YAN KARAKTER | Texting

Fesatrice द्वारा

1.8M 173K 108K

Ulaş: Hani sen bana ilk mesajında demiştin ya Ulaş: Dizi, film ve kitaplarda herkesin sevdiği yan karakterler... अधिक

Yan Karakter -1-
Yan Karakter -2-
Yan Karakter -3-
Yan Karakter -4-
Yan Karakter -5-
Yan Karakter -6-
Yan Karakter -7-
Yan Karakter -8-
Yan Karakter -9-
Yan Karakter -10-
Yan Karakter -11-
Yan Karakter -12-
Yan Karakter -13-
Yan Karakter -14-
Yan Karakter -15-
Yan Karakter -16-
Yan Karakter -17-
Yan Karakter -18-
Yan Karakter -19-
Yan Karakter -20-
Yan Karakter -21-
Yan Karakter -22-
Yan Karakter -23-
Yan Karakter -24-
Yan Karakter -25-
Yan Karakter -26-
Yan Karakter -27-
Yan Karakter -28-
Yan Karakter -29-
Yan Karakter -31-
Yan Karakter -32-
Yan Karakter -33-
Yan Karakter -34-
Yan Karakter -35-
Yan Karakter -36-
Yan Karakter -37-
Yan Karakter -38-
Yan Karakter -39-
Yan Karakter -40-
Yan Karakter -41-
Yan Karakter -42-
Yan Karakter -43-
Yan Karakter -44-
Yan Karakter -45-
Yan Karakter -46-
Yan Karakter -47-
Yan Karakter -48-
Yan Karakter -49-
Yan Karakter -50-
Yan Karakter -51-
Yan Karakter -52-
Yan Karakter -53-
Yan Karakter -54-
Yan Karakter -55-
FİNAL
Özel Bölüm
Özel Bölüm 2
Özel Bölüm 3
Özel Bölüm 4

Yan Karakter -30-

28.1K 2.8K 1.6K
Fesatrice द्वारा

Fotoğrafta Tolga ve Selenay var.

Model - Pembe Mezarlık

İyi okumalar...

ulasates: Önümdeki yavaş yürüyen insanlara bakıyorum

6 yorum

@asenapamuk: Annecim o insanlara o kadar güzel bakılmaz 

@ulasates: @asenapamuk Tek bir bakışla insanın ruhunu nasıl alıyorsun bana da öğretsene @gurkangoktas

@ulasates: @gurkangoktas Ay seni niye etiketlemişsem sanki Asena senin ruhunu aldı

@gurkangoktas: @ulasates Sorun değil kanka :))

@furkangoktas: Seni çok ayıp bir şeye benzettim ama demeyeceğim

@ulasates: @furkangoktas: Allah belanı...

***

ddurubulut: Merhaba, bir şey soracaktım 

ddurubulut: Müsait miydin?

tolgaacar: Kimsin?

ddurubulut: Doğru, sen beni ikinci ismimle tanıyordun

ddurubulut: Deniz ben

ddurubulut: Duru Deniz

tolgaacar: Haa, anladım

tolgaacar: Ne soracaktın?

ddurubulut: Ablamı hastaneye götürdüğün günle ilgili 

ddurubulut: Ulaş'a bir şey anlatmışsın sanırsam

ddurubulut: Ablamın nasıl yere düştüğüyle alakalı bir gözlemin mi desem, tahminin mi desem...

tolgaacar: Demek Ulaş sana anlattı

ddurubulut: Evet, anlattı

ddurubulut: Senin dediğine göre ablam bilerek düşmüş

ddurubulut: Emin misin?

tolgaacar: Emin değilim, bu konuda emin olamam

tolgaacar: Ulaş'a da anlattığım gibi, ilk başta ablanın uyuduğunu düşündüm çünkü gözleri kapalıydı

tolgaacar: Ama düşmeden önce suratını ekşittiğini gördüm

tolgaacar: O kadar kısa sürdü ki gerçekten gördüm mü sorgulamadan edemiyorum

tolgaacar: Ablanla bu konu hakkında konuşmadın mı?

ddurubulut: Hayır, ablam konuşmamaya devam ediyor

tolgaacar: Nasıl ya?

tolgaacar: Ama bana 'iyiyim' demişti

ddurubulut: Bizle konuşmuyor

ddurubulut: Ablamın zaten konuşmak konusunda bir engeli olmadığını biliyorduk

ddurubulut: Tercih etmediği için konuşmuyor

ddurubulut: Ama sana 'iyiyim' diyerek ufak bir başlangıç yaptıktan sonra devam ettirir sanmıştık

tolgaacar: Size karşı tepki gösteriyor olabilir mi?

ddurubulut: Olabilir

ddurubulut: Muhtemelen öyledir

ddurubulut: Onunla konuşamazken neyin olup bittiği konusunda emin olamıyorum ne yazık ki

ddurubulut: Eğer senin dediğin gibiyse, ablam bilerek düşmüşse bu intihara giriştiğini gösteriyor

ddurubulut: Yürüdüğümüz kaldırımda alt sokağa inen uzun merdivenler vardı

ddurubulut: Kendini oradan atmaya çalışmış olabilir diye düşünüyorum

tolgaacar: Biliyorum o merdivenleri

tolgaacar: Eğer oradan yuvarlansaydı bu kadar hafif atlatmazdı

tolgaacar: Boynu kırılabilirdi

ddurubulut: Amacı da buydu belki de

ddurubulut: Belki, belki, belki...

ddurubulut: Asla emin olamayacağım

ddurubulut: Ne yapmak istedi, neden yapmak istedi?

tolgaacar: Deniz, endişeni anlıyorum

tolgaacar: Çok zor bir durum, gerçekten üzgünüm

tolgaacar: Keşke elimden bir şey gelse diye düşünüyordum da...

tolgaacar: Belki elimden bir şeyler gelebilir

tolgaacar: Ablan size olan tepkisinden konuşmak istemiyor olabilir

tolgaacar: Ama benimle konuşmuştu

tolgaacar: Tek kelime bile olsa konuştu

ddurubulut: Sesi nasıl çıkıyordu?

ddurubulut: Göz teması da kurdu mu?

tolgaacar: Hayır, kurmadı

tolgaacar: Boşluğa bakıyordu

tolgaacar: Sesi de yorgundu

tolgaacar: Eğer benimle bir kere konuşmuşsa belki tekrar konuşabilir

tolgaacar: Bunu denemek ister misin?

tolgaacar: İnsanlar bazen dertlerini yabancıya anlatmak konusunda daha rahat hissederler

ddurubulut: Psikolojik tedavi alması için her yere götürdük onu, yeterince yabancı gördü zaten

ddurubulut: İşinde uzman olan insanlarla bile konuşmadı

tolgaacar: Belki o zaman hazır değildi

tolgaacar: Bak, demiyorum ki ablanı yeniden psikolog veya psikiyatriste götürmeyin 

tolgaacar: Ama izin ver, onunla konuşmaya çalışayım

tolgaacar: Neden bunca yıldan sonra tek kelime etmek için ağzını açtı öğreneyim

tolgaacar: Belki beni kendisine yakın görmüştür?

ddurubulut: Bilmiyorum, anneme danışmam lazım

ddurubulut: Üzülmesin diye ona durumları tam açıklayamadım

ddurubulut: Kızının sesini 3 senedir duymayan bir kadına gidip de kızının elin oğluyla konuştuğunu demek zor

tolgaacar: Tabii, orasını anlıyorum

ddurubulut: Ama denemekte fayda var

ddurubulut: Özellikle böyle bir durumun içerisindeyken ablam için her şeyi yaparım

ddurubulut: Madem seninle bir kelime de olsa konuştu, bu yoldan gitmeye çalışırız

ddurubulut: Teşekkür ederim, Tolga

tolgaacar: Rica ederim

tolgaacar: Annenin tepkisine göre geri dönüş yaparsın bana

ddurubulut: Tamamdır, haberleşiriz

***

Tolga

Deniz'in attığı adrese doğru yürürken bir yandan da etrafıma bakınmayı ihmal etmiyordum. Onu biraz ileride, bir apartmanın önünde gördüğümde göz göze gelmiştik. Yanına doğru yürüyüp adımlarımı durdurdum. "Beni dışarıda bekleyeceğini söylememiştin."

"Evet, kaybolmayacağından emin olmak istedim." dedikten sonra önünde durduğu apartmana doğru baktı. Ela gözleri yeniden gözlerimi bulduğunda titreyen çenesini sıkmıştı. Hava epey soğuktu, üşüyor olmalıydı.

"Annem çok mantıklı bulmadı ama karşı da çıkmadı. O da benim gibi, her şeyi denemeye hazır."

"Tamam, istiyorsan içeriye geçelim. Sen de daha fazla üşüme." Beni başıyla onayladığında birlikte apartmandan içeriye girmiş, asansöre binmiştik. Çok geçmeden Deniz, bir kapının önünde durup anahtarıyla kapıyı açtı. Evin içerisi sessizdi. Haddinden fazla sessizdi.

"Annem işe gitti, babam da aynı şekilde." Ayakkabılarımı kapının önünde bırakıp evden içeriye adımımı attığımda Deniz, kolumu tutmuştu. Sessizce konuştu.

"Ben şimdi evden çıkmış gibi davranacağım. Belki ablam benim burada olduğumu bilirse konuşmak istemeyebilir. Ama bir şeye ihtiyacın olursa mutfaktayım, haberin olsun."

"Tamam." diye fısıldadım onun gibi. 

"Ben çıkıyorum, siz rahat rahat konuşun." dedikten sonra dış kapıyı kapatıp ablasının odasını eliyle göstermiş, parmak uçlarında yürüyerek mutfağa gitmişti. Bir süre koridorda sessizce dikildikten sonra nihayet cesaretimi toplamış, Deniz'in gösterdiği kapının kolunu aşağıya indirmiştim. Kafamı uzatıp müsait mi diye baktıktan sonra kapıyı tamamen açmış, içeriye girmiştim. Ardımdan kapıyı kapattım ve pencerenin önünde duran Selenay'ı inceledim.

Öylece pencereden dışarıya bakıyordu. Odasına birinin girdiğinin farkında olsa da hiç oralı olmamıştı. Onun burayla ilgilenmemesinden cesaret alıp onu inceledim. Omuzlarından sarkan saçlarını, ifadesiz yüzünü... 

O gün sokakta yürürken bakışlarım bir anda onu bulmuştu, o sırada Selenay'ın gözleri kapalıydı. İlk başta uyuduğunu sanmıştım. Onu izlerken ufak bir tebessüm edeceğim sırada kendini sandalyeden atmasıyla şok olmuştum. O günden sonra aklımdan bir saniye bile çıkmamıştı, kendime anlam vermeye çalışmıyordum bu konuda. Yalnızca onun iyi olmasını istiyordum.

Artık harekete geçmem gerektiğini hissettiğimde odadaki sandalyelerden birini çekip karşısına oturdum. Bakışlarını penceresinden ayırmamıştı. Boğazımı temizleyip konuştum. "Merhaba, beni hatırladın mı? Tolga ben."

Nihayet göz teması kurduğunda inceler bakışları yüzümde geziniyordu. Tebessüm edip konuşmaya devam ettim. "Kendini nasıl hissediyorsun?"

Göz temasını kesip yeniden pencereden dışarısını izlemeye başladığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Ardından sandalyemi ona biraz daha yaklaştırıp dirseklerimi dizlerime yasladım ve ellerimi birleştirdim. "Merak ettiğim bir şey var. Deniz bana senin üç senedir konuşmadığını söyledi, neden?"

Beklediğim gibi beni cevapsız bıraktığında oturduğum sandalyede arkama yaslanmış, nefesimi dışarıya üflemiştim. Bir süre bacaklarımı sallayıp oturduğum yerde sabırsızca beklerken odasında gözlerimi gezdiriyordum. Kitaplığı gözüme takıldığında oturduğum sandalyeden kalkmış, kitaplığının önünde dikilmiştim. "Pekala, o zaman biraz kitap okuyalım. Madem sen konuşmayacaksın, bari ben susmayayım."

"Burada ne arıyorsun?"

Nihayet sesini duyduğumda gülümsedim ve ellerimi cebime sokup bedenimi ona doğru çevirdim. "Cevap arıyorum." 

"Git başka yerde ara."

"Ne yazık ki mümkün değil, merakımı giderebilecek tek kişi sensin."

Yeniden sandalyeye oturup doğrudan gözlerine baktım. "Sandalyeden kendini attığını biliyorum. Neden yaptın bunu?"

Konuşmamıştı, çenesini sıkarak suratıma bakmaya devam ediyordu. Gerçekten... Çok inatçıydı. "Eğer sandalyeden düşmeden önce yüzünde tıpkı şu anki gibi mimik oynamıyor olsaydı anlamazdım. Ama bir saniyeliğine de olsa yüzünü buruşturduğunu gördüm. Yani-..."

"Ölmek istedim, o yüzden kendimi sandalyeden attım ama beceremedim. İstediğin cevabı aldıysan git artık."

"Pek sayılmaz." diye mırıldandığımda yüzündeki bezginliği görmek beni biraz eğlendirmişti. Gerçekten... Bana katlanamıyordu. "Hâlâ istiyor musun peki?"

Başını onaylamazca iki yana salladı. Az önce oldukça doğal bir şekilde 'ölmek istedim' diyen kız gitmişti sanki, yüzünü büyük bir acı kaplamıştı. Çenesi titrerken "Hayır." diye fısıldamıştı. Konuyu kapatmamı istediği her halinden belliydi, onu ne kadar kötü etkilediğini fark ettiğim için üstüne gidememiştim.

"Biliyor musun, kardeşin ondan nefret ettiğini düşünüyor."

Selenay'ın bakışları gözlerimi bulduğunda konuşmaya devam ettim. "3 senedir ailesiyle tek kelime konuşmayan ablam gitse elin oğluyla konuşsa ben de öyle düşünürdüm sanırım."

"Duru'dan nefret etmiyorum."

"O zaman neden onunla veya ailenle konuşmuyorsun?"

"Çünkü konuşmak işe yaramıyor, tamam mı?" diye çıkıştığında sesi titremişti. Yaşaran gözlerini kırpıştırıp sessizce ekledi. "O zaman yaramamıştı." 

Kaşlarımı çattım, hangi zaman olduğuna dair yüzünde bir ipucu aradım. Belki de kaza gününden bahsetmişti. Deniz, kazanın olduğu yerde güvenlik kamerası olmadığını dolayısıyla hiçbirinin kazanın nasıl olduğuna dair bir fikri olmadığını söylemişti. Benim de yürütebileceğim bir tahmin yoktu ancak Selenay'ın suratında o kazanın travmatik etkilerini görebiliyordum.

"Peki şimdi susmak ne işe yarıyor?"

"Senin gibi gevezelerden kurtulmama yarıyor."

"3 yıldır konuşmayan birine göre oldukça hazırcevapsın. Doğru söyle, içinden sürekli insanlara sokabileceğin lafları mı düşünüyorsun?"

Gözlerini devirdi, sırıtıp arkama yaslandım. Kollarımı göğsümde birleştirip Selenay'ı izlerken aniden sorduğu soruya hazırlıksız yakalanmıştım.

"Peki sen hangi günahın yüzünden kendini affetmek için buradasın? Engelli, zavallı bir kızın ailesiyle arasını yapınca geçmişte yaptığın hangi iğrenç hatan için kendini affedeceksin?"

Yüz ifademdeki bozulmayı kaçırmayacak kadar dikkatliydi, üstelik sırıtma sırası da ona geçmişti. Benim gibi kollarını göğsünde birleştirip cevabımı bekledi. 

"İğrenç bir hatamın olduğu doğru. Ama burada bulunmamın bencilce hiçbir sebebi yok."

"Hayrına burada değilsin ya?"

"Aslında haklısın ya, yeniden düşündüm de... Birkaç bencilce sebebimin olduğunu söyleyebilirim."

Konuşmaktan yorulmuş olacaktı ki gözlerini kaçırıp odaya ilk girdiğimdeki gibi pencereden dışarısını izlemeye başlamıştı. Onun bu umursamaz hali beni güldürmüştü. "Madem sordun, söyleyeyim bari."

Hiç merak etmeyişinin duruşumu bozmasına izin vermedim ve parmaklarımı birbirine geçirip oturuşumu dikleştirdim. Kendimden yeterince emin olduğumda aklımdakini söylemeye hazırdım. Dudaklarımı aralayıp konuştum.

"O günden beri seni aklımdan çıkaramadım. İşte, burada olmamın sebebi aslında bu."

Başını hızlıca bana çevirdiğinde gözlerindeki şoku görebiliyordum. Oturduğum sandalyeden kalkıp elimi saçlarıma attım ve hafifçe karıştırdım. Selenay'ın donakalmış ifadesi henüz çözülmemişken yeniden konuşmuştum.

"Yine geleceğim, eğer gelmemi istemiyorsan..." Dudaklarımı büzüp omuzlarımı silktim. "Yani, kardeşinle bu konuyu konuşman gerekecek."

Tolga hızlı çıktı.

Hadi iyi günler benim minik 'gü'lerim ♥

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

ASLA DEME nehiradg द्वारा

लघु कहानी

256K 6.1K 4
Derin Gökser, 17 yaşında babasının işleri nedeniyle doğup büyüdüğü ilçeden, evinden ve okulundan ayrılmak zorunda kalır. Duygusal sancıların içinde...
9 Numara(Kitap Oldu) Beyza Demir द्वारा

किशोर उपन्यास

69.9K 4.7K 9
Kitapta herhangi bir yetişkin içerik bulunmamaktadır. On üç yaş ve üzeri herkesin rahatlıkla okuyabileceğini düşünüyorum. Sevgilerimle... 8 yılını v...
yirmi ilayda द्वारा

लघु कहानी

682K 51.2K 67
hazar biraz duyarsız, biraz da sinir bozucu birisi boyxboy ve texting
373K 8.6K 11
İlk bölümler tamamen düzenlenmeye alındı. Okumaya başlayabilirsiniz. Keyifli okumalar. Hiç hatırlamak ya da unutmak gibi bir derdim olmadı bu zamana...