Mavi Lavinia (Rengarenk Seris...

By mitolojikbiri

1.2M 30.3K 27K

05.10.2018 Wattys 2018 Kazananı (Kalp Kıranlar Kategorisi) Rengarenk Serisi'nin ilk hikayesidir. Tiyatro, mü... More

TANITIM
KARAKTERLER
1.SAHNE
2.SAHNE
3.SAHNE
4.SAHNE
5.SAHNE
6.SAHNE
7.SAHNE
8.SAHNE
9.SAHNE
10.SAHNE
11.SAHNE
12.SAHNE
13.SAHNE
14.SAHNE
15.SAHNE
17.SAHNE
18.SAHNE
19.SAHNE
20.SAHNE
21.SAHNE
22.SAHNE
23.SAHNE
24.SAHNE
25.SAHNE
26.SAHNE
27.SAHNE
28.SAHNE
29.SAHNE
30.SAHNE
31.SAHNE
32.SAHNE -FİNAL-

16.SAHNE

7.6K 917 1.2K
By mitolojikbiri

Selam! Nasılsınız? Yeni bölümle geldim!

İlginizin devamını diliyorum :3 ♥

Sizi seviyorum♥

kişisel instagram: graecuss

ask.fm: graecuss_ (Hikayelerle ilgili dedikodu yapabiliriz)

twitter: graecuss_ (tweetlerini #mavilavinia tagiyle paylaşırsanız hikayeyle ilgili paylaştıklarınızı görebilirim.)

Spotify: mitolojik.biri (Mavi Lavinia için bir liste var)

Ares ve Yakut'un parodi hesapları açıldı areskunt ve yakutledaoflaz yazarak bulabilirsiniz.

Buraya da bıraktığınız spoisiz soruları Yakut cevaplasın :3

BÖLÜM SINIRI 800 OY VE 2.000 YORUM.

(Oylar hikayenin yükselişi için önemli o yüzden herkes oy verirse sevinirim. Yorumlarda istediğiniz gibi delirebilirsiniz♥)

♪Karsu - İtiraf♪

instagram: mitolojikbiripage

🌸

Ah bu kıskançlık, kıskançlık!

Romeo and Juliet

🌸

"Kardan adam yapsak seninle!"

Odamda sekerek yatağıma ulaşıp seçtiğim rahat kıyafetlerimi hızlıca üzerime geçirdiğimde sayısını unuttuğumca kez aynı şeyi tekrarlarken Karlar Ülkesi'nin meşhur şarkısının devamı yoktu. Devamını asla söylemeden sadece aynı yeri tekrarlıyordum.

Gece uyumadan önce izlediğim için uyanır uyanmaz bu şarkıyı söylemeye başlamam komikti. Heyecanla hazırlanmaya başladığımda her şeyi aksatmadan sırasına göre tamamlamam gerektiğini biliyordum ve bunu bilmek beni heyecanlandırıyordu. Demir'in doğum günü için günler öncesinden kızlarla konuşmuş, Mika'nın yerinde beraber yemek yiyerek kutlamayı düşünmüştük. Kendi arkadaşları Demir'e doğum günü hazırlayacak olsalar da bizde çocukluk arkadaşları olarak ona bir şeyler hazırlamak istedik. Mika'yla konuşarak her zaman yerleştiğimiz masayı bizim için bugüne ayırmasını istemiştim. Masamızın etrafını balonlarla kızlar süslerken ben, Demir'i, Mika'nın yerine getirecektim.

Her şeyden önce hediyemi hazırlamak için evden çıkmalı atölyeye gitmeliydim ve bu beni çok heyecanlandırıyordu ilk kez böyle bir şey yapacaktım.

Eflatun'un sanat atölyelerinde birbirinden farklı dersler, kurslar verilirdi ve bugün için birine kaydolmuştum. Hocaların yardımıyla kilden minik heykeller yapılan kursa katılacaktım. Tiyatro ekibinden bir arkadaşımız gitmişti ve birkaç saatimi alacağını söylerken en erken saate almıştım.

"Anneanne, ben çıkıyorum!"

"Kahvaltıya kalmıyor musun?"

"Hayır," diyerek mutfağa girip masanın üzerindeki boyozlardan bir tanesini aldım. "Derse girip hemen eve gelmeliyim, hazırlanmalıyım."

"Neden son güne bıraktın ki?"

"Çünkü herkesin bir anda sanat aşkı doğmuş." Homurdanarak spor ayakkabılarımı ayağıma geçirdim. "Sonra görüşürüz!"

"Dikkatli ol."

Yanağından öperek merdivenleri koşarcasına indiğimde ayağım yere takılırken tavşan gibi sekerek düşmekten son anda kurtulup dengemi sağladım.

"Dikkatli ol." Ares koşar adımlarla yanıma gelip kolumdan tuttu. "İyi misin?"

"İyiyim, her zamanki halim." Gülümseye çalışarak ona baktım, koşudan dönmüş olmalıydı. Gözlerim garaja kayarken, "Bana bir iyilik yapar mısın?" diye sorduğumda kaşları çatıldı. "Merkeze gitmem gerekiyor bisikletle gidecektim ama acelem var."

"Teoman-"

"Uyuyor teklif etse de kabul etmem."

Gözleri yüzümde dolaşırken, "Seni istediğin yere bırakırsam barışacak mıyız?" dediğinde gülmemeye çalıştım.

"Küsmedik ki?"

"Bana baktığında gülümsemiyorsun."

Kaşları çatılırken, "Beni yetiştirirsen sana kocaman gülümseyeceğim," dediğimde omuzları gevşedi.

"Anahtarı alıp geliyorum."

Ares, Romeo'yu eve bırakarak kısa sürede yanıma ulaştığında aracına geçtik ve gaza bastı. Ben arabada olduğumda ve beraber zaman geçirirken bilerek arabayı yavaş sürse de bugün bir istisna gerçekleştiriyordu.

"Sağ tarafta durur musun?" Ares hızını düşürerek sanat atölyesinin önünde durdu. "Çok teşekkür ederim."

"Borcunu şimdi ödemeni istemiyorum," dediğinde merakla ona baktım. "Başka bir gün isteyeceğim."

"Peki."

"Burada ne yapacaksın?"

Merakla etrafına bakarken emniyet kemerimi çözerek ona döndüm. "Burası sanat atölyesi birçok kurs verilir. Bugün Demir'in doğum günü Teoman bahsetmiştir," dediğimde onaylarcasına kafasını salladı. "Kilden onun için heykel yapacağım."

"Onun hediyesi için mi acele ediyorsun?"

"Tabii! Hocalar yardımıyla yapacağım, kili fırına verecekler sonra onu tekrar eve getireceğim. Çok işim var."

"Acelen o yüzdenmiş."

Dudak bükerek önüne döndüğünde, "Tekrar teşekkür ederim sonra görüşürüz," diyerek gülümsedim. "Geleceksin değil mi?"

"Bilmiyorum, karar vermedim."

Gözlerim bileğimdeki saate kaydığında üstüne gidemedim. "Peki," diyerek araçtan indiğimde bakışları üzerimdeydi.

Ares'e el sallayıp aceleci adımlarla atölyeye girdiğimde resepsiyondaki hanımefendiyle konuşarak sınıfı öğrenip üst kattaki sınıfa ulaşarak boş bir yere geçtik. Hocalar tam vaktinde geldiklerinde önümüzdeki kilden hamurları, bıçakları anlatırlarken gösterdikleri taktiklerle kolları sıvadık.

Demir çocukluğunu bizimle geçirse de büyüdükçe bizden arkadaş grubumuzun içinden kopmuştu. Babası buna sebep olurken ergenliğinden başlamıştı onun bütün spor, yetenek ve şu an konumuna gelmesini sağlayan her şeyin bedeli. Bir tek benimle bağını koparmazken bunu istemezdim de. Benden büyükken bile beni küçük görüp dalga geçmiyor, üzmüyordu yanımdaydı. Bazen kimseyle konuşmadıklarımı onunla konuşurdum bu yüzden bende aşktan da öte büyük bir sevgisi vardı. Onu aşk gibi bir kavramın içine hiçbir zaman sığdıramamıştım ama yitip gidecek bir güzelliğin içinde de tek bırakmamıştım.

Eğer hayatımız içine aldığımız insanların var ettiği sevgi ve mutlulukla büyüyorsak Demir, benim hayatımdaki mutluluğu koruyan en sevdiğim dostlarımdan biriydi, ilkiydi.

Lise sonda beni ilk kez ata bindirdikten sonra teşekkür etmek için ona Aleksandr Puşkin'in Bakır Atlı kitabını almıştım. Atları seviyordu, onlara düşkündü. Polis olma noktasına gelene kadar onu çoğu kez at üstünde görmüştüm. Çalışma alanında atının üzerinde dimdik durarak atını sürerken öyle göz kamaştırıcı oluyordu ki birçok insanı büyüsü altına alabilirdi.

Şimdi onun için küçük bir heykel yapmak istiyordum. At ve üzerinde insan olan Demir'i anımsatan bir heykel. Belki çok büyük bir hediye değildi ama onu mutlu edecekti, biliyordum.

Kilden heykeli yaparak saatleri gerçekleştirirken bir an için yapamayacağımı ve her şeyi mahvettiğimi düşünürken öyle olmadı. Çabalayışlarımı fark eden hocalardan biri yardım ettiğinde onun desteğiyle onu düşünerek yaptığım at ve üzerinde ona tutunan heykeli dikkat ederek paketleyip toparlanarak oradan çıktım. Taksiye atlayarak eve ulaşıp içeri girdiğimde evdeki gürültülü dikkatimi çekerken adımlarımı salona çevirdiğimde kızları ve anneannemi kahve içerken buldum.

"Allah muhabbetinizi arttırsın," diyerek gülümsedim. "Hoş geldiniz, niye haber vermediniz?"

"Sana sürpriz yaptık canım, hazırlanırken yanında olmak istedik."

"Neden?"

Onlara kaşlarımı çatarak bakarken İrem sekerek yanıma ulaşıp, "Seni süsleyeceğiz," dedi. "Hem dün konusunu açtırmayıp ne giyeceğini göstermedin ama yemezler. Direkt odana geçiyoruz."

"Anneanne!" Çaresizce inleyerek anneanneme baktım. "Kurtar beni."

"Bir hazırlık varsa tamamen hazırlanmalısın kızım." Anneannem gülümseyerek yanımızdan geçti. "Ben size atıştıracak bir şeyler hazırlayayım, deli kız kahvaltı yapmadan evden çıktı."

Nazlı ve İrem kollarıma girip beni sürüklercesine yukarı götürdüklerinde kaçışımın olmadığını biliyordum. "Durun hediyemi bir yere bırakayım kırılırsa sizi yakarım." Heykelimi paketinden çıkararak güneş gören bir yere bıraktım. "Nasıl olmuş?"

İrem, "Demir bunu görünce sana evlenme teklifi eder," dediğinde utanarak ona baktım. "Çok güzel!"

İltifatlarını memnuniyetle kabul ettiğimde Nazlı dolabımın karşısına geçerek elbiselerimi karıştırmaya başladı. "Bence biraz seksi bir şey seçmeliyiz," dediğinde gözlerimi kocaman açarak ona baktım.

"Neden?"

"Özel bir gün?"

"Arkadaşımızın doğum günü! Siz ne giyeceksiniz abiye falan mı?"

"Abartma, Yakut. Sadece biraz süslenmeni istiyoruz." Beni yatağa oturtarak karşıma geçtiler. "Hem Ares gelirse biraz onu kıskandırmış olursun."

"Onu neden kıskandıracağım ki?"

Nazlı neşeyle gülerek elbiselerimden birini alıp üzerime tuttu. "Flörtleşme de böyle şeyler makbuldur canım."

"Ben, Demir'i böyle bir şey için kullanamam."

"Tabii ki Demir'i kullanmayacaksın," diyerek İrem konuştu. "Sadece biraz süsleneceksin ve güzelliğin Ares'i kıskandıracak."

İkisine dudak sarkıtıp, gözlerimi kocaman açarak kedi bakışları atmaya çalışsam da pek başarılı olmadım, yemediler.

Nazlı ve İrem dolabımı karıştırıp tüm elbiselerimi inceleyerek bana yorum hakkı bırakmadan birkaçını ayırdıklarında zamanımın az olduğunu bilerek hepsini hızlı hızlı denedim.

"Hangisi artık karar verin!" İnleyerek kendimi yüz üstü yatağıma bıraktım. "Bence pembe olan."

"Hı eline bir de balon verelim," diyerek Nazlı homurdandı. "Bence beyaz olan, onu neden hiç giymedin?"

"Bilmiyorum giyecek yer olmadı."

Omuz silkerken İrem, beni ayağa kaldırıp elbiseyi elime tutuşturdu. Gözlerimi devirerek banyoya geçip elbiseyi giyerek içeri girdiğimde ikisi de çığlık atarak üzerime atladılar.

"Kesinlikle bunu giyiyorsun!" Nazlı heyecanla elimden tutup beni kendi etrafımda döndürdü. "Çok yakıştı!"

Aynanın karşısına geçmemle yansımama bakarken gülümsedim. Tül işlemeli çiçekli, derin v yaka askılı mini elbisem vücuduma öyle güzel oturmuştu ki bende hayran kalmıştım. Boyu dizlerimin biraz üzerine gelirken, göğüs dekoltesiyle benim belli oluyordu. Üstelik sırtım açıktı ve sadece ipler çapraz şekilde sırtımı süslüyordu.

"Biraz utandım." Parmaklarımı dudaklarıma kapatarak kıkırdadım. "Umarım dans ederken bir yerim açılmaz."

Kızlarla beraber gülerken Nazlı, "Saçlarına kalın dalgalar yapalım," dedi. "Sırtın açık güzel olur."

İtiraz etmediğimde elbiseyi çıkararak yatağımın üzerine bıraktığımda makyaj masama kurulduk. Ben makyajımı yaparken Nazlı saçlarıma maşa yapmaya başladı. İrem banyoda hazırlanırken yavaş yavaş bütün hazırlıklarımız bitiyordu.

Makyaj ve saçlarım bittiğinde beyaz elbisemi bir kere daha giyinerek aynanın karşısına geçtiğimde derin nefes aldım ve nefesimi tuttum. Aynadaki bendim. Elbiseyle uyumlu beyaz hafif çilli tenim, kızıla kaçan turuncu saçlarım ve yuvarlak yüzümle aynaya yansıyan bendim ama bugüne özel daha farklıydım. "Çok güzel," diyerek nefesimi bırakıp kocaman gülümsedim. "Çok iyi iş çıkardınız kızlar, teşekkür ederim!"

"Bebeğim biz bir şey yapmadık ki sen zaten çok güzelsin." Nazlı kollarını etrafıma sarıp yanağımdan öptüğünde gülümsedim.

Ufak tefek hazırlıkları tamamladığımızda hediyelerimi pakete koyup küçük çantamı omzuma asarak son kez aynada kendime baktım.

"Anneannenin kalbine inecek."

İrem keyifle gülerken, "Asıl Ares'in kalbine inecek," diyerek Nazlı konuştuğunda kıkırdayarak peşlerine takıldım ve beraber aşağı indik. "Demir gelmiş mi?"

"Birazdan burada olacakmış." Topuklu ayakkabılarımın üzerinde salona girdiğimde anneannemin bakışları bana döndü.

"Hi!" Anneannem şaşkınlık dolu nidasını kopararak ayağa kalktı. "Yakut'um kuğu gibi olmuşsun," diyerek yanıma geldiğinde utançla gülümsedim. "Çok güzelsin, bebeğim."

"Teşekkür ederim, anneanne."

"Nazarlığın yanında mı?"

Nazlı kahkaha atarak, "Külotunun kenarında," dediğinde güldüm. "Onu asla çıkartmıyor."

"Çıkartma güzelim, nazar değer Allah korusun." Gülümseyerek elini yanağıma sardı. Gözleri dolarken, "Çok güzel olmuşsun," diye fısıldadı.

"Anneanne! Ağlama yoksa ağlarım."

"Ve güzelim makyajı bozulur."

İrem araya girerek konuşurken anneannem gözlerini silerek gülümsedi. "Bol bol eğlen güzelim, dikkatli ol."

Yanağını öpücüklere boğarak önce Doğu'nun gelmesiyle İrem ve Nazlı'yı yolcu ettim dakikalar sonra Demir'in gelmesiyle salondan çıktım. Demir dışarıda merdivenlerin aşağısında bekliyordu.

Üzerinde ona yakışan, vücuduna tam oturan açık renk gömleği ve siyah pantolonu vardı. Hoş bir kemerle süslemiş, saçlarını özenle şekil verirken tıraş olmuştu.

"Yakut," diyerek şaşkınlıkla kafasını iki yana sallayıp gülümsedi. "Çok güzel olmuşsun."

"Teşekkür ederim." Yanına ulaşarak uzattığı elini tuttum. "Sen de çok güzel olmuşsun."

Gülümsemesi yüzüne yayılırken, "Yanına yakışmaya çalıştım," diyerek güldü. "Göz kamaştırıcısın."

"Utandırma!" İnleyerek elimi koluna sardığımda güldü. "Yoksa kaçarım."

"Tamam sustum."

Dudaklarına fermuar çekerken gülerek arabasına geçtiğimizde arabayı çalıştırarak yola koyuldu. Bakışları sık sık yüzüme kayarken utançtan kıpkırmızı olmuştum.

Bir kere daha göz göze geldiğimizde kaşlarımı çatışımla gülerek, "Kusura bakma lütfen sadece büyülendim," derken o da utanmıştı. Utanarak bakışlarımı önüme düşürdüğümde iç çekişini duydum.

Mika'nın Harikalar Diyarı'na ulaştığımızda Demir'in kapıyı açmasıyla elinden tutarak aşağı indiğimde elbisemi düzelterek gülümsedim.

Beraber sahilden geçerek restorana ulaşırken heyecanlanmıştım. Elimi koluna sarmış topuklularla takılıp düşmemek için dikkat ederken beraber içeri ulaştığımızda bizimkileri çabucak gördüm. Mika büyük ihtimalle rahat olmamız için çok fazla masaya müşteri almamış, bazılarını rezerve diyerek dolu göstermişti.

"Hoş geldiniz," diyerek Mika karşımıza çıktığında gülümsedim. "Yakut'um işte şimdi tam isminin anlamına bürünmüşsün."

"Teşekkür ederim, yakışıklım."

Yanıma gelmesiyle nazikçe yanağından öptüğümde iltifatlarını üzerimize yağdırarak Demir'le de konuştu. Mika, bana göz kırparak geri çekildiğinde kocaman gülümseyerek bizim için ayrılan masaya ilerlemeye başladık.

"Yakut!"

Demir'in dudaklarından şaşkınlık dolu nidası koparken kıkırdayarak elinden tutup masaya doğru çekiştirip ona döndüm. "İyi ki doğdun!" Yerimde sekerek alkışlarken gülümseyen bakışları bana döndüğünde kollarımı iki yana açarak ona sıkıca sarıldım. "İyi ki doğdun Bronz Atlı!"

Dudaklarını saçlarıma bastırarak, "Teşekkür ederim," dediğinde geri çekildim. "Çok şaşkınım."

Kıkırdayarak kolundan tutarak onun için yaptığım meyveli pastanın karşısına çektim. "Dilek zamanı."

Demir gülümseyen gözleriyle pastayı incelerken kısa bir an gözlerini kapattı ve saniyeler sonra açtı. Mumlara üflediğinde hep bir ağızdan iyi dileklerimizi iletirken bir kere daha ona sarıldım.

"İyi ki doğdun oğlum," diyerek Mika da dileklerini sundu. "Bugün burası size ait istediğiniz gibi eğlenin, kimse bir şey söyleyemez."

Mika'ya havadan öpücüklerimi iletirken gözlerim kalabalıkta dolaşarak Ares'in üzerinde durduğunda gülümsedim. Gelmeyeceğini hissettirse de gelmişti, büyük ihtimalle Teoman zorla getirmişti ama gelmesine sevinmiştim. Üzerine çok yakışan gömleği ve pantolonuyla çaprazımda oturuyordu ve ona çok yakıştırdığım kasketi yine saçlarını süslüyordu.

"Yakut çok güzel olmuşsun," diyerek Doğu konuştuğunda gülümseyerek ona baktım. "Şimdi gerçekten kuğu olmuşsun."

"Teşekkür ederim!"

Teoman'ın gülümseyen gözleri bana döndüğünde gözlerimi kaçırarak önüme döndüm. Söylemese de içinde geçirdiğini biliyordum o da beğenmişti.

"Pastanı Yakut kendi elleriyle yaptı."

İrem'in konuşmasıyla Demir'in bakışları bana döndü. "Umarım zehirlenmezsin," diyerek şakacı tavırla takıldım.

"Senin yaptığın bir şeyin kötü olma ihtimali yok, Yakut. Elinin dokunduğu her şey mükemmelleşiyor."

Utanarak bakışlarımı kaçırırken tatlı keyfini sonraya bırakarak yemek siparişlerimizi verdiğimizde sohbet ederek zaman geçirirken arkadaşlarımla topluca buluşmayı seviyordum. Onlarla vakit geçirmeyi, sohbet etmeyi seviyordum.

Yemeklerimizi yemiş çocuklar alkol tüketirken ben pastayı mideme indirdiğimde sıranın hediyeye gelmesine sevinmiştim. Herkesten önce heyecanla karşısına geçerek paketi uzattığımda merakla paketi açarken yanında duruyordum.

"Birazcık yardım alsam da ben yaptım," dediğimde paketi çözerek onun için yaptığım kilden heykeli ortaya çıkarttı. "Sana seni vermek ne kadar doğru bir tercih bilmiyorum ama zihnimde bu kadar yenilmez, atıyla şaha kalkmış güçlü bir Bronz Atlı olarak varsın." Şaşkın bakışları yüzümde dolaşırken diğer küçük pakette de metalden iki çapanın birbirine geçtiği bileklik vardı, Demir'in bileklikleri sevdiğini ve değer verdiğini biliyordum.

"Ne söyleyeceğimi bilmiyorum." Dolan gözlerini yüzümde dolaştırarak gülümsedi. "Beni çok mutlu ettin."

"Hak ediyorsun." Kollarının arasına girerek sıkıca sarıldım. "Çok mutlu ol, Demir."

"Hep yanımda ol." Saçlarımdan öperek geri çekilirken gülümsedi. "Senin hayallerinin kahramanı mıyım?"

"Atınla beraber öylesin," diyerek gülümsedim.

"Oho! Yakut yine bizi gölgede bıraktı."

Doğu yakınarak yanımıza ulaşırken koluna vurarak geri çekildim. Herkes hediyelerini verirken Doğu'yu kolundan tutarak benimle sahneye çekiştirmeye başladım. "Şarkı zamanı," dediğimde itiraz etmedi.

Sahneye çıktığımda Doğu gitarı kontrol ederken mikrofona yaklaşarak gülümsedim. "İyi akşamlar," dediğimde bakışlar bana döndü. "Bugün burada arkadaşımız Demir'in doğum günü için toplandık." Demir'in bakışları bana dönerken kıkırdayarak el salladım. "Tekrardan iyi ki doğdun Bronz Atlı! Yeni yaşın sana çok güzel mutluluklar getirsin."

Sandalyeye oturarak bacak bacak üstüne attığımda mikrofonu boyuma göre ayarlamıştım. Doğu'ya söyleyeceğim şarkının ismini verdiğimde kolaylıkla ayak uydurdu ve müzik başladı. Sevdiğim şarkının sözlerini dile getirerek insanları büyülemeye başladım

"Bir sen, gelsen yanıma

Sen ve ben hep yan yana

Sımsıkı sarıl bana

Sadece bana gülümse."

Yüzüklerin sardığı parmaklarımı birbirine geçirerek kucağımda toplarken omuzlarımı geriye atmış dimdik dururken ses tonumu kolaylıkla şarkının naifliğine ayarladığımda dans etmek için ayağa kalkan insanları görüşümle kocaman gülümsedim.

"Sen ve ben hep yan yana

Sımsıkı sarıl bana

Sadece bana gülümse."

Bakışlarım istemsizce Ares'e kaydığında onu, Teoman'ın yanında buldum. Alkolünü tüketirken bakışları üzerimdeydi. Bakışlarının sıcaklığı yüzümde, vücudumda dolaşırken yavaş yavaş beni inceliyordu ve bu beni heyecanlandırıyordu.

"Kalbime bir bak

Saf ve şeffaf

Farkındasın artık galiba

Tercih değil araf."

Şarkı sözlerinin anlamını fark etmiş gibi bakışları yüzümde uzun süre geçirerek dolaşırken gözlerinde yatan anlayamadığım onun da dile getiremediği yoğunlukla utanarak gözlerimi kaçırdım. Nakaratı dans edenlere uydurarak tekrarladığımda yavaş yavaş sonlandırdım. Bir, iki tane daha şarkı söyleyerek sahneden indiğimde bilgisayardan ayarlanan müzik çalmaya başladı.

Demir, bana doğru gelerek, "Dans edelim mi?" diye sorduğunda onu geri çevirmedim. Kollarının arasında yerimi alarak elimi nazikçe omzuna yasladım. "Bugün için teşekkür etmiş miydim?"

"Onuncu kez," diyerek güldüm. "Biz arkadaşız, Demir. Tabii ki böyle bir şeyi ayarlayacaktım."

"Kimse senin gibi ince düşünceli değil."

Saçlarımı okşayarak sırtımdan geriye bırakırken gülümsedim. "Birine değer verdiğinde onu mutlu edecek şeyler düşünmek hiç zor değil."

"Biliyorum." Parmak uçlarımdan tutarak beni kendi etrafında döndürüp göğsüne çekti. "Ama kimse sen değil."

"Kimse benim içinde sen değil." Samimi gülümsememi yüzüme yerleştirerek parlak maviliklerinin içine baktım. "Ciddiyim, Demir. Sana çok değer veriyorum sen, benim kimsenin yerini dolduramayacağı en iyi dostumsun."

Çenemi omzuna yaslayarak gözlerimi yumarken onu kırmak ya da üzmek istemiyordum. Kollarını etrafıma sararak bana sıkıca sarıldığında, "Biliyorum," diyerek saçlarımdan öptü. "Bundan şikayetçi değilim, aksine hayatımda senin gibi bir güzellik olduğu için mutluyum."

Dansımızın bitişiyle bir kere daha masaya geçtiğimizde rüzgâr eserken Demir'in istettiği şalı omuzlarıma bırakmasıyla teşekkür ettim. Beraber bir sürü fotoğraf çekildiğimizde Demir'in yanına oturarak onunla fotoğraf çekilirken hoşuma giden birkaç şeyi hikayemde paylaştım.

Tuvalete gitmek için yanlarından ayrıldım. Hızlıca işimi hallederek dışarı çıktığımda tanıdık bir sesi duymamla meraklı bakışlarımı etrafta dolaştırırken Ares'i gördüm. Sırtı bana dönük giriş dururken telefonuyla konuşuyordu.

"Bir süre devam etmeyeceğim." Karşı tarafı dinlerken sessiz kaldı. "Beni özlediysen söylemen yeterli." Olduğum yere çakılı kalırken şaşkınlıkla Ares'in sırtına bakıyordum. "Tamam yanına gelirim."

Birkaç kelime ederek aramasını sonlandırdığında kaçamadım, arkamı dönüp gidemedim. Ares içeri girmek için bana doğru döndüğünde karşı karşıya gelişimizle şaşırdı.

"Sevgilin mi?" Dudaklarımdan aniden taşan sorusuyla ben bile kendime şaşırırken Ares'in şaşırması tuhaf değildi.

"Ne?"

"Kız arkadaşın mı? Regina mı? Ama onunla Türkçe konuşman saçma olurdu." Şaşkınlığını üzerinden atarak kahkaha attığında kaşlarımı çattım. "Gülünecek bir şey olduğunu sanmıyorum."

"Yakut!" diyerek bir kere daha güldü. "Çok tatlısın."

"Beni iltifatlarınla kandıramazsın."

"Yani bu iltifatlarımla seni kandırıyorum demek mi oluyor?" Omuz silkmemle bana doğru bir adım atarak aramızdaki mesafeyi azalttı. "Hım?"

"Lafı çevirme ondan bahsetmiyorum."

"Neyden bahsediyorsun?"

Parmaklarını saçlarıma sardığında titrek derin nefes alarak, "Unuttum," diye fısıldadığımda gülümsedi.

"Çok güzel olmuşsun."

"Bugün bunu birçok kere duydum."

Beni kolumdan tutarak kenara çekerken sırtımı girişin ahşap direğine yasladı. "Öyle mi?"

"Öyle."

Elini yüzümün yanına yaslayarak yüzüme eğildiğinde sertçe yutkunarak ona baktım. "Güzel kuğum, göz kamaştırıcısın ama bunu sadece ben görebiliyorum," diyerek yanağımı okşadı. "Çünkü ben, Ares'im. Sende, beni iyileştiren güzel kuğu Leda."

Kalbim ters taklalar atarak göğüs kafesime vururken artık göğüs kafesimin kendini koruyabileceğini sanmıyordum. Her vuruşunda sarsılırken kırılmayı ve yara almayı umursamadan göğsümden kopup Ares'e ulaştı, onun oldu.

Bundan sonra kalbimi ondan alabilir miydim bilmiyordum.

Tek bildiğim kalbimi birine kaptırmıştım ve kapan kişi efsanedeki Leda'nın ölümünü gerçekleştiren Ares'ti.

"Efsaneyi gerçekleştirecek misin?" dediğimde kaşları çatıldı. "İsimlerimizden doğan efsane."

Şaşkınlık üzerine yüklenirken yüzünün kaskatı kesilişini gördüm. "Seni öldüreceğimi mi düşünüyorsun?"

Sahile vuran dalgalardan kopan rüzgâr üzerimize saldırırken dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırarak Ares'in derinliklerine ulaşabileceğim gözlerine baktım. "Bilmiyorum," diyerek sertçe yutkundum. "Bunu yapar mısın?"

"Asla!" Öne doğru gelerek alnını alnıma yasladı. "Seni asla öldürmem, Leda'm. Böyle bir şey imkansız."

Elimi ürkerek göğsüne yasladığımda elini elime sardı. "Lütfen imkansızı gerçekleştirme." Korkarak ona bakarken dudaklarını alnıma bastırarak gülümsedi.

"Asla güzel kuğum, söz veriyorum."

"Yakut?" İsmimi duymamla irkilerek ellerimi Ares'in göğsüne bastırıp onu kendimden uzaklaştırdığımda Teoman, garsonların arasından geçerek bana doğru geldi. "İyi misin?"

Endişeli bakışları yüzümde dolaşırken yüzümü ellerinin arasına aldı. "İyiyim, ne oldu?"

"Kaç dakikadır yoksun, endişelendim." Bakışları benden, Ares'e döndüğünde kaşları çatıldı. "Sen ne yapıyorsun?"

"Telefonla konuşuyordum. Yakut'u görünce yanına geldim."

"İyisin değil mi?"

Teoman bir kere daha bana bakarken ona yalan söyleyeceğim için kıpkırmızı olurken geri çekilerek ellerinin tutuşundan kurtuldum. "İyiyim, sadece hava almak istedim. Orası çok kalabalıktı."

Geri çekildiğim için bozulurken, "Kalkacağız," dediğinde itiraz etmedim.

Toparlanarak Mika'ya veda edip arabalarının yanına ulaştık. Nazlı ve İrem'e veda ettiğimde Ares yanıma geldi.

"Kiminle gideceksin?" diyerek Ares konuştu.

"Demir'le gelmiştim."

Teoman, "Benimle gelebilirsin," dediğinde karşımdaki üç adama şaşkınca bakıyordum.

Teoman'a gözlerimi devirirken Ares gözlerini gözlerime dikerken bakışlarına karşılık vermeden, "Geldiğim şekilde döneceğim," diyerek Demir'in yanına geçtim. "Tabii senin için sorun olmazsa."

"Asla." Gülümseyerek yolcu kapısını açtı. "Aslında istersen biraz sahilde dolaşım mı?"

Teoman homurdanarak aracına geçti. Ares'in olduğu yerde dururken yolcu koltuğuna geçtiğimde o da geri çekilip hızlıca aracına girdi. Ondan beklemediğim sertlikle arabasını çalıştırarak uzaklaşırken şaşkın bakışlarımı Demir'e çevirdim.

"Başka bir gün için sözüm olsa?"

"Tabii, sorun değil."

Gülümseyerek o da aracını çalıştırdığında bilekliğini taktığını görmek sevindirdi. Demir'le sohbet ederek yolculuğu sonlandırdığımızda teşekkürleri havada uçuşurken bir kere daha sarılarak iyi geceler dileyip geri çekildim. Merdivenleri tırmanırken bakışlarımı Ares'in evine çevirdiğimde karanlığa gömülü bir şekilde görmeyi beklemiyordum. Kaşlarım şaşkınlıkla çatılırken orada oyalanmadan eve geçerek parmak uçlarımda odama çıktım. Günü yorgunlukla bitirerek elbiseden ve makyajımdan kurtularak yastığımı Ares'in çalışma odasını görecek şekilde koyup uzandım. Orada olmasa da gece geldiğinde beni görmesini istiyordum. Beni görürse bu akşam konuştuklarımızı hatırlamasını istiyordum.

Ben sanırım Ares'in, bana bir adım atmasını istiyordum.

Korkarak bunu istiyordum.

Ama korkuyordum, çok. 

🌸

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 42.6K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
18.1K 1.6K 47
Kapalı. Güzel bir başlangıç yapalım, tanışalım, kaynaşalım, öğrenelim. Dünya çok küçük ve eminim sizler de biliyorsunuz öğrenmenin hiç sonu yok. E n...
2.5M 3.4K 1
İki genç kız; Arya ve Mahru.... "Gelen ani fren sesi ile ne olduğunu anlayamadan babasının altında kalmıştı Arya. Vücuduna giren minik sızıları his...
31.3K 1.7K 45
Kader, kıyamet ve aşk üstüne bir öykü... Her şey bir aşkın yaşanabilme ihtimaline bağlı olsaydı? Varoluşun binyıllar sürecek resmigeçidinde bir aşk...