SİRİNA (Final Oldu)

By sevdaacet72

114K 7.9K 17.3K

Ben Sirina. Kaos ve büyünün elçisiyim. İntikam hırsının doğurduğu gücüm. Ve o gün, kara bulutları delip geçen... More

Giriş
1.Bölüm "Tendeki Yağmur İzi"
2.Bölüm "Düşüş ve Buluş"
3.Bölüm "WEROSİM"
4.Bölüm "ŞİŞLİK"
5.Bölüm "MÜTTEFİK"
6. Bölüm"Kayıp Ruhlar Mezarlığı"
7.Bölüm "Yaralı ve Dövme"
8. Bölüm "Karmakarışık Zihin"
9.Bölüm "ANKA KUŞU"
10. Bölüm "KEHANET"
11. Bölüm "KAN ve RÜYA"
12. Bölüm "KRALLIK"
13. Bölüm "Kırmızı Pelerinli Yediler"
14. Bölüm "Yedinin Laneti"
15. Bölüm "Ölümcül Arzu" +18
16. Bölüm "Kızıl ve Kanlı Ay"
17. Bölüm "Büyünün Anlamı"
18.Bölüm "Yokuş ve Gidişat"
19. Bölüm "Yıkım ve Sonu Hazırlama"
20. Bölüm "Acı ve Büyü Bozma"
21. Bölüm "Yaşam Uykusu"
22. Bölüm "Saklı Olanlar ve Saldırı"
23. Bölüm "Arayış ve Dönüşüm"
24. Bölüm "Tören ve Bağ" +18
25. Bölüm "Davet ve İstek"
27. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 2
28.Bölüm "Kaos ve Büyünün Elçisi"
29.Bölüm "Savaşa Hazırlık"
30.Bölüm "Altılı Kehanet"
31.Bölüm "Enkaz Altındakiler"
32.Bölüm "KAN BAĞI"
33.Bölüm "Kolye ve Açığa Çıkan Sırlar"
34.Bölüm "Küller ve Gelenler"
35.Bölüm "ANSIZIN"
36.Bölüm "Ölümün Çanları"
37.Bölüm "Savaşın Ağırlığı"
38.Bölüm "Sonlar ve Gelişler"
39.Bölüm "Yüreğimde Bitmeyen Sonlar, Final"
TEŞEKÜRLER♡
Sirina 2- ASMERA
Asmera 1. Bölüm
Asmera: 2. Bölüm
Asmera 3. Bölüm
Asmera 4. Bölüm
Asmera 5. Bölüm: Final.

26. Bölüm "Seranta Krallığı" Part 1

1.1K 104 466
By sevdaacet72

Oy ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Keyifli okumalar♡


Kayıplar olacak olsa bile biz birlikte güçlüyüz.

26. Bölüm: Seranta Krallığı, Part-1

Yaşadığımızı ne zaman hissederdik?
Nefes alıp vermekten bahsetmiyorum. Bir insan gerçekten yaşadığı hissiyatına ne zaman varırdı? Aldığı nefeslerden zevk aldığını, her aldığı nefesin onu mutlu ettiğini ne zaman hissederdi?

İstedikleri olunca mı, sevildiğini gördüğünde mi, bir şeyler başardığında mı, kendisini özgür hissettiğinde mi yoksa istediği her şeyi elde ettiği zaman mı?

Bir insan ne zaman yaşadığını hissederdi?
Bunu çok düşünmüştüm. Ben ne zaman yaşadığımı hissetmiştim? John'un, annem sayesinde beni savaşın ortasından kurtardığı günden beri sürekli çalışmıştım. Tek gayem sevdiklerimin ve ölenlerin intikamını almaktı. Kalbim yaşamam için sadece atıyordu. Yaşamak için nefes alıyordum.

Gerçekten yaşadığımı ve etrafımdaki olayları fark edip gerçek dünyaya dönüşüm Werosim ile karşılaşmamla olmuştu. Ona çekilirken, onu sevmeye başlayan kalbim atışlarını hızlandırırken fark etmiştim. Ben onca kötü şeyin arasında bile ilk defa yaşadığımın farkına varmıştım. Özellikle de hamile olduğumu öğrendiğim zaman, evet yaşıyorum, demiştim. Ben ilk defa yaşıyordum. İçimi yakan intikamımdan vazgeçebilecek kadar hayata tutunmuştum. Tutunmayı ben seçmiştim ama gelecek olan savaş bana engel oluyordu.

Bu savaşın olmamasını isteyen bir tarafım çığlık çığlığa bağırıyordu. Onu susturamıyordum. Susmuyordu. Savaş çıkış yol değil diyordu. Haklıydı da. Savaş çıkış yol değildi. En azından artık değildi.

Birden elime dokunan parmaklar ile irkildim. Kafamın içinde hala çığlık atan bir kadın varken yan tarafıma döndüm. Werosim bana güven aşılayan bir şekilde bakıyordu. Yavaşça başımı salladım.

John ile konuştuktan sonra bize kehaneti gösterebilecek bir şifacı cadının yanına gelmiştik. Dizlerimizin üstünde çökmüş şifacıyı beklerken derin düşüncelere dalmaktan kendimi alamıyordum. Çünkü savaş bu kadar basit değildi.

Kapının açılması ile gözlerim Werosim'in gözlerinden kopup oraya yöneldi. Esmer tenli, siyah saçları kıvırcık ve büyük siyah gözlere sahip olan bir cadı John'un arkasından içeriye girdi. Siması görmeye aşina olduğum birinin yüzü gibiydi. Ders verirken onu görmüş olmam muhtemeldi.

Benim yaşlarımda gözüken kız hiç konuşmadı. Dizlerinin üstüne çökmüş ben ve Werosim'in önünde durdu. Başını eğerek yavaşça bize selam verdi. Bizde aynı şekilde ona karşılık verirken,
"Ben Nola," diye fısıldadı yavaşça. Büyük, iri siyah gözlerine bakmakla yetindim. Bizi tanıyordu. Ona ders verenleri tanıdığına emindim zaten.

Her iki elini uzatıp birini yavaşça benim şakağıma koydu. Parmağından, sıcak yüzüme akın eden soğuğu hissettim. Diğer elini de Werosim'in şakağına koydu. Diğer eli de şakağıma koyduğu eli kadar soğuk muydu? Bu düşünce nereden aklıma gelmişti bilmiyordum bile.

Kızın gözlerinin içine bakarken usulca başını salladı. Kızın siyah gözleri gittikçe kül rengi gibi grimsi olmaya başlarken gözlerimi yumdum.

Birden karnımdan geçen kılıç ile irkildim. Elim karnıma giderken hiçbir şey hissetmemem ile oraya baktım. Kılıcı sallayan adam içimden geçerken kendime gelmeye çalıştım. Bunlar sadece gördükleriydi. En azından Rosale'nin gördükleriydi.

Etrafıma baktım.
Kucağında çocuklarını taşıyan kadınlar koşuyordu. Savaşmaya çalışan adamlar ise bir bir ölüyordu. Burasının neresi olduğunu bir an kavrayamadım. Adamlar bütün insanları; çocuk, kadın, bebek, erkek demeden öldürdü. Gözlerim bu kırmızıya boyanan yerde dolaştı. Kimse hayatta kalmamıştı. Sadece yüzünde gülümseme olan adamlar etrafına bakıyordu. Sebep oldukları vahşet karşısında zevk duyuyorlardı. Giydikleri kırmızı savaş kıyafetleri hangi krallığın askerleri olduklarını tahmin etmek zor değildi. Diriyanka Krallığı.

Birden bedenim bu andan başka bir ana çekildi. Aynıydı. Burada da manzara değişmemişti. Bütün insanlar öldürülmeden durmadılar.

Başka bir ana daha çekildim. Hangi ana çekilirsem çekileyim manzara hep aynıydı. Kana bulanmış yerde uzanan insanlar vardı.

Bedenim başka bir ana daha çekilirken soluğum boğazımda tıkandı sanki. Burası bizim şu an kaldığımız yerdi. Hızlı ve korkmuş nefesler alıp etrafıma bakarken yerde kanlar içinde yatan John'u görmem ile gözlerim doldu. Başımı iki yana sallarken bunların sadece halüsinasyon olduğunu kendime hatırlatmaya çalıştım. Nafileydi. Adımlarım oraya yönelirken yerde gördüğüm başka bir beden ile kala kaldım.

Yerde kanlar içinde yatıyordum. Karnımda dim dik bir şekilde duran bir kılıç vardı. Werosim baş ucumda durmuş dehşeti gözlerine ev sahipliği yapmış gibi bana bakıyordu. Gözlerinden yerde yatan bedenime çektiği acı da akıyordu. Donmuş bir şekilde sadece karnıma saplanılan kılıca bakıyordu. Arkasında gördüğüm adam ile onu uyarmak istedim. Adam kılıcını onun boynuna saplayıp diğer ucundan çıkarırken ağzım açık kaldı. Çığlık atmak istiyordum ama öylece kala kalmıştım.

Werosim'in bedeni, benim yerde yatan bedenimin üzerine düşerken gözleri açıktı.

Elimle ağzımı kapattım. Bunlar gerçek mi olacaktı?

Birden bedenim savruldu.

Gözlerimi açtığım zaman ağzımı örten elim ile öylece kala kaldım. Kızın soğuk eli şakağımı terk ederken bile öylece kaldım.

Başımı yavaşça Werosim'e döndürdüm. Onun da gözlerini kaplayan dehşet ifadesi ne yapacağımızı bize söylüyor gibiydi.

Şimdi kafamın içinde bağıran kadın sözcülerini değiştirmişti. Avaz avaz savaşmamız gerektiğini söylüyordu. Belki sonuç değişirdi bilmiyorduk. Ama artık savaşmamız gerektiğini biliyorduk.

Gözlerim birbirine dolanmış sım sıkı tutunan ellerimize kaydı. Onun ölümünü, bir kehanetin parçası bile olsa görmek benim canımı tarif edemeyeceğim şekilde yakmıştı. Özellikle de benim başımda çaresiz bir şekilde beklerken ve benim öldüğümü gördükten sonra kendi canını önemsemeyip savaşmayı bırakmış olması beni yıkmıştı. Werosim ben olamzsam ölmeyi diliyordu. Eğer Werosim olmazsa ben ne yapardım hiçbir fikrim yoktu.

Bir kapı sesi duymama rağmen dönüp bakmadım. Sadece gözlerinin içine baktım. Yavaşça gözlerimi kırpmam ile bir damla yaş aşağıya akmaya başladı. Werosim boşta olan diğer eli ile gözyaşını silip büyük avucunu yanağıma bastırdı.
"Seni kaybedemem," dedi. Fısıltısı bir çığ olup içimde büyüdü.

Kafamın içinde çığlık atan kadın onun sesini duyması ile sustu. Dinleneceği sesi bulmuştu.

Yavaşça yutkundum. İnsanın tükürüğü bile yutkunurken canını yakabilirmiş.
Başımı iki yana sallayıp yüzümü avucuna bastırdım.
"Bende seni kaybedemem," dedim. Onun gibi fısıldadım.

Beni yavaşça kendisine çekip göğsüne yasladı. Onun rahatlatıcı kokusunu solurken zihnimde sürekli başa sarıp duran görüntüleri yok etmek istedim. Hepsi sadece acı kokuyordu. Acıyı iliklerime kadar soluyordum.

Her şeyimle savaşacaktım.
Herkes için.
Tüm gücümle ve tükenene kadar. Sahip olduğum her şey için.

***

Werosim ve kendim için kıyafet hazırlarken hala zihnimin içinde çığlık atan bir kadın vardı.

Ne yaparsam yapayım o kadın susmuyordu. Ve gittikçe içimde büyüyen korkuya mani olamıyordum. Sanki bu yolculukta başımıza bir iş gelecekti.

Zihnimde hala çığlık atan kadının dilini gördüm. Dili ikiye ayrılıp inceliyordu. Çatallı dili bir yılanınkini andırırken beynimin kıvrımlarına dokunuyordu. Dilinde biriken zehri zihnime akıtıyordu. Düşüncelerimin kalın duvarlarına akan zehre dokunamıyordum bile. İçime akıttığı zehir duyduğum korkunun etrafına dolandı. Birden koluma sarılan eller ile ağzımdan bir korku nidası çıkarken avuçlarımda sıkıca tuttuğum bez çanta yere düştü.

Werosim beni kendisine çevirip kollarını etrafıma dolarken kulağıma doğru,
"Korkma, benim," deyip dudaklarını başıma bastırdı.

Ellerimi göğsüne koyup ondan biraz uzaklaştım. Gözlerinin içine baktım. Ne zaman gözlerinin içine baksam kırmızıyla bir olmaya başlayan sarı rengi görmek beni fena halde etkiliyordu.
"İyiki sensin," demem ile bir avucunu yüzüme koydu. Korktuğumu anlıyordu. Korkudan daha fazla hissettiğim duygu ise endişeydi. Kendim için değil Werosim ve bebeğimiz için endişelenmekten geri duramıyordum.

Yüzümü avucuna bastırdım. İçimdeki bütün kötü enerjiyi almak istermiş gibi dudağını alnıma bastırdı. Dudağını bastırdığı yerde damarlarımda akan kanın sıcaklığını hissettim. Bir elim hala göğsündeyken gömleğini avuçladım. Dudaklarını alnımdan çekmeden,
"Ben yanındayım güzelim. Yavru bir kaplan gibisin. Senin yeniden yırtıcı bir panter olmanı istiyorum," deyip yavaşça yeniden alnımı öptü.

O kadar çok olay yaşamıştık ki artık eskisi gibi olmadığımı ben de fark ediyordum. Fevri değildim, daha fazla düşünüyordum, davranışlarımın getirisini düşünürken etrafıma daha çok ilgileniyordum. Bunlar güzel şeylerdi. Ama beni o kadar durgun bir hale sokuyordu ki artık eskisi gibi atik değil gibiydim. Öyle olmamam da çok normaldi. Werosim'in bunu benden istemesinin sebebini tahmin edebiliryordum. Eğer yeniden yırtıcı gibi gözükürsem kimse bana yaklaşamayacaktı ve bu yolculuk için en gerekli şey buydu.

Usulca başımı salladım. Parmak ucumda yükselip yanağına bir öpücük bıraktım. Ondan biraz uzaklaşıp,
"Yanımdan ayrılmaki seni koruyayım. Sonra bu kıçını toplamak zor oluyor," cümlemin sonuna doğru yüzümü kaplayan tebüssüme engel olamadım. Hızla dudağıma bir öpücük kondurdu. Gülüşüm dudağımda asılı kalırken,
"Gülüşünden bile öptüğüme göre artık gidebiliriz," deyip elimden yere düşen çantayı aldı.

Ben hala donmuş bir şekilde onu izlerken Werosim elimi de tutup beni kendisi ile birlikte yürütmeye başladı.

Dışarıya çıkıp bizim için hazır olan atlara bindik. Bize kehaneti gösteren şifacı cadı bizimle gelecekti. Gitmeden önce Rosale'yi yine görmek istesem bile John buna izin vermemişti. İyi olmadığını ve dinlenmesi gerektiğini söylemişti.

Werosim bez çantayı atın yelesine bağladı. İki erkek ve iki kadın olarak gidiyorduk. Amacımız müttefik toplamaktı. Eğer çok kişi ile gidersek kendimizi yanlış tanıtma olasığımız vardı. Ve kesinlikle bunu istemiyorduk.

Werosim ata binip bana elini uzattı. Ayağımı, yelerin ayak kısmına koyup bana uzatılan eli tuttum. Werosim beni hızla çekti. Onun önüne oturmuştum. İyice yerime yerleşip sırtımı göğsüne yasladım. Werosim her iki yanımdan kolunu uzatıp atın ipini sıkıca tuttu.

İlerlemeye başlarken yan tarafımıza gelen ata baktım. Nola da benim gibi ön tarafa oturmuştu. Arkasında oturan adama baktım. Werosim'in bir alt sınıfı gibiydi vucüt yapısı olarak. Sarı saçlarını sıfıra vurmuştu. Saçları sarı olduğu için kel gibi gözüküyordu. Fazlası ile beyaz olan teni soğuk olan hava yüzünden şimdiden kırmızı olmaya başlamıştı. Onlara bakmaktan vazgeçip önüme döndüm. Şimdi bizi iki günlük yolculuk bekliyordu.


Ne kadar hızlı gitmeye çalışsak bile bir atın üstüne iki kişi bindiğimiz için atları fazla zorlamak istemiyorduk. Yola öğle arası gibi çıkmış olsak bile bana göre çabuk karanlık çökmüş gibiydi. Neredeyse günün yarısını atların üstünde geçirmiştik. Uyuşmaya başlayan bedenimi bir o yana bir bu yana sallamam ile Werosim atı durdurdu. Bizim durmamız ile Nola ve adını hiç sormadığım adam da durdu.

"Biraz dinlenip yemek yedikten sonra yola devam edelim. Hem atlar da dinlenmiş olur," dedi. Werosim'in uzun açıklaması ile attan indiler.

Bende attan inmek için hamle yapmam ile Werosim buna izin vermedi. Benden önce inip beni kucağına alıp indirdi. Gözlerimi devirdim.
"Hamileyim Werosim, hasta değil." Sesimi duyabileceği şekilde sertçe çıkardım. Sadece omuz silkti.

"Ben gidip bir şeyler avlayacağım. Sizde ateşi yakarsınız." Adını bilmediğim adam konuşup gitti. Arkasından bakarken Nola'ya yaklaştım. Bu sırada Werosim atları yeşilliğin bol olduğu bir yere bağlıyordu.
"Adı ne?" Soruyu sormam ile Nola irkilerek bana döndü. Bakışları yerdeydi ve ona yaklaştığımı fark etmemişti bile.
"Şey kimin?" Kaşlarım ile adamın gittiği yeri işaret ettim.
"Tyler," diye fısıldadı. Kaşlarım çatılırken aralarında küçük bir tartışma olduğu hissine kapıldım.

Başka bir şey söyleme gereksinimde bulunmadım. Biz ateş için küçük odun parçaları toplarken Nola oturmuş atlara bakıyordu.

Ateşi yakarken hala Tyler'ın gelmesini bekliyorduk. Ne kadar süre geçmişti?
Werosim ayağa kalkıp etrafimizda yürümeye başladı.
"Neden hala gelmedi?" Nola'nın korku dolu sesi ile ona döndüm. Karanlık iyice çökmüştü. Ateş aramızdaki ışığı sağlarken gerçekten de Tyler'ın neden bu kadar geciktiğini düşünüyordum.
"Endişelenmeyin Tyler av konusunda pek iyi değil sadece." Konuşan Werosim'e döndüm. Onu tanıyordu. Büyük ihtimalle dövüş eğitimi verdiği öğrencileri arasındaydı.

"Hadi ama dostum. O kadar da berbat değilim," diyen ses ile Nola'nın arkasına döndüm. Tyler elinde tuttuğu geyikle keyifli bir şekilde gülüyordu. Başımı iki yana sallayıp gözlerimi devirdim. Ben sadece şu an doymak istiyordum. En azından aç kalmayacaktık.

Yemek yedikten sonra vakit kaybetmeden yeniden yola koyulmuştuk. Bu sefer atlara binmek yerine yürüyorduk. Çünkü atların biraz dinlenmesi gerekiyordu. Uykum gelse bile kendimi fazlası ile zorluyordum. Hamile olduğum için uykusuzluk beni çok zorluyordu.

Esnemeye başladım. Cidden çok fazla uykum vardı. Kendisini belli eden karnıma elimi koyup yürümeye devam ettim. Elimde olmadan sürekli esnemeye başladım.
"İstersen uyu," diyen Werosim'e döndüm. Koluna girip başımı koluna yasladım. Uyursam onlara haksızlık etmiş olurdum bu yüzden uyumak istemiyordum. İtiraz etmek için açılan ağzım ile daha konuşamadan başka birinin konuşması ile sustum.
"Bence de senin dinlenmen gerekiyor. Hamilesin ve bu zamanlarda uyku çok önemli." Konuşan Nola'ya baktım. Hemen yanında olan Tyler'ın da başını sallaması ile onları onayladım.

Werosim ata binmeme yardım edip yerimi iyice sağlamlaştırdı. Yavaşça atın üstüne uzanıp kolumu boynuna doladım. Werosim başımın altına yumuşak bir kıyafet koydu. Ne olduğuna bile bakmadan başımı üstüne koyup yüzümü içine gömdüm.

Uyku bedenimi o kadar çabuk esir aldı ki gözlerimin önünü kapatmaya başlayan karanlığı kabul etmem hiç zor olmadı.

***

Zihnimde yankı yapan kartal sesleri ile uyandım. Gözlerimi açtığım zaman Werosim arkamda oturuyordu ve bir kolunu belime sarıp beni göğsünde sabit tutuyordu. Yavaşça gerindim. Werosim'in dudaklarını boynumda hissedince huylandım.
"Günaydın uykucu." Yüzümü kaplayan gülümseme ile omzumun üstünden ona baktım.
"Sana da günaydın demek istiyorum ama uyumadığın çok belli." Uykulu ve çatlak çıkan sesime bir an sinir oldum.
"Bir şey olmaz. Bebeğimiz rahat uyusunda babası zaten uykusuzluğa alışkın." Yüzünü kaplayan gülümsemeye hayranlıkla baktım. Babası diyordu. Daha doğmamış olan çocuğumuzu sahiplenmesi o kadar hoşuma gitmişti ki bunu kelimeler ile ifade edemezdim.

Yanağından öpüp yan tarafıma döndüm. Nola, Tyler'ın göğsüne yaslanmış bir şekilde uyuyordu. Bu manzara hoşuma gitti. Aralarında nasıl bir sürtüşme yaşadıklarını bilmiyor olsam bile Tyler'ın beline sım sıkı  doladığı kolundan onu bırakmayacağı belli oluyordu.

Zaten John genellikle birbiri ile arası çok iyi olanları beraber göndermişti. Bu yüzden Tyler ve Nola'nın arasının iyi olduğunu tahmin etmek zor değildi. Tabii şu an aralarında bir anlaşmazlık vardı sadece.
"Ne kadarlık yolumuz kaldı?" Sorumu sorup etrafıma bakmaya başladım. Bir ormandaydık. Zaten şu ormanlardan bir türlü kurtulamıyorduk. İçinde sakladığı o kadar çok gizem vardı ki bu yüzden ormanlar tehlikeliydi.
"Yarın sabah öğlene doğru orada oluruz," demesi ile şaşırdım. Bu kadar uzun süre uyumuş muydum ben? Tamam uyumayı severdim ama bu kadar çok uyuduğumu hatırlamıyordum.

Yolculuk devam ederken bir mola daha verip yemek yemiştik. Werosim ve Tyler sırası ile nöbet tutacak şekilde dinlenmişlerdi. En azından biraz olsa da uyumak onlara iyi gelmişti.

Sabahın ilk ışıkları ormanı aydınlatırken artık varmak istiyordum. Yolculuklardan nefret ediyordum. Bedenen fazlası ile yoruluyorduk.

Ormandan çıkarken gözükmeye başlayan kalenin kulelerine bakmaya başladım. Taşların gri tonları o kadar ağır basıyorduki uzaktan parlıyordu.

Kaleye yakınlaştıkça büyüklüğü insanı korkutacak cinstendi. Özellikle kalenin etraflarına inşa ettikleri duvarlarına baktım. Daha inşa edilen duvarlara bile yaklaşamamışken etrafımızı sarmaya başlayan kılıçlı adamlara baktım.

Atların üstünde olan kılıçlı adamlar mavi üniformalıydı. Etrafımızda dolanmaya başlarlarken sayabildiğim kadarı ile sekiz kişiydiler.

Werosim belime sardığı kolunu sıkılaştırırken bu askerlerin kime ait olduğu belliydi. Bizim de ne yapacağımız bariz ortadaydı.

***

Selamlarrr

Bölüm nasıldı?

Sizce ne yapacaklar?

Ve sonraki bölüm görüşürüz sizi çok dehşet şeyler bekliyor bence♡

Mor kalpler veya büyü küreleri burayaaa💜💜🔮🔮🔮

Kendinize iyi bakın, seviliyorsunuz

Continue Reading

You'll Also Like

5.8K 824 19
Nefesini kulağımda hissettiğimde ürperdim. İstemsizce ona dönen yüzümle vücudumun her bir zerresinde hissettiğim duyguların hepsini teker teker gömme...
1.2K 64 18
Üniversite öğretmenin bir krallığın dükü olsa ve seni kaçırıp orada düşes olmanı teklif etse, mükemmel bir şey değil mi? Haydi birlikte hikayenin i...
226K 27.9K 50
[ TAMAMLANDI.] #Fantastik 1 #Savaş 1 Hey, ben deliyim! En az senin kadar... Jessie; çılgın, deli dolu ve köy tarafından dışlanmış üstün güçleri...
14.7K 482 16
Kuruluş Osman senaristlerine meydan okumak için buradayım. Her bölüm birbirinden bağımsız konulardan oluşacak. Kitap olmadan okuyunuz, teşekkürler. ...