Yandere / mafya Got7 ile partnerinin ilk karşılaşması.
JB
*Bir kahve dükkanı*
*Sipariş vermek için yanındaki simsiyah giyinimli adam ile aynı anda sıraya girdiniz, sen çilekli milkshake isterken yanındaki adam çok sert olduğunu bildiğin bir kahve sipariş etti.*
*Ortam çok kalabalık olduğu için birbirinize yapışık gibi duruyordunuz.*
*Kaçamak bakışlarla ona bakarken seni yakaladı ve küçük bir gülümseme sundu. Utançla başını çevirdiğinde gelen siparişini alıp önünde eğilerek kafeden çıktın.*
*O ise arkandan gülümseyerek bakıp ardından siparişini alarak o da kafeden çıktı.
*Sen ilk karşılaşmanız olduğunu düşünüyordun ancak bu ne ilkti ne de son.*
Mark
*Kütüphanede.*
*Klasik öğrenci sen finallerinin başlamasıyla her gün kütüphaneye gider olmuştun.*
*Aynı zamanda da geleceğin doktorları, mimarlarıyla da tanışmak için. Bir şey olamazsam zengin koca bulurum mantığıyla.*
*Seni temin ederim zengin bir kocaya gideceksin ama o ne doktor ne de mimar.*
*Mark zaten sürekli olarak peşinde olduğu için bunu karşına çıkmak için bir fırsat olarak kullanırdı.*
*Rafların arasında sana lazım olan kitabı bulmak için dolaşırken o da dikkatli bir avcı gibi avının uygun bir anını kolluyordu.*
*Kitabını bulduğunda sitemle iç çektin.*
"Bu kitapları neden hep en yüksek raflara koyuyorlarsa."
*Parmak uçlarında kitaba uzanırken arkandan güzel, beyaz bir el istediğin kitabı aldı.*
*Önüne döndüğünde karşındakini melek sandın, güzel gülümsemesi ve süt beyazı teniyle öyle gözüküyordu zaten.*
-Bunu mu istedin?
*Büyülenmiş bir şekilde kafanı salladın.*
-Öyleyse bunu almak için benimle kahve içmelisin.
*Tekrar kafanı salladın. Aklın başından gitmişti sanki.*
*Oysa içinden sinsice kahkahalar atıyordu. Avı eline düşmüştü işte.*
Jackson
*Sokakta.*
*Geç saatlerde dershaneden çıkmış evine gidiyorken kestirme olsun diye girdiğin ara sokaktan hızlı adımlarla çıkmaya çalışıyordun.*
*İçinden kendine kızarken ileriden boğuşma sesleri geldi, başta ne olduğunu anlamadığın ve merakına yenik düştüğün için biraz daha ilerledin.*
*Gördüklerinle çığlık atmamak için elinle ağzını sıkıca kapattın.*
*Biri onlarca kez karşısındaki adama bıçağını saplarken miden bulanıyor gözlerine yaşlar doluyordu.*
*Sessiz olmaya çalışırken geri geri adımlamaya başladın, bir taşa takılıp düşene kadar. Sertçe yeri boylarken ağzından daha fazla tutamadığın hıçkırıklar kaçmış ve katilin sana dönmesine sebep olmuştun.*
*O sana doğru adımlarken yerde sürünerek geri gidiyor ve yalvarıyordun.*
"Lütfen, yemin ederim polise gitmem. Bırak beni lütfen, kimseye bir şey anlatmam gördüklerimi unuturum."
*Söylediklerinle kan sıçramış yakışıklı yüzünde bir gülümseme oluştu. Eğilip elini saçlarına götürüp okşamadan önce konuştu.*
-Endişelenme sana bir şey yapmayacağım.
*Aklındakiler düşündüğünden farklıydı.*
Jinyoung
*Markette.*
*Kendine pasta yapmak istiyordun ancak yarım saattir aradığın pasta kremasını bulamamıştın. Çalışanlara soramayacak kadar utangaçtın.*
*Raflara boş bir şekilde bakınırken birisi gelip elindeki sepete tam da aradığın kremayı koydu. Arkana döndün kim olduğuna bakmak için.*
*Taktığı maskesinin ardından gülümsediğini kısılan gözlerinden anlıyordun. Sessizce teşekkür ettin.*
-İhtiyacın olan şey bu. Çalışanlara sormaman akıllıcaydı bu senin için sorun olabilirdi.
*Ne dediğini anlamamış bir şekilde ona bakarken sana göz kırpıp marketten çıktı.*
[Yine Jinyoung'a düşüyoruz.]
Youngjae
*Alışveriş merkezi.*
*Bir mağazada ihtiyacın olan kıyafetleri bulmak için dolaşırken çarpışırdınız.*
*Eğilip özür dilerken güzel yüzüne gereğinden uzun bakmış olduğun için utançla hemen ondan uzaklaştın ve kıyafetlere bakmaya başladın.*
*Dikkatini çeken saten kumaştan biçilmiş, uzun, sade kırmızı elbiseyi gördün. Bedenini bulup elbiseyi denemek için kabine girdin.*
*Üstüne tam oturmuş elbise ile aynaya bakmak için kabinden çıktığında karşında onu görürdün.*
-Kırmızı kesinlikle senin rengin.
*Teşekkür ederken arkasındaki aynadan kendine baktın. Geri kabine girip fiyatına baktığında dudaklarını büzerek elbiseyi üstünden çıkarıp ihtiyacın olanları alıp kasaya gittin.*
*Aklın hala o elbisedeyken eve geldin ve kapının önündeki kırmızı kurdeleli siyah kutuyu gördün. Merakla kutuyu alıp içeri girdin ve içine baktın.*
*Bugün denediğin kırmızı elbise ve bir de not vardı.*
-Kırmızı kesinlikle senin rengin. Bu elbiseyi sadece benimleyken giymen şartıyla sana hediye ediyorum.
BamBam
*Evin.*
*Bir süredir takip edildiğini düşünüyordun.*
*Sürekli peşinde siyah maskeli ve uzun bir adam görüyordun. Gece yatmadan önce camı kapatmak için kalkmanla fark etmiştin her şeyi.*
*Yolun karşısında durmuş sana bakıyor olurdu. Korkuyla geri çekilip ne yapacağını düşünürken aklına polisi aramak geldi.*
*Çokta iyi bir fikir değil aslında.*
*Telefonunu salonda unuttuğun aklına gelince hızla odanın kapısına yöneldin. Salonda telefonunu nereye koyduğunu bulmak için aranırken arkandan gelen sesle oraya döndün.*
*Karşında maskesini indirmiş, elinde telefonun ile sana bakıyordu. Korkuyla çığlık atıp kaçmaya çalıştığında bir kaç adımla seni yakalamış ve koltuğa yatırmıştır.*
*Üstüne ağırlığını vermeden oturup ellerini başının üstüne kenetler.*
"Lütfen beni bırak. Benden ne istiyorsun?"
*Hala sessizliğini korurken cebinden bir şırınga çıkarıp boynuna bastırır. Bilincin giderken duyduğun son kelimeler şunlardı.*
-Artık evimize gitme vakti bebeğim.
Yugyeom
*Hastane.*
*Hastanenin acil bölümünde çalışan başarılı bir doktorsun. Hastaların dahil hastanedeki herkes seni çok severdi.*
*Yine yoğun bir günde acil 7 numaralı odaya bakman söylendi. Hızla oraya gittiğinde yarası derin olmasada fazla kanaması olan ama hiç mimiksiz uzanmış olan dehşet uzun birini gördün.*
*Yanına yaklaşıp gülümseyerek kendini tanıttığında dikkatle tişörtünü çıkarıp yarasına baktın.*
*Dikiş atıp, pansuman yapana kadar gıkını çıkarmadan dikkatle seni izler. Gözünü kırpmadan seni izlemesinden dolayı yanakların kızarırdı.*
*İşin tamamen bittiğinde tişörtünü giydirip yazdığın ilaç reçetesini ona uzattığında 2 günde bir pansumana gelmesi gerektiğini söyledin.*
-Pansumanımı sen mi yapacaksın?
"Eğer talep ederseniz evet."
*Ayağa kalkarken konuşur.*
-Öyleyse görüşmek üzere doktor hanım.
Ayda