Omegaverse | Hyunlix

By rivandreas

358K 32.3K 40.9K

'Artık sözünü tutma zamanın geldi Felix.' Yan shipler: Minsung, Chanchang, Seungin 1#Straykids/170122 4#Felix... More

Omegaverse Hakkında Bilgilendirme
01| Söz
02| Saldırı
Karakter Tanıtımı
03| 8. Bölge
04| Meleğim
05| Senin nefretin boyut atlamış
06| Sen dünyanın en büyük yalancısısın sevgilim
07| Tuzak
08| Kontrol
09| Parti
10| Ev boş XD
11| Pansuman
12| Yakınlaşma
14| Hamile
15| Lotte World
16| Kehanet
17| Hi Gamma
18| Kahin haklıydı
19| Gök gürültüsü
20| Yaşam belirtisi
21| Mühürle beni
22| Ölüm kokan bir yaratık
23| Annemin kanına boyanan yer
24| Mühürler kırılabilir
25| Canavarsın sen
26| Öp ve yeniden doğur bizi
27| Ne yapmış olursan ol
28| Mahkeme
29| Geçecek
30| Ben iyiyim
31| Bebeğimiz (Final)
Özel Bölüm
Ek Bölüm

13| Nişan

11K 980 1.8K
By rivandreas

'Vitya!'

Hyunjin hızlı adımlarla- nerdeyse koşarak-  Seok Jin Hyung'un yanına gitti. Selam verip Jin Hyung'un kucağındaki kız çocuğunu kolları arasına aldı. Sanırım Namjoon Hyung ve Jin Hyung'un kızıydı. Tanrım...Böyle tatlı tatlı çocuklar gördükçe evlenesim geliyordu. 

Hyunjin Vitya'yı görünce pabucumu dama atmıştı resmen. Partide bu kadar güzel bir kız olacağını bilsem daha güzel giyinirdim. Partinin üstünden birkaç gün geçmişti ve o günden bugüne kadar buluşma fırsatımız olmamıştı. Benim başıma üniversite sınavı gibi bir bela çıkmıştı çünkü. Bölgemizde üniversite olmadığı için liseyi bitirdikten sonra mal gibi bekliyordum. Ama şimdi bir üniversite açılmıştı ve Minho Hyung beni zorla sınava sokmaya çalışıyordu. Ne gerek vardı ya? Evlenip koca parası yemek varken kim üniversite okumakla uğraşır ki? 

Neymiş efendim, Jeongin'i örnek almalıymışım. O da omegaymış ama bu yaşında öğretmenlik yapıyormuş. Ben de anca otur otur götümü büyütüyormuşum...2 tane fazla kromozomum olsaymış da patates olarak dünyaya gelseymişim, böylece insanlığa hiç değilse bir faydam dokunurmuş...

Aşırı abartılı nişan salonunda, yine aşırı abartılı bir masa bulup oturduk. Sanki İngiltere Prensi nişanlanıyordu, mekana bak...

Namjoon Hyung, Seok Jin Hyung ve Hoseok Hyung gelmişti. 'Eee? Chan'ı ne zaman kaçıracaksınız?' diye sordu Jin Hyung aniden.  Ne kaçırması ya?

'Neden kaçıracaklar mesela? Bize niye bir şey anlatılmıyor? Dış kapının dış mandalı mıyız biz?' dedi Jisung yalandan sinirli bir ses tonuyla. Bang Chan nişanlanmayı istemiyor muydu?

'Şöyle ki...Bang ailesinde herkes türü belirlendikten sonra eşleşti. Aile genelde alfalardan oluşuyor ve diğer türlere pek hoşgörüyle bakmıyorlar. Bang Chan alfa olmasına rağmen 3 yıldır eşleşmedi ve onun soylu bir omegayla eşleşmesini istiyorlar. Yewon ve Chan'ın ailesi bu evlilik hakkında aralarında anlaşmış, Chan da karşı çıkıp bu iki güçlü ailenin desteğinden mahrum kalmamızı istemiyor.'

Namjoon Hyung'un açıklamasının ardından Changbin'in yüzünü daha da sinirli bir ifade almıştı. 'Bu ne ya böyle?! Sanki mal alıp satıyorlar, anlaşma ne demek?' 

'Katılıyorum. Chan'ı ikna etmeye çalıştım ama sorun olmadığını söyledi gerizekalı. Sorun olduğu her halinden belli oysaki...Ah! Sabahtandır sizi bekliyorum, nerde kaldınız?'

Hoseok Hyung konuşurken girişten gelen Yoongi Hyung ve Jimin Hyung ile konuyu değiştirip onlara döndü. 'Jimin'in So Min ve Min Sung'u hazırlamasını bekledik.' dedi Yoongi Hyung masaya geçip otururken. Son görüşümden bu yana Jimin Hyung'un karnı baya çıkmıştı. Bebeğin şu an yaklaşık 7 aylık olması gerekiyordu.

(Hamile gibi çıkmamış mı asdfasdfghjk)

Min Sung onun oğludu ve 4 yaşındaydı, So Min is Hoseok Hyung'un kızıydı ve 3 yaşındaydı. So Min'in annesi Lalisa ölmüştü bu yüzden Hoseok Hyung çok yoğun olduğu zamanlar ona hep Jimin Hyung bakıyordu. Geliniydi sonuçta, So Min ve Min Sung'u evlendirmeyi kafasına koymuştu.

Havadan sudan konuşmaya devam ettik ve yaklaşık yarım saat sonra Yewon ve Chan Hyung birlikte salona geldiler. Herkes normal bir şekilde alkışlarken Changbin'in alkışlama şekli bütün bakışların bizi bulmasına sebep olmuştu. (Bin'in öyle bir gifini bulamadım. Adamın yerinde Changbin'i hayal etmeye çalışın, yaparsınız siz.)

Jeongin onu çimdiklerken bize dönüp 'Ne var!?' anlamında başını salladı. Neyse, aşk acısı çekiyor çocuk, karışmayalım. Sahneye dönüp Yewon'u inceledim önce. Güzeldi, ama Changbin kadar değil. Gıcık şey, bunun hiç zorla evlendiriliyormuş gibi bir hali yoktu. Zil takıp oynamadığı kalmıştı bir.

Chan Hyung ise kibarlık olsun diye sağa sola gülücük dağıtıyor ama bizim masamıza hiç bakmıyordu. Kısa bir hoşgeldiniz konuşmasının ardından içecek ve tatlılar servis edilmeye başlandı. Yewon geline ayrışmış masaya geçip otururken Chan Hyung yanımıza geldi. 'Merhaba, hoşgeldiniz' dedi kibarca eğilip selam verirken.

'Hoş bul-'

'Hiç hoş bulmadık.'

Changbin ağız birliğiyle söylediğimiz sözü bölü yine araya laf sıkıştırmıştı. Anlaşılan bu nişanı herkese zehir edecekti ki hakkıydı da. Sevdiği adamın nişanında oturmuş tatlı yiyordu resmen. Şaka gibi. Başta Namjoon Hyung'la tokalaştı. 'Tebrik ederim kardeşim. Taehyung ve Jungkook da onlar adına seni tebrik etmemi istedi. Biliyorsun hepimizin bölgeyi terk etmesi pek güvenli değil.'

'Rica ederim, geldiğin için teşekkürler.'

'Ben tebrik etmiyorum.' dedi Jin Hyung. 'İyi bok yedin diyorum, salak çocuk. Ben burda koskoca WORLD WİDE HANDSOME, sana o kızla evlenme diyorum. Senin yaptığına bak.'

'Ama Hyun-'

'Sus konuşma benle. Gel sarılayım.' Chan Hyung'la sarıldıklarında Jin Hyung'un ne kadar tuhaf bir insan olduğunu düşündüm. Hem seviyordu, hem sövüyordu.

Sırayla herkese sarıldı, Jimin Hyung hariç, arada bebek var, ve sıra Changbin'e geldiğinde elini uzattı. Changbin bir ona bir uzattığı eline baktı. Tiksiniyormuş gibi görünüyordu. Tükürmese bari. 

İsteksizce elini sıkıp saniyesinde bıraktı. 'Tebrikler...'

Changbin'den

Lavaboya girip iş olsun diye ellerimi yıkamaya başladım. İcerisi beni kasıyordu. Ne yani oturup sevdiğim adamın başkasıyla nişanlanmasını mı izleyecektim? Burda ne işim vardı ki? Gelmemeliydim. Güçlü bir duruş sergilemek istemiştim ama olmuyordu. Zoruma gidiyordu senelerdir peşinden koştuğum kişi nişanlanırken gülümseyip alkış tutmak. Bir de tebrik etmiştim...

Siktiğimin nişanını boşverip onu elinden tutarak buradan çıkarmak istiyordum. Eski yapışkan Chang gibi olup ona 'Ne demek başkasıyla evlenmek? Sen benimle güzelsin, bensiz kertenkeleye benziyon' demek istiyordum. İçim gidiyor işte ama oluru yok bu işin...

Yoruldum zaten onun peşinden koşmaktan, onun için çabalamaktan, beni sevsin diye kendimi değiştirmeye çalışmaktan...Sabırlı biri değilim aslında ama inanın onu çok bekledim. Kaç yaşındaydım beklemeye başladığımda? 14...11...7...Belki 4?

O kadar eski ki hatırlayamıyorum bile. Uzun bir savaştı, en azından benim için. Kendi kendime çırpındım. Aşk için çabalamam tsunaminin ortasında kulaç atmam kadar gereksizdi. Bu savaşı kazanmayı çok istemiştim ama vazgeçtiğin an bitiyor zaten ve kaybetmiş olmak umrunda bile olmuyor.

Gözyaşlarım yanağımı ıslatırken başımı kaldırıp aynadaki yansımama baktım. Çirkin değildim, aptal değildim, fakir değildim...Düşünüyorum da ne eksiğim vardı? Ne gibi bir eksiğim vardı da sevmemişti beni? Neyse ne. Artık ne olacaksa olsun, ben halledemedim çünkü.

Ama sevmekten değil, beni sevsin diye çabalamaktan vazgeçtim.

Ellerimle gözlerimi sildikçe daha çok yaş aktı. Ağlamaktan da nefret ederdim halbuki. Ne olursa olsun çabuk toparlanırdım, güçlü bir insandım, kolay yıkılmazdım...Kendim düşseydim kalkardım ama onun ittiği yerden kalkılmıyor.

Kilitlediğim kapının kolu aşağı inince hızla gözlerimi sildim ve kendime çeki düzen verdim. Biri bu halimi görmeden eve gitmeliydim artık. Burnumu çekip kapının kilidini açtım. Öylece geçip gidecektim ama gidemedim. Chan'ı karşımda görmemle bir süre durakladım. Biraz daha yüzüne bakarsam yine çabalamak isterdim, o yüzden kapının önünden çekilip yol verdim.

İçeri girdiği gibi dışarı çıkmaya çalıştım. Değil aynı ortamda bulunmak, aynı havayı solumak bile gözlerimi dolduruyordu. Kapıyı aniden kapattığında o ve kapı arasında sıkışıp kaldım? Neden böyle yapıyordu? Her şey zaten yeterince zorken, neden daha da zorlaştırıyordu?

'Neden böyle yapıyorsun? '

'Bunu benim sormam gerekiyordu' dedim yüzümü ona dönerken. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi ve bu haldeyken sesimin titremesine engel olamıyordum. İlk kez bu kadar yakındık ve bunun benim tam da ondan vazgeçtiğim an olması sinirlerime dokunuyordu.

'Ne yapıyormuşum ben?'

'Elinin körü Bang Chan. Çekil gitmem lazım, acil hastam var.' Konuşmak iyi bir fikir değildi, konuşursak ağlardım. Ve kendimi onun karşısında daha da düşürmek istemiyordum.

'Hastanede başka doktor mu yok?'

'Benim, kendi, özel, hastam.'

'Hastalarının yanına ağlayarak mı gidiyorsun?'

'SANANE!?' derken bağırmama engel olamamıştım. Daha çok bağırmak ve her şeyi yüzüne vurmayı o kadar çok istiyordum ki...Neyse Changbin, sen iyisi mi avazın çıktığı kadar susmaya devam et.

'Neden bana engel olmuyorsun?'

'Chan şu an seninle uğraşamam, lütfen.' Dedim onu iterek kendimden uzaklaştırmaya çalışırken. Uğraşlarım geri tepti ve uzaklaşmak yerine daha da yakınlaştı. Alnımı alnıma yasladığında o an nerden, nasıl ne şekilde nefes alacağımı unutmuştum. Bir dakika, nefes neydi?

'Neden beni ikna etmiyorsun?' Nefesi yüzüme çarpıyor ve vücudumdaki tüm tüylerin halaya başlamasına neden oluyordu. 'G-gitmem la-lazım.' Gözlerim dolmuş, sesim titriyordu. Üzerimdeki etkisinden nefret ediyordum.

'Beni ikna et Changbin.' Diye fısıldadı yüzünü giderek yüzüme yaklaştırırken. 'N-niçin?' Kalp atışlarımı duyduğuna emindim çünkü mübarek ramazan davulu gibiydi.

Ne gözlerine bakabiliyordum ne de teslim olduğumu sanmasın diye gözlerimi kapatabiliyordum. 'Beni ikna et...Senden başkasına gitmemem için.'

Arkadaşlar...Changbin artık yok.

Changbin ölü.

Yok Changbin.

Öldüm ben.

Yokum.

Şaşkınlıkla dudaklarım aralanırken hiçbir şey düşünemiyordum. Zihnim kovboy filmlerinde çalıların uçuştuğu o ıssız mekanlar gibiydi. Düşünme yetimi kaybetmiştim. Mal gibi kalmıştım resmen.

Görüş açımda sadece Chan'ın dudakları vardı. Bakma Changbin. Bakılacak bir şey yok ortada. Alt tarafı dudak yani. Hayvanda da var. Bakma, niye bakıyorsun?

Dudakları dudaklarıma değdiği an titrediğimi hissettim. Çok tuhaf hissettiriyordu. Kalbim horon tepmeye başlamış, midem zeybek oynuyordu. Vücudumun her bir kısmında ayrı bir dans yapıyordu. Dudaklarıma değen bir baskının bu kadar şeyi hissettirmesi normal değildi. Araştırma yapmalıydım. Evet, araştırma. Bu normal değildi, öpüşmenin vücuttaki etkileri hakkında detaylı bir araştırmaya başlamalıydım. Sanırım öpüşürken beyne daha fazla oksijen gidiyordu, bu yüzden kalp atışları hızlanıyor. Kortisol azalıyor, oksitosin ve adrenalin artıyor...

Off...Changbin! Sen ne saçmalıyorsun? Şu an Chan seni öpüyor, karşılık ver.

Hayır, o hala nişanlı bir adam.

Belli ki nişanlanmak istemiyor, öpsene şunu. Put gibi duracak mısın öyle?

İstemiyorsa istemiyorum desin. Yok öyle başkasıyla nişanlanıp Changbin'i öpmek. O defter çoktaaaaan kapandı.

Şu salağı dinleme sen canım, defter dediğin nedir ki? Sallarsın elini açılır, sallarsın kapanır...

Biz o defteri yaktık değil mi Changbin? Bir şey desene.

Deme bir şey, Chan'ı öp sen hadiiiii

Gurursuz musun sen?!

Ayyy offf sanane!?

Noluyor ya...Omuzlarımda neden melekler var? Chan neden beni öpüyor? Ben neden böyle duruyorum? Babam böyle pasta yapmayı nerden öğrendi?

Zihnimi biraz topladığım gibi Chanı sertçe iterek kendimden uzaklaştırdım. Bu tartışma da şeytan 2'nin yanındaydım. Normalde bir melek , bir şeytan olması gerekiyordu ama bence benimkilerin ikisi de şeytandı. Ama konumuz bu değil.

'Sen ne yap-'

-tığını sanıyorsun?..

Tekrar dudaklarıma yapıştığında yine mal gibi kalmıştım. Öpüşmek çok acayip bir şeydi...

Öncekinden daha sert bir şekilde emmeye başladığında yine ne yapacağımı bilemden öylece bekliyordum. İllaki ayrılacaktı zaten ama o ayrılana kadar ben kesin kalpten gidecektim. Kolunu belime sıkıca dolamış, elini de enseme koymuş geri çekilmeme izin vermiyordu. Vücutlarımız bir bütün olurken bunun hayatımın son saniyeleri olduğuna emindim.

Her ne kadar karşılık vermek istesem de insanüstü bir çaba sarf edip karşılık vermemiştim. Bir süre sonra dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve alnı alnıma yaslı bir vaziyette bekledi. 'Senden başkasına...gitmeyeceğim Changbin. Her şeyi halledeceğim ve bana olan aşkını geri kazanacağım.'

'Hiç...' dedim nihayet kararımı verirken. 'Hiç kaybetmedin ki...'

Bu sefer dudaklarımızı birleştiren ben oldum. Dudaklarımız tatlı bir uyumla hareket ederken kollarımı boynuna doladım. Belimden tutup beni kendine çekmiş, diğer eliyle yüzümü avuçlamıştı.

Bizim ilişkimiz inceldiği yerden kopmuştu. Ama biz onu tekrar düğümleyip ipin en sıkı yeri haline getirmiştik.

▪️▪️▪️

Ohh be...ChanChang'ı da öpüştürdüm👊

Bu bölümlerin tadını çıkarın, kaos yakındır ⏳

Bizimkilerin kıyafetleri⬇️

Bu da dünki ödül töreninden. Tebrikler Stray Kids Bonsang için!

Ayrıca ödül kazanan diğer gruplara da buradan tebrikler🎉(Özellikle BTS'e, ödülleri sildi süpürdü resmen)


Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 126 15
Sınıfın zengin çocuğu Jay, her zaman parası için onunla sevgili olunmasından bıkmıştı, sonradan hayatına Jungwon girer ve hayatı bambaşka olur.
2.8K 394 10
"Kalbimdeki kiraz çiçekleri Bilmem ne zaman tomurcuklandı İlk öptüğümde seni belkide Saçında o minik örgülerle" -minlix (tamamlandı)
423K 34.7K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
13.5K 1.4K 67
"Eskiden yakındık,insanlar dönüşebilir.Asıl acıtan ise tanıdıǧın insanların tanımadıǧın insanlara dönüşmesidir." -Hyunho /171122/