Mezopotamya'nın Kıyısında

By aleynaleynaleyna

177K 7.6K 8.9K

Küçüklüğümden bu yana öğretmen olma hayaliyle yanıp tutuşuyordum. Mezuniyet, KPSS derken en sonunda atanmıştı... More

Başlıyoruz
1.BÖLÜM
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13. Bölüm
14.Bölüm İçin Kesit Zamanı
14.Bölüm
15.Bölüm
16. Bölüm İçin Kesit Zamanı
16.Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölümden Minik Bir Alıntı
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
Teşekkür ve Kesit
24. Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
YENİ KAPAĞIMIZ
28. Bölüm
29. Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32. Bölüm
33.Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50.Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56.Bölüm
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
63. Bölüm
64.Bölüm
65.Bölüm
66. Bölüm
67. Bölüm
DUYURU
68. Bölüm
69. Bölüm -FİNAL-
Yeni Hikaye Duyurusu

41. Bölüm

2.8K 113 145
By aleynaleynaleyna


Herkese merhabaa. Ben geldim.

Nasılsınız? Keyifler yerinde mi?

Bu hafta Miran olayları anlatacak. 

Umarım beğenirsiniz.

Yıldızı doldurmayı unutmayın olur mu?

Keyifli okumalar.

Seviliyorsunuz...


22 Haziran Çarşamba...

Miran'dan

Telefonumun titreşim sesini duyunca tek gözümü açtım. Reyyan arkasını dönmüş uyuyordu. Uyanmaması için hemen telefonumu aldım. "Efendim? Hastane kayıtlarında yok muydu? Tamam teşekkürler Mehmet."

Soluma döndüğümde başımı Reyyan'ın boynuna gömdüm. Saçları ıslaktı. Duş alıp tekrar yatmıştı sanırım. Derin nefes aldı ilk, sonra gerindi. Kendine dikkat etmiyordu ki hiç. Onun için bu hareketler zararlıydı. Gözünü ovuşturup açtığında direk beni gördü. "Günaydın."

"Günaydın meleğim." Ayılamamış olacak ki benden tarafa dönüp gözlerini kapadı. "Erken kalkmışsın." Mırıltılı hali, ah şu halleri yok mu? Durumunu bilmesem hiç bırakmazdım. Kendime katardım onu. "Biraz önce kalktım. Hadi sende kalk. Duş alayım aşağı ineriz."

"Uykum var." Koluma sarılmıştı. "E normal güzelim." Yaptığım imayla sırıtmıştı. "Pislik yapma." Yanağına öpücük kondurup kalktım. Suyu açıp direk yıkanmaya başladım. Üzerimden akıp giden suyla birlikte düşüncelerdeydim. Neden saklıyordu benden anlamıyordum. Hastaneye de gitmemişti.

Suyu kapatıp belime havluyu bağladım. Beni her gördüğünde yanakları pembeleşiyordu. Gece neler yaşıyorduk fakat gündüz ışığıyla bana bakamıyordu. Alışacaktı. Alışacaktık. Kirlileri sepete attığımda aynadan kendime baktım. 

Öf be Miran Karahan bu ne yakışıklılık be! Saçlarımı hafif düzelttim. Dışarı çıktığımda Reyyan etrafı toparlamış giyinmişti. Beni görünce belki utanmaz demiştim fakat yine gözlerini kaçırdı. Dört gün olmuştu. Dört gün içerisinde neler yaşamıştık ama şöyle görmeye alışamamıştı.

"Güzelim beni her gördüğünde böyle gözlerini kaçıracaksan alışman için antrenmanlar yapmamız şart oldu." Yatağın üzerinden kalkıp kırışan yerleri düzeltti. Bende ona ilerledim. Arkasını dönünce burun buruna geldik. "Alışıyoruz birbirimize Miran." Ellerini göğsüme koydu. Koymasaydın be yavrum. "Alışıyoruz tabi."

Belinden tutup iyicene kendime çektim. Bu aptallığı kendime neden yaptığımı bilmiyordum ama Reyyan'a dayanamıyordum. "Ağır kaldırmak, stres yapmak yok. Anlaştık mı?" Çok mu iyi rol yapıyordu yoksa hiç mi bana söylemeyecekti bilmiyorum ama anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. "Miran taktın sende ağır kaldırmamaya. Ne alaka bana bir söylesen?"

Alnından öptüm. Belli oldu daha bekliyordu. "Konuşuruz sonra güzelim." Benden ayrılıp banyoya girince bende yatağımın üzerinde hazırlanmış takımı giydim. Evlenmek iyi bir şeydi he. Böyle olacağını tahmin etmezdim.

Gömleğimi pantolonumun içine tıkıştırırken Reyyan'da banyodan çıktı. Suratını havluyla silerken makyaj masasına ilerledi. Gömleğimin kollarını iliklerken aynada bakışlarımız karşılaştı. Kıkırdayınca göz kırptım. Çok şükür mutluyduk. O işlerini halledince beraber odadan çıktık.

Ben odaya girerken Reyyan mutfağa indi. Yanıma oturduğunda dalgın gibiydi. Ses etmedim. Belki söylemek istediklerini kafasında tartıyordur.

Kahvaltı bitince sofra toplandı. Farkındaydım Reyyan bu durumdan pek hoşnut değildi. Sürekli aynı şeyleri yaşamak çalışan bir kişi için zordu. Alışmaya çalışıyordu o da eminim.

Kafasından okulların bir an önce açılması için dua ettiğine bile yemin edebilirdim. "Ben gidiyorum."

"Oğlum Allah'a emanet ol." Anneme yaptıkları için kızgındım ama annemdi o benim. "Sağ ol ana. Allah aşkına konuştuklarımızı unutma." Bir şey demedi. Bende beklemeden çıktım.

Çarşaf olayının üzerine odaya destursuz girmesi canıma tak ettirmişti. İki arada kalıyordum böyle. Reyyan haklıydı ama o da anamdı benim. Doğurup büyüten, kundaklarda saklayan anamdı. E Reyyan'da karımdı. Çocuklarımın anası, hayat arkadaşımdı. Aman Miran manyak olursun oğlum bu kadar düşünürsen.

Mutfağa girince Reyyan kahvaltılıkları buzdolabına yerleştiriyordu. "Miran Bey oğlum?"

"He Nigar ana ben çıkıyordum da." Reyyan hemen ellerini yıkadı. Havlu peçeteyle kurulayıp yanıma geldi. "Hayırlı işler çocuğum." Reyyan yanımdan geçti. "Sağ olasın Nigar annem."

Reyyan ile karşılıklı durduğumuzda ellerimi kollarına çıkardım. "Güzelim burada tıkılıp kalmanı istemiyorum. Gezmek istersen gez, dolaşmak istersen dolaş. Fakat senden tek isteğim bana bir haber vermen. İçim rahat etsin gülüm oldu mu?"

"Aslında bende bu konuyu sana diyecektim. Narin ablalara gitmek istiyorum." Gülümsedim. "Git tabi güzelim. Değişiklik olur senin için." Alnından öptüm. "İstersen bırakayım seni."

"Yok ben kendim giderim. Hem hava almış olurum biraz." Tebessüm ettim. "Eh iyi madem. Sen bilirsin. Konuşuruz yine." Kapıdan geçirirken son kez el salladı. O içeri girdiğinde bende Mustafa'ya ilerledim.

"Reyyan çıkınca bana haber edin. Çaktırmayın ama." Mustafa şüphelendi. "Ağam bir şey vardır?" Burnumu çektim. "Arazi ihalesi için konuştuğumuz adam kıllık yapıyor. Köklü bir aile birde. Bizimkiler huzursuz olsun istemiyorum."

"Tamamdır ağam. Koruma takayım istersin?" Düşünmedim de değil aslında. "Yok Mustafa. Şimdilik dursun." Başını eğdi. "Sen nasıl istersen ağam."

Şirkete vardığımda abimin odasına girdim. "Var mı şerefsizden haber?" Alnını ovaladı. "Konuştum. Ya istediğimiz olur ya da sözleşme olmaz diyor."

"Bu herif niye götlük yapıyor şimdi? Anlaşmadık mı? İmzalar atılmadı mı? Neyin artistliği bu?" Kapı çalındı. Abimin gel komutuyla açıldı. "Bu herifin ağzına sıçacağım ben he." Azat'ta aynı benim gibiydi. "Ya oğlum biraz sakin olsanıza. Yangına körükle gidiyorsunuz."

"Abi bak bu adam anlaşmayı imzaladıktan sonra ya istediğimizi yaparsınız ya da ailenizle sıkıntı çıkar dedi mi demedi mi?" Abim geri yaslandı. "Dedi anasını satayım dedi."

"Heh bak gördün mü? Gergin olmamız gerekiyor bu durumlarda." Telefonum çalınca ceketimin iç cebinden çıkardım. "Efendim Mustafa. Çıktı mı? Arabasıyla mı? Tamam." Azat hayırdır dercesine göz kırptı. "Reyyan dışarı çıkacaktı da. Mustafa'yı tembihlemiştim."

"Koruma koymadın demi kızın arkasına? Boşuna ürkütmedin." Arkama yaslanıp başımı geri attım. Reyyan olsaydı şimdi boynumdan öpmüştü. Ulan en kritik anda bile gelme aklıma be kadın. "Yok takmadım. Bu gidişle takılacak gibi."

"Allah sabır versin. Bu akşam bizdesiniz. Babamla konuşuyoruz bu konuyu." Başımı kaldırdım. "Babam ağzımıza edecek."

"Oğlum biz ne yaptık da edecek? Herif yanar döner çıktı." Abim masaya yaslandı. "Asıl anlamadığım olay ne biliyor musunuz?" Hayır kardeşim biz zihin okuyamıyoruz. "Bu heriflerle biz sürekli alışveriş yapıyoruz. Ne oldu da boka sardı bu sefer anlamıyorum."

"Arkasında başka bir şey mi var diyorsun?" Abim omuz silkti. Azat'a baktığımda sakallarıyla oynuyordu. "Düşmanımız var mı diyeceğim çok saçma soru olacak bu." Kıkırdadım. Haklıydı adam. Düşmandan bol ne vardı?

Kapı aniden açıldı. "Yuuh! Kapısız evden mi çıktın lan!" Akın yanımdaki koltuğa oturdu. "Evveliyatını bilmem ne yaptığım herifine bak. Ilımlı ılımlı konuşayım derken dinden imandan çıkardı beni."

"Sende mi konuştun?" Başıyla onayladı beni. "Akşama bizdeyiz Akın. Babamla konuşuyoruz bu durumu." Alyans olan elime baktım. Reyyan ile sembolik bağımıza... Ulan yine aklıma geldi. Bu hep böyle mi olacak be kardeşim. "Ne yaptın taze evli?"

"Valla biz iyiyiz." Abim o sırada çay söylüyordu. "Reyyan nasıl?" Saçlarımı elimle düzelttim. "O da iyi. Narin ablalara gidecekmiş Bahar ile takılır herhalde." Karşıdan ses gelince oraya döndüm. Azat tespihini düşürmüştü. Hayırdır dercesine göz kırptım. O da yok bir şey dercesine kafa salladı.

Vardı bir şey vardı ben kardeşimi tanırdım. Çaylar gelince yavaşça yudumladım. Sıcakmış lan!

Aklım Reyyan'daydı. O halde oradan oraya koşturup duruyordu. Saatime baktığımda bir saat geçmişti bile. "Bu ne lan?" Akın, elindeki telefona bakıyordu. Kafamı uzattığımda annesiyle babasının mezarının üzerinde balyoz gibi bir şey vardı. İkinci fotoğrafta Reyyan'ın resmi. Reyyan mı?

"Reyyan'ı ara!" Ayağa fırlayıp telefonun kilidini açtım. Aç Reyyan aç! "Açmıyor!" Bahar'ı aradım. Çalıyordu. "Bahar, Reyyan nerede? Allah kahretsin! Tamam korkmayın. Gidiyorum yanına."

"Ne olmuş?" Yüzümü sıvazladım. "Aynı fotoğraf ona gitmiş. Fırlamış çıkmış. Her şeyi Bahar'da bırakmış." Odadan çıkıp merdivenlerden indim. Bunu hesabını sormaz mıydım ben sana Reyyan?

Arabaya atladığım gibi mezarlığa sürdüm. Ne kemer takmıştım, ne hız sınırını görmüştüm. Canımın derdindeydim ben. Acı bir frenle durdum. Arabadan hemen çıkıp etrafa bakındım. Mezar taşının üzerinde oturuyordu. "Reyyan!"

Bağırmamı duyunca korkmuştu. Akın'da gelmişti. Koşarak yanına gittim. "Nasıl yaparsın bunu he? Nasıl bana söylemezsin?" Kafasını mezarlardan çekemiyordu. Bende dönüp baktım. Taşlarına zarar gelmemişti ama topraklar olsun çiçekler olsun hepsi mahvolmuştu. "Kendim dikmiştim onları. Taşlarının adını ben boyamıştım. Annemle şu gülleri dikmiştik. Ne haldeler. Toprakta yatanlara bile saygısızlık yapmayı ne zaman öğrendiler Miran?"

Kızmam gerekiyordu ama kızamıyordum. Gözlerinden yaş akınca başından tutup kendime çektim. Daha fazla canı yansın istemiyorum. Akın'a baktığımda da farksız değildi. Onun da annesiyle babasıydı. Canı yanıyordu. Şimdi ikisinin birbirine ihtiyacı vardı. Reyyan'ı bırakıp dayısını işaret ettim. Koşarak bir çocuk gibi ona sarılmıştı.

Hesaplaşmayı eve bırakmıştım. Mezar taşlarına gelen toprakları elimle ittirdim. Ulan kim cansız bir bedeni öne sürerdi. Kim böyle bir kalleşlik yapabilirdi. Düşünme Miran. Şimdi düşünürsen yakarsın, yıkarsın. Sen şimdi burayı toparlamaya bak. Yoksa yakmaya hazır olan Akın'ı tutamazsın.

Yaklaşık yarım saat boyunca buraları topladım. Abimde gelmişti. Reyyan ile Akın sadece birbirlerine sarılmıştı. Reyyan ağlıyor, Akın kendini zor tutuyordu. Abimle göz göze gelince kafasıyla Reyyan'ı işaret etti. Harap olmuştu.

Akın'ın omzuna dokundum. "Abimle beraber Sevgi yengeyi alın. Bize geçin." Gözleriyle onaylamıştı. Reyyan'ın alnından öptü. "Ablam bilmeyecek." Kaç saattir ağzından bir harf dahi çıkmamıştı. Ama şimdi tek kalan parçalarını düşünüyordu. "Sen nasıl istersen. Hadi Reyyan."

Reyyan korkuyla bana baktı. Bakmalıydı da zaten. Patlamaya hazır volkan gibiydim ama odamızı bekliyordum. Kafasına dikkat ederek arabaya bindirdim. Kemerini bağladım. Kapısını kapattım. Şimdi değil Miran. Şimdi sakın bu konu hakkında konuşma.

Arabaya bindim. Şimdiden kokusunu arabaya bırakmıştı bile. "Miran ben..."

"Şimdi değil. Bak şimdi çok fazla öfkeliyim. Ateşim çok yüksek. Sakinleşmeye çalışıyorum. Odamızda konuşacağız." Geri yaslanmıştı. Arabayı çalıştırıp sürdüm. Nasıl hareket edeceğimi bilmiyordum. Bağırsam ağlayacak sussam ağlayacak. Hatalı olduğunu kendisi de biliyor.

Dünden beri soruyordum ona. Söylemek istediğin ne varsa söyle diye. Ulan çok mu zordu hamileyim demek ya. Testi çekmeceye koyarken sıkıntı yoktu da bana söylerken mi sıkıntı vardı? Bu kadar mı korktun kızım benden?

Nasıl sürat yaptıysam konağa gelmiştik. Reyyan'ın eşyalarını ve arabasını Narin ablalardan aldırmıştım. Reyyan'a döndüğümde bembeyazdı. Kız hamile diyorum ama aptal gibi hız yapıyorum. Kapımı açınca o da kendi kapısını açtı. Konağa girdiğimizde herkes bizi bekliyordu. Babam bize yaklaşınca saygısızlık etmek istemediğim için durduramadım. Ama o durdu. Büyük bir ihtimalle de herkes açıklama yapmamı bekliyordu.

"Biz Reyyan ile bir konuşalım. Akın da gelecek. Hep beraber konuşuruz. Ama Allah için kimse bize şimdi karışmasın." Öfkemi görüyorlardı. Hepsi geri durmuştu. Tanıyorlardı beni. Ağır adımlarla merdivenlerden çıktık. Odaya girdiğimizde Reyyan koltuğa oturdu.

İlk başta sakin bir şekilde git Miran. Sakin git ki aslanım, Reyyan'da her şeyi anlatabilsin. Karşısına çömeldim. Yandaki sehpadan su doldurup uzattım. Bir iki yudum içip yerine koydu. Boğazımı temizledim. "Reyyan bana bak güzelim. Şimdi senden tek bir şey istiyorum. Ben gittikten sonra neler yaptığını, ne konuştuğunu ve hatta kimlerle karşılaştığını her şeyi anlat."

"Miran ben vallahi sana haber vermeden bir şey yapmayacaktım." Suratımı sıvazladım. "Soruma cevap ver Reyyan!" Ilımlı olmaya çalışıyordum. 

"Sen gittikten sonra herkese gideceğime dair haber verdim. Hatta annenle bile laf dalaşına girdik. Normaldi her şey. Mustafa abiyle konuştum. Aynı evdeyiz ama uzağız birbirimize diye şakalaştık. Narin ablaya geçtim. Yarım saat sonra mesaj geldi. Miran ben çok korktum. Anneannemle dedemin mezarı darmadumandı. Ben hiçbir şeyi düşünemedim."

Göz yaşlarını sildi. "Altında da kocana söyle sonu böyle olacak yazıyordu. İnanmıyorsan kafasına silah dayadım tek başına gel gör yazmıştı." Öfkeyle ayağa kalktım. "Ve sende beni arama girişimine girmeden direk mezarlığa gittin öyle mi?" Başıyla onayladı.

"Ya aklın almıyor mu Reyyan? Tuzağa çekmişler seni. Ya sana zarar verselerdi! Ne yapacaktım ben o zaman!" Hıçkırdı. "Düşünemedim Miran. Sana bir şey olacak sandım."

"Ya bana bir şey olsun! Sen niye peşimden geliyorsun?" O da ayağa kalktı. "Sen olmayınca çok mu normal olacak her şey? Sen gidince güllük gülistanlık mı yaşayacağım sanki!" Ceketimi çıkardım. "Sen bana haber vermeden nasıl gidersin oraya?!"

"Yine olsa yine aynı şeyi yaparım! Sen yoksan benim canımın ne önemi var?" Etrafta volta atmaya başladım. "Ona nasıl yaptın?" Ağlıyordu. "Kime?" O bağırınca bende bağırdım. "Reyyan hamilesin! Onu bile söylemiyorsun! Bu kadar mı kurtulmak istedin ondan!"

"Ne diyorsun sen? Ne hamileliği!" Yerimde durdum. "Allah bilir bana söylemeden kurtulacak mıydın ondan?" Kıkırdadı. "Yine aynı şeyi yapıyorsun! Anlamadan dinlemeden yargılıyorsun! Bir de başkasının koynundan çıkıp ondan yaptığımı söyle!" İma ettiği şey bile sinirlerimi bozuyordu. Ve ben yine önceden kendi dediklerimin içinde dönüyordum. Yatağa doğru ilerledim. O da arkamdan geliyordu.

"Desene hadi! Demediğin şey değil sonuçta! Akın'ın koynundan çıktın da mı geldin? O daha mı iyiydi? De hadi! Söylesene! Bu sefer de kim o adam diye sor! Ama korkma Miran Karahan. Hamile değilim! O test benim değil! Yengemin! Sevgi hamile, ben değil! Ama gözümü açtın. Dün gece konuştuklarımızdan sonra neden olmasın diyordum ama bitti! İsterse adım kısıra çıksın! İsterse boşan benden başkasını al! Ben artık senin yargısız infaz yapmandan yoruldum. Al o testi ne yaparsan yap."

Kısacası al o testi götüne sok demek istemişti. Kapıdan çıkınca peşinden gittim. "Reyyan!" Etrafta kimse yoktu. Herkes odaya tıkılmış bizi dinliyordu. Kolundan tuttum. "Çek elini!" Benden kurtulunca sokakta yürümeye başladı. "Reyyan!"

Sana müstahak bu yaşananlar Miran. İt gibi koşmak yakışıyor sana. Sorsaydın oğlum adam akıllı. Hamile misin deseydin? Ulan o da söyleseydi nereye gideceğini!

Ara sokakta kolundan tutup sertçe duvara yasladım. "Bırak ellerimi!" Derin nefes alıp vermemizden nefeslerimiz birbirine karışmıştı. Kuytu bir yerdeydik kimse bizi göremezdi bile. "Özür dilerim. Hayvan herifin tekiyim. Sana sormam lazımdı. Ne yaptıysam korkumdan yaptım. Sana bir şey olsaydı ne yapardım ben?"

"Rahatlardın. Çekil!" Kafamı sağa sola salladım. "Çekilmem. Siksen çekilmem."

"Allah aşkına çekil. Bak ayakta duracak halim bile kalmadı." Hala ağlıyordu. "Neden haber vermedin bana?"

"Sana haber verseydim öldüreceklerini söylediler! Almıyor mu beynin senin! İstersen mesajları göstereyim. Sen ölürsen ben ne yaparım? Yaşar mıyım sanıyorsun!" Alınlarımızı birleştirdim. Küçük bir kız çocuğu gibi burnunu çekiyordu. Dudaklarına eğilince geri çekildi. Ama en fazla nereye kadar çekebilirdi. Arkası duvar sonuçta.

Dudağını hafifçe öptüm. "Bir daha" Yine öptüm. "Öleceğimi bilsen dahi" Yine öptüm. "Peşimden gelmeyeceksin. Önceliğin her zaman kendin olacak." Yine öpecekken kafasını aşağı eğdi. Sonra gözlerimin içine baktı. "Sen yoksan ben yokum. Sen gidersen ben ölürüm Miran." Hiç beklemediğim bir şey yapıp bu sefer o beni öptü.

Kollarını serbest bırakınca boynuma tutundu. Bende onunla birlikte hafif eğilip kalçasından kaldırıp duvara yasladım. Ulan Miran "after fight kiss" inde yoktur demezsin be oğlum. Sokak ortasında yaptığımıza bakın. Biri görse evleri yok mu derdi? Alevimiz sokaklara taştıysa demek.

Birbirimizden ayrıldık. "Özür dilerim. Sana öyle bir ima yapmam biliyorsun demi? O yaptığım ilk ve son hataydı." Başıyla onayladı. "Ben sinirle söyledim. Artık yapmazsın biliyorum."

"Ben testi görünce bir de araştırdım çift çizgi neymiş diye. Hamile demekmiş. Bizim çekmecemizdeydi. Senin sandım aklıma hiç Sevgi gelmedi." Alnımızı birleştirdi. "Tamam bu konuda haklısın. Alacaktım onu ama unuttum. Telaşla oraya koymuştum. Peki sana sormazlar mı Miran ağa? Dört günde hamile olunacağı ne belli?"

Dudağını öptüm. "Ne demek ne belli?" Hafifçe yere bıraktım. Elini tuttum. "Sana hala dargınım haberin olsun. Sırf annen sevinmesin diye elini tutuyorum." Ona da razıyız be gülüm. "Birde ben isteyene kadar şey yok."

"Ne yok?" Kaşını kaldırdı. "Kızgınlığım geçene kadar birlikte olmayacağız Miran." Yerimde durdum. Ben durunca o da durdu. "Şaka de."

"Bana bağırmadan önce düşünecektin. Sen bundan anlıyorsun ancak." Hay sikeyim ya! Oğlum onu da yapamayacaksın ya! "Tamam sen sakinleş. Ne zaman dersen." Biraz huyuna gitmek lazım tabi. Ne demişler köprüden geçene kadar ayıya dayı denir. Reyyan iç sesimi dinleyip ayı dediğimi duysaydı içimden geçerdi o ayrı konu.

"Eve gidince bu konuyu konuşacağız. Bir kaç pürüz var. Sizin de haberiniz olsun." Avluya girmiştik. "Korkmalı mıyım?" Merdivenlerden çıkıyorduk. "Aslında hayır. Şimdilik sadece bilmeniz amaçlı." Anlamışcasına kafasını salladı. Gözlerinin altını silip odaya girdi. Bende arkasından girdim.

Sevgi yenge, Reyyan'a sarılmıştı. "Özür dilerim böyle olmasını istemezdim Reyyan." Fısıldıyordu ama ben yanlarında olduğum için duyabiliyordum. "Asıl ben özür dilerim. Bu haberi böyle duymamaları gerekirdi."

"Seninkini de ben söylerim artık." Ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. "O iş biraz zor yenge. Uzunca olmayacak öyle bir şey." Tehditli bakışları bana döndü. Derince yutkundum. Hakkettin oğlum sen. Neyse ilerleyen zamanlara kaldı.

Hep beraber oturunca babam boğazını temizledi. "Hele deyin bakalım. Nedir bu mesele?"

"Yılmaz'lar her zaman iş yaptığımız bir aile. Her zaman birbirimize karşı saygı çerçevesinde ilerlettiğimiz bir iş ilişkisi vardı. Aynı şekilde arazi için kağıtları imzaladık. Ertesi gün tehdit etmeye başladılar. Ya her şeyi istediğimiz gibi yaparsınız ya da ailenizle ödersiniz dediler. Başta umursamadık ama bugün olanlardan sonra ciddiler."

Abim konuşmasını bitirdi. "Demek ki böyle şeyler yaşanmasaydı bana haber etmeyecektiniz." Hafif öne kaydım. "Olur mu hiç öyle şey baba? Küçük bir zıtlaşma sanmıştık."

"Ama değilmiş. Ölmüş anamla babamın mezarını dağıtacak kadar kör olmuşlar." Akın'ın konuşmasıyla Reyyan'a döndüm. Yere sabitlenmiş bakıyordu. Ben alışmıştım bu durumlara. Aşiret çocuklarıyız biz, biliriz her durumu.  Bu olayların içinde yaşadık. Fakat Reyyan yeniydi. İlk Ayşe olayında yaşamıştı böyle bir saldırı. O zaman da yeni sevgiliydik. Şimdi de yeni evliyiz. Yine bir bela var üzerimizde.

"Bundan sonra kimse korumasız dışarı çıkmayacaktır. Herkesin birbirinden haberi olacaktır. Yarın da toplantı yaparız. Yılmaz'ları da çağırın. Dertleri neymiş bir de bana desinler!" İbrahim baba bana döndü. "Kızım bilirim korkmuşsundur. Lakin bir daha böyle bir şey olursa Miran'a haber et." Korkuyla bana baktı.

Biliyordum bu bakışları. Eğer Miran'a söylersem ortalığı yakar bakışlarıydı. Gözlerimi sakinlikle açıp kapadım. O da babama dönüp kafasını salladı. Güven vermeliydim ona. Başı tehlikedeyken beni aramayı bilmeliydi. "Akın, oğul karın hamiledir. Sizde bir süre burada kalın."

"Tamam abi. Sen nasıl istersen." Reyyan kollarını ovuşturdu. İncecik elbiseyle üşüdü tabi. "Baba biz müsaadenizi isteyelim." Ben ayaklanınca Reyyan'da ayaklandı. "Tabi oğlum. Hayırlı geceleriniz olsun." Başımı salladım. Reyyan'ın belini elimle destekleyerek yürüttüm. Merdivenleri ağır ağır çıktık.

Odaya girince ışığı yaktım. Reyyan'da kalın perdeleri çekti. Dolaptan gecelik alıp yatağın üzerine koydu. Siktir! Burada mı giyinecekti? Yok giyinemezdi. Utanıyordu benden, giyinemezsin! Elbisesinin önündeki iki üç düğmeyi açıp eteklerinden tutarak çıkardı. Bilerek yapmıyorsa en adi şerefsizim ya.

Yataktan ince, askılı ve bir o kadar da kısa geceliği alıp üzerine geçirdi. Kolumdaki saati çıkarıp hırsla komodine fırlattım. Aynadan göz göze geldiğimizde bakışlarım onda kaldı. Neden baktım lan ben? Saçlarındaki tokaları çıkarırken ultra kısa geceliği daha da kısa olmuştu.

Bacakları süt gibiydi. Bembeyaz, ince... Gömleğimin düğmelerini açarken hala onu incelemeye devam ediyordum. Tokalarından kurtardığı saçlarını eliyle düzeltti. Hafif kabarık olan saçları daha da kabarıklaştı. Ah o saçları... Ah o teni...

Uçtun be Miran. Yeni yetmeler gibisin be oğlum. Hemen mi zevke geldi be? Sakinleş. Söylediklerinin karşılığı için böyle yapıyor. Sakinleş oğlum. Hay sokacağım sakinleşemiyorum ya. Eşyalarımı alıp banyoya ilerlerken "Nereye?" diye sorunca ona döndüm.

Yatakta yatmış bir şekildeydi. Üstelik geceliği de dizinin baya bir üstündeydi. Üst kısmı söylemiyordum bile. Zaten yeterince mahvolmuştum bir de krem rengi saten geceliği beni daha çok zorluyordu. "Buz gibi bir duş almaya." Dudağını büktü. "Aynen. Artık o senin işini görecek ne de olsa." Pikeyi üzerine örtüp arkasını döndü. Banyoya girdim.

Senin yapacağın öfkeyi de sikeyim ben Miran. Artistliğine de sıçayım. Evliliğimin dördüncü gününde ambargo yedim. Yılmaz'ların da ebesine kayayım. Ben böyle hayatın ızdırabını sikeyim ya. Buz gibi suyu açıp altına girdim. Ancak ateşimi alırdı.

Banyodan çıkarken kafamı havluyla kuruladım. Banyodan çıkana kadar gayet iyiydim. Çıkmaz olaydım. O küvetin içinde yatsaydım da çıkmasaydım banyodan.

Reyyan tek bacağını benim tarafıma atmış ardına kadar bacağı açılmış bir şekilde bana merhaba diyordu. Havluyu kenara atıp ışığı söndürdüm. He görmeyince geçecek sanki Miran. Ulan temas edecek şimdi kız sana. Ben bunun acısını çıkarmaz mıyım senden Reyyan?

Bacağını hafifçe kaldırıp pikenin içine koydum. Ulan bacak kapandı göğüs açık. Hangisi can yakıcı, e ikisi de! Derin nefes alıp yüzüne eğildim. "Bilerek yapıyorsun demi?" Hafif tebessüm eder gibi oldu. Uyumuyordu aga. "Biraz daha böyle yapıp beni kışkırtmaya devam edersen Allah çarpsın ne yaptığımızı bütün konak duyar.  Ambargo koydun, engelliyorsun beni saygı duyuyorum. Ama diyeceğimi de dedim Reyyan Karahan."

Tek gözünü açtı. Yatakta doğruldu. Yapma ağzımın içine kadar girme. Önüne gelen saçlarını arkaya iterek gerdanını daha çok ortaya çıkardı. Ah şimdi öpmek vardı. Üzerime hafif eğildi. Yüzüne bakmam gerekirdi demi? Ama gözler başka yerde benim. "Hele bir dene. Bir denemeye kalk bakalım. Neler oluyor?"

Dayanamayıp belinden kaldırıp kucağıma oturtturdum. Sertçe bastırdığımda başını omzuma yasladı. İyi bari tek etkilenen ben değilmişim. "Ne olur mesela? Bana biraz anlatsana." Kıkırdadı.

Boynuma öpücük kondurdu. Gözlerimi yavaşça kapattım. Sakın etkilenme Miran. Boynumdan ayrılıp üzerimin eteklerinden tutup çıkardı. Mal oldum ben he. Sesim çıkmıyordu. İki bacağını yatağa yaslayıp üzerime aniden oturunca acıdan kıvrandım. "Yapacağın işi sikeyim senin!"

Şaşırmıştı. Beklemiyordu benden böyle şeyler fakat dayanacak gücüm kalmamıştı. Üzerime hafif eğilip göğsümden öptü. Saçlarına uzanıp okşadım. Tenimi ısırdığında inledim. Yer değiştirmiştik sanki. Bu sefer beni kudurtan o'ydu. Tekrar hafif doğrulup canım acıyacak şekilde oturdu.

Belinden tuttum. "Kıpraşmayı kes. Yoksa laf falan dinlemeyeceğim. Bak Reyyan şu duvarlar şahit olsun bütün konağı inletirim. Siktin belamı yeter!" Durmayacaktı. Ellerini omuzlarıma çıkardı. Birkaç kez kımıldanınca derin nefes aldım verdim. Göz bebeğinden kendimin nasıl alev aldığını görebiliyordum.

"Bir daha bana anlamadan, dinlemeden bağıracak mısın?" Her kelimesinde dudaklarımı öpüyordu. Sokakta yaptığımın aynısını yapıyordu. Kafamı iki yana salladım. "Bir daha ölümden bahsedecek misin?" Cıkladım. "Dersini aldın mı?" Alınlarımızı birleştirdim. "Aldım!"

Dudaklarına eğilecekken üzerimden kalktı. "E iyi o zaman uyuyabiliriz artık." Ne oldu lan böyle? "Ne demek uyuyabiliriz?"

"Dersini almışsın Miran ağam. Öyle her istediğinize hemen ulaşamazsınız. Uykum geldi biraz benim." Oyuna getirdi beni. Senin uçkuruna başlayım ben Miran. "Bu halde mi bırakacaksın beni?"

"Bende öyle kalmanı istemezdim Miran. Ama gel gör ki beni bir daha saçma sapan şeylerden üzersen, yargılarsan başına neler geleceğini öğrenmiş oldun." Oldum ya olmaz olur muyum? Yatsam yatamazdım da böyle. Ayağa kalktım. Köşeye attığım havluyu geri aldım. "Nereye hayatım?"

Ona döndüm. "Küveti buzla kaplayacağım. Ancak hararetim gider." Gülmemek için dudağını ısırdı. "Anlıyorum. Ama dikkat et. Bu gece ikinci soğuk duş alman. Hasta olma sonra." Banyoyu açtığım gibi kıkırtısı içeriden geldi. O gülünce bende güldüm. Sen bu hallere düşecek adam mıydın Miran? Dur hele sen Reyyan hanım dur. Bir eskisi gibi olalım. Yarım kalmak nasıl bir şeymiş görürsün sen.

Duştan çıkınca yatağa baktım direk. Uyumuştu. İki büklüm yatıyordu. Ayaklarının dibindeki pikeyi omuzlarına kadar çıkarttım. Koluna dokunduğumda üşümüştü. Havluyla başımı hafif kuruladım. Islaklığı kalmıştı. Ulan uyku da kalmadı ki.

Kapıyı yavaşça açıp avluya çıktım. Geceleri hava ayaz oluyordu. Derin bir nefesle içime çektim havayı. Beynime oksijen gitmişti. Çıkmadan önce ceketimin cebinden aldığım sigaramla çakmağımı çıkardım. Esen rüzgarı önlemek için elimle koruma yapıp öyle yaktım sigaramı.

Bir zamanlar Reyyan'a kavuşmak için fosur fosur içerdim. Şimdi karım olarak içerde uyuyordu. Maşallah beni de süründürüyordu. Aşağıya baktığımda Akın'ı gördüm. Yavaş adımlarla aşağı avluya indim. "Hayırdır? Uyku mu tutmadı?"

Yanına vardığımda ciğerlerime sigarayı çektim. "Tutmadı valla." Bana baktı. "Hayırdır sen ne iş?" Omuz silktim. "Reyyan sikti belamı. Uslu uslu oturuyorum." Tebessüm etti. "Akın, duymuşsunuzdur bizi. Demedim öyle bir şey. Yemin ederim bu sefer yapmadım."

"Biliyorum kardeşim. Ama o Reyyan'da kötü bir anı olarak kaldı. Hafızasında bir yerde. Elinde olmadan öyle düşünüyor. Sana korkuyla baktığını gördüm Miran. Söylemekten çekiniyor sana. Başına iş açacaksın diye korkuyor. E haklı tabi. Ama uyar sen Reyyan'ı. Dik kafalıdır o." Külünü tablaya attım.

"Biliyorum bilmez olur muyum hiç?" Yine sigaramı içime çektim. Akın saçlarıma bakıyordu. "Ne var lan?"

"Yeğenime ne yaptın? Saçların da nemli." Hafif kıkırdadım. "Kocasıyım ben onun kocası. İkimizde istediğimizi yapabiliriz. Özelimi de anlatacak değilim. Sen de baba oldun he." Elimle omzuna vurdum. "Çok tuhaf oğlum. Baba gibi hissetmiyorum kendimi. Yabancıymışım gibi."

O hissi hissetmek için neler vermezdim. "Ne oldu daldın?" Omuz silktim. "Reyyan istemiyor. Yani istiyor ama erken olduğunu düşünüyor."

"Sen peki? Sen istiyor musun?" Küçülmüş sigaramı tablaya iyice bastırdım. "İstiyorum tabi. Ama benim için önemli olan Reyyan. Her derdini, sıkıntısını çekecek olan o. Zorlayamam abi." Sıkıntılı nefes verdi. "Buraları bilirsin. Laf çıkacak."

"Çıksın. Yuttururum her lafı. Benim karım herkesten önemli. Onun tek saç teli için dünyayı yakarım." Kolunu boynuma attı. "Aferin lan. Olmuşsun sen. Karının da gönlünü al. Yoksa her gece böyle efkarlı bir şekilde dışarıları izlersin." Anlamıştı halimi. "Eyvallah be." Güldü. "Her şey düzelecek Akın. Halledeceğiz."

"Biliyorum. Artık ne Reyyan, ne ablam ne de Sevgi'nin böyle şeylerle uğraşmasını istemiyorum. Birisinden birisine zarar gelecek diye ödüm kopuyor Miran." Başımı sallayarak derin nefes alıp verdim. Dayanamayıp sarıldım. Sırtına güçlüce vurdum. "Sevdiklerimize hiçbir şey olmayacak. Biz çok mutlu olacağız. Çocuklarımızla, torunlarımızla mutlu mesut yaşayacağız."

Birbirimizden ayrıldık. "Fark ettin mi bilmiyorum ama sadece Reyyan ile bana mesaj gitmiş. Hatta önce Reyyan'a mesaj gitmiş. Sonra bana atmışlar. Neden sana değil de bana?" Sakalımı sıvazladım. "Reyyan'a daldım. Olayı hiç düşünemedim bile. Belli ki sen düşünmüşsün. Ne oluyor sence?"

"Bence olay Reyyan." Kaşlarımı çattım. "Ne demek Reyyan?" Elini kenara dayadı. "Görmüyor musun abi? Neden başkası değil de Reyyan? Niye Sevgi değil? Niye Fırat değil? Neden ablam değil? Niye ilk Reyyan hedef gösterildi." Cebimdeki paketten bir tane daha sigara çıkardım. Akın'a da uzattım. Çakmakla yakıp içime çektim. "Yok içmeyeceğim şimdi."

"Reyyan ortak noktamız ikimizin. Senin yeğenin benim karım. Ondan olabilir mi?" Omuz silkti. "Bir ihtimal." İçime çektiğim zehri havaya bıraktım. "Kafanda ne var senin?"

"Bence bir iki gün uzaklaşın Miran. O günler içerisinde bakalım tehdit, mesaj gibi olaylar yaşanacak mı? He yaşanırsa sadece Reyyan ile ilgili değil. Fakat yaşanmazsa ciddi sıkıntı." Alnımı ovuşturdum. "Of var ya. Tam evlendik rahatlayacağız dedik, bilmem ne arazisi çıktı. Gömeceğim onları oraya o olacak."

"Şişşt sen sakin ol. Bakalım Yılmaz'lar mı yoksa altından başkası mı çıkacak?" Başımı salladım. "Bende onu düşünüyorum. Adamlardan hep toprak alıyoruz. Hep tarım yapıyoruz. Otel yatırımları yapıyoruz. Bir hinlik var ama çıkar kokusu yakında." Omzumu sıvazladı. "Sen Reyyan'a çaktırmadan dediklerimi yap. Olay çözülecek. Yine aynı mutluluğumuza devam edeceğiz." 

"İnşallah kardeşim." Birbirimize iyi geceler dileyip odamıza çıktım. Şaka maka üşümüştüm. Telefonumu şarja takıp yatağa ilerledim. Reyyan tek kolunu benim tarafıma atmıştı.

Tek ayağımı yatağa atıp elini çektim. Yatıp, pikeyi üzerime çekince ona döndüm. Gözümün nuru, güzel karım benim. Uzanıp alnından öptüm. Elini tutup koklayarak öptüm. Elleri buz gibiydi. Sanki dışarıda olan o'ydu. Ellerini, elimin içine alarak ısıttım.


Tek elini bana uzatıp sarıldı. Onun her bir dokunuşunda ben eriyordum. Hangi insan evladı birisine bunu hissettirebilirdi ki. Elini beline atıp kendime çektim. O da başını boyun girintime soktu. Sırtını okşadım. Daha da sokuldu. Sanki mümkünmüş gibi içime girecekti.

Günün sonunda kedi gibi bana sırnaşıp uyumasını hiçbir şeye değişmezdim. Kıyamıyordum da. Bu da sana ders olsun Miran efendi. Her çekmecede olan size ait olmayabiliyormuş. Ulan ne heveslenmiştim he. Neyse artık gerçeğine yine heveslenirim. Biz kendimizi bir toparlayalım da. Çocuğu düşünürdük. Daha tatile gidecektik.

Çok işimiz vardı çok...


Evet bölüm sonuna geldik.

Nasıldı bölüm?

Lütfen beğenmeyi unutmayın. 

Şimdiden teşekkürler.

Kendinize çok iyi bakın...

Continue Reading

You'll Also Like

21.1M 1.1M 53
"Karımı artık yanımda, odamda ve yatağımda görmek istiyorum!" diye bağırınca donup kaldım. Ne söylediğinin farkında mıydı? Bir başkasının kimliğiyle...
4.9M 232K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
92.2K 5.5K 16
Unutulmuş bir kadın, Yüzbaşı Hazal Unutulmuş. No.1 & Melek Mosso - Yarım Kalan Sigara [Kurgudaki kişi ve olaylar tamamen hayal ürünü olup hiçbir kuru...
947K 52.1K 40
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...