Silent° [ MinSung ]

By lovescaiy

194K 20.2K 19.4K

Yaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış at... More

Repeated Error ²
English School ³
Heart breaker ⁴
Secret Life ⁵
Son ⁶
Curious Bug⁷
Brownie Points ⁸
Question Machine ⁹
Bus Chaos ¹⁰
Breakfast ¹¹
Awkward Boy ¹²
Simple Machine ¹³
Dream or Reality ¹⁴
Happy B-Day ¹⁵
Bastard ¹⁶
Date ¹⁷
One or Two ¹⁸
Sleeping Beauty ¹⁹
Romantic ²⁰
Good Night ²¹
Good Old ²²
Basketball ²³
Start ²⁴
The Final Lap ²⁵

Airpods ¹

21.2K 1.2K 1.2K
By lovescaiy

Jisung, bir anda kesilen şarkıyla kaşlarını çatıp telefonunu eline alarak bluetooth ayarlarına girmiş, bir sorun olmadığını görünce şarkıyı tekrardan başlatmıştı. Şarkı çalıyor görünmesine rağmen kulaklığından hiçbir ses gelmezken oflayarak şarkıyı durdurup, bluetooth'u kapatarak kulaklığını kabına yerleştirip camdan dışarıyı izlemeye devam etti.

Bir hafta önce, çok küçükken terk ettiği şehre geri dönmüşlerdi. En son beş yaşında gördüğü bu şehrin fazlaca değişmesini hala sindiremezken bir haftadır durmadan gezmiş, yeni okuluna alıştığında bir aptal gibi görünmemek için şehir ve buranın trendleri hakkında bilgiler edinmiş, 'mutlaka gezilmesi gereken yerler' listesinin bir kısmını ziyaret edip önemli şeyleri aklına kazımıştı. Seul'un yerlisi olmadığı fark edilecek olsa bile kültürsüz görünmek istemediğinden bu zahmete girmişti zaten.

Çalan telefonunu açıp gülümseyerek kulağına götürdüğünde annesinin tatlı sesi ve bozulmuş Korecesi ona tüm yorgunluğunu unutturmuştu.

"Bebeğim, ne yapıyorsun?"

"90 numaralı otobüsteyim. Eve geliyorum." Gülümseyerek dışarıyı izlemeye devam ederken kadının anladığına dair bir ses çıkarmasıyla dudağını ıslattı. "Söyle hadi anne."

"Bu akşam yemeğini beraber yemek istiyordun ama, baban gençliğimizi tekrarlayalım istediği için dışarı çıkalım istiyor." Jisung gülüşünü bastırıp konuşmuştu.

"Anne, 18 yaşında bir birey olarak akşam evde yalnız başıma kalıp kendimi doyurabilirim. Güzelce hazırlan ve babamla dışarı çık." Kadının derin bir nefes vermesiyle kıkırdayarak ayağa kalktı, bir sonraki durakta inmesi gerekiyordu.

"Oh, güzel. Öyleyse saksıya bıraktığım anahtarla eve girersin."

"Çoktan çıkmış mıydınız?"

"Yani, sayılır. Görüşürüz bebeğim!" Jisung, yüzüne kapanan telefona şaşkınlıkla bakmış ardından gülerek telefonunu cebine bırakmıştı.

Otobüs durakta durup, kapılarını açtığında Jisung araçtan inmiş ve üzerindeki sarı sweatinin şapkasını başına geçirerek cebinden airpodsunu çıkarmıştı.

"Bu kez çalış, lütfen." Tekrar bluetooth'unu açıp kulaklığını taktığında çalan şarkıyla kaşlarını çatmıştı. Uygulamaya girmeden şarkı çalması etrafına bakmasına sebep olurken yanından geçerken elinde tuttuğu airpodsu inceleyen gençle göz göze gelmişlerdi.

Jisung hafifçe eğilip kulaklıklarını kabına yerleştirip, hızlı adımlarla evine ilerlemiş, iyice kararan havayla doğru binayı seçmekte zorlansa da tanıdık kapı işlemelerini görünce derin bir nefes alıp apartmana girmişti.

Üç kat merdiven çıktıktan sonra kapılarının önündeki süs saksıdan anahtarı alıp içeri girmiş, ellerini yıkayarak mutfağa geçmişti.

Herhangi bir yiyecek olmadığından hazır makarnalardan birini ocağa koymuş ve telefonunu eline alıp okulun dedikodu sayfasına girmişti.

Daha şimdiden az çok insanları tanımaya başlamıştı ve hakkında en çok yorum yapılan Hwang Hyunjin'i kendisine arkadaş seçme kararı almıştı.

Hyunjin hakkında bugün atılan bir posta tıklayıp altındaki yorumları okumaya başladı.

Aeri00: Bugün Minho'yla kavga ettiklerini gördüm. Felaket benzetmiş Minho onu.

Kimsunny: Kavga sebepleri Jeongin'miş. Şu küçük tilki her taşın altından çıkıyor.

Swagus: Minho mu? Peh! O sessiz çocuk Hyunjin'le mi uğraşır? Hem de Jeongin sebebiyle? Uydurmayın.

Hhjin: Yine hakkımda bir sürü yorum. En azından bu kez doğru olanlar var. Evet, Jeongin sebebiyle kavga ettik.

Leeknow: Sizi ilgilendirmeyen işlere burnunuzu sokmayın.

"Ow, çok sertti." Jisung, daha önce bir çok yorumda kötülenen Jeongin'e daha şimdiden zıt almışken bebek gibi görünen yüzü onu gülümsetiyordu. Kendine ondan uzak tutacağını tekrar hatırlattıktan sonra 'Leeknow' adlı kullanıcının profiline girmiş, sadece konuyu kapatacak, insanlara susmasını belirtecek yorumlarda bulunduğunu fark etmiş ve pişen makarnasıyla siteden çıkmıştı.

Telefonunu kenara bırakıp baharatlarla renklendirdiği makarnasını afiyetle yedikten sonra odasına geçmiş, güzel bir duşun arından çantasına kalem kutuyla bir defter atıp kıyafetlerinin ütülendiğinden emin olarak yatağına girmişti. En sevdiği diziden bir bölüm açıp izlerken uykusu gelince telefonunu şarja takıp uyumaya karar vermişti.

Yarın okulunun ilk günüydü.

Sabah, alarmını susturup yüzünü ovarak yataktan kalkmış, güzelce elini yüzünü yıkayıp siyah pantolonu ve gömleğini giymiş, kravatını bağlama işini annesine bırakarak çantası, telefonu, bir işe yaramayan kulaklığı ve ceketiyle odasından ayrılmıştı.

"Han!"

"Babama mı bana mı sesleniyorsun anne?" Jisung elindeki çantayı mutfak kapısının kenarına bırakıp telefon ve kulaklığını ceketinin cebine bıraktıktan sonra ceketini sandalyeye asmıştı. Kadın, oğlunun kravatını bağlamak için yakalarını kaldırırken cevapladı.

"Sana, kendine Han diye seslenilmesini seviyorsun."

"Jisung'tan daha kolay, Malezya'da telaffuz edemiyorlardı ama sanırım burada buna alışmalıyım." Kadın gülerek kravatı yerleştirmiş, oğlunun yakalarını düzelterek siyah saçlarını hafifçe parmaklarıyla taramıştı.

"Saçlarını tara, pasaklı." Jisung mutfağa giren babasına gülerek masaya geçerken adam da oğluna göz kırpmıştı.

"Sana da günaydın baba."

"Üniforma yakışmış."

"Kimin oğlu?" Annesi gülerek oğlunun tabağına yemek doldururken babası kaşlarını çatıp düşünür gibi yaptı.

"Han, sence beni mi kendini mi övdü?"

"Çok çelişkiliydi, kendisine mi sorsak?" İkisi de gülerken kadın göz devirmiş, eşinin eline hafifçe vurmuştu.

"Han değil, Jisung. Kore'deyiz artık." Jisung gülerek ağzına bir şeyler atarken babası onayladı. "Jisung. Uzun zamandır Jisung diye seslenmiyorduk sana."

"Adımı ezberlemeye çalıştığını hissediyorum baba." Üçü de gülerken Jisung çalan alarmını kapatıp meyve suyunu kafasına dikmiş ve peçeteyle ağzının kenarını sildikten sonra anne-babasına birer öpücük vererek ceketini giymişti.

"Dikatli ol, kimseye bulaşma."

"Okulun en tanınan kişisiyle arkadaş olayım da gör sen."

"Jisung, sessiz sakin kendi halinde bir arkadaş bul kendine. Malezya'da ortalığı karıştırıyordunuz her hafta." Babasınında annesine hak vermesiyle Jisung elini alnına götürüp asker selamı verdi.

"Emredersiniz bölük başı tümgenaral! Emredersiniz yarbay! Müsaadenizle okuluma gidiyorum."

"Şımarma, git hadi." Kadın gülerken Jisung gülerek ceketini düzeltmiş ve yerde duran çantasını alarak evden çıkmıştı.

Merdivenleri ikişer üçer inerek hızlı adımlarla otobüs durağına gitmiş, binmesi gereken otobüs gelince binerek boş bir yere oturmuş ve kulaklığını takmıştı. Bu kez şarkı düzgünce çalarken arkasına yaslanıp gözlerini yola dikmişti.

Yaklaşık yirmi dakikanın ardından okulun önündeki durakta inmiş, büyük binaya girmeden önce kısa bir bakış atıp derin nefes almıştı. "Pekala, işte başlıyoruz."

Jisung gülümseyerek etrafa bakınıp okulun bahçesine ilk adımını atmış, ardından hızlı adımlarla okulun idare kısmına ilerlemişti.

Sınıf öğretmeniyle tanıştıktan sonra çalan zilin ardından genç öğretmenle beraber sınıfına ilerlemişti.

"Günaydın. Bugün aramıza yeni bir öğrenci katıldı." Genç kadın heyecan dolu vir sesle konuştuğunda Jisung onun edebiyat öğretmeni olduğunu düşünmüştü.

Gülümseyerek sınıfa tamamen girmiş, hafifçe eğilerek gülümsemişti. "Merhaba, ben Han. Han Jisung."

"Malezya'dan buraya bir hafta önce taşındı, ona lütfen günlük hayatında da derslerde de yardımcı olur. Jisung, Minho'nun yanına oturabilirsin, en arkada olmak sorun mu?" Jisung başını iki yana sallayıp Minho'nun yanına geçtiğinde önlerindeki Hyunjin dönmüş ve sessizce konuşmuştu.

"Bu nemrut surat ne yaparsa yapsın alınma, kişiliği böyle." Jisung gülümseyerek başıyla onayladı.

"Teşekkür ederim tavsiyen için Hyunjin ama ben iyi anlaşacağımızı düşünüyorum." Hyunjin gülerken fark ettiği şeyle kaşlarını kaldırdı.

"Sana adımı söylememiştim."

"Oysa ki dedikodu sitesinde adını fazlaca okudum. Sanırım sınıfın bir kısmını biliyorum. Şu, en önde oturan kırmızı saçlı çocuk Jeongin miydi?" Hyunjin başıyla onaylarken konuştu.

"O siteye yazılanların çoğu uydurma oluyor. Minho'yla düşmanlığımız gibi, aslında oldukça yakın arkadaşlarız." Jisung başıyla onaylayarak gülümserken Minho başından beri koruduğu sessizliğini bozdu.

"Önüne dönüp sesini kes, Hwang."

"Havlar ama ısırmaz, korkma sakın." Hyunjin arkadaşıyla uğraşmaya devam ederek önüne döndüğünde Jisung gülmemeye çalışarak tahtaya döndü.

Sınıf öğretmenleri, tam da tahmin ettiği gibi edebiyat öğretmeniydi.

Continue Reading

You'll Also Like

422 84 11
"Sevgi, aşk, takıntı... Yaşarken neredeyse aynı olup özünde bu kadar farklı olan bu üç şey nasıl oluyorda tüm hayatımı altüst edebiliyor? " Düz yazı...
9.9K 1.2K 23
Aşk mı? intikam mı? acımasız seçim.
1.9K 356 9
Hiç bir ruha kanılmamalı.
442 86 6
-"Beni kurtaracak mısın lino?" -"Tabiki güzelim. Yemin ederim ki kurtaracağım seni onlardan..." Angst bitirirmiyim bilmiyorum. Tutarsa okuyuculara so...