Mavi Lavinia (Rengarenk Seris...

By mitolojikbiri

1.2M 30.3K 27K

05.10.2018 Wattys 2018 Kazananı (Kalp Kıranlar Kategorisi) Rengarenk Serisi'nin ilk hikayesidir. Tiyatro, mü... More

TANITIM
KARAKTERLER
1.SAHNE
2.SAHNE
3.SAHNE
4.SAHNE
5.SAHNE
6.SAHNE
7.SAHNE
8.SAHNE
9.SAHNE
10.SAHNE
11.SAHNE
13.SAHNE
14.SAHNE
15.SAHNE
16.SAHNE
17.SAHNE
18.SAHNE
19.SAHNE
20.SAHNE
21.SAHNE
22.SAHNE
23.SAHNE
24.SAHNE
25.SAHNE
26.SAHNE
27.SAHNE
28.SAHNE
29.SAHNE
30.SAHNE
31.SAHNE
32.SAHNE -FİNAL-

12.SAHNE

7.8K 957 1.8K
By mitolojikbiri

Selam! Nasılsınız? Yeni bölümle geldim!

Küçük bir serzeniş gerçekleştireceğim okursanız sevinirim. Okumazsanız da yeni bölüm nerede sorularını cevaplamayacağım şimdiden söylüyorum. Size bir tane değil üç dört tane hikaye sunarken hepsine sırayla bölüm atıyorum hiçbirine aylarca bölüm atmamazlık yapmadım, sizi bekletmedim ama verdiğiniz tepkileri hak etmiyorum. 

800 yorum sınırını bir iki kişi bir sürü yorum yaparak geçiyor bunu mu hak ediyorum? Hayır. Kusura bakmayın ama Mavi Lavinia bunu hak etmiyor. Siz kendinizi belli etmedikçe artık sık sık bölüm atmayacağım. Şimdi sahne sizin umarım hayalet kalmaya devam etmezsiniz. 

Ve lütfen sayı, random, bölümü içermeyen sırf sınır geçsin diye saçma yorumlar yapmayın. Sınır geçtikten sonra isterseniz milyon tane emoji atın sorun değil ama sınır geçene kadar emeğimi böyle kirletmeyin. 

kişisel instagram: graecuss

ask.fm: graecuss_

twitter: graecuss_ (tweetlerini #mavilavinia tagiyle paylaşırsanız hikayeyle ilgili paylaştıklarınızı görebilirim.)

Spotify: mitolojik.biri (Mavi Lavinia için bir liste var)

Ares ve Yakut'un parodi hesapları açıldı areskunt ve yakutledaoflaz yazarak bulabilirsiniz.

BÖLÜM SINIRI 700 OY VE 1.000 YORUM.

♪ Tuna Kiremitçi & Sena Şener - Birden Geldin Aklıma♪

🌸

instagram: mitolojikbiripage

🌸

Ah sevgi, gözleri bağlıyken bile
Nasıl da görür, yolunu seçer dilediğince!

-Romeo ve Juliet

🌸

"Anneanne, ben çıkıyorum!"

Ahşap merdivenleri dövercesine inerken düşmeden yere bastığım için kendimi içten içe tebrik ettim. Dikkatli olmamı söylerken dün kahvaltıya kalmayacağımı söylemiştim. Bugün provalar erken başlıyordu ve kızlarla bir şey atıştırıp üniversiteye geçecektik. Ayakkabılarımı giyerek dışarı çıkıp yüzüme dökülen saçlarımı geriye iterek kapıyı çektiğimde gözlerim Ares'in evine kaydı. Arabası hala aynı yerinde duruyordu, evden çıkmamıştı ama uyuyakalmış olabilir miydi? Onun evine doğru ilerlerken gözlerim merakla camlarında dolaşıyordu. Ufak tefek gürültüler de duysam uyandığını anlardım ama çıt çıkmıyordu.

"Yakut?" İsmimi duymamla bakışlarımı arabasından inen Demir'e çevirdim. "Günaydın."

"Günaydın!" Elindeki şakayıklarla bana doğru gelirken kulaklarımın utançla yandığını hissediyordum. "Teşekkür ederim."

Uzattığı çiçekleri alırken elini belime sararak yanağımdan öptüğünde Nazlı'nın söyledikleri kafamın içinde tekrarlanıyordu. Demir'in hareketleri farklılaşmaya başlamıştı.

(Demir)

"Çok güzel olmuşsun."

İlgili bakışları üzerimde dolaşırken şaşkın bakışlarımı kıyafetlerime çevirdim. Dans provalarımız olacağı için ne yazık ki elbise giyememiş, rahat bir şeyleri üzerime geçirmiştim ama çok da özenmemiştim.

"T-Teşekkür ederim," derken gülmemeye çalıştım. Üzerimdeki kıyafetler çok basitti.

"Günaydın."

Duyduğum sesle irkilerek arkama döndüğümde Ares'i gördüm. "Günaydın," diyerek gülümsediğimde bakışları ellerimdeki çiçeklerden Demir'e kaydı.

Başka bir şey söylemeden arkasını dönüp arabasına geçerken bizde Demir'in arabasına geçtik. Çiçeğimi kucağıma bırakarak emniyet kemerimi taktığımda bakışlarım Ares'in arabasına kaydı. Yanımızdan geçip giderken dışarı taşan müzik sesini duymuştum.

"Bugün çalışman ne zaman bitiyor?"

Caddede ilerlerken Demir'in sessizliği bölerek konuşmasıyla ona baktım. Üzerinde üniforması yoktu ve bu benim için bu saatte uyandığına işaretti. "Erken bitecek ama gelmene gerek yok," dediğimde bakışları bana döndü. "Çocuklar, beni bırakabilir hem," diye mırıldanırken ilgili bakışları üzerimdeydi ve bu beni utandırıyordu. "Ares var."

"Teoman-"

"Teoman'ın neler söylediğini tahmin edebiliyorum ama sende biliyorsun ki o yokken ben tek başıma idare ettim yani kaç yaşında kızım." İşime geldiğinde yaşımı kesinlikle kullanmayı çok iyi biliyordum. "Böyle mahcup oluyorum, izin gününü bana harcayamazsın."

"Saçmalama, Yakut. Benim için sorun yok."

"Lütfen," diye sızlandığımda yüzü asılsa da itiraz etmedi. Onu kırma düşüncesi beni korkutuyordu. "Kahvaltı yaptın mı?" Kafasını iki yana sallamasıyla kızgınlıkla kaşlarımı çatarak ona baktığımda gülümsedi. "Kızlarla kahvaltı yapacağız o zaman sende gel."

"Arkadaşlarını rahatsız etmek istemem."

"Saçmalama! Neden rahatsız edesin?"

"Polisim?"

"Yani? Tamam kızgın olduğunda biraz korkutucu olabiliyorsun," dediğimde güldü. Bir keresinde üniversitede büyük bir kavga çıktığında etrafta devriye olarak gezen ekipte Demir de vardı ve atıyla içeri girerek gür sesiyle bağırıp, insanları ayırırken ondan biraz korkmuştuk. "Sorun olmaz."

Kızlar atıştırmalık bir şeyler aldıklarını söylediğinde bizde Demir'le pastaneden börek alarak üniversiteye geçtiğimizde çocukların oturduğu çimenlik alana ulaştık. "Günaydın!"

İrem'in bakışları bize döndüğünde memnuniyetle gülümserken, "Günaydın," diyerek bana yanını gösterdi. "Nasılsın, Demir?"

"İyiyim, siz?"

Demir, çocuklarla selamlaşırken uzun bacaklarımı Demir'in yanından ileri uzatarak sırtımı ağaca yasladığımda Demir dizlerime yakın yere yan bir şekilde oturmuştu. Sırtından taşan sıcaklık çıplak bacaklarıma vuruyordu.

"Bugün dans provası var!" Nazlı heyecanla ellerini birbirine çarparak bana baktı. "Dans etmeni özledik."

"Duyan aylardır dans etmiyorum sanacak."

"Cidden kızı oyuncak bebeğiniz yaptınız." Batı gülerek konuşurken elimi havaya kaldırarak ona uzattım. "Eline zilini aldıkça şarkı söyleyip, dans ediyor."

"Dışarıdan biri izleyebiliyor mu?" Demir merakla bana bakarken kafamı iki yana salladığımda dudak büktü. Elini yere yaslayarak hafifçe bana yaklaştığında ona bakıyordum. "O zaman bir gün dans etmeni izlemek isterim."

Sıcaklık yüzümü esir alırken dudaklarımı aralayıp bir cevap verecekken yanımızda hissettiğim bedenle ayakta duran Ares'i fark ettim. "Günaydın," diyerek yanıma kendini bıraktığında yavaşça toparlanarak bacaklarımı kendime çekip ona yer açtım.

(Ares)

Ares'te aramıza katıldığında sohbet ederek aldıklarımızı atıştırırken dersten sonra ne yapacağımızı konuşuyorduk. Güzel havaları değerlendirmek istiyorduk ve çalışmalar yoğunlaşmadan önce az bir zamanımız vardı.

Ben bizde toplanmayı teklif etsem de anneannemi rahatsız etmek istemiyorlardı. Ares, "Bana gelebilirsiniz," dediğinde kafamı sağa çevirerek ona baktığımda göz ucuyla bana bakışını gördüm. "Tek yaşıyorum, sorun olmaz."

"Süper!" Nazlı hevesle ellerini birbirine çarptı. "Bizdeki oyunları getiririm," diyerek bakışlarını Demir'e çevirdi. "Demir sende gelsene! Kalabalık daha eğlenceli olur."

Demir'in omuzları gerilirken, "Bilmiyorum," derken bakışları bana döndü. Bizi rahatsız etmekten çekiniyordu.

Elimi yere bastırdığı eline yasladım. "Gelirsen güzel olur." Konuşmamla bana bakmasıyla gülümsedim. "Kalabalık daha eğlenceli."

"Şimdi hayır demen imkânsız."

Nazlı'nın konuşmasıyla uyarırcasına ona bakarken şımarıkça gülerek omuz silkti. Ders saatinin gelmesiyle toparlanıp Demir'e veda ederek oradan ayrılırken çıkışta Ares'e geçeceğimiz için bugünlük de Demir'in, beni almasına itiraz etmedim.

"Çiçeklerinde çok güzelmiş." Nazlı abartıyla konuşarak yanıma ulaşıp omzunu omzuma çarparak sesini yükselttiğinde için ona gözlerimle uyarırcasına baktım. "Demir de hangi çiçeği sevdiğini biliyor."

"Herkes biliyor ki."

"Yok ya! Batı!" diyerek Nazlı sesini tekrar yükselttiğinde Batı, bize baktı. "Yakut'un en sevdiği çiçek ne?"

"Gül?"

Batı klişe bir cevap verdiğinde gözlerimi devirdim. "Bak en yakın arkadaşın bilmiyor."

"İyi, tamam."

Nazlı'ya bıkkınca bakarken omzumun üzerinden arkamızdan gelen Ares'e baktığımda göz göze geldik. Birkaç adım arkamızda olsa da Nazlı'nın ses tonundan dolayı duyduğunu biliyordum. Bana tepeden kısık bakışlarıyla bakarken gözlerini ilgisizce üzerimden çektiğinde önüme döndüm.

Dans sınıfına geçtiğimizde insanların bakışları bana ve sonra kollarımın arasındaki çiçeklere kayarken utanarak gözlerimi kaçırıp önüme düşürdüm. Boş koltuklardan birine çantamı ve çiçeklerimi bırakarak kenarına iliştim.

Tolga Hoca asistanıyla içeri girdiğinde günaydın diyerek karşımızda yerini alırken bir süre bizimle sohbet ederek, bu seneki koreografiden bahsetti. Başrol seçildiğimiz için Ares ve beni kutlarken asistanın oyunun hazırlanan müziklerinden birini açarak dans hareketlerini gösterirken en önde oturuyor, merakla onları inceliyordum. Attıkları her adım, kollarını birbirlerine sarışları ve vücutlarının uyum içinde ilerlemesi harikaydı. Oyunun içinde geçen dansın videolarını birçok kere izlemiştim, hazırlıklıydım.

"Yakut seninle deneyelim." Tolga Hoca'nın isteğine uyarak nazikçe ona doğru ilerleyip karşısına geçtiğimde selamımı verdim. "Hazır olduğuna eminim," dediğinde gülümsedim. "Çoktan çalışmaya başladın değil mi?"

"Evet!"

Sesim heyecanla titrerken Tolga Hoca'nın komutuyla müzik başladığında duraksamadan hareketleri tekrarlamaya başladım. Parmak uçlarımda yükselip zarif hareketlerle dans edip, eşimin etrafında dönerek onun için kuğu gibi süzülüp kur yaparken Tolga Hoca, beni belimden yakalayarak kendine çektiğinde bedenimi geriye savururken onun tutuşuna güveniyordum. Kolaylıkla hareketlerimizi gerçekleştirdiğimizde bir süre sonra Tolga Hoca, beni bıraktı ve müzik durdu.

"Ares şimdi seni alalım ve ikinizi izleyelim."

Ares oturduğu yerden kalktığında ellerimi istemsizce yumruk yapıp açtım. Kalbim normal atışını bırakarak heyecanla kasılıp hızlanırken yumuşak adımlarla karşıma geçti.

"Birbirinizi tanıyorsunuz değil mi?"

Tolga Hoca'nın sorusuna bizi izleyenlerden biri, "Komşularmış," diye cevap verdiğinde irkildim.

Kulaklarıma kadar kızarırken Tolga Hoca kaşlarını çatarak arka sırayı kısaca süzüp bize döndü. "Bu ilk dansınız olacak o yüzden kendinizi kasmadan birbirinizi tanıyın."

Tolga Hoca uzaklaştığında Ares, bana doğru yaklaştı. "İlk dansımızın," diyerek elimi kavradı. "Burada olmasına üzüldüm."

"Nerede olmasını isterdin?"

Merakla ona bakarken Ares dudaklarına çapkın gülümsemesini yerleştirerek parmaklarımı nazikçe kavradı. Beni hafifçe geriye ittiğinde şaşkınca ona bakarken aynı yumuşaklıkla kendine çektiğinde hareketine uyarak kendi etrafımda dönerek ona ilerleyip göğsüne yaslanarak durdum.

"Süper! Başlayalım!"

Tolga Hoca keyifle konuşarak müziği başlattığında Ares göz kırparak geri çekildi. Müzik bir kere daha başladığında Tolga Hoca ile ilerlediğimiz noktaya kadar eksiksiz ilerledik. Ares'in elleri ince belimi kavradıkça, kollarıma sürtünerek saçlarımın arasına karışırken ürperiyor, kızarıyordum ve Ares bunu fark ediyordu.

Bedenimi geriye atarak kendimi Ares'in dokunuşlarına bırakırken avuç içini sırtım kadar sürterek çıkartıp beni sertçe göğsüne yasladığında burnum göğsüne sürtünerek ona ait parfüm kokusu etrafımı sardı. İstemsizce derin bir nefes alarak kokusunu ciğerlerime hapsederken Ares'in gülüşünü gördüm. Sırıtarak geri çekilirken utançtan yerin dibine girsem de hareketlerimi bozmadım. Onunla eş şekilde giderken sanki kader ağlarını örmüş ve beni oyun eşimle sonunda karşılaştırmıştı. İlk denemeden bu kadar uyumlu ilerlediğim ilk kişi Ares'ti ve herkesin sessiz kalıp bizi izlemesi etkilendikleri anlamına geliyordu.

Parmak uçlarımda sekerek odanın bir ucuna ilerlediğimde Tolga Hoca, "Eşine güven," dediğinde ona bakmadan kısa bir baş hareketiyle onayladım.

Ares olduğu yerde beni beklerken bedenimi kolaylıkla esnetip kendi etrafımda dans ederek dönüp, ilerlerken ona yavaş yavaş yaklaşıyordum. Uzun boyuna yakışır spor kıyafetlerin içine sığınan Ares dimdik duruyor beni bekliyordu. Kendi etrafımda her dönüşümde sadece gözlerine odaklanıyordum ve ben kendi etrafımda döndükçe sanki gözleri dalgalanarak beni sarıyor, yanan tenime ferahlığını hissettiriyordu.

Her dönüşümde gözlerinin mavisi sonsuz dalgalara ulaşıyordu.

Her dönüşümde saçları başak tanelerini anımsatıyordu.

Her dönüşümde Ares'e, oyunun içindeki beyaz kuğunun âşık olduğu adama yaklaşıyordum.

Her dönüşümde kalbim, kalbine bir adım daha atıyordu.

Son dönüşümde Ares, beni havada yakalayarak göğsüne çektiğinde bedenimi bir kere daha geriye atarken Ares tek kolunu belime, diğerini enseme sararak beni sıkıca tuttu. Göğsü göğsüme yapışmışken güçlü kalp atışlarımı duyduğunu biliyordum. Parlak mavi gözleri gözlerimde dolaşarak, yüzüme kaydığında dudaklarından taşan sıcacık nefesi dudaklarımı okşuyor, ateşten izler bırakıyordu. Ares güçlü tutuşunu hissettirerek saçlarımı özgür kalması için elinden bırakırken soğuk, titreyen elini boynuma sürtüşünü hissettim. Terim parmaklarına bulaşırken bundan rahatsız olmadan parmaklarını okşarcasına boynumdan sürterek göğüs kafesime indirdiğinde sertçe yutkundum.

Onun gözlerine bakmak denizin ortasında yanmak gibiydi ve ben bu duygunun altında kalıyor, onu taşıyamıyordum.

Titreyerek gözlerimi kapatırken kalbim göğüs kafesimi öyle sert dövüyordu ki korkuyordum göğüs kafesimi parçalayarak dışarı taşacak ve beni rezil edecekti.

"Titriyorsun." Ares'in elleri arasında titriyordum, biliyordum. Müzik sesi kesildi ve alkışlar etrafımızı sardığında Ares nazikçe beni kaldırarak kendine çektiğinde dudaklarının alnıma sürtündüğünü hissettim. "Sen böyle ellerimin arasında heyecandan titrersen biz bu oyunu çok zor bitiririz, tesoro."

Ürpererek gözlerimi açıp utançla ona baktım. Benimle eş olmak onu zorlar mıydı? Başaramayacağımı düşünüyorsa yanılıyordu!

Kaşlarım düşüncelerimle çatılırken, "İkimizi de yakarsın," diyerek yavaşça geri çekildi. "Ve herkes bizi izler."

"Harikaydınız!" Tolga Hoca alkışlayarak bize doğru geldiğinde kendimi zorlukla toparlayarak ona baktım. "Bu oyun için o kadar uygunsunuz ki!"

Tolga Hoca tebriklerini iletirken hevesle kabul ederek dinlenmek için kızların yanına oturduğumda Nazlı'nın uzattığı havluyla terimi kuruladım.

"Parkelerden sızan alevleri görüyor musunuz," diyerek Nazlı konuştuğunda ona baktım. "Alev aldı buralar."

"Ne?"

Şaşkınca ona bakarken İrem gülerek bana yaklaştı. "Dansınızla alev aldık onu diyoruz."

"Of kızlar ya!"

Utanarak yüzümü havluma gömüp saklanırken ikisi de kıkırdıyordu. "Bebeğim aranızdaki çekimi şurada tek bir insan fark etmemiş olamaz, herkes hem büyülendi hem kıskandı."

Onlara gözlerimi kısarak baktığımda dudaklarına fermuar çekerek sessiz kaldılar. Tekrarları gerçekleştirerek mola verdiğimizde kendimi duşa attım.

Duştan çıktığımda çantamı omzuma asarak ilerlerken telefonuma gelen bildirimlere bakıyordum. Kızlar tiyatro odasına geçtiklerini söylediğinde koridordan ilerleyerek bir üst kata çıktım.

"Yakut?" Tiyatro odasının kapısından girdiğimde ismimi duymamla durarak arkama döndüğümde tanıdığım bir çocuk içeri girerek kapının kenarında durdu. "Selam."

"Merhaba?"

Yüzünü merakla incelerken onu tanıyor muyum hatırlamıyordum. "Nasılsın?"

Parlak yeşil gözleri yüzümde dolaşırken parmaklarını gür kumral saçlarından geçirip, şekil vererek gerindiğinde şaşkındım çünkü karşımdaki çocuğu tanımıyordum.

"Tanışıyor muyuz?"

Merakıma yenik düşerek soru sorduğumda, "Tanışalım," diyerek elini uzattı.

"Hayır, gerek yok." Rahatsız olarak geri çekildiğimde kaşları şaşkınlıkla çatıldı. "İyi günler."

Geri çekilerek aceleci adımlarla kızların yanına ulaştığımda ikisi merakla bana bakarken çocukta odadan çıktı.

"O kimdi?"

"Bilmiyorum ki, tanışmak istedi." Şaşkın bakışlarımı ona çevirdim. "Bende istemedim."

"Nasıl? İstemiyorum mu dedin?"

Nazlı şaşkınca bana bakarken, "Evet," dedim.

"Ay Yakut!"

Nazlı onaylamaz bakışlar atarken huysuzca omuz silkerek sızlanırken İrem, sevgilisinin yanına geçtiğinde Ares'te, benim yanıma geldi.

"Dudakların neden büküldü?" Ares elini aramıza, elimin yanına yaslarken ona baktım.

"Önemli değil."

"Güneş sönüyorsa bir sebebi vardır," dediğinde dudaklarım yavaşça kıvrıldı. "Hım iltifatla mı yüzünü güneşe dönüyorsun?"

"Burada güneş sen mi oluyorsun?"

"Öyle oluyorsa parıltımın sıcaklığı seni ısıtıyor mu?"

Mavilikleri kararak yüzümde dolaşırken sertçe yutkundum. Kalbim sıkışırken dudaklarımı aralayıp çekinmeden, "Üşümüyorum," dediğimde iç çekişini duydum. "Isınıyorum."

Ares camın kenarına yasladığı eline yüklenerek bana doğru dönüp arkasında kalanları görmemi engellerken diğer elini de pantolonunun cebine sokarak bana doğru eğildi. "Demek seni ısıtıyorum?" Bakışlarına yerleşen gülümseme yüzünü kavradı. "Çok mu?"

"Ares!"

Sızlanışımla, "Yakıyor muyum?" diye fısıldadığında utanarak bakışlarımı kaçırdım. "Ateşim yanaklarını mı kızarttı, tesoro?"

"N-Neden böyle konuşuyorsun?"

"Nasıl?"

Açıkça gülerek bana bakarken, "Benimle dalga mı geçiyorsun?" diye sorduğumda gözleri şaşkınlıkla irileşti. "Bu hiç komik değil!"

Yanından geçmek için hareketlendiğimde kolumdan tutarak beni geriye aynı yere çekti. "Neden sana iltifat etmem dalga konusu olsun ki?" Sorusuna omuz silkerek cevap verdiğimde bir adım daha yaklaştı. "Güzelsin Yakut bunun farkında değil misin?"

"Farkındayım." Güzel olduğumu biliyordum. Saçlarımın ve tenimin rengi insanların dikkatini çekiyor, büyülüyordu biliyordum. "Ama sen hangi güzelliğimin farkındasın?"

Yüzüne yerleşen şaşkınlık ve merak onu ele verirken hocaların gelmesiyle Ares'ten uzaklaşarak yanından geçip gittim.

Çalışmalara başladığımızda sıra bana gelene kadar notlarıma göz atarken sıranın bana gelişiyle merdivenleri tırmanarak sahneye ulaştım.

"Şimdi fani bedenim onun için hazırlanırken beni beğenecek miydi?" Sahnede heyecanla ilerlerken uzun saçlarımı tek omzuma alıp iç çekerek parmaklarımı sararak okşadım. "Kalbimin atışlarını uzağımdayken bile duyduğunu söylemişti." Gözlerimi kapatarak saçlarımı burnuma yaklaştırarak kokladım. "Kokumun onu terk etmediğinden bahsetmişti." Kıkırdayarak kendi etrafımda dönüp heyecanla kendimi sahneye yerleştirilen tahta sandalyenin üzerine attım. "Ah Leda! Aşkıyla şapşala dönen Leda!" Bir kere daha gülerek öne eğilip ellerimi çenemin altında birleştirerek beni izleyenlere baktım. "Aşkın kudretli Tanrı'yı kendine ait kılar mı?"

"Aitlik senin için bu kadar önemli mi güzel Leda?"

Ares'in sesiyle korkmuş ve heyecanlanmış bir şekilde ona döndüğümde ağır adımlarla bana ilerlerken sandalyeden kalkarak heyecanla önüne geçtim.

Bakışlarımı yere çevirerek, "Sadece kendimi oyalıyorum," dediğimde sıcak parmaklarını çeneme sararak yüzümü yerden kaldırdı.

"Kendini ne için oyalıyorsun güzel Leda?"

Ares güçlü kolunu belime sararak beni kendine çektiğinde kendisi sandalyeye otururken bacaklarını iki yana açarak beni arasına çekip tek bacağının üzerine oturttuğunda heyecanla kaskatı kesilirken sertçe yutkundum. Sağ kolumu omuzlarına sararak göğsüne yaslanmıştım, sol elim ise sert nefesleriyle gerilen göğsündeydi. Kalbi avucumun altında atıyordu.

"Hım?" Ares'in ilgili bakışları yüzümde dolaşırken omzumdaki saçlarımı okşayarak geriye itti. "Heyecanlandın mı?"

"Karşınızda heyecanlanmamam imkânsız."

Tanrı'ya âşık olarak fani kalbini cehenneme sürükleyen Leda sevdiği adamın kolları arasında olduğu için heyecanla titrerken ben de Ares'in kolları arasında olduğum için heyecanla titriyordum. Ares kolunu belime sımsıkı sarmış beni göğsüne yaslamıştı. Gücünü hissettirirken, "İsmimle seslen," diye fısıldadığında gözleri dudaklarımdaydı. "Sesinden ismimi duymayı özledim güzel, Leda'm."

Elimi omzuna sarıp okşayarak göğsüne indirdim. "Benden sıkıldınız mı?" Sertçe yutkunarak, korkuyla ona baktım. "Artık gelmeyecek misiniz?"

Ares kafasını geriye yatırarak güldü. "Çiçeklerin beni iyileştirirken büyülediğine eminim. Senden başka bir yere gidemiyorum."

Bütün umutsuzluğu kenara bırakarak neşeyle güldüğümde elimi yanağına sararak sıcacık tenini okşadım. "O zaman neden isminizle seslenmemi istiyorsunuz? Kudretiniz beni yakıp kül eder."

Ares elini okşarcasına belimden kalçama kaydırdığında bacağının üzerinde kaskatı kesildim.

Elini yanağımda dolaştırarak çeneme kaydırıp parmaklarıyla yumuşak ama ona özgü sertlikle tuttuğunda gürültülü nefesim parmaklarını okşadı.

Sandalyeden yavaşça doğrularak yüzlerimizi birbirine hizaladığında sağ bacağı açtığı aralığı kapatarak bacaklarımı kapan gibi kıstırırken kucağında oturduğum düşüncesi kafamın içinde çığlıklar atıyordu.

"Yanmandan memnun olurum," derken boğuk sesi ve ses tonuna yerleşen kudret vücudu rüzgârda kalmışçasına titrettiğinde istemsizce ürpererek sıcaklığı tenimi yakan göğsüne sokuldum. Ares'in çenesi kaskatı kesilirken dudaklarını yavaşça araladı. "Ateşimle seni yakmak benim için büyük bir zevk."

"Benden bu kadar kolay kurtulamazsınız."

Ares saçlarımı okşayarak geriye atarken gülümsedi. Saçlarımda dolaşan bakışları yüzüme kaydığında avucuna topladığı saçlarımı kavrayarak kafamı geriye yatırıp yüzüme eğildiğinde canımı yakmamıştı.

"İsmimi söyle!"

"Hayır!"

"Leda! İsmimi söyle." Hırıltısı göğsümdeki nefesi kendine çekerken nefessiz kaldığımı hissettim. "İsmimi söyle, yoksa giderim!"

"Beni yok etmenize izin vermeyeceğim!" Dik başlılığımla karşı çıktığımda çenesinin omzuma sürtündüğünü hissettim.

"O zaman bende ismimi defalarca kez anacak birine giderim." Ares, beni kucağından indirirken geriye düşerek üzgün bakışlarımı yüzüne çevirdim. "Sana son bir şans veriyorum," dediğinde sesindeki kibri hissetmemek imkansızdı. "İsmimi söyle."

Rolü üstüne kimlik gibi yapışmış, ona ait kılınmıştı.

Masmavi gözleri kibirli parıltılarıyla yüzümde dolaşırken, "Asla!" dediğimde sertçe geri çekildi.

"O zaman bu beni son görüşün olacak."

"İşte onda yanılıyorsunuz!" Ayağa kalkarak öfkeyle ona baktım. "Buraya tekrar geleceksiniz."

Ares omzunun üzerinden bana son bir kez bakarak giderken lanetler savurarak biraz önceki sandalyeye oturup kendime ait sahnenin repliklerini tekrarlarken Tanrı Ares'in kibrine, kendini beğenmişliğine sövüyordum.

Provalar boyunca Nazlı ve İrem bakışlarıyla beni diken üzerinde tutarlarken Ares'le sahnem hakkında konuşmak istediklerini ve bu konuşmanın nereye kayacağını biliyordum. Bilerek onlardan kaçıp, yanlarına gitmezken provaların bitmesiyle ikisi birer tarafıma geçip beni sürüklercesine dışarıya götürürlerken Batı ve Ares şaşkınca ardımızda kalmışlardı.

"Ares!" diye çığlık attığımda Nazlı bağırmamam için homurdanırken beni kurtarmasını dilercesine Ares'e baktım ama o sadece ardımdan gülüyordu. "Aşk olsun ya hain!"

Kapıdan çıkmadan önce son gördüğüm Ares'in ellerini iki yana açarak dudak büküşü oldu. Çardaklara sürüklendiğimde, "Of tamam kaçmayacağım!" diye yakındığımda beni oturtarak iki tarafıma oturdular. "Ne oluyor ya? Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?"

"Biz kaçırmazsak birinin ateşi seni yakacak canım."

İrem gülerek konuşup yanağımdan makas aldığında Nazlı onaylarcasına kafasını salladı. "Ay siz her sahneye çıktığınızda böyle olacaksa biz kış mevsimini yaşamayız. İki dakikada ateşinizle hepimizi yaktınız."

"Abartma!"

Nazlı çıkışıma gözlerini devirerek, "Bütün kızlar kıskançlıktan çatladı, canım! Melek bile arkamızda homurdanıp durdu, kudurdu," dediğinde gözlerimi öfkeyle yumdum. "Ay Teoman, sizi izlememeli sahneye atlar hödük."

"Ya ama yapmayın böyle! Başrolüz biz normal böyle şeyler."

Nazlı avuç içini alnıma pat diye çarptığında sızlanarak parmaklarımı alnıma bastırıp acıyan yeri ovuşturdum. "Kızım sen lisede falan çok zekiydin hangi ara böyle oldun? Dans ederken dönmekten beynin mi parçalandı kendine gel!"

"Aptallık etme sen Yakut Leda Oflaz'sın!" diyerek İrem de konuştuğunda gülerek omzuna yaslandım.

"Ay ne tesadüf değil mi? Oyunda bizim başrol olmamız ve isimlerimiz... Çok tuhaf."

"Biz, Erdem ve Dila Hoca'nın arasını yapmaya çalışıyorduk onlar bizden önce sizin aranızı yapacak gibiler."

"Nazlı!"

"Ne? Yavrum olamaz mı böyle bir şey çok mu absürt bir durum?"

Parmaklarımı birbirine sararak, "Değil," diyerek utançla omuz silktim. "Ama o Ares!" Sızlanarak kafamı kaldırdığımda bakışlarım onu buldu. Merdivenlerden kendinden emin bir şekilde inerken sanki film sahnesinde, ağır çekimdeydik. Basamakları teker teker inerken başak tanesi saçları dağılıyor, parlak gözleri güneşe göz kırparken gülüşü etraftaki kızları bayıltıyordu. "O Ares Kunt!"

"Yani? Gözlerini senden alamıyor."

"Bence sen uyduruyorsun," diyerek ayağa kalktım. "Bana bakacağını sanmıyorum."

Nazlı sert olmasını umursamadan kalçama şaplak attığında yerimde zıplarken çığlığım etrafı inletti ve etraftakilerin bakışları bize döndü.

"Kızarttın ya!" Kalçamı dudak bükerek ovuştururken ona baktım. "Ağlarım şimdi!"

"Bir de bayıl istersen Yakut!"

İrem gözlerini devirirken Nazlı, "Küser şimdi," diyerek güldü.

Onlara dil çıkartıp arkamı dönerek ayaklarımı yere vurup çardaktan çıkarken Demir'in arabasının bahçeden içeri girişini gördüm.

"Yakut?" Ares'in sesini duymamla ona baktım. "Beraber gidelim mi?"

"Demir geldi," dediğimde bakışları gösterdiğim noktaya kaydı. "Sabah konuşmuştuk."

"Neden onunla gidiyorsun ki? Ben varım."

Biraz önce sahnede gördüğüm gibi çenesi kaskatı kesilirken gözleri kısılsa da o maviliklerde yanan ateşi gördüm. Bana bir adım atarak aramızdaki mesafeyi azalttığında, "Varlığını hissediyorum," diyerek ona baktım. "Ama ona söz verdim."

"Sözlerine hep sadık mısın?"

Sorusu bende şaşkınlık yaratırken, "Evet," dediğimde gülümseyerek yanımdan geçip kendi arabasına ilerlerken beni ardından bırakmaya alışması sinirimi bozuyordu.

"Provan bitti mi?"

Demir yanıma geldiğinde, "Evet," diyerek gülümsedim. "Hadi gidelim."

Ares evde bir sürü şey olduğu için bir şeyler almamızı istememişti. Eve ulaştığımızda ilk önce anneannemin yanına uğramak istedim.

Anneannemin yanına ulaşarak yanağından öptüğümde Demir de selam verdi. "Hoş geldin Demir, nasılsın?"

"İyiyim, Suzan Hanım. Siz?"

"Hanım demezsen oldukça iyi olacağım."

Anneannem ve Demir sohbet ederken odama çıkarak üzerimdeki tişörtü değiştirdim. Saçlarımı tarayarak dağınıklığını düzelttiğimde parfüm sıkarak aşağı indim. Demir, anneanneme rütbe sınavından, limandaki son aramadan bahsederken Demir'in soğuk içeceğini bitirmesini beklerken sohbetlerine katıldım.

Dakikalar sonra, "Gidelim mi?" diyerek Demir'e baktığımda onaylarcasına kafasını salladı. Ares'in evine beraber ulaştığımızda istemsizce heyecanlanmıştım.

Ares kapıyı açtığında, "Hoş geldiniz," diyerek gülümserken bakışları üzerimdeydi.

Demir kısaca selam verirken içeri geçmemizle Romeo, bana doğru gelirken gülümseyerek onu kucağıma aldım. "Yakışıklı!" diyerek yüzünü öpücüklerime boğarken çenemi yalamaya, ısırmaya çalışıyordu. "Demir, Romeo'yla tanış." Demir'i çağırdığımda gülümseyerek yanıma ulaşıp koltuğa oturdu. "Ares'le yaralıyken bulduk sonra Ares sahiplendi."

"Çok güzelmiş." Demir de Romeo'yla tanışıp severken bir süre onu şımarttık.

"Lavaboyu gösterme mi ister misin?"

Demir'e baktığımda bakışları yüzümde donup kalırken kısa bir süre sonra onaylarcasına kafasını sallayarak ayağa kalktı. Demir'e misafir lavabosunu göstererek mutfağa geçen Ares'in yanına ulaştım.

"Ne yapıyorsun?"

"Soğuk içecek hazırlıyordum." Sürahiyi buzdolabına atıp ellerini yıkayarak bana döndü. "Acıktın mı tesoro? Sana önden bir şeyler verebilirim?"

Göz kırparak gülümserken, "Değilim," diyerek aynı şekilde karşılık verdim. "Teşekkür ederim."

Ares omuz silkerek sessiz kalırken Demir'in çıkmasıyla bende ellerimi yıkarken çocuklarda gelmişti. Ares'in salonu bir anda kalabalıklaşırken bundan en memnun olan Romeo'ydu. Herkese sırnaşıp kendini sevdirirken Batı korkarak yanıma oturduğunda kahkahayla bilerek Romeo'yu çağırdım.

"Yakut, benden uzak tutar mısın?"

"Severe korkunu yenmelisin bence," diyerek Romeo'yu, Batı'ya yaklaştırdığımda korkarak sevgilisinin yanına geçti. "Nazlı ileride köpek sahiplenmek istiyor o zaman ne yapacaksınız?"

Doğu, "Batı var ya başkasına ne gerek var?" dediğinde Batı anında ensesine vurup homurdandı.

"İlk esprin mi bu?" Nazlı konuşarak aksi bakışlarını Doğu'ya çevirdi. "Sevgilimi kıskanma."

"Başladılar yine." Yerimden kalkarak Demir ve Ares'in ortasına oturdum. "İyi ki sevgilileri var."

Demir, bana bakarak, "Sen onlardan farklı olmazdın," derken gülüyordu. "Sende çok kıskançsın."

Elimi göğsüme yaslayarak, "Ne münasebet!" dediğimde kahkaha attı.

"Yalan mı? Kızlara soralım mı?"

Ares, "Üzülme kıskanınca çok tatlı oluyorsun," dediğinde bakışlarım şaşkınlıkla ona döndü.

Göz kırparak gülümserken Batı'ya doğru giden Romeo'nun peşine takılarak onu yarı yolda kendime çekerek sallanan tekli koltuğa kuruldum.

"Hangi oyunu oynayacağız?"

Tekli sallanan koltuğa oturarak kızlara merakla baktığımda Nazlı, "Twister?" dedi. "Diğerlerinden sıkılmıştık."

"Erkeklerin Twister oynayabileceğini sanmıyorum." Burun kıvırarak koltuğu yavaşça sallarken gülümsedim. "Bizim kadar esnek değiller."

"Benim bacaklarım uzun."

Doğu kot pantolonunun sardığı uzun bacaklarını gösterdiğinde İrem, "Yakut'un daha uzun," dedi. "Her türlü Yakut'un grubu önde olur, kız lastik gibi."

Neşeyle gülerken önce pizza yeme kararımızla sipariş verdiğimizde Ares'in mutfağa geçmesiyle ayağa kalktığımda Nazlı'yla göz göze geldim. Pis pis sırıtırken utanarak arkamı dönüp Ares'in peşine takıldım.

Mutfağa geçtiğimde Ares omzunun üzerinden bana bakarak gülümsedi. "Yine yanıma kaçtın," dediğinde ellerimi arkamda birleştirmiş kenarda duruyordum.

"Yardım etmek istiyorum."

Masmavi gözleri yüzümde dolaşırken Ares ağır adımlarla bana geldiğinde kalçam mutfak camının mermerine yaslanmış, göğsüm heyecanla kasılmıştı. "Yanımdan ayrılamıyorsun, tesoro." Yanağımdan makas alarak geri çekildiğinde cevap vermemi beklemeden geri çekildi. "Yardım edecek bir şey yok, her şey hazır."

"Hım." Parmak uçlarımda yükselerek mırıldanırken bakışlarımı mutfağında dolaştırmaya başladım. Hasta olduğunda mutfağına girmiş ama o an etrafı inceleyememiştim. Dolabımın olduğu taraftaki duvarda mantar pano vardı ve oraya fotoğraflar, birkaç şey iliştirilmişti. "Bakabilir miyim?"

Sorumla Ares'in bakışları bana döndüğünde, "Sormana gerek yok," diyerek omuz silkti.

Panonun önüne geçtiğimde Ares'in çektiği İtalya'ya ait olduğunu bildiğim fotoğraflara, Ares'in arkadaşlarıyla fotoğraflarına bakarken birinde takılı kaldım.

"Bu Regina mı?" Ares'in varlığını arkamda hissettim. Göğsünden taşan sıcaklık sırtımı okşarken arkama bakamıyordum ama sanki aramızda hiç mesafe kalmamıştı. "Bahsettiğin-"

"Eski kız arkadaşım, evet o."

Fotoğraftaki kızda ilk fark ettiğim şey insanı delip geçen yeşil gözleriydi. Simsiyah saçlarına zıt parıldayan yeşil gözleri cam gibi parlaktı. Esmer yüzü kemikli, dudakları dolgun güzeldi, çok güzeldi. Çimlerde Ares'in kucağında oturmuş, onun göğsüne yaslanmıştı ve Ares gözlerinde güneş gözlüğüyle gülümseyerek ekrana bakıyordu.

"Güzel fotoğraf." Sertçe yutkunarak konuşmaya çalışırken bütün neşem, mutluluğum sanki beni terk etti. Göğsümün ortasında yaşayan kuşlar neşeli seslerini keserken yavaşça geri çekilmeye çalıştığımda Ares'e çarptım.

"Dikkatli ol, tesoro."

"Özür dilerim." İsteksizce konuşurken kaşlarını çatarak bakışlarını yüzüme sabitledi. "İçeri geçeyim."

Hareket etmeme izin vermeden elini koluma sararak durdurdu. "Dur bakalım. Neden dudağın büküldü?"

"Bükülmedi."

Ares'in gözleri kısılırken parmaklarını dudaklarıma dokunmak için uzattığında yavaşça geri çekilişimle şaşırdı. "Küstün mü?"

"Ne için?" Sahte şaşkınlığı yüzüme yerleştirdim. "Bir şey yapmadın ki?"

Üzerime gelmemek için, "Peki," diyerek geri çekildiğinde gülümsemeye çalışarak mutfaktan çıktım.

Nazlı ve İrem'in bakışları anında beni bulurken Romeo ile yerime geçerek koltuğun üzerine kıvrıldım. Pizzalara gelene kadar çocuklarla sohbet ederken pizzaların gelmesiyle konuşmamız kesildi. Hepimiz aç karınlarımızı doyururken pizzanın bazı parçalarını Romeo'ya verirken onunla oynamak hoşuma gidiyordu.

"Ares, köpeğinin ismini Juliet'e alıştığın için mi Romeo koydun?" diyerek Nazlı meraklı bakışlarını Ares'e çevirdi. "Oradan çıkmadığını duyduk."

"Kimden duydunuz?"

"Burası küçük bir şehir."

Nazlı omuz silkerek sevgilisine yaslanırken Ares nazikçe dudaklarını temizledi. "Eğlenceli bir yer," diyerek omuz silktiğinde birine yakalanmayı umursamadan gözlerimi devirdim. "Ama köpeğin ismini Yakut koydu."

"Kıyamam gerçek hayattaki Romeo'nu bulamayınca köpeğe ismini mi verdin?"

İrem de, Nazlı'ya katılarak üzerime gelirken, "Bana sataşmanız için hiç doğru bir zaman değil," diyerek somurttum.

"Niye prenses? Ne oldu?"

Doğu merakla bana bakarken, "Canım istemiyor," diyerek huysuzca omuz silktim.

"Yakut yine küsme moduna girmiş."

Nazlı'nın konuşmasıyla Ares sırıtarak bana bakarken bir kere daha gözlerimi devirdim. Üzerime gelmeden sohbet ederlerken karnımı afiyetle doyurduğumda paketleri toplayarak çöpe attık.

"Şimdi bir kişi lider olmalı," diyerek Nazlı konuştu. "Oynamak istemeyen var mı?"

Bakışlarım bir anlık Demir'e kaydığında onun oynamayacağını düşünmüştüm ama öyle bir şey söylemedi. Batı, "Ben olurum," diyerek çarkın başına geçtiğinde kızlar ve erkekler olarak ayrılmış olduk.

"Hiç şansınız yok," diyerek Nazlı bakışlarını Ares'e çevirip sırıttı. "Yakut çok esnektir."

"Evet!" Kendimi beğenmiş gülümsememle bacaklarımı kolayca iki yana açtığımda Ares ve Demir'in bakışları üzerimdeydi. "Acaba size ceza mı versek?" Parmaklarımı çenemde dolaştırırken düşünüyordum. "Ceza verelim mi?"

"Sevgilimin suçu ne?" diyerek İrem konuştu. "Bu ilişkide esnek olan benim, onun suçu yok."

İrem'e bakarak gözlerimi devirirken Doğu, onu kollarının arasına çekip yanağından öperken Nazlı hızlıca kuralları açıkladı. Hepimiz bir yere geçtiğimizde ilk hareketi Nazlı gerçekleştirecekti. Çarkın dönmesiyle Batı ilerlemesi gereken komutu söylediğinde Nazlı kolaylıkla ilerledi ve oyun başladı. Sıra bana geldiğinde kıkırdayarak kolaylıkla bacaklarımı ikiye ayırıp tekini Nazlı'nın altından geçirerek topuğumu o taraftaki renkli daireye yasladım.

"Hiç şansınız yok."

Batı şaşkınca ayrılan bacaklarıma bakarak söylendiğinde neşeyle kahkaha attım. İlk eli biz aldığımızda ikinci elde herkes alışmış birbirimizi zorlamak için hareket ederken kahkahalarımız evde yankılanıyordu. Doğu'nun söylediği komuta uyarak Demir ilerleyip kolaylıkla ters köprü kurduğunda içinden bu hale düştüğü için söylendiğini biliyordum. Onu böyle görmek komikti. Sıra bana geldiğinde komuta uyarak ilerleyip kolaylıkla Demir'in kurduğu köprünün altından geçtiğimde birbirimizin üstünde ikimizde ters köprü şeklinde çapraz duruyorduk.

"Yakut'un esnekliği korkutmaya başladı."

Batı şaşkınca bana bakarken neşeyle güldüğümde Demir'in bakışları bana döndü. "Bileklerin ağrımaz umarım," dediğinde gülümsedim.

"Sorun yok, ağrımıyor." Demir başını bana doğru çevirdiği için şimdi yüzlerimiz birbirine çok yakındı. "Sende durumlar nasıl?"

"Sürünmeye alışığım," dediğinde kendimi tutamayarak güldüm.

"Allah muhabbetinizi arttırsın. Biz burada sürünelim siz sohbet edin."

"Ne kadar çok söyledin Doğu, ağlama."

Demir keyifle ona sataşırken sıra Ares'e geldiğinde kafamı hafifçe kaldırarak ona baktım, bakışları üzerimdeydi ve kaşları çatılmıştı. Hareket ederek ilerlerken bir an için tökezlediğini ve Demir'e çarptığını gördüm. Demir üzerime devrilmemek için yan dönerek ellerini iki yanıma yaslayarak üzerime eğildiğinde dudakları yanağıma sürtünürken donup kaldım.

Demir bir anlık gelişen olayla şaşırırken, "Çok pardon," diyerek hızlıca üzerimden kalkıp elimi uzattı. "İyi misin? Bir yerin acıdı mı?"

"Hayır, ne oldu?"

"Devrildim, kusura bakma," diyerek Ares bizden uzak dururken gözleri hasar kontrolü yaparcasına üzerimde dolaştı. "İyi misin?"

"Evet, sorun yok."

Bu turu da biz aldığımızda son turu gerçekleştirirken yine komutlara göre hareket ediyorduk. Sıra bana geldiğinde ellerimi ve ayaklarımı kuralına göre yerleştirdiğimde Doğu en zorunun ona geldiğini söyleyerek ilerlerken gülerek onu izliyordum. İrem'e yakın olacak pozisyonlara girmeye çalışsa da olmuyor, devrilmekten son anda yırtıyordu.

Ares ona verilen komutla hareket ederek yanıma geldiğinde bacaklarımız iç içe geçmiş, yüz yüze gelecek şekilde duruyorduk. Bütün görüş açımı kapattığı için ona başka bir şey göremiyordum.

"Esnekliğin hayret edici," dediğinde ona baktım.

"Çocukluğumdan beri uğraşıyorum, normal."

"Bana karşı olan huysuzluğunda normal mi?"

"Sana karşı huysuz değilim."

"Yakut!" Ares yüzünü bana yaklaştırdığında hafifçe geri çekilişimle bunu fark etti. "Bana karşı diken üzerindesin neden?"

"Öyle değilim, bu pozisyon seni zorluyor mu? Sanki yüzün kızardı."

Şakaklarını saran kızarıklığı fark etmemek imkansızdı. "Daha iyi pozisyonlarda olduğum zamanlar vardı," diyerek güldü. "Ama şimdilik bu da güzel."

"Diğer pozisyonlar?" Şaşkınca ona bakarken, "Bu oyunu daha önce oynadın mı?" dediğimde Ares gülerek sırt üstü devrilirken oyunu bozmuş ve kaybetmişlerdi.

Doğu kaybettikleri için sızlanırken İrem, onu kollarının arasına çektiğinde oyunu toparlayarak koltuklara dağıldık. Doğu belini, Ares dizlerini ovuştururken etkilenmeyen kişi Demir'di.

"Demir'in sürekli spor yaptığı nasılda belli," diyerek Nazlı konuştu. "İkinizde döküldünüz onda sızlanma yok."

"Eskide Demir'le beraber koşardık," dedim. "Deli gibi spor yapıyor."

"Sadece kendimi koruyorum." Demir dağılan sarı saçlarını düzelterek yerinde doğrulurken bakışları bileğindeki saatine kaydı. "Benim artık gitmem gerekiyor akşam devriye bende."

Demir'in ayağa kalkmasıyla bende kalktığımda Ares, "Sende mi gidiyorsun?" diyerek bana baktı.

"Hayır." Şaşkınca ona bakarken Demir'in yanına geçtim. "Seni geçireyim." Demir herkese veda ederek kapıya ilerlerken peşine takıldım. "Umarım eğlenmişsindir."

"Benim için endişelendin mi?" Demir gülümseyerek bana baktı. "Eğlendim, Yakut. Gerçekten."

"Üzgünüm sadece sıkılmanı istemedim. Arkadaşımızsın ama çok vakit geçiremiyoruz herkes biraz değişti."

"Herkes değil." Gözleri gülümseyerek yüzümde dolaşırken elini pantolonunun ceplerine yerleştirip yumruk yaptı. "Sen hala aynısın, göz kamaştırıcısın."

"Ah!" Şaşkınca ona bakarak, "Teşekkür ederim," dedim.

"Rica ederim. O zaman sonra görüşürüz?"

"Görüşürüz, dikkatli ol."

Demir gülümseyerek aracına geçtiğinde yarım açık bıraktığım kapıdan girerek bizimkilerin yanına geçtik. Teoman aradığında onunla konuşurken Batı özlediğini söyleyerek sızlanırken benden önce böyle bir çıkış yapması beni güldürmüştü. Batı ve Teoman'ın tuhaf bir ilişkisi vardı, göbekleri bir kesilmiş gibi davranıyorlardı. Teoman yarın akşam uçağa bineceğini söylerken sonunda geri dönmesine sevinmiştim. Günlerdir mesajlaşarak konuşmuş, bana ara sıra durum bildirmişti ama ona asla babamı sormamıştım, sormak istememiştim. Sadece iyi olduğunu söylemişti. Sormasam bile aklım ondaydı, biliyordu.

Bir kere daha sohbet ederek zaman geçirirken film izlemeye karar vermiş ortak fikirle filme başlamıştık.

"Ne aptal ama!" diye söylendiğimde kızların bakışları bana döndü. "Siz böyle bir şey yaşadınız mı?"

"Batı, bana aynısını yaparsa ne olacağını biliyor," diyerek Nazı tehditkâr bakışlarını Batı'ya çevirdiğinde sırıttım.

Filmde çocuk, sevdiği kızın üzülmemesi için ona yalanlar söylerken kızı korumaya çalışsa da yaptığı büyük bir hataydı.

"Bir ilişkinin içinde yalan varsa doğru hiçbir şey olmaz."

"Kızı üzmemeye çalışıyor," diyerek Ares konuştu. "Kızın üzülmesini mi isterdiniz?"

"Sonunda o yalanları yine öğrenip üzülecek?"

Söylediğime, "Çünkü o bir film ve senaryosu var," dediğinde gözlerimi devirdim. "Gerçek hayatta işler öyle yürümüyor."

"Nereden biliyorsun? Çok mu yalan söylersin?"

Bakışlarımı sağımda oturan Ares'e çevirdiğimde ani çıkışımla donup kalırken, "Hayır," derken kaşları çatılmıştı. "Yalan söylemem."

Bir şey söylemeden önüme döndüğümde filmin bitmesiyle hava da kararmaya başlamıştı. Ares'e bir şey bırakmamak için tabakları toplayarak hızlıca yıkadığımızda gitmek için hazırdık. Çocuklar Doğu'nun arabasına geçtiklerinde Ares'in sıcacık parmaklarını bileğimde hissettiğimde ona baktım.

"Gidecek misin?" diye sorduğunda şaşırmamam imkansızdı. Ne yapabilirdim ki?

"Normal olarak."

Gülümsemesi çok kısa bir an dudaklarını kıpırdatsa da gerçek gülümsemesini göstermedi. Parmaklarını saçlarının arasına geçirerek, "Gitmesen?" dediğinde şaşkınca ona baktım. "Akşam yemeğine kalmak ister misin?"

"Bilmiyorum. Ben-"

"Makarna yaparım," dediğinde güldüm. "Gerçekten çok güzel yaparım."

"Anneannem-"

"Ben izin alırım, bence beni kırmaz."

"Hayır gerek yok." Ares'in suratı asılırken, "Peki akşam yemeğine kalırım," dediğimde gülümsedi. Eve girişimizle, "Hangi makarnayı yapacaksın?" diye sordum.

"Penne Arrabiata."

"Ama o çok basit."

Ares onaylamaz bakışlarını üzerime diktiğinde şımarıkça gülümsedim. "Basit olabilir ama hiçbir İtalyan'ın elinden çıkan makarnayı yedin mi?" Kafamı iki yana salladığımda Ares minik burnumu parmaklarının arasına alarak sıktı. "O zaman kendini ellerime bırak."

Göz kırparak geri çekildiğinde dudaklarıma fermuar çekerek mutfak camının önüne geçtiğimde Ares kısa bir an telefonuyla uğraşarak onu kenara bırakıp dolaptan malzemeleri çıkartmaya başladı. Bende, anneanneme Ares'le yemek yiyeceğimi haber verdim.

"Yardım etmek ister misin?"

"Tabii." Yerimden ayrılarak yanına ulaştığında domatesleri önüme bırakarak rendelememi istedi. "Müzik açmamı ister misin?"

Ares onaylarcasına kafasını salladığında telefonumdan müzik açarak kenara bıraktım. Kolları sıvayarak domatesleri kesip rendelemeye başladığımda Ares'te yanımda soğan ve sarımsakları temizliyordu.

Aklıma gelenle, "Bizi videoya alabilir miyim?" diye sorduğumda Ares, bana baktı. "Böyle arkadaşlarımla geçirdiğim anları kaydedip saklamayı seviyorum."

"İstediğini yapabilirsin."

Keyifle gülerek telefonumun da kamerasına girip açtığımda kameranın bizi alacağı şekilde ayarlayarak kenara bıraktım.

Ares göz kamaştıracak bir hızla bıçakla sarımsakları kestiğinde aynı işlemi soğanlara uygulamaya başladı.

"Ah gözlerim!" Sızlanarak elinin tersini gözüne bastırdığında ona baktım. "Soğan çok acıymış."

Sızlanarak gözlerini ovuştururken elleri kirli olduğu için gözlerini daha çok acıtıyordu. "Dur," diyerek ona ilerleyip ellerini çektiğimde kısık, sulanan bakışlarını bana çevirdi. "Ellerine de bulaştı böyle daha çok yakarsın," diyerek parmak uçlarımda yükselip yüzünü ellerimin arasına alıp gözüne üflediğimde kaskatı kesildi. "Keşke biraz suda bekletseydin."

"O zaman geç kalırdım."

Sızlanışıyla gülümseyerek yüzünü sabit tutmaya çalışırken ona doğru biraz daha yaklaşarak bir kere daha kızaran gözüne üflediğimde boy farkıyla zorlanırken Ares kolunu belime sararak beni kendine çektiğinde uyguladığı güçle parmaklarımın ucunda iyice yükselmişti.

"Hi! Düşüreceksin."

Korkumla acısına rağmen gülümserken dengemizi sağladığında gözüne son bir kere daha üfleyerek geri çekildim.

"Şimdi yüzümü yıkayabilir miyim?"

Dudaklarım şaşkınlıkla kıpırdanırken kafamı aşağı yukarı sallamaktan başka bir şey yapmadım. Ares misafir banyosuna giderken avuç içimi sertçe alnıma çarptım. "Bir de çocuğun üzerine tırman istersen Yakut!" Homurdanarak kalan domatesleri rendelemeye başladım. "O diğerleri gibi değil. O diğerleri gibi olamaz!"

Diğerlerine gösterdiğim samimiyet çocukluğumuzdan beri oluşan bir samimiyetti ve ister istemez bocalayarak Ares'e de öyle yaklaşıyordum ve her seferinden utançtan kıvranıyordum.

"Yıkamak bir işe yaramadı ama tekrar mı üflesen?"

Ares yüzündeki haylaz gülümsemeyle bakarken, "Ares," diyerek ona döndüm. "Ben kızgın olduğumda cadıya dönüşürüm, bence beni kızdırma."

Bakışlarını yüzümde dolaştırarak keyifle güldüğünde somurtarak önüme döndüm. Domatesleri rendeledikten sonra fesleğenleri doğrayarak kenara bıraktım. İkimizde sessiz kalarak makarnanın hazırlıklarını tamamlarken şarkılar değişip geçiyordu ve ikimizin arasındaki sessizlik canımı sıkıyordu.

Kendi kendime çalan şarkıyı mırıldanarak hareket ederken bana çevrilen bakışları hissettim. Ares, "Kısık sesle söyleme," dediğinde ona baktım. Ellerini yıkayarak tezgâha yaslanıp kollarını göğsünde birleştirerek bana baktı. "Sesini kısık tutmak zorunda değilsin, sesin çok güzel."

Sıcaklık kulaklarıma yayılırken, "Birden geldin aklıma yakıverdin ışıkları," diyerek şarkı sözlerini söylerken yavaşça sesimi yükselttim. Ares gülümseyerek beni izleyip, dinlerken şımararak elimde mikrofon varmış gibi dudaklarıma yaklaştırıp şarkı sözlerini söylerken gülümsüyordum. "Hayret ettim kalbime bazen mutluluktan." Parmak uçlarımda salınarak mikrofonu ona uzatıyormuş gibi yaptığımda şaşkınca bana baktı.

"Şarkıyı bilmiyorum."

"Beni taklit et," dediğimde itiraz etmemesine sevindim.

"Sen kalbime denk gelen küçücük şey

Ben kendini aşk sanan bir adam."

Ares, beni taklit ederek şarkı sözlerini söylerken şımararak gülücüklerimi saçarken hazırladığı sosu ve makarnaları karıştırarak kenara bıraktı. Parmaklarını parmaklarıma sararak elimden tuttuğunda şaşkınca ona baktım. Şarkının nakaratı yankılanırken beni kendi etrafımda döndürerek benimle dans etmeye başladığında heyecanla ona uydum. Ares kısık sesle mırıldansa da heyecanla dans ederek, şarkıyı söylerken beni mutfağında döndürerek, dansıma uyduğunda çekinmeden kollarının arasına yerleştim. Belimden tutarak kendi etrafımızda döndürdüğünde kafamı geriye atarak gülerken şarkının bitmesiyle yavaşça durduğunda nefes nefese ona baktım.

Alnını alnıma yaslayarak, "Ama gülmeyi bilmezdim şimdiki kadar," dediğinde gözlerimi mutlulukla yumdum. Ares'in yumuşak parmakları nazikçe çenemi kavradı. "Teşekkür ederim, tesoro," diye mırıldandığında gözlerimi açarak ona baktım.

"Ne için?"

Sadece sessiz kalarak gülümserken söylemek istemeyerek beni merak ettirse de üzerine gitmedim. Ares şakağımdan öperek geri çekildiğinde telefonumun video kamerasının hala çalıştığını bilmek beni telaşa düşürürken hızlıca onu alarak kaydı durdurdum. Ares makarnaları tabaklara bölerek parmesan peynirini döktüğünde tabakları balkondaki masaya koyduk. Ares kendine şarap doldururken istemediğim için bana da soğuk içecek verdiğinde sessizliğe gömülerek Ares'in elinden çıkan yemeğin tadına baktım.

Meraklı bakışları yüzümde dolaşırken tepki vermemeye çalışsam da meraklı bakışları altında gülmemek için kendimi tutmak imkansızdı. "Öyle bakarsan yiyemem."

"Tadının kötü olması imkânsız."

"Egoist."

Burun kıvırışımla, "Tesoro!" diye sızlandığında parmaklarımı dudaklarıma kapatarak zorlukla gülüşümü bastırdım.

"Çok güzel olmuş, ellerine sağlık."

Kendini beğenmiş gülümsemesi yüzüne yayılırken sessiz kalarak karnımızı doyururken göz ucuyla Ares'i izliyordum. Nazikçe yemeğini yerken uzun parmakları şarap kadehini sarıyor, dolgun dudaklarına götürerek yudumluyordu. Alkolün kokusu etrafımızı sararak dağılırken istemsizce derin bir nefes aldığımda koku hoşuma gitmişti.

"Şarap Eflatun'dan mı?"

"Evet, ister misin?"

"Hayır, sadece kokusu güzelmiş."

Onaylarcasına kafasını sallarken Ares yemeği hazırladığı için bulaşık işini elinden aldığımda ben temizledikçe Ares bulaşık makinesine dizdi.

"Artık gitmem gerekiyor," diyerek Ares'e baktım. "Geç oldu."

Ares dudak bükerek isteksizliğini belli ederken, "Peki," diyerek kabullendi. "Yarın sabah beraber gideceğiz değil mi?"

"Evet, beraber gideceğiz."

"Güzel." Kapının önünde oyalanırken gülümseyerek elini belime sarıp bana doğru eğildiğinde hevesle ve heyecanla kafamı geriye yatırdığımda dudaklarını yanağıma bastırdı. Aynı noktayı bir kere daha öperek kokumu içine çekti. "İyi geceler, tesoro."

"İyi geceler, Ares."

Bölümü nasıl buldunuz?

Gelecekten geliyorum 13. Bölüm öyle efsane ki... O KADAR EFSANE Kİ ÇILDIRIYORUM ALOOOO ALEV ALEV YANACAĞIZ HAZIR MISINIZ?

YANMAYALIM MI? :3

Continue Reading

You'll Also Like

687K 48K 82
Bir hırçın dalga gibi yakıp yıkmıştı zihnimi, Yerine tüm benliğinin yıkıntılarını bırakmıştı. Bir şehrin küle çevirdiği kalbin sahibiydi onlar. Bir ş...
3.3M 117K 64
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
62.2K 5K 9
Yıl 1997; İstanbul'da gerçekleştirilen darbe sonrasında yedi büyük kabadayıyı katleden Ercüment Karadağlı, aldığı intikamın sonunda tutuklanarak hükü...
134K 16.9K 36
・Dönem kitabıdır. İnsan susar İnsan konuşur İnsan güler İnsan ağlar İnsan yaşar Ve insan ölür Yalanlar söylenir, bedeller ödenir, ihtimaller tar...