden sadece bir yudum alıp anında masaya geri bıraktığında alnına küçük beyaz bantları yapıştıran hemşireyi eliyle nazikçe durdurup ayağı kalktı.

Patlamanın üzerinden yaklaşık yarım saat geçmişti ve yarım saat içinde binanın önüne yardım çadırları kurulmuş, Kral T'Challa ve birkaç kişinin ölümü basına duyurulmuş, bu terör saldırısı hakkında çoktan komplo teorileri havada uçuşmaya başlamıştı.

Üstelik Steve'i burada gören kişiler anlaşmayı imzalamadığı için onu tutuklatmaya çalışmış bu yüzden de küçük çaplı bir gerginlik yaşanmıştı.

Alina: T'Challa daha iyi mi?

Natasha yanına gelen kızla baktığı haberleri kapatıp hızla bakışlarını yüzündeki yaralarına çevirdiğinde hafifçe başını olumsuz yönde salladı.

Natasha: Bir kez yanına gittim ama yalnız kalmak istediğini söyledi. Onun için cidden.. zor olmalı.

Alina bakışlarını ileride tek başına oturan siyahi adama çevirip bir süre sessizce izledi ve Natasha'ya birazdan geleceğini gözleri ile söyleyip yavaş adımlarla adama doğru yürüdü.

Sessizce tam yanına oturup siyahi adamın elinde oynadığı metale benzer pahalı gözüken yüzüğe odaklandı. Bu kral T'Challa'ya ait olmalıydı..

Alina: T'Challa... ben baban için.. gerçekten üzgünüm-

T'Challa: Onun için üzülme Alina. Çünkü benim kültürümde ölüm bir son değildir.

Siyahi adamın kendinden emin ve ciddi bir ses tonunda söylediğiyle büyük bir sessizlik başlarken Alina gözlerini yere çevirdi. Ölüm gerçekten bir son olmayabilir miydi?

T'Challa: Aslında daha çok.. bir iniş noktası.. bir başlangıç.

T'Challa siyah gözlerini oynadığı yüzükten kaldırıp yanında oturan Alina'ya çevirdiğinde Alina yutkundu.

T'Challa: İki elinle uzanırsın.. bast ve setmet.. onlar seni yaşayabileceğin, koşabileceğin, özgür olabileceğin bozkırlara götürürler...

Alina: Kulağa çok huzurlu geliyor..

T'Challa: Babam da öyle düşünürdü.

Siyahi adam elindeki yüzüğü parmağına takıp sert bir ifade ile kalktığında Alina da onunla beraber kalktı. Bu bakış hoşuna gitmemişti.

T'Challa: Ama ben babam değilim-

Alina: T'Challa bunu yapan kişilerin kim olduğunu bilmiyoruz, neden yaptıklarını bilmiyoruz-

T'Challa: Ama kendi yöntemlerimi biliyorum.. İntikamımı kendim alacağım.

T'Challa cümlesi biter bitmez arkasını dönüp hızlı adımlarla kalabalığa karışırken Alina elleriyle yüzünü kapattı. Her şey sürekli olarak çözülemeyecek bir düğüm haline gelmek zorunda mıydı?

Sharon: Hey! Alina sen misin?

Alina az önce kapattığı yüzünü açıp hemen yanında dikilmiş bir kadın ve başka siyahi bir adamla karşılaştığında şaşkınlıkla birkaç saniye durdu.

Alina: Sharon..?! Burada ne yapıyorsun?-

Steve: Sharon! Gelmişsin!

Steve heyecanla kendinden birkaç adım uzaka duran üçlüye yaklaşıp direkt olarak Sharon'la sarıldığında Alina kaşlarını anlamsızca kaldırdı. Bu da neydi şimdi?!

Sharon: Sen çağırmasan da gelicektim, ne de olsa artık Terör ile Mücadele'nin başıyım.

Sharon yüzüne gururlu bir gülümseme yerleştirip Steve'in yüzüne doğru bakarken Alina sertçe boğazını temizledi.

Alina: Steve? Bana Sharon'u ve..

Alina mavi gözlerini kısıp hemen yanında duran siyahi adama döndüğünde siyahi adam hızla lafa atladı.

Sam: Şey-.. Sam. Sam diyebilirsin-

Alina: Sharon ve Sam adındaki adamı çağıracağını söylememiştin?

Steve: Evet.. şey.. aa... sen Natasha ile konuşuyordun ve ben de bir şeyler yapmam gerektiğini hissettim.

Alina: Sana bir şey yapmamanı söylemiştik. Buna birilerini çağırmak da dahil oluyor.

Sharon: Alina o çağırmasa da gelecektim. Ayrıca-

Steve: Ne yani? Oturup beni tutuklamalarını mı beklemeliydim?!

Alina: Şu an bir şey yapmadığın sürece kimse seni tutuklamayacak! Bunları 10 dakika konuşmuştuk Steve.

Alina oldukça ciddi bir ifade ile yanındaki gergin Steve'e bakarken arada kalmış gibi duran Sam ve Sharon göz ucuyla birbirlerini süzdü. Tartışma daha da büyümeden hangisi lafa girebilecek kadar cesurdu?

Sharon: Tamam ama artık bizi aradı ve buradayız, değil mi? Konuyu uzatmamalısınız. Ayrıca Alina bir kez daha lafımı bölmezsen bir şey söyleyeceğim.

Sharon sanki izin almak istercesine sinir edici şekilde Alina'nın yüzüne bakıp bir onay beklerken Alina sinirle gözlerini kaçırıp sadece konuşması için bekledi. Sharon'dan hoşlanmamıştı ve onun tam da böyle bir ortamda, herkes gerginken etrafta olması bile fazlaca sinirini bozmaya yeterdi.

Sessizce Alina'dan bir onay bekleyen Sharon ve ona cevap bile vermeyen Alina ile ortam gitgide daha fazla gerilirken Steve kollarını göğsünde birleştirip derin bir nefes verdi.

Steve: Devam et Sharon, dinliyoruz.

Sharon: Peki, sana kötü bir haberim var ama buraya gelene kadar pek bir şey belli olmadığı için söylemekle söylememek arasındaydım.. sanırım bu saldırıyı yapan kişiyi bulduk-

Nick: Sharon?! Erkencisin!

Yanındaki Natasha ile kadına gitgide yaklaşan siyahi adam ellerini rahatça cebine atıp tek gözü ile küçük grubu selamladığında Sharon yüzünü yere çevirip biraz güldü.

Sharon: Ben de Nick nerede diyorum! Geç kaldın.

Nick: Geç kalan ben değilim, bir şeyler bulduğun için bu kadar erkenci olduğunu biliyorum. Öt bakalım! Kimin saldırısıydı?

Nick merakla kızın gitgide ciddileşen yüzüne bakarken kız yanlarından geçip giden insanları bir süre süzdü ve küçük gruba kendisini takip etmesini söyleyip sessiz bir yer için kalabalığın daha dışında kalan bir çadıra geçti.

Küçük grup merakla kızı çadırın içine kadar takip ettiğinde her saniye meraklarının katlandığını anlamak zor değildi. Kim olabilirdi? Sharon bu kadar dikkatli ve sessiz davranıyorsa bilen az kişi olmalıydı. Neden bu kadar sır gibi saklanıyordu?

Sharon daha önceden Sam'e teslim ettiği bir çantayı alıp masanın üstüne koydu ve bilgisayarını çıkarıp birkaç ayarlama yaptı. Ekranı çevirmeden önce derin bir nefes aldı ve bakışlarını kendini izleyen gruba çevirip konuşmaya başladı.

Sharon: Suikastçi olarak düşündüğümüz isim.. James Buchanan Barnes. Bizce o yaptı.

Steve duyduğu isimle bir şok geçirip göğsünde bağladığı kollarını istemsizce sıkarken aklından ve kalbinden ilk geçen tek şey bunu yapanın Bucky olmadığıydı. Bucky belki de şu an kötü biriydi, hatta kendinde bile değildi ama Steve biliyordu ki ne olursa olsun bunu Bucky yapmamıştı.

Küçük çadırdaki tüm gözler hızla Steve'e döndüğünde Steve mavi gözlerini herkesten kaçırırcasına yere çevirip stresten kurumak üzere olan dudaklarını ıslattı.

Steve: Bunu Bucky yapmadı.

Nick: Mükemmel. İşte şimdi sıçtık!

Nick sinir bozukluğu ile söylenmeye başladığında Sharon onun sesini az da olsa bastırmak için konuşmaya başladı.

Sharon:  Patlamadan önceki farklı saatlerde Bucky'i bu binanın çevresinde görenler olmuş. Ayrıca patlamadan hemen önce Bucky'i patlayıcıların olduğu arabanın etrafında görenler var-

Steve: Sadece birkaç kişinin dedikleri ile mi hareket ediyorsunuz gerçekten?

Steve oldukça sinirini bastırmaya çalışarak başını yerden kaldırıp Sharon'un ciddi ifadesine baktığında Sharon önündeki bilgisayar ekranını Steve'e doğru çevirdi.

Ekranda Bucky'nin patlayıcıların olduğu arabanın içinden inerken ve birkaç ayarlama yaparken görüntüleri vardı.

Alina görüntüleri gördükten sonra hızla yeniden gözlerini Steve'e çevirdi. Bucky artık çok fazla olmuştu. Hem de olması gerektiğinden çok daha fazla.

Eğer Bucky olmasaydı belki de Kral T'Challa ölmeyecekti ve onun uğraşlarıyla anlaşma herkesin istediği gibi olacaktı. Hatta olmak üzereydi! Şu an en büyük destekçileri olan ülke onlara düşmandı, insalar Bucky ile Avengers üyesi Steve'in geçmişi olduğunu duyunca da hiçbir konuda kimse onları dinlemeyecekti.

TANRIM... Kesinlikle hepsinin hapsi boylamasına günler kalmıştı!!

Steve: Bu saçmalık-

Alina: Bu kesinlikle s***** saçma bir olay! Bucky'i en başından yakalayıp bir yere kapatmalıydık!

Steve bir anda kendinden birkaç adım uzakta duran kızın sinirle ve yüksek sesle dediği şeyle kaşlarını çatıp daha da sinirlenirken bir yandan da üzülmüştü. Alina gerçekten böyle mi düşünüyordu?

Steve: Ne?

Alina: O delirmiş! 117 ülkenin bir arada toplanıp imzalayacağı anlaşmayı neden sabote etmek istesin ki?! Neden Kral T'Challa'yı öldürmek istesin?! Nedensiz! Çünkü bu delilikten başka bir şey değil!-

Steve: Hey! Bucky'den bahsediyoruz. Laflarına dikkat et.

Steve oldukça sinir bir şekilde Alina'yı susturmaya çalışırken Alina şok içinde Steve'in yüz ifadesini inceledi. O ciddi miydi? Her şey onun yüzünden teker teker mahvoluyordu ve o şu an bunları söylerken gerçekten ciddi miydi yani?!

Natasha: Tamam! Bu kadar yeter, hadi Alina! Dışarı çıkıyoruz-

Alina: Hala onu koruyor olamazsın..

Steve: Hala onu koruyorum çünkü en azından bu olayda suçlu olmadığını biliyorum.

Sam: Steve ama-

Steve: Ama ne?

Steve sert bir şekilde ağzını açmış siyahi adama döndüğünde siyahi adam birkaç saniye durup Alina'nın suratına baktı. Alina haklı gibiydi.. ama şu an ona hak vermek kesinlikle taraf seçmek demekti.

Sam: Hiçbir şey. Devam edin-

Sharon: Alina bence fazla tepki gösteriyorsun.

Alina: Ben mi?! Fazla mı tepki gösteriyorum?!-

Natasha: Hadi! Sus artık! Hava almalıyız!

Natasha zorla Alina'nın koluna girip onu çadırın dışına çıkarmaya çalışırken Alina çevik bir hareketle kadından kurtulup sinirle Sharon'a doğru yürüdü.

Bu sırada onun bir şey yapacağını düşünen Steve hızla Sharon'un önüne geçtiğinde Alina şok içinde adama baktı.

Alina: N-Ne yapıyorsun?! Onu dövmeyeceğim!

Alina şok içinde adama bakarken bu yaptığını anlamlandıramamıştı.

Alina: Gerçekten ona saldıracağımı mı düşündün?

Steve bir anda kırmızı kesilip bir açıklama bekleyen kızın suratına bakarken o an neden böyle düşündüğünü anlayamamıştı.

Steve: Ben..-

Sharon: Sorun değil Steve. Ben de öyle düşündüm-

Alina: Seni döveceğimi mi düşündün?!

Natasha: Bu kadar yeter!! Benimle geliyorsun!

Natasha sinirle, hala Steve'in ve Sharon'un yüzüne bakan kızı kolundan çekiştirip çadırın dışına kadar çıkardığında Alina sinirle kolunu kadından kurtardı.

Her şeyi bir kenera bıraksa bile Steve'in Sharon'u koruması onu etkilemişti. Alina Sharon'a vurmazdı! En azından şimdilik.. şimdilik vurmazdı ve Steve de bunu biliyor olmalıydı! Alina'yı böyle mi görüyordu? Böyle mi tanımıştı..?

Böyle mi sevmişti..?

Steve, Natasha ve Alina'nın çadırdan çıkmasıyla sessizce bir sandalyeye oturup dakikalarca çadırın içinde geçen konuşmaları sadece başıyla onaylarken kendini o kadar berbat hissediyordu ki şu an sadece koşarak şehri terk edebilirdi.

Alina'yı kırmak istememişti. Sadece o an.. bir olay daha çıkmasını engellemek istemişti. Alina kendine sinirliydi ve bu siniri Sharon'dan çıkarmamalıydı.

Sharon: Merak etme, az önce tüm basına Bucky'nin arandığının duyurulması çok da kötü değil. Sadece bizim onlardan önce bulmamız gerektiği için zamanımız daraldı o kadar.

Steve bir anda yanına oturmuş kadınla bakışlarını kaldırıp boş çadırın içinde gezdirdiğinde herkesin konuşma bittiğinde çıktığını fark etti.

Steve: Fikrini değiştirdin sanıyordum. Az önce Nick'e gizli hiçbir şey yapmayacağını söylemiştin.

Sharon: Hadi! O Nick! Eminim o da bizim arkamızdan işler çeviriyordur. Ayrıca bunu ilk isteyen sendin, fikir mi değiştirdin?

Steve: Yani.. sanırım... hayır. Değiştirmedim. Sadece Bucky'i herkesten önce bulduktan sonra alacağım belaları düşünüyorum ve Nick uzak durmamı söylediğinde tamamen yanılmıyordu. Hatta haklıydı. Başım zaten yeterince dertte..

Steve stresle başını geriye atıp ellerini oturduğu sandalyenin kolluk kısmına sabitlediğinde Sharon ellerini adamın elinin üstüne koydu.

Sharon: Sana yardım edeceğim demiştim. Peggy Halam.. hastanedeyken bana yardım etmiştin, değil mi? Kötü günümde yanımdaydın ve şimdi de ben yanında olmak istiyorum.

Steve kızın dediği ile mavi gözlerini kısıp elini utançla çektiğinde istemsizce hızla ayaklandı.

Steve: B-Biliyorum, teşekkür ederim Sharon. Şimdi gitmeliyim. Alina'ya bakacağım.

Adamın çadırın çıkışına doğru yeltenmesiyle bir anda ayağı kalkıp onu durduran Sharon direkt olarak adamın gözlerinin içine baktı. Şu an ne yaptığını tam olarak o da bilmiyordu ama Steve'in gözlerinde bir şey hissetmek istemişti.. belki de.. kimsenin görmediği bir şey görmeyi ümit etmişti..

Sessiz ve anlamsız geçen yaklaşık 10 saniyenin sonunda Steve yeniden gitmek için yeltenirken Sharon adamı kendine çevirdi. Bu sefer hiç düşünmeden onu öpmek için yeltendiğinde durumu anlayan Steve hızla geriye doğru birkaç adım attı.

Her şey o kadar ani gerçekleşmişti ki çadırın içinde yalnız kalan ikilinin kalpleri farklı duygular yüzünden sesli duyulacak şekilde hızlanmıştı.

Steve: Bu da neydi?!

Sharon: Ş-Şey.. b-ben..-

Steve: Y-Ya da açıklamanı istemiyorum. Bu hiç olmamalıydı. Bunu tekrarlama yeter Sharon.

Steve hızla çadırdan çıkıp elini hızlanmış kalbine götürdüğünde derin bir nefes aldı. Az önce yaşanan şey.. Tanrım... bu berbattı.

Alina çenesini kollarına sabitlemiş az önce ağladığı için akan burnunu çekerken damlamış göz yaşlarını silip oturduğu kaldırımda dizlerini kendine doğru biraz daha topladı.

Şu an ne anlaşmayı, ne de Bucky'i düşünmek istemiyordu. Zaten aklında sadece Steve'in dedikleri ve Sharon'u koruması yeterice yer kapladığı için istese de aklında diğer konular için pek yer kalmamıştı.

Kız sessizce mavi gözlerini kaldırıma dikmiş dakikalardır aynı hareketsiz yolu izlerken bir anda yanına oturan adamla başını hareket ettirmeden gözlerini ona doğru kaydırdı. Steve..?

Steve saniyelik olarak Alina'nın kızarmış gözleri ile göz göze gelince rahatsızca yutkunup bir süre sessiz kaldı. O sırada mavi gözlerini hızla yeniden sakin yola çeviren Alina sanki onu hiç görmemiş yaparken içten içe büyük bir özür bekliyordu.

Bu aralar Steve ile çok fazla ters noktalara düşmüştü ve artık bunu istemiyordu. En azından ters noktalarda olsalar bile birbirlerine kırgın olmamalıydılar.

Steve: Bana kırıldın mı? Bucky konusunda-

Alina: Bucky konusunda senden tek istediğim uzak durman Steve. Çadırın içinde dediklerimin hala arkasındayım. O yakalanıp tedavi görmeli. Buna karışma yeter.

Alina bir an bile yanındaki Steve'e bakmadan konuşmasını bitirdiğinde Steve başını olumsuz yönde salladı.

Steve: Eğer onu yakalarlarsa tek yapacakları şey bir yere tıkıp öylece ölmesini beklemek... Onu iyileştirmek için herhangi bir şey yapmayacaklar.

Alina: En azından artık birilerine zarar veremeyecek ve nerede olduğunu biliyor olacağız. O bir ülkenin kralını öldürdü Steve. Anlaşmada bizi destekleyen neredeyse tek ülkenin kralını öldürdü!

Alina bu sefer sinirle yanındaki adama dönüp dediği şeyin büyüklüğünü anlatmaya çalışırken Steve kızı başıyla onayladı.

Mavi gözlerini kızın ağladığı için beyaz yüzünde istemsizce oluşturduğu kırmızı lekelere çevirdiğinde daha fazla dayanamayıp onu kolları arasına aldı. Rahatlatmak istercesine başına, sarı saçlarının tepesine küçük bir öpücük kondurup etraftaki insanları umursamadan gözlerini kapattığında tek ümidi az da olsa rahatlamaktı.

Steve: Bucky konusunda özür dilerim. O benim dostum ve onu öylece bırakamam.. Bir de... Sharon konusunda da özür dilerim.. O an istediğim sadece olay çıkmamasıydı.

Alina Steve'in Sharon konusunda özür dilemesiyle başını kaldırıp adamın suratına baktı. Bu özürü beklemesine rağmen yine de duymak onu hem mutlu etmiş hem de şaşırtmıştı.

Alina: Seni seviyorum Steve.

Steve kalkanını sırtına takıp girdiği küçük evin içine bakarken burada olup olmaması gerektiğinden hala tam olarak emin değildi.

Sharon'un dediğine göre burası Bucky'nin eviydi ve Bucky'i başkalarından önce bulması için yaklaşık yarım saati vardı.

Alina'ya, Natasha'ya, Nick'e ve onu uyaran tonla kişiye Bucky konusunda hiçbir şey yapmayacağını söylese de Sharon Bucky'nin evini bulunca gelmişti işte.. Bucky'i bırakamazdı.

Elini tozdan grileşmiş bir kitaplığa atıp bir süre rastgele yerleştirilmiş kitaplara göz gezdirdiğinde kulağında duyduğu Sam'in sesiyle bakışlarını evin girişine çevirdi.

Sam: Bucky geliyor. Biraz sinirli.. dikkat etsen iyi edersin!

Steve: Teşekkürler Sam, halledeceğim.

Steve'in sözünün bitmesiyle evin giriş kapısı açıldı ve içeriye siyah şapkasından yüzü çok gözükmeyen bir adam girdi. Yavaş adımlarıyla Steve'in olduğu yere ilerleyip sonunda şapkasını çıkardığında Steve'i burada gördüğüne pek şaşırmış gibi değildi.

Bucky: Evimde ne yapıyorsun?

Steve: Beni hiç hatırlıyor musun?-

Bucky: Canın cehenneme, kim olduğun umrumda değil. Şimdi beni uğraştırmadan evimden çık.

Bucky rahatça siyah şapkasını çıkarıp salonun ortasında duran koltuğa, yastıkların üzerine bıraktığında Steve şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Onun bu kadar rahat olmasını beklememişti.

Steve: O bombayı sen mi patlattın?

Bucky : Son görevimi hastanedeki o yaşlı p*çi öldürürken tamamladım. Başka bela istemiyorum, şimdi.. son kez uyarıyorum. Çık evimden.

Steve duyduğu cevapla derin bir nefes verip ciddi anlamda rahatladığında Bucky onun evden çıkmayacağını anlayıp adama doğru yürümeye başladı. Bunu fark eden Steve birkaç adım gerileyip sırtındaki kalkanı almak için yeltendiği sırada eve giriş kapısının askerler tarafından kırılması herkes tarafından büyük bir sürpriz olmuştu.

Askerleri fark eden Bucky hemen önündeki Steve'e büyük bir omuz geçirip onu umursamadan koşarak balkona çıktı ve hiç düşünmeden karşıdaki binanın alçak çatısına atladı.

Onun omuz atmasıyla yere düşen Steve askerleri atlatmak için birkaç kişiyi kalkanıyla hallettikten sonra aynı onun gibi balkondan atladığında bunu beklemeyen Bucky arkasını dönüp birkaç saniyeliğine adam ile göz bağı kurdu. Bu adamın derdi neydi?! Neden kendisini rahat bırakmıyordu? Neden inatla her yerde karşısına çıkıyor, ona bilmediği şeyler söylüyordu? Neden?!

Bucky'nin birkaç saniyelik durup kendisiyle göz bağı kurmasıyla duran Steve sertçe yutkunup kalkanını sıkıca avcunun içine aldı.

Bucky: Benden uzak durmak zorundasın-

Steve: Hayır Bucky! Sadece onlar seni yakalamadan beni dinlemek zorundasın!-

Bucky: Beni kimse yakalamayacak sarışın Tanrı! Bir daha karşıma çıkma. Sana sadece bela getiririm... çünkü ben başlı başına sadece belayım!!

Bucky lafını bitirir bitirmez ucunda olduğu binanın çatısından diğerine atlayıp etraftaki askerlerin önünden yok olmaya çalışırken Steve yeniden takip etmek için koşturmaya başladı.

Binanın çatısının ucuna geldiğinde hiç düşünmeden zıpladı ve ayağı daha yere basmadan önce, havadayken, kendine çarpan bir şeyle sertçe yere çakıldı.

Her kemiği ayrı ayrı acıyla anında acımaya başladığında korkuyla kaskını düzeltip başında bekleyen siyah kostümlü kişiye döndü.

Black Panther: Seni sadece bir kez uyaracağım. Bu işten uzak dur Yüzbaşı! O benim!!

Lafını bitirir bitirmez binanın duvarına tıpkı panter gibi zıplayıp anında yok olan adamdan sonra acıyla yerinden kalkan Steve düştüğü ara sokak benzeri yerden çıkmak için birkaç adım attığında karşısına bir anda çıkan sarışın saçlı ve oldukça fazla sinirli kız yüzünden durdu.

Alina : SEN NE YAPTIĞINI SANIYORSUN?!

Steve : Alina! Şimdi değil!! Gitmeliyim-

Alina : BANA BUCKY KONUSUNDA UZAK DURACAĞINI SÖYLEMİŞTİN!!-

Steve : Biliyorum!! Biliyorum!-

Alina : BUNLAR ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL STEVE!!

Alina sinirle adamın üstüne doğru yürümeye başladığında Steve oldukça stresli bir şekilde buradan çıkmak için bir yer arıyordu.

Steve : Her şeyin farkındayım ve şimdi gitmeliyim! Tamam mı?!

Alina : Hayır!! Hiçbir yere gitmiyorsun!!

Alina sinirle kolundaki şok atıcısını Steve'e doğrultup gitmemesi için her şeyi yapabileceğini açıkça gösterirken daha fazla zamanı olmadığını bilen Steve bir anda kalkanını duvardan sektirip kızın koluna vurdu.

Koluna kalkanın çarpmasıyla acıyla kolunu tutan kız afallarken Steve yere düşen kalkanını alıp gitmek için yeltendi.

Bunu yapmak istememişti ama zamanı yoktu..

Onun gitmek üzere olduğunu gören Alina kolunun acısına rağmen hızla adamın arkasından boynuna atlayıp onu yere düşürürken Steve düştüğü yerde hızla doğruldu.

Steve'in doğrulmasıyla bacağını ona dolayan Alina yeniden onu yere yatırırken Steve bıkkın bir nefes verdi.

O sırada Alina sinirle adamın üstüne çıkarken Steve mavi gözlerini kızın sinirden koyulaşmış derin gözlerine dikti.

Steve : Özür dilerim.

Alina : Bunu Bucky'nin peşinden gidip onu korumadan önce düşünecektin!

Steve : Hayır, onun için değil...

Alina adamın verdiği cevapla bir an duraksayıp kaşlarını çattığında Steve kızın kalkanla vurduğu ve büyük ihtimalle kemiği zedelenmiş kolunu tutup bir anda ters çevirdi.

Alina anında acıyla bağırıp adamın üstünden öylece düştüğünde Steve kalkıp kalkanını düzeltti.

Steve : Büyük ihtimalle az önce kolunu kırdığım için.. yine özür dilerim.

Steve daha fazla vakit kaybetmeden hızla ara sokağa benzer yerden çıkmak için son kez arkasını döndüğünde Alina yaşadığı acı yüzünden gözünden akan yaşlara rağmen doğrulup titrek sesle Steve'e seslendi.

Alina : Steve! Hiç bir karadul böceğinin ısırığının ne kadar acıtabileceğini düşündün mü?

Steve duyduğu soruyla kaşlarını çatıp garipser şekilde Alina'ya baktığında şu an bu durumda böyle bir soru sormasını anlamlandıramamıştı.

Steve : Ne?

Steve'in kendine dönmesiyle anında kırık kolunu havaya kaldırıp kolundaki şok aletini Steve'e doğru atan Alina, Steve'in anında yere düşmesiyle derin bir nefes verdi.

Alina : İşte artık düşünmene gerek kalmadan öğrenmiş oldun... rica ederim.

Steve gözlerini acıyla beyaz ışıkların altında açıp anında Alina'nın bayıltmak için omzundan vurduğu yeri tuttuğunda başındaki doktor adamın elini çekip son birkaç işlemi yaptı.

Başındaki doktoru fark eden Steve korkuyla ne olduğunu anlamaya çalışırken doktor hızla konuşmaya başladı.

Doktor : Sakin olun bay Rogers, sadece bayan Ivanova'nın attığı şok yüzünden omzununda büyük bir deri yanığı oluşmuş. Birkaç işlem ile yanığın acısını hafiflettik, zorlamazsanız birkaç güne tamamen geçeceğini düşünüyorum.

Steve uzandığı yerde doğrulup başıyla doktora küçük bir teşekkür etti ve gözlerini hızla sızlayan ve oldukça kötü durumdaki omzuna çevirdi.

Alina'nın onu böyle yaralaması çok kötüydü ama Steve biliyordu ki kesinlikle hakketmişti.

Tony : Günaydın Rogers! İyi uyudun mu?

Bir anda odaya neşeli gözüken Tony konuşarak girip ellerini cebine atarken Steve göz devirerek başını olumsuz anlamda salladı.

Tony'nin koyu renkli gözleriyle verdiği işaretle odadan anında çıkan doktorla bir anda ciddileşen Tony sedyede oturan Steve'e doğru yürüdü.

Tony : Sen ne yaptığının farkında mısın?!

Steve : Beni çocuk gibi azarlama Tony. Her şeyin farkındayım-

Tony : Hayır! Hiçbir şeyin farkında değilsin! O arkadaşım dediğin Bucky'nin bulaşmadığı suç yok! Binlerce kişiyi öldürmüş, hastaneye girip Alina'nın yaşayan son akrabasını öldürmüş, bir ülkeyi kralsız bırakmış birinden bahsediyoruz!!

Steve : Kral T'Challa'yı o öldürmedi!

Tony : Hiçbir şey görmediğini söylemişsin! Nasıl bu kadar emin olabilirsin?!

Steve : Çünkü.. biliyorum! Biliyorum Tony!

Steve'in dediği ile odada büyük bir sessizlik başlarken gerginlikten ve stresten yutkunamayan Tony titremeye başlamış ellerini bileklerinden ovalamaya çalışıp derin bir nefes aldı.

Tony : Şu anda seni direkt olarak tutuklayıp denizin üstünde, Tanrı'nın bile unuttuğu bir yere postalayacaklardı.. Eğer Nick ve ben konuşup durdurmasaydık çoktan hücrende olurdun.

Steve Tony'nin dediğiyle yutkunup bir süre sessiz kaldıktan sonra mavi gözlerini kendini izleyen adamın yüzüne çevirip mahcup bir şekilde boğazını temizledi.

Steve : Teşekkür ederim..-

Tony : Eğer bana teşekkür etmek istiyorsan şimdi gidip o belgeyi imzala Steve. Eğer o uçan arkadaşını ve kendini kurtarmak istiyorsan o belgeyi imzalamak zorundasın.

Steve : Ama Bucky-

Tony : O da eğer zorluk çıkarmazsa en az cezayla yırtacak. Senin dediğin gibi beyninin yıkanıp yıkanmadığını anlamak için bir psikologla görüşecek.

Tony lafını bitirip sessizce Steve'in bir şey demesini beklerken bir şey demesiyle odadan çıkmak için kapıya yöneldi.

Tony : Üstünü giyin ve belgeyi imzalamak için bir kat aşağıdaki büyük odaya gel. Herkes seni bekliyor.

Tony'nin odadan çıkmasıyla tek kaldığı odada kendince küfür geveleyen Steve ayağı kalkıp üstüne tişörtünü geçirdi.

Belki de gerçekten anlaşmayı imzalamalıydı..? Kimbilir.. onları daha neler bekliyordu..

Evettt!! Bir bölümün daha sonuna geldik!

Uzun bir bölümdü. Beğendiniz mi?? Bence güzel bir bölümdü

Çok olay oldu ve en baştan başlamam gerekiyor sanırım. İlk olarak Steve'in Alina'nın yanına geleceğini düşünmüş müydünüz??

Alina geçen bölüm Peggy'nin cenazesi için Steve'in yanındaydı ve bence Steve'in de bu bölüm Alina için buraya gelmesi çok güzeldi.

Saldırıda Kral T'Challa öldü ve bu da genç T'Challa'mızın sinirlenmesine neden oldu.. baya kötü oldu kesinlikle. Sizce T'Challa'yı ya da Black Panther'i bir daha görür müyüz? Görürsek nerede görürüz?

Sizce Steve Sharon'u çağırmalı mıydı? Sharon gelmeden hemen önce tutuklanmak üzereydi ve ucuz yırtmıştı. Buna rağmen işlerin tam içinde olmak istemesi sizce iyi miydi kötü müydü? Sharon ile çadırdayken Sharon'un onu öpmeye çalışması olayı da biraz.. sinir krizi geçirtebilecek türden bir olaydı bence. Alina umarım bu olayı öğrenmez.. Sizin tepkiniz neydi? Sharon'u ileride görmeye devam eder miyiz??

Sonda Alina ve Steve'in kavgasını ve birbirlerini ciddi anlamda yaralayabildiklerini da bu olayla görmüş olduk. Birbirlerini yaralayabilecekleni düşünmüş müydünüz?

Çok soru sordum ama fikirlerinizi merak ediyorum!!

Sizce bundan sonra bölümde neler olur?

Eğer fikirleriniz varsa yorum yapmayı ve eğer beğendiyseniz oy atmayı unutmayın. Yeni bölümde görüşürüz. Sizi 3000 kez seviyorum ♡♡.

Continue Reading

You'll Also Like

265K 25K 26
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
36.6K 9.1K 21
"ben seninle sarsılmak istiyorum."
39K 3.3K 12
Kim Taehyung öğrencisine fazla mı ayrıcalık tanıyordu? Daha ona sınav cevaplarını verdiği kısma gelmedik. Yaş farkı !
47.1K 2.5K 17
❝Benim ezbere bildiğim tek şey senin gözlerin.❞ kenan yıldız fanfic|23.01.24 ❥en cok okunan kenan yildiz kurgusu! ༶•┈┈┈┈┈┈୨♡୧┈┈┈┈┈•༶ Bin 01.02.24 5...