Yıldız Kayarken Dilek Tutulmaz

By EmineCann

25.6K 2.9K 2.9K

Esin, 24 yaşında bir sarışın. Sırf 'en çok yağış alan bölge neresi' sorusu geldiğinde gözlerim diyebilmek içi... More

•Tanıtım•
En Uzun Gece
Babil Kanunları
Umut Hırsızı
Yıldız Tozu
Perili Köy
Birinci Yalan
Tabut ve Yıldızlar
Otogar Soğuğu
Boş Sayfada Tutan Kir
Tutuklu Olmak
Ölü Toprağa Düşen Yağmur
Kendimden Kaçarken
İstiyorum/İstemiyorum
Kül
Vedalar
Yaralar
Sağanak Gökyüzü
Nadasa Bırakılmış Hayatlar

Bir Kitabın İlk Sayfası

1.1K 162 128
By EmineCann

Ayrılıklardan korktuğu için yaşanılacaklara defalarca rötar yapabiliyor insan. Kalbimin en kuytu köşesinde bir yerde, hapsini döven bir şey onu yok saydığımı hatırlatmak istercesine yumrukluyordu beni. Ertelediklerimi yüzüme vuruyordu. 'Bu kaçıncı rötar?' diyordu adeta. Öyle bir zaman dilimine sıkışıp kalmıştım.

"Küçük dolandırıcı seni."

Bay A'nın sesiyle kafamın içinde yaptığım rötarlara son verdim ve ters bir bakışla ona döndüm. "Ne zamandan beri peşimdeydin?"

"Uyuyormuş numarası yaptığını anladığımdan beri. Ne karıştırdığını görmek için uyuduğuma inandırdım ve sadece izledim," dedi takdir ediyormuş gibi bir sesle. "Bu kadar erken bir şeyler kapacağını tahmin edemezdim," diye devam etti.

Kaşlarım sanki mümkünmüş gibi daha da çatılırken gözlerimi kıstım. "Sana anlattım! Seni dolandırmak gibi bir niyetim yoktu. Sadece bu uğursuz yolculuğu daha erken bitirmek istedim." Sona doğru sesim kısıldı ve bir an duraksadım. "Her ikimiz içinde." Cümlemi, yutkunarak noktalamıştım.

Dahice bir şey bulmuş gibi parmağını şıklattı. "Tam ne zaman olduğunu çözemedim ama utanınca, sıkılınca, zor durumda kalınca o anlardan birinde cümleni yutkunarak bölüyorsun."

Bakışlarını dudaklarıma odaklamış olması dikkatimi alt üst ediyordu. Üstelik o, bu tespiti yaparken tekrar yutkunmuştum. Tam anlamıyla ahmaktım, eline koz verip duruyordum.

"Paranı al ve beni müsait bir yerde indir, yoluma bakacağım."

"Seni alıp yoluma bakamıyor muyum?" Söylediği şeyle birlikte kafamı hızlı bir refleksle ona çevirdiğimde muzip gülüşüyle karşılaştım.

"Artık böyle bir seçeneğin yok, şimdi sağa çekebilir misin?" O ne derse aksini söylemeye daima hazırdım. Cevap vermeden bir saniyeliğine yüzüme baktığında göz devirerek karşılık verdim. Ani bir hareketle arabayı sarstı ve sağa çekerek durdu. Beklemediğim için irkilmiştim.

"Seçim senin yıldız tozu, eğer yola benimle devam edersen başına gelebilmesi muhtemel küçük felaketlerden sorumlu değilim."

Kaşlarım kıvrak bir şekil alıp çatılırken şaşkınlıkla dudaklarımı araladım. "Küçük felaketleri biraz açar mısın?"

Elmacık kemiği keyifli bir ifadeyle yukarı kıvrıldığında gözlerini gözlerimden ayırmadı. "Mesela bu küçük bir felaket," derken alev almış ela gözleri, aralanmış dudaklarıma odaklandı. "Öp ve kurtul hadi." Kelimelerine öldürücü bir baskı uyguladığında bir rüyadan uyanır gibi sarsıldım ve yataktan düşmüşüm gibi bir hisle kendime geldim.

"Başıma gelmiş en büyük felaket sensin!" Sesimi yükseltmemin sebebi sinirimle duygularımı bastırma içgüdümden başka bir şey değildi. Hışımlı bir tavırla arabadan indiğimde güldüğünü gördüm. "Neye gülüyorsun?"

"Kendinden kaçma çabana." O da beni taklit ederek arabadan indiğinde ters bir bakış attım ve ağır adımlarla yürümeye başladım. "Kendinden kaçmaya çalışırken bile bana geldiğinin farkında değilsin sen," arkamdan yürüdüğünü hissedebiliyordum ama dönmedim. Yürümeye devam ettiğimde keyifli bir kahkaha attı ve sesini yükselterek tekrar konuştu. "Kendinden kaçıp kaçıp bana geliyorsun sen! Hadi dönüp inkar etsene."

Hızlı bir şekilde ona döndüğümde kollarını iki yana açıp tenlerimizden ölü bir ruh gibi esip geçen esintiyi içine çektiğini gördüm.

Konuşmadan önce derin bir nefes aldım. "Beni birkaç günlük bir banka hesabı olarak kullanıp sonra dönüyoruz diyen sen değil misin? Üstelik perili bir köyde kalmak zorunda bırakman da cabası."

"Kollarımda uyurken öyle demiyordun serseri." Bana serseri derken yüzünden silinmeyen serseri gülüşünü kullanması ne kadar tehlikeli olduğunu bir kez daha ele veriyordu.

"Ne münasebet! Sen hayal kurup duruyorsun."

Aynı gülüşle birkaç adım attı bana, dün gece balkonda yaptığını tekrarlayarak yüzüme yaklaştı. "Gözümle görüp kulağımla duyduğum şeyleri inkâr ediyorsun Esin, benden daha dolandırıcısın." Duraksayıp dudaklarını ıslattı. "Bakışların benim yalanlarımdan daha tehlikeli."

Yakınlaşması vücudumdaki tüm kanı yanaklarıma pompalarken aklım kalbime saydırmaya başlamıştı. Kardeş senin işin gücün yok mu kan pompalasana diye konuşuyordu adeta. Kendi içimde çelişip kavga eden iki kişilikle yaşamak yorucuydu. "Yoluna bakmalısın," derken gözlerimi kaçırmaya çalıştım ama eksenine girmiştim bir kere.

Sözümü kesti. "Bana öyle bakmamalısın."

"Nasıl bakmamalıyım?"

"Seni öpmemi istiyormuş gibi."

Bir an afallayarak donup kalsam da toparlanmam uzun sürmedi ve kaçmak yerine gözlerimi, gözlerine kilitlemekten çekinmedim. "Ya senin dilini kullanarak söylediğin yalanları ben bakışlarımla yapıyorsam ve bakışlarım beni öpmen konusunda yalancıysa." Tek nefeste konuştuğumda birbirine bastırdığı dudakları kıvrıldı ve yüzünde çok küçük bir gülümseme oluştu. "Bakışlar tehlikeli olabilir ama asla yalan söyleyemez," diyerek karşılık verdiğinde kalbim yerinden çıkıp koşarak ona gidecek sandım.

Yüzüme doğru eğildiğinde ona ayak uydurarak parmaklarımın ucunda yükseldim ve dudaklarımızın arasında bir nefeslik keskin bir mesafe kaldı. Verdiği sıcak nefesi yüzümde hissedebiliyordum ve bu durum başımı değil, dünyamı döndürüyordu. Yüzünü sağa ve sola yavaşça oynattığında burnu burnumla temas ettikten sonra yanağımda durdu. Dudaklarımın haricinde yüzümün her yeriyle temas ettiğinde kokumu içine çektiğini anlayabiliyordum. O tüm bunları yaparken dilsiz oldum. Hiçbir kelime çıkamadı ağzımdan ve düğümlenip öylece içime düştü. Anın büyüsündeydim ve sanırım bu kara büyünün etkisinden çıkmak istemiyordum. Bu an, birkaç saat uzayabilirdi ve birkaç saat boyunca dilsiz kalabilirdim. Bunu fark edişim içten içe kendimi azarlamama neden olurken yüzümün her yerini ezberlemiş gibi bakıyordu bana. "Bitti," dedi sessizce ve bir adım geri durdu.

Büyünün etkisi de bitmişti ve sendeleyerek kendime gelmiştim. Konuşmadan önce yutkundum. "Bir kitabı bitirmiş gibisin," dedim kesik bir sesle.

"Şimdilik sadece ilk sayfası bitti."

Bu adamda beni yerden kaldırıp defalarca kendine düşürecek tip vardı ve o an kafayı yiyecek gibi olsam da sakin kalmayı başardım. İçimde fırtına varken dışarıdan yaprak kıpırdatmamayı ne ara öğrenmiştim. "Kaç sayfa bu kitap?" Sesim titrek çıkmıştı.

Eli cebindeki sigara paketine uzanmıştı. İçerisinden bir tane çıkarıp yaktığında, dumanı çekerken kısılan gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmadı ve belli belirsiz bir gülüş attı. "Sayfa sayısına bakmadan aldım ama ilk sayfadan etkiledi beni, sanırım hiç bitmesin istiyorum."

"Okuduğun her kitap biter ve sonucu rafa kaldırılmak olmaz mı Bay A? Kitap bitince karakteri öldürmüyor musun kafanda?"

"Kitap karakterleri zaten ölüdür Esin. Sen okuduğunda can bulurlar ve bitirip rafa kaldırdığında dahi kafanın içinde yaşamaya devam ederler. Kitabın bitişindeki gerçek hayata dönüş anı çok acıdır, insanı afallatır, sorgulatır. Ama ben bu kitap bittiğinde boşluğa düşmeyeceğim çünkü yazarını tanıyorum." Bir an duraksayarak merakla onu izleyen gözlerime baktı. "Kitap biterse yazar bana anlatmaya devam edecek."

Bay A'nın bu yanıyla ilk kez bakışıyordum. Tanışmak değil, bakışmaktı. Kelimelerinin yanı sıra gözleriyle anlam kazandırıyordu söylediklerine. Ona doğru sendeleyerek bir adım attım. "O yazar ben miyim?"

Bakışları ona giden adımımla afalladığında birkaç saniye donup kaldı ve robotik bir hareketle kafasını salladı. "Sensin." Bir an duraksadı. "Kitap biterse bana anlatmaya devam edecek misin?"

Sorusuna vereceğim cevap bundan sonraki yolumu çizecekti. Belki oturup saatlerce düşünmeliydim ama tam da benden beklenebilecek bir ahmaklık sergileyerek uzunca düşünmem gereken bu konu üzerinde sadece birkaç saniye düşündüm ve cevap verdim. "Hiç susmayacağım, gidelim."

Onu şaşkın bakışlarla ardımda bırakıp arabaya yöneldiğimde çok geçmeden keyifli kahkaha attı. "Gidelim ve uyuyalım serseri, senin yüzünden ikimizde uyumadık." Söylenerek arabaya bindiğinde ona döndüm.

"Peki şimdi nereye gidiyoruz?"

"Aslında İstanbul'a dönmemiz gerekiyor, orada işler karıştı ama ben bize bir gün daha vermek istiyorum. Kendimizi bir yere atalım ve tüm gün sadece uyuyalım olur mu?"

🪐

Devam edecek

Continue Reading

You'll Also Like

2M 119K 64
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
1.1M 39.9K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
1.3M 88.7K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
506K 18.7K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...