YAN KARAKTER | Texting

By Fesatrice

1.8M 173K 108K

Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler... More

Yan Karakter -1-
Yan Karakter -2-
Yan Karakter -3-
Yan Karakter -4-
Yan Karakter -5-
Yan Karakter -6-
Yan Karakter -7-
Yan Karakter -8-
Yan Karakter -9-
Yan Karakter -10-
Yan Karakter -11-
Yan Karakter -12-
Yan Karakter -13-
Yan Karakter -14-
Yan Karakter -15-
Yan Karakter -16-
Yan Karakter -17-
Yan Karakter -18-
Yan Karakter -19-
Yan Karakter -20-
Yan Karakter -21-
Yan Karakter -22-
Yan Karakter -23-
Yan Karakter -24-
Yan Karakter -25-
Yan Karakter -26-
Yan Karakter -27-
Yan Karakter -28-
Yan Karakter -29-
Yan Karakter -30-
Yan Karakter -31-
Yan Karakter -32-
Yan Karakter -33-
Yan Karakter -34-
Yan Karakter -35-
Yan Karakter -36-
Yan Karakter -37-
Yan Karakter -38-
Yan Karakter -39-
Yan Karakter -40-
Yan Karakter -41-
Yan Karakter -42-
Yan Karakter -43-
Yan Karakter -44-
Yan Karakter -46-
Yan Karakter -47-
Yan Karakter -48-
Yan Karakter -49-
Yan Karakter -50-
Yan Karakter -51-
Yan Karakter -52-
Yan Karakter -53-
Yan Karakter -54-
Yan Karakter -55-
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

Yan Karakter -45-

29K 2.9K 2.2K
By Fesatrice

Fotoğrafta Gürkan ve Asena var.

Duncan Laurence - Arcade

Discord grubunun davet linki profilimde bulunuyor. ♥

İyi okumalar...

Gürkan

"Nereye gidiyorsun sen?" Furkan, ceketini askılıktan alıp üzerine geçirdi ve telefonunu ceketinin cebine koydu. "Yürüyüş yapacağım."

"Tamam, anahtarını yanına al. Uyuyacağım ben."

"Benim anahtarım mı var?" diye sordu şaşkın şaşkın. Gözlerimi devirip homurdandım. "İyi, ne halin varsa gör. Gelince kapıda kalırsın."

Furkan, bir şey söylemeyip evden çıktığında ben de salona geri dönmüş, kanepenin üzerindeki battaniye yığınına sığınmıştım. Battaniyeyi kafama kadar çekip gözlerimi kapattım. Asena'nın gerçekten hasta olmadığını biliyordum. Daha çok baş ağrısı çektiğini düşünüyordum çünkü ne zaman üzgün olsa başı ağrırdı.

Yine de evine gidip onu görme isteğimi bastırmak çok zordu. Ama bunu yapmamam için oldukça mantıklı bir sebebim vardı, o sebep de her aynaya baktığımda kendisini gösteriyordu. Yüzümün belirli yerlerinde bu çirkin morluklar varken Asena'nın karşısına çıkamazdım. Yüreği sızlayacaktı, bana olan haklı kızgınlığını cevaplarını ararken bir kenara bırakacaktı. Ve bunu onun için istemiyordum.

Dün okula gelmemişti, hafta sonu tatilinde morluklarımın iyileşmesini umuyordum. Eğer iyileşmezse de annemin makyaj malzemelerine dalacak ve Asena'nın bu morlukları görmemesi için elimden geleni yapacaktım.

Tam mayışmak üzereyken kapının çalmasıyla homurdanarak yerimden kalktım ve paytak adımlarla kapıya ilerledim. Kapı kolunu aşağıya indirip kapıyı açtığımda az önce düşüncelerimdeki kızın karşımda olduğuna bir anda inanasım gelmemişti. Bu yüzden gözlerimi hızlıca kırpıştırıyor, kendimce onun gerçekliğini test etmeye çalışıyordum.

"Bilgin olsun, buraya Furkan beni çağırdığı için geldim." derken bakışlarını yere dikmişti. Yüzüme bakmaması şu an işime yarasa da gözlerini görmek için bitmek bilmeyen bir istek duyuyordum.

"Yüzüme bakmadan Furkan olmadığımı nasıl anladın?"

"Kapıyı açışından. Sen hep daha sakin açarsın kapıları." Asena, başını kaldırıp kısa bir süreliğine yüzüme baktığında kaşları çatılmıştı. "Senin suratına ne oldu böyle?"

"Hiç." diye geçiştirdim. Aslında bunun için ürettiğim çok mantıklı bahaneler vardı ama Asena'yla göz göze gelince 'hiç' diyebilmem bile bir beceriydi. Asena, bana olan kırgınlığı göz önüne alınırsa geçiştirmelik cevabımla yetinmişti.

Hâlâ kapının önünde dikildiğimizi fark ettiğimde kenara çekilip geçmesi için önünü açmıştım. Yanımdan geçerken konuşmaya devam etti. "Eczaneden moruklar için krem almışsındır diye düşünüyorum. O bebeksi suratına hiç yakışmıyor çünkü."

"Annem aldı." dedikten sonra sırıtmamak için kendimi zor tutarak sordum. "Bebeksi surat mı?"

"Evet, yoksa daha önce hiç aynaya bakmadın mı?" Masanın üzerindeki küçük eczane poşetini fark eden Asena, eline alıp içerisinden kremi çıkardı. Kutusunun açılmamış olduğunu gördüğünde başını kaldırıp yeşil gözleriyle öyle ölümcül bir bakış atmıştı ki bir an duvarlar üstüme geliyormuş gibi hissetmiştim.

"Geri zekalısın. Belli ki bir kavgaya karışmışsın ve aldığın darbeleri iyileştirmeye uğraşmayacak kadar aptalsın. Havalı falan mı sanıyorsun kendini?"

"Hayır, üşeniyorum."

"Annem hep ne der, biliyor musun?" Kaşlarımı kaldırarak devam etmesini beklerken kremi kutusundan çıkarmıştı. "Üşenenin çocuğu olmazmış."

"Ateş bile ölçemediğime göre doğmayacak çocuğuma iyilik ediyorum gibi geliyor."

Gözlerini devirip beni bileğimden yakaladı ve battaniye yığınının üzerine oturttu. Asena, oturmayıp başımda dikilirken bir yandan da kremin ucunu açmaya çalışıyordu. Nihayet açtı ve neredeyse her şeye yaptığı gibi, kremi de kokladı. Yüzünü buruşturmasından hoş bir kokusu olmadığını anlamıştım.

Parmağına birazcık sıkıp muhtemelen buz gibi olan kremi elinde ısıttı ve yanımdaki yere oturup diğer eliyle çenemi kavradı. Bana doğru yaklaşıp kremi tüm dikkatiyle gözümün altındaki morluğa sürerken yumruklarımı sıkmıştım.

"Furkan nerede bu arada?"

Sesimin tuhaf çıkmaması için içimden yalvarırken konuştum. "Dışarıya çıktı."

Asena, ellerini yüzümden çekip parmağının ucuna yeniden krem sıkarken kaşlarını kaldırmıştı. "Hem beni çağırıyor hem de dışarıya çıkıyor." diye söylendi kendi kendine. O an Furkan'ın bizi yalnız bırakmak için çıkmış olabileceği gibi bir düşünce aklıma gelmişti. Küs olduğumuzu ona ben söylememiştim ama bir şekilde haberi varmış gibi görünüyordu. Asena'yla konuşmam için onu buraya çağırdığı belliydi.

Acaba sevgili ikizim en yakın arkadaşına baktığımda içimden geçenleri bilse onu benimle yalnız bırakır mıydı?

Furkan, en sevilen olmaya kendini adamıştı. Asena'yı çok sahipleniyordu, her ne kadar çoğu zaman Asena, onun annesi gibi davransa da kimi zaman Furkan'ın abiliği tutuyordu. Şüphesiz ki benim de Asena'yı onunla aynı şekilde gördüğümü düşünüyordu.

Asena'nın parmakları yeniden çenemi sardı ve bana biraz yaklaşıp elmacık kemiğimin üzerindeki morluğa parmağının ucundaki kremi yaymaya başladı. Orası çok daha fazla acıdığı için yüzümü ister istemez buruşturmuştum.

"Bence yeterli." dedikten sonra elmacık kemiğimin üzerindeki elini tutmuş, aşağıya indirmiştim. Diğer eli hâlâ çenemdeydi. Yüzlerimizin yakınlığı kalbimi sıkıştırıyordu ve onun gözlerine bu kadar yakından bakmaya devam edersem birazdan öleceğimi hissediyordum.

"Öyle diyorsan." Asena, çenemdeki parmaklarını yavaşça çekti ve elimin içinde duran elini de çabucak oradan kurtardı. Koltuktan kalkıp benim olduğum tarafa bakmadan konuştuğunda hâlâ onun bıraktığı pozisyonda duruyordum.

"Sen dinleniyordun sanırım, ben Furkan'ı mutfakta beklerim."

Bir şey söylememe izin vermeden gittiğinde başımı ellerimin arasına alıp ovuşturdum. Onunla böyle olmaktan, onu kırmış olmaktan nefret ediyordum. Ama konuyu nasıl açıp da ona kendimi affettirecektim bilmiyordum. Eskisi gibi olmak istiyor muydum ondan da emin değildim.

Ona ilk kez sarıldığımda daha fazlasını isteyecek kadar doyumsuzdum. Yüzüne ilk kez yakından baktığımda hep o mesafeden bakmayı isteyecek kadar doyumsuzdum. Mesafeli arkadaşlar olmayı, ikizim dolayısıyla konuştuğu biri olmayı istemiyordum artık. Bu istediklerim olur muydu bilmiyordum ama en azından kırdığım kalbini onarmam gerekiyordu.

Oturduğum yerden kalkıp mutfağa geçtim ve kapının önünde dikilip içeriye baktım. Asena, oldukça dalgın bir şekilde mutfak sandalyesinde oturuyordu ve elindeki bıçakla mandalina soyuyordu.

Bıçakla mandalina soyuyordu?

"Ne yapıyorsun?"

Asena, sesimle irkilirken meyve bıçağıyla parmağına girmişti. "Ya kızım dikkat etsene biraz." Azar çekerek yanına vardığımda elini tutmuş, lavabonun başına getirmiştim. Suyu açıp elini suyun altına tutarken akan kanını izliyordum, Asena bakamıyordu bile.

"Bunu diyenin yüzünde morluklar olması da ayrı bir ironi."

"Bu morluklar benim sakarlığımdan olmadı yalnız."

"Evet, daha kötüsü. Aptallığından oldu."

Buna verecek bir cevabım yoktu. Musluğu kapatıp Asena'ya elini kurulaması için peçete uzatırken elimden almış, peçeteyi parmağına sarmıştı. Ben de çekmeceleri karıştırıp yara bandı aramaya başladım.

"Niye kaçtın içeriden?"

"Ne?"

"Kaçtın içeriden, onu soruyorum. Niye kaçtın?"

"Kaçmadım. Sen dinlen diye burada bekliyordum."

"Son zamanlarda pek de düşünceli biri olamadığımın farkındayım. Ancak sen burada tek başına otururken dinlenmeyi erteleyebilirim."

Büyük uğraşlar sonucu yara bandını bulduğumda paketten bir tane çıkarmış, Asena'ya uzatmıştım. Asena, elimdeki yara bandını alıp dışındaki kağıdı yırtmaya çalışırken titreyen parmakları yüzünden bir türlü beceremiyordu. Pes edercesine bir nefes verdi.

"Neyse, yara bandı takmasam da olur. O kadar derin bir kesik değil zaten. Acımıyor da." Sesi titremişti. Yutkundu. "Hiç acımıyor hem de."

Canının acımadığı konusunda yalan söylediği belliydi ama konumuzun parmağı olduğunu hiç düşünmüyordum. "Evet, derin bir kesik değil ama seni tanıyorum. Gün sonuna kadar bu küçücük kesiği mahvedersin sen."

"Sağ ol ya." diye mırıldandığında becerip de açamadığı paketi açmış, Asena'nın elini tutmuştum. Yara bandını parmağına sararken konuştum. "Sanırım haklılar, her şey karşılıklıymış. Önce sen yüzüme krem sürdün, şimdi ben parmağına yara bandı sarıyorum."

"Her şey karşılıklı değildir." Sonunda yara bandıyla işim bitmişti. Asena'nın elini bırakıp gözlerine baktım, o ise ısrarla mutfağı inceliyor, bana bakmayı reddediyordu.

"Senin sesin neden titriyor?"

"Titremedi."

"Bu kadar bariz olan bir gerçek için yalan söyleme bari."

"Sana gerçeği borçlu değilim." dedikten sonra gözlerini nihayet gözlerime çevirmiş, sertçe bakmıştı. Boğazım düğümlenirken o bana bu kadar kızgınken bile karşısında eriyebilecek olmama şaşırıyordum. Üzerimdeki etkisinin bu kadar fazla olması bazen hiç işime gelmiyordu.

"Evet, değilsin." dedim yavaşça. Asena, kaşlarını kaldırarak yüzüme bakarken dudaklarım yeniden aralanmıştı. "Bana hâlâ kızgın olmalısın."

"Sana kırgınım." dediğinde gözlerindeki ifade söylediklerini oldukça destekler nitelikteydi. Onun bakışları öyle yürek yaralayıcıydı ki etimden et koparıyorlarmış gibi, canım yanmıştı. Sertçe yutkundum.

"Sandığın gibi bir şey yok."

"Bir şey sandığım yok, Gürkan. Bana açık açık kaşar muamelesi yapan bir kızla konuştun mu? Evet, konuştun. Konu burada bitti benim için. Bu kadar basitti."

"Gerçekten bu kadar basit miydi?"

"Anlamadım?"

"Senden özür dilemişti hatırlıyorsan."

"Evet, özür dilemişti. Ve eğer hatırlıyorsan sana o özrün hiçbir şey ifade etmediğini söylemiştim."

"Hayır, o anlamda demedim. Tabii ki özür dilemesi hiçbir şeyi değiştirmez. Sadece..." Sözcüklerimin tıkandığını hissettiğimde geriye doğru bir adım attım. Onun yanında dilim dolanıyordu, fazla heyecan yapıyordum ve ne söyleyeceğimi unutuyordum. Ancak Asena, geriye doğru adım atmamı yanlış yorumlamış olacaktı ki açılan boşluktan geçmiş ve mutfağın çıkışına yönelmişti.

Birkaç adımda ona yetişip elimi mutfağın kapısına koydum ve kapattım. Kapıyla aramda kalan Asena, birden bana döndüğünde az önce dilimi dolandıran yakınlığın bunun yanında hiç kaldığını fark etmiştim. Ancak gidecek korkusuyla elimi kapıdan çekemiyordum bile.

"Söyleyeceklerim var, beni dinler misin?" Kararsız görünüyordu. Başımı sağa doğru eğip ekledim. "Lütfen?"

"Peki, ne söyleyeceksin?"

"Ebru ile ilgili konunun fazla kişisel olduğunu ve seni ne kadar yaraladığını biliyorum, Asena. Ulaş bana konuyu ilk açtığında kimin bu dedikoduyu yaydığını sormuştum. Tanıdığım biri olduğunu söyleyince de ismini söylemesini çünkü onunla bir daha konuşmak istemediğimi söyledim. İsmini öğrendikten sonra Ebru'yla yalnızca iki kere konuştum."

Asena, kollarını göğsünde kavuşturup beni dinlemeye devam ederken konunun nereye gideceği hakkında sabırsızlandığı belliydi.

"İlki senden söyledikleri hakkında özür dilemesi içindi. İkincisi ise koluna çay döküldüğü gün bunu bilerek yapıp yapmadığını anlamam içindi. Bunun dışında gördüğün tüm konuşmalar sana yemin ederim ki tek taraflıydı. Beni yalnız yakaladığında birden konuşmaya başlıyordu ve ben bahane üretip de kaçamadığım için dinlemek zorunda kalıyordum."

"Dinlemeseydin. Arkadaşım hakkında bunları söyleyen biriyle konuşmak istemiyorum deseydin."

"Haklısın." diye mırıldandım. "Bunu çok önce demeliydim. Ama senin için onun kalbini kırarsam sana daha büyük bir kin beslemesinden ve ciddi anlamda zarar vermesinden korktum."

"Kalbimi kıran neydi, biliyor musun? Onun hakkımda yaydığı dedikodular elbette beni incitti. O dedikodular yüzünden insanların sözlü tacizine maruz kalmak elbette beni incitti. Ama beni asıl inciten senin nasıl incindiğimi bile bile o kızın etrafında gezinmesine, seninle konuşmasına, sana bakmasına izin vermendi."

"Bunu ne yazık ki çok geç fark ettim. Ama olayın sadece bundan ibaret olduğunu düşünmüyorum. Çünkü eğer gerçekten seni incitmişsem sen yaptığım hareketi sonuna kadar incelerdin."

Aramızda neredeyse yok denecek kadar az olan mesafeyi biraz kısalttım. "Beni Ebru'yla gördüğünde ikimizi de uzun uzun incelerdin. Ve benim hiçbir zaman konuşmadığımı, sürekli onun bir şeyler söylediğini, benimse bir çıkış yolu arar gibi etrafa bakındığımı görecek kadar uzun incelerdin üstelik."

Asena'nın yüz hatları gevşerken ben aramızdaki mesafeyi sinsice kısaltmaya devam ediyordum. "Ama anlık baktın ve onunla konuştuğumu düşündün. Oysaki ben sadece kaçış yolu bulana kadar onu dinlemek zorunda kalan biriydim."

"Kaçış yolun pekala vardı."

"Evet, sana dediklerini ona hatırlatıp bunu bir sebep olarak kullanabilirdim. Ama sırf bizimle takılıyorsun diye hakkında dediklerini göz önüne alınca onunla iletişimi bu sebebi öne sürerek kesmek istemedim."

Asena'nın gözleri gözlerimi bulduğunda ne kadar yakınlaştığımı yeni fark etmiş olacaktı ki irkilmişti. Ancak rahatsız olmuşa benzemiyordu. Eğer öyle bir şey seziyor olsaydım geri çekilirdim.

"Ebru mevzusu neden bu kadar uzadı peki?" diye sordum sakince. Asena'nın dudakları aralanırken hızlıca araya girip eklememi yapmıştım. "Dürüst ol."

"Tamam, olayım. Dürüst olayım. Gelip benden özür diledi, doğru ama bu hakkımda dediklerini unutmamı sağlamadı. Ondan hâlâ hiç haz etmiyorum." Umursamazca omuzlarını silkti ve gözlerini kaçırdı. "Sürekli götünün dibinde olmasından ve senin onu kovmamandan da hoşlanmıyorum."

"Yani kıskanıyorsun?" Sırıtarak kurduğum cümlelerle Asena'nın dudakları aralık kalmıştı. Gözlerini kocaman açmış bana bakarken ben sırıtmamı engelleyemiyordum.

"Senin o ağzını kırarım, yüzünde yeni bir morluk oluşur. Gülme pis pis."

Asena delirdikçe ben daha fazla gülüyordum. Omzuma vurduğunda sinirden kızarmış yüzüne baktım. Gerçekten çok tatlı görünüyordu.

"İstediğin kadar kıskanabilirsin, benim için sorun yok."

"Gürkan, götünden bir şeyler uydurmayı keser misin? Kız bana neler dedi ya. Tabii ki de onu senin etrafında görmekten hoşlanmayacağım. Çünkü sen benim..."

"Ne? Arkadaşın mıyım?" diye sordum yumuşak bir tonla. Asena, dudaklarını birbirine bastırıp sırtını kapıya yasladı. Aramızdaki mesafe birazcık açıldığında az önceki gibi, sinsi sinsi o mesafeyi kapatmaya gerek duymamıştım. Bunun yerine gözlerimi onun gözlerinden ayırmadan mesafeyi kapattım ve yüzüne doğru eğildim. Parmaklarımı hafifçe çenesine sarıp yüzünü kaldırdığımda nefesini tuttuğunu fark etmiştim.

"Söyle haydi."

"Neyi söyleyeceğim?" dedi ısrarla. Başımı eğip alnımı alnına yasladım.

"İçinden geçenleri, duymak için can attıklarımı söyle."

Asena, gözlerini kapattığında kokusuyla mest olmuş, mayışmıştım. Benim de gözlerim yarı aralıktı. Merakla dudaklarına bakıyor, birazdan oradan çıkacak olan kelimeleri bekliyordum.

"O kızdan hoşlanmıyorum."

"Ve bunun tek sebebi senin hakkında söyledikleri mi?"

"Hayır." dediğinde yarı aralık gözlerimi tamamen kapatmış, çenesindeki parmaklarım yardımıyla yüzünü biraz daha kaldırmıştım. "Neden peki?"

"Sürekli etrafında."

"Güzel." diye mırıldandım. Neyin güzel olduğunu sormasına izin vermemiş, uzun süredir gözlerimin hedefinde olan dudaklarına kavuşmak için ona yaklaşmıştım.

Dudaklarımız buluştuğunda içim titremişti. Beni bu kadar harika hissettiren bir dokunuşun aynı zamanda beni savunmasız kılması kesinlikle çılgıncaydı ama bundan şikayetçi değildim. Onun bana hissettirdiği hiçbir şeyden şikayetçi olmamıştım.

İlk başta şaşkınlığından dolayı donakalmış Asena, birkaç saniye içinde öpüşüme karşılık vermeye başlamıştı. Ellerini yanaklarıma koyduğunda bir kolumu beline sardım. Çenesini narince tutan parmaklarımı yanağına çıkarmış ve başparmağımla onun yanağını okşamaya başlamıştım.

İkimiz de nefes nefese geri çekildiğimizde az önce olan bitenin şaşkınlığı ve utangaçlığı vardı üzerimizde. Ne Asena ellerini yanaklarımdan çekmişti, ne de ben kolumu onun belinden çekip ona geri çekilme imkanı tanımıştım.

Biz bu kadar yakınken ilk kez tattığımız hissi yeniden tatmak için bir istek baş göstermişti. İlk adım benden gelmişti, ikinci adım bu sefer Asena'dan gelmişti.

Öne atılıp az önce ayrılan dudaklarımızı yeniden birleştirdi.

Kitaptaki ilk tık Asena ve Gürkan'dan geldi.

Hadi iyi günler, 'gü'lerim! ♥

Continue Reading

You'll Also Like

52K 4.5K 45
0532* : videonu izledim. 0532* : şu özgün-tatil şarkısıyla yaptığın video. 0532* : baya büyükten bir tektaş takabilirim. 0532 : eğer sevgilim olursan...
340K 18.4K 33
Evren: Bana aşkını itiraf et artık Motorcu: Sen bana ettin mi? Evren: Nabzım seksenle kalbim tek senle atıyor bebeyim Motorcu: Neyin neyin? Evren:...
377K 25.2K 34
Sokak dövüşü isimli kitabın devam kitabıdır.
42.3K 2.6K 55
Rüzgar saçlarında dans ederken gözlerimi onun gözlerinden alamıyordum. Çok garipti, sanki daha az önce ondan nefret ediyormuş gibi hissediyordum ama...