ASABİ KIZ (TAMAMLANDI)

By pembeyaz42

9.7K 1K 2.4K

Güzel bir hayatın içinde yaşıyordu. Bir gün babası ve üvey annesi tarafından zorla evlendirilmeye çalışıldı a... More

İLK BÖLÜM
KARŞILAŞMA
YOLCULUK
İZMİR MACERASI-1
İZMİR MACERASI-2
HASTANE-2
TABURCU
KAĞIT PARÇASI
RÜYA'DAN
GÖKÇAY'DAN
BERRİN'DEN
2 YIL ÖNCE
UZUN BİR YOLCULUK
BAŞ BELASI KUZEN
PARTİ
OLAYLAR KARIŞIYOR
EV
NEDEN BENİ BIRAKTIN?
KARANLIK
KADERİMİ KOVALIYORUM
ARTIK BURADAN DÖNÜŞ YOK
FİNAL
İKİNCİ KİTABIM

HASTANE-1

993 120 315
By pembeyaz42

Saatlerce oturduktan sonra Gökçay ve annesi evlerine gittiler ben ve annem ise odalarımıza çekildik.

Sabah uyandığımda, güzel bir duş alıp, aşağıya indim. Gökçay ve annesi gelmişti. Annem güzel bir kahvlatı yaptıktan sonra Gökçay ile mekana gittik. Ustalar çoktan gelmişlerdi. Öğlene kadar çalıştılar. Öğlen arası güzel bir yemek yedik. Öğleden sonra çalışmaya devam ettiler. Ben Halil Amcaya yardım ederken birden biri beni ittirdi, yere düştüm. Herkes bana baktı, birde beni ittirene. Kafamı kaldırdığımda Berrin ve arkadaşlarının baş ucumda durduklarını fark ettim.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen be!" Dedim ve ayağa kalktım.

"Ben sana demedim mi Gökçaydan uzak dur diye?" Dedi bağırarak Berrin.

Yanımda duran kırmızı boya kovasını aldım ve Berrin'in kafasından aşağıya döktüm.

"Kırmızı saçlar ile kıyafetlerin yakışmıyordu. Şimdi çok güzel yakıştı." Dedim gülerek.

Bilge sağ kolundan, Dolunay ise sol kolundan tutarak mekanımdan götürdüler.

"Hak etti ama." Dedi Gökçay.

Bir şey demedim ve önüme baktım.

Akşam çoktan olmuştu daha işler bitmemişti. Ben diğerlerinden daha erken çıktım. Biraz yürüdükten sonra bir büfeye geldim. Bir tane maden suyu aldıktan sonra yoluma devam ettim. Köşeyi dönmek üzereyken Berrin ve arkadaşları ile karşılaştım. Yine mi bu kız ve arkadaşları? Off yeter artık.

***

"Oooo kimler kimler varmış burada." Dedi Berrin.

"Sana ne!" Dedim ve tam gitmek üzereyken Bilge kolumdan tuttu.

"Nereye küçük hanım?" Dedi sinsice.

"Kolumu bırak bu senin için hiç iyi olmaz!" Dedim.

"Bak bak bak niçin iyi olmazmış?" Dedi Dolunay.

Bilge'nin karnına tekme attım ve kolumu onun pis ellerinden kurtardım.

"Kızım sen dayak yemeden bıkmadın mı? Kaşınıyorsun!" Dedim Berrin'e bağırarak.

"Kaşı o zaman." Dedi ve Bilge ile Dolunay'ı üzerime saldı Berrin.

Dolunay kollarımı, Bilge ise ayaklarımı tuttu aynı anda. Berrin ise bana yumruklar, tekmeler savuruyordu. Yorgun ve dayak yediğimden karşı gelemiyordum onlara. Tek yapabileceğim yardım istemekti ama bana kim burada yardım edebilirdi ki çok tenha bir yerdi.

"İmdaaaatt! Yardım ediiiin!" Diye bağırdım.

"Boşuna bağırma güzelim sesini duyan olmaz." Dedi Dolunay gülerek. Dolunay'ın gülmesine Berrin ile Bilge de katıldı.

Yarım saatte kadar Berrin beni dövdü. Orda yığılıp kaldım hareketsizce.

"Çok oldun sen kızım gününü göstereceğim senin!" Dedi Berrin ve çantasından bir şey çıkarttı.

"Bak şimdi sen mışıl mışıl uyuyacaksın." Dedi gülerek Dolunay.

Berrin elinde ki şişenin kapağını açtı ve diğer elinde ki peçeteye damlattı. Burnuma doğru peçeteyi uzattı. Koklamamak için elimden geleni yaptım ama birden peçeteyi burnuma bastırdı. Bayılmıştım.

Gözümü açtığımda kendimi hastane odasında buldum. Hemşire uyandığımı görünce oturduğu yerden kalktı.

"İyi misiniz?"

"Her yerim ağrıyor."

"Anladım polisler ifadeni almak istiyorlar. İfade verebilecek durumda mısın?"

"Su verir misiniz?" Dedim.

Bir şişedeki suyu, plastik bardağa döktü ve içmeme yardım etti. Suyu içildikten sonra kapıda ki polisleri çağırdı.

"Geçmiş olsun." Dedi uzun boylu polis ve sandalye çekip sağ tarafıma oturdu.

"Geçmiş olsun." Dedi kısa boylu polis ve sandalye çekip, uzun boylu polisin yanına oturdu.

"Size bunu yapan kim ya da kimler taniyor musunuz veya kaç kişilerdi?" Dedi kısa boylu polis.

"Üç kişilerdi." Dedim boğuk bir sesle.

"İsimlerini biliyor musun?" Dedi kısa boylu polis.

"Evet biliyorum ama soyadlarından hiçbir fikrim yok." Dedim.

"Peki yaşadıkları yeri falan biliyor musun?" Dedi uzun boylu polis.

"Hayır ama annem bilirdir." Dedim.

"Annenin numarasını biliyor musun?" Dedi kısa boylu polis.

"Hayır ama çantamda telefonum olacaktı orada kayıtlı numarası." Dedim

"Peki biz senin çantanı hemşilerden alacağız kayıt için kimlik almışlardı çantandan oradadır." Dedi uzun boylu polis ve geçmiş olsun deyip odadan çıktılar.

Biraz durduktan sonra hemşire geldi. İğne yapıp geri gitti. Bir saat sonra dışardan ses duydum. Bu annemin sesine çok benziyordu. Birden odaya annem ve Gökçay daldı arkalarından daha yeni ki gelen polis memurları, onlarında arkasından Asya Hanım girdi odaya.

"Kızım bunu kim yaptı sana?" Dedi annem ağlayarak.

"Berrin ve arkadaşları." Dedim.

"Berrin mi?" Dedi Asya Hanım şaşırarak.

"Evet Berrin yaptı." Dedim.

"Berrin bu kadar da ileriye gidemez ki?" Dedi Gökçay.

"Bilmiyorum ama gitti." Dedim.

"Bu Berrin ve arkadaşları dediğiniz kişiler kim?" Dedi uzun boylu polis.

"Berrin bizim mahalleden bir kız." Dedi annem.

"Adreslerini verebilir misiniz?" Dedi kısa boylu polis.

"Evet tabii ki de." Dedi annem ve Berrin'in adresini verdi.

Uzun boylu polis adres alırken, kısa boylu polisin telefonu çaldı. Telefonu kapattı ve bana dönerek:

"Seni dövdükleri yerde güvenlik kamerası bulmuş bizim ekip." Dedi.
Sonra telefonuna bir mesaj geldi.

Kısa boylu polis, uzun boylu polise telefonda bir şey gösterirken;Gökçay'da arkalarına geçip:"Ohaa! Bu kadar da olamaz!" Dedi Gökçay ve kısa boylu polis telefonunu cebine soktu.

"Ne oldu kuzum?" Dedi Asya Hanım.

"Anne, Rüya'ya bir şey koklatıp, öyle dövmüşler." Dedi Gökçay.

"Ne diyorsun sen oğlum?" Dedi annem ve bayıldı.

Kimse bu olaya, kulaklarına inanamıyordu. Hemşireler geldi. Annemi kendine getirmeye çalışıyordu. Ama olamayınca sedye ile bir başka odaya götürdü. Asya Hanım, sedye ile taşınan annemin arkasından gitti. Gökçay ise polisler ile beraber gitti. Bende tek başıma hasta odasında kaldım. Biraz uzandıktan sonra uyuyakaldım.

Uyandığımda hemşire serumumu değiştiriyordu.

"Günaydın." Dedi benim uyandığımı görünce.

"Günaydın." Dedim.

"Bugün nasılsın?" Dedi hemşire.

"İyiyim. Peki annem nasıl?" Dedim.

"Annenizin durumu iyi bugün taburcu edebiliriz." Dedi.

"Peki ben ne zaman taburcu olabilirim?" Dedim.

"İki gün daha burada kalman gerekiyor." Dedi.

"Peki bana bir ayna verebilir misiniz?" Dedim.

"Bunun hiç iyi bir fikir olacağını sanmıyorum." Dedi.

"Lütfen." Dedim yalvararak.

"Peki o zaman." Dedi.

Telefonunu çıkarttı, kamerasını açtı, elime verdi. Hemşirenin telefonunu elime aldığımda, yüzümü gördüğüm zaman çok büyük bir şok geçirdim. İnanamıyorum bu ben miyim? Her yerim mosmor ve yara bere içinde. Bu kadar da ileri gidemezler. Hemşire telefonunu eline aldı ve dışarıya çıktı. Biraz sonra elinde su ile geri geldi. Su içmeme yardım ettikten sonra tekrar dışarıya çıktı.

Bir süre sonra kahvaltılık bir şeyler getirdiler. İştahım yoktu. Öylece boş boş duvara baktım durdum. Bir saate doğru boş boş baktım duvara. Sonra annem geldi.

"Günaydın kızım." Dedi annem.

"Günaydın." Dedim.

"Nasılsın kızım?" Dedi annem.

"İyi sen?" Dedim.

"İyiyim bende." Dedi.

"Asya Hanım nerede?" Dedim.

"Sabah gitti evine ama yine gelecek." Dedi annen.

"Hım iyi." Dedim umursamaz bir tavırla.

Annem odada ki televizyonu açıp bir tane gündüz kuşağını izlemeye başladı. Ben ise boş boş etrafıma bakınıp duruyordum. Biraz sonra odamın kapısı tıklayıp Gökçay içeriye girdi.

"Günaydın." Dedi tebbesüm ederek Gökçay.

"Günaydın." Dedi annem.
Ben ise boş boş yüzüne baktım bir şey demedim.

Biraz sessiz kaldıktan sonra aklıma Berrin geldi. Polisler acaba onu ve arkadaşlarını tutuklamış mıydı?

"Şey... Gökçay, Berrin'e ne oldu?

"Tutuklandı." Dedi soğuk bir ifadeyle.

"İyi olmuş." Dedim gülümseyerek.

"Aynen." Dedi aynı tavırla.

"Peki ne kadar ceza alır?" Dedim.

"Akşam nezarethaneye alındı." Dedi.

"O zaman kötü." Dedim homurdanarak.

"Yok yok öyle düşünme." Dedi Gökçay.

"Neden?" Dedim.

"Onun için bu nezarethane çok kötü bir şey." Dedi Gökçay.

"İyi birazdan çıkarırlar." Dedim.

"Evet ama siciline işlendi bu olay. Bir daha sana dokunamaz." Dedi Gökçay.

"Peki benim mekan ne olacak? Bu halimle yapamam işleri." Dedim.

"Rüya sen düşünme ben hallederim sen bana bırak." Dedi tebbesüm ederek.

"Peki!" Dedim soğuk bir ifadeyle.

Annem hâlâ televizyonda ki gündüz kuşağına dalmış Gökçay ile benim konuştuğumun haberi bile yoktu. Ben de biraz izlemeye başladım. Çünkü burada yapacak bir şey yoktu ve telefonum da nerede onu bile bilmiyorum.

"Şey anne benim telefonum nerede?" Dedim.

"Ha kızım unuttum valla bana vermişlerdi."

Annem cebinden telefonumu çıkardı ve Gökçay'a verdi. Gökçay ise bana uzattı. Telefonumu karıştırırken Ada'dan mesaj geldiğini fark ettim.

"Kızım senin mekan tıklım tıklım müsait bir zamanda uğra." Diye yazıyordu. Tebbesüm ettim. Gökçay farketmiş olmalı ki göz kırptı gülümseyerek.

"Gökçay numaranı verir misin?" Dedim.

"Peki." Dedi ve numarasını bana verdi. Bende ona numaramı verdim.

Biraz sonra hemşire geldi.

"Nasılsın?" Dedi gülümseyerek.

"İyiyim." Dedim.

"Durumuzun gayet çok iyi. İyileşme süreciniz çok hızlı. Doktorunuzda kontrol ettikten sonra belki bugün taburcu olabilirsiniz." Dedi gülümseyerek.

"Çok güzel, çok iyi." Dedi annem heyecanlanarak.

Evet güzeldi ama yüzüm tanınmayacak kadar berbattı.

"Peki yüzüm eski haline gelecek mi?" Diye sordum hemşireye.

"Evet ilaç ve krem tedavisiyle yüzünüz eskiye dönebilir. Ama bu süreçte bağışıklığınız iyi olmalı." Dedi ve sonra da odadan gitti.

Hemşire odadan gidince, annem televizyona, ben ve Gökçay telefonlarımıza bakmaya başladık.

Yarım saat falan geçmişti bile. Canım çok sıkılıyordu. Yapacak bir şey ararken birden telefonum çaldı. Ekrana baktığımda Ufuk aradığını fark ettim. Hemen telefonu açtım önemli bir şey olabilirdi.

"Efendim Ufuk. Buyur bir şey mi oldu?" Dedim meraklı bir ses tonuyla.

"Evet siparişlerin geldi. Hatta bende geldim ama verdiğin adreste kimse yok." Dedi Ufuk.

"Ben hastanedeyim." Dedim.

"Hayırdır neyin var?" Dedi meraklı bir ses tonuyla.

"Dayak yedim." Dedim.

"Kızım sen nasıl dayak yersin? Seni biri dövmeye kalksa kesin o kişi salaktır." Dedi gülerek.

"Ufuk ben ciddiyim. İstersen ziyaretime gel gör." Dedim sinirli bir şekilde.

"Tamam tamam sen hastanenin konumunu gönder ben hemen gelirim." Dedi ve telefonu kapattı.

Ben Ufuk'a konumu gönderdim. Annem de bana gözlerini dikmiş bakıyordu. Göz kırptım.

"O kim kızım?" Dedi.

"Siparişleri verdiğim çocuk." Dedim.

"Peki gelsin buraya." Dedi tebbesüm ederek.

Herkes ben telefon ile konuşmadan önceki işini yapmaya devam etti. Ben de telefona öyle dalmıştım ki. Ufuk'un girdiğini bile görmemiştim.

"Geçmiş olsun dostum." Dedi ve bende irkildim. Bu çocuk ne zaman gelmişti?

"Teşekkür ederim dostum." Dedim ve sımsıkı sarıldı.

"Kızım sen harbi ciddiymişsin. Valla ilk başta hiç inanmamıştım. Çünkü senin gibi kızlar asla kimseden dayak yemez." Dedi beni överek.

"Valla yedik işte." Dedim sırıtarak.

"Eee... şimdi nasılsın?" Dedi.

"İyiyim. Hatta bugün taburcu bile olabilirim." Dedim sevinerek.

"Ooooo... çok güzelmiş şampiyon." Dedi Ufuk sevinerek.

"Eee... siparişlerim nerde?" Dedim meraklı bir ses tonuyla.

"Koyacak bir yer bulamayınca onları da hastanenin otoparkına kadar getirdim." Dedi gülerek.

"Gökçay mekan hazır mı?" Dedim.

"Şey dolapları sipariş etmiştik ya onlar daha gelmedi." Dedi gözlerini Ufuk'a dikerek. Gökçay, Ufuk'u kıskanmıştı galiba ya da bana da öyle gelebilir. Her neyse.

"Peki ben taburcu olduktan sonra yerleştiririz değil mi Gökçay?"

"Evet evet." Dedi Ufuk'a keskin bir bakış atarak.

"Peki Ufuk vaktin var mı?" Dedim.

"Tabii ki de senin için her zaman vaktim var." Dedi tebbesüm ederek.

"Vaktin yoksa eşyaları şimdi bırakabiliriz." Dedi Gökçay, Ufuk'a gözlerini kısarak.

"Yok dostum vaktim var." Dedi Ufuk.

Sessizlik oldu . Tabii o sessizlik uzun sürmedi. Doktorun kapıyı açmasıyla sessizlik bozuldu.

"Geçmiş olsun." Dedi doktor.

"Teşekkür ederim." Dedim.

Doktor dosyamı inceledi. İnceledikten sonra bir kağıda bir şeyler yazdı.

"Sizi bugün taburcu edeceğim ama ağır işlerle uğraşmayacaksınız. Kendinizi dinlenmeye bırakacaksınız." Dedi doktor.

"Ama olmaz ki ben bir hafta içinde boks kursu açacağım." Dedim.

"En az bir ay kendinizi yormamalısınız. Çok kötü darbeler almışsınız." Dedi.

"Peki." Dedim üzülerek.

Doktor gitti. Ardından hemşire geldi. Bir kaç kağıt imzalatıp o da gitti. Üzerimi değiştirip bir koluma Gökçay, diğer koluma da Ufuk girdi. Yürümekte bile zorlanıyordum.

"Benim arabam boş benimle gelebilirsiniz." Dedi.

Ufuk şoför koltuğuna, yanına Gökçay ve ben de annemle arabanın arkasına oturduk. Ufuk'un arabasının arkasında ise benim sipariş ettiğim eşyaları taşıyan kamyon. Eve doğru gittik.

Eve geldiğimizde Ufuk hemen kapımı açıp beni kucağına aldı. Annem evin kapısını açtı. Ufuk hemen girdi eve.

"Odana mı gitmek istersin yoksa salonda mı oturmak istersin?" Diye sordu.

"Salona bıraksan yeter." Dedim.

"Peki." Dedi kibarca.

Beni koltuğun üzerine bıraktı sonra yanıma oturdu. Annem ve Gökçay'da arkamızdan geldi. Gökçay tekli koltuğa oturdu. Annem ise ayaktaydı.

"Bir şey ister misiniz?" Diye sordu annem.

"Sağ ol Gizem Teyze biz bir şey istemiyoruz." Dedi Gökçay hepimizin adına.

"Bir bardak su verir misiniz?" Diye sordu Ufuk.

"Peki evladım getireyim." Dedi annem ve mutfağa doğru gitti.

Annem geri geldiğinde, bir elinde çay tepsisi; diğer elinde ise börek dolu tabaklar. Annem ne zaman hazırlamıştı ki o kadar şeyi? Önümüzdeki küçük masaya börekleri ve çay bardaklarını koydu.

"Ne gerek vardı Gizem Teyze." Dedi Gökçay.

"Olur mu öyle şey siz benim kızımın yanında oldunuz..." Annem daha sözünü bitirmeden Ufuk annemin sözünü kesti.

"Ellerinize sağlık."Dedi ve bir tane börek tabağını alıp, börekleri midesine indirdi.

"Afiyet olsun evladım." Dedi annem Ufuk'a.

Böreklerimizi yedik, çayımızı içtik. Ufuk telefonunu çıkardı ve dudaklarını ısırdı. Galiba bir sorun olmuş gibiydi yüzü.

"Rüya eşyaları nereye koyacağız?" Dedi Ufuk.

"Gökçay sana gösterir değil mi?" Dedim soruyu Gökçay'a yöneterek.

"Evet gösteririm." Dedi Gökçay.

"Peki o zaman hemen gidelim." Dedi.

"Tamam."

Ufuk ve Gökçay eşyaları bırakmaya gitti, ben odama yatmaya gittim, annem ise bulaşıkları yıkamaya gitti.

Odama yaklaştıkça uykum daha da çok geliyordu. Odamın kapısını açtım ve üzerimi değiştirip hemen yatağa yattım.

Biraz zaman geçtikten sonra bir ses duydum sanki birileri kavga ediyor gibiydi. Sesle ilgilenmeyecek kadar yorgundum. Ama sanki biri benim adımı andı gibi geldi. Birden odama birileri daldı. Hemen yataktan fırladım. Gelen Berrin ve arkadaşları idi. Zaten hangi salak benim odama gelebilirdi ki?

"Bizim prenses de yeni uyanmış." Dedi Berrin tiz sesiyle.

"Bence daha uyanamamış." Dedi Dolunay.

"Ben uyandırırım onu." Dedi Bilge ve yatağımın başında duran sürahinin içindeki suyu başımdan aşağıya doğru döktü.

"Siz deli misiniz?" Dedim.
"Hayır ama senden daha akıllı olduğumuz kesin." Dedi Berrin gülerek.

"Akıllı olsaydınız odama girmeye cüret edemezsiniz!" Dedim sertçe.

Kızlar gülmeye başladı. Bende dayanamadım. Berrin'in kafasına yastığımı indirdim.

"Bizim prenses yastık savaşı mı yapmak istiyor yoksa? Peki yapalım. Davranın kızlar." Dedi ve birer yastık aldılar. Hepsi benim üzerime yastıkları fırlattılar.

"Ne oluyor lan burda?" Diye bir ses duydum. Bu Gökçay'ın sesiydi.

Kızlar bir anda sesin geldiği yöne doğru baktılar. Ben de baktım. Gökçay, annem ve üç tane polis kapının önünde bize bakıyor.

"Alın bu kızları." Dedi bir polis memuru. Diğer ikisi de kızlara kelepçe taktı. Ben, annem ve Gökçay'ı da ifade vermek üzere karakola götürdüler.

Bu karakol işi, polis işi beni çok yormuştu. Artık dinlenmek istiyorum. İzmir'e gitsem orada bir karakolluk oluyorum; buraya gitsem burada da karakolluk oluyorum.

Aniden annemin omuzuma dokunmasıyla irkildim. Çoktan karakola gelmiştik. Hiçte farkında değildim.

İfademizi verdikten sonra Berrin ve arkadaşları nezarethaneye bizde eve gittik.

Eve geldiğimde Gökçay evine doğru yol aldı. Bende odama girip internetten uçak bileti bakınmaya başladım. Biraz bakındıktan sonra bir tane bilet buldum. Hemen satın aldım sadece. Bilet işi ile uğraştıkça sonra yatağıma girip uyudum.

Sabah uyandığımda,annem başucumda beni uyandırmaya çalışıyordu. Zor zar da olsa uyandım. Mutfağa geldiğimde masa çok güzel hazırlanmıştı. Bir güzel kahvaltımı ettim.

Kahvaltıyı yaptıktan sonra koltuğa gittim. Televizyonu açıp izledim. Biraz sonra kapı çaldı. Annem kapıyı açmaya gitti. Gökçay salon kapısından çıkageldi.

"Merhaba." Diyerek içeriye girdi Gökçay.

"Merhaba." Dedim soğuk bir ifadeyle.

"Nasılsın?" Dedi Gökçay.

"İyi!" Dedim umursamaz bir tavırla.

Bir şey demedi. İkimizde televizyona kilitlendik. Televizyona tam dalmışkan annem elinde börek ve kurabiye dolu tepsiyle geldi. Annem ne ara böyle şeyler yapıyordu ki? Hiç aklım almıyordu.

"Bekleyin biraz çaylarınızı da getireceğim." Dedi annem.

"Hiç gerek yoktu Gizem Teyze." Dedi Gökçay.

"Aaaaaa... evladım öyle şey olur mu?" Dedi şakasına kızarak ve sonra mutfağa doğru ilerledi.

İki dakika sonra elinde çay ve bardakların olduğu tepsiyle geldi. Çaylarımızı içerken annem ve Gökçay koyu bir sohbete daldı. Ben de duvarda ki saate baktım. 12:30'da uçağım vardı. Ve saat 10:30'du.

"Şey ben biraz uyuyacağım da odama gidebilir miyim?" Diye annemden izin aldım. Ve odama gittim.

Continue Reading

You'll Also Like

238K 9.1K 51
" Siz benim abim olamazsınız. Beni terk eden biri, benim ancak hiçbir şeyim olur." dedim ve yetim haneden çıktım.Ama birden havalandım. " Senin için...
725K 33.3K 53
Klasik abi kurgusudur!
1.1M 39K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
10.8K 371 7
17 yaşında bebekken karıştırılmış bir kızın hikayesi. ... Bazı hikayelere benzeyebilir linçlemeyin. Sadece yazmak istedim. Yazım yanlışlarım olabil...