Silent° [ MinSung ]

By lovescaiy

194K 20.2K 19.5K

Yaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış at... More

Airpods ¹
Repeated Error ²
English School ³
Heart breaker ⁴
Secret Life ⁵
Son ⁶
Curious Bug⁷
Brownie Points ⁸
Question Machine ⁹
Bus Chaos ¹⁰
Breakfast ¹¹
Awkward Boy ¹²
Simple Machine ¹³
Dream or Reality ¹⁴
Happy B-Day ¹⁵
Bastard ¹⁶
Date ¹⁷
One or Two ¹⁸
Sleeping Beauty ¹⁹
Good Night ²¹
Good Old ²²
Basketball ²³
Start ²⁴
The Final Lap ²⁵

Romantic ²⁰

6.3K 741 501
By lovescaiy

"Jisung!" Minho, elindeki iki pamuk şekerle Jisung'ın yanına gelirken Jisung kızaran gözleriyle Minho'nun ellerine ellerini koydu.

"Özür dilerim! Minho, çok özür dilerim. Sadece bir anlığına telefonuma dönmüştüm, annem aradığı içindi ama- Yuki yanımda değildi!" Jisung, hıçkırarak ağlarken Minho elindeki şekerleri yanlarından geçen birilerinin ellerine tutuşturup Jisung'ın elini tutarak yürümeye başladı.

"Tanrım, nereye gider bu çocuk? Daha önce hiç dışarı çıkmadığı için heyecanlandı mı?" Derin bir nefes aldı. Jisung'a elbette kızmıştı ama bağırmak istememişti, ağlıyordu zaten.

"Yuki! Lee Yuki!" Minho, oğluna seslenerek lunaparkın içince gezmeye başladı, Jisung'ın elini sıkıyordu.

"Yuki!" Cebinden telefonunu çıkarıp, Jisung'ın elini bırakarak etraftaki insanlara Yuki'nin resmini göstermeye başladı.

Jisung, burnunu çekip yanaklarını silerek telefonundaki resmi açtı. Güvenlik görevlilerinin yanına giderek fotoğrafı gösterdi.

"Bu bebek dışarı çıktı mı?"

"Hayır, kimse çıkmadı son yarım saattir. Anons etmemizi ister misiniz?" Jisung başıyla onayladı.

"Lee Yuki, olduğu yerdeki oyuncağa gitsin ve babasını beklesin, bunu söyleyin." Adam onaylayarak içeri girdiğinde Jisung etrafta gezinmeye başladı. Yuki için yapılan anonsu duyduktan sonra tiz bir ses işitmişti.

"Jisung! Baba!"

Hızla arkasına dönüp, sese doğru koşmuş, etrafta gezinen çocuğun önüne gelince kendini dizlerinin üzerine atıp, biraz da yerde kayarak ona sıkıca sarılmıştı.

"Jisung!"

"Yuki! Neden elimi bıraktın?" Jisung ağlayarak geri çekilip telefonunu eline aldı ve Minho'nun numarasını tuşladı. Olduğu yerde oturmaya devam ederken Yuki onun bacağına oturmuş, elleriyle yumuşak yanaktaki yaşları silmişti.

"Minho, şeydeyiz, neydeyiz, bu oyuncağın adı ne anasını satayım? Ördek vurulan şey, oradayız." Jisung, yüzüne kapanan telefonu kenara bırakıp burnunu çekti tekrar.

"Çok korktum kayboldun diye."

"Ben kaybolmadım, sen kayboldun." Jisung gülerek çocuğa sıkıca sarılırken Yuki kıkırdamıştı. Karşılarından koşarak gelen Minho yanlarına gelip yere çökmüş, ikisine de sıkıca sarılmış ve Jisung geri çekilince oğlunu kucağına alıp kokusunu içine çekerek saçlarını okşadı.

"Neredesin sen minik kuş? Ne kadar korkup üzüldüm, biliyor musun?" Jisung gülerek yerden kalkıp, yakınlardan iki şişe su almış ve yırtılan pantolonuyla kanayan dizlerini görmezden gelip şişelerden birini açıp Minho'ya uzatmıştı.

"Sen iç. İyi misin?"

"İyiyim, harikayım. Özür dilerim." Jisung açılmayan şişeyi ona uzatırken suyundan birkaç yudum alınca Minho şişeyi açıp önce oğluna içirmiş sonra kendisi içmişti. Yuki, babasının göğsüne yaslanırken parmağıyla Jisung'ın dizlerini işaret etti.

"Kan."

"Ne?"

"Kan!" Korkuyla bağırıp Jisung'ın dizini işaret ederken Minho oğlunu kendine çevirdi. "Şşhh, yok bir şey, yara olmuş sadece. Nasıl oldu, düştün mü?"

"Yuki'yi bulunca kendimi yere attım, o zaman oldu herhalde. Bir şey yok ya, iyiyim ben." Minho, oğlunu kucağına alarak yerden kalkmış, Jisung'a da elimi uzatmıştı. O da kalktığında ikisini bir banka oturttu. Jisung, Yuki'yi kucağına çekip sıkıca sarıldı.

"Jisung'ın dizlerini temizlemek için ilaç alacağım, ikiniz de bir yere gitmeyin. Önce," birkaç adım uzaktaki pamuk şekerciden şeker almış gelip ikisine uzatmıştı. "Bunları yiyin. Geleceğim, beş dakikaya." Jisung başıyla onaylarken Yuki'nin şekerini açmıştı.

İkisi şekerlerini yerlerken Jisung lunaparktan çıkmış, karşıdaki eczaneden dizleri için bir şeyler satın alıp geri dönmüş ve koşarak yanlarına gelip yere çömüştü.

"Pantolonunu yırtayım mı biraz daha?"

"Yırtıldı zaten." Minho, parmaklarını kumaşın içine sokup yüksek bir ses çıkmasını umursamadan pantolonu yırtmış, pamuğa küçük şişedeki alkolü döküp yarasını temizlemiş ve batikon sürmüştü. Diğer dizine de aynısını yaptıktan sonra yerden kalkıp ellerindekileri kenardaki çöplere attı.

"Gidelim mi Yuki?"

"Ama bana oyuncak kazanmadık." Minho gülerek elini uzattı. "Gel bakalım, istediğini kazanabilecek miyiz?"

Yuki Jisung'ın kucağından inip babasının elini tutmuş, tutması için Jisung'a da elini uzatmıştı. İki elinden tutulup arada bir zıplatılarak tamamladığı yolculuğunun sonunda Jisung'ın kucağında babasının atışlarını izliyordu.

Minho, tek gözünü kapatmış, silahı omzuyla göğsüne yaslayarak atışları yaparken Jisung yaslanmış onu inceliyordu. Sertçe yutkunduğunda, Minho'yla göz göze gelmişlerdi.

Minho sırıtarak ona bakarken o başını çevirip atış tahtasına baktı. Poligonları tek tek indiriyordu.

"Bu oyuncaklardan seçebilirsiniz." Görevli bir köşedeki fazla büyük olmayan oyuncakları gösterirken Jisung Yuki'yi o tarafa çevirdi.

"Hangisini alalım Yuki?"

"Sincap!" Minho başını eğerek gülerken Jisung başını eğip çocuğa baktı. "Neden sincap?"

"Sana benziyor. Sincap istiyorum sincap sincap sincap!" Görevli gülerek sincabı verirken Yuki ona sıkıca sarılmış, Jisung'ın kucağından inip elini tutarak babası ve onun arasında yürümeye başlamıştı. "Baba, tutar mısın?" Yuki elindeki sincabı babasına verdikten sonra yürümeye devam etti.

Durağa geldiklerinde esniyordu küçük çocuk.

"Baba, uyumak istiyorum."

"Otobüse binelim öyle." Minho yere çöküp elindeki oyuncağı küçüğünün sırtındaki çantaya koymuş, çantayı omuzlarından çıkarıp eline alarak oğlunu kucaklamıştı.

"Minho, çantayı ya da Yuki'yi bana ver. Sabahtan beri kucağında." Minho gülümseyerek çantayı alması için sırtını döndüğünde Jisung göz devirip çantayı alarak elinden tutmaya başladı.

"Çantası neden bu kadar ağır?"

"Bu gece benimle kalacak. En sevdiği pijamalarını almış." Jisung gülerek ona baktı.

"Çok şirin."

"Bizimle kal." Minho, şak diye söylediğinde Jisung gözlerini kocaman açtı. "Ben mi? Uzun zaman sonra ilk defa beraber uyuyacaksınız."

"Sen de bizimle kal. Ne olacak, uyuruz?" Minho umutla Jisung'a bakarken Jisung başıyla onayladı. "Annem izin verirse..."

"Güzel." Gülümseyerek ona bakarken oğlunun sırtını hafifçe okşamış, başını onun başına yaslamıştı. "Yuki, uydun mu?"

Cevap gelmeyince Jisung'a döndü. "Uyumuş mu?"

"Yüzünü göremiyorum." Minho'nun boynuna sıkıca sarılan eller gevşediğinde güldüler. "Senin gibi aynı, yer zaman fark etmeden uyuyor."

"Ne güzel işte, uyku güzeldir." İkisi gülerken Jisung gelen otobüsü gösterdi. "Yine buna mı biniyoruz?"

"Evet. Cebimden cüzdanımı verir misin? Yuki uyuyunca daha ağır." Jisung, Minho'ya arkadan sarılır gibi ceplerini kontrol etmiş, cüzdanı eline alarak otobüse önce binmesine izin vermişti. Arkasından iki kartı da basmış kendininkini cebine Minho'nunkini çantaya bırakarak onun yanına oturmuştu.

Annesini arayıp telefonuna kulaklık takarak Minho'nun kulağına ve kendi kulağına yerleştirmişti.

"Efendim bebeğim?"

"Anne, öncelikle Minho da duyuyor."

"Öyle mi? Pekala bu bilgiyi neden verdin bilmiyorum ama söyle bakalım."

"Heh, şey, of sen sor ya." Minho gülerek yanında oturan gence dönerken Yuki rahatsızca kıpırdanınca sessizce onun yatışını düzeltti. "Dur babacım, kolun acıyacak." Yuki'nin arkasında kalan kolunu düzelttikten sonra konuştu. "Bu gece Yuki evimde kalacak, Jisung da kalabilir mi?"

"Kalsın, bunun için izin alacak yaşta mısın Jisung? Kendin söylemediğin için kırıldım."

"Anne bir tanesin. Kapatıyorum şimdi, yarın görüşürüz." Jisung telefonu kapatıp telefonundaki şarkılardan birini açmış, sesini kısmıştı. "İyi mi?"

"Sohbet etmeyi tercih ederdim."

"Öyleyse sohbet edelim, yoruldun diye şey ettim." Jşsung kulaklığı düzeltmeyi boş verip avucunda toplayarak cebine sokmuş, hafifçe Minho'ya dönmüştü.

"Kızgın mısın bana?"

"Neden?"

"Yuki'yi kaybettim diye." Minho gülerek başını iki yana salladı. "Değilim, bulamasak bozuşurduk ama bulduğumuz için önemli değil."

"Özür dilerim."

"Yine de sizi asla tek bırakmayacağım." Jisung başıyla onaylarken Minho gülerek çocuğun başını omzuna yaslatıp, elini tutup parmaklarını çaprazladı. "Şaka yapıyprum."

"Olsun sen yine de bizi yalnız bırakma." Minho onu onaylarken, birleştirdiği ellerine bakarak yavaşça parmağıyla Jisung'ın elini okşadı.

"Romantik biri değilim."

"Biliyorum."

"Sana istediğin gibi bir ilişki verebileceğimden ya da sevgimi gösterebildiğimden de emin değilim." Jisung gülerek başını kaldırıp Minho'ya baktı. "Bu bir çıkma teklifi mi? Aşık mısın bana?"

"Hm. Bu bir çıkma teklifi. Galiba aşık oluyorum sana." Jisung gülerek kendisine bakan gencin yüzüne yaklaşıp elini yanağına yaslayarak dudağına küçük bir öpücük bıraktı. "Evet, senin sevgilin olurum o zaman."

"Güzel. Hayatımda duyduğum en saçma çıkma teklifiydi bu ve sen kabul ettin. Aşık mısın bana?"

"Hm, çok." Minho gülerken Jisung boştaki elini de Minho'nun koluna sarılıp gözlerini kapattı. "Güzel. İkinci randevuda sevgili olduk gayet iyiyiz."

"Şapşal." Minho başını cama çevirip, kucağında kıpırdanan oğlunun kıpırdanma sebebini camdan izlerken güldü. Jisung çocuğu mıncıklıyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

46K 5K 8
(minsung) Han Jisung intihar etmeden önce bir canlı yayın açar. Minific. Angst.
21.6K 2.1K 7
[Mini fic] Fanlar ikimizi çok yakıştırıyor sevgili mi olsak?
102K 11.9K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
42.1K 4.4K 22
"MİNHO EZ BENİ"