ANA DİLİM AŞK 1-2 (TAMAMLANDI)

By tubux2

2.9M 119K 12.4K

© Tüm Hakları Saklıdır. Hayat, herkese eşit davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *... More

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 23
SON
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 23
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 24
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 27
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 28
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29
SON 2
Kitap olduk ♥️
3. Kitap için Yoklama listesi

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 20

57.6K 2.2K 131
By tubux2

EFLAL

Kıskançlık, içini yiyen duyguyu dışarı yansıtmamak için gülümsemeye çalışırken gözünün sürekli kıskandığın kişiler arasında gidip gelme sanatıdır. Tıpkı şu anda gözlerimin Mert ve Efsa arasında mekik dokurken gülümsemeye çalışmam gibi...
Allah'ım kıskandığım için mi bu kız bu kadar gözüme batıyor, yoksa gerçekten sürekli Mert'e mi bakıyordu. Nedense sürekli gözleri bizim taraftaydı. Sırf Mert'e bakıp bakmadığını anlamak için çocuğu göndermediğim yer kalmamıştı ama hepsinde araya bir şey girmiş Efsa'nın dikkati başka yere kaymıştı. İçimdeki kıskançlık her saniye kendine daha sağlam bir yer yaparken bardağımdaki şarabı daha hızlı içmeye başlamıştım. Bunu fark eden Hayal, ne olduğunu sorgulasa da, şu anda ona bir şeyler açıklayarak avımı kaçırmak istemiyordum.
''Mert, patronun ayaklandı.''
Bakışlarımı Demir Kara ve arkadaşlarının masasına çevirdim. Karısı bahsedilenden çok daha güzeldi. O gümüş grisi elbiseyi ben giysem kesinlikle hastalıklı gibi dururdum ama o, o kadar güzeldi ki...
''Hemen geliyorum,'' diyerek ayağa kalkan Mert, sandalyesinin arkasından ceketini aldı. Gözlerimi üzerine yapışmış, kaslarını ayan beyan ortaya çıkarmış gömleğinden ayıramıyordum. Ceketi havada döndürerek giyerken sırt kasları kasıldı, gömlek daha da gerildi ve o an kalbim benim iznim olmadan çarpmaya başladı. Mert ilk günden beri, fiziki olarak yakışıklı biriydi ama nedense şu aralar daha da fazla dikkatimi çekmeye başlamıştı. Gözlerim anında Efsa'ya kaydı. Yanındaki sarışın kızla hararetli konuşmasının arasında gözleri Mert'in olduğu yere kayıyordu. Ya da ben çakır keyfi olduğum için öyle gördüğümü sanıyordum.
Koluma dokunan biriyle başımı yanıma ne zaman oturduğunu bilmediğim Hayal'e çevirdim. ''Neyin var?'' diye sorduğunda ''Bir şey yok,'' dedim. Hayal dudaklarımı okuduktan sonra Erenleri kontrol etti ve tekrar bana dönüp ''Yüzünde maske olması, sıkıntını saklayamıyor Eflal. Arada sıradaki yapmacık gülümsemelerini saymazsak tüm gece somurttun. Gözlerin sürekli etrafta dolaştı ve Mert'e yapmadığın şey kalmadı. Bir şey olduğunu biliyorum. Hatta birkaç aydır sende bir haller var ama inatla sorularımı geçiştiriyorsun,'' dedi. İlk kez bu kadar uzun bir şey söylemişti. Demek ki birkaç aydır ne hissettiğimin farkındaydı. Evet arada ne olduğunu soruyordu. Ben de okulu, sınavları, asistanlığı bahane ederek bir şeyler uyduruyordum. Sonuçta Mert'i o kızla gördüğümden beri ben bende değilim diyecek halim yok ya...
''Bir şey yok Hayal. Gerçekten. Sadece aklım finallerde. Bursu kaybetmemek için çok yüksek bir not almalıyım. Almalıyız. O yüzden huzursuzum.''
Hayal söylediklerime inanmamış gibi baktı. Sanırım konuyu bir an önce değiştirmezsem, kurcalamaya devam edecekti. ''Ee,'' deyip dudaklarımı kıpırdatarak Arel'in İRON'a gelip gelmeyeceğini sordum. Panikle Eren'e baktı. Göz ucuyla baktığımda telefonuyla oynadığını fark ettim. Bana doğru dönüp gözlerini açarken ''Eflal!'' dedi. ''Ya görseydi?''
''Kim, neyi görecek?''
Doğu'nun cümlesiyle kas katı kesildim. Hayal yüzümün aldığı şekille bir terslik olduğunu anladı. Ürkekçe bakışlarını masaya doğru çevirdi. Doğu hafif kısılmış gözleriyle ''Ne karıştırıyorsunuz siz?'' diye sordu. Eren başını telefondan kaldırıp bize, daha sonra yanında oturan Doğu'ya çevirdi. Bir anda kaşları çatılırken bize doğru döndü. ''Ne oldu?'' diye sorduğunda masanın altından elimin ıslak bir tenle kavrandığını hissettim. Hayal elimi o kadar sıkıyordu ki, biraz daha zorlarsa parmaklarımı kırabilirdi. Ben Mert'e yakalandığımda ne hissediyorsam, Hayal'de Eren'de onu hissediyordu.
Tam açıklama yapmak için ağzımı aralıyordum ki, kurtarıcı meleğim yanımıza geldi. ''Demirler İRON'a geçiyor. İsterseniz bizde gidebiliriz?''
Eren ve Doğu'nun bakışları Mert'e kayınca derin bir nefes aldım. En azından bir süreliğine konu kaynamıştı. ''Fark etmez,'' diyen Eren tekrar bize dönünce hızla başımı Mert'e çevirdim. Kaynamamışta olabilirdi. Allah'ım bu çocuk neden hiçbir şeyi unutmuyordu? ''Bence gidelim. Burası sıkıcı olmaya başladı.'' Başını tamam anlamında sallayan çocuk ''Hadi o zaman,'' deyip masadaki telefonunu eline aldı. Hayal'e dönüp ''Gidiyoruz,'' diyerek elini sıktım. Hala paniği üzerindeydi. Çünkü Eren'in sorgulayıcı gözleri hala üzerimizdeydi.
''O zaman ilk hedefimiz İRON, İleri!''
Doğu heyecanla ayağa kalktı. ''Buradaki görevimiz bittiğine göre,'' diyen Eren maskesini çıkartırken ''Şu lanet olasıca şeyden kurtulalım,'' dedi. Doğu ve Mert'te maskelerini çıkardı. Açıkçası aldığım maskeyi seviyordum. Elbisemle bir bütündü ama sokakta bununla dolaşamazdım. O yüzden bende maskemi çıkardım. Çantamdaki ufak aynada makyajımı kontrol ettikten sonra eşyalarımı topladım. Hep beraber ayaklanıp çıkışa doğru yürümeye başladık.Daha önce alkol kullanmadığım ve kıskançlığım yüzünden içtiğim şarapların acısı şu anda çıkıyordu. Yürürken zorlandığımı fark eden Hayal koluma girdi. Minnet dolu bir şekilde gülümsedim. O sırada, Demir Kara'yı yeni yolcu etmiş Ertan Bey bizi fark etti.Maskesi hala yüzündeydi. Ona rağmen karizması fazlasıyla belli oluyordu. Gözleri çok güzeldi. Tanıdık bir bakışı vardı ve etrafa yaydığı sıcaklık, daha önce yaşamadığım bir duyguyu kalbimde kıpırdatıyordu.
''Gidiyor musunuz gençler?''
Mert öne çıkıp adamın elini sıktı. ''Geceye İRON'da devam edeceğiz efendim. Her şey için teşekkür ederiz.'' Adam cool bir şekilde gülümsedi. Kirli sakallarının arasında beliren inci beyazlığındaki düzgün dişleri, gülümsemesinin daha da parlamasına neden oluyordu. ''Umarım sizin için yararlı bir gece olmuştur.'' Sanırım iş adamlarıyla yapılan konuşmaları kast ediyordu. Ben hepsinde Mert'i ve Efsa'yı takip ettiğim için, pek yararlı bir gece olduğu söylenemezdi ama Doğu'nun ''Fazlasıyla,'' deyip gülmesi en azından bu konuşmaların bazılarımıza yaradığını gösteriyordu.
Ertan Bey, Doğu'nun elini sıktıktan sonra Eren'e yöneldi. ''Sizlerle tanıştığıma çok memnun oldum çocuklar.'' Hayal'in elinin üstüne nazik bir öpücük kondurduktan sonra sıra bana gelmişti. İlk tanıştığımızdan daha dikkatli bakıyordu bana. Nedense tedirgin olmuştum. Tam bir centilmen edasıyla elimi öpmek için eğilirken ''Umarım tekrar görüşürüz,'' dedi. Bu daha çok görüşeceğimizi şimdiden haber vermek gibi olmuştu. Ürperdim. Cılız bir sesle ''Umarım,'' derken cırtlak bir ses kulaklarımda yankılandı.
''Baba!''
Ertan Bey, kızının bize doğru geldiğini görünce elimi bıraktı. Bıkkın bir nefes alıp kızına doğru döndü. ''Topluluk içinde ne zamandan beri sesimizi yükseltiyoruz kızım?'' Hafifçe kaşlarım çatıldı. Sanırım nezaket kuralları konusunda fazla otoriterdi. Efsa yanımıza gelip ''İRON'a geçtiğimizi haber vermek istemiştim,'' deyince şu ana kadar yaşananların sadece bir fragman olduğunu anladım.
* *
Şık bir sokağın yanından geçtik. Kuyruk o kadar kalabalıktı ki, başını göremiyordum. ''Bu kadar insan neyi bekliyor ya?'' diye kendi kendime düşünürken Mert çarpık bir şekilde gülümsedi. ''İRON'a girmeyi.'' Gözlerim fal taşı gibi açılırken arkaya dönüp kuyruğa tekrar baktım.''Orası kulübün girişi. Arabasını valeye bırakan içeri girmek için kuyruğa geçiyor.'' Tekrar önüme döndükten sonra ''Peki biz nereye gidiyoruz?'' diye sordum.
''Zaten içeri girip eğleneceğiz. Çalışma arkadaşlarımı daha fazla ezemem. Aracımızı otoparka kendimiz park ederiz.''
Doğu ''Sakın bizi arka kapıdan sokacağını söyleme,'' dediğinde hevesinin kırıldığı sesinden belli oluyordu. Mert bıyık altından gülümseyerek geniş otoparka girdi. ''Sizi kuyruğa bile sokmadan içeri sokacağım. Daha ne istiyorsun?'' Doğu'nun iyice suratı düşmüştü. Arabayı uygun bir yere park ettik. Elbise el verdiğince hızlı bir şekilde arabadan indim. İçerisinin müziği dışarı kadar çıkıyordu. Özellikle de arka kapı olarak düşündüğüm kapının açılıp kapanmasıyla...
İçim kıpır kıpırdı. Bir an önce içeri girip, o şahane atmosferin bir parçası olmak istiyordum. ''Bu taraftan,'' diyen Mert bize öncülük yaparken yürümeye başladım. Kulübe gelene kadar içkinin tesiri azalmıştı ama bu seferde topuklu ayakkabılar ayağıma vurduğu için rahatça yürüyemiyordum. Hatta o kadar kötü bir haldeydim ki, sürekli ayaklarım bir yere takılıyor, son anda dengemi sağlıyordum. Aklıma böyle bir yerde yere kapaklanırsam yaşayacağım utanç geldi. Dehşetle iç çekerek Hayal'e baktım. O da benimle aynı dertten mustarip gibi duruyordu. Ona işkence yapmamak için adımlarımı hızlandırıp Mert'in koluna girdim. Bakışları önce koluna sonra bana kaydı. Açıklama yapmak yerine gülümsedim. O da keyifli bir şekilde dudaklarının kenarını milimetrik bir şekilde kıpırdattı.
''Nereye gidiyoruz?''
Omzumun üzerinden Doğu'ya baktım. Sürekli arkada kalan bir yere bakıyordu. Mert geriye dönme zahmetinde bulunmadan ''Kuyruğa sokmayacağım demek, arka kapıdan içeri gireceğiz demek değil Doğu.'' dedi. Gözleri fal taşı gibi açılan çocuk ''Valla mı?'' diye sordu. Eski heyecanı yerine gelmişti. Belki de hayatımızda ilk ve son kez, zenginler gibi hissedecektim. Bu anın tadını doya doya çıkarmak istiyordum. Duruşumu düzelttim, sanki kraliyet ailesinden biriymişim gibi dikkatli bir şekilde yürümeye başladım. Kalabalık kuyruğun yanından geçerken tüm gözlerin üzerimize çevrildiğini hissediyordum. Neredeyse her köşe başında iri yarı siyah takım elbise giyen adamlar vardı. Kırmızı bantlarla kapatılmış girişin önünde duran kel adam, bizi park etmesiyle bandı açtı.
''Hoş geldin Mert,''
''Hoş bulduk abi,'' Mert önden girmemiz için kenara çekildi. ''Seni ailemle tanıştırayım,'' deyip biz bandın arkasına geçerken tek tek isimlerimizi saydı. Adam samimi olduğunu düşündüğüm bir bakışla başını salladı.
''Memnun oldum çocuklar, hoş geldiniz.''
Hoş bulduğumuzu söylerken kel adam tekrar Mert'e döndü. ''Cem Bey, sizin için bir loca ayırttı. Hadi geçin. İyi eğlenceler.'' Allah'ım bunlar nasıl patrondu? ''Birazdan yanına gelirim abi,'' diyen Mert tekrar girmem için kolunu uzattı. Gülümseyerek koluna girdim. Böylece güzelim kulüpte topukluların gazabına uğrayıp yere düşme ihtimalini sıfıra inmiş oldum.
Davulun sesi gerçekten uzaktan hoş geliyordu. Kulübe girdiğimiz gibi kalbim kulaklarımda atmaya başladı. İnsanların burada eğlenebilmesi için kesinlikle akıllarının başında olmaması gerekliydi. Mert bir şey söyledi ama ben dudak okuma konusunda becerikli olmadığım için tek bir kelimesini bile anlamamıştım. ''Anlamadım?'' diye bağırınca Mert kulağıma yaklaşıp ''Bir süre sonra alışırsın'' dedi. O kadar çok mu belli etmiştim müzikten rahatsız olduğumu. Yalnız kulüp hayal ettiklerimden de güzeldi. O kadar büyük ve şıktı ki, sanki her yer elmaslarla kaplanmış gibiydi. Gözlerimi mekanın içinde dolaştırdım. Eğlenen insanlar ya müzikten ya da içtikleri şeylerden sarhoş olmuş gibi çılgınlarca dans ediyorlardı. Ortam gerçekten sıcak gözüküyordu.
Bir anda elim kavrandı. Bakışlarım önce kenetlenmiş ellerimize daha sonra Mert'e kaydı. O ise bana bakmıyor bizimkilere bir şeyler söylüyordu. Bu dokunuş nedense daha hızlı soluk alıp vermeme neden olmuştu. Mert beni çekiştirerek merdivenlere doğru yürümeye başladı. Ayaklarım onun beyninin verdiği komutlara uyuyor gibiydi. Boştaki elimle elbisemi toparladım ve dikkatli bir şekilde Mert'in peşinden merdivenlerden indim.
Şu anda o sıcağı iliklerime kadar hissediyordum. İnsanlara çarpmamaya gayret ederek yürümeye çalışırken Mert'in bir yere selam verdiğini fark ettim. Kime verdiğini görmek için başımı çevirdiğimde patronu ve arkadaş grubunu fark ettim. Mert elimi hiç bırakmadan bizim için ayrılan locaya doğru ilerledi.
''Siz oturun, ben geliyorum.''
Elimi bırakıp insanların arasına karıştı. Bir süre arkasından baktım. Gözden tamamen kaybolunca locadaki yerimi aldım. Müzik ilk andaki gibi rahatsız etmiyordu ama sıcak tam anlamıyla işkenceydi. Sanki dans eden insanlar mekanı ateşe vermişti. Buna rağmen havasız olmayan mekanın tavanında gözlerimi gezdirdim. Nefes kesici bir şölen...
''Alın bakalım.''
Başımı önüme eğdiğimde masanın üzerinde kocaman, içi çeşit çeşit içkiyle dolu, buzlu bir kova beni selamladı. Mert'e baktığımda masayı çerezlerle doldurduğunu gördüm. Sanırım servis konusunda da arkadaşlarını ezmek istemiyordu.
''Oğlum biz bunların hepsini içersek, evin yolunu bulamayız.''
Mert çarpık bir gülümsemeyle viski olduğunu düşündüğüm şişeyi eline aldı ve tam bir profesyonel gibi bardaklara doldurdu. Balodaki şarabın etkisi azalmış olabilirdi ama hala damarlarımda dolaştığını hissediyordum. Şimdi bir de bu viskiyi içersem neler olabileceğiyle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Mert herkesin önüne bardağını koydu. Daha sonra kendininkini eline alıp tokuşturmak için havada bekledi.
''Ben pusulanız olurum. Şerefe.''
Soğuk camı parmaklarımın arasına aldım. Bardağımı diğer bardaklarla temas ettirdikten sonra dudaklarıma götürdüm. Kokusu şaraptan daha keskindi. Bir yudum aldığım an dilimde dolaşan acı ve yakıcı hisle yüzümü buruşturdum. Zar zor aldığım yudumu yuttum. Viskinin mideme ulaşana kadar izlediği yolu parmağımla gösterebilecekmişim gibi hissediyordum. Bir anda izlendiğimi fark ettiğimde bakışlarımı Mert'e çevirdim. Yüzündeki tebessüme anlam veremiyordum. Yine de hafifçe gülümsemeye çalıştım ama hala viskinin acısını boğazımda hissediyordum. Çivi çiviyi söker hesabı bir yudum daha aldım. Sonra bir yudum daha...
O sırada çaprazımızdaki locada oturan grup tüm tüylerimi dikmişti. Efsa'nın sırtı dönük olsa da varlığı huzursuz olmama yetmişti. Sırf o kızı düşünmemek için viskimi fondip yaptım. Artık ne ağzımın içini ne de boğazımı hissediyordum. Tek hissettiğim şey yavaş yavaş artan sıcaklıktı. Sanki midemde bir yangın başlamış, etkisi her geçen saniye biraz daha vücuduma yayılmıştı. Anlam veremediğim bir enerji, ruhumu kaplarken burada dans eden insanların nasıl bu kadar rahat olduğunu anlamıştım.
Sanırım bende dans etmek istiyorum.
Dans konusunda ne iyi ne de kötüydüm. Bu kadar insan içinde daha önce dans etmemiştim ama şu anda edebilecek kadar cesur hissediyordum.
Ayağa kalktım. Gözümün hafifçe kararmasıyla sendeleyince birinin belimden kavradığını hissettim. ''Eflal,'' Mert'in telaşlı sesi nedense gülümsetmişti. Benim için endişelenmesi, benimle ilgilenmesi çok hoşuma gidiyordu. ''Mert'' diyerek gülümsedim. Bana çok kötü bir şey yapmışım gibi bakıyordu. ''Sanırım daha fazla içmemelisin.'' İşte Mert Sezgin. Her zamanki otoritesini konuşturdu. ''Tamam,'' deyip gülümsedim. Zaten daha fazla içmek gibi bir derdim yoktu. Ben dans etmek istiyordum ama etraf o kadar dönüyordu ki bunu tek başıma yapabileceğimi sanmıyordum. Mert'in elini tutup ''Hadi dans edelim,'' diyerek locadan indim. Bu sefer onu çekiştiren bendim. İstese ayak direr beni de yerimden kıpırdatmazdı ama o peşimden gelmeyi tercih ediyordu. Ya olayın şokuyla... Ya da isteyerek...
Kalabalığın içine sızdık. Uygun bir yerde afallamış bir şekilde bana bakan çocuğa doğru döndüm. Hafif hafif dans etmeye başladım. Mert ise sopaya takılmış gibi dimdik duruyordu. Ona doğru yaklaştım. İlk kez kendimi bu kadar cesur hissediyordum ve bu halimden korkmuştum. Her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyordum.
Müzik gittikçe hızlanıyordu. Damarlarımda dolaşan alkol etkisini gösterdikçe daha da rahatlıyordum. Mert'te birazda olsa ortama ayak uyduruyordu. O kadar yakın dans ediyorduk ki dışarıdan bakan birinin gecenin nasıl sollanacağını tahmin ettiğine emindim. Aklıma gelen delice fikirle Mert'e tutunup parmaklarımın üzerine çıktım. Ayakta zor duruyordum. Mert belimden beni desteklerken neredeyse burunlarımızın ucu birbirine değecek mesafede bakışıyorduk. Kalbimin hiç bu kadar hızlı çarptığını hatırlamıyordum. Nefesi yüzüme çarptıkça içimdeki yangının daha da alevlendiğini hissediyordum. Onu söndürmek için ıslak bir şeye ihtiyacım vardı. Belki su, belki de Mert'in o muhteşem dudaklarının bana bahşedeceği bir öpücük...
''Bu gece senin olmak istiyorum Mert Sezgin''

* * *

MERT

Ortam sıcaktı.
Dans edenlerin etrafa yaydığı ısı, ortamı cehenneme döndürmüştü. Dar kesim gömleğim terden vücuduma yapışmış, tüm tenimi gözler önüne seriyordu. Sürekli hareket eden ışıklar gözlerimi alıyor, başımın dönmesine neden oluyordu. Çalışırken bu ortamdan bu kadar etkilenmiyordum ama şu anda içinde olmak, tam anlamıyla işkenceydi. Beni bu sıkıntılı durumdan kurtaran tek şey Eflal'di. Dans etmeyi severdi ama bu konuda çok iyi değildi. Bu yüzden genelde etrafta kimse yokken dans etmeye çalışırdı. Şu anda ise alkol ona cesaret vermiş gibi bu kadar insanın içinde kahkaha atarak dans ediyordu. Onu zapt etmek her geçen saniye zorlaşırken Eflal'in donuşları buna yardımcı olmuyordu. Her teması içimdeki patlamaya hazır volkanı harekete geçiriyor, beni içten içe yakıyordu. Kendimi frenlemek adına sarhoş olduğunu kafama kazımaya çalışıyordum. Aklı yerinde olsa büyük ihtimal sana yiyecek gibi bakmaz Mert. Birden omuzlarımdaki bir eli ensemi, diğeri saçlarımı kavradı. Parmak uçlarında yükselerek bana yaklaştığında gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Alkol, sümbülleri andıran kokusunu bastıramamıştı. Omuzlarımdaki baskı artmıştı, büyük ihtimal ayakta durmakta zorlanıyordu. Belinden onu kendime daha çok çekerek ayakta durmasını kolaylaştırdım. O sırada dudaklarımın üzerinde hissettiğim nefesle gözlerimi araladım.Eflal'le burunlarımızın ucu birbirine değecek mesafede duruyorduk. Gözlerini gözlerimde dolaştırdı, daha sonra dudaklarımda. Birden hafifçe alt dudağını dişledi. Onu daha önce hiç bu kadar cesaretli görmemiştim. Heyecan tüm bedenimi ele geçirirken yavaşça kulağıma eğildi.
''Bu gece senin olmak istiyorum Mert Sezgin.''
Dona kaldım. Dans edenler bana çarpıyordu, ama ben gözlerimi bana yarı baygın bakan kızdan ayıramıyordum. Alkol kesinlikle şişede durduğu gibi durmuyor, insanlara anlamsız bir özgüven veriyordu. Ellerimle bileklerini kavrayıp içimi titreten dokunuşlarını vücudumdan uzaklaştırdım. Ayakları yere basan Eflal kaşlarını çatarak bana bakarken ''Sarhoşsun.'' dedim.
''Değilim!''
Müzik o kadar baskındı ki bağırmasına rağmen kimse onu duymadı. Kollarını göğsünde sinirle bağlayan Eflal ''Bunu bahane etmene gerek yok'' diyerek gözlerini kısarken ''Birlikte olmak istemiyorum demen yeterliydi.'' dedi. Sinirlenmişti. Bunu sesinden, hareketlerinden anlayabiliyordum. Kalabalığı ittirerek ilerlemeye çalışırken arkasından baktım.
Bu bir şaka olmalıydı.
Trip atıp gitmiş miydi yani? Hem de ne için? Onu...
Gülsem mi ağlasam mı bilemezken peşinden gittim. Eflal, Doğu'nun yanına oturmuş, ellerini göğsünün üzerinde bağlamış, ayağını seri bir şekilde sallıyordu. Doğu bu durumu garipseyen bakışlar atarken beni görmesiyle 'Ne oldu?' gibisinden başını salladı. Bir şey olmadığını yüzümden belli ederken gözlerim saf nefretini bu uzaklıktan bile hissettiğim Eren'e takıldı. Nereye baktığını anlamak için arkamı dönerken Arel ve Hayal'in yakın bir şekilde dans ettiklerini gördüm. Bunlar ne ara dansa kalkmışlardı ve bu çocuk neden sürekli Hayal'in etrafında dolaşıyordu. Arel'in elleri Hayal'in vücudunda dolaşıyordu. Bu daha çok onu yönlendirmeye çalışıyor gibiydi.
Locaya çıkıp Eren'in yanına oturdum. Gözlerim kısa bir an Eflal'le buluştu ama o başını sert bir şekilde dans edenlere doğru çevirdi. Belli belirsiz gülümserken Eren'e doğru döndüm.
''Bu kadar eğlendiğini belli etme.''
Eren bakışlarını Hayallerin üzerinden çekmeden ''Kobra gibi sarıyor kızı'' dedi. Tekrar Hayallere doğru bakıp ''Abartma'' diyerek en yakın arkadaşıma döndüm. ''Sadece müziğin ritmine göre dans etmesini sağlıyor.'' Eren gözlerini kısarak bana bakınca korkmadığımı belli edercesine kaşlarımı kaldırdım.
''Sen kimden yanasın?!'' diye sorduğunda hafifçe gülümserken ''İlk kez dans etmenin nasıl bir şey olduğunu yaşayan Hayal'den yana.'' dedim. Gözlerinin içine baktığımda iç çatışmasını görebiliyordum. Bir süre sonra sinirle iç çekip ''Haklısın.'' dedi ve masadaki buz dolu viskisini kafasına dikti.
''Yavaş'' diyerek onu frenlemeye çalışırken ''Uğraşmamız gereken ikinci bir sarhoşa ihtiyacımız yok.'' dedim. Eflal'i işaret ettiğimde bardağı dudaklarından çekti ve kaçamak bakışlarını yakaladığım sevgilime doğru baktı. ''Ne oldu ona?'' diye sorduğunda başımı iki yana sallayarak ''Sarhoş, saçmalıyor ve bunu kabul etmiyor.'' dedim.
''Kim kabul eder ki?'' diye sorduğunda gülümseyerek koca gözlüme bakmaya devam ettim. Diğerlerinden daha uzun bir süre bana baktı, hala kaşları çatıktı. Sanırım onun her halini seviyordum; güldüğünde, ağladığında, kızdığında, küstüğünde hatta trip attığında bile.
Bakışlarını çekmesiyle milimetrik bir gülümsemeyle başımı iki yana sallayarak geriye doğru eğdim. Işıl ışıl tavan bugün daha da görkemliydi sanki.Gözlerimi kapattım. Az önceki ışıltılar beynimdeki gürültüyle hareket etmeye başladı.
''Mert''
Doğu'nun sesiyle gözlerimi açarken ona doğru baktım. Eflal'in elinden bardağını almaya çalışırken ''Şu kıza bir şey söyle. Kendi içtikleri yetmiyor, bir de benim içkime göz koydu.'' dedi.
''Ben onun kızı değilim!'' dediğinde ''Hey heyhey'' diyerek ayaklanırken bardağı ikisinin elinden çekip aldım. ''Abartma istersen Eflal.'' Bardağı tekrar Doğu'nun eline tutuşturdum; O da aynı olayı yaşamamak için Eren'e doğru kaydı. Eflal öfkeyle gözlerini bana dikerken ''Uyandığında pişman olacağın şeyleri ne yap, ne söyle'' dedim. Gözlerini kısarak attığı ölümcül bakışları tekrar dans edenlere çevirince Eren'e döndüm.
''Eflal'e mukayyet olun. Ben içeride kahve yaptırıp getireyim. İçsin ayılsın, sonrada gidelim.''

* * *

EFSA

Gece tüm hızıyla devam ediyor ama bizim masa bu hıza yetişememiş gibi duruyordu. Arel ortada gözükmüyordu. Büyük ihtimal dilsiz ve sağır kızla vakit geçirmek için fırsat kollamış ve yaratmıştı.Asrın elindeki bardakla etrafı kesiyor ama her seferinde Rüya'nın bakışlarıyla karşılaşıyordu. Rüya ise bu kısacık an için kendini tüm ortamdan soyutlamıştı; ne konuşuyor, ne dans ediyordu. Sadece içkisini yudumlayıp Asrın'ın bir sonraki bakışını bekliyordu. Yalnız kalmıştım. Bunun en büyük nedeni de Atakan'dı. Buraya gelirken heyecanlı gibi gözüküyordu ama şu anda fiziken burada olsa da ruhen başka yerde gibiydi. Neden bu halde olduğunu tahmin ediyordum ve benim gecemi berbat ettiği için o kızın canını okuyacaktım.
Tekila şatlarım geldiğinde masa da birazda olsa hareketlenme oldu. En azından birilerinin dikkatini çekebilmiştim. ''Hepsini sen mi içeceksin?'' diye soran Asrın'a cevap vermeden ilk şat bardağını elime aldım. Dudaklarıma değdirip yavaşça ağzımın ortasına götürdüm ve başımı hızla geriye atarak tekilayı içtim. Boğazımdaki yakıcı hisle yüzüm buruşurken hızla limon dilimini emmeye başladım. ''Daha ilk bardakta bu hali aldıysan,'' diyen Asrın'a gözlerimi kısarak bakarken ikinci şat bardağını elime aldım. Bu ortamda eğlenebilmek için sarhoş olmaya ihtiyacım vardı.
Beklemeden arka arkaya attığım 7. şattan sonra dikim damağım uyuştu. Alkolün sertliğinin artık beni etkilemediğini hissediyordum. Bedenim alev alev yanıyordu; üzerimdeki her şeyi çıkarmak ve kendimi buz dolu bir küvete atmak istiyordum. Bedenim tüm ağırlığını havaya vermiş gibi uçuyordu. Başım dönüyor, sanki bu eğlenceli bir şeymiş gibi kahkaha atıyordum. Yine de masadaki herkesin dikkatinin bende olduğunu görebilecek kadar kendimdeydim.
Son tekilamı elime alırken bileğimin kavrandığını hissettim. Kaşlarım çatarak Atakan'a baktım. ''Bence bu kadarı yeterli.'' dediğinde sinirlenmiş ifadesine karşı gözlerimi devirdim ve bileğimi ondan kurtardım. Sanırım içimdeki tuttuğum düşünceleri birazdan kusacaktım ya da biraz daha içersem gerçekten kusacaktım.
''İçmeyi bırakırsam, Eflal'i izleyerek kara kara düşünmeyi kesip, benimle ilgilenecek misin?''
Deli cesaretiyle söylediğim cümle karşısında Atakan'ın donduğunu hissederken ''Ne oldu?'' diye sordum. ''Fark edilmediğini mi sanıyordun?'' Bir süre gözlerimin içine bakan çocuk hiçbir şey söylemeden ayaklanınca omuz silktim. ''Senden de başka bir şey beklenmezdi zaten Soylu Atakan.'' diyerek elimdeki şatı dikip, boğazıma kadar gelen kusmuğun yatışmasını bekledim. Gözlerim sulandı, bu hissin geçmesi için gözlerimi sıkıca yumdum.
Yüreğimde kopan fırtınaların, gözlerimden yağmur olarak dökülmesine izin veremezdim.
''Efsa'' diyerek sırtımda gezinen elle gözlerimi açtım. Rüya'ya cevap vermeden locada göremediğim Atakan'ı mekan içinde aramaya başladım. ''Hava almaya çıktı,'' dediğinde Asrın'a dönerken ''Yanlış yaptın be Efsa.'' diye devam etti.
''Ne yaptım Asrın? Yalan mı söyledim? Olmayan bir şeyi oldu gibi mi gösterdim? Geldiğimizden beri eğlendiğini gördün mü? Sarışın olabilirim ama salak değilim. O kızı ne zaman görse, hele de o çocukla, duvarlarını daha da sağlamlaştırıyor. Bu zamana kadar ona ulaşmak zaten yeterince güçtü, şimdi o kızla imkansız hale geldi. Yeter artık. O nasıl Eflal midir ne boksa, o kıza duygular besliyorsa, ben Atakan'a 5 katını besliyorum. Karşılık alıyor muyum? Hayır! Size bunu olumsuz şekilde gösteriyor muyum? Hayır! O zaman o da bize karşılıksız aşkını yansıtmayacak! Ne yaşayacaksa içinde yaşayacak ama bize içinde kopan fırtınaları belli etmeyecek. Aynı benim yaptığım gibi!''
Ayağa kalktım. Bir an gözüm kararınca sendeledim, kolumdaki narin ufak elin Rüya'ya ait olduğunu biliyordum. Yavaşça kolumu kurtardım. ''Nereye?'' diye soran Asrın, ilk şoku üzerinden atmış gibiydi. ''Tuvalete'' diyerek yürümeye başladığımda Rüya'nın arkamdan geldiğini hissettim. Dans pistinde senkronize hareket eden insanlar ve kulübün içindeki hareketli ışıklar daha çok başımın dönmesine neden oluyordu. Birkaç kişiyi iterek yolumu açmaya çalışırken bir an gözüm karardı. Dengemi sağlamaya çalışırken sert bir gövdeye çarptım. Tepki olarak nefesim kesildi. Yere düşmemi son anda belime sarılan kaslı bir kol engellerken can havliyle beni tutan kola sarıldım. Kalbim yerinden çıkacak gibi çarpıyordu. Panikle beni tutan kişiye döndüm. Benimle ilgilenmek yerine elindeki kahveye bakan çocukla titrek bir nefes aldım. İstemediğin ot dibinde biterdi ama bu çocuk yakın mesafeden tam da istediğim bir tipti.
Aniden aklıma deli bir fikir geldi; o kız benim gecemi berbat ettiyse bende onunkini berbat edecektim. Hızla kolunun arasından Mert'e doğru döndüm. Ayakta durmakta zorlanınca yakasını kavradım. Bakışlarını bana çeviren Mert'in kaşları çatıktı ve daha ne yaptığımı soramadan onu kendime çekerek dudaklarına yapıştım. Arkamdan Rüya'nın olduğunu düşündüğüm bir çığlık koptu ve o sırada ayaklarıma sıcak bir şeyin sıçradığını hissettim. Büyük ihtimal her yerim kahve olmuştu ve bu umurumda bile değildi.

* * *

EFLAL

Alkolün damarlarımın içinde dolaştığını hissediyordum. Bununla beraber başım dönüyor, görüşüm ara ara netliğini kaybediyordu. Ne hareketlerimi, ne duygularımı ne de isteklerimi kontrol edebiliyordum. Mert'i istiyordum, belki de hayatımda hiçbir zaman istemediğim kadar çok istiyordum. Beni öpmesini, teninin tenime değmesini, hatta içime girmesini...
Ama o beni reddetmişti.
Ben onu istediğimi söyleyecek kadar cesaretliyken o beni istemediğini söylememiş, sarhoş olduğumu bahane etmişti.
Neden beni istememişti? Sonuçta aynı kanı taşımıyorduk. Sevgili de olmayabilirdik ama o bir erkekti.Böyle bir anda hormonlarına yenik düşmesi gerekmez miydi? Onu heyecanlandıramıyor muydum? Yoksa onu tahrik edecek güzellikte değil miydim?
Mert yanımdan ayrıldığından beri göz hapsinde olduğumu hissediyordum. Doğu ve Eren'le yüzleşmemek için gözlerimi dans edenlerin arasında dolaştırdım. Arel ve Hayal'i gördüğümde tüm sinirime rağmen bir anlık tebessüm yüzümde belirdi. Sanırım alkol benim gibi ikisine de cesaret vermişti. En azından bu koşuldan birileri keyif alıyordu.
Yüzümdeki gülümsemeyle eğlenen insanları incelemeye devam ettim. Bir anda gördüğüm manzarayla kaşlarım çatıldı. Doğru görmüş olabilir miydim? Gözlerimi kıstım ve sarmaş dolaş duran ikiliye baktım. Mert miydi o?
''Ne oldu Eflal?''
Eren'in sorusuna cevap vermeden ikiliye bakarken dehşetle gözlerim açıldı. Mert'ti. Ve kollarında sarışın bir kız vardı! Öfkeyle ayağa kalktığım an kız, Mert'in dudaklarına yapıştı. Bu manzara karşısında alt üst oldum. Görüşüm bulanıklaştı, Mert öpücüğe karşılık mı veriyor yoksa sadece tolere mi ediyor göremiyordum.
''Eflal''
Eren'in bana dokunduğu ana kadar titrediğimi anlamamıştım. Üşüyordum, sanki beni ısıtan alkol bir anda bedenimde emilmişti ve ben dondurucu bir soğukta çırılçıplak kalmıştım. Gözlerim acıyordu, gözyaşlarıyla savaşmaktan yorulmuştum. Derin bir nefes almaya çalıştım, başaramadım. Tüm duvarlar üzerime geliyor beni insan denizinin içinde boğuyordu. Kalp ağrısı gerçekti, nefes aldıkça ruhuma batıyor, kanatıyordu. Beni istememişti ama o kızla öpüşüyordu. Hem de sarmaş dolaş!
''Eflal ne oluyor?''
Eren'in sitemli sesine kulak asmadan ''Hava... Hava almam lazım. Birazdan dönerim.'' dedim ve yürümeye başladım. Açıklama yapacak gücüm yoktu. Önce olanları hazmetmem gerekiyordu. Yalnız kalmak istiyordum. Bana yetişmemeleri için adımlarımı hızlandırdım. Önüme çıkan insanların arasından merdivenlere ulaştığımda nefes nefese kalmıştım. Yaşlar gözlerime batıyordu, ya da birkaç kat sürülen rimel.
Öfkemi basamaklardan çıkarmak ister gibi ayaklarımı yere vura vura merdivenleri tırmandım. Birkaç damla yaş yanaklarımdan süzüldü. Sert bir hareketle yaşları sildim. Ağlamayacaktım. En azından şimdi değil! Koruma olduğunu düşündüğüm adamların şaşkın bakışları arasından geçerek kendimi dışarı attım. Gecenin ayazı yüzüme çarptığında titredim. Öfkenin ateşiyle üzerime bir şey almayı unutmuştum ve bu şekilde dışarıda durursam büyük ihtimal birkaç günü hasta olarak geçirecektim. Yine de geri adım atmadım. Kollarımı bedenime dolayarak yürüdüm. Hala nefes alamıyordum, bu da yetmezmiş gibi aldığım nefesler, sonu yokmuş gibi görünen gözyaşlarına dönüşüyordu.
''Ağlama!'' diye kendi kendime bağırarak gözümdeki yaşları silmeye çalıştım. Sildikçe daha da hızlı aktığını anladım ve onlarla uğraşmayı bıraktım. Yine de insanların beni bu şekilde görmesini istemiyordum. Kollarımı sıvazlayarak yürümeye başladım.
Mert bunu nasıl yapardı?
Görüşüm daha da bulanıklaştı, zaten başım dönüyordu. Birde hiçbir şey görmeden yürümeye çalışıyordum. Arada sendelemiş ama düşmeden kendimi toparlamıştım. Nereye gittiğimle ilgili en ufak bir fikrim yoktu. Sadece rahatça ağlayabileceğim bir yer istiyordum. Ufak bir hıçkırık dudaklarımın arasından kaçınca ellerimi ağzıma bastırdım.
''Eflal''
Tanıdık şaşkın bir ses kulaklarıma dolduğunda başımı çevirdim. Karanlıkta tam olarak seçemediğim kişi üzerime doğru yürüyünce panikle etrafıma bakındım. ''Ağlıyor musun sen?'' diye sorduğunda loş ışık yüzüne vurdu.
''Atakan?''
Ağlamaklı sesimle Atakan'a bakarken ''Bu soğukta dışarıda ne işin var? Hem de bu halde?'' diye sordu. Elimle gözyaşlarımı silerken ''Sadece hava almak istedim.'' dedim. Sesim soğuktan mı yoksa ağlamaktan dolayı mı hala titrek çıkıyordu. Atakan üzerindeki ceketi çıkartırken ''Lütfen, gerek yok.'' desem de umursamadan omuzlarıma koydu. Sıcağı hissettiğim an itiraz etmeyi kestim. Zaten ne dersem diyeyim onu kararından vazgeçiremeyecektim.
''Donmuşsun.'' diyerek kolları sıvazlarken kısa bir an duran yaşlarım tekrar dökülmeye başladı. ''Eflal iyi misin?'' diye sorduğunda yüzüne baktım. Bu soğuk çocuğun ilk kez bu kadar telaşlı olduğunu görüyordum. Beklemediği bir anda boynuna sarıldım. Kas katı kesildiğini hissettim. Ne düşüneceği umurumda değildi. Şu anda sadece ağlayacak bir omuza ihtiyacım vardı.
''Lütfen bir şey sorma ve sadece sarıl.''


Continue Reading

You'll Also Like

31.5K 16.6K 13
'Ağlamak' kulağa nasıl geliyor? Zayıflık, acizlik, bir adım daha atsan içinde kalanların yerlere tane tane dökülmesi ya da acının somut yansıması...
935K 65K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
5.8M 323K 45
❤ Esnaf İşi Aşk'ın ilk kitabı "Ay Çarpması" ve ikinci kitabı "Güneş Tutulması" Artemis Milenyum aracılığıyla raflarda! ❤ Üçüncü kitap çok yakında Wat...
33.5K 1.8K 34
"Bu çocuğu tanıdığımı hissediyordum. Çok yakından tanıdığımı... Sanki benim bu çocukla bir hikayem olacaktı ve bu hikaye Ya yaşanmıştı yada yaşanmak...