GÖKKUŞAĞI

By kmsrl78

635K 35K 4.9K

Romantizm #1 Mizah#5 ~~~ Adamı süzmeyi bırakıp"Buyrun ne istemiştiniz.?"dedim. " Aslında yağmurdan korunmak... More

🌈1 /G ⭐
🌈2/G⭐
🌈3/G⭐
🌈4/G⭐
🌈5/G⭐
🌈 6/G ⭐
🌈7/G ⭐
🌈 8/G ⭐
🌈9/G ⭐
🌈 10/G ⭐
🌈 11/G ⭐
🌈 12/G ⭐
🌈 13/G ⭐
🌈 14/G ⭐
🌈 15/G ⭐
🌈 16/G ⭐
🌈 17/G⭐
🌈 18/G⭐
🌈 19/G ⭐
🌈 G/20⭐
🌈G /21⭐
🌈 G /22⭐
🌈 G/23⭐
🌈 G/24⭐
🌈 G /25⭐
🌈 G /26⭐
🌈 G /27⭐
🌈 G/28⭐
🌈 G /29⭐
🌈 G /30⭐
🌈 G/31⭐
🌈 G /32⭐
🌈 G /33⭐
🌈 34/G ⭐
🌈 35/G ⭐
🌈 G /36⭐
🌈 37/G ⭐
🌈 38/G ⭐
🌈 39/G ⭐
🌈 G /40⭐
🌈41/G ⭐
🌈42/G⭐
🌈43/G⭐
🌈44/G⭐
🌈45/G⭐
🌈46/G⭐
🌈48/G⭐
🌈49/G⭐
🌈 50/G⭐
🌈51/G⭐
🌈52/G⭐
🌈53/G⭐
🌈54/G⭐
🌈55/G⭐
🌈56/G⭐
🌈57/G⭐
🌈58/G⭐
🌈59/G⭐
🌈60/G⭐
🌈61/G⭐
🌈62/G⭐
🌈63/G⭐
🌈64/G⭐
🌈65/G⭐
🌈66/G⭐
🌈67/G⭐
🌈68/G⭐
LÜTFEN OKUYUNUZ/ÖNEMLİ!

🌈47/G⭐

5.6K 502 113
By kmsrl78

Keyifli okumalar dilerim..

Gökkuşağı Yıldız

Sabah kendimi Leyla'ya sarılmış bir şekilde bulduğum da gülümsemiştim. Abisi yoktu ama kardeşi yeterdi, onu uyandırmadan telefonu elime aldığımda saatin dokuza geldiğini gördüm. Sessizce yataktan kalkıp banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım.

Hemen yan odamızdan çıkan Göktürk ile karşılaştığım da sessizce kapıyı kapatıyordu.

"Göktürk."

"Ablam?"

"Okula mı?"

"Evet, biraz geç kaldım ama olsun."

"Tamam bekle beni."

Kendi odama girdiğimde sessizce masanın üstündeki çantama ilerleyip cüzdanımı aldığımda içinden bir kağıt para çıkardım.

"Al bakalım."

Kapıda botlarını giyen Göktürk'e uzattığım paraya bakıp soran gözleri bana döndü.

"Okula gidiyorsun harçlık işte."

"Abla daha yeni kafen kötü duruma gelmişken gerek yok, var benim."

Uflayıp, duvara yaslandım ve parayı gözünün önüne soktum.

"Yüz TL'den batmam canım kardeşim al, arkadaşlarına çay ısmarla."

"Yüz tane çay mı alayım yani."

Parayı cebine sokarken şebekliğini yaptığın da yüzümü buruşturup ona arkamı döndüm ama o susmadı.

"Senin ki odada hala uyuyor, git izle. Adam uyurken bile karizma."

"Açık açık sevgilime yürüyorsun."

Ona dönerek söylediğime sessizce kahkaha atıp dışarı çıktı. Bu yaptığına bende gülümseyip fırsat değerlendirerek Martin'in yattığı odaya gittim.

Göktürk hem yaşına hemde erkek çocuğuna oranla temiz ve topluydu, tabi işine geldiği gibi. Kendi odasını dağıtmaz diğer odalara gelince bu özelliği yok oluyordu.
Odaya girdiğimde bir pencere kenarında bir de duvar kenarında duran yatağa baktım. Pencere kenarında yatan Martin'e ilerlerken kısaca etrafıma baktım. Her yerde toplu bir şekilde duran test kitapları vardı. Sanırım evde çok fazla ders çalışmayan tek kişi bendim.
Düşüncelerimi kenara itip yatakta yatan sevgilime ilerledim. Yatakta geriye doğru yattığı için önünde yer açılmıştı, oraya hafifçe oturup saçlarını okşadım. Hafif mırıltılar çıkararak bir eli her zaman ki gibi bacağımı buldu.
Hafifçe eğilip yanağını öptüğümde gülümsediğini hissettim.

"Hmm birileri uyumuyor galiba."

Hiç bir şey demeden ve yapmadan durduğunda ne istediğini anlamıştım. Alnından öpüp yollarım dudağına çıktığında küçük bir buse kondurup geri çekildim.

"Güzel gözlüm." anında tepki verdiğinde gülmüştüm. İstediğini bir şekilde alıyordu.

"Sevgilim, uyandırdım mı?"

"Sen değil ama kardeşin evet." belimden çekerek yanına yatırdığında hiç itiraz da bulunmamıştım. Boynuma yerleştirdiği başını ileri geri yapıp saçları ile boynumu gıdıkladığında güldüm.

"Martin, yapma."

"Yapmamam için bir öpücük alsam."

"Her fırsatı değerlendiriyorsun." yüzümü ona döndüğümde çeneme eğilip öptü.

"Bizde ekmeğimizin peşindeyiz." ikidir bu lafı söylediği için artık komik gelmeye başlamıştı.

"Dedemin odasına bakan yerdeyiz."

Üstümden çekilip kendini yanıma bırakırken mırıldandı.

"Hay senin dedene."

Kahkaha atarak vucüdümün yarısını göğsüne yatırdım ve yanağından öptüm.

"Şaka yaptım." elleri belimi bulurken başımı göğsüne yatırdım. Bir süre sadece öylece yatıp kalp seslerini dinledim. Sevdiğin insanın ritimlerini dinlemek ayrı bir keyif veriyordu. Martin belimden tutup beni kaldırdığında ona baktım.

"Ne kadar seninle böyle yatmayı sevsem de ailene ayıp olmasın. Hem senin de börek sözün var."

"Ah evet kalksam iyi olacak."

Yataktan kalktığımda daha ilerleyemeden belimden çekilip Martin'in kafasına çarptım.

"Ah." başımı ovalayıp geri çekildiğim de Martin dizlerinin üstünde duruyordu.

"Hay benim yapacağım romantikliğe..." kendi kendine mırıldanırken alnımdan tutup öpmüştü.

"İyi misin güzelim?"

"İyiyim, kafanı test etmiş olduk." dediğime sırıtıp alnıma aynı anda bir kaç kez öpücük kondurduğunda beni bırakmıştı. Odadan gizlice çıktığımda mutfağa geçerken babamla karşılaştım.

"Babacım günaydın."

Elinde ki su şişesini bana doğru kaldırırken konuştu.

"Gün ayalı çok oldu kızım."

Üstüne falan bakınca dışarıdan yeni geldiğini anlamıştın. Eşofman takımının üstünde montu ve hala beresi duruyordu.

"Haklısın baba, yürüyüşten mi?"

"Evet, yine bilmem kaç kilometre yürümüşüm."

Şişeyi elime tutuşturup içeri girerken arkasından bakakaldım. Bir adam hiç mi formundan ödün vermezdi. Dolu dolu bir askerlik hayatı geçirdiği için daha gün aydınlamadan kalkar ve yürüyüşe çıkardı.

Mutfakta börek yaparken annem geldi, biz geliyoruz diye izin aldığını biliyordum. Bana yardım ederken bir yandan da başka şeyler yapmaya çalışıyordu. Buraya gelen ayak seslerini duyduğumda daha başımı çeviremeden Martin'in sesini duydum.

"Güzel gözlüm."

Annemin burada olduğunu gördüğünde hafif duraksamış ve mutfağa tam girmişti.

"Sizin burada olduğunuzu bilmiyordum, günaydın."

"Günaydın, rahat ol lütfen." annem tüm sevecenliği ile gülümsediğinde bende Martin'e bakıyordum.

"Bir şey mi oldu?"

"Su alacaktım ben."

Annem benim yerime Martin'e su verdiğinde ben hamuru açmaya devam ettim. Bir süre sonra annemin yardımıyla da böreği fırına verdiğimizde yanına ek olarak kahvaltı hazırlamaya devam ettik.

İçeride ki büyük masaya hazırladıklarımızı dizerken içeri ardı sıra gelen Leyla, Mario ve Danilo girdi hepsine gülümseyip 'Günaydın' dediğimde karşılığını almıştım.

"Rahat uyudun mu canım?" Leyla benimle mutfağa gelirken sorduğumda gülümsedi.

"Çok rahattım, birde havasından mı nedendir, çok da uyumuşum."

"Temiz hava iyi gelmiştir." dediğim sırada eline tabak verdim. Buraya kadar geldiyse yardım da etmeliydi.
Zaten hiç bir itiraz da bulunmadan tabakları aldığında bende arkasından çay bardaklarını hazırladığım tepsi ile gittim.

"Baba masa hazır, dedemleri çağırmaya gidiyorum."

"Tamam kızım." sesini duyunca kapıya gelmiştim. O sırada yanıma adımlayan ayak sesleri ile arkadan babamın sesi geldi.

"Git tabi oğlum, aferin."

Botlarımı giyip, montumu giydiğimde arkamı döndüm. Martin montuna uzanmışken konuştu.

"Üç adımlık mesafeye gidiyoruz, giymesek ne olur?"

"Donarsın tabiki de... Hem sen niye geliyorsun."

Kapıdan çıktığımda soğuk, bedenime nufüs ederken hemen yanımda Martin bulundu.

"Damat olarak gelmişim kızım, dedeni görmeden ayağıma getirtecek değilim. Hem baban da bir gururla baktı."

Martin'in kolundan tutup güldüm, gerçekten aşırı ince düşünceli biriydi. Dedemin evine ilerlerken konuştum.

"Bizim için aile ve aile gelenekleri çok önemlidir. Eminim gelmesende babam ağzını açıp bir şey demezdi ama bu yaptığın hareketle gözünde yükseldin bile. Çünkü düşüncen gayet yerinde ve hoş."

"Damat olarak ilk sıraya yerleşirim yani."

"Ha?"

"Şöyle ki kuzenlerin eşlerini falan geçerim değil mi?"

Onun ne yapmaya çalıştığını anlamazken durdum ve ona döndüm.

"Neden ki?"

"Çünkü birincilik ruhumda var."

Ona gözlerimi devirip yere eğildim ve bir kar topu yaptığımda ne yapacağımı farketmiş bir şekilde ileri gitti ve sırtını döndü. Tam sırtına isabet eden kartopuyla bana dönerek koştu.

"Şimdi bittin."

"Martin canın acımadı bile." diye hayıflanırken beni kucağına aldı ve ileri koşup büyük bir yükseklik yapmış kara attı. Kendimi karın içinde bulunca oldukça gözümü hırs bürümüştü, her yerim kar iken ayağa kalktım ve tam elime kar alacakken dedemin o güzel sesini duydum.

" Oysa herkes öldürür sevdiğini..."

Dedemin dediğiyle bakakalırken çoktan toparlanıp yanına ilerlemiştim. Martin hemen arkamdan gelip mahcup bir şekilde bakarken verandaya çıktım.

"Canım dedem."

"Hiç gelip sorma sen şimdi olduk canım dedem."

"Aşk olsun dedem yaa." hemen elini öpüp kalıplı vucüdüna sarıldığımda babam da ne görüyorsam dedemde de o vardı. Yaşlarına rağmen formları yerinde hayatlarına devam ediyorlardı. Arkamdan Martin dedemin eline uzandığın da dedem hafif elini geri çekti. Kaşlarımı şaşkınlıkla havaya kaldırdığım da ne olacağını merakla bekliyordum.

"Sen kimsin?" dedemin bildiğine emindim ama karşısında gerilen insanlardan hoşlanıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırıp gülmemi durduğumda Martin dikkatle dedeme bakıyordu.

"Ata Martin Aras, Gökkuşağı'nın..."

Dedem sözünü kesip elinde ki baston ile yere vurdu ve bir adım yaklaştı.

"Askerlik yaptın mı?"

"Yaptım efendim."

Martin'e ben şaşkınca bakarken dedem bastonu ile Martin'in bacağına vurunca bir çığlık attım.

"Dede ne yapıyorsun ya?"

"Dede diyeceğine efendim diyor."

"Dede vurmak yerine söyleyebilirsin."

Bir darbede benim bacağıma geldiğinde olduğum yerde sıçradım. Valla bu adama laf söylemeye gelmiyordu. Bizi askerleri falan sanıyordu heralde, refleks ile geri çekildiğim için Martin kolumdan tutmuştu. Bu sefer de kolumuza gelen darbe ile geri çekildik. Martin'e döndüğümde içinden neler geçirdiğini tahmin edebiliyordum.

"Çocuklara ne işkence ediyorsun sen." arkadan babannemin sesi geldiğinde derin bir nefes almıştım. Bugün kadın olmasa sağlam yerimiz kalmayacak.

"Oh be babannem sonunda geldin, kurtar beni şu albaydan."

"Bacaksız." diyen dedemi takmadan babannemin elinden öptüm ve sarıldım. Aynı işlemi Martin'de yaptığında babannem beğeni ile süzdü.

"Hadi hadi oyalanmayalım."babaannem dedemin koluna girip önden gittiğinde Martin hızlıca yanıma gelip elimden öpmüştü.

" Acıdı mı canın? "

" Hayır ya sert vurmadı, senin? "

"Sanırım bir ilk yardım gerekebilir, fena vurdu."

Dedeme kısık gözler ile bakarken fısıldadım.

"Seni test etti herhalde, kusura bakma huyudur."

Martin başını iki yana sallayarak 'önemli değil' demek istediğinde koluna girmiştim. Aman dedem görmesin, kapıya gelince bir iki kez tıkladığımda Leyla kapıyı açmıştı.

"Hoşgeldiniz."

"Sen de hoş geldin kızım."babannem rüzgardan uçuşan şalını düzeltip içeri girdiğinde bizde hemen arkasındaydık. İçeride ki sıcak hava ile karşılaşınca dışarıda ne kadar üşüdüğümü farkettim.

Hemen masaya kurulduğumuz da dedem bir başta babam bir baştaydı, bende babamın çaprazında kalırken karşımda Martin yerini almıştı.

"Oh benim güzel kızım börek yapmış."

Dedeme küskünce bakarken çayımdan bir yudum aldım.

"Bacağıma vururken hiç öyle demiyordun."

"Aman yaparım bazen öyle haylazlık." dedem şimdide çocuk gibi bana yaklaşırken gülümsedim. Zaten çok yavaş vurduğu için canım acımamıştı bile.
Herkes yaptığım börekten bir dilim alırken Mario zar zor Türkçe konuşarak cevapladı.

"Kuruvasandan daha güzel olduğunu iddia ediyorum."

Dedem Mario'ya burun kıvırıp bakarken gülümsemiştim. Mario dedeme bakıp mırıldandı.

"Mustafa dede."

Dedem şaşkınlıkla Mario'ya bakarken bende onun konuşmasına takılı kalmıştım. O nasıl bir dede demekti, hayır bir dili zor konuşurken bu kadar tatlı olunmazdı.

"Söyle evladım."

"İtalya'ya da gelin."

Dedem başını başka tarafa çevirip sessizce mırıldansa bile duymuştuk.

"Bende ciddi bir şey diyecek sandım."

Bu söylemine masada Mario ve Danilo dışında herkes gülerken oldukça eğleniyordum. Sonra dedem aniden gözlerini Martin'e çevirip konuştu.

"Neyse bunu düşünüp söylemen bile ne güzel, aha şu bile teklif etmedi."

Eli ile Martin'i gösterdiğinde Mario cümlenin yarısında bir şey anlamadığını anladığım için İtalyanca çevirdim ona.
Sonra Martin'e baktığımda morali düşmüş bir şekilde yutkunup dedeme baktı.

"Mustafa dede, daha konuşmaya fırsatımız olmadı bile."

"Zaten Gökyüzü evladım gelsin o zaman konuşmayı gör sen."

Leyla hafifçe kıkırdayıp kulağıma eğildi.

"Buyur cenaze namazına."

Onun dediğine bende güldüğümde masadakiler bize baktı. Elimi kaldırıp 'pardon' derken cebimde ki telefon titredi.

"En azından birilerimiz eğleniyor."

Martin'den gelen mesaj ile bakışlarım onu bulduğunda o gayet rahat bir şekilde yemeğine devam ediyordu.

"Bazılarımızın ihtiyacı var."

Yazıp gönderdiğim de babamın boğazını temizlediğini duyduğum için telefonu cebime atıp bir daha bakmadım. Ondan sonra sessiz geçen kahvaltının ardından mutfağı Leyla ile toplamış bizimkilere kahve yapmıştım. Ön bahçeye bakan verandaya geçip orada mi şömineyi yakmışlardı.

Dedem, babam, annem, babannem ve Martin'e kahve dağıtıp, diğerlerine sıcak çikolata verdiğimde herkes halinden memnun idi. Veranda da büyük bir masa ve oturma grubu olduğu için rahat rahat oturmuştuk.

"Akşama mangal mı yapsak?"

Babamdan gelen teklife annem biraz mırın kırın etse de ben istekliydim.

"Yapalım baba."

"Kızım, abinler falan da gelecek, mangalla olur mu?"

"Gelin, sen yine yanına bir şeyler yaparsın."

Dedemin, sözünün üstüne söz söylemeyen annem başını sallamıştı. Konuşulanları pek anlamayan Mario ve Danilo'ya çeviri yapan Martin'di.

"Ha şu çocuklar da bir şeyler anlamıyor, arkalarından konuşsak yüzüme gülümserler."

Dedeme gülmemek elimde değildi, sürekli onlara laf söylüyordu. Tabi bulmuş dalga geçecek insan.

"Ata, bunlar askerlik yaptı mı?"

Her erkeğe bunu soran dedeme göz devirip, bayılacaktım artık. Uzun yıllardır, askerlikten uzaktı ve özlediğini her sözüyle anlıyorduk.

"Yok dedem yapmamışlar."

Dedem memnuniyetsiz bir şekilde onlara hafif sırtını döndüğünde Leyla kulağıma eğildi.

"Bize de birazdan askerlik sorusu gelir mi?"

Leyla'ya güldüğümde ben bu sefer kulağına yaklaştım ve konuştum.

"Sanmam ama sen yinede hazırlıklı ol."

Leyla'da gülerek geri çekildiğinde Martin'in delici gözleri ile karşılaştım, hafifçe göz kırpıp fincanını dudaklarına yaklaştırdığında derin bir nefes almıştım.

"Gökkuşağı, senin şu kafende neler oldu?"

Bende bu soru ne zaman gelecek diye bekliyordum. Bundan sonrası zaten dedeme bir sıkıntımın olmadığını anlatmakla geçmişti. Birde yüklü bir şekilde para vermeye çalışınca yaşlı kurdu zar zor ikna etmiştim.
Dedem öğle ezanında evine gittiğinde, babaannemde peşinden gitmişti.
Annemde mutfağa geçip şimdiden hazırlığa başlamıştı.

"Anne erken değil mi?"

"Anca hazırlarım kızım, yavaş yavaş."

"Yardım edeyim." kazağımın kollarını sıvarken bir anda kolumdan tuttu.

"Kızım git arkadaşlarını gezdir, dolaşın hava alın."

"Öyle mi dersin?"

"Tabi öyle derim, oturmaya gelmediler ya."

Başımı sallayıp tekrar verandaya çıktığımda yanlarına ilerledim. Babamın burda olmaması ile arkadan Martin'in boynuna sarıldım.

"Dışarı çıkmaya ne dersiniz?"

"Olur." diyerek ayağa kalkan Danilo dünden razı gibiydi. İlk geldiğine oranla artık daha sıcak kanlı yaklaşıyordu. Bu duruma mutlu olurken diğerleri ayaklandı,Martin elini omuzuma atmış beni yürütürken kulağıma eğildi.

"Odaya bekliyorum."

"Bu bir teklif mi?"

Yandan bir gülüş atıp kendi odasına girdiğinde bende Leyla ile kendi odama girmiştim. Leyla sağolsun yatağı düzeltmişti, valizinden kıyafet seçerken konuştu.

"Dün gece yanıma yattığında bana sarılıp saçımdan öptüğünü hissettim, sanırım ilk defa bir geceye gözlerimi o kadar rahat kapattım."

Ben hiç bir şey demeden bir anda böyle konuşması kalbime dokunmuştu.Martin ve Leyla iki ayrı yerde büyürken oldukça kırılgan yetişmişlerdi.Ona hafifçe gülümsediğim de o ise önünü dönmeden devam etti.

" Abime iyi geldiğin gibi bana da iyi geliyorsun, beni buraya davet etmen bile beni ne kadar mutlu etti bilemezsin.. Teşekkür ederim Gökkuşağı abla hayatımıza bu kadar güzel dokunduğun için."

Yanına ilerleyip kendime döndürdüğüm de hafifçe gülümsesem bile gözlerim dolmuştu. Sıkıca ona sarıldığımda aynı karşılığı aldım.

"Sizde bana çok iyi geliyorsunuz."

Bir süre sonra geri çekildiğim de bende valizime eğildim. Dolabım yerli yerinde dursa bile bir kaç gün için içini boşaltmaya üşeniyordum.

İçime balıkçı kazağı giyip üstüme de bol kesim bir sweatshirt giydim. Siyah dar pantolonumu bacaklarıma geçirip, saçlarımı açık bırakıp siyah bere taktım.Eldiven ve atkımı valizden çıkarıp elime aldığımda Leyla'ya döndüm. Arkası bana dönüktü ve üstünü çıkardığını farkettim.

"Ben çıktım." diyerek odadan hızımla çıkıp yan odaya kendimi attım. Ve bacakları çıplak olan adama bakakaldım.

"Ne yapıyorsun?" diyerek hafifçe arkamı döndüğümde,bir ses geldi.

"Dedenin morarttığı yerlere bakıyorum."

"Çok mu fena olmuş." sesim acıyla çıktığında bir fermuar sesi duyup yanıma geldiğini işittim.

"Çok fena, öperek iyileştirmek ister misin?"

"Saçmalama." ona döndüğümde dudağımı öpmüştü. Geri çekileceğim sırada beni kapıya yaslayıp öpmeye devam etmişti.

"Martin..." konuşmama izin vermeden dudaklarımı hapis altına aldığında bende gözlerimi kapatmıştım.Elleri yavaşça belimi bulurken boynuna sarılmıştım.

"Yakalanırsak varya." diye mırıldandığım sırada beni hafif yukarı kaldırıp en yakın yatağa yani Göktürk'ün yatağına getirdiğinde yere indirmişti.

"Biraz seninle ilgilenmeliyim."

"Yerimi sence?"

İçimdeki kazağın boynunu iyice indirdiğinde yatağa oturup benide kucağına oturttu.

"Böyle şeylerin yeri ve zamanı yoktur."

Boynumu öperken mırıldandığında bende yanağından öpmüştüm. Başımda ki bereyi çıkartıp saçlarımı okşadığında boynundan sarıldım.
Boynumu son kez öpüp,belime sarıldı.

"Abi, sizi soruyorlar." dışarıdan Leyla'nın sesi geldiğinde hızla ayağa kalkmıştım. Umarım kimse bir şey anlamamıştır. Martin'de gülümseyerek ayağa kalkıp çıktığında kendi beremi ve masanın üstünde duran Martin'in beresini alıp dışarı çıktım.

"Gökkuşağı abla senin için odan da dedim."

"Teşekkürler canım."

Dışarı çıktığımızda onlara biraz Gerede'yi dolaştırmıştım. Beni tanıyanlar selam verip yanımdakileri sorduğunda cevap veriyordum. Bolu'da daha çok gezilecek yer olsa da bugün ki hava koşulları buna imkan sağlamadığı için yarın bir şeyler yapmayı düşünüp geri gelmiştik. Bizim bahçe kardan dolmuştu, sanırsam sabahtan babam bir tek geçtiğimiz taşlı yolu açmıştı.
Danilo yere eğilip bir kar topu yaptığında kime atacağını beklerken aniden göğsüme vuran kar ile o kurban ben olduğumu anladım.

"Demek benim sevgilime ha." diyerek savaşı başlatan Martin ile, bende yere eğilip kar topu yapmaya başladım.

Mario ve Danilo diğer cephedeyken biz onların karşısında kalıyorduk. Leyla yaptığı kartopuyu Mario'ya attığında bu sefer Mario ona atmaya başladı.

" Çok sert atanı kardan adam yaparım." Martin'in tehdidi kulaklarımızı doldurduğunda gülmüştüm. Saçlarımı geri itip yerde büyük bir top yapıp hızla Danilo'ya attım.

"Bu acıttı." tam sırtından vurulduğu için söylemişti. Ondan gelen bir top tam yüzüme isabet edecekken Martin hemen bana sarılmış kendi sırtına isabet etmesini sağlamıştı.

"Sen arkamda dur şu haini yere indireyim."

"Saçmalama." desem bile beni arkasına çeken Martin yerden aldığı karı Danilo'ya attığında kaçmıştı bile.

"Abi benide koru." Mario'dan gelen darbelerle Leyla'da benim arkama geçtiğinde Martin tek kalmıştı.

"Yetiştim koçum." diyerek koşa koşa gelen babam bizim yanımızda durdu. Artık onların bu haline gülerken Martin bu sefer Mario'ya atmaya başladı.

"Koruyun beni."

"Ne?" hepimiz aynı anda konuştuğunda babam nefeslenip bize döndü.

"Siz beni koruyacaksınız bende çardağa geçip onları vuracağım."

"Baba burası asker alanı değil."

"Yapsan ne olacak Gökkuşağı, vurucaz işte onları."

Başımı sallayıp bir kaç tane kar topu yapıp babama baktım.

"Hazırız komutanım."

"O zaman üç deyince." dediğinde biz ellerimize kar toplarını alıp bekledik. Ben bir ikiyi beklerken babam bir anda.

"Üç." diye bağırınca diğer sayıların nereye gittiğini anlayamadım. Ama yinede Mario ve Danilo'ya atmaya başladığımız da onlar ne olduğunu anlayamamıştı, ona rağmen bize iyi bir karşılık verdiklerinde babamın tam bir asker edasıyla çardağa geçtiğini gördüğümde güldüm.

Uzun bir süre bu mücadele devam ettiğinde Danilo pes ederek kenara çekildiğinde anneminde sesi gelmişti.

"Hasta olacaksınız, hadi içeri gelin."

Üstümüzü sirkeleyip tek tek eve girdiğimizde çoktan donmuş bir yerlerim sıcakla temas edince hafif sızlatmıştı. Islak kıyafetlerimizi değiştirdiğimizde saatin baya ilerlediğini gördüm. Göktürk okuldan gelmiş ve bize sitem yüklü sözlerini söylemeye başlamıştı.

"Ya insan beni beklerdi, o kara yatırırdım sizi."

"Hı hı eminim yapardın?"diye karşılık verdiğimde bana göz devirip konuştu.

"Deneyelim istersen."

Ona cevap vermeyip verandaya çıkardığımız ikinci masanın örtüsünü seriyordum. Bu akşam amcamlarda geleceği için oldukça kalabalık olacaktık. Bir ara babam çıkıp kasaptan etleri almış ve bende soslamıştım.
Annem yanına pilav, çorba ve hazırda tuttuğu yaprak sarmaları pişirdiğinde daha yanına ne yapsam diye düşünürken onu zorla durdurup yeteceğini söylemiştim.

Kapı çaldığında beklenen kişilerin geldiğini anladım. Martin için zorlu geçecek bir gece olacaktı. Gecemezin güzel geçmesi için içimden dualar ederken kapıya ilerledim.
Bu sefer gerçekten büyük bir çoşkuyla aile selamlaşması olmuştu. Mars kucaktan kucağa geçerken, arkadan amcamlar gelmişti.
Danilo ve Mario bu kalabalığa alışmaya çalışırken Martin kendini kasmaktan kızarmaya başlamıştı.

"Oh be uzun zaman oldu şöyle görüşmeyeli."

Masada herkes yerini aldığında bu sefer şans eseri Martin ile yan yana gelmiştik. Daha fazla kendini kasmaması için alttan elini tuttuğum da üstünü okşamıştı.
Masa da amcama herkes katıldı, sonra amcam bana dönerek konuştu.

" Geçmiş olsun kızım, kafene hırsız girmiş."

"Sağ ol amca, oldu öyle bir talihsizlik."

Abimin bakışları bendeyken buna inanmadığını biliyordum ama herhangi bir şey söyleyemezdim.

"İstersen İstanbul emniyetle görüşebilirim, tanıdıklarım var. Daha iyi bir inceleme olur."

"Yok, gerek yok yani, zaten zor bulunur biraz." sona doğru mırıldanıp yemeğime devam ettim. Masada bazı sohbetler dönerken bana doğru eğilen Danilo konuştu.

"Bu yemeği İstanbul'da yapabilir misin?"

Gösterdiği şey sarmaydı, ona hafifçe gülümseyip başımı salladığımda bacağımda ki eli hissettim.

"Ne konuşuyorsun sen onunla?"

"Bir şey sordu."

Martin kendini düzeltip yemeğine devam etti. Danilo onu hiç takmayarak önündekileri yerken amcamın oğlu göz kırpmıştı, abi yerine koyduğum adama bile ters ters bakan Martin sanırım ne kadar kıskanç olduğunu gösteriyordu.

"Güzel yengem , salatayı uzatır mısın?" Göktürk, yengeme seslendiğinde abim ters ters bakıp yengem yerine tabağı uzattı.

"Önüne dön, sulanma."

"Yakışıklı eniştem sende bir et daha uzatır mısın?"

Abime inat bu sefer de Martin'e döndüğünde abim ayağa kalkıp kaşığını ona sallamıştı. Göktürk hiç takmayıp Martin'den bir et aldığında söylendi.

"Geri kafalı o, takmayın onu." dediğinde ne kadar ayıplasam da komiğime gitmişti. Martin bir şey demediğin de Göktürk önüne döndü.
Yemeğin geri kalanı sessiz geçerken yemeğin sonunda salona geçilmişti. Yengem eşarbını düzelterek mutfağa geçtiğinde ona döndüm.

" Yenge, Sevil  nasıl?"

"Nasıl olsunlar işte, çoluk çocukla tüm gününü bitiriyor."

"Buraya gelecek mi?"

"Senin geldiğini söyledim, geleceğini söyledi ama bakalım."

Sevil , amcamın büyük kızı ama benden küçük olan kuzenimdi. Yirmi bir yaşında falan çok sevdiği bir adamla evlenip Bolu merkezine yerleşmişti. Evliliğinden iki sene sonra da ikiz çocukları olmuştu.

"Çocuklar yaş aldı mı?"

Bir yandan makineye diziyorum, bir yandan da yengemle laflıyordum.

"Yok kızım daha üç ay var."

"Maşallah iyi büyümüşler yinede."

Açıkcası Sevil'le pek anlaşamadığım ortadaydı, bunu tüm aile bireyleri de biliyordu. Onun yerine on altı yaşında ki amcamın küçük kızı ile daha iyi anlaşıyordum.

"Ee sen neler yapıyorsun bakalım?"

"Ne yapayım yenge, kafe de tüm günüm bitiyor zaten."

"İkinci bir şube düşüncen var mı?"

"Bu sefer kafe değilde restorant düşünüyorum ama şu hırsızlık olayını atlatmam lazım."

"Haklısın kızım, onunla geçmiş olsun." dediğinde gülümseyip başımı sallamıştım. Annem mutfağa girdiğinde hafif yengeme vurdu.

"Eltim içeride seni soruyorlar."

"Öyle mi? Gideyim o zaman ben."

Başımı salladığımda  yengem gitmiş, annemde bana karşı bir günlük gösterdiği misafir perverliği unutup bütün işleri bana bırakmıştı. Neyse ki mutfakta geçirdiğim her süre bana terapi gibi geldiğinden sesim çıkmıyordu.
Zaten şu Bolu serüvenim bitse bir günde ben kendi evimde dinlenecektim,belki Martin'le!

~~~~~
Bölüm sonuu.

Bölümü nasıl buldunuz, düşüncelerimiz ve beğenilerimiz bu satıra lütfen.

Takipte kalın.
Sevgi ile kalın♥🌈

Continue Reading

You'll Also Like

47.6K 3.5K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
100K 5.7K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...
695K 13.7K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
168K 4.9K 24
Ağzımı kapatmış güçlü eller baskısını biraz daha arttırırken Peyami bedenini benim ki ile bir bütün yapmak ister gibi sokuldu Göğüsüm hızla yükselip...