défaite | texting

By cnsucey

63.6K 4.4K 16.8K

"Bazen bir yenilgi, milyonlarca zafere bedeldir. Sen benim ilk ve tek yenilgimsin, deniz kızı." Başlangıç Tar... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
27
25
26
28
29
30
31
32
33
34

35

2.2K 148 614
By cnsucey

Medya: Telefon numaranın son iki hanesi kalan ömrün olsa, kaç senen kalmış olur? Me; 27, ühühühü🤧ahsksnskdndkdjdk.

●●●

Akşam yemekten sonra herkes kendi hâlinde bir yere çekilmişken, ben babamla birlikte salonda oturuyordum. Babam televizyon izliyor, ben de telefonda takılıyordum.

Annem muhtemelen Arda ile uğraşıyordu. Ali de kendi odasında kim bilir hangi oyunu oynuyordu.

Okuduğum haber sitesinden çıktığım sırada gelen mesaj ile gülümsedim.

Eşek Kemal: Aslı, gız.

Yaa Aslı: Efendim, Kemal'im.

Eşek Kemal: Kajumu sen mi çaldın?

Eşek Kemal: Doğruyu söyle, bak.

Eşek Kemal: Saymıştım, 5 tane eksik.

Okuduğum mesajlar ile gözlerime inanamadım. Ciddi miydi, bu çocuk?

Kajuya takmıştı, resmen. Beş tane eksikmiş, bir de saymış. Var arkadaş!

Yine de gülmeden edemedim. İlahi bir çocuktu.

Yaa Aslı: Vallahi ben almadım.

Yaa Aslı: İyice pis bir adam oldun sen he!

Yaa Aslı: Eşek ya, bir de saymış.

Eşek Kemal: AHSKSJSKDJDKDJDKDJKD.

Eşek Kemal: Benim ki şakaydı ama lisede Deniz'in sigaralarını araklayan sendin.

Eşek Kemal: Bir de gitmiş, Eyüp'e vermişsin.

Eşek Kemal: Puu, yazıklar olsun.

Yaa Aslı: Yaa, Kemal!

Yaa Aslı: Eyüp dedi, kırıp atacağım. Ben de ne yapayım, Deniz içmesin diye araklayıp Eyüp'e verdim.

Eşek Kemal: Vay safozum, ahakashskshdkddjdk.

Yaa Aslı: Kes sesini, eşek.

Yaa Aslı: İyiliğini düşünelim dedik. Eyüp içiyormuş meğerse.🤦🏻‍♀️

Eşek Kemal: Ulan sarışın ya, ahskshdkdjdkdjdkdjd.

Yaa Aslı: Kemaaaaal!

Eşek Kemal: Tamam aslanım, sustum.

Eşek Kemal: Ha şey, bugün senin telefondan çektiğimiz fotoyu sallasana bana az.

Yaa Aslı: Bana ne!

Eşek Kemal: Bak gider Mecnun'una her şeyi anlatırım.

Bak işte ya! Çiğdem birken, Kemal iki olmuştu. İyice sinirimi tepeme çıkarıyorlardı.

Çiğdem Hanım, sırf ben görücü ve aşık olduğu bey mevzusunu söyledim diye o da intikam alırcasına fazla detaya girmeden Ferhat'tan bahsetmişti.

Allah'tan detaya girmemişti. Girse ne dalgalar dönerdi, kim bilir. Of ya, dalga geçmeseler ölürler miydi?

Bir de Mecnun yazmış, eşek. O, görürdü.

Yaa Aslı: Ferhat bir kere, o.

Eşek Kemal: Doğru. Mecnun olsa yerimizde duramazdık, çöllere düşerdik.

Eşek Kemal: Lan, ajaksjsksjdkdjdkdskskdjdkd.

Yaa Aslı: Kemal, seni gebertirim çocuk!

Yaa Aslı: Ayrıca öyle bir halt yiyemezsin.

Eşek Kemal: Emin misin? Bekle o zaman.

Oha, çevrimdışı olmuştu.

Ulan, abaaa. Şu an üç buçuk atmıştım. Yapar mı, yapardı.

Hemen yazmaya başladım.

Yaa Aslı: Tamam tamam, gel atıyorum.

Yaa Aslı:

Yaa Aslı: Al ve sesini kes.

Eşek Kemal: Lan Çiğdem iyi ki söylemiş bunu, kendime iyi koz buldum.

Eşek Kemal: Böyle ol hep, aslan gibi aslan.

Yaa Aslı: Def ol, gözüm görmesin seni.

Eşek Kemal: Güzelim benim,

Eşek Kemal: Sarışınım.

Eşek Kemal: Kızma hemen.

Cevap vermeyip görüldü yaptım. Müstehaktı, ona. Kemal'imiz dedik, bağrımıza bastık. Yaptıkları ortadaydı. Yazıklar olsunun dibiydi.

Ama bu hep Çiğdem'in yüzündendi. Eve gidince görüşecektik, zaten. Ben bunun hesabını o zaman soracaktım.

Elbet onlarda benim elime düşeceklerdi. O gün geldiğinde dalga geçmekten ve sinir etmekten geri durmayacaktım. Bunu onlar istemişti, neticede.

Eşek Kemal, dalga geçtiği yetmezmiş gibi aklıma getirmişti, Ferhat'ı. Ne güzel aklımı meşgul etmiştim gün boyu. Şimdi yine sanki odağını bulmuş gibi oraya kaymıştı.

Of Aslı, of. Ne hâllere düştün, kızım.

Geçen gece onun mesaj atması için gölde duyduğum bir cümlesini tweet atmış olduğumu hatırlayınca yüzümü buruşturdum. Ciddi anlamda benden beklenmeyecek hareketler de bulunuyordum. Kendimi tanımakta güçlük çekmeye başlamıştım artık.

Bu bende ki hâl, hâl değildi. Bundan emindim.

Bu düşüncelerime binaen yine de kendime ihanet edercesine Twitter'a girdim. Kendime engel olamıyordum, ne yapayım.

Ferhat'ın profiline girdim.

Normalde sürekli fotoğrafını değişiyor olsa da en sonki fotoğrafından beri bir değişiklik yoktu. Tweetleri en son gördüğüm kadarıyla aynıydı, yeni tweet atmamıştı.

Medya kısmına tıklayıp daha önceki gönderilerine baktım. Bir çoğu projeleri ile ilgili fotoğraflardı.

Hepsi de çok güzel projelerdi. Daha önce bakmış olmama rağmen şimdi sanki yine ilk kez görüyormuşum gibi bakmış ve çok beğenmiştim. Hepsi onun elinden çıkmıştı. Gerçekten çok iyi bir iç mimardı.

Projelere bakarken, eskiz çizimlerinin nasıl olduğu aklıma üşüşünce duraksadım. Attığı projeler genellikle tasarlanmış ve dekore edilmiş şekildeydi. Hiç eskiz şekilde atmamıştı.

Merak etmiştim.

Yani sonuçta çizim hâli bir başka dururdu. Saatlerce uğraşılmış ve çizilmiş eskiz çizimleri emek demekti. Ve ben galiba bir yandan da onun çizimlerini görmek istemiştim.

"İstesene bir tane," diyen iç sesime göz devirdim.

"Saçmalama," diyerek tersledim onu. Yine hainlik peşindeydi.

Şükür ki bu defa içimden terslemiştim. Rahat bir nefes aldım. Yani babamın önünde de salak durumuna düşmek, isteyeceğim en son şeydi. Aman aman.

Ferhat'ın profilinden çıktım. Lâkin aklım onun çizimlerinin nasıl olduğu konusunda takılı kalmıştı.

Yani bir çizim istemekte sorun olmazdı, herhalde. İlk defa iç sesime kulak verip onun dediğini yapmak istiyordum.

Yanlış anlaşılmasın, hâlâ sevmiyordum onu. Sadece dediğinde bir şey yoktu, sanki bu defa.

Evet, evet yoktu.

Bir tane eskiz istemekten de bir şey çıkmazdı.

Fikrimi değiştirmeden, hemen Ferhat ile olan sohbetimize tıkladım. Ve tereddüt etmeksizin mesaj attım.

aslıaktas: Ferhat.

Adam şaşırmazsa iyiydi. Bu defa Ferhat'ın başına bir kaza gelmemiş ya da ben yanlışlıkla mesaj atmamıştım.

Bile bile attığım ve normalce konuşmak istediğim ilk mesajımdı.

"Ağağağağağ, bu günleri de mi görecektik!?" diyerek içten içe kendi kendime hayret ettim. Yüzümünde şekilden şekile girdiğine emindim. Bakışlarımı babama çevirdim. Neyse ki beni görmüyordu.

Ne rezil bir kız olup çıkmıştım, bilmiyordum ki.

ferhatdmr: Deniz kızı.

ferhatdmr: Bir saniye. Mesajı atanın Aslı olduğuna emin miyiz?

Ferhat'ın mesajını okuduğumda gülmemek adına zor tuttum, kendimi. Yani ben olsam ben de şaşırırdım.

Yalnız bu niye hoşuma gitmişti? İşte onu bilmiyordum.

Gülümsememek için dudağımı sıkıp bıraktım. Acımıştı lâkin gülmemem gerekiyordu. Belki daha sonra düşünüp gülebilirdim. Ancak şimdi olmazdı.

Bu defa onun gibi dakik olarak ben de hemen cevap verecektim. Ona yetişmek mümkün değildi belki ama en azından deneyebilirdim.

Ferhat ile ilk konuşmalarımızda takındığım tavırların bir bir yok oluşunu fark etmemem mümkün değildi. Bu durum kısmen sinir bozucu gibi gözükse de öte yandan zerre rahatsız olmuyordum.

Şaşılacak gibiydi fakat öyleydi, işte.

aslıaktas: Eminiz,

aslıaktas: Aslı yazdı. Yeşilaycı Aslı. :))

Şu konuşmaya ne random atılırdı ama. Neyse gülücük şeysi ile idare edecektim artık. Adam kullanmıyordu. Ben de kullanmazdım, yapacak bir şey yoktu. Gerçi bu gülücük şeysine de epey alışmıştım.

O kullanmadığında bile onunla konuşurken, sürekli kullanasım geliyordu. Bağımlılık yapmıştı, resmen.

Çok geçmeden Ferhat'tan yanıt gelince konuşmaya odaklandım.

ferhatdmr: Yeşilaycı Aslı ise emin olabiliriz. :))

ferhatdmr: Hiç beklemiyordum.

ferhatdmdr: İsmim yazılı olmasa yine yanlışlıkla attın sanabilirdim.

aslıaktas: Deniz kızları, şaşırtmayı severler. Hiç duymadın mı?

ferhatdmr: Hiç duymamıştım. :))

ferhatdmr: Ancak öğrendiğim iyi oldu.

ferhatdmr: Sanırım artık sayende her an yeni bir bilgi öğreneceğim.

aslıaktas: Bilmem, belki. :)

aslıaktas: Nasılsın?

ferhatdmr: İyiyim, peki sen?

aslıaktas: Ben de iyiyim.

aslıaktas: Şey, tasarladığın yerlerin fotoğraflarını hep paylaşıyorsun fakat hiç eskiz hâlini paylaştığın olmadı.

aslıaktas: Neden?

ferhatdmr: Aslında bir nedeni yok.

ferhatdmr: Sadece eskiz hâlleri benim için değerli olduğu için paylaşmayı düşünmedim hiç.

ferhatdmr: Bu arada dikkat etmiş olmana sevindim. :)

aslıaktas: Yani bir anda fark ettim, açıkçası.

aslıaktas: Merak ettiğimden de sormak istedim.

aslıaktas: Bence de eskiz olarak değerli olmalı. Sonuçta çizimin.

ferhatdmr: Öyle, değerli. :)

ferhatdmr: Görmek ister miydin?

aslıaktas: Elbette ki. Aslında en azından birini atmanı isteyecektim, desem. :)

ferhatdmr: Mutlu olurum, derim. :)

aslıaktas: Öyleyse, görmek isterim. :)

ferhatdmr: Şu an hiçbiri yanımda değil ama en son çizdiğim bir çizimimi atabilirim, sanırım.

ferhatdmr: O eskiz veya bir projem sayılır mı? :)

aslıaktas: Tabii ki, sayılır. :)

aslıaktas: Her türlü senin çizimin.

ferhatdmr: Hemen atıyorum, deniz kızı.

aslıaktas: Bekliyorum.

Onu beklerken, nedensiz heyecanlanmıştım. Ona dâir bir şeyi görecek olmaktan olsa gerekti. Ben istemeden kendisinin görmek ister miydin, diye sorması zaten beni ciddi anlamda düşürmüştü. Adam hissediyor muydu, neydi?

Öte yandan açık açık konuşuyor olmama şaşırmıştım. Bu konuşanın, ilk başta Ferhat'ın dediği gibi Aslı olduğuna emin miydik?

Güldüm. Ne yazık ki emindim.

Ferhat'tan mesaj gelince düşüncelerimi bir kenara bırakıp attığı fotoğrafa baktım.

ferhatdmr:

ferhatdmr: Öylesine çizilmiş olduğunu, unutmayalım. :)

Bu adam ciddi miydi? Öylesine bile olsa gerçekten çok hoş bir eskizdi.

Bayılmıştım.

Yani ben ki doğru düzgün çöp adam çizemeyen biri olarak bu çizim gözümde harikaydı. Eh yani adam da iç mimardı. Olacaktı o kadar.

aslıaktas: Çok hoş, bayıldım.

aslıaktas: Bence öylesine çizilmemiş, çok güzel.

ferhatdmr: Teşekkür ederim, Aslı. Beğenmene sevindim. :)

ferhatdmr: Artık gözümde öylesine bir çizim değil.

aslıaktas: Olmasın, ben çok beğendim.

aslıaktas: Öylesine çizmiş olduğun bir çizimin böyleyse, gerçek eskizleri düşünemiyorum.

ferhatdmr: En kısa zamanda atacağımdan şüphen olmasın. :)

aslıaktas: At tabii ki, görmek isterim. :)

aslıaktas: Peki şu an çiziyor musun?

ferhatdmr: Evet. Birkaç zamandır çizmeye çalıştığım bir çizimimi tamamlıyorum, şu an.

aslıaktas: Şey, merak ettim.

aslıaktas: Onu da atar mısın?

ferhatdmr: Maalesef,

ferhatdmr: Henüz bitmediği için atamam.

aslıaktas: Bitince atar mısın, peki?

ferhatdmr: Bilmem, belki. :)

aslıaktas: Peki madem, öyle olsun.

aslıaktas: Ama atacak olursan, beklerim yani.

ferhatdmr: Atacak olursam atarım, deniz kızı. Anlaşıldı. :)

aslıaktas: Anlaştığımıza sevindim. :)

aslıaktas: Ne ile ilgili peki? Yeni bir proje mi?

ferhatdmr: Hayır, yeni bir proje değil.

ferhatdmr: Her bir kalem darbesini özenle vurduğum, çizmekten kendimi alamadığım bir çizim.

ferhatdmr: Değer verdiğim biri için, diyebilirim.

aslıaktas: Anladım, ne güzel. Onunda muhteşem olacağından şüphem yok.

aslıaktas: Özel istek sanırım.

ferhatdmr: Öyle de denebilir. :)

aslıaktas: O kişi her kim ise, şanslı.

aslıaktas: Fazlasıyla özendiğin ve kendini tamamiyle çizime verdiğin belli.

ferhatdmr: Bilemiyorum, belki de şanslıdır.

aslıaktas: Her neyse seni daha fazla tutmayayım, çizimine odaklan.

aslıaktas: Daha sonra görüşürüz.

ferhatdmr: Yok hayır tutmuyorsun, bir yandan çiziyorum zaten.

ferhatdmr: Yine de görüşürüz, deniz kızı.🧜🏼‍♀️

Konuşmadan çıkıp telefonu karnıma doğru bastırdım. Aynı zaman da gülümsüyordum. Kasılan yanaklarımdan anlamıştım, bunu.

Pek emoji kullanmayan biri olarak, attığı deniz kızı emojisinden dolayıydı, bu gülümseme. Deniz kızı kelimesi ile bütünleştiğinden hoş gelmişti. Normalde bu tarz şeylerden hoşlanmazdım. Lâkin bu başkaydı.

Aynı zamanda şu an ki çizimini atmaması somurtmama neden oldu. Yani yarım da olsa atsa ne olurdu ki, değil mi?

Üstüne üstlük bilmem belki atarım, diyerek atamayabileceğini de imâ etmişti. Olacak iş değildi. Merak etmiştim.

Ayrıca çizmekten kendimi alamadığım bir çizim, demişti. Kime çiziyorsa kendisine söylediğim gibi şanslı biriydi. Yani kim biri için çizim yapardı ki kolay kolay?

Belki de evlenecek olan arkadaşına düğün hediyesi felandı, bilemiyordum. Sadece ufakta olsa bir kırıklık hissetmiştim. Bunun neyden kaynaklandığı belli olsa da sorgulamayacaktım.

Yeni yeni tanıştığım duygu bütününü, salak düşüncelerle gölgelemek istemiyordum, belki de. Her ne kadar bu duygu bütününü henüz tam kabullenmemiş olsam da bulunduğu yer bu durumdan hoşnuttu. Ve ben onu bulduğu yerden kımıldatmak dahi istemiyordum.

Kim içindeki boşluğun üzerine damla damla yağan yağmurdan kendini alıkoyardı ki?

Galiba kimse.

İşte ben de bu nedenle, kendimi alıkoymak istemiyordum. Bu yolda afallasam da Neşe Teyze'nin dediği gibi korkmayacak ne olursa olsun devam edecektim.

Sonu, her ne olursa olsun.

Kucağıma zıplayan Arda ile düşüncelerim bir bıçak gibi kesildi.

"Aslı, oyun oynayalım. Hadi!" dedi neşeli sesiyle.

Gülümsedim. Akşam akşam oyun oynamakta neyin, nesiydi?

"Olmaz, sabah oynarız. Hem ben yorgunum." dedim yüzümü asarak.

Yanaklarımı minik avuçlarını yerleştirdi. Bir yanağımı öpüp geri çekildi, miniğim.

"Yaa ama Aslı. Sadece bir oyun oynarız, söz. Ali benimle oynamıyor, oyun oynuyor." dedi yakınarak. Ancak yine de sesi umut doluydu.

Of, kıyamıyordum yine.

Fazla mı yufka yürekliydim, ne? Beni bu yönümle iyi vurabilirlerdi. O derece yani.

Bir süre düşünmüş gibi yapıp saçlarını karıştırdım. "Tamam oynayalım, bakalım. Ne oynayacağız?"

Kıkırdadı. Yanaklarını ısırmak istiyordum, şu an. Aşırı tatlıydı. "Sen eşek ol, beni gezdir oda da."

Söylediği cümle ile donup kaldım. Yok artık! Kurduğu cümleyi doğru duymuştum, değil mi?

Ben ve eşek olmak?

Kemal'e eşek diye diye, kendim mi eşek oluyordum? Vay başıma gelenler!

Ben konuşmadan karşı koltukta babamın yanında oturan annem konuştu. "O nasıl laf, annem? Kimden öğreniyorsun bunları?"

Annemin söyledikleriyle Arda'nın yüzü asıldı. "Ali ile oynadık sabah. O, öğretti."

Zaten başka kim öğretebilirdi ki? Ah Ali, ah.

Arda'yı kollarımda iyice sardım. "Miniğim öyle söylenmez ama yine de. Ne yapıyorduk? Büyüklerimize her zaman saygı duyuyorduk." dedim anlayışla konuşarak. "Şöyle diyebiliriz; abla beni sırtına alır mısın? Gibi gibi. Anlaştık mı?"

Başıyla hızlıca onayladı, beni. Yerdim. "Anlaştık, Aslı."

Ah bir de abla, dese. Ne güzel anlaşacaktık. Ama yok demiyordu. Tehditlerim sonucunda birkaç kere ağzının içinden zar zor söyleyip hemen yanımdan uzaklaşmıştı. Abla demek bu kadar zor olmamalıydı.

"Başka bir oyun oynayacağız. Ama dediklerimi aynen yapacaksın." dedim aklıma gelenle gülerek.

"Tamam, Aslı." deyip kabul etti hemen heyecanla.

Çocuklara oyun olsundu. Hemen kabul ediyorlardı. Çocukluğuma dönmek istiyordum, onları böyle heyecanlı ve mutlu gördükçe.

Kucağımdaki Arda ile birlikte ayaklandım. Kulağına doğru eğilip "Sessiz olacağız, miniğim." dedim fısıldayarak.

Sessizce kıkırdadı. Sonra benim gibi fısıldayarak konuştu. "Tamam, sessiz oluyoruz."

Odalarımızın olduğu hole geldiğimizde, Arda'yı kucağımdan indirdim. Ali'nin odasının kapısının önündeydik.

Ona yapması gerekeni anlatıp arkamdan gelmesini söyledim. Söylediğimi duyunca aşırı keyiflenmişti. Eh tabii Arda'ya aksiyon olsundu.

Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp Ali'nin odasının kapısını tıklattım. Gel dediğini duyunca kapıyı araladım.

Hâlâ oyun oynuyordu. Gözlerimi devirdim. Bu kadar oynaması kesinlikle normal değildi.

"Hâlâ mı oyun oynuyorsun, Ali?" diye sordum, kızgınlıkla.

Yüzüme bile bakmadan yanıtladı. "Evet abla. En önemli seviyedeyim. Beni konuşturma ölürsem, biterim."

Sanki çok önemli bir şeydi de bitecekti.

Kapının yanında duruyordum. Arda da hemen yanımdaydı. Bakışlarımı Arda'ya yönelttim. Bana bakıyordu. Heyecanla işaretimi bekliyordu. Sırıttım.

Tekrar Ali'ye döndüm. "Demek ölürsen, bitersin?"

Homurdandı, Ali. "Evet, dedim ya abla!"

Gözlerimi kıstım. Ablaya homurdanmak neymiş, şimdi görecekti.

Ali'yi cevaplamayıp Arda'ya, "Hemen arkamdan, miniğim. Unutma." dedim sessimi alçaltarak. Ali'nin duyacağı yoktu, zaten. Öyle ki odaklıydı, oyuna.

Bir anda, "Altta kalanın, canı çıksın!" diye bağırıp Ali'nin üzerine zıpladım. Hemen ardımdan da Arda, çocuksu sesiyle "Altta kalanın, canı çıksın!" diye bağırıp benim üzerime atladı.

Ben kahkahalarla gülerken, Ali yatağından ileriye savrulan bilgisayarına bakıp bağırdı. "Abla, öleceğim şimdi! Kalk üstümden!"

Hayatta kalkmazdım. O, istemişti.

Benim üzerimdeki Arda'nın da keyfi yerindeydi. "Ali," dedi gülerek. "Canın çıkıyor mu?"

Sorusuna sesli güldüm.

Ali ise homurdandı. "Canım çıksa iyi, geberiyorum!"

"Geber!" diye çemkirdim.

"Abla çok pis ödeşeceğiz!" deyip altımızdan kalkmaya çalıştı, Ali.

Tabii ki izin vermedim. Saçlarını çekiştirdim, bu defa.

"Görüşürüz, yakışıklım. Bak hatta görüşüyoruz."

Arda da elini Ali'ye zar zor uzatarak saçına ulaşmaya çalışınca işler iyice karışmıştı. Gerisi ise tam bir curcunaydı.

Babam yine söylenmezse iyiydi.

●●●

Bölümü linç yiyeceğimden korka korka attım. Söylediğim bölümün aksi bir bölüm oldu, çünkü. Çuuuk linçlemeyin bari, shsksjddkdndkdjdkd.

Continue Reading

You'll Also Like

Hocam+18 By B.

Short Story

67.9K 713 13
Öğrencisine takıntılı olan bir öğretmen ve hiç bir şeyden haberi olmayan o kız..
5.7M 265K 86
0537******* ; Yanıyorum Akif 0537*******; Söndürelim mi? Başlama Tarihi: Aralık 2021
91.6K 1.1K 18
İçimden bir ses eskiye dönebiliriz diyordu ne kadar bazı kötü şeyler yaşanmış olsada o benim ilk aşkımdı. "Esin ben seninle eskisi gibi olmak istiyor...
120K 3.6K 54
"0 54*: Mesajlaştığınız kişi bir başkomiser." Aniden Lavin'in hayatına giren başkomiser Timur Akçalı ve Lavin'in hikayesi. Yanlış numaraya mesaj atan...