Sevdakeder

By limonkokuluyagmur

145K 9K 1.7K

"Partnerini almamda bir sakınca var mı?" Gülümseyerek başını salladıktan sonra yavaşça Oktay'ın kollarının ar... More

Yağmur kalan kadınlar
1/Kendi Halimde
2/Tunaboylu
3/Bu bir yağmur mu?
4/Nilüfer
5/Çiğdem çiçek
6/Sırık
7/Günebakan
8/İzle ve gör.
9/İdil
10/Neon ışıklar
11/Narin su çiçeği
12/Buna tutun.
13/Söz ver.
14/Sen çoktan düşmüşsün. (1. Kısım)
14/Sen çoktan düşmüşsün. (2. Kısım)
15/İncelen ışık
16/Nil (1. Kısım)
16/Nil (2. Kısım)
17/Güz geçer.
18/İçimde bir çocuk çığlık çığlığa
19/Bataklıklar ve çiçekler
20/Bir cevabım var mı?
21/Günaydın
22/Sevda değil, ruhumun kumarı bu.
24/Rüzgârgülü

23/Kül bunun kanıtı.

881 89 94
By limonkokuluyagmur

***

GkeKaragz

***

Ağaçları yanan tepeler geçirdiği yangını sonradan unutur mu, bilmek isterdim.

Latife Tekin

***

Kartal, telefonunun tuş kilidini açıp ekranı yeniden kontrol etti. Nilüfer'in hiç değilse mesaj atacağını düşünmüştü ama kızdan saatlerdir ses seda yoktu. Bugün yaşananların, kızı şaşırttığını tahmin edebiliyordu. Gerçi anksiyetesi bugün onu da gafil avlamıştı. Zaman zaman ufak ataklarla kendini belli etse de anksiyetesi, uzun zamandır uysal bir köpek gibi ruhunun derinlerinde miskin bir uykuya çekilmişti. En azından Kartal, öyle olduğunu düşünmüştü ama bugün... Önce sırtındaki yaranın nasıl olduğunu yeniden hatırlamak, sonra Nilüfer'in gözlerindeki kırgınlık, göğsüne bir karabasan gibi çökerek nefessiz kalmasına neden olmuştu.

Geriye kalan her şeyle baş etmenin yolunu bir şekilde bulmuştu ama bir tek, Nilüfer'in yeşil gözlerinin derin kederi, onu yeniden o çaresiz, çelimsiz, küçük çocuğun karanlığına savuruvermişti. O kapının ardında, kan kaybından güçsüz düşüp kendinden geçene kadar gözü açık korkunç bir kabus görmüştü sanki. Karanlık, havasız, köhne odanın içinde boğulan tüm o sesler, çocukluğunun celladı olmuştu. O gün, o bodrumda, o kapının arkasında, onu derisinden soyup geriye bütünüyle suçluluk duygusundan ibaret, kırılmış, tedirgin başka bir şey bırakmışlardı. Onu çocukluğundan söküp çirkin ve ağrılı bir yaraya dikmişlerdi. Kartal, o günden sonra büyümemiş de usul usul kanamıştı sanki.

Düşünmek, hatırlamak istediği şeyler değildi. Unutmak için değilse bile yok saymak, tüm bunlar hiç yaşanmamış gibi yoluna devam etmek, her şeyi geride bırakmak için öyle çok uğraşmıştı ki ihtimaller gözünü korkutuyordu. Suçluluk duygusu derisine yapışıp kalmıştı, kurtulması mümkün olmuyordu ama bununla yaşamanın da bir yolunu bulmuştu. Koray'ın aksine, onun laneti hatırlamaktı. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen hiçbir şeyi unutmamıştı. İçinde, geçmişin acı hatıralarının, kayıp çocukluğunun, suskunluğunun, korkusunun, suçlululuğunun sahipsiz cesetler gibi üst üste yığıldığı ruhunun çekirdeğine değin ulaşmış, derin bir çukur vardı; tutuşup alev almak, şahsına ait bir cehennem olmak için ufacık bir kıvılcım bekliyordu.

Kartal, o kıvılcımın Nilüfer'in elinden çıkmasından ölümüne korkuyordu.

Yine de kızdan uzak duramıyordu. Onu ilk gördüğü andan beri içinde bir şey, tüm gücüyle Nilüfer'e doğru akmaya devam ediyordu. Telefonunu yeniden eline alırken, Nilüfer'den bir adım beklemek yerine kendisi harekete geçmeye karar vermişti. Uzun, hoş ve keyifli bir sohbetten sonra kardeşlerinin hepsi uyuyup kalmıştı. Kartal'ın uykusu yoktu. Bu nedenle Nilüfer'e mesaj atarak şansını denemek istiyordu. Eğer uyuyorsa uyandırmak istemediğinden aramak yerine mesaj çekmeye karar vermişti. Tuş kilidini açtıktan sonra birkaç dakika ne yazması gerektiğine karar vermeye çalıştı. Gecenin bu saatinde, ne yazarsa yazsın yakışıksız olacakmış gibi geliyordu. Sonunda sadece kızın ismini yazmasının uygun olduğunu düşünerek hızlıca tuşlara bastı.

Kartal: Nil...

Nilüfer arıyor.

Saniyesinde gelen arama, Kartal'ın bir an için şaşkınca gülümseyerek duraksamasına neden oldu. Nilüfer gittiğinden beri, ilk kez kendini iyi hissetmişti. Kız bir şekilde, yanındayken de uzağındayken de ona iyi gelmenin bir yolunu buluyordu. Kardeşlerini uyandırmak istemediğinden ayaklanarak odasına doğru yürümeye başlarken aramayı cevaplandırdı.

Nilüfer, görüntüsü ekranı kaplar kaplamaz "Kartal," diye atıldı telaşla. "İyi misin? Kötü bir şey olmadı, değil mi?"

Kartal, yatağına uzandıktan sonra gülümseyerek "İyiyim," diye cevap verdi. "Uyandırmadım, değil mi?"

"Yok, uyumamıştım."

Kızın, sanki yanı başındaymış gibi ilgiyle yüzüne baktığını fark edince kırık bir gülümsemeyle başını hafifçe öne eğdi. Nilüfer gibi birine sahip olduğu için ne kadar şanslı olduğunun farkındaydı. Kız her koşulda sıkmadan, sıkboğaz etmeden, üstelemeden onun yanında olmaya çalışıyordu. Yoksa İdil'i ya da sırtındaki yara izinin nasıl olduğunu merak ettiğini Kartal da biliyordu. Kız sabırla tüm bunları adamın ona kendiliğinden anlatmasını bekliyordu ama beklentisinin karşılık bulup bulamayacağı tam bir muammaydı. Yine de Kartal şimdilik, Nilüfer'in can sıkıcı konuları açmamaya özen göstereceğini biliyordu. Onu hiç değilse bu kadar tanımıştı. Tabi kızla ilgili bilmediği ama öğrenmek için can attığı milyon tane şey vardı.

Bu düşüncelerle gülüşünü usulca dişlerinin arasında çekiştirerek "Sesini duymak istedim ben de," diye mırıldandı. "Başka türlü baş başa vakit geçiremiyoruz, belki biraz konuşuruz dedim."

Nilüfer, ailesiyle birlikte yaşadığı için canı istediği saatte eve girip çıkamıyordu. Bugün de hiç istememesi rağmen Kartal'ı bu nedenle yalnız bırakmak zorunda kalmıştı. Bu düşünceler mahcup bir gülüşle Kartal'a kaçamak bir bakış atmasına neden olurken "Kardeşlerin," diye hatırlattı. "Ayıp olmasın. Onlar nerede?"

"Ohooo," diyerek keyifle gülümsedi adam, kardeşlerinden sadece bahsetmesi bile yüzünün aydınlanmasını sağlamıştı. "Onlar çoktan uyudu." Öyle çok sık telefonla görüntülü konuşma yapmadığından, nasıl tutacağını bir türlü bulamadığı elinde komik bir şekilde eğreti duruyordu. Boşta kalan eliyle saçlarını kulağının arkasına atarken oyunbaz bir gülümsemeyle Nilüfer'e göz kırptı. "Dedikodu yapmaktan yorgun düştüler."

Nilüfer, adamın son söylediğine gülerken onaylarcasına başını salladı. "Ama çok tatlılar."

"Öyledirler." Bütün bir geceyi böyle, konuşmadan, sessizce kızın gülüşünü izleyerek geçirebileceğini fark ederek bir şey söylemek için aralanan dudaklarını usulca kapattı. Nilüfer'in gülüşünde onu yakalayan, yakalayıp gün ışığına çıkaran bir şey vardı. Aralarındaki sessizlik, birkaç uzun dakika boyunca sürdü. Nilüfer, gülüşü yüzünde billur bir damla gibi durulurken, sessizliğinin sebebini anlamak istercesine yüzüne bakınca, toparlanarak "Sen ne yapıyordun?" diye sordu. Uzun sessizliklerin, hele ki bugün olanlardan sonra, Nilüfer'i tedirgin edeceğini tahmin etmesi gerekiyordu. "Sahi Nil, sen boş zamanlarında ne yapıyorsun? Anlatsana biraz."

Nilüfer bir an sessiz kalarak vereceği cevabı düşündü. Kartal'la arasındaki ilişkin öyle baş döndürücü bir hızla değişmişti ki birbirlerine dair bu tarz küçük ayrıntıları öğrenmeye dahi fırsatları olmamıştı. Yatağının üzerinde bağdaş kurup otururken rahatça geriye yaslandı. Daha rahat bir pozisyona geçmesi gerektiğini düşünmüştü çünkü uzun bir sohbet olacağa benziyordu. "Dizi izliyordum," diye cevap verdi sonunda. "Burak Aksak'ın yeni dizisi geldi ya, 50 metrekare. Çok severim de ben kendisini. Görünce izleyeyim dedim." Kartal'ın sessizce gülümseyerek tüm dikkatiyle onu dinlediğini fark edince devam etmeye karar verdi. "Boş zamanlarımda da öyle çok aksiyonlu şeyler yaptığım söylenemez, ne bileyim. Levent'le, Açe'yle geziyoruz bazen. Açe derken, Açelya... Kendisi benim en yakın arkadaşım olur. Kitap falan okuyorum. Konser, sinema, tiyatro falan... Ne bileyim, böyle şeyler işte."

"En son hangi kitabı okudun peki?"

Düşünceli bir ses çıkararak hatırlamaya çalıştı Nilüfer. "En son Ayfer Tunç'un bir kitabını okudum. Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Anlatılmış Kısa Tarihi. Çok güzel bir kitap-"

Kartal, kitabın isminin fazla uzun olduğunu düşünürken gülümseyerek araya girdi "Ne, ne, ne? O nasıl kir kitap ismi öyle?"

"Yani," derken gülümseyerek karşılık verdi kız. "Biraz uzun evet ama çok güzel bir kitap. Ben çok seviyorum kitaplarını. Dünya Ağrısı da çok güzeldi mesela. Suzan Defter..." Son kitabı Kartal'la aynı anda söylediklerini fark ederek yeniden gülümsedi. Konuşmaya başladıklarından beri gülüşü yüzünden eksik olmuyordu ve içten içe, bunun onu aptal gibi göstermemesini umut ediyordu. Aklına gelen düşünce hevesle dişlerini dudağına bastırmasına neden olurken "Bekle bir saniye," diyerek telefonu yatağın üzerine bırakıp kitaplığının başına geçti. Suzan Defter'i aldıktan sonra yeniden yatağın üzerine oturarak bacaklarını öne uzattı. Telefonu eline alıp kitabın arka kapağını çevirdi. "İnsan gençliğini aşka vermezse, gençlik ne işe yarar?"

Okumaya devam edecekken, Kartal'ın hafifçe kısık çıkan karizmatik sesinin "Ama kaybeden sonunda siz olmuşsunuz," diye karşılık verdiğini işiterek gülüşünü usulca dudağının kıyısındaki hüzünlü çizgilere emanet etti.

"Kayıp mı? Kaç kişi böyle sevebilmiştir dünyada?"

"Ama bir kucak korla kalan siz olmuşsunuz."

"İyi ya boş değildi kucağım."

"Ama yandınız, kül oldunuz."

"Ama vardım, kül bunun kanıtı."

Kartal, içine batan derin bir hisle gözlerinin dolduğunu fark ederek dişlerini sıktı. Nilüfer öyle tatlı bir heyecanla anlatıyordu ki bu şekilde davranarak şu birkaç saati mahvetmek istemiyordu. Sabah her şey kaldığı yerden devam edebilirdi ama şimdi, birkaç saati keyifle geçirmek istiyordu. "Başka?" derken gülümsemeye çalışarak Nilüfer'i anlatmaya teşvik etti.

"Yani..." İçine düştükleri duygu yoğunluğundan sıyrılmaya çalışarak hafifçe gülümsedi Nilüfer. "Mine Söğüt'ü çok seviyorum. Ece Temelkuran'ı çok seviyorum. Alper Canıgüz'ü çok seviyorum." Sevgisinin boyutunu göstermek istercesine gözlerini irileştirerek gülümseyen kıza bakarken, kendiliğinden gülümsedi Kartal. Nilüfer, onun gülüşünün içinde çoğaldığını hissederken devam etti. "En son Evgeny Grinko'nun konserine gittim. Mark Eliyahu'nun gelmesini bekliyorum. Öyle..."

Kartal, anlatma sırasının kendisine geldiğini fark ederek sessizce iç çekti. "Gelirse birlikte gideriz."

Nilüfer hızla nefes alarak heyecanla gülümsedi. "Olur."

"Ben de en son Haluk Bilginer'in bir oyununa gittim galiba." Oyunun adını hatırlamaya çalışarak kaşlarımı çattı. "Pencere... Harika bir oyundu. En son Daredevil'i izledim. Çizgi roman okumayı da çok severim zaten. Ama en sevdiğim dizi Mindhunter olabilir. En son da Karaduygun'u okudum sanırım," dedikten sonra "Sema Kaygusuz," diyerek yazarın adını da söyledi. "Seviyorsundur kesin." Nilüfer'in sessizce gülümseyerek onayladığını görünce içini anlamsız bir sevincin kapladığını fark etti. "Boş zamanlarımda da spor yapıyorum daha çok. Boks yapıyorum." Kızın bu gerçeği yeni fark etmiş gibi kaşlarını havalandırdığını fark ederek araya girmesine fırsat bırakmadan devam etti. "Yüzümdeki yara bereler ondan oluyor, evet."

Nilüfer gülümseyerek yeni bir sohbet konusu açmaya çalıştı. "Peki, en sevdiğin renk? Benim mavi."

"Yeşil." Hem de yeşilin en ince, en hüzünlü, Nilüfer'in gözlerine en çok benzeyen zarif tonunu seviyordu ama bu düşüncesini şimdilik kendine saklamaya karar vermişti. "En sevdiğin mevsim? Benim yaz."

"Sonbahar," dedikten sonra hazır konusu açılmışken burçlardan da konuşmazlarsa ayıp olacağını düşünerek muzipçe gülümsedi. "Burcun ne peki? Benimki kova," dedi, ardından Kartal'ın bunu zaten bildiğini tahmin etmesine rağmen doğum gününü de söyledi. "16 Şubat."

"Boğa," diyerek aynı şekilde kendi doğum gününü söyledi Kartal. "26 Nisan."

"En çok görmek istediğin ülke peki? Ben Şili'yi görmeyi çok istiyorum. Pablo Neruda'nın evini özellikle..."

Adam kızın cevabını beğenmişti. Kendisinin en çok nereyi görmek istediğini düşünürken, gürültüyle iç geçirdi. "Belize," dedikten sonra açıklamayı sürdürdü. "Gezegenin en iyi dalış noktasının orası olduğu söyleniyor."

Nilüfer gülümseyerek "Ha sen dalış da yapıyorsun," diye cevap verdi, etkilenmişti.

"Yani," derken mütevazı olmaya çalıştığını gösterir biçimde, sevimli bir gülümsemeyle gözlerini kırptı. "Yapıyoruz bir şeyler." Nilüfer'in etkilenerek dudaklarını büktüğünü fark edince "Bir gün birlikte yapalım mı?" diye sordu. "Belize'de olması şart değil sonuçta. Ne dersin?"

Nilüfer, Kartal'ın onu hayatına bu şekilde dahil etmesinden duyduğu mutluluğu gizlemeden "Olur," diyerek gülümsedi.

"Olur mu?"

"Olur."

***

Merhabalar.

Sanırım daha önce hiç böyle bir bölüm yazmamıştım. Yani, karakterlerim hakkında bu kadar güncel detay verdiğim bir bölüm olmuş muydu emin değilim. Ama daha önce de söylediğim gibi, yazım tarzımda bir takım değişikliklere gitmek istiyorum. Olur mu, yapabilir miyim, becerebilir miyim bir fikrim yok. Bu tarz gündelik, ufak ayrıntıların karakterlere gerçeklik kattığını düşündüğüm için bu bölümü böyle yazmayı tercih ettim. Siz ne diyorsunuz? Genelde hikayelerimde onları sadece acı çeken, dramatik karakterler olarak yazıyormuşum gibi geliyor.

Umarım beğenerek okursunuz.

Bölümü okuduğunuz tarih ve saat?

Ayrıca bu bölüme gelen otuz ikinci yoruma gelecek bölümü ithaf edeceğim.

Görüşmek üzere.

***

Atıf Kartal TUNABOYLU

Nilüfer SEVİN

Continue Reading

You'll Also Like

1M 43.1K 41
0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kategorisinde 1.S...
1.3M 42.8K 38
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
3.3M 119K 65
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum. İkiz erkek kardeşim yerine ben hayatta kalmıştım, ben yaşamıştım...
52.2K 720 5
İnanamaz bir şekilde karşımdaki adamı süzdüm. Canlı, sapasağlam bir şekilde karşımda dikiliyordu. "Sen..." Aldığım nefes bana diken gibi batarken şok...