ANA DİLİM AŞK 1-2 (TAMAMLANDI)

By tubux2

2.9M 119K 12.4K

© Tüm Hakları Saklıdır. Hayat, herkese eşit davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *... More

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 23
SON
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 23
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 24
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 27
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 28
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29
SON 2
Kitap olduk ♥️
3. Kitap için Yoklama listesi

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 17

85.2K 3.2K 156
By tubux2

EFLAL

''Nerede kaldı bu çocuk yahu? Gören de kahveleri Yemen'den getiriyor sanacak.''
''Hayır bu iş yerinde de böyleyse, tabi ki gecesini gündüze katıp çalışır açığını kapatmak için.''
Mert'in haddinden fazla kafeteryada kalmasına Eren ve Doğu kendince espri yaparken ayağa kalktım. ''Belki sıra vardır. Ben gidip bir bakayım.'' Koşar adım kafeteryaya doğru yürüdüm. İçeriye adım atmamla ayakta dikilen iki kişiyi görmem bir oldu. Mert'in önündeki sarışın kızın yüzünü göremiyordum ama Mert'in ona güldüğünü fark etmemle boğazıma bir şeyin saplandığını hissettim. Boğazım acımıyordu ama sanki nefes alamıyordum. Mert beni görmeden gerisin geri kafeteryadan çıktım. Elimi boğazıma götürüp ovalayarak bu hissi geçirmeye çalıştım. Kapının önünde yakalanmamak için yürümeye başladım. Bizimkilere durumu çaktırmayacak bir şey bulmalıyım diye düşünürken Atakan'la göz göze geldim. Kaşları çatılmış, sorgular bir şekilde bakıyordu. Belki de bana bakmıyordu ama şu anda kime baktığını düşünemeyecek kadar halsiz hissediyordum. Bir anda bana ne olmuştu böyle.
Bizimkilerin yanına vardığımda gözler bana çevrildi. Yüzlerindeki eğlenir gibi duran ifade saniyesinde yok oldu.
''Eflal, Mert nerede?''
''Ne oldu?''
''Rengi atmış la bunun?''
Yerime oturdum. Hayal'in suyundan bir yudum aldıktan sonra derin bir nefes almaya çalıştım. ''Tansiyonum düştü sanırım. Yarı yoldan döndüm,'' diye yalan atarken Hayal tekrar Mert'in nerede olduğunu sordu.
''Hah geliyor. Hele şükür be oğlum.''
Hayal'e doğru dönüp Mert'in yüzümü görmesini engelledim. Neden böyle bir şey yaptığımı sorgulayan kıza dudaklarımı kıpırdatarak ''Sonra konuşuruz,'' dedim. Başını tamam anlamında salladı. Bakışları arkamdaki bir yere kayınca Mert'in tepemizde dikildiğini anlamış oldum.
''Çok mu sıra vardı?''
''Hayır,'' diyen Mert tepsiyi masanın ortasına koydu. Yanımdaki sandalyesine otururken biraz daha arkamı döndüm. Fısıltılar duyuyordum. Sanırım Mert neyim olduğunu soruyordu ve adım, kulağıma yakın bir yerde duyuldu.
''Eflal.''
Sanırım kaçmaya çalışmanın bir anlamı yoktu. Rengimin biraz düzelmiş olmasını umarak yavaşça masaya doğru döndüm. Beni gördüğü an kaşları çatılan Mert ''Neyin var?'' diye sorup ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Daha sonra alnımda ve boynumda dolaştırırken ''Hasta mısın?'' diye sordu. Tam cevap verecektim ki, Doğu lafa atlayıp ''Sana bakmak için peşinden geldi. Tansiyonu düşünce geri döndü,'' dedi. İşte o an Mert'in bakışlarındaki kıpırtı, neden bu halde olduğumu anladığını belli etmişti. Tepki vermedim. Sadece ellerini tenimden ayırana kadar gözlerinin içine baktım. Anladıysa gözlerimle çok şey anlatmıştım.
''Yılbaşı balosuna davetliyiz.''
Duyduğum şey doğru muydu? Yılbaşı balosu nereden çıkmıştı. Yoksa o kızla bunu mu konuşuyordu. O havalı tip neden bizi bir yere davet etsin ki. Etse etse Mert'i ederdi. Gitmek istiyor muydu acaba? Arkadaşlarım olmadan gelmem demişti de kız zorunluluktan onlarda gelsin mi demişti?
''Kim davet etti?''
Mert kahvesine uzanırken ''Efsa diye biri,'' dedi. Şaka yapıyor olmalıydı. O kız, bizi bir yere mi davet etmişti? Kesin bunun altından bir şey çıkacaktı. Öte yandan Mert o gıcık kıza mı gülümsemişti. Allah'ım içim daralıyor...
Mert kahvesini yudumlarken konuştukları şeyleri anlattı. Katılmayı bırak, televizyondaki diziler haricinde daha önce hiç yılbaşı balosu görmemiştim. Başka biri davet etmiş olsa, şu anda heyecandan deliye dönmüş olabilirdim ama o kız... Nedense kötü bir şey olacakmış gibi hissediyordum.
''Ee ne yapacağız?'' diye soran Doğu'yla düşüncelerimden ayrıldım. Merakla Mert'e baktığımda beni izlediğini gördüm. O kızla bu davet işi için konuşmuş olabilirdi ama bu gülmesinin nedenini açıklamıyordu. ''Gitmeyeceğiz,'' dediğinde göz kapaklarım olabildiğince birbirinden uzaklaştı.
''Neden?'' diye sorduğum soruya ''Neden gidelim?'' diye cevap verdi. Madem yetimleri topluma kazandırmak gibi bir proje var, önümüzde de koca bir gelecek... Neden bu gece gitmeyeceğiz ki? Yoksa bilmediğim bir şeyler mi konuşmuşlardı o kızla? Allah'ım ben bu çocuğu neden bu kadar kıskanıyordum. Hayır. Kıskanmıyorum. Sadece sinir oluyorum.
''Çünkü yetimler için düzenlenen bir gece.''
Doğu'nun lafa karışmasıyla dikkatim ona kaydı. İlk kez bana katılan bir şey söylemişti. ''Hem geleceğimiz için bir adım olabilir,'' diye devam etmesiyle Mert tıslar gibi güldü. ''Onlardan gelen yardım kusur kalsın.'' Şimdi anlamıştım. Gitmek istememesinin nedeni yine zenginlik ve zengin insanlarla ilgili düşünceleriydi. Eren saatine bakarken sıkıntıyla iç çekti. Elindeki kahvesini fondip yaptı ve sandalyesini geriye sürterek ayağa kalktı.
''Nasılsa daha zaman var gençler. Zaman olmayan şeyse, ders. Geç kalacağız. Hadi.''
* *

MERT

Neredeyse tüm gün boyunca aklımda yılbaşı balosu dönüp durdu. Ben ve Eren hariç herkesin hevesli olduğunu görebiliyordum ama nedense bu baloyla ilgili içimde anlam veremediğim bir his vardı. Kötü bir his...
Devamsızlıktan kalma ihtimalini azaltmak için bugün tüm derslere girmiştim. Son ders çıkışı herkes kulüplerine dağılırken ben kulübün yolunu tutmuştum. Arabayla otoparka girdiğimde Vedat abinin bir kamyonetin başında durduğunu, birkaç adamında içeriden kasalar indirdiğini gördüm. Beni fark etmesiyle izlediği adamları bırakıp, arabaya doğru yürümeye başladı. Hızla aşağı indim.
''Kolay gelsin abi.''
''Nerede kaldın Mert?''
Bir sorun mu olmuştu? Nedense bir sorun var gibi bakıyordu. ''Abi kusura bakma ders anca bitti.'' Başını tamam anlamında sallayan adam ''Cem Bey geldi, seni sordu,'' dedi. Nedense tedirgin olmuştum. ''İçeride mi?'' diye sorunca başıyla onayladı.
''Tamam abi, ben bir ona görünüp geleyim.''
Koşar adım içeri girdim. Cem'i locasında göremeyince çalışma odasında olacağını düşünüp oraya doğru yöneldim.Loş koridorda ilerledim. Cem'le aramız kötü değildi ama bu zamana kadar beni sormamıştı. Bu yüzden gergin hissediyordum. Kapıyı tıklatıp ''Gel'' sesiyle içeri girdim. Cem'i sıkıntılı bir yüz ifadesiylekağıtlar arasında boğuştuğunu görünce bir terslik olduğunu anladım. ''Beni sormuşsun abi.'' Yaşıtım birine abi demek başlarda garip hissettirse de, saygı da kusur etmemek için alışmam gerekiyordu.
''Neredesin Firuze?''
Firuze? Cem başını kaldırdı. Gülümseyişi bile sıkıntısını açığa çıkarıyordu. ''Ders anca bitti abi,'' dememle başını tamam anlamında salladı. ''Bir sorun mu var?''
''Hesaplarda açık var. Nerede olduğunu bulamazsam açık olan başka bir şey daha olacak.''
''Nasıl?'' diye sorarak kapıyı ardımdan kapattım. Kasanın kapanışını dün gece kalmamıştım. Bu işi kimin yaptığını bilmiyordum. Cem sıkıntıyla iç çektikten sonra elindeki hesapları masaya bırakıp yüzünü ovuşturdu.
''Dün geceki hasılatta bir sorun var,'' deyince ''Bakabilir miyim?'' diye sordum. Başını evet anlamında salladığında kağıtlardan birkaçını elime alıp göz gezdirdim. ''Kulübe giren para ve kasadaki para uyuşmuyor,'' dediğinde tıslar gibi gülümsedi. ''Anlayacağın giren çıkan belli değil.'' Gerçekten de rakamların arasında büyük bir fark vardı. Cenker'i çok tanımıyordum ama burada çalışanlardan daha farklı olduğunu seziyordum.
''Aramızda bir hırsız var artık bundan eminim.''
Başımı kağıtlardan kaldırdım. Cem'in dalgın bir o kadar düşünceli olan gözleri ilerideki bir noktaya odaklanmıştı. ''Birkaç zamandır bir hırsızdan şüpheleniyordum. İlk başlarda ufak tefek meblağlar gittiği için önemsememiştim ama bu hırsız kimse, her geçen gün çıtasını biraz daha arttırdı.'' Başını belli bir ritimle yukarı aşağı hareket ettiren Cem, beklemediğim bir anda elini masaya vurdu. ''Ulan! Hırsızın bile istikrarı var amına koyayım.'' Kendini geriye doğru ittirip ayağa kalktı. Oflayarak arkamdan dolaşıp kendini deri koltukların rahatlığına bıraktı.
''Abi akşam erken çıktım. Kapanışı ben yapmadım.''
Nedense kendimi açıklama gereği duymuştum. Bakışlarını bana çeviren adam ne söylediğimi anlamaya çalışır gibi bakıyordu. ''Lan... Ah be Mert! Sana bir şey mi dedim ben?''
''Gelir gelmez beni sorunca,'' deyip elimdeki kağıtları masaya bıraktım. ''Seni sordum. Çünkü erken çıktığını biliyorum. Kasayı çeken kamera, sen çıktıktan sonra iptal olmuş. O yüzden bir tek sana güvenebilirim.'' Derin bir nefes aldım. Boşu boşuna şüpheli olmayacaktım en azından.
''Bu işin peşine düşelim. Ocağımıza kim incir ağacı dikiyormuş bulalım. Bana yardım eder misin?''
''Emrin olur abi,'' dediğimde biraz daha içten gülümseyen adam ''Şimdi senin konuna gelelim,'' dedi. Benim konum mu? ''Kim keyfini kaçırdı?''
''Anlamadım abi?''
''Ne sıkıntın var diyorum, konuş diyorum.''
''Yok bir şey be abi,'' dediğimde bana inanmıyormuş gibi tek kaşı havaya kalktı. ''Yani var bir şeyde, çok önemli değil.''
''Sen söyle, ben onu hayatımızdaki önem sırasına koyarım.''
Sanırım Cem, ne olduğunu öğrenmeden pes etmeyecekti. Bir patronun çalışanıyla bu kadar ilgili olduğunu görmek alışık olduğum bir şey değildi. ''Yılbaşında yetimler yararına bir balo düzenleniyormuş. Yetimleri topluma kazandırma, sınıf farkını ortadan kaldırma-''
''Kesin Ali Soylu ve Ertan Erdem hazırlıyordu. Devam et,''
''Onlar kim bilmiyorum abi. Bugün okulda Efsa adında bir kız,'' derken Cem suratını buruşturdu. Sanırım kim olduğunu biliyordu. Hatta bilmekle kalmayıp hoşlanmayacak kadar yakın olmuştu. ''Bizi baloya davet etti.''
''Efsa?''
Cem'in şaşkınlığı sesinden belli olmuştu. Başımı evet anlamında salladığımda ellerini dua eder gibi yukarı kaldıran adam ''Ya rabbim alametin Efsa mı olacaktı?'' dedikten sonra bana doğru döndü. ''Kaç Mert kaç. Boşaltın o okulu. Önce kadınlar ve çocuklar.''
Cem'in bu panik haline gülsem mi ağlasam mı bilemiyordum. ''O kız bunu teklif ettiyse, kıyamet yakın Mert. Gidelim tövbe edelim, alkolü bırakıp namaza başlamak için çok mu geç?''
Kapı sert bir şekilde açıldı. Hafifçe irkilip arkamı döndüm. Demir, ifadesiz bir şekilde odayı incelerken beni fark etmesiyle duraksadı. Sanırım burada olmamı beklemiyordu. ''Ne oluyor burada?'' deyip bakışları arkamdaki bir tarafa kaydı. ''Cem?'' Tekrar arkamı dönüp Cem'e baktım. Tıpkı az önceki gibi ellerini havaya kaldıran adam ''Alameti gönderttin kıyamette bu kadar acele etmeseydin be Allah'ım,'' dedi. Sonra ayağa kalkıp ''Yok bir şey abi, Mert'in bir sıkıntısı varmış onu konuşuyorduk,'' diyerek temkinli bir şekilde masanın başına doğru ilerledi. Sanırım hesap işi ortaya çıkmasın diye beni öne sürmüştü.
''Mert,'' diye seslendiğinde Demir'e döndüm. O ise deri koltuklara doğru ilerledi. Tam önümden geçerken duraksayıp göz ucuyla bana baktı. ''Cem'e anlatacak kadar ne derdin var?'' diye sorduktan sonra tekrar yürüyüp tekli koltuğa dikkatli bir şekilde oturdu. Cem'e baktım. Anlatmamı bakışlarıyla ima etti. Ben de yarım bıraktığım konuşmayı çok fazla dolandırmadan en baştan alıp anlattım. Demir hiçbir tepki vermeden beni dinledi. Nedense bu halleri beni geriyordu.
''Peki sorun ne?''
Buzdan farksız ses tonu sanki sorunu ben çıkartıyormuşum gibi hissettirmişti. ''Sorun yok abi. Arkadaşlarım gitmek istiyor ama ben gidip gitmemek konusunda kararsızım.''
''Sebep?''
Kendimi polis sorgusunda gibi hissetmiştim. Bir tek başımda sallanan bir ışık eksikti. ''Güvenmiyorum,'' dediğinde tek kaşı hafifçe seğirdi. Sanırım daha detaylı anlatmamı istiyordu. ''Zengin insanlara güvenmiyorum. Bu hayatta arkanı sağlam bir yere dayamazsan, çok zarar görürsün. Sözüm meclisten dışarı ama, bana göre zenginler çıkarları doğrultusunda fakir insanları kullanmaktan çekinmeyen tipler. Tek düşünceleri kendileri ve istekleri, ardında kalacaklar umurlarında bile değil.''
''Bu hayatın gerçeği Mert.''
''Olabilir ama ben ailemi kimsenin kullanmasına, üzmesine izin vermeyeceğim.''
Sanki dişlerini birbirine sürtüyordu. Çenesi kasılmış, gözleri kısılmış, bakışları tehditkâr bir şekilde derinleşmişti. ''O baloya katılırsan, tanıştığın insanların sizi kullanacak öyle mi?''
''Şimdi olmasa da, topluma kazandırma adı altında mutlaka olacaktır. Kendilerine kurban aramadıklarını nereden biliyoruz ki?''
''Göreceğiz,'' dediğinde hafifçe kaşlarım çatıldı. ''Cem, seni bu sene yılbaşı stresinden azad ediyorum. Ali Beylerin davetine icabet edeceğiz. Bakalım Mert'i kim kullanmaya cesaret edecekmiş, hep beraber görelim.
* * * * * * * *

Continue Reading

You'll Also Like

33.5K 1.8K 34
"Bu çocuğu tanıdığımı hissediyordum. Çok yakından tanıdığımı... Sanki benim bu çocukla bir hikayem olacaktı ve bu hikaye Ya yaşanmıştı yada yaşanmak...
810K 102K 25
Yasemin, kendine ait dünyasında ona bu dünyayı veren birçok dostuyla beraber yaşayan, kalbi yaralı ama yaralarından en güzel çiçekler inşa eden bir k...
1.6M 51.3K 17
Bir evin bir kızı değilim ama bir evin üç kızının en küçükleriyim. Bu sebeple küçük numara olmanın avantajını sonuna kadar kullanmaktan geri durmadım...
358K 23K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...