GÖKKUŞAĞI

Від kmsrl78

635K 35K 4.9K

Romantizm #1 Mizah#5 ~~~ Adamı süzmeyi bırakıp"Buyrun ne istemiştiniz.?"dedim. " Aslında yağmurdan korunmak... Більше

🌈1 /G ⭐
🌈2/G⭐
🌈3/G⭐
🌈4/G⭐
🌈5/G⭐
🌈 6/G ⭐
🌈7/G ⭐
🌈 8/G ⭐
🌈9/G ⭐
🌈 10/G ⭐
🌈 11/G ⭐
🌈 12/G ⭐
🌈 13/G ⭐
🌈 14/G ⭐
🌈 15/G ⭐
🌈 16/G ⭐
🌈 17/G⭐
🌈 18/G⭐
🌈 19/G ⭐
🌈 G/20⭐
🌈G /21⭐
🌈 G /22⭐
🌈 G/23⭐
🌈 G/24⭐
🌈 G /25⭐
🌈 G /26⭐
🌈 G /27⭐
🌈 G/28⭐
🌈 G /29⭐
🌈 G /30⭐
🌈 G/31⭐
🌈 G /32⭐
🌈 G /33⭐
🌈 34/G ⭐
🌈 35/G ⭐
🌈 G /36⭐
🌈 37/G ⭐
🌈 38/G ⭐
🌈 39/G ⭐
🌈 G /40⭐
🌈41/G ⭐
🌈42/G⭐
🌈43/G⭐
🌈44/G⭐
🌈46/G⭐
🌈47/G⭐
🌈48/G⭐
🌈49/G⭐
🌈 50/G⭐
🌈51/G⭐
🌈52/G⭐
🌈53/G⭐
🌈54/G⭐
🌈55/G⭐
🌈56/G⭐
🌈57/G⭐
🌈58/G⭐
🌈59/G⭐
🌈60/G⭐
🌈61/G⭐
🌈62/G⭐
🌈63/G⭐
🌈64/G⭐
🌈65/G⭐
🌈66/G⭐
🌈67/G⭐
🌈68/G⭐
LÜTFEN OKUYUNUZ/ÖNEMLİ!

🌈45/G⭐

6.2K 504 108
Від kmsrl78

*44'uncu bölümü okumayan varsa eğer bir önceki bölüme geçebilir:)
Keyifli okumalar dilerim.

Gökkuşağı Yıldız

Ben yerde ki eşyaları yavaş yavaş kaldırırken Martin içeri girmişti. Yanıma gelip yere dökülmüş kurabiyeleri eline alırken hafifçe başını bana döndürdü.

"Kendini yorma,diğerleri yapar."

"Nasıl yormam kendimi, burası benim gerçeğim burada olmalıyım."

Küçük çöp poşetine elindekileri atıp beni de ayağa kaldırdı.Arkamda ki tezgaha yaslanırken nefes almıştım.

"Geceye iki misafirimiz var."

"Hayırdır inşallah."

"Mario ve kuzeni Danilo gelecek."

"Ciddi misin?" günün en güzel haberi ile gülümsedim.

"Sevindin bakıyorum."

"Onu çok sevdim, kafede onunla olmakta güzeldi."

Elleri yüzümün iki kenarını kavrarken konuştu.

"O da seni çok sevdi."

"Peki Danilo nasıl biri?"
Danilo dediğimde hafif yüzü düşse de tebessüm etmişti.

"Hm... İyi biri,çokça eğlenceli, pek konuları kafaya takan biri değil uzun süre bizimle olacak gibiler gördükçe tanırsın."

"Şimdiden heyecanlandım?"

"Neden?" diyerek şaşkınca bana baktı.

"İki İtalyan erkek sevgilimin arkadaşları ve hep birlikte olacağız çok güzel değil mi?"

"Ya tabi öyle?" kollarını göğsünün altında buluşturduğunda gülmüştüm. Kıskanmıştı, kısa süreliğine kafenin durumunu unutmuştum yada yanımda ki adamın her daim desteğini göreceğim için içim rahattı.

"Kalabalığı seviyorsun."

Martin benim hakkımda güzel bir yere parmak bastığında önüne geçip güldüm.

"Evet severim, böyle kalabalık aileleri falan, yada sürekli sevdiğin kişilerle aynı yerde olmak... Çok eğlenceli değil mi?"

"Yani daha çok yanlız takıldığım için bir şey diyemiyorum."

"Hadi ama Martin düşünsene, evde hiç kesilmeyen sesler sürekli şikayetçi olsan bile bu durumdan hoşnutsun, küçük kardeşler, kuzenler her akşam birlikte içilen çaylar..."

Martin'in hayran ve bir o kadar da buruk bakışlarını gördüğümde aniden sustum, ben bir anda anlatmıştım ama Martin hiç bir zaman böyle bir ailede büyümemişti. Alt dudağımı dişlerimin arasına aldığımda parmak ucuyla dudağımı çekti.

" Annem vefat edene kadar bizde öyleydik tabi koşturan kuzenler, kardeşler yoktu ama en azından çay içebildiğimiz akşamlar vardı... Çok büyük bir ailede büyümedim."

"Ben üzgünüm." göğsüne doğru çekilirken mırıldanmıştım. Ellerim iki tarafından kollarına sarıldığında onun da elleri saçlarımı okşuyordu.

"Üzülme, bende seninle büyük bir aile olurum.. Üç çocuğumuz olur, belki dört belki de beş."

Onun dediğine kahkaha attığımda elimle de omuzuna vurmuştum.

"Kedi miyim ben sürekli doğurayım?"

"Yavrum, güzel olmaz mı, dört beş tane?"

Başımı kaldırıp göz göze geldiğimiz de içimden geçenleri söyledim.

"Seninle olan herşeye razıyım, hem ben de dört tane falan çocuğum olsun isterim."

"Ciddi misin?"

Başımı aşağı yukarı salladığım da alnımdan öpmüştü. Çok uzun duramadan çan sesi duyuldu, Martin'e sırtımı döndüğümde kapıya bakmıştım. Bora ve Aslı girmişti.

"Abla buranın hali ne?"

"Hırsızlık olayı yaşanmış, ama çok büyük bir maddi kaybımız yok."

İkiside üzgünce etrafa bakarken abim gelmişti. Etrafı inceledikten sonra gözleri beni bulduğunda büyük adımlarla yanıma geldi.

"Mavi'm iyi misin sen?"

"İyiyim abim iyiyim, gördüğün gibi."

"Ah be güzelim."

Gözleri etrafı incelerken yere düşürülen gökkuşağı amblemini eğilip aldı, eliyle okşayıp bana uzattı.

"Şerefsizler, kim yaptıysa bunun cezasını çekmeli."

Elindeki amblemi alıp yutkundum umarım bunu yapan cezasını çekerdi, hafifçe gülümseyip etrafı süzdüm. Dışım gülümsese bile içim kan ağlıyordu. Evet gerçekten büyük bir maddi kayıp yoktu ama burası benim dünyamdı ve dünyama gelen darbe nefesimi keserdi. Şuan da olduğu gibi, kimseye belli etmemem gibi.

Derin bir nefes alıp elimi çırptım.

"Duracak mıyız böyle, bir işin ucundan tutmalıyız."

"Mavi sen uğraşma, bir şirket falan ayarlayalım."

"Ne var sanki burada, yaparız."

Uğur arka bahçeden yanımıza gelmişti, ben yere düşmüş kurabiyeler için çöp poşetini tezgahın altından alıp toplamaya devam ettim. Diğerleri dik dik bana bakarken ilk yanıma atılan Aslı oldu. Parçalara ayrılmış kavanoz camlarını dikkatle poşete atarken abimin derince bir nefes çekip montunu çıkarışını izledim.

"Patron çıldırdı." diye gülerek mırıldandı Aslı.

"Aman duymasın." dudaklarımı birbirine bastırıp onu da susturdum.
Erkekler kırılmış masa parçalarını dışarı çıkarırken bende Aslı ile yerdeki küçük parçaları alıyordum. Abim içeri hızla girdiğinde bana döndü.

"Benim anlamadığım bu hırsız yada hırsızlar neden etrafı kırıp dökmüş."

Hafifçe ayağa kalkıp yutkundum içeri giren Martin'de abimi duyduğunda benim yanıma gelmişti.

"Abi demek ki kasayı açamayınca etrafa girişti."

"Allah Allah öyle mi olmuş?" iki elini beline yaslayarak bana bakarken Martin'e yanaştım. Martin kolumdan tuttuğunda abimde bunu farketmiş şekilde Aslı'ya baktı. Aslı anlamış gibi montunu alıp dışarı çıktığında o an sözleşmiş gibi herşey hızlı gerçekleşmişti.

" Abi ben ne bileyim yani sonuçta oturup hırsızla konuşmadım."

"Gökkuşağı!" diye üstelediğinde Martin boğazını temizlemişti.

"Abi kız zaten üzgün, sonra mı konuşsak?"

"Kardeşimi senden daha çok düşünürüm Ata Martin."

"Düşündüğünü bende biliyorum ama şuan bu durumdayken üstüne gitmek ne kadar doğru... Polisler araştırma yapıyor zaten."

Abim derin bir nefes alıp yerde kırılan bir parçayı alıp bana baktı.

"İyi öyle olsun."

Elinde ki parça ile de sinirle çıkınca alt dudağımı dişledim. Martin omuzumdan tutup göğsüne yaslarken başımdan öpmüştü.

" Sadece anlamaya çalışıyor, haklı. "

"Evet haklı." diyip mırıldandım. Cebimde çalan telefon ile Martin'den ayrılırken ileriye gitmiştim. Annem arıyordu.

"Efendim annem."

"Kızım, iyi misin? Kafenin durumu nasıl?"

"İyiyim annem de, sen nasıl öğrendin?" derken bakışlarım içeri giren abime kaymıştı.

"Abin aradı, oraya gidiyorum diyince içim rahatlasada aklım kaldı. Bugün de hep dışardaydım anca şimdi müsait oldum."

"Annecim aklın kalmasın çok çok iyiyiz, işte biraz etraf dağılmış o kadar,işlerini aksatma."

Annem hala emekliliğini bekleyen bir savcıydı, az kalmıştı.

"Çocuklarımdan başka ne işim olur benim."

"Canım." diyerek mırıldandım.

"Ee kızım hiç konuşamadık, damadımız nasıl, pekte yakışıklı maşallah."

Martin'e bakıp sırıttığımda o da hissetmiş gibi bana dönüp göz kırpıp su içmişti, of of yaktın buraları be.
İçimden bir iç çektiğimde annemin sesi ile kendime geldim.

"Ha buradayım anne, o da iyi ne yapsın, kafedeyiz şimdi."

"Oh iyi iyi ne zaman geleceksiniz buralara, özledik."

"Ee siz gelin annem."

"Baban gelmezmiş,ilk önce damat gelecek el öpecek öyle gelirim diyor."

Bu söze gülmüştüm, bizim ailedekiler direk Martin'i damat yapmıştı, tabi hoş bende damadı Martin isterim ama hayat her an başka bir sürprizle karşımıza çıkardı.

"Annem damat falan, hani daha erken değil mi?"

"Ne erkeni kızım, siz artık goygoy yapcak çocuklar değilsiniz, evlilik çağına gelmişsiniz bundan sonra görüştüğünüz her kişi sizin bir adayınız olur."

"Haklısın anne." yani bir nevi haklıydı ki biz Martin'le her an ciddi düşünüyoruz.

"Bu ara gelseniz ya ne güzel olur, hem seninde biraz aklın dağılır."

Anneme tam itiraz edecekken az öncenin aksine Martin ve abim birbirleri ile gülümseyerek konuşuyorlardı bir ara abim eli ile Martin'in omuzunu sıvazladığında aklıma gelen ile gülümsedim.

" Olur anne, bir Martin ile de konuşayım. "

" Ay reddeceksin sandım."

"Babam bu sefer silahı ile dayanırdı artık kapıma."

Annemle ikimizde gülüştüğümüz de o konuşmuştu.

"Abine de söyle ayarlayabilirse onlarda gelsin."

"Tamam anne, bir de şey acaba üç kişi daha gelebilir mi?"

"Yuh kızım kaç adayın daha var."

"Saçmalama istersen anne. "gözlerim açıldığında kıkırdama sesini duydum.

"Şaka şaka, gelsinler tabi kızım, kimler gelecek?"

"Martin'in iki arkadaşı gelecek İtalya'dan belki onlarda gelmek ister... Birde kardeşi Leyla."

"Oh desene şenlik var, hepinizi bekliyoruz kızım eksiksiz gelin."

"Tamamdır güzel annem, haber ederim, görüşürüz dikkat et."

Telefonu kapattığımda karşımda kalan ikiliye baktım. Bunu kabul etmemim tek sebebi az önce konuştuğumuz konuydu, Martin'in sıcak bir yuvaya girmesi gerekiyordu. Onda ki eksiklik, tedirginlik belliydi hem ailemle tanışmasıda fena fikir değildi. Leyla meselesine gelirsekte sanırım artık onunla daha yakın olmalıydım. Çünkü hayata karşı çekingen yaklaşıyordu, arkadaşı fazla bile olsa bir aile hasreti çektiği gözlerinden belliydi. Bunun için çok iyi bir fırsattı.

"Abi." yanlarına geldiğimde bana dönmüşlerdi.

"Annem bu hafta içerisinde bizi Bolu'ya çağırıyor ve itiraz kabul etmiyor." son kelimeleri Martin'e bakarak söylediğimde kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.

"Bu hafta biraz zor ama ayarlamaya çalışırım."

"Tamam, biz daha erken gideriz değil mi?" Martin'e döndüğümde kendini gösterdi.

"Bende mi?"

"Tabiki de özellikle seninle tanışmak istiyorlar."

Martin'in ne diyeceğini bilememiş gibi ilk abime baktı sonra ban döndü.

"Biliyorsun bizimkiler gelecek..."

"Anneme söyledim onları da davet etti, eksiksiz gelin dedi, yani senin anlayacağın." diyerek sustum. Abim de Martin'in omuzuna yumruk attığında konuştu.

"Ne o gitmek istemiyor musun?"

"Yok abi ondan değil tabi."

"O zaman koçum, Bolu sizi bekler."

"Tabi." Martin başını hafif eğip onayladığında gülmüştüm. Abim yanımızdan ayrılır ayrılmaz bana dönen yeşil gözler ile durdum.

"Kendini kötü hissedersen, ben kendim giderim."

"Hayır tabiki de öyle bir şey olmayacak, ben sadece beklemediğim anda geldiği için.."

Ona başımı salladığımda aklıma gelen diğer kişi ile kolundan tuttum.

"Martin, ben Leyla'da gelsin istiyorum."

"Biraz kalabalık olmaz mıyız? Zahmet olmasın."

"Duymamış olayım."

Son sözlerimi söyleyip yanından ayrıldım ve demlenen çayı bardaklara koydum. Zaman zaten akşama gelmişti ve biz durmadan ortalığı toplamıştık,son çıkan kırılmış parçalar ile bir hurdacı gelmiş ve alıp gitmişti. Çayları koyduğum tepsiyi alıp tek sağlam yer olan bahçeye çıktım. Herkese çayları servis ettiğim gibi kendimi bir sandalyeye attım.

"Peki şimdi ne olacak?" konuşan Bora'ya dönen bakışlarımız ile yutkundum.

"Yeni masalar sipariş edeceğim, ufak tefek küçük eşyaları alacağım sonra kaldığımız yerden devam."

"Kaç gün kapalı kalacak."

"Bilmiyorum Aslı'da eksikler anca iki-üç güne tamamlanır. Tekrar tam düzene oturuyoruz dört günü bulur. Bunlar benim tahminim tabi."

"Anca o kadar sürer zaten." abime başımı salladım.

"Biz Bolu' ya gideceğiz, yarın sabahtan eksikleri hallederim sonra çıkarız yola."

Martin'e baktığımda başını sallamıştı. Ondan gün olarak onay aldığımda karşımsa oturan üçlüye baktım.

"Bu süreçte izinlisiniz zaten sonra yoğun çalışırız. Burada yapacak bir işimiz de kalmadı, çıkabilirsiniz isterseniz."

Onlar başını salladığın da abiminde telefonu çaldı. Havada bana doğru sallayıp güldü.

"Kaçıncı arayışı, merak etti yengen." ona gülümseyip başımı salladığımda ayağa kalkıp yanımızdan ayrılmıştı, diğerleri kalktığında Bora'ya seslendim.

"Bora sen bekler misin?"

Bora başını salladığın da cebimde olan kafenin ikili anahtarlığından bir tanesini çıkarttım.

"Bora yedek anahtarı sana veriyorum eğer olur ki sipariş ettiklerim erken gelirse sen halledersin."

"Tabi abla."

"Biliyorum vermessin ama yinede söyleyeyim senden başka kimsede olmayacak bu anahtar."

"Başından belli seninleyim Mavi abla, gözün arkada kalmasın."

Kışın getirisi ile hava erkenden kararmıştı, abim de Bora'nın ardından çıkmıştı Martin ve ben ise mutfağı son kez kontrol edip çıkmıştık. Martin pantolunun cebinden arabanın anahtarını çıkarıp bana uzattığında anlamsızca baktım.

" Sen gelmiyor musun?"

"Bir işim var halledip geleceğim sen git."

"Ne işin var Martin?"

Elimden tutup beni şoför koltuğunun yerine kadar çekmişti,o tarafın kapısını açıp beni kendine döndürdüğünde bir elimle kolunu tuttum.

"Ben senin işinin ne olduğunu biliyorum, böyle bir şey yapmayacaksın."

"Güzelim, gidip geleceğim."

"Martin istemiyorum." iki eliyle yüzümü avuçlayıp okşadı.

"Güzel gözlüm, zorlama işte." bir anda ileri itip beni koltuğa oturttuğunda ne olduğunu anlayamadan alnımdan öpüp taksi çevirmişti.
Daha dur diyemeden önümden araba akıp gittiğinde öylece kalmıştım. Derin bir nefes bırakıp arabayı çalıştırdım. Madem gitmek istiyordu gitsin o çocukmuş gibi peşinden gidecek değildim. Gelmemi isteseydi birlikte giderdik zaten bu yüzden arabayı eve doğru sürdüm.

~~~~~

Martin taksiden indiğinde karşısında kalan eve baktı. Kafeyi öyle gördüğünden, Gökkuşağı'nın gözyaşı döktüğünden beri içinde sönmeyen bir volkan vardı. Karşıdan karşıya geçtiğinde geldiği büyük kapıda iki adam karşısına geçti.

"Giremezsiniz." mimiksiz konuşan adama karşı alayla güldü.

"Anlamadım, giremezsiniz derken."

"Feride Hanım'ın emri giremezsiniz."

"Öyle mi?"

Karşısında ki adam başını hafifçe eğdiğinde bir kaç adımda tam dibine girdi ve beklemediği anda kafasına vurdu. Diğer adam yaklaşırken hemen yumruğunu geçirdi.

"Beyler üzgünüm ama mecburum."

Adamlar daha ayaklanmadan kapıdan girdi ve hızla merdivenleri indi. Kapıya gelince ard arda zile bastı. Açan görevli daha bir şey diyemeden Martin hafif onu ittirip küçük salona geçti. Bacak bacak üstüne atmış elinde fincan ile oturan kadını görünce daha da sinirlendi.

"Geldin demek ki, bende seni bekliyordum."

"Beklediğin iyi oldu." dişlerinin arasından konuşup kadının kolunu tuttuğu gibi ayağa kaldırdı.

"Bunun cezasını çekeceksin."

"Kimin ceza çektiği belli?" sırıtarak konuşan kadını koltuğa geri attı.

"Seni öyle bir hale getireceğim ki ne olduğunu anlamayacaksın."

"Hadi ya ne yapacaksın?"

"Bekle beni yakında göreceksin... Arkanda kim varsa çok güvenme."

Kadının yüz hali anlık değiştiğinde çok fark ettirmeyerek yutkundu.

"Ne yapıyorsam tek başımayım."

"Salak mıyım lan ben, cesaretin yetmez."

Kadın oturduğu yerden kalktığı sıra içeri giren Leyla ve Berk'e baktı, ardından kapıya diktiği ama hiç bir işe yaramayan iki adama.

"Feride Hanım hemen çıkarıyoruz."

Feride eli ile durdurup Ata Martin'e baktı ve bir iki adımda yanına geldi.

"Cesaretim bir çok şeye yetiyor sen farkında değilsin."

"Senin cesaret dediğin şey ne? Bir gece yarısı sevdiğim kadının kafesini dağıtmak mı? Ona zarar vermek mi?"

Leyla şok olmuş bir şekilde elleri ile ağzını kapatıp Berk abisine döndü. Berk acı içinde dudaklarını birbirine bastırıp eli ile Leyla'nın omuzunu okşadı.

"Birilerine zarar vermek büyük bir cesarettir nasıl olduğu önemli değil."

Martin elini havaya kaldırdığın da karşısında ki kadının geri adım attığını görünce kaldırdığı elini hızlıca duvara vurup kadına baktı.

"Asıl cesaret şuan seni öldürmek isteyip öldürmemdir."

"Yapamassın zaten."

"Zaten bu yapacaklarımın yanında senin için hafif kalır ki ben bir kadına zarar verecek biri değilim."

Feride'den uzaklaşıp tekrar konuştu.

"Seni uyarıyorum kendi acını kendin hafiflet bunun içinde sevdiğim kadından uzak dur."

Feride, Martin'in ne bildiğinden emin olamadığı için sessiz kaldı ve adamın gidişini izledi.

Leyla'nın yanından geçen Martin kardeşine hafif bakmış daha sonrasında dışarı çıkmıştı. Ardından gelen Leyla ve Berk ile durmak zorunda kaldı.

" Gökkuşağı iyi mi?"

"Kendini iyi gibi gösteriyor ama kötü."

"Biz bu kadından şirket hissesi almak istiyoruz, Gökkuşağı abla ne alaka?"

Martin derin bir nefes çekip kardeşine baktı. Parmak ucu ile kardeşinin yanağını okşayıp gülümsedi.

"Bu kadının derdi benimle, sevdiğim biri ile uğraşmayı marifet sanıyor, sen şimdilik bu kadarını bilsen yeter."

Leyla kollarını göğsünün altında birleştirip başını salladı.

"Ben gidiyorum, yarın yengen seni arayacak bir şey söyleyecek."

Martin, yengen derken sırıtmıştı, Gökkuşağı'ndan bahsetmek bile ona iyi geliyordu.

"Tamam abi."

Leyla içeri girdiğinde Berk ile bakıştı. Birbirlerine başlarını' ne oldu'dercesine salladıklarında  güldüler.

"Seninle daha sonra görüşeceğiz ama şimdilik git bakalım."

Berk tehdit edercesine söylese de gülmüştü,bunun tavrına sırıtan Martin omuzuna iki kere vurup oradan ayrıldı.
Kapıya çıktığında kapıda  bekleyen iki adama bir bakış attığında adamlar da ona bakmıştı.

" Sizi de unutmayacağım. "adamlara hafif göz kırpıp sokak üzerinde ilerlemeye başladı. O iki adam ise Martin'in arkasından bakıyordu.

" Bu adam kendini ne sanıyor? "yumruk yiyen kişi konuştuğun da ondan daha genç olan mırıldandı.

"Ne olduğunu bilemicem ama iyi kafa gömüyor."

İki adam birbirlerine gülüp hemen ciddi hallerini almış, karşılarına bakmışlardı,bu sırada Martin çoktan sokağın sonunu getirmiş önünden geçen bir taksiyi durdurmuştu.

~~~~~~~

Bölüm sonuu.

Önemli :Canlarım yaklaşık dört gün önce yayımladığım 44'uncu bölüm bildirimi malesef kimseye ulaşmadı:( Şimdi 45'ıncı bölümü yayınlıyorum umarım bildirim sizlere ulaşır. Okumayan varsa 44'uncu bölüme uçuş yapsııııın😅

Şimdi gelelim bölüm hakkında düşüncelerinize, yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmayalım lütfeen.

Takipte kalın.
Sevgi ile kalın♥🌈

Продовжити читання

Вам також сподобається

41.3K 1.7K 20
UYARI: Kitap içerisinde nude gönderme gibi olaylar var, etik kurallarınıza uymuyorsa okumanızı tavsiye etmem. Şahsıma edilen en ufak hakarette engell...
1.7M 76.4K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
42.3K 931 28
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...
Öğretmenim +18 Від Sare

Романтика

589K 11.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...