Vişne | Texting

By okyanusun_begi

581K 47.9K 15.5K

Gülşah: Hayırlı Günler. Gülşah: Ben Medine ipeği gri şalınızı almak istiyordum ve sitede sizin numaranız var... More

🍒1🍒
🍒2🍒
🍒3🍒
🍒4🍒
🍒5🍒
🍒6🍒
🍒7🍒
🍒8🍒
🍒9🍒
🍒10🍒
🍒11🍒
🍒12🍒
🍒13🍒
🍒14🍒
🍒15🍒
🍒16🍒
🍒17🍒
🍒18🍒
🍒19🍒
🍒20🍒
🍒21🍒
🍒22🍒
🍒23🍒
🍒24🍒
🍒25🍒
🍒26🍒
🍒27🍒
🍒28🍒
🍒29🍒
🍒30🍒
🍒31🍒
🍒32🍒
🍒33🍒
🍒34🍒
🍒36🍒
🍒37🍒
🍒38🍒
🍒39🍒
🍒40🍒
🍒41🍒
🍒42🍒
🍒43🍒
🍒44🍒
🍒45🍒
🍒46🍒
🍒47🍒
🍒48🍒
🍒49🍒
🍒50🍒
🍒51🍒
🍒52🍒
🍒53🍒
🍒54🍒
🍒55🍒
🍒56🍒
🍒57🍒
🍒58🍒
🍒59🍒
🍒60 - Final🍒
🍒Final - 2🍒
🍒Özel Bölüm - 1🍒
🍒Özel Bölüm - 2🍒
🍒Özel Bölüm - 3🍒
🍒Özel Bölüm - 4🍒
🍒Özel Bölüm - 5🍒
🍒Özel Bölüm - 6🍒

🍒35🍒

7.8K 768 175
By okyanusun_begi

Yazar anlatımı

Onur o kadar mutluydu ki, içindeki hissi anlatacak kelimeyi bulamıyordu.

İçindeki kuşlar konduğu dallardan uçmuş her bir noktasında kanat çırpmaya başlamıştı.

Osman Amca'ya gitmeye karar vermişti. Akşam Vişneyi onun istemesini rica edecekti. Bu yüzden evden çıktı kitabevine gitmek için.

Yüzünde silinmeyen bir gülümseme vardı bugün. Ne de olsa Vişnesine kavuşma yoluna girmişti artık.

Kapıdan içeriye hızlı adımlar ile girdi ve Osman Amcasına selam verdi.

"Amcam senden bir şey isteyebilirmiyim?"

"Tabi oğlum buyur."

"Akşam müsaitsen bir kız isteme mevzusu var, büyüğüm olarak da sen varsın. Gelebilir misin?"

"Ooo hayırlı olsun oğlum. Gelirim gelirim."

"Çok sağol amcam."

"Ne demek evladım. Ama bugün çalışmayacaksın. İzinlisin. Git hazırlıklarını yap."

Dışarıya çıktığında aklında olan işini halletmek üzere ringe gitti. Bu işi bugün bitirecekti. Eskisi gibi tek kişi bir hayat yaşamayacaktı. Bu yüzden de bu dövüş işini artık noktalaması gerekiyordu.

İçeriye girdiğinde Erdem'in odasına ilerledi.

"Hoşgeldin. Ne zamandır gelmiyordun. Bu akşam bir dövüş var. Altın Yumruk geliyor."

"Umrumda değil artık Erdem. Biliyorsun ben para kazanmak için dövüşmüyorum. Bu işi de artık yapmak istemiyorum. Bitirmek için geldim."

"Nasıl? Ringin en iyi dövüşçülerindensin. Bir anda çekip gidecek misin?"

"İstemiyorum diyorum Erdem. Bitirdim buradaki işimi. Bir daha ne dövüş için siz arayın ne de ben buraya geleyim. Bundan sonra benim devrim kapandı."

Odadan çıktığında karşısına üç adam dikildi.

İzbandut gibi üç adamdan biri saldırdı Onur'a. Hemen savunma pozisyonu aldığında yumruklarını da kullanmaya başlamıştı.

Birisini hallettiğinde sıra diğer ikisindeydi. Yüzüne çalıştığı adam karnına bir yumruk geçirdiğinde kısa bir süre afallasa da tekrar doğruldu.

Karşısındaki adamın gözünün üstüne sert bir yumruk attığında diğer taraftaki adam da harekete geçti. Ayağını kaldırıp adamın karnına tekme attığında onu da kısa bir süreliğine de olsa etkisiz hale getirmişti. Önündeki adam da geriye sendelediğinde etrafına baktı. Başka kimse yoktu. Bu üç adam ve Onur vardı sadece koskoca ring'te.

Yerdeki adamlara baktı, o sıra arkasından biri tuttu. Düşen adamlardan biri ayağa kalktığı gibi yumruklarını savurmaya başladı Onur'a. Ne kadar sert bir şekilde kendisini silkelese de güçlüydü kendisini tutan kişi.

"Ulan adamsanız tek tek gelin de öyle bitireyim işinizi!"

"Buralardan gitmenin de bir cezası vardır Onur Bey. Hesabı kapatalım."

Yüzüne değil gövdesine çalışmışlardı. Yere düştüğünde her ne kadar bedenini korumaya çalışsa da tekmelerden kaçamadı Onur. Elleri ile bir yandan yüzünü korurken bacaklarını kendine çekip vücudunu korumaya çalıştı.

Acı gövdesini ele geçirmişti.

Yeteri kadar dövdüklerini düşünen adamlar dışarıya çıktığında Onur hâlâ yerdeydi.

Kalkmaya çalıştı. İlk seferde başaramadı. İkinci ve üçüncü seferde de. Başını zemine koyduğunda gözünden bir damla yaş düştü.

Ne kendisi sildi ne başkası. O yaş yer ile buluştu.

İstemiyordu Onur. İçinden geçirdiği de buydu. Vişne'ye geç kalmak istemiyordu. Kalkmalıydı. Bugün Vişne'ye gidemezse bir daha hiç gidemezdi. Çünkü bugün ona gitmezse ne sevdiği gelirdi ne de kendisi gitmeye yüz bulabilirdi iş işten geçtikten sonra.

Gözlerindeki ağırlığa birkaç saniye teslim oldu. Fakat o birkaç saniye aslında birkaç saatti. Akşam olmaya başlamıştı çoktan.

Gözlerini, gökyüzü siyaha bulanmaya başladığı sıra açtı. Başını hafifçe kaldırdığında etrafa baktı. Ringde olduğunu anladığında kendisine bir iki saniye verdi. Kendine geldiğinde hâlâ acıyordu her yeri. Ayağa yüzünü buruşturarak kalktı. Nasıl olduğunu umursamadan sendeliyor olmasını göz ardı ederek ayağa kalktı. Küçük adımları ile çıktığı ring bomboştu.

Akşam olmuş olduğunu görünce bir telaş kapladı içini. Hızlı olmasını tembihledi kendine. Biraz yürüdüğünde bir taksi gördü. Hemen atlayıp evin adresini verdiğinde başını koltuğun baş kısmına yaslayıp dışarıyı izledi. O sıra radyoda bir şarkı çalıyordu. Bir şarkının son kısmı.

Sırtlar yüklü çantasını,
Beli bükük kalmasını,
Dinmeyen açık gözyaşını,
Silmezler güzel adam.

Kısa bir yolculuğun ardından eve geldiğinde yine aynı boşluğa düşen adımları ile yürümeye başladı.

Merdivenleri nasıl çıktığını hatırlamıyordu ama çıkmıştı bir şekilde. Zile bastığında anında açılan kapıyı Demir açmıştı. Çok korkmuştu ve çok da telaşlıydı.

"Abi ne oldu sana?"

"Demir çabuk olmamız lazım."

"Abi delirdin mi sen? Bu haldeyken gidemeyiz."

"Gitmemiz gerek Demir. Ben hazırlanıyorum."

Gözlerini kapatıp kapatıp açtı Onur. Odasına girdiğinde yatağına oturup karşı apartmanın penceresine baktı. Kendi kendine mırıldandı.

"Geliyorum Vişne'm."

Ayağa kalkıp hazır olan takım elbisesini giydi binbir zorlukla.

Yüzünü yıkayıp odasından çıktığında salonda oturan Osman Amca'yı gördü. Elindeki çiçek ve çikolatayı görünce minnetle baktı amcasına.

"Ben hazırım gidelim."

Sesini kendisi zor bulmuştu. Dışarıya yansıtmasa da çok canı yanıyordu.

"Oğlum iyi değil gibisin. Hasta mı oldun?"

"Yok amcam iyiyim ben."

Derin bir nefes alıp devam etti.

"Gidelim hadi."

Başını salladıktan sonra kapıya doğru yürüdü Osman Amca. Demir endişeli bakışlarını abisinden ayırmıyordu. Onur bunu farkedince yatıştırmak adına konuştu.

"Merak etme gerçekten iyiyim ben."

Değildi halbuki ama bunu söylemek istemiyordu. Bu gece herkes için çok güzel bir gece olmalıydı. Hiçbir şey olmadığını gösterirse öyle görürlerdi ve bir sorun çıkmadan bu günü güzel bir şekilde bitirebilirlerdi.

Karşı apartmana yürüdüklerinde en arkada Onur vardı. Biraz da olsa kendisine gelmişti.

Kata çıktıklarında zile bastı Osman Amca. Gülşah açtı kapıyı.

Bugün en az Onur kadar heyecanlıydı. Üstüne haki bol bir elbise ve bordo rengi şalını takmıştı.

"Hoşgeldiniz."

"Hoşbulduk kızım."

Sırayla herkes içeri girdiğinde Gülşah da farketmişti Onurun halini.

Koltuklara oturduklarında Gülşah kapının girişindeki sandalyede kızlar ile birlikte oturuyordu. Önlerindeki sandalyelerde Üsame, Yusuf ve Enes vardı.

Kısa bir sohbetin ardından kahveler için komut verildi. Gülşah ve kızlar mutfağa gittiğinde önce cezve çıktı ortaya. Sonra da gerekli malzemeler.

"Onur'un halini gördünüz mü?"

Başını salladı Gülşah.

"Neyi var bilmiyorum ama iyi değil."

"Çocuğun gözleri baygın baygın bakıyor."

Gülşah'ın eli tuza gitmedi. Zaten koymayacaktı ama bu halini gördükten sonra kararından emin olmuştu.

Hazırlayıp götürdüğünde herkese dağıtıldı kahveler. Onur önüne gelen tepsi ile kahvesini aldı. Gözlerini bir kere daha sıkı sıkı kapatıp açtığında kafasını kaldırıp Vişnesine gülümsedi.

"Eline sağlık Vişne."

Gülşah küçük bir şekilde başını sallayıp ve yine küçük bir şekilde gülümsedikten sonra tepsiyi masanın üzerine koydu ardından da yerine oturdu.

Onur elindeki fincanı içip bitirdi tek seferde. Tuzlu veya şekerli olmasını umursamadı. Vişnenin elinden çıkmıştı sonuç olarak ve Onur'un canına minnetti.

Osman Amca boğazını temizleyip söze girdi.

"Sebebi ziyaretimiz malum. Allah'ın emri, Peygamber Efendimizin kavliyle kızımız Gülşah'ı oğlumuz Onur'a istiyoruz."

Mustafa Tarık Bey gülümseyip başını salladı.

"Ben de verdim o zaman. Hayırlı olsun."

Salondaki yüzler gülüyordu. Buna Onur da dahildi. Acısını unutmuştu o anlarda.

"O zaman yüzükleri de takalım ne dersiniz?"

Onur, dün konuşulanlardan sonra Arsan'dan Gülşah'ın taktığı sahte yüzüklerinden birini istemişti ölçü için. Gülşah da Arsan'a vermişti aralarından birini. Ve o gün almıştı yüzükleri Onur.

Mustafa Bey başını sallayıp ayaklandığında herkes ayağa kalkmıştı.

Yüzükler ortaya çıktığında Onur ve Gülşah yan yana geldi. Parmaklarına geçirilen yüzüklere bakıyordu ikisi de gülümseyerek.

Mustafa Bey, Osman Amca'nın kesmesini istemişti kurdeleyi.

Osman Amca eline aldığı makas ile birlikte Onur'a baktı. Kısa tuttu konuşmasını. İkisine de hayırlara vesile olmasının hakkında duaları eşliğinde kesti kırmızı kurdeleyi.

Ve o an Onur için son derman noktasıydı.

Kurdele kesildi.

İki saniye sonra yere yığıldı heybetli beden.
_______________________________________

-bölüm sonu

Selamunaleyküm

Nasılsınız?

Hüzünlü bir bölüm oldu ama baştaki bölümlerde de geçtiği gibi: Güzel sevdalar zaman alır.

Multiyi Onur'a hediye ediyorum. Şarkının esas ithaf edilenleri yine çok değerli kahramanlar olsa da, onların yanında bir de oğlumuza hediye etmek istiyorum.

Onur? 💚

Söylemek istediğim bir şey var:
Onur. Sen harika bir adamsın.

Gülşah? 💙

Bölüm nasıldı?

Allah'a emanet olun Vişnelerim 🍒♥️

~okyanusvevişnelerhüzünlü

Continue Reading

You'll Also Like

164K 10.2K 48
ArYa (Ezik Kızın Değişimi) adlı hikaynin 2. Kitabıdır. Ve devamı niteliğindedir. Önce ilk kitabın okunulması önerilir. ********** Kalbime bir hançer...
416K 32.9K 74
-Bana bak peçeli... -Gelirsem oraya çok fena olur. Ne olur? -Aşk olur.
41.4K 5K 33
-Tamamlandı- Dila & Hasan Hasan: Hayat kızmak için o kadar kısa ki, bunu ben yaşadım Dila. Bana kızmak yerine beni sevmeye ne dersin? Dila: Hasan...