Equestrian: taekook

By aanonimyazarlik

399K 46.7K 32.1K

Bir dansçı, bir profesyonel binici ve bir de Bay Jeon. Not: Kapaktaki edit @hhisasihunn'a aittir. More

1: İkinci düşme vakası.
2: Şey yapılmak.
4: Öpücük sonrası kardeşlik
5; (1/2): Çöp adam kurabiyesi
5; (2/2): En tatlı davet
6: Atla yapılan anlaşma
7: Açığa çıkan küçük sırlar
8: Parıldamak
9: Yarışmak
10: Yüzsüzlük
11: En güçlü insan
12: Hırr Kaplan, Zıpzıp Tavşan
13: Jeon'u doyurmak
14: Evim evim, güzel evim
15: Jimin gerçekten haklı olabilir miydi?
16: Yorgun papatya.
17: Bay Acımasız Jeon
18: Kelebekler vadisi
19: Küçük cadı Soomin
20: Büyükbabayı düşünmek
21: Söz uçar deneyim kalır
22: İkinci baba
23: Affetmeyi denemek
24: Özel ders
25: Aldatmak
26: Yatak odasının gizli bölmesi
27: Kocaman adam olmak
28: Yardımsever olmak
29: Yiyilmiş dudaklar
30: Güneş adam
31: İtalyan öğrenci
32: Pençe
33: Teklif
34: İyi ki
35: İçli dışlı
36: Çocuklar
37: Kulak misafiri
38: Birbirinde tamamlanmak
39, Final: Infinity

3: Dördüncü düşüşte affetmedi tabi.

12.2K 1.4K 1.6K
By aanonimyazarlik

"Günaydın çiçeğim"

Salak gibiydim. Gece fazla geç yatmıştım ve şimdi erkenden kalktığım için gerçekten salak gibiydim. Babam yatağıma oturmuş saçlarımı okşarken ben ona anlamsız bakışlar atıyor, gözlerimi tamamen aralamaya çalışıyordum.

"Gün çok çabuk aydı, of"

Mızmızlanarak kollarımla yüzümü saklamaya çalıştığımda babam nazikçe kollarımı yüzümden çekmişti.

"Odama bıraktığın notta eğer kalkmamak için  direnirsem beni döverek de olsa uyandır çünkü hastaneye gideceğim yazmışsın" diyerek saçlarımı geriye doğru taramaya başladığında tekrardan oflamıştım. "O yüzden ben dövme kısmına geçmeden uyanmalısın" diye sözlerini tamamladığımda söylene söylene oturur pozisyona geçmiştim. Çünkü harbiden de döverdi beni, sağı solu belli olmazdı bu deli adamın.

"Tamam, uyandım"

"Ayağın iyileştiyse kendini zorlamamak şartıyla dans etmeye döneceksin bebeğim, neden mızmızlanıyorsun? Mutlu olursun diye düşünüyordum?"

Normalde mutlu olurdum ama hala bileğimde ağrı hissediyordum. Ağrımaya devam ettiği sürece geri dönemezdim ve bugün muhtmelen biraz daha dinlenmem gerektiğini söyleyecekti doktorum. Huysuzluğumun nedeni buydu. Tahmin edebiliyordum yani sonucu.

"Mutluyum" diye mırıldanarak kollarımı ona sarıp başımı da omzuna yaslamıştım.

"Emin misin?"

"Bilmiyorum." Yalan söylememe gerek yoktu. "İyileşmiş gibi hissetmiyorum kendimi"

"Bunu doktora gitmeden bilemeyiz elbette ama iyileşmemiş olsan bile sorun değil. Sonuçta bir gün elbette iyileşeceksin. Önemli olan da bu"

Sessiz kalarak sırtımı okşamasına izin vermiştim. Birkaç dakika bu pozisyonda kaldıktan sonra ilk ayrılan taraf ben olmuştum.

"En iyisi kalkayım ben. Randevuya geç kalmak istemiyorum" diyerek yavaş hareketlerle ayağa kalktığımda babam benim yerime yatmış, hatta yorganımın içine girmişti.

"Burada bir terslik var. Senin yatağın bizimkinden daha rahat. Gerçekten ya, tam tersi olması lazım değil mi?"

Dudaklarım hafifçe kıvrılırken başımı iki yana sallayarak banyoya doğru ilerlemeye başlamıştım. Dolabımdaki aynadan babamın yatağıma daha çok yayılıp yorganı iyice üzerine çektiğini gördüğümde yanına gidip kıvrılmak istesem de doktora gitmem gerekiyordu. Bu yüzden bu isteğimi bastırarak banyoya girmiştim. Sonuçta eve döndüğümde de onunla birlikte uyuyabilirdim.

-

"Hayır, izin vermedi"

Omuz silkerek kurduğum cümle karşımda duran dört arkadaşımın da aynı anda omuzlarını düşürerek oflamasına neden olmuştu.

Bu arada doktorum hala iyileşme sürecinde olduğumu söylemişti ve kesinlikle en azından önümüzdeki bir hafta daha dans etmememi önermişti.

"Jungkook, üzülmüyorsun değil mi?"

Elbette üzülüyordum ama sağlığımdan  önemli değildi sonuçta.

"Alıştım biraz. Sadece geri döndüğümde yeterince esnek olamamaktan korkuyorum" diye mırıldandığımda Yuqi yanıma gelerek kollarını etrafıma sarmış ve saçlarımı patpatlarken iç geçirmişti.

"Endişelenme. Seninki doğuştan gelen bir yetenek. İki üç hafta dans etmedin diye paslanmazsın."

"Yuqi haklı" demişti Yugyeom. Bir elini uyluğuma yerleştirmiş, her zamanki gibi hafifçe sıkmıştı. Yugyeom ve Yuqi, arkadaş grubumuzun temas bağımlılarıydı.

"Onu sorun etme ve sadece iyileşmeye bak."

"Öyle yapıyorum, sorun yok" dediğim sırada Jimin kendisine bir sandalye çekerek oturmuştu. "Sana ne oldu?" Demiştim birden kaşlarımı çatarak. "Bir garipsin. Sabah da gelmedin yanıma? Bir sorun mu var?"

"Mesajları okumadın mı?" Demişti Yuqi söze atlayarak. Ben başımı olumsuz anlamda sallarken Jimin ona susmasını söylese de umursamayarak devam etmişti. "Gece Hoseokla tartıştılar bayağı."

Bakışlarım grubumuzun son üyesi olan Hoseok hyunga çevrildiğinde harbiden de bir terslik olduğunu anlamıştım çünkü normalde güneş gibi parıldayan adam şimdi somurtuyordu.

"Hyung? Ne oldu? Konu ne?"

"Bir şey değil ya. Boşver sen" diye mırıldandığında Jimin sinirleri bozulmuş bir şekilde gülerken Yugyeom ve Yuqinin tutuşundan kurtularak ikisinin ortasına geçmiş, ikisinin de koluna girerek kendime çekmiştim.

"Küslük olmasından nefret ediyorum. Hadi şimdi ikiniz de sırayla rahatsız olduğunuz şeyi dile getirin-"

"Ablamla yatman beni çok kırdı Hoseok"

"Hassiktir, ne? Bir dakika- hyung? Doğru mu bu?"

"Duyan da zorla yaptım zannedecek-"

"Senin zorunu sikerim bak. Laflarına dikkat et"

"Ah! Bileğim, durun. Bir saniye. Sakinleşin" Sesimi yükseltmem ve biraz rol yapmam gerekmişti ama sorun değildi. "Jimin, bebeğim bu konudaki düşüncelerini biliyorum ama Hoseok hyung ve ablanın verdiği karara karışmamalısın" Objektif olmalıydım. "Ama Hoseok hyung, sen de Jiminin bu konuda ne kadar hassas olduğunu biliyorsun."

"Ya afedersiniz ama kızı sikip atmışım gibi konuşup duruyorsunuz. Konuşmaya devam ediyoruz, zaten flörtleşiyorduk öncesinde de"

"Yok bir de sikip atsaydın?"

Jimin gözlerini büyüterek konuştuğunda Hoseok hyung gözlerini devirerek derin bir nefes vermişti.

"Jimin, sakin olur musun lütfen?" Diyerek kollarımı ona sardığımda tutuşumdan kaçmaya çalışsa da izin vermemiştim. "Tamam, empati yapınca gerçekten çok garip bir durum ama birbirlerinden hoşlanıyorlarsa bir şey yapamayız ki? Sen benim abimden hoşlansaydın ben sana hiçbir şey demezdim çünkü ne olursa olsun aranızdaki ilişki benim seninle olan ilişkimi etkileyemez"

"Götü boklu abini ne karıştırıyorsun? Hiç sevmiyorum onu"

"Çocukluk aşkın olmasıyla bir ilgisi var mı bu nefretinin?" Diyerek güldüğümde beni itmişti hemen. "Ya da abimin şu an kızıyla birlikte Amerika'da yaşıyor olmasını mı kıskanıyorsun?"

"Dalga geçme şerefsiz. Ayrıca konu ben değilim."

Surat asarak kollarını birbirine bağlayıp gözlerini bizden uzağa çevirdiğinde derin bir nefes alıp vermiştim. Şu an onunla ne konuşursak konuşalım Hoseok ve ablasının olayını kabul etmeyeceğini biliyordum. Bu yüzden daha fazla zorlamak istememiştim.

"Pekala. Konuyu şimdilik kapatıp hep birlikte yemek yemeye gidelim mi?"

"Olur!"

Yuqi ve Yugyeom aynı anda beni onayladıklarında Hoseok hyung olumsuz mırıltılar çıkartmıştı.

"Benim iki saatlik bir özel dersim var. Siz gidin" diyerek bakışlarını kolundaki saate çevirmişti. "Hatta ben şimdi gitsem iyi olur. Gel, öpeyim seni"

Kollarını bedenime sıkıca sararak yanaklarıma öpücükler bıraktığında ona karşılık vermiş, ayrılmadan önce de kulağına canını sıkmamasını, Jiminin anlık olarak sinirli olduğu için bu kadar abartılı tepki verdiğini fısıldamıştım. Gülümsemekle yetinerek benden ayrıldığında diğerleriyle de, Jimin hariç, vedalaşmıştı. O yanımızdan ayrılırken Yuqi onun yerini alarak koluma girmişti.

"Evet, bize ne ısmarlıyorsun?"

"Sömürdünüz beni, yeter ya"

Sahte bir kızgınlıkla mızmızlanarak yavaş hareketlerle yürümeye başladığımda onlar da benimle birlikte yürümeye başlamıştı.

"En zenginimiz sensin, yapacak bir şey yok" dediğinde gözlerimi devirerek Jimine bakmıştım.

"Jimin de zengin, ona niye yapışmıyorsunuz?"

"Tamam kıskanma. Ben ona yapışırım, Yuqi de sana" diyerek omuz silkip Jiminin yanına gittiğinde Jiminden bir pas alamamıştı Yugyeom. Yine de koluna girmeye devam ederek yürüyordu.

Bir süre sessiz kalmıştık o sırada. Stüdyonun dış kapısından çıkana kadar hiçbirimiz konuşmamıştık. Çıktığımız anda ise, gerçekten de kapıdan çıkar çıkmaz görmüştük, hiç beklemediğim biriyle karşılaşmıştık.

"Merhaba!"

"Merhaba"

Bu Chan'di. Taehyungun yakın arkadaşı olan Christopher Chan. Burada ne işi vardı acaba?

"Ne garip bir tesadüf oldu" diyerek gülümsediğinde ben de aynı şekilde karşılık vermiştim.

"Gerçekten de öyle oldu"

Bakışları önce baştan aşağı bedenimde, ardından arkadaşlarımda dolaşmış sonra çıktığımız yere bakıp tekrardan gözlerimi bulmuştu.

"Bu stüdyoda mı takılıyorsun?" Diyerek arkamdaki stüdyoyu işaret ettiğinde başımı onaylar anlamda sallamıştım.

"Evet. Her gün buradayım desem yalan olmaz. Tabi ayağım sakat olmadığı zamanlarda" diyerek dişlerim görünecek şekilde gülümsediğimde yüzünde şaşkın bir ifade vardı.

"Gerçekten mi?" Demişti. "Ben de bu binada oturuyorum." Diyerek stüdyonun hemen yanında girişi görünen binayı işaret ettiğinde ben de şaşırmıştım. "Üç sokak arkada da Taehyung kalıyor. Hatta dur, Juyeonu tanıyor musun? O da bu stüdyoya gelip gidiyor" dediğinde kısa bir an düşünmem Juyeonu hatırlamama yetmişti.

"Tam tanımıyorum, farklı bir kolda o ama biliyorum evet."

"O Taehyungun kuzeni"

"Dünya gerçekten çok küçük bir yer" diyerek güldüğümde o da bana katılmış ve ardından bakışlarını tekrar arkadaşlarıma çevirmişti.

"Neyse. Ben sizi tutmayayım daha fazla. Zaten birazdan Taehyung da gelir. Onu bekliyordum- ah, geldi bile"

Bakışlarının yönüne baktığımda bize doğru gelen Taehyungu görünce birden heyecanlansam da sakin görünmeye çalışarak gülümsemiştim ona.

"Jungkook?"

"Merhaba"

Tamam, sesim biraz hevesli çıkmıştı sanırım.

"Merhaba" demişti gülümseyerek. Üzerinde haki renginde dizlerinin altına kadar gelen oldukça tarz bir mont, altında paraşüt kumaşlı bir siyah eşofman ve içinde de bir kapüşonlu sweatshirt vardı. Gerçekten güzel görünüyordu.

"Taehyung, biliyor musun? Jungkook da buraya gelip gidiyormuş" diyerek arkadaki stüdyoyu işaret ettiğinde Taehyung hafif bir şaşkınlıkla bakışlarını tekrardan bana çevirmişti.

"Gerçekten mi? Ama evin buraya biraz uzak değil mi?"

Sorduğu soru gayet normaldi. Hatta ben normal bir tavırla cevap verecektim fakat Chan birden atlamış, ortamı garipleştirmişti.

"Bir dakika, sen onun evini nereden biliyorsun?" Demişti gözlerini büyüterek. Yüzünde şok olmuş gibi bir ifade vardı ve hemen sonrasında Taehyungun omzuna vurmuştu. "Nasıl benden önce davranabilirsin? Halbuki biz de çok iyi anlaşıyorduk"

Şakayla karışık bir şekilde kızarak söylediği şeyler benim gözlerimin büyümesine neden olmuştu. Paniklemiştim. Taehyung ise gayet rahattı. Ona vuran elini tutarak aşağıya indirmiş ve gözlerini devirmişti.

"Aptal aptal konuşma" demişti. "Babası davet ettiği için gittim"

"Ha? Tamam o zaman. Ben yürümeye devam edebilirim" diyerek bakışlarını keyifle bana döndürdüğünde ben salak salak ona bakmaya devam ediyordum ki birden yanağımdan makas almıştı.

"Şaşırmışken de çok tatlısın" demişti gülerek. Ben artık kızarmaya başladığım sırada Yugyeom konuşmaya girmişti.

"Birincisi, Jungkook el kol şakalarını hiç sevmez. İkincisi, yavşak yavşak hareketler yapmaya devam edersen Jungkookla gram şansın olmaz. Üçüncüsü, eğer Jungkookla yakınlaşamazsan numaramı ondan alabilirsin"

Yugyeom, her zamanki Yugyeomdu işte. Salak salak niye utanmıştım bilmiyorum ama sonunda kendime gelerek kaşlarımı çatmış ve Yugyeomun omzuna vurmuştum.

"Salaklaşma." Demiştim sessizce. Ardından Chan ve Taehyunga çevirmiştim bakışlarımı. Chan oldukça keyifliydi fakat Taehyung da bir o kadar düz bakıyordu. "O gün üzerine düştüğümü biliyorum. Bunun için üzgünüm ama bilerek yapmamıştım. Yani beni yanlış anladın sanırım. Farklı bir amacım yoktu-"

"Biliyorum biliyorum" demişti gülerek. Hay ben böyle gülüşü ne yapayım? Adam aşırı iyiydi ya, acaba kabul falan mı etseydim? Ama yok, imajım çizilirdi. "Ben sadece takılıyorum. Merak etme benden zarar gelmez" diyerek bir kolunu Taehyungun omzuna atıp ona yarım yamalak sarıldığında dudaklarımı birbirine bastırarak başımı hafif hafif sallamıştım.

"Tamam o zaman. Anlaştığımıza göre biz artık gidebiliriz sanırım-"

"Nereye gideceksiniz?" Heyecanla sormuştu. Neden böyle yapıyordu?

"Yemek yiyecektik birlikte"

"Gerçekten mi? Biz de Taehyungla yemek yemeye çıkmıştık. Eğer sizin için de sorun olmazsa hep beraber yiyelim mi?"

"Chan, insanlara istediğini yaptırmak için masum masum konuşup durma." Diyerek lafa atlamıştı Taehyung. Sonrasında bana dönmüştü ama onun omzundan sarkıttığ8 elini tutmuştu. "Gerçekten hiç böyle tatlı bir insan değildir. Neyse. Chan sosyal bir kelebek olduğu için hemen atladı ama istemiyorsanız gerçekten hiç sorun değil. Ben onu götürürüm başka bir yere" dediğinde ne diyeceğimi bilememiştim bir an. O anda da zaten Chan susmamıştı.

"Niye böyle söylüyorsun? Yanlış tanıyacaklar şimdi beni. Sadece birlikte yemek yiyelim dedim?"

"Yanlış mı tanıyacaklar yoksa doğru mu bilemedim" diyerek kıkırdadığında, Chan Taehyungun yanağını sıkarak topladığı et parçasını ısırmıştı. Gerçekten sadece arkadaşlar mıydı acaba?

"Çok konuşma da bu güzel dansçıları güzel bir yere götürelim hadi"

-

Bizimkiler hemen ikna olmuştu. Yugyeom zaten çocuğa düşmüştü, Jimin sosyal bir kelebekti zaten ve Yuqi de ben tamam dediysem asla karşı çıkmazdı. Tek sorun kimse Taehyunga fikrini sormamıştı. Belki de istemiyordu? Olabilirdi, sonuçta onlar birlikte gideceklerken biz dahil olmuştuk birden. Rahatsız olmuş olabilirdi. Gerçi dahil olan onlardı teknik olarak ama olsun. Aynı şeydi işte.

"Jungkook normalde de bu kadar çekingen mi?"

Gözlerimi tepsimdeki patateslerden ayırmamı sağlayan cümle Chan tarafından söylenmişti. Sorduğu kişi Yugyeom değil Jimindi. Yugyeomla geldiğimizden beri, yani yaklaşık on dakika olmuştu, sohbet ediyorlardı ve ben neden ona değil de Jimine sorduğunu merak etmiştim.

"Çekingen mi?" Diyerek gülmüştü Jimin. Gözlerini kısa bir an bana çevirip ifademi süzmüş ve tekrar ona dönmüştü. "Jungkook binlerce insanın önünde dans ediyor, sence çekingen biri olabilir mi?"

"Binlerce mi? Gerçekten mi? O kadar iyisiniz yani?" Diyerek şaşkınca bana bakmaya başladığında ne yapacağımı bilemeyip ağzıma bir patates atmış ve hafifçe omuz silkmiştim. "Buralarda takılıyoruz diyince harbiden de sadece takıldığınızı düşünmüştüm. Demek ki işi ilerletmişsiniz-"

"Dans ederek para kazanabilecek kadar ilerlettik diyelim"

Yugyeom keyifle konuştuğunda bu sözün ardından gelecek soruyu bildiğim için kaşlarımı çatarak Yugyeoma kızgın bir bakış atsam da onun umrunda değildi tabi.

"Bu çok iyi. Ayıptır sorması ama ne kadar kazanıyorsunuz?"

İşte beklediğim soru da buydu. Rahatsızca kıpırdanarak patateslerimi yemeye devam ettiğimde Yugyeom sonunda rahatsız olduğumu fark etmiş ve geçiştirmişti onu.

"Hem ayıp diyorsun hem soruyorsun. Boşverelim"

Chan elbette kabul etmemişti.

"Asıl sen keyifle söyleyip sonra susuyorsun" demişti isyankar bir şekilde. "İnsan merak ediyor. Hadi söyle" diyerek tatlı tatlı Yugyeoma bakmaya başladığında Taehyung birden onun ağzına patates tıkıştırmaya başlamıştı.

"Çok konuşuyorsun. Biraz karnını doyur"

Chan mızmızlansa da Taehyungu dinleyerek sessiz kalmış ve tepsisindekileri yemeye devam etmişti. Ben de patateslerim bittiği için hamburgerime geçmiştim. En güzel tat en son yenirdi sonuçta.

Tabi ben hamburgeri biraz pis yediğim için nazik olmam lazımdı şu anda.

"Benim patateslerimden sıkıştırsana arasına?"

Yuqi ellerimi tutup ısırmamı engellerken mırıldandığında reddetmemiş ve hamburgeri geri bırakarak içine patates tıkıştırmasını beklemiştim. Ardından büyük bir keyifle biraz küçük bir ısırık aldığımda bütün bakışların üzerimde olduğunu hissederek etrafa bakma gereksinimi duymuştum ve evet, gerçekten de hepsi beni izliyordu.

"Bir şey mi oldu?"

Şaşkınca sorduğumda, elbette elimle ağzını kapatmayı unutmamıştım, hepsi birden kıkırdamaya başlamıştı. Ben daha da şaşırırken küçük ısırmama rağmen yüzüme bir şey bulaştırdım zannederek yüzümü yoklasam da hiçbir şey yoktu?

"Jungkook, hamburgeri öyle özenli hazırlayıp öyle güzel bir aşkla baktın ki tek lokmada hepsini yiyeceksin falan zannettik ama sen minicik bir ısırık aldın." Demişti Chan gülerek. "Gerçekten yemekleri bu kadar kibar mı yiyorsun her zaman?"

"Cidden Jungkook, bugün niye bu kadar çekingen ve kibarsın?"

Yugyeom da ona katıldığında ağzımdakileri yutup konuşacaktım ki Yuqi elindeki patatesi Yugyeoma atmıştı.

"Jungkook her zaman kibar. Senin gibi geniş olmadığı için onu mu eleştiriyorsun şimdi?"

"Eleştirmiyorum Yuqi. Jungkooku bir tek sen tanımıyorsun. Bir garip bugün. Daha doğrusu onlarla birlikte takılmaya başladığımızdan beri garip. Bir sorun varsa söylemeli." Diyerek bakışlarını bana çevirdiğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Jungkook, yanlış anlama lütfen ama,"

Taehyung benden önce konuştuğunda bakışlarımı ona çevirmiştim hemen.

"Gerçekten bir problem varsa söyleyebilirsin. Seni tam olarak tanımıyorum ama bu kadar sessiz ve gergin biri olmadığını biliyorum. Eğer bizimle birlikte takılmak istemiyorsan bu sorun değil, asla alınmayız. Sadece söylemen yeterli. Bunu biliyorsun değil mi?"

"Hayır, neden rahatsız olayım? Asıl sana sormadık buraya gelirken. Belki de sen istemeyebilirsin-"

"Aman Tanrım"

Özür dilerim Chan fakat bir daha sözümü keseni sikeceğim cidden. Anasını sevdiğimin yerinde bir konuşamadım ya?

"Ne kadar ince düşünüyorsun? Taehyunga fikrini sormadık diye mi çekindin gerçekten?"

"Evet. Ama bu ince düşünmek değil ki? Bir yere gidilecekse gidecek olan herkesin fikrini ve onayını almamız gerekir."

Ciddi bir şekilde kendimi açıkladığımda Taehyung gülümsemeye başlarken Chan birden yerinden kalkarak bana doğru eğilmiş ve yanaklarımı tuttuğu gibi dudağımın kenarına bir öpücük bırakmıştı.

Dördüncü kez düşmüştü sanırım bana, affetmemiş yapışmıştı. Cesareti takdir edilesiydi gerçekten.

"Çok özür dilerim ama Jungkook seni yerim" demişti yerine tekrardan otururken. Yugyeom ve Jimin ona patates fırlatırken o kıkırdıyordu. "O kadar tatlısın ki.. Keşke sevgilim olsan. Olmak ister misin?"

"Abartma" demiştim kaşlarımı çatarak. Elimin tersiyle dudağımın kenarını sildiğimde Taehyunga bakmaya utanmıştım nedense. Ayrıca onun bana bakıyor olduğunu bilmek de beni utandırıyordu.

"İleriye gittim değil mi? Ama gerçekten çok sevimliydin Jungkook. Özür dilerim tabi ama kendimi tutamadım. Bir de ciddi ciddi kendini açıklamaya çalıştığın o anda gözlerin daha da ve büyüdü böyle tatlı tatlı konuştun, kendimi tutmam imkansızdı"

Chan masya doğru eğilerek sevimli olmaya çalışırcasına konuştuğunda onu umursamamış, hamburgerimi yemeye devam etmiştim.

"Bir daha olmasın" diye mırıldandığımda kıkırdayarak beni onaylamıştı.

Sonrasında ise olay unutulmuş gibi davranmışlardı. Ben oldukça yavaş bir şekilde hamburgerimi yerken onlar bir sürü şeyden konuşmuşlardı. Garip bir şekilde Taehyung tarafından izlendiğimi hissediyordum ve açıkçası ona bakmaya utandığım için de hiç ona bakmıyordum.

Hamburgerim bittiğinde kolamla ilgilenmeye başlamıştım ki birden Taehyungun bana seslendiğini duyunca bakışlarımı ona çevirmiştim. Diğerleri konuşmaya devam ediyordu.

"Jungkook, burada olduğum için mutluyum. Çekinmene gerek yok. Fikrimi sormayışınıza takılmadım bile çünkü zaten Chanle birlikteyken genelde ben karar vermem. Buna takılacağını tahmin etmemiştim. Gerçekten incesin, teşekkür ederim ama ben gayet mutluyum"

"Pekala, o zaman sorun yok" diyerek gülümsediğimde Taehyung da gülümsemişti.

"Hamburgeri gerçekten o kadar küçük ısırıklarla mı yiyorsun?" Diyip kolasından bir yudum aldığında dudaklarım iyice iki yana kıvrılmıştı.

"Normal değildi kabul ediyorum ama normal yeseydim her yerime bulaştırırdım. Biraz kirli yiyorum da. Bu yüzden güzel bir karar verdim bence"

Taehyung kıkırdayarak başını hafifçe yana yatırdığında hala gülümsüyordum.

"Unuttuğum için üzgünüm ama kaç yaşındayım demiştin?"

"Yirmi üç. Sen de yirmi beş. Hatırlıyorum çünkü bana yaşımı ilk defa sorarken kendimi çok yaşlı hissediyorum, kaç yaşındasın demiştin ve aramızda sadece iki yaş vardı"

Taehyung güzel bir kahkaha atmıştı. Başını arkaya doğru düşürmüş, gözleri kaybolana kadar kısılmıştı. Dudakları gerginken bile kalp şeklini andırıyordu ve o gerçekten de güzel görünüyordu. Bakışlarımı ondan almakta zorlanıyordum.

Sonrası keyifliydi. Saçma sapan sorular ve öpmeye kalkışmalar olmamıştı. Aptal bir grup genç gibi aptal şeylere kahkaha atıp aptalca şeylerden bahsetmiştik. Gülerken Taehyungla kesişen bakışlarımız beni gerçekten mutlu etmişti çünkü çok önceden duyduğum bir şeyi hatırlatmıştı bana.

Bir kişi gülerken otomatik olarak kendisini en samimi hissettiği kişiye bakarmış.

Elbette en samimi hissettiği kişi ben değildim fakat bu hareketi bana karşı da güzel bir samimiyet hissettiğini gösterirdi ve bu bana zaten yeterdi. En azından şimdilik yeterdi.





___

Chan başımıza bela açacak gibi ama NAPİYİM COK SEVİYORUM BU ÇOCUĞU OFFFFFFF YERİM SENİ neyse daha fazla yükselmeden iyi geceler dilerim ❤️

Sizi seviyorum ve ilginiz için de çokkkk teşekkür ederim ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 203 16
Sessiz bi çocuk ve müdürün oğlu aynı gün geç kalırsa ne olur?
5.1K 529 21
'Gardiyana aşıksan özgürlüğü sevemezsin.' 𝟎𝟐𝟎𝟓𝟐𝟏-𝟐𝟐𝟎𝟕𝟐𝟏 /düz hikaye /angst /yan çift; sope
56.6K 6.6K 38
Paramparça ruhumun kırıkları, şimdi baksan da gözlerime, her şey için çok geç artık. . "Sekiz yaşından beri nefret ederiz birbirimizden." "Yalnızca a...
217K 22.7K 35
taehyung kırmızı defterini kaybeder 290423, tk ☁️