I Wanna Be Yours || L.S

By eylullcumm

39.3K 3.9K 10K

Ciddi bir ilişki isteyen Harry, Liam'ın okuduğu üniversiteye yatay geçiş yapmıştır. Bu üniversitede Liam'ın... More

Evet,şimdilik//1
Kendi isteğin ile //2
Sadece sarhoştum//3
Bana yakın olmanı özlüyorum//4
Bu adam beni kırardı//5
Derin yeşil gözlü//6
Tutku//7
Ateş ve barut//8
Karşılık ver//9
Maskeli balo//11
Cake//12
Benden gitme//13
Son kez//14
Sevdik//15
Hiç yapmadım//16
Özledim//17
Sevgilim //18
Çok şanslıyım ///Final-19

Bize!//10

2K 219 557
By eylullcumm


Gözlerimi açtığımda yorgana sarılmış,saçları önüne düşmüş ve ağzını hafif aralamış uyuyan minik bebeği gördüm. Evet,o uyurken minik bir bebek. Uyumadan sıcak sütünü içen ve annesine ona masal okuması için yalvaran minik bir bebek gibi görünüyor.

Mutlulukla gülümsedim ve elimi yeni yeni çıkan sakallarında gezdirdim. Yavaş yavaş gözlerin açarken bir yandan da esniyordu. Gözlerini bana çevirdiğinde hafifce gülümsedi.

"Günaydın." dedi yeni uyanmış sesiyle. "Günaydın Louis." dedim elimi saçlarına daldırırken.
Yakaştı ve elleriyle belimi kavradı. Boyununa sokuldum hemen ve üstündeki yeşil tişörtle oyalanmaya başladım.

"Saat kaç?"

"On bir e geliyor."

"Ne?! Harry kalk hemen!" dedi telaşlı sesiyle. Ne olduğunu anlamadan kendimi yatağım öbür ucunda buldum. Gözlerimi şaşkınlıkla açtım ve konuştum,
"Louis ne oluyor?!"

"Buz patenine gitmemiz gerekiyor!"

"Buz pateni mi? O nereden çıktı?" diye sordum üstümü giyinmeye başlarken."Dün sana söylemedim mi?" diye sordu tereddütle.

"Hayır söylemedin. Yani, sevişirken söylediysen hatırlamıyorum." Gözlerini devirdi ve üstünden çıkarttığı yeşil tişörtü yüzüme doğru fırlattı.

"İyi, şimdi öğrenmiş oldun. Çocuklarla paten kaymaya gideceğiz. Niall  geç kalmamamız gerektiğini söyledi. Senin bundan en son haberin oluyor çünkü gün boyu kendini bizden soyutladın." dedi ima yaparak.

"Nedenlerim vardı Louis. Eğer dayak yemek istemiyorsan sus ve hazırlan."

"Seks sonrası sabahı niye bu kadar agresif oluyorsun?" Gözlerimi devirdim ve tuvalete yönelirken konuştum:

" 'Soks sonroso soboho noyo bo kodor ogrosof oloyorson?' Öyle bir konuşuyorsun ki sanki seninle birlikte bir sürü 'seks sonrası sabahı' geçirdik."
Dediğim şeye gülerek yanıma geldi ve saçıma bir öpücük kondurdu. Ah şu adam cidden beni delirtiyordu.

İkimizde hızlıca hazırlandıktan sonra otel odasından çıktık ve çocuklarım yanına indik. Niall ellerini birbirinize kavuşturmuş, kalçasını yana atıp sağ ayağını yere vuruyordu. Ah trip geliyor hissediyorum. Hemde sadece on dakika geç kaldık diye! On!

"Louis, ben sana geç kalmayın demedim mi?!" diye stem etti Niall. Zayn ve Liam arkada bir şeyler fısıldaşırken Louis söylecek cevap arıyordu. Ne diyebilirdi ki? "Niall, dün Harry ile seks yaptık ve o kadar yorgundum ki uyanamamışım." mı? Ah Onunla bu güzel geceden sonraki sabahımı gayet romantik olmasını beklerken bana dediği şey "Seks sonrası sabahı niye bu kadar agresif oluyorsun?" oldu! Ama tabi, Louis Tomlinson'dan bahsediyoruz. Şaşırdık mı? Sanmam...

"Ah hadi ama Ni! Bu kadar dakik olmak zorunda mısın? Sadece on dakika geç kaldık." dedi Louis kendini savunmaya çalışarak. Ama haklıydı, Niall çok dakik biriydi ve ağzımın ortasına çarpmamak için kendimi zor tutuyordum. Ne kadar çok sevsemde dakik olması beni sinir ediyordu. Bu hep sorun yaratıyordu çünkü.

"Her neyse, artık şu saçma sapan dialogunuzu bitirip buz pateni kaymaya mı gitsek ne dersiniz?" dedi Zayn memnuniyetsiz bir şekilde. Louis göz devirdi "Bugün neden herkes agresif?!" diye çıkıştı.

"Kimse agresif değil, sen her şeyi ciddiye alıyorsun." dedim onu gıcık etmek için. Kuruyan dudaklarımı yaladım ve arabaya bindim. Ben binmeseydim kimsenin bineceği yoktu buna emindim.

Benim ardımdan herkes arabaya bindi ve yola çıktık. Liam arabayı kullanıyordu, Zayn'de ön koltukta ona aşk dolu bakışlar atıyordu. Ben ve Louis mi? Biz aşık değiliz. Yani, o değil. O yüzden ondan öyle bakışlar beklemiyordum. Beklersem eminim ki üzülürdüm. Neyse bu konu can sıkıcı değiştirelim mi?

Londra'ya döndüğümde kafeyle ciddi bir şekilde ilgilenmem gerekecekti, kafe benim ama kafe için hiçbir şey yapmıyordum. Kazanç olmasına rağmen bunu kendi hakkımla kazanmadığımı düşünüyordum. Derslerime yoğunlaşmam ve bu siktiğimin ilişkilerini bir kenara bırakmam gerekiyordu. Sanırım ben çok kafaya takmıştım? Sadece bir defa yattık? Louis ile aramda bir şey olabilmesi için bana karşı duygular beslemesi gerekiyordu. Neyse, tekrar nasıl bu konuya geldik?

Paten alanına geldiğimizde içimi bir heyecan kaplamıştı,daha önce hiç kaymamıştım ve ilk deneyimimi  bizim dört çocukla yapacak olmak beni korkutuyordu. Özellikle Niall. Kendine meydan okuyup-evet kendine- bir yerlerini kıracağını düşünüyordum. Umarım öyle bir şey olmazdı.

Ödeme işlemlerini yaptıktan sonra patenleri giydik ve buzlu alana doğru ilerledik. Liam başta olmak üzere hepimiz dikkatli bir şekilde patenlerimizi buzla burluşturduk. Nasıl kayılacağını bilmiyordum ve bu yüzden de kenarlara tutunmaktan başka çarem yoktu,ta ki Louis'nin ellerimi tutmasına kadar.

"Sana yardımcı olabilirim." dedi gülümseyerek. Tamam,o neden şuan bu kadar tatlı gözüküyordu?
İçimdeki kelebeklerin şuan kendilerini yerden yere vurduklarına yemin edebilirdim. Bende ona gülümsedim ve başımla onayladım.

İki elini sıkı sıkı tutuyordum,bırakmak istemiyordum. Yavaşca geri geri kayarak benim ileri kaymam için yer açıyordu.

"Sağ ayağını yana doğru ittir ve sol ayağını hafifce ayağa kaldır." Verdiği talimata uydum ve yapmaya çalıştım. "İşte böyle!" dedi neşeyle. Benden daha fazla sevinmişti resmen.

"Şimdi de sol ayağını yana doğru ittir ve sağ ayağını hafifce yukarı kaldır. Daha sonra tekrar sağ ayak ve sol ayak." başımı salladım ve sağ ayakta yaptığımı sol kısım için yaptım. "Devam et." başımı salladım ve tekrar sağ ve tekrar sol. Tempolu ama dikkatli bir şekilde kayarken neşeyle Louis'e baktım. Samimi bir şekilde gülümsüyordu.

"Şimdi ellerini bırakacağım ve kendin kaymaya çalışacaksın." dediği şey beni tedirgin etmişti,bunu fark edince devam etti: "Merak etme,ben buradayım." Merak etme, ben buradayım. Dediği şey içimi güvenle doldurmuştu. Nasıl bir cümleyle bunu yapabiliyordu?

"Ya düşersem?" dedim tereddüt ederek. Önüme düşen buklemi kulağımın arkasına sıkıştırdı.
"Düşmeden seni tutacağım." ağlamak istedim. Cidden oturup ağlamak istedim. İlk defa bu kadar duygusal konuşuyorduk. Yani benim için duygusaldı.
"Peki, tamam."

Kaymaya başladığımda yavaşca ellerini benden çekti.
Dikkatli hareketlerle kayarken hala önümdeydi ve bir şey olursa diye tetikte bekliyordu.
"İnanamıyorum,kayıyorum!" dedim şok ve mutluluk karışımı bir sesle. Tepkime kahkaha attı ve "Başarabileceğini biliyordum Harold."

Gözlerimi Niall'a çevirdiğimde cebinden çikolata çıkartıp gizlice yemeye çalışıyordu. Ah! Bu çocuk beni deli ediyordu. Gözlerimi ondan ayırıp Liam ve Zayn'e baktığımda Liam kollarımı Zayn'nin beline sarmıştı ve birlikte yavaşca paten kayıyorlardı. Çok tatlı görünüyorlardı,böyle kaymaları değil,sevgilerini paylaşmaları çok tatlı görünüyordu. Sonra bir ses duydum,bir cümleyle içimi ısıtan adamın başka bir cümlesini duydum. Ama bu sefer ısıtmamıştı..

"Ben sana bunu veremem Harry."
-------
Buz pateninden çıktıktan sonra Zayn, Central Park'a gidip orada piknik yapmayı teklif etmişti. Kulağa muhteşem geldiğini düşünüp heyecanla kabul etmiştim,tabi bizimkilerin de benden farkı yoktu.

Piknik yapmak için alan bulurken bir yandan da sohbet edip gülüşüyorduk. New York çok güzel bir yerdi,herkesin sevebileceği bir yer değildi. Kimileri buraya aşık olurdu,kimileri ise buradan nefret ederdi. Ben aşık olmuştum.

"Sonunda! Bence burası gayet uygun,sizce?" diye sordu Niall alanı gösterirken. Nehrin tam yanında gölgelik bir kısımda ve gayet temiz gözüküyordu.
"Bence gayet iyi." dedim nehre yaklaşarak. Herkes onay verince Liam ve Zayn yere örtüyü sermeye başladı,Niall'da yiyecekleri çıkartıyordu. Yani bir yandan da yiyordu.

Bende nehirin etrafını dolaşmaya başlamıştım. Kafamdaki düşünceleri atmak istesemde olmuyordu. Her zaman ki gibi. Louis'nin "Ben sana bunu veremem." lafından sonra ona sadece burukça gülümseyip yattık diye sevgili olmadığımızı ve ondan hiçbir beklentim olmadığını söylemiştim. O da sadece susmuştu. Ama haklıydım,her seks yaptığım insanla sevgili olsaydım herkesin ex i olurdum. Ki Louis benden de beterdi bu konuda. Aslında bunu en iyi o anlardı. Neden öyle demişti anlamamıştım.
Louis tam bir dengesiz ve bende dengesizim yani bu demek oluyo ki birbirmizden daha çok çekeceğiz. Neyse şimdi onu düşünmek istemiyo-

"Özür dilerim." diye bir ses duydum. Louis'nim sesiydi. Harika! Düşünmek istemiyorum dedikçe bu sefer kendisi dibimde bitiyordu. Ona doğru döndüm, "Özür dilenecek bir şey yapmadın Louis." yaptın salak tabiki yaptın. "Seni üzdüm." Alıştık artık. "Üzülmedim Louis. Sen dürüst davrandın hepsi bu. Ve bence de haklısın. Sen bana istediğimi veremezsin,bende sana istediğini veremem." dedim sakin çıkması için çabaladığım sesimle.

"Sana istediğini vere-" sözünü kesip histerik bir kahkaha attım ve konuştum, "İstediğim şeyi bilmiyorsun Louis. İstediğim şeyin öpüşmek, sarılmak, sevdiğini söylemek olduğunu düşünüyorsun. Louis, Zayn ve Liam'ın sarılmasında sen sadece sarıldıklarını gördün değil mi?" dedim yutkunarak. Cevap vermeyince devam ettim,
"Ben orda sevgilerini paylaştıklarını gördüm."

"Bir yerde yanılıyorsun, sen bana sarılabilirsin veya beni öpebilirsin Liam ve Zayn'nin yaptığı gibi. Ama surda yanılmıyorsun, bana istediğimi veremezsin. Benimle sevgiyi paylaşamazsın..." ona biraz daha yaklaştım. "Çünkü Louis, ne sen beni seviyorsun ne de ben seni seviyorum. Ortada paylaşabilecek bir sevgi yok."

"Ne sandın Louis? Seviştik diye birbirimize aşık olduğumuzu mu? Sevgili olduğumuzu mu?" diye sordum. Yine cevap vermedi,bu da evet demek oluyordu.

" 'Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup,bunu AŞK sanıyorsunuz.' demiş Shakespeare. Bence ne dediğimi anladın." dedim ve daha da konuşmadım. O da konuşmadı,sustu. Uzun uzun konuşmama rağmen susmak istemedim, daha çok konuşmak istedim. Susmaması için bağırmak istedim ama susmaya devam edecekti biliyordum. Biz buyuz işte, bizim hiçbir şeyimiz iyi gitmez. Hep sonu kavgaya bağlanır. Mutlu bir şey mi yaşandı Harry ve Louis arasında,saniyeliktir onlar. Uzun süre mutlu olmamızı beklememeli kimse. Biz bir öyleyiz bir böyleyiz. Hiç açık olamadık birbirimize. Çok azdır yani. Sevmiyorum mu dedim,seviyorumdur. Haksızdın mı dedim, haklıdır. Üzülmedim mi dedim,üzülmüşümdür. Biz birbirimize açık olmayacağımız sürece bizden bir bok olmazdı. Bunu farkındaydık ama korkuyorduk işte.

Hiçbir şey olmamış gibi çocukların yanına döndük ve birbirimizden uzak bir yere oturduk. Çileğimden bir ısırık alırken konuştum, "Londra'ya dönmek asla istemiyorum. Hayatımı tamamen burada geçirebilirim."

Zayn samimi bir şekilde gülümsedi, "Üniversite bitince buraya taşınabilirsin Harold." dedi Liam'a pasta yedirirken. Zayn'nin söylediği şeyle Louis'i öksürmeye başladı. Liam ona aceleyle su içirtmeye çalışırken Louis kızarmış yüzüyle ve kısık sesiyle konuştu, "Liam zaten boğazıma su kaçtı!"

Hepimiz gülmeye başladığımızda Louis dilini çıkarttı ve çileği eline alıp sapını çıkarttı. Pudra şekerine bandırıp ağzına atınca dudağında kalan pudra şekeri ve çileğin kırmızı suyu ağzımın sulanmasına neden olmuştu. Siktir. Zayn tekrardan konuya döndü, "Yani tabi bizi sık sık ziyarete geleceksen?" dedi kaşını havaya kaldırıp.

Tam ağzımı açacakken Liam araya girdi, "Hayır Harry'den ayrılmayacağım. O taşınırsa bizde taşınırız değil mi Zaynie?" diye sordu tatlı gözükmek için alt dudağını büzerek. Zayn'de gülümsedi,
"O da olur, zaten burayı çok beğendim."

"Çocuklar bi durun, daha kaç yıl var hiçbir şey belli değil. Ayrıca benim için ülke değiştirecek değilsiniz."
dedim parmağımı pudra şekerine daldırırken. Niall ağzındaki pastayla konuştu, "Sononlo olomo bolo godorom." Gülerken kaşlarımı çattım ve "Ney?" diye sordum. Hepimiz Niall'ın ne dedeğini anlamaya çalışıyorduk. Ağzındaki pasta hala bitmediği için konuşamıyordu.

Eliyle beni gösterdi. "Ben." dedim anlamaya çalışarak. Başıyla onayladı ve devam etti, elini yumruk yapıp başını kesiyormuş gibi yaptı ve kendini çimlere attı. Hepimiz Niall'a "Mal mısın?" bakışı atıyorduk. Birden Liam aydınlandı ve konuştu, " 'Sen buradan gidersen ben ölürüm.' " demeye çalıştı kesin!"

Niall çimlerden kalktı ve gözünü devirip başını hayır anlamında salladı. Ve ağzına bir çatal daha pasta attı. Evet yaptı bunu! Artık bu oyuna dönüşmüştü, hepimizde eğlenmeye başlamıştık.

Niall bu sefer ilk kendisini gösterdi, daha sonra da beni gösterip ölme taklidi yaptı ve dirilip gidiyormuş gibi yaptı. Ne demeye çalıştığını asla ama asla anlamıyorduk. Dirilip gitmek nedir? Sonra Louis sessizliğini bozup konuştu:

" 'Seninle ölüme bile giderim.' demeye çalıştı sanırım." Niall bir anda Louis'nim üstüne atladı ve sarıldı. Louis gülüp ona karışılık verirken çakma sarılarıyla oynamayı da unutmadı. Niall ağzındaki pastayı yutup konuştu, "Evet sonunda akıllı biri!"

"Yaa teşekkür ederim Ni! Sana çok aşığım." dedim sesimi incelterek. Ağzının her yerine bulasan kremaları silerken "Vazgeçtim, çok malsın seninle gitmem Louis ile giderim." dedi. Göz devirdim ve gülüp kuru yemişin bir tanesini ona attım. Eliye yakalayıp ağzına atınca şok içinde ona baktım. Bu çocuk cidden yemek görünce tüm yeteneklerini sergiliyordu.
----
Otele akşam üstü altı gibi dönmüştük ve yaklaşık iki buçuk saat sonra dışarıda akşam yemeyi yiyecektik.
Yarın gece saat bir de Londra'ya uçacaktık ve son günlerimizi hep dışarıda geçirmek istiyorduk.

Louis ile otel odasına girdiğimizde hiçbir şekilde konuşmadık. Zaten girdiğim gibi kendimi duşa atmıştım. Hiçbir şey düşünmek istemedim, unutmak istedim. Bunu her kendime dediğimde aklıma Rome ve Juliet kitabından bir dialog gelir.

"Beni dinle ve onu düşünme,unut!" demiş Benvolio Romeo'ya. Romeo'da demiş ki: "öğret bana,nasıl unutulur düşünmek?"

—Yazar—
Sahiden nasıl unutulur düşünmek? Bir insan düşünmeden yaşayabilir mi? Düşünmeden hayatını nasıl sürdüre bilir? Bunu yazarken bile düşünüyorum. Bunu okurken sizde düşünüyorsunuz. Bu satırları okumadan önce de düşünüyordunuz ve şimdi de düşünüyorsunuz. Siz söyleyin, unutulur mu düşünmek? Anlamı kalır mı yaşamın? Anlamlı kılar mı sizce hayatı?
Düşünmek özgürlüktür, kimse sizin düşüncelerinize engel olamaz, kimse sizin düşüncelerinizi durduramaz. Daha siz düşüncelerinize engel olup durduramıyorsunuz insanlar nasıl yapsın değil mi? Harry ve Louis'de öyle işte. Düşüncelerine engel olamıyorlar,durduramıyorlar kendilerini. İnatçı onlar,çok inatçı ikiside. Bu inat onlara zarar veren en büyük ikinci şey. "İlki ne?"diye soruyorsunuz. Bilmesi zor olmasa gerek . Herkese zarar veren bir şey,aşk. Herkese en büyük zararı veren şey. Bu onlar içinde böyle. Herkes aşk yüzünden zarar görmüştür değil mi? Ya da görecektir. Onların inadı da aşk yüzünden zaten. Hep aşk yapıyor bunu, bu inatçılığı,bu korkaklığı. Onlarada suç atamıyor insan, ne yapabilirler ki? Aşıklar. Aşk hafife alınacak bir şey değil,aşk insanı değiştiriyor. Bu hafife alınacak bir şey mi? Bence hayır. Bazen hiç olmak istemeyeceğiniz bir insana, bazen de tam olmak istediğiniz insana dönüşüyorsunuz. Ama sonra ne mi oluyor? O aşk bitiyor ve siz tekrar eski siz olursunuz. Daha doğrusu olmak istiyorsunuz. Olmak isteseniz bile olamıyorsunuz ama. Değişmişsiniz bir kere,nasıl eskiye dönebilirsiniz ki? Aşk bitince eski olduğu kişiye dönmek istiyor insan,çünkü o kişi yüzünden böyle olduğunu düşünüyor ve o kişi yüzünden olduğu insanı istemiyor. Onunla yaşamak istemez, neden istesin ki? Kırılmış bir kere,kıran kişi yüzünden değişmiştir o, neden istesin değil mi? Yanlış. O kişi değiştirmez aslında sizi,aşk değiştirir. Aşık olduğunuz kişi de etki eder size tabii ki,ama asıl değiştiren aşktır. İşte Louis  ve Harry'de bundan korkuyor. Daha doğrusu Louis korkuyor. Olduğu insanı bırakıp yeni bir insan olmak zordur. dediğim gibi özellikle Louis için.. daha hiç aşık olmayan birinden aşk için değişmesini istiyorlar. Ama Harry ona göre daha rahat bu konuda. alışmış bir kere,aşk için değişmekten korkmuyor artık. Ne kadar kırılsa da,ne kadar ağlasa da, ne kadar ihanete uğrasa da korkmuyor değişmekten. Onun korktuğu şey yaşadıklarını tekrar yaşamak. Haklı olarak. Daha hiç aşık olmayan bir adama aşık olmak kolay mı sanıyorsunuz? O kadar ihanete uğramış bir insanın daha aşk ne bilmeyen birisine aşık olması kolay mı? Asla. İkisininde böyle davranması için güçlü sebepleri var işte, ama bilirsiniz aşk sadece cesurlar içindir. Onlar cesur davranabilecek mi? Harry tekrar kırılmaktan korkmadan aşkını cesurca itiraf edebilecek mi?, yaşayabilecek mi? Louis daha aşk ne bilmeden aşk yüzünden değişmekten korkmadan cesurca davranabilecek mi? Ama bir şeyi atladık, hatta Louis'de atladı. Louis zaten değişti,değişiyor ve buna devam edecek. Aşkı bitinceye kadar. Ya da sonsuza kadar...

Harry
Duştan çıktıktan sonra Louis'nin yanıma uzandım ve telefonla ilgilenmeye başladım. Yakınında değildim,yatağın en uç kısımlarında oturuyorduk. Ben telefonla ilgileniyordum, o ise gömleğini çıkartmıştı bile. Sonra pantolonunu çıkarttı. Göz ucuyla ona bakarken o iç çamaşırını çıkartmak için bedenini yataktan hafifce kaldırdı. Yutkundum ve telefona geri döndüm. Beni çıldırtmak için elinden gelen her şeyi yapıyordu ve başarıyordu da.

Çıplak bir şekilde yatakta uzanmaya devam ederken dayanamadım ve konuşmaya başladım, "Duşa girmeyecek misin?" Ona bakmıyordum. Sadece telefona bakıyordum,yani deniyordum? Burnunu çekti, "Hayır.." dedi kısa keserek. Ve sonra devam etti, "Jakuziye gireceğim." yataktan kalkıp jakuziye yöneldi. Ahh! Poposu.. denecek bir şey yok.

Jakuziyi çalıştırdıktan sonra içine girdi ve inledi. Evet,inledi! Gözümü devirdim ve pencerenin önündeki koltuğa oturup manzarayı izlemeye başladım. Oda boydan boya camdı ve manzara mükemmel gözüküyordu. Koltuğun tam solunda Louis vardı ve jakuzideydi.

"Şarap söyleyeceğim,içer misin?" diye sordu gözleri kapalıyken. Ona döndüm ve "Bunu gelince de sorabilirdin Louis." dedim. Tamam bu boş bir ayrıntıydı ama bir anda saçma gelmişti. Gözlerini açıp gökyüzünü benimle buluşturdu. Gerçek gökyüzü onun gözlerindeydi.

"Hangisini sevdiğini bilmiyorum Harry. O yüzden sipariş etmeden önce sordum." dedi ve tekrar gözlerini kapatıp önüne döndü. Bende yanda duran Shakespeare kitabımı aldım ve kaldığım yerden okumaya devam ettim. Yaklaşık bir dakika sonra durdum ve konuştum:

"Beyaz.. beyaz severim." Kitabıma geri döndüm ve okumaya devam ettim. Louis'de çıplak olduğunu umursamadan jakuziden çıkıp otel telefonunu eline aldı ve siparişi verdi. Yanımdan geçerken bana doğru yaklaştı, "Ne okuyorsun?" Kafamı ona çevirdim,ah muhteşem gözü- "Shakespeare, Hamlet."

"Shakespeare seviyorsun." dedi jakuziye girerken.
"Okuyorsun." dedim manzaraya bakarak. Ona döndüğümde başını sallıyordu. "Okuyorum. seviyorum. anlıyorum. hissediyorum."
Başımı salladım ve kitaba geri döndüm.

Yaklaşık iki dakika sonra odanın kapısı çaldı, Louis hiç umursamadan çıplak bir şekilde kapıya yöneldi ve kapıyı açtı. Elinde şarapla bekleyen kadın neye uğradığını şaşırmışa benziyordu ama belli etmemeye çalıştı. Saçları sarıydı, dudağında kırmızı bir ruj vardı ve göğüs dekoltesi vardı. O cidden güzeldi.

Louis kadından şarabı aldı ve konuştu, "Teşekkür ederim güzelim. Seni içeriye davet etmek çok isterdim ama maalesef içerisi dolu." maalesef mi? Beni istemiyor muydu burada? Rahatsız mı oluyordu? Adi piç kurusu.

Kadın cilveli bir şekilde güldü ve konuşmaya başladı, "Önemli değil, sonuçta daha gece uzun. Değil mi?" diye sordu saçlarını yana savurarak. Louis'nin şuan piç gibi sırıttığına emindim. "Ah kesinlikle. Gece uzun ve zevkli olacak...tabi numaranı alabilirsem?"
Bir insan ancak bu kadar hızlı girebilirdi konuya. Tavlama sanatı ve Louis Tomlinson. Aslında tavlamasına gerek bile yoktu. Bir insan onunla göz göze gelince kendini hemen testlim edebilirdi. Çünkü o dayanılmazdı.

Kız hafifce gülümsedi,tam numaraları söyleyecekken Louis sözünü kesti. "Ah çok pardom telefonum içeride, Harry telefonumu getirebilir misin acaba?" diye seslendi bana. Sakin ol Harry. Sakin ol. Sakin ol. Telefonu pencereden atmayacaksın hayır. Hayır.
Ona istediğini vermeyeceksin Harry.

Telefonu elime aldım ve kapıya doğru yöneldim. Onların yanına geldiğimde ilk başta kızı inceledim ve daha sonrasında Louis'nin telefonunu gözlerimi ondan ayırmadan ona verdim. Yüzündeki piç ile konuuştu, "Çok teşekkür ederim. Şimdi gidebilirsin."

Beni ne sanıyordu o? Getir götürcüsü mü? Hizmetçisi gibi mi gösteriyordu beni o kıza karşı? Pislik. Yine sustum,bağırıp çağırıp kızmayacaktım ona. İnsanı en çok acıtan şeylerden birini yapacaktım. Susucaktım,görmezden gelicektim onu.

Dediği şeyi yaptım ve koltuğua doğru ilerledim. O da kapıyı kapattı ve dolaptan iki tane kadeh çıkartıp şarap koydu. Yüzsüz. Kitabımı okurken masaya şarabı koyup jakuziye geri girdi. Gözlerim dolmuştu,alt dudağım titriyordu ve artık satırları bulanık görüyordum. Hayır ağlamayacaktım. Kendimi küçük düşürmeyecektim.

Masaya bıraktığı beyaz şarabı hızlıca elime aldım ve direk kafama diktim. Gözlerimi kapatıp şeffaf sıvının boğazımdan aşağı akmasını hissettim. Ekşi ve acı.
Yanda duran şarap şişesini alıp tekrar kadehe doldurdum. Tekrar diktim. Tekrar doldurdum. Tekrar diktim. Tekrar doldurdum. Tekrar diktim. Tekrar doldurdum. Tekrar dik- "Yeter bu kadar." dedi Louis elimden kadehi alarak.

Hiçbir şey demedim,hiçbir tepki de vermedim. Sadece manzarayı izlemeye devam ettim. Sessiz bir şekilde. Rahatsız oluyor mudur şuan? Sessizliğim bile rahatsız ediyor mudur onu? Şuan burada olmam onu çok mu rahatsız ediyordu acaba?

Bunları düşünürken hızlıca ayağa kalktım. Kalktığım gibi affalladım ve gözlerimi kapattım. Ayık kal, kendine gel. Gitmem gerek buradan, rahatsız ediyorsun onu. Gözlerimi tekrar açtım ve dikkatlice kapıya yönelmeye çalıştım ama yere düştüm. Louis jakuziden aceleyle çıkıp beni kucağına aldı.

"Nereye gitmeye çalışıyorsun Harry? Amacın ne?" diye sordu. Sesi sinirli çıkıyordu. Sarhoşluktan ona cevap bile veremiyordum resmen. Sadece boş boş bakıyordum. En sonunda konuşmak için kendimi hazırladım ve dudağımı araladım, "Sen-sen rahatsız oluyorsun diye gidiyorum. Amacım seni rahatsız et-etmemek." dedim aşırı kısık sesimle.

Kaşlarını çattı ve dediğime anlam vermeye çalıştı.
"Neyden bahsediyorsun Harry? Ben anlamıyorum."
Dolan gözlerimi umursamadım, hatta gözümden akan bir damla yaşı umursamadım ve dudağımı yalayıp konuşmaya çalıştım:

"S-sen, kıza...ma-maalesef içeride bir-biri var dedin ya. İstemedin be-beni. Rahatsız o-oldun. O yüz-yüzden gidiyordum. A-ama ben sana ne yaptım- ki-
Sadece kitap okuy-odum. Ö-özür dileri-im rahatız ettiğim i-için." dedim nefes nefeseyken. Bu sarhoşlukla bu kadar konuşmak bile mucizeydi resmen.

Louis gözlerime kırgınlıkla bakıyordu, şokla bakıyordu. Bakıyordu ama karmaşık bakıyordu.
"Siktir." dedi hayıflanarak ve beni yatağa götürüp üstümü örttü. Yanıma yattı ve saçlarımı okşadı.

" 'Sevdiğinden uzakta olunca insan,
Geçmek bilmiyor saatler,dakikalar,
Sıkıntılar basıyor insanın içine.'  demiş shakespeare biliyorsundur zaten. Ben senden uzakta durabilir miyim hiç? Geçmez dakikalar, saatler. Ben onu o anlamda söylemedim Harry. Affet beni." dedi ağlak çıkan sesiyle. Ama ben hiçbir şey diyemeden kendimi uykunun kollarına atmıştım.

-----
Akşam yemeğine geldiğimizde saat dokuza gelmek üzereydi. Sekizde olan akşam yemeği benim sarhoşluğum nedeniyle bir saat ileriye ertlenmişti.
Louis beni saat sekiz buçuk gibi uyandırıp çorba içirmişti ve ağrı kesici verip duşa sokmuştu. Kendime geldiğimde hiçbir şey hatılamıyordum. Tek hatıladığım şey Louis'nin bana piç gibi davranmasıydı.

Masaya oturup siparişlerimizi verdik ve sohbet etmeye başladık. Louis'nin yüzüne bakmıyordum ve bakmayacaktım da. Zayn şarabından bir yudum aldıktan sonra konuştu, "Bundan birkaç ay önce yine bir restaurantta oturuyorduk,bu kadroyla. Harry ile tanıştığımız ilk gündü. İtiraf edeyim aşırı asil gözüküyordun Harold. Kendinden emin,dik başlı."

Dediği şeye samimi bir şekilde gülümserken Niall araya girdi "Tamam nostajiniz bittiyse kadehleri tokuşturabilir miyiz?" dedi gülerek. Hepimiz gülmeye başladık ve kadehlerimizi kaldırdık.
"Bize!" dedi Liam.
"Bize!"
"Bize!"
"Bize!"
"Bize!"

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz?

Continue Reading

You'll Also Like

708 79 16
ChanBaek çeviri kitabın orijinal halini ChanyeolsRingaLinga Hesabından bulunabilirsiniz Teşekkürler Başlangıç 19 Kasım 2022 Bitiş 22 Kasım 2022
56.8K 5.5K 25
Bir uçak kazası ve sağ kurtulan altı kişi. Luhan ve yanındaki beş kişi ıssız bir adada mahsur kalmıştı. Bilmedikleri bir şey vardı o da adada yaşay...
4.9K 331 12
dizi / film replikleri
1.1K 77 4
lordun kitap karakterleriyle öylesine bir şeyler yazacam. hepsi aynı evde olursa nasıl olur diye düşünün...