Mission / Hyunlix ✔

By hyunlixnn

472K 28.5K 72.4K

"Görevlerime uymak zorundasın." "Hayır, istemiyorum!" ➪➪ ➮Düz yazı ➮Küçük texting ➮Tamamlanmış hikaye ➮Chan... More

-
mission one
mission one-2
day off duty
mission two-2
mission three
jealousy
meeting
Home
dream
dream-2
mission four
boyfriend
mission five
mission six
mission six-2
mission seven
mission seven-2
final

mission two

23.6K 1.5K 3.6K
By hyunlixnn

"Bıraksana yah!"

"Jeongin, Felix, kalkın!"

Bu gece Jeongin şimşeğin sesinden korkup yanımda yatmıştı. Seungmin ise şimdi ikimizi uyandırmaya çalışıyordu.

"Felix, buna birşey söyle!"

Jeongin bana sıkıca sarılıp başını omzuma koyduğunda, Seungmin göz devirmişti.

"Jeongin! Cipslerinin hepsini yerim şimdi kalkmazsan!"

Seungmin son defa konuştuğunda Jeongin aniden yataktan kalkmıştı. Bebek ekmek, cipslerini hiçkimseye vermezdi.

"Cipslerimin kılına zarar gelsin, seni parçalarım Seungmin!"

Bağırarak Seungmin'in yanına koştuğunda bende ayağa kalkmıştım. Şirkete gitmek hiç istemiyordum. Ama lanet olsun'ki 2 yıl dayanmalıydım. Belki de 2 ay.

"Jeongin, pantalonum nerede?"

"Aa.. şey.. ben onu kirlettim.."

Jeongin, dudaklarını büzüp söylediğinde sinirlenmiştim.

"Ben şimdi o dar pantalonu giyip şirkete gidemem Jeongin! Gri pantalonumu nasıl kirletirsin!? Nasıl başardın bunu ya?!"

Söylenmeye başladığımıda Seungmin gelip olaya karışmıştı.

"Lixie, ona kızma. Onu döv direk."

Seungmin kahkaha atıp odadan kaçtığında Jeongin'de peşinden gelmişti. Ben ise elimi yüzüme vurmuştum.

"Felix'i odama çağırın."

"O daha şirkete gelmedi efendim."

"Ne demek, gelmedi?!"

Hyunjin'in odasından sesleri duyduğunda hemen kapının kolunu tutup açtım. Kapının sesinden hemen, odadaki herkes bana baktı.

"İçeri gel."

Patron konuştuğunda, dudaklarımı ısırarak kapıyı çekip tamamen içeri girmiştim.

"Siz çıkın."

Ne olacağını biliyordum. Heralde bağırıp çağırıp ceza verecekti. Bu yüzden fazlasıyla tedirgindim. Patron yarım ağız sırıttığında, gözlerimi kaçırmaya başlamıştım. Umarım, ağır bir ceza vermezdi.

"1 saat, 50 dakika, 23 saniye, 15 salise geciktiğinin farkında mısın?"

Sessiz ve pürüzsüz bir ses tonuyla konuştuğunda yutkunmuştum. Oturduğu deri koltuktan, yavaşça kalkıp, bana taraf yürümeye başlamıştı. Şimdi boku yemiştim..

"Ve, bunun bir cezasının olacağını da biliyorsundur umarım?"

Gözlerine bakmadan kafamı salladığımda, tamamen sırıtmıştı. Tam önüme geçip gözlerimin içine bakıyordu. Ve ben fazlasıyla tedirgindim. Ağır bir ceza vermesinden korkuyordum. Ondan korkuyordum. Evet korkuyordum. Hemde fazlasıyla.

"Düşün bakalım.. senin için en uygun ceza nedir, Felix?"

Bakışlarımı yere dikmiş karşısında duruyordum sadece. Onun iyi niyetli, iyi kalpli, düşünceli birisi olduğunu sanıyordum. Ama tam tersi, kötü niyetli, kötü kalpli, düşüncesiz, sapık, ve tacizci çıkmıştı. Bu adamı öyle beklemiyordum.
Gözlerimin üstüne düşmüş, saçlarımı ayırırken, vücudum titremişti. Damarlı, ve uzun eli ile saçlarımı karıştırıyordu

"Hiçbir fikrim yok, efendim."

Titrek sesim ile konuştuğumda, korktuğumu anlamıştı. Bu yüzden sırıtmıştı. Dilini yanağında gezdirdikten sonra konuşmuştu.

"Belki, eğlenmek istersin?"

Dediği şey artık bardağın son damlasıydı. Önce taciz ettiği yetmiyormuş, gibi şimdi tecavüz mü edecekti? Şimdi fazlasıyla sinirlenmiştim.

"Sevgilin varken, neden bana böyle şeyler teklif ediyorsun, tacizci sapık?!"

Oh birdakika.. ben ona karşı çıkmıştım. Napıyorsun Felix!? Sen kimsinde şirket patronuna hesap soruyorsun?! Adam dediğim şey'e şaşırmış gibiydi. Kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu. Ben ise bakışlarımı geri yere indirdim.

"Sevgilim??"

Dediğinde, kafamı kaldırıp ona baktım. Nasıl yani? Anlamamış mıydı dediğimi?

"Sevgiliniz, Sorn."

Dediğimde gülmeye başlamıştı. Ben ise hiçbir şey anlamamıştım. Yeniden ciddileşip bana döndüğünde konuşmaya başladı.

"Sorn'un eşi var. Ne saçmalıyorsun sen böyle?"

Nasıl yani? Sorn'un eşi mi vardı? Ama o davetiye?? Nasıl olurdu? Davetiye de Sorn ve sevgiliniz yazılıyordu. Nasıl olabilir..

"Ama davetiye de Hyunjin ve Sorn yazıyordu.."

Çaresizce konuştuğumda, patron gülümsemiş ve yüzüme yaklaşmıştı. Yani  eğilmişti.

"Sen.. davetiyeyi mi okudun?"

"Hayır. Sadece.. evimin önüne geldi."

Dediğimde kahkaha atmıştı. Doğru, haklıydı. Evimin önüne gelmişti ne? Ayaklarımı var davetiyenin? Ne saçmalıyordum ben?

"Hmm.. demek ayaklarına kadar gelmiş?"

Alayla söylediğinde göz devirdim sadece. O ise yine yüzünü ciddileştirip konuşmaya başladı. Garip bir adamdı.

"Söyler misin? Beni mi kıskandın?"

"Ne? Hayır tabikii."

Kendimden emin bir şekilde söylediğimde, tek kaşını kaldırmıştı.

"O davetiye yanlış yazılı. Yanlışlıkla benim ismimi yazmışlar. Zaten senden bu yüzden, getirmeni istemiştim."

Nefessiz söylemişti. Ben ise gözlerimi sonuna kadar açıp ona bakıyordum. Yarım ağız gülümseyip, pencereye taraf adımlar attı. Ben ise hala olduğum yerde dediklerini beynime anlatmaya çalışıyordum. Anladığımda kendime gelmiştim.

"Herneyse. Cezan yok, bugünlük affediyorum. Şimdi ise görevin, bana yeni gelen çalışan hakkında bilgiler dosyasını karıştırmanı istiyorum. Yeterince bilgi öğrendiğinde bana gelip anlatacaksın."

"Jeongin, ne yapacak?"

"O Chan'in asistani değil mi?? Banane ondan."

Oh? Ne?? Chan'in asistani mı? Bu salak şimdi de kendini Chan'in asistanı mı yapmıştı? Yoksa Hyunjin şerefsiz tacizcisi mi, onu Chan'in asistanı yapmıştı? Hayır.. onu Chan'a veremem. Korkuyorum.

"Ne Chan'mi? Onu buraya geri asistan yapamaz mıyız??"

Sorduğum soruya kaşlarını çattığında, yine sinirleneceğini anlamıştım. Ama ne olursa olsun, Jeongin'i kendimden ayırmayacaktım. Chan güvenilir birisi değildi. Öyle gözükmüyordu. Hem bu Hyunjin'in arkadaşı'da kendisi gibidir. Jeongin'e acı çektirecek diye korkuyordum.

"Asla."

"Ne isterseniz isteyin, ama O benim en yakın arkadaşım. Ve başına kolayca bela alabiliyor, yani onu Chan'a veremem. Korkuyorum. Onu geri buraya yapamaz mıyız?"

Yine aynı şeyi endişeli bir şekilde sorduğumda, izin vermemişti. Zaten ondan beklenilen birşey. İzin vereceğini beklemem. Ne olurdu, izin versen. Ölür müydün?

"Chan ile o güvende. Ayrıca bu soruyu yine sorarsan-"

"Tamam anladım, iyi günler."

Sözünü kesip odadan hızlı adımlar ile ayrıldığımda rahatlamıştım. Onun odasındayken geriliyordum. Zaten heryer siyah. Daha fazla geriliyordum. Ama Jeongin'i önce kontrol etmek gerekirdi. Şirkete girdiğimde Jeongin büfeye gitmişti. Ve şimdiye gelmesi gerekirdi.

Odasından ayrılıp aşağı kata indiğimde Jeongin Chan ile konuşuyordu. Kaşlarımı çatıp yanına geldiğimde Jeongin sinirli olduğumu anlamıştı bile. Kolundan tutup ona başka bir kenara çektiğimde Chan elindeki kahvesini masasına koymuş ve oradan ayrılmıştı.

"Sen Chan'in asistanı mısın?"

"Ben yapmadım, gerçekten. Hyunjin emretti. Gerçekten!"

Jeongin dudağını büzmüş konuşurken ona inanacak değildim. Sonuçta Chan'den hoşlanıyordu. Heralde gidip Hyunjin'e yalvarmıştı.

"Tamam Jeongin, ben anlayacağımı anladım."

Diyip yanından ayrıldığımda, ona küstüğümü anlamıştı. Chan onun yanından ayrıldığımı görür görmez Jeongin'in yanına gelmişti.

---

Continue Reading

You'll Also Like

287K 19.7K 27
KEMİKLER MİRASI SERİSİNİN BÜTÜN KİTAPLARI BURADADIR. KİTAPLAR BAĞIMSIZ DEĞİLDİR AMA HER KİTAP FARKLI KARAKTERLERİN HİKAYESİNİ KONU ALMAKTADIR. - BİR...
8.4K 1K 16
Bir povdan esinlenerek yazıyorum pov sahibinin tiktok hesabı:lilixlyy (Povdan bayağı bir uzaklaştım olaylar pova bağlı gitmeyecek)
2.3K 168 24
H: Sevgilim, artık çözer misin şu ipleri? F: Ama daha yeni başlamıştık sevgilim. F: Çok eğleniyorum...
813 262 12
"Fotoğrafını çekiyorum, gülümse" ❗İşkence, şiddet, cinayet gibi çeşitli ögeler içermektedir. Rahatsız olacaklar lütfen okumasınlar❗