Red Room || Steve Rogers

Galing kay nerwio

37K 2.4K 4.6K

Kırmızı odada yetişen tek karadul Natasha-.. Üzgünüm.. Natalia mıydı? Hayır, kesinlikle değildi. Alina Ivan... Higit pa

~1~
~2~
~3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~
~13~
~14~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~

~15~

1.1K 82 181
Galing kay nerwio

Yukarıdaki şarkıyı açmayı unutmayın. Iyi okumalar ♡♡.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Steve karşısında maskesiz duran adama şok içinde bakıp korku ve heyecan içinde hiçbir şey yapamazken adamın yüzüne sarkan siyah uzun saçları onun Bucky olduğuna emin olmasını engelliyordu.

Bucky : Bucky de kim ?!

Steve : S-sen..-

Steve'ın titreyen sesini bölen şey büyük bir sis bombası iken herkes olduğu yerden birkaç adım geriledi. Odada birkaç öksürük sesi dışında hiçbir şey duyulmayıp hiçbir şey görünmezken Tony maskesini kapatıp yoğun sis içinde kaçmaya çalışan adamın üstüne atladı.

Tony : O kaçıyor !!

Steve : Nerede ?!

Clint : ****** !! Hiçbir şey göremiyorum !!

Erkeklerin sis içinde bağırışı yüzünden yutkunurak birbirlerine bakan iki kadından Alina hızla acı içinde konuştu.

Alina : Steve ! Size zarar verecek !! Bırakın gitsin !

Alina acıdan ve korkudan dolmuş gözleri ile tüm odayı kaplamış sisin içinde bir şey görmek için kendini zorlarken sadece birkaç adamın boğuşma sesi geliyordu ve bu yeterince fazla gericiydi.

Yaklaşık 3 dakika sonra sis tamamen yok olduğunda Alina odadaki Tony, Clint ve Steve'e baktı. Ah.. Tanrım... onlar iyiydi !

Steve : O nerede ?!

Tony : Bilmiyorum ! Az önce buradaydı !

Steve : Hayır, hayır, hayır ! Onu bulmalıyım !!

Steve direkt olarak kapıdan çıkıp kaçan adamı bulmak için binanın içine yönelirken Tony de hızla onu takip etti. Artık adamı bulamayacaklarını biliyordu ama yine de birinin Steve bu haldeyken kesinlikle onunla gitmesi gerekiyordu.

Tony ve Steve'ın öylece odadan çıkıp gittiğini izleyen Alina, Natasha ve Clint arasında hızlı bir bakışma geçtiğinde Clint gördüğü iki kadının berbat haliyle yutkundu. Onlar.. cidden.. çok kötü hâldeydi !

Steve'ın kendini umursamadan öylece odadan çıkıp gitmesiyle şok içinde kalan Alina anında Natasha'ya dönüp olayı anlamaya çalışırken korku içindeki Clint yavaşça iki kadının yanına diz çöktü.

Şu an herkesin yaşadığı duygu da nedenleri de kesinlikle bambaşkaydı.

Clint : Ş-şey... aa.. si-siz iyi misiniz ?

Yanlarında duran Clint'ın sorusuyla canının acısı yüzünden Natasha ile ağlamaya başlamış Alina hızla kanlı ellerini umursamadan yüzünü sildi. Başıyla diz çökmüş adamı onayladı ve fısıltıyla konuştu.

Alina : S-sadece canım.. canım çok yanıyor..

Clint : Senin yerinde olsam sanırım çoktan ölmüştüm.

Clint kızın haline bir kez daha bakıp Natasha' da süzerken yeniden odaya gelen Steve ve Tony'nin konuşması herkesin dikkatini oraya kaydırmıştı.

Steve : Onu bulmalıyız Tony !!

Tony : Biliyorum ! Bulacağız ama neden şimdilik sakin olmuyorsun ?! Mesela kurtarmaya geldiğimiz kadınlara en azından bir kez göz ucuyla bakabilirsin..?!

Tony oldukça gerilmiş bir şekilde adama bakıp koyu renkli gözlerini birbirlerinden beter olan iki kadına diktiğinde Steve tamamen aklından çıkmış iki kadına baktı. TANRIM !! ALİNA !! Onun bu hali de neydi ?!

Sarışın adam seri adımlar ile kendini izleyen iki kadının yanına gidip Alina'nın yanına diz çöktü ve hiç düşünmeden ona sıkıca sarıldı.

Steve : Ah.. Tanrım-.. Özür dilerim ! Özür dilerim.. sen iyi misin ?

Alina : Çok canım yanıyor Steve. Lütfen götür bizi buradan..

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina ve Natasha' kurtaran küçük grup onların ağır yaraları yüzünden hızlı davranıp geldikleri gemiye geri döndüklerinde anında tedavi edilmeleri için onları gemideki doktorun yanına bırakmışlardı.

Steve Alina' bırakır bırakmaz çok büyük olmayan geminin ana odasına gidip büyük masaya oturdu. Mavi gözlerini boş cam masaya sabitleyip gördüğü adamın Bucky olup olmadığını düşünürken masaya oturan Tony ve Clint'den Tony hızla konuşmaya başladı.

Tony : Artık konuşabiliriz. Bucky de kim ?!

Tony hala gerginliğini üzerinden atamamış bir şekilde sarışın adama bakıp bir cevap beklerken Steve göz devirip sıkıntılı bir nefes verdi.

Steve : Öldüğünü zannettiğim bir dostum.

Clint : Öldüğünü zannettiğin bir dostun mu ? 70 yıl içinde çoktan ölmüş olması gerekmiyor muydu ?! Bir ihtiyarın o kadar iyi dövüşbileceğini düşünmüyorum.

Steve Clint'ın dediği şeyle kaşlarını çatıp sinirle bakarken Clint hızla yeniden konuştu.

Clint : Üstüne alınma dostum ! Sen hala ihtiyar sayılmıyorsun.

Tony : Clint haklı. Bir ihtiyar o kadar iyi dövüşemez Steve. Bunu sen de biliyorsun-

Steve : Ben o buzun içine girmeden önce gittiğimiz bir görevde onun öldüğünü düşünmüştüm. Gözlerimin önünde metrelerce düşmüştü...

Tony : O zaman senin düşündüğün gibi ölmüştür.

Tony oldukça ciddi bir şekilde ellerini masaya sabitleyip koyu renkli gözleri ile Steve'e bakarken Steve başını olumsuz anlamda salladı.

Steve : Onu gördüm Tony. O... o'ydu ! Onu tanıyorum !

Tony : Neredeyse 70 yıl önceki olaylardan bahsediyoruz Steve. Eğer o an yaşamayı başardıysa bile aradan yıllar geçti. Eminim ki bu geçen zaman içerisinde o da diğerleri gibi ölmüştür.

Steve : Anlamıyorsun, sana onu gördüğümü söylüyorum !

Clint : Sadece benzetmiş olamaz mısın ?

Steve : H-hayır.. ben.. benzetmedim. O Bucky'di

Steve Clint'ın dediği ile kaşlarını çatıp kendi içinde bir ikileme düştüğünde bunu fark eden Tony hızla sözü devraldı.

Tony : Eğer o kişi senin anlattığın Bucky iseyse bile şu an Hydra için çalışıyor ve Bucky ismini tanımadığı çok belli.

Steve : Hydra'nın onu ele geçirdiğine eminim.

Steve tüm çaresizliği ve gerginliği ile Tony'e bakıp kendini inandırmaya, biraz olsun anlatmaya çalışırken Tony başını olumsuz yönde salladı. Bu onun için, en azından şuanlık, mümkün değildi.

Tony : Steve ben çok üzgünüm ama onun Bucky olduğunu düşünmüyorum. Ne de olsa yıllar geçti ve onun aynı eski hali gibi kalması, neredeyse senden daha güçlü olması ve şimdi ortaya çıkması mantıksız geliyor.

Clint : Tony haklı gibi Steve.. eğer yaşadıysa neden size gelmek yerine Hydra için çalışmaya başlasın ki ? Bence benzetmiş olabileceğin ihtimali biraz düşünmelisin.

Clint son sözünden sonra yavaşça ayaklanıp adamın omzuna birkaç defa destek vermek istercesine vurdu. Odadan seri adımları ile çıkıp olayı kendince önemsiz bir kenera attığında Steve gözlerini yeniden Tony'e çevirdi. Birinin kendine inanması gerekiyordu.

Steve : Bana inanmıyor musun ?

Tony : İnansam bile şu an ne yapabiliriz ki ? Onu gidip arayamayız. Çoktan kendi mağrasına çekildiğine eminim. Üstelik burada daha da fazla kalamayız. Burası bize yasak Steve.. buraya Natasha ve Alina için geldik ve amacımızı değiştirip yakalanmadan gitmeliyiz.

Tony ayaklanıp adamım oturduğu sandalyenin yanına geldiğinde koyu renkli gözlerini adamın mavi gözlerine dikti. Steve'in dik başlı olduğunu biliyordu ve geçmişi için her şeyi yapabileceğini de biliyordu. Kesinlikle ondan hiçbir şey yapmayacağı hakkında bir onay almalıydı.

Steve : Biraz daha kalıp onu aramalıyız Tony. En azından birkaç gün-

Tony : Hayır Steve. Alina ve Natasha'nın tedavisi için Amerika'ya geri dönmeliyiz. Onların halini gördün, değil mi ? İkisi de berbat halde ve onlar Bucky'den, en azından benim için, daha önemli. Şimdi bana herhangi bir şey yapmayacağını söyle.

Steve : Ama-

Tony : Söz ver yüzbaşı, hep beraber Amerika'ya gidiyoruz ve sen de yol boyunca bir saçmalık yapmayacaksın.

Steve yanında gergince duran adamdan gözlerini kaçırıp bir süre sessiz kaldığında gözlerini kapatıp onu başıyla onayladı. O haklıydı. Natasha ve Alina şu an Bucky'den daha acildi.

Steve : Tamam.. söz. Yapmayacağım.

Tony : Güzel. Şimdi gidiyorum ve sözünü tutsan iyi olur. Seninle uğraşmak yerine biraz dinlenmek istiyorum.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Steve elindeki birkaç siyah beyaz fotoğrafa bakıp yutkundu ve dayanamayıp sıkıntılı bir nefes verdi. Tony ve Clint ile konuştuktan sonra bir odaya çekilip saatlerdir sadece Bucky'ı araştırmıştı.

İnternetten bulduğu fotoğrafları çıkartıp uzun uzun yeniden incelemişti, birkaç yazı okumuştu ve hafızasını tazelemek için oldukça fazla uğraşmıştı. Gözünün önünde, aklının içinde maskesiz adamın yüzünü defalarca düşünüp elinde tuttuğu fotoğraflarla bileştirmeye çalıştı. Gerçekten o olabilir miydi.. ?

Sarışın adam sessiz odada biraz daha kendince düşünüp sonunda ayaklandı. Elindeki fotoğrafları düzeltip küçültmek istercesine katladı. Hepsini ön cebine sokuşturup saatlerdir oturduğu odadan çıktı. Adımlarını direkt olarak Alina ve Natasha'nın olduğu odaya çevirip bir süre ilerledi.

Odanın önüne geldiğinde bir süre öylece dikildi. Duyacağı şeylerden korkuyordu. Ya o Bucky ise..? Ya o artık kötü biriyse...? Ya kendini tamamen unuttuysa..?

Adam aklında düşünceleri bir kenera atıp yavaşça kapıyı açtı. İlk önce başını küçük odanın içinde doğru uzatıp mavi gözleri ile kimlerin olduğuna bakarken Natasha boğazını temizleyip yüksek bir ses tonunda konuştu.

Natasha : Kimse yok Steve.

Sarışın adam başıyla kadını onaylayıp hızla odaya girdi. Arkasından kapıyı sessizce kapatıp mavi gözleri ile ilk önce kendine oldukça soğuk bakan Alina'ya çevirip onu süzerken Natasha anında hissettiği gerginliği dindirmek için hızla konuştu.

Natasha : Şey.. doktor az önce çıktı. Eğer ona bir şey soracaksan hemen arkasından gidebilirsin.

Natasha gözleri ile adama aslında çıkmasını söyleyip bir bakıma onu kovarken Steve onu dinlemeyip iki kadının sedyesinin ortasına bir sandalye çekti.

Saatlerdir ne Alina'nin ne de Natasha'nın yanına bir kez olsun gelmemişti, onların nasıl olduğunu sormamıştı ve en önemlisi Alina onu yanına çağırdığında Steve Bucky olayı ile ilgilenmek için gelmemişti. Alina surat yapmakta biraz fazla haklıydı.

Steve : Doktorla konuşmayacağım. Zaten Tony.. bana iyi olduğunuzu söyledi- Nasıl hissediyorsunuz ?

Steve konuyu değiştirmek istercesine iki kadına bakıp cevap beklerken Alina zorla arkasındaki yastığı indirip adama sırtını dönecek şekilde uzandı.

Natasha : Daha iyiyiz. Gerçi Alina beni cidden fena benzetti ama-

Alina : Susmazsan seni bir kez daha dövebilirim Nat

Alina'nın soğuk sesi odada birkaç dakikalık sessizlik başlattığında Steve sıkıntılı bir nefes verip cebindeki fotoğrafları çıkardı.

Steve : Peki.. ben bir şey sormak için gelmiştim.. sonra gideceğim. Böylece siz de dinlenebilirsiniz..-

Natasha : O fotoğraf ne ?

Steve : Sizi bulmak için geldiğimizde Alina'ya saldıran siyah maskeli adam-

Natasha : Kış askeri mi ?

Steve : Onu tanıyor musun ?

Steve anında merakla kadına bakıp heyecanla sandalyede doğrulurken Alina arkasının dönük olmasına rağmen bir kez daha konuştu.

Alina : Tabii ki de tanıyor. Onunla ilişkisi vardı.

Steve anlık duyduğu şok edici şeyle bir sırtı dönük uzanan Alina'ya bir de anında telaşlanmış Natasha'ya baktığında hızla konuştu.

Steve : Onunla ilişkin mi vardı ?!

Natasha : Hayır ! Yani aslında-

Alina : Evet, beni bırakıp onunla kaçmıştı-

Natasha : Sesini keser misin ?!

Natasha sinirle yanında duran yastığı kızın yaralı omzuna fırlatıp onun acıyla bağırmasına neden olduğunda Alina hızla uzandığı yerde doğruldu.

Alina : Ne ?! Yalan değildi !

Natasha : Yine de Steve'e her şeyi anlatmak zorunda değilsin ! Ben senin hakkında ona bir şeyler anlatmıyorum !

Alina : Ona benim hakkımda zaten ne anlatabilirsin ki ?!-

Steve : Tamam ! Biraz sakin olmaya ne dersiniz-

Natasha : Mesela mezun olduğunu söyleyebilirim !

Natasha'nın sinirle dediği şeyden sonra anında sessizleşen Alina anında dolmuş mavi gözleriyle ilk önce Steve'e korku ve düş kırıklığı dolu bir bakış attı. Onun böyle öğrenmesini istememişti.. aslında Alina, Steve'ın bunu öğrenmesini hiç istememişti.

Alina bunu kimsenin öğrenmesini istememişti..

Steve kızıl saçlı kadının dediği olayı anlamayıp merak ve korkuyla kendine bakan sarışın kıza çatık kaşları ile bakarken Alina tüm acısına ve yarasına rağmen dengesizce yataktan fırladı. O sırada yaralı ayağı yüzünden düşecek gibi olduğunda Steve ani refleksiyle düşmemesi için kızı kolundan tuttu.

Alina kendini tutan adama saniyelik olarak bakıp sonrasında sanki utanırmışcasına mavi gözlerini kaçırıp kolunu çekti ve acı içinde kapıya doğru ilerlemeye devam etti.

Bunu gören Natasha sedyesinden hızla fırlayıp titreyen bir ses tonunda korkuyla kıza seslendi.

Natasha : A-Alina ! B-ben.. özür dilerim-

Alina : Umrumda değil.

Alina kapıyı arkasına bakmadan çarpıp gittiğinde Natasha korkuyla Steve'e baktı. O ne yapmıştı ? Tanrım !! O az önce ne yapmıştı...?!

Steve : Mezun olmak da ne oluyor ? Y-yani o ne yaptı ? Çok utanıyor gibiydi ! Nat..?! Bir şeyler söyle !

Steve anında korku ve endişeyle kızıl saçlı kadından bir cevap beklerken Natasha gözünden akan tek damla yaşı elinin tersiyle sildi.

Natasha : O..-

Steve : O ne ?

Natasha : O kısırlaştırıldı Steve. Benim kaçtığım gün benimle gelemedi ve..

Natasha hüzünle cümlesine devam edemeyip karşısında duran sarışın adama bakarken Steve çok büyük bir şok geçirmişti. Alina.. gerçekten.. gerçekten mi ?

Steve bir kızıl saçlı kadına bir de Alina'nın çıkıp gittiği kapıya baktıktan sonra hiç düşünmeden kapıdan çıkıp boş koridorda bir sağa bir de sola baktı.

Asla emin olamamasına rağmen sağ tarafı seçip anında koşmaya başladı ve uzun koridorun köşesini döner dönmez ağlayarak yere düşmüş kızı gördü.

Korku ve endişeyle hemen yanına diz çöküp kızın bembeyaz gözüken yüzünü ellerinin arasına aldığında Alina utançla yüzünü adamın ellerinden kurtarıp ellerinin arasına sakladı.

Bu onun suçu değildi ama utanıyordu işte.. bazı şeylerden hala utanıyordu..

Steve ağlayan kızı kollarıyla sımsıkı sarıp az da olsa sakinleştirmek için başını nazikçe göğsüne bastırdığında Alina ağlamasının arasından zorla konuştu.

Alina : Ö-özür dilerim Steve-

Steve : Hayır ! Hayır, benden özür dileme. Sadece seni çok sevdiğimi bildiğini söyle. Seni çok seviyorum Alina.. buna hiçbir şey engel değil.

Kız duyduğu ile kendine sarılan adamın kollarından ayrılıp ıpıslak mavi gözleriyle onun dolmuş gözlerine baktı. O ciddi miydi ?

Bu onun için sorun değil miydi ? Hiç mi...? Hiç mi değildi ?

Alina : Bu senin için bir s-sorun değil mi ? Yani.. beni hala seviyor musun ?

Steve : " Tüm hatalarınla seni hala seviyorum.. "

Kız adamın verdiği cevapla burukça gülümseyip ona bu sefer sıkıca sarıldı. Ona ihtiyacı vardı. Her şeyi unutması için, yeni bir başlangıç yapabilmek için, her şeyi bir bebek gibi yeniden öğrenmek için.. sadece Steve'e ihtiyacı vardı.

Alina : Seni seviyorum Steve. Seni çok seviyorum.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/ 20 Ağustos , 2010 /
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina elindeki siyah beyaz resmi cam masanın üzerine atıp sıkıntılı bir nefes vererek Steve'e baktığında Steve sarı saçlarını biraz karıştırdı. Neredeyse Amerika'ya döneli iki buçuk hafta olmuştu ama Bucky konusunda hiçbir gelişme kaydedememişti.

Haftalardır Natasha ve Alina ile defalarca konuşmuştu. Hatta onlara Bucky'nin onlarca fotoğraflarını bile göstermişti. Natasha ilk fotoğrafı gördüğü andan beri onun Kış Askeri olduğunu söylemesine rağmen bu bile yetmiyordu.

Kimse bunu kanıtlayamıyordu ve bu kesinlikle fazla sinir bozucuydu.

Ya Natasha yanlış hatırlıyorsa..? Ya gerçekten sadece fazla benzeyen biriyse ? Onun Bucky olduğunu kanıtlamak imkansız gibiydi.. ama tamamiyle imkansız da değildi.

Steve : Rusya'ya geri gidip onu yeniden görmeliyim-

Alina : Saçmalıyorsun ! Buraya dönerken Ruslara yakalandığımızı unutmuş olamazsın, değil mi ?!

Steve : Ama başka yolu yok ! Başka hiçbir türlü onun Bucky olduğunu kanıtlayamayacağım !

Alina : Ruslar bizi yakaladığında Tony ve Nick olmasıydı kesinlikle ölmüştük. Hatta ben ve Natasha değil, siz ölmüştünüz !

Alina sinirle adama bakarken Steve kızın yanına gelip cam masaya dayandı.

Steve : Sadece bir haftalığına gidip onu bulup geri geleceğim-

Alina : Hayır Steve. Asla oraya gitmeyeceksin. Eğer o Bucky değilse boş boşuna seni öldürebilecek kadar güçlü birinin ayağına yasakları çiğneyerek gitmiş olacaksın ! Saçmalıktan başka bir şey değil !

Steve : Ama o Bucky ! O Bucky Alina. Biliyorum.. o benim dostum.. onu öylece bırakamam.

Alina : Bak Steve.. belki de Tony haklıdır ? Sadece benzetiyor olamaz mıyız ?-

Steve : Bana inanmıyor musun ?

Steve şok içinde kıza kaşlarını çatıp bir cevap beklerken Alina adamın tam önüne geçip kollarını adamın boynunun arkasında birleştirdi.

Alina : Sana inanıyorum. Sana her konuda inanıyorum ama.. aradan çok zaman geçmiş Steve.

Steve : Evet, aradan çok zaman geçmesine rağmen ben hala buradaysam o da orada olabilir-

Alina : Demek istediğimi anlamıyorsun-

Steve : Hayır, sen anlamıyorsun-

Alina adamın dediği ile göz devirip hızla küçük bir öpücük kondurduğunda Steve kaşlarını kaldırıp merakla kıza baktı. Kesinlikle şu an onu dinleyecekti.

Alina : Ben senin tarafındayım. Sadece belki Tony'nin de haklılık payı olabileceğini söyledim. Eğer o Bucky ise onu bulacağız ve ona yardım edeceğiz ama bunu kuralları çiğneyerek yapmayacağız. Tamam mı ?

Alina merakla bir onay almak için Steve'e bakarken Steve mavi gözlerini birkaç saniyeliğine kaçırıp sessiz kaldıktan sonra hala cevap bekleyen kıza dönüp konuştu.

Steve : Tamam.. ama ona ne olursa olsun yardım edeceğiz, değil mi ? Ne olursa olsun bu konuda benimle olup olmayacağını bilmeliyim.

Alina : Tabii ki de hep seninleyim ve tabii ki de ona yardım edeceğiz ! Ben de öyleydim Steve. Eğer senin düşündüğün gibi onun beyni yıkandıysa ben de onun gibiydim.. onu anlıyorum ve ona beraber yardım edeceğiz.

Alina adama güven vermek istercesine gülümseyip kollarını boynundan ayırırken Steve şevkatle kızı izledi. O gerçekten mükemmeldi..

Brooklyn'li genç.. bu küçük kıza gerçekten çok fena tutulmuştu...

Alina kendini izleyen adamı umursamadan cam masanın kenarında duran demir kutuya ilerledi. Bu Steve'ın eski hayatından kalan çoğu fotoğraf ve eşyanın olduğu kutuydu.

Steve : O kutuda Bucky ile ilgili her şeyi zaten çıkardık ve inceledik. Başka ne arıyorsun ?

Steve merakla kıza dönüp onun kutunun içini kucalamasını izlerken aradığını bulamamaya dayanamayan Alina masanın ortasında büyük bir boşluk açıp kutuyu olduğu gibi masaya döktü. Yüzlerce fotoğraf, birkaç defter, kasetler ve birkaç eşya büyük bir sesle demir kutudan düştüğünde Steve şok içinde kıza baktı. Bunu neden yapmıştı ?!

Steve : Onlara zarar vereceksin ! Neden yaptın ki bunu ?!

Alina : Eminim ki burada da onunla ilgili bir şeyler daha bulabiliriz Steve ! Sadece onun olduğu fotoğraflar değil, mektuplar ve kasetler de var. Onların sadece birkaçını inceledik.

Steve : Ama onlarda Bucky ile ilgili işimize yarayacak bir şeyler olmadığına eminim.

Alina adamın gerilmiş yüz ifadesini görüp merakla kaşlarını çatarken Steve bakışlarını masada duran şeylerde bir süre gezdirdi.

Steve : Ama yine de incelemek istiyorsan.. tabii... bakabiliriz-

Alina : Güzel ! Şuradaki kaset oynatıcıyı kasetler için hazırlar mısın ? Ben de kasetleri sıralayacağım.

Steve kızın dediğini gergince de olsa başı ile onaylayıp odanın köşesinde duran kaset oynatıcıyı ayarlamak için uzaklaştığında Alina keyifle elini masanın üstünde duran kasetlere attı.

" Gezi - 1938 ", " Tren - 1936 ", " Harry yarışıyor - 1940 "

Alina : Harry yarışıyor mu ?!

Alina istemsizce bir kahkaha atıp kasetin üstüne yazılmış yazıyı sesli dile getirirken odanın ucundaki Steve anında bakışlarını kıza çevirdi. Neden kasetleri izlemek zorundalardı ki ?!

Steve : Onu izlemesek.. ?

Alina : Neden ?! Çok eğlenceli bir şeye benziyor.

Steve : İşte tam da o yüzden izlememeliyiz.

Steve utançla göz devirirken Alina biraz daha gülüp adamı onayladı ve isteksizce de olsa kaseti cam masanın diğer ucuna bıraktı. Steve'ı asla zorlamayacaktı. İzlemek istemiyorsa izlemezlerdi. Çözüm basitti.

Kız elinde birkaç kaset biriktirip sonunda sırayla masaya koyduğunda Steve'ın hala makine ile uğraştığını gördü. Hala bir şeyler incelemek için boş birkaç dakikası vardı..

Gözlerini demir kutudan dökülen yüzlerce fotoğrafa çevirip masanın üstüne tek tek incelerken Steve'ın fotoğrafları ile kocaman gülümsedi. O zamanlar, gençken, kesinlikle fazla yakışıklı olmalıydı.

Kız mavi gözlerini resimlerde biraz daha gezdirirken gördüğü Peggy'e ait bir fotoğraf ile durdu. Fotoğrafı eline alıp merakla incelerken kadının uzaklara baktığı ve habersiz çekildiği belli olan bir fotoğrafının Steve'de olması Alina'nın garipsemesine neden olmuştu. Bunu umursamalı mıydı ?

Alina bir süre aynı fotoğrafa bakıp sonunda onu umursamadan cam masaya geri koyduğunda bu sefer gözüne çarpan fotoğraf bambaşkaydı. Bu bebek Steve miydi ?! Tanrım !!

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Kız heyecanla fotoğrafı eline alıp incelerken o kadar çok gülümsemişti ki Steve kızı fark edip merakla konuştu.

Steve : Neye bakıyorsun ?

Alina : Bebeklik fotoğraflarını buldum !

Steve : Hayır !!

Steve ayarladığı makineyi anında bırakıp kızın yanına geldiğinde korku ve merakla fotoğrafa bakarken Alina onun tepkisine büyük bir kahkaha attı.

Alina : Bu kadar tatlı olduğunu bilmiyordum !

Steve baktığı fotoğrafın kötü bir fotoğraf olmadığına karar verdiği sırada Alina'nın dediği şeyle istemsizce gülüp kıza göz ucuyla bakarken anında konuştu.

Steve : Pek değiştim denemez..

Alina : Evet, hala tatlısın.

Alina gülerek adamın içten içe istediği cevabı verip gözlerini Steve'ın bebeklik fotoğrafını bulduğu yere yeniden çevirdiğinde gördüğü başka bir fotoğrafı heyecanla eline aldı.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina : Tanrım Steve !! Bu sen misin ?!

Steve kızın heyecanla dediği şeyle elindeki fotoğrafı bırakıp onun baktığı fotoğrafa döndüğünde gördüğü fotoğrafla biraz güldü. Bu günü hala az da olsa hatırlıyordu.

Steve : Evet, benim.

Alina : Bu fotoğrafları nasıl daha önce göstermezsin ! Seni mahvedeceğim !

Alina alaycı bir sinirle adama vurup onun bir kahkaha atmasına neden olduğunda elindeki fotoğrafı biraz daha inceleyip yeniden fotoğraflara göz gezdirmek için hızla mavi gözlerini kaydırdı.

Cam masanın üstünde üst üste gelmiş fotoğrafları tek tek ayırıp nazikçe göz gezdirirken gözüne çarpan ve üst üste durmuş iki fotoğrafı da eline aldı. Bunlar Steve'ın ailesi miydi..?

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina : Bunlar ailen mi ?

Alina merakla yanındaki adama dönüp bir cevap beklerken Steve kızı başıyla onayladı. Bu fotoğrafı uzun süredir görmemişti ve bu onu duygulandırmıştı. Ne kadar çok inkar etse de hala geçmişi fazla özlüyordu.

Steve : Babam, annem ve ben.

Alina : Çok güzel bir fotoğraf...

Alina elindeki fotoğrafı nazikçe okşayıp istemsizce kendi kendine hüzünlenirken Steve kızın hüznünü fark edip onu kendine döndürdü.

Steve : Hey, ne oldu ?

Alina : Ben... Sadece ailemi çok merak ediyorum. Sen aileni, doğduğun yeri, arkadaşlarını ve geçmişini biliyorsun.. hatırlıyorsun ama ben hiçbir şey bilmiyorum. Ailemi bilmiyorum Steve. Hiçbir şey bilmiyorum.

Alina hüzünle boynunda duran, ailesinden ona tek kalmış, kolyeyi sıkıca tutup mavi gözleri ile hüzünle Steve'e bakarken Steve kızın başına küçük bir öpücük kondurdu.

Steve : Ailen için üzüldüğünü biliyorum.. ben de üzülüyorum Alina. Ben de geçmişim için üzülüyorum ama artık geçmişi düşünmeyi bırakmalıyız. Bunu bana sen söylemiştin. Geçmişte her ne olduysa artık geride kaldı. Sadece şu an beraberiz ve önemli olan bu. Tamam mı ?

Steve yaptığı konuşmanın işe yarayıp yaramadığını anlamak için derin derin hüzünlü kıza bakarken Alina adamı onaylayıp bakışlarını yeniden elindeki fotoğraflara çevirdi. Üstteki fotoğrafı masanın üstüne yeniden koyup son olarak elinde kalan fotoğrafa bakarken burukça gülümsedi. Steve bu fotoğrafta gerçekten tatlıydı.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina elindeki fotoğrafı uzun uzun incelerken Steve masanın üzerinde duran kasetleri alıp kaset oynatıcıya dikkatle taktı. Her şey tamamen hazır olduğunda hala elindeki fotoğrafı inceleyen kıza dönüp sıkıntılı bir nefes verdi.

Steve : Her şey hazır. Hadi gel !

Alina : Geliyorum.

Kız, adamın sesiyle elindeki fotoğrafı masanın üzerine geri koymak yerine pantolonunun cebine sıkıştırıp yüzüne gülümseyen bir ifade takındı.

Artık geçmişi her ne kadar Steve'ın dediği gibi bırakması gerektiğini bilse de fotoğrafı daha sonra yeniden incelemek istedi. Sadece çok hoşuna gitmişti. Steve ve annesi... Fazla güzel bir fotoğraftı.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/ 22 ağustos , 2010 /
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Natasha çok büyük gerginlikle uzakta gördüğü kıza doğru yürürken onun iyi olduğunu görünce bir yandan da rahatlamıştı.

Alina yaklaşık 2 saat önce bir anda öylece hazırlanıp kimseye bir şey demeden çıkıp gitmişti ve telefonu da çıktığı dakikadan beri kapalıydı. Kesinlikle herkesi çıldırtmak için öylece gitmiş olmalıydı yoksa hiçbir açıklaması olamazdı. 

Kızıl saçlı kadın kafasında binlerce soru ve gerginliği ile bir anda sarışın kızın yanında durduğunda dalgın Alina bir anda birkaç adım geriledi.

Alina : Tanrım !! Ne yapıyorsun ?!

Natasha : Her yerde seni arıyoruz ! Bu mezarlıkta ne yapıyorsun ?!

Natasha mezar sahibine bile bakmadan sinirle sadece eliyle işaret ederken Alina bakışlarını yere çevirip sıkıntılı bir nefes verdi.

Alina : Eski patronlarıma hesap soruyorum. Sen de bize katılmak ister misin ?

Sarışın kızın sinir bozukluğu ve karışık duygular içinde dediği şeyle Natasha renkli gözlerini mezar sahibine çevirdiğinde onun Ivan olduğunu görmesiyle sertçe yutkundu.

Oldukça sessiz ama bir bakıma da oldukça dolu dolu geçen dakikalar sonunda mezara bakan iki kadından ilk konuşan Natasha oldu. Burada olmak onu rahatsız etmişti. Hem de oldukça fazla..

Natasha : Alina, gidelim-

Alina : Sence ailemi o mu öldürdü ?

Alina nemlenmiş mavi gözleri ile gitmek için yeltenen kadına doğru konuştuğunda kadın gitmekten vazgeçip konuşan kıza baktı.

Alina : Yani.. demek istediğim.. o mu öldürdü yoksa-

Natasha : Alina artık bunun bir öneminin olmadığını biliyorsun-

Alina : Yoksa yine adamlarına mı öldürttü ?-

Natasha : Beni dinle. Bunun bir önemi yok-

Alina : Anlamıyorsun ! Benim için önemli ! Ailemin nasıl öldüğü benim hala umrumda Natalia !

Alina'nin sesini yükselterek söylediği şey kızıl saçlı kadının hüzünle bakışlarını yere çevirmesine neden olduğunda Alina hiç düşünmeden konuşmaya devam etti.

Alina : Canları yandı mı ?! Bilmek istiyorum ! Mezarları var mı ?! Bilmek istiyorum ! İyiler miydi ? Bilmek istiyorum ! Birbirlerini seviyorlar mıydı ? Ablam, abim ya da kardeşim var mıydı ? Beni seviyorlar mıydı.. ? Red Room olmasaydı hayatım nasıl olurdu... ? Merak ediyorum ve bilmek istiyorum. Bilmek istiyorum Natalia.. Onları görmek istiyorum.

Natasha sarışın kızın ağlamaya başlayarak dediği şeylerden sonra dayanamayıp ona sıkıca sarıldı. Kendi gözlerinden akan yaşları umrunda değildi. Sadece Alina' düşünüyordu. Onun bu kadar üzülmesini istemiyordu çünkü o bunları hak etmiyordu. O çok daha iyisini hak ediyordu..

İki kadın bakımsız ve oldukça kötü durumda olan mezarın önünde sarılıp dakikalarca ağlarken Alina bir anda duyduğu sesle sarıldığı kadından ayrılıp ilerideki çalılıklara doğru baktı. O ses de neydi ?

Natasha bir anda kendinden ayrılıp kıpkırmızı mavi gözlerini ilerideki çalılıklara dikmiş kızın baktığı yere bakıp kaşlarını çattı. Ne olmuştu ?

Natasha : Ne oldu ?

Alina : Orada bir şey var. Bir... ses duydum.

Natasha : Bu mezarlıkta şu an bizden başkası olduğunu düşünmüyorum.

Alina : Hayır Natalia. Duydum, orada bir şey vardı.

Alina ağlamasını tamamen bir kenera bırakıp elleriyle göz yaşlarını, ıslak yüzünü silerken mavi gözleri ile çalılığın hareket ettiğini gördü. O sırada hızla Natasha'ya bakıp onun da bunu gördüğüne emin olur olmaz belinden küçük bir silah çıkarıp çalılığa doğru iki el ateş etti.

Silah sesi ile beraber çalılığın arkasından bir adamın bağırışı yükseldiği zaman iki kadında koşarak çalılığın yanına gitti.

Acıyla kalçasını tutan adam iki kadını görmesiyle daha çok bağırırken Natasha adama sessiz olmasını söyleyip büyük bir küfür etti.

Natasha : Bir adamı vurdun !

Alina : Bizi gözetlemeye gelmiş bir keskin nişancı olabilirdi !! Bizi gözetlemeye mi geldin ?!

Alina sertçe yerdeki adama bağırıp onun korkuyla daha çok bağırmasına neden olduğunda Natasha göz devirip yanında duran Alina' hafifçe ittirdi.

Natasha : Onu korkutuyorsun

Alina : Hadi ! Sadece iki el ateş ettim !

Adam : Beni öldürmeyin !! İki çocuğum ve bir karım var ! Üstelik-

Natasha : Hey ! Hey ! Hey !! Seni öldürmeyeceğiz !-

Adam : O zaman ambulansı ara seni ****** !!

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Steve : Tamam... bakalım doğru anlamış mıyım ?-

Alina : Evet ! Kesinlikle öyle oldu-

Steve : Bir anda yok oluyorsun ve sana ulaşamıyoruz. Bir anda Ivann mezarında ortaya çıkıyorsun ve Natasha ile durup dururken ağlamaya başlıyorsunuz. O sırada da bir ses duyuyorsunuz ve SEN DE SESE DOĞRU İKİ EL ATEŞ EDIYORSUN ?!

Tony : Ve adam Natasha'ya ****** dediği için iki el daha ateş ediyorsun !! Aklın nerede senin ?!

Alina : Natalia'ya ****** dememeliydi !! Natalia ****** değil !

Natasha : Buradaki herkes ****** olmadığımı biliyor ! Ayrıca bu, senin yaptığın şeyi de hafifletmiyor !

Alina : Ne yani ?! Sana ****** demesine izin mi verseydim ?!

Natasha : Ben ****** değilim !

Steve : Tamam !! Çok fazla ****** diyorsunuz !

Steve sert bir şekilde yan yana sandelyelerde oturmuş iki kadını da susturup sıkıntılı bir nefes verdiğinde Alina yeniden konuşmaya başladı.

Alina : Sadece korktum ! Bu aralar çok fazla şey yaşadım ve oradakinin beynime bir kurşun geçirebileceğini düşündüm ! Bana ya da Natalia'ya ne fark eder ki ?! Eğer ben önce davranmasaydım-

Tony : Hayali bir suikastçiden mi bahsediyorsun ?

Tony kaşlarını alayla kaldırıp koyu renkli gözlerini devirirken bu sinirli sarışın kızı kesinlikle daha çok sinirlendirmişti.

Alina : Evet, Tony. Hayali bir suikastçiden bahsediyorum !

Alina oldukça sert bir şekilde kendinden birkaç adım uzaktaki adama bakıp göz devirirken Steve dayanmayıp konuşmaya başladı.

Steve : Tanımadığın bir adamı mezarlıkta 4 kez kalçasından vurman olayını şimdilik bir kenera bırakırsak.. Ivan'ın mezarına neden gittin ?

Steve sıkıntılı bir nefes verip kollarını göğsünde birleştirdiğinde Alina ortamın artık biraz daha ciddiyileştiğini anlayıp dağınık saçlarını stresle karıştırdı.

Alina : Çünkü ailemi merak ediyorum. Çok uzun zamandır merak ediyordum ama... ama son yaşananlardan sonra içimde onların eksikliğini biraz daha hissettim. Bunu zaten hepiniz biliyorsunuz.. ama onları çok merak ediyorum. Çoktan öldüklerini biliyorum ama en azından gerçek mezarlarını bulmak istiyorum. Onların başında az da olsa inandığım tanrıya dua etmek istiyorum.. onlarla bir bağım olsun istiyorum... ama artık bir önemi yok, değil mi?

Alina sözleri biterken gözünden damlayan yaşı hızla silip dolmaya başlamış burnunu çekti.

Alina : Ivan'a son kez bu yüzden gittim. Ailemi sormak için. Tamam mı ?

Alina'nın dediklerinden sonra gergin odada çok büyük bir sessizlik başladığında herkes birbirine bir şeyler anlatmak istercesine baktı. Alina şu an ne kadar saçma ve kötü bir davranış sergilemiş olursa olsun kendince az da olsa haklıydı. Bu aralar çoğu kişi gibi o da zor zamanlar geçiriyordu ve kendi ailesinin boşluğunu da daha ağır hissetmesi normaldi.

Dakikalar süren sessizliğin sonunda Tony tüm düşüncelerini ve gerginliğini bir kenera atıp yavaşça sarışın kızın yanına oturdu.

Onu az da olsa anlıyordu. En azından anladığını düşünüyordu. Bir aileyi kaybetmek, onlara veda edememek, aklında sorularla kalmak ve eksik hissetmek ne demek biliyordu. O ne kadar Tony Stark olsa da.. bu duyguları oldukça iyi biliyordu.

Koyu bakışlarını yanına oturduğu sarışın kızın hüzünlü yüz ifadesinde bir süre gezdirdikten sonra kendinden oldukça emin ve yumuşak bir tonda konuşmaya başladı.

Tony : Alina senin için aileni araştırmamı ister misin ? Eğer.. istersen belki Nick ile beraber... biraz bakabiliriz. Yani en azından neler bulabileceğimize bir bakarız..? Şansımızı denemekten zarar gelmez, öyle değil mi ?

Alina Tony'nin bir anda duygu değiştirip böyle bir şey demesiyle mavi gözlerini onun koyu renkli gözlerinin tam içine sabitledi. Hüzünle birkaç dakika sessiz kaldıktan sonra ona sıkıca sarılıp yüzünü onun omzuna gömdü.

Alina : Teşekkür ederim Tony.

Tony : Önemli değil Ally..

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●
/ 1 Eylül , 2010 /
○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina mavi gözlerini güneş ışığı yüzünden rahatsızca kırpıştırıp araladı ve başını hızla kaldırıp anlamsızca nerede olduğuna baktı. Steve'in odasında tek başına olduğunu görünce sıkıntılı bir nefes verip başını yeniden uykusuzlukla yatağa gömdüğünde şu an uyanmamak için her şeyi yapabilirdi.

Dün gece en son uykusu olmadığı için saati aldırmadan Steve'in yanına gelmişti ve çok büyük ihtimalle de konuşurlarken uyuyakalmıştı.

Steve her zaman Alina'ya göre sabahları daha erkenci olmuştu ve bu gün de öyle olduğu kesindi.

Kız yorgunlukla yüzünü gömdüğü yumuşacık yatakta isteksizce doğrulup birkaç dakika uyanmak için öylece durdu. Gözlerini tamamen açtığını ve az da olsa uyandığını hisseder hissetmez uykusuzluğu yüzünden dengesizce yataktan kalkıp boş odadan çıktı.

İlk önce lavoboya daha sonra da odasına gidip hazırlandıktan sonra her zaman yaptığı gibi salona inmek için merdivenlere yöneldi.

Merdivenin basamaklarını tek tek inip salonun kapısına geldiğinde Tony'nin Natasha ile sohbet ettiğini gördü. Tony mi gelmişti ? Onun bu saatte şirkettinde olması gerekmiyor muydu ?

Alina : Tony ? Selam !

Alina merakla koltukta sohbet eden ikiliye doğru yürüyüp yüzüne tatlı bir gülümse takındığında hafiften gergin olduğu belli Tony de belli etmek istemezcesine hızla gülümsedi.

Tony : Selam.

Natasha : Selam. Steve uyuyor mu ?

Alina : Şey.. aa.. hayır. Nerede olduğunu bilmiyorum. Odasında değil. Siz bu sabah onu görmediniz mi ?

Alina koltukta hemen Tony'nin yanına oturup ikiliyi süzerken ne Tony ne de Natasha'nın onu görmediği yüz ifadelerinden oldukça belliydi.

Tony : Büyük ihtimale binada bir yerdedir. Birazdan ortaya çıkar.

Natasha : Spor odasında olduğuna eminim.

Natasha göz devirip kıkırdarken Alina büyük koltukta arkasına yaslanıp kucağına büyük bir yastık aldı

Alina : Bucky için toplantı odasında da olabilir. Bu aralar Bucky'e cidden biraz fazla taktı. Bir yandan çok haklı ama.. eğer olaylar düşündüğü gibi değilse hayal kırıklığına uğramasından korkuyorum.

Alina omuz silkip sıkıntılı bir nefes verdiğinde Natasha olaydan sıyrılmak ve kahvesini tazelemek için arkadaki mutfağa doğru ilerledi. Bucky olaylarından çok haz etmiyordu ve ne kadar uzak kalırsa onun için o kadar iyiydi.

Tony : Bucky'nin yaşamadığına neredeyse eminim. Eğer o gördüğümüz Bucky ise bile artık ne Steve'ı ne de geçmişi hatlamadığı kesin. Steve bunu kabullenmiyor ama kabullendiği zaman önceden kabullenmediği için fazla üzülecek.

Alina : Evet.. sanırım haklısın.

Alina burukça adamı onaylayıp başını hafifçe ona doğru devirdiğinde Tony kıza göz devirip biraz güldü. Bu kız gerçekten daha önce karşılaştığı kimseye benzemiyordu ve bu cidden genellikle eğlenceliydi.

Alina : Bu arada senin şirkette olman gerekmiyor mu ? Bu saatte burada ne yapıyorsun ?

Alina merakla başını adamdan kaldırıp mavi gözlerini onun yüzüne sabitlediğinde Tony koltukta biraz ciddiyet havasına girmek istercesine doğruldu.

Tony : Aa... aslında ben... buraya senin için gelmiştim.

Alina : Benim için mi ?

Alina kaşlarını çatıp meraklı bir şekilde Tony'e bakmaya devam ederken Tony kızı onaylayıp koyu renkli gözleri ile önlerindeki masanın üzerinde duran belgeleri işaret etti. Bu iyi bir şey miydi ? İyi bir şey sayılmalı mıydı..?

Alina : Onlar ne ?

Tony : Nick ve ben biraz araştırdık. Hatta biraz fazla araştırdık ve... ailen hakkında bir şeyler bulduk. Hala bilmek istiyor musun bilmiyorum ama bence bunları bilmelisin-

Alina : Yaşıyorlar mı ?

Alina'nin merak ve endişe dolu sorusu Tony'nin sertçe yutkunmasına neden olduğunda kız titrek bir nefes verdi. Yaşamadıklarını tabii ki de biliyordu ama yine de sadece şansını denemek istemişti.

Tony : Üzgünüm.. İkisi de sen iki yaşındayken ölmüş.

Tony burukça masanın üzerinde duran belgeyi kıza uzatıp eline alması için beklerken Alina yavaşça belgeyi eline aldı. Açmadan önce son kez mavi gözleri ile derin derin Tony'e baktığında Tony destek vermek istercesine kızın omzuna dokundu. O sırada koltuğun arkasında beliren Natasha'da kıza bakıp burukça gülümsedi ve tıpkı Tony gibi nazikçe diğer omzuna dokundu.

O yalnız değildi. Hiç öyle olmamıştı ve hiç de öyle olmayacaktı.

Alina hem Tony'den hem de Natasha'dan aldığı destekle elindeki belgeye bir kez göz gezdirip sonunda kapağını yavaşça açtı. Önüne ilk önce bir aile resmi ve isimleri çıktığında kız titremeye başlamış olan dudağını ısırdı.

Alina : Merhaba.. merhaba anne.. merhaba baba...

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Alina okuduğu kağıdı diğer kağıtlar gibi belgenin içine koyup önündeki masaya bıraktığında son okumadığı kağıdı almak için masanın diğer ucuna uzandı. O sırada Tony bunu fark edip kızdan önce kağıdı kaptığında Alina hızla bağırdı.

Alina : Tony ! Ne yapıyorsun ?! Kağıdı ver !

Tony : Hey ! Sakin ol ! Vereceğim ama bunu sana ilk önce ben söylesem daha iyi.

Alina : Neyi ?

Kız merakla kaşlarını çatıp yanında oturan adama baktığında Tony elindeki kağıda göz gezdirip yeniden gerginlikle Alina'ya baktı. Söylemesi gerektiğini biliyordu ama bunun iyi mi kötü olacağını bilmiyordu. Ya Alina da bu haber ters teperse ? Ya mutlu olmak yerine kafayı yerse ya da mutluluktan kafayı yerse ?

Ya Alina genel olarak kafayı yerse ? O zaman bundan kesinlikle Tony suçlu olurdu.

Natasha : Tony neden ben söylemiyorum ? Sana bu kadar gerginlik iyi gelmiyor.

Kızıl saçlı kadın artık kontrolü eline alması gerektiğini bildiği için adamın elinde duran kağıdı alıp onu hızla diğer koltuğa attı.

Alina : Artık biri ne olduğunu söyleyebilir mi ? O kağıtta ne yazıyor ?

Natasha : Aa.. şey.. aa.. ailen... ölmüş olabilir... ama.. çok yakın bir arkadaşları hala yaşıyor. Yani babanın çocukluktan beri dostu olan kişi ve aileni son anlarına kadar tanıyan çok büyük ihtimalle son kişi.. yaşıyor.

Alina : N-ne ?

Alina geçirdiği şok yüzünden kekelerken bunun asla farkında değildi. Ailesine çok yakın biri yaşıyor muydu ?! Babasının dostu yaşıyor muydu ?!

Kız hızla Natasha'nın elinde tuttuğu kağıdı elinden çekip ayaklandığında onunla beraber aynı anda Tony ve Natasha'da ayaklanmıştı.

Alina deli gibi eline aldığı kağıdı okurken Tony kızın yanına gelip telaşla konuşmaya başladı.

Tony : Bu kadar hızlı okuma !!

Alina : Ne saçmalıyorsun ?!

Natasha : Sadece o adamın kanserden ölmek üzere olduğunu bu kadar çabuk öğrenmeni istemiyor !

Natasha tek nefeste hızlıca cümlesini bitirir bitirmez Alina başını okuduğu kağıttan kaldırdı. Ne ?!

Alina : Ne ?!

Natasha : Bay Alfredo akciğer kanseri ve çok iyi ihtimalle iki ayı kaldığını biliyoruz.. sadece ümitlenmeni istemedik ve bunu sona saklamak Tony'nin fikriydi !-

Tony : Ailesine çok üzülürse daha sonra söyleriz diye düşünmüştüm !-

Alina : O gerçekten ölmek mi üzere ?

Alina endişe ve üzüntüyle ikiliye bakıp bir cevap beklerken Tony kızı burukça onayladı.

Tony : Eğer gerçekten ışık hızından daha hızlı okumuyorsan daha okumamış olmalısın, buradan sadece 50 Kilometre uzaklıktaki hastanede kalıyor. Ne zaman istersen onu gidip görebilirsin ama o seni de ailenle beraber öldü diye biliyor ve seni görünce büyük bir şok yaşayacağı kesin.

Alina az önce heyecanla kalktığı koltuğa hüzünle oturup bir süre sessiz kaldığında Tony mutfağa gidip kendine büyük bir bardak su aldı. Natasha'da kıza destek vermek için yanında oturup sadece onu izledi.

Natasha : Seni üzmek istemedik Alina ama bunu bilmeliydin. Eğer bunu senden saklasaydık kendimi asla affetmezdim.

Alina : Hayır, söylediğiniz için teşekkür ederim Natalia çünkü tam da şimdi onu ziyarete gideceğim.

Natasha : E-emin misin ? Şimdi mi ?

Alina : Mhmm... şimdi. Ölmeden önce onunla konuşmalıyım. En azından son zamanlarında onun yanında olmalıyım. O yaşadığımı bilmeli..

Natasha : Seninle gelmemi ister misin ? Belki Tony ile de gidebilirsin-

Alina : Steve. Steve ile beraber gideceğim. Onu aramalıyım.

Alina hüzünle yerinden kalkıp salondan çıktı ve hızlı adımlar ile odasına girdi. Telefonunu en son bıraktığı komidinin üstünden alıp hızla Steve'ı aradı. Şu an ilk olarak ona ihtiyacı vardı. Şu an ona gerçekten çok fazla ihtiyacı vardı.

Telefon uzun uzun çalıp cevapsız kaldığı zaman kız kaşlarını çatıp bir kez daha aramayı denedi. İkinci çalış da ilk çalış gibi uzun uzun çalarken sonunda bu arama cevapsız kalmamıştı.

Steve : Hey, günaydın.

Alina : Günaydın..? Neredesin ?

Steve : Şey... aa... b-ben.. binada değilim.

Alina : Evet bunu tahmin edebiliyorum. Arkandan sesler geliyor. Neredesin ?-

Alina'nin sesini arkadan ne dediği belli olmayan bir kadın sesi böldüğünde Alina sertçe kaşlarını çattı. Steve bir kadınla mı birlikteydi ?

Steve : Aslında şu an gerçekten musait değilim. Önemli bir şey yoksa kapatabilir miyiz ?

Alina : Bu da ne demek oluyor ? Yanında birisi mi var ?

Steve : Bir şey demek değil. Dışarıdayım ve yanımda insanlar var. Ayrıca sadece küçük bir işim var. Bir saate kadar binada olacağım.

Alina : Steve sana ihtiyacım var. Nerede olduğunu neden söylemiyorsun ?

Steve : Ne oldu ?-

Alina : Hiçbir şey. Tamam mı ? Hiçbir şey olmadı-

Steve : Hadi Alina ! Sadece işim var-

Alina : Bana nerede olduğunu neden söylemiyorsun ? Arkanda birileri var !

Steve : Peggy ile beraberim. Tamam mı ? Arkamdaki kişi Peggy.

Alina : Peggy mi ?

Alina çatık kaşlarını daha da çatıp Steve ' ın dediği şeyi anlamlandıramazken Steve hızla konuştu.

Steve : Şimdi kapatmalıyım. Gelince sana söz veriyorum her şeyi konuşacağız.

Alina : Kesinlikle konuşmalıyız.

Steve : Görüşürüz-

Alina sinirle telefonu kapatıp hızla aşağı indi. Peggy nasıl hala yaşıyordu, şu an neredeydi ve nasıl hâldeydi, en önemlisi de Steve'ı nasıl bulmuştu ?! Ya da herkes Steve gibi buza girip 70 yıl sonrasında mı çıkmıştı ?! Önce Bucky sonra da Peggy !! Alina hiçbir şey bilmiyordu ama berbat şeylerin olduğu kesindi.

Kız sinirle tek başına binadan çıkıp bir arabaya bindi. Tüm yol boyunca sadece ailesini tanıyan son kişiyi düşündü. O şu an için kesinlikle Steve ve Peggy'den daha önemliydi.

Araba büyük bir hastanenin yanında durdurduğunda Alina arabadan inip binada cebine attığı kağıdı çıkardı. Adamın bilgilerine bakıp direkt olarak danışma kısmına yöneldi ve elindeki kağıt sayesinde adamın odasını kolayca öğrenip asansöre bindi.

Tek olduğu asansörde heyecandan ve karışık duyguları yüzünden nefesi titrerken kız sakinleşmek için derince bir nefes aldı.

Asansörün kapısı büyük bir hastane koridoruna açılır açılmaz asansörden çıkan Alina yüzüne bir gülümseme yerleştirip kapı numaralarını takip etti. Aradığı odayı bulunca birkaç dakika önünde öylece durdu ve sonunda biraz daha rahatladığını hissedip kapıyı açtı. Artık birileri ile sonunda konuşabilirdi..

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●

Evettt bir bölümün daha sonuna geldik ! Yine baya uzun bir bölümdü :3 ♡

Sonunda sınavlarım bitti de tamamen düzenleyip tamamlayabildim bu bölümü. Çok uzun zamandır yarım olarak duruyordu tamamlanmış şekilde görmek rahatlattı slcbdkcbsk. Beğendiniz mi ??

Geçen bölüm en son Bucky'nin yüzü ortaya çıkınca genel olarak herkesin düşündüğü şey " Cw ne olacak? " sorusuydu. Çoğu kişi de Cw artık olmaz gibi düşündü gördüğüm kadarıyla. Bu bölümden sonra ilk olarak yeniden fikrinizi sormak istiyorum :) Sizce Cw olur mu, olmaz ??

Geçen bölüm en son Natasha olayında beyniniz fazla yanmıştı biliyorum ama az çok bu bölüm toparlanmıştır herhalde. Neyse ki bu bölümde araları düzeldi zaten ^^

Alina'nın ailesini ne kadar çok özlediğini gördük bu bölüm. Zaten eğer dikkat ettiyseniz Alina'nın sevdiklerine ne kadar değer veren bir insan olduğunu illa anlamışsınızdır. Son yaşanan şeylerden sonra ailesini biraz daha özlemesi, eksikliğini hissetmesi bence gayet normal.

Tony de ona güzel bir iyilik yapıp ailesini tanıyan son kişiyi buldu. Sizce Tony'nin yaptığı doğru bir şey miydi ? Ne de olsa eski defterler yine bir şekilde açılmış oldu.

Eski defterler demişken Steve de Peggy'ı buldu !! Bu bence baya bir sürpriz oldu. Siz tahmin etmiş miydiniz bu bölümde böyle bir şey olabileceğini ?

Sizce Steve'ın Peggy'ı bulması iyi bir şey mi yoksa kötü bir şey mi ? Peggy ortalığı biraz karıştırır mı..?

Alina'nın Steve'e bu bölümde iki kez çok ihtiyacı oldu. Biri ilk kurtarıldığı zamandı ama Steve Bucky olayı ile ilgilenmeyi tercih etti. İkincisi de neredeyse ailesinden sayılabilecek birini bulmuş olmasıydı ki Steve onda da Peggy'nin yanındaydı. Bu sizce bir şeyleri etkiler mi ? Steve'ın yaptığı şeyler doğru muydu ?

Bence kesinlikle Alina'nın yanında olmalıydı ne de olsa ihtiyacı vardı ama eğer olaylara Steve'ın açısından bakarsak kendince haklı. Ne de olsa bir tarafta Bucky var. Diğer tarafta da Peggy var...

Bu arada mezarlıktaki olay hakkında fikirlerinizi alabilir miyim alhdlskxn. Sizce önemli bir olay mıydı ? Bence önemli olsa da olmasa da komikti.

Son olarak Bucky olaya nasıl dahil olur ? Peggy de artık aramızda.. sorun yaratır ? Alina'nın ailesini tanıyan adam ileride bir şeye sebep olur mu ? Olursa nasıl bir şey olur sizce ?

Veda etmeden önce de küçük bir duyuru yapacağım ! Çok konuştuysam özür dileriim !

Kitabın istatistiklerine baktığım zaman (ki siz de bunu bölümlere gidip görebilirsiniz) son bölümlere doğru oy sayısının düştüğünü fark ettim. Biliyorsunuz ki kitap okunma, oy ve yorumlarla gelişiyor ve eğer kitabı beğendiyseniz ya da büyümesine yardımcı olmak isterseniz lütfen oy atmayı unutmayın ♡ Bu tarz şeyler yazmak için beni de oldukça motive ediyor, en azından mutlu oluyorum :'))

Sonuç olarak sadece kitabın oylarının özellikle ilk bölümlere göre yavaş yavaş düşmeye başladığını hatırlamak istedim ve tabii ki de oy atıp atmamak her zamanki gibi tamamiyle size kalmış ♡♡

Eğer fikirleriniz varsa yorum yapmayı ve eğer beğendiyseniz oy atmayı unutmayın. Yeni bölümde görüşürüz. Sizi 3000 kez seviyorum ♡♡.

Ipagpatuloy ang Pagbabasa

Magugustuhan mo rin

31.5K 1.3K 45
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...
497K 57.2K 33
alfa jungkook, en yakın arkadaşının kardeşi olan omega taehyung'a deliler gibi aşıktı.
264K 25K 26
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...
448K 36.7K 28
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...