YASAK DÖVME(+18)

By theAlphaBey

1M 10K 1.7K

Olabilir miydi... Oğlumun arkadaşı... "Dövmeli kadınlar çok hoşuma gider..." dedi gözlerime bakarak. Vücudumd... More

Tanıtım
Kulak Misafiri
İlk Elektrik
Yanlış Dokunuş
Yağız çeteye mi bulaştı?
Yarın Saat Birde
Yavaş ol...
Sırdaş
İntikam
Yepyeni Bir Adam
Tam Kalbimin Üzerine...
Anlatamam... Ama gösterebilirim...
Nefesi Kalbimde
Ruhum Gençleşti
Kaynama Noktası
Beraber Yanalım
Nereye Gitti Bu Böyle?
Sensiz Gitmem
Bela
Yol Ayrımı
Sessiz Fırtına
İçimdeki Yangın
Tutkunun Ortasında
Sınırlar Aşıldığında
Sakurajima
100 C°
Uçurum
Uçları Kırık
Tutamazsın Ellerimden
Kasırga
Mayın Tarlası
Dikenli Teller
Gizemli Yazar +18 (DUYURU)
Kesik Yapraklar
Tanıtım: Oda 237 (+18)
Dökülen Yapraklar
Swinger +18

Berlin Duvarı

7.9K 133 22
By theAlphaBey


Kapı açılır açılmaz oğlumun yüzünü gördüm.

Bana Bakışlarında kin ve nefret vardı. Hiç böyle bir tablo ile karşı karşıya kalacağımı düşünmemiştim. Ama şu anda ne yapacağımı bilemez bir haldeydim, o yüzden beklentilerin de bir önemi yok. Hem sevgilimi bırakmanın üzüntüsüyle beraber, hem de evime dönmenin buruk sevinci ile beraber ortada kalmıştım. Resmen kendimi hiç olmadığı kadar çaresiz bir insan gibi hissetmeye başladım. Nasıl yaşarım bundan sonra onu da bilmiyorum. İçeri adım atarken bir şey düşünmemeye çalıştım. Oğlum bana bakıyor ama nefretle bakıyor...

Bakmaya devam ediyordu... Onun bakışları içimk öyle bir yakıyordu ki... Buna artık emin oldum ki  ailem en değerli varlığım... Öyle olmasa zaten sevgilimi, en sevdiğim adamı bırakıp da buraya gelmezdim.

Kapıyı kapattıktan sonra montumu çıkardım ve vestiyere astım. Oğlum yüzüme bakmadan içeri geçti...

O sırada Selçuk salondan, bana doğru yürümeye başladı. Beni gördüğü anda onun da yüzün de aynı ifadenin olduğunu gördüm. Evet onunla konuşmuştu... Benim oğlumu bana karşı kışkırtmış olmalıydı. Ancak şu anda ne sinirlenmenin ne de intikam yemini etmenin zamanıydı...

Onlarla konuşmalı ve ellerinde ne olduğunu, ne gördüklerini ne bildikleri öğrenmek zorundaydım. Bunu  hem kendim için hem de Yağız için yapmak zorundayım...

"Neden telefonu kapattın? Biz seni almaya gelecekti, nereden geliyorsun sen?" diye sordu.

Sesinde çok ilginç bir sakinlik ve kızgınlık vardı. Zaten genel olarak benimle böyle konuşurdu. Hem iğneleyici bir tavrı vardı hem de benimle alay ederdi. Bu durumu hiç sevmiyordum ancak şu anda buna katlanmak zorunda olduğumu da fark ettim. Bir şekilde o fotoğrafı gördülerse onlara ne diyeceğimi de bilmiyordum. Daha doğrusu esas problem  fotoğrafta ne olduğunu da bilmiyorum. Acaba bizi nasıl çektiler? El ele mi yoksa başka  türlü mü gördüler... Bunların hepsi durumu değiştirecek faktörler çünkü.

Selçuk'a doğru döndüm ve sinirli bir şekilde baktım , "Ben sana söyledim orada benim arkadaşlarım var. Onlara rezil olmak istemiyorum. Al işte buraya geldim. Sorun nedir? Bana tutup diyorsun ki sen oğlunun arkadaşı ile beraber tatile gittin. Böyle saçma bir şey olabilir mi?" diye çıkıştım.

Benim o anda içimde hem tedirginlik hem de kızgınlık vardı. Şu anda kızgın olmak zorundayım. Eğer bir sevgilim yoksa ve haklıysam onlara kızabilirim. Kesinlikle benim üzerime gelmelerine izin vermeyeceğim. Doğal davranmak zorundayım.

" Bırak bu ayakları Emine yeter artık. Bak ben de bu işten çok sıkıldım. Ferhat da bu işten çok sıkıldı artık. Yalan söyleme bize daha fazla. Buraya geldin ve üzerin başın ne halde... Partiye mi gittin? Nereye gittin? Dur sanayakından bir bakayım." dedi ve bana doğru yaklaştı.

O sırada onunla olan mesafemi açmaya çalıştım ama başarılı olamadım. En dibime kadar geldi ve beni kolumdan yakalayıp kendi doğru çekti. Burnunu boynuma doğru yasladı ve kokumu içine çekti. O anda nefesim kesilmişti ve kalbim deli gibi atıyordu. Benden uzaklaşıp gözlerime baktığı zaman gözlerinde sadece kızgınlık ve nefret görüyordum.

"Seni orospu seni!" dedi ve salona doğru yürümeye başladı. Ferhat'ın olduğu koltuğa doğru giderken "Bu resmen erkek kokuyor Ferhat. İstersen sen de git bak! Yani ne diyeyim ki Allah beni affetsin böyle bir kadınla evlendiğim için! Senden özür diliyorum! Doğru demek ki Ferhat oynama falan yok onlarda. Hepsi gerçek! "

"Ne biçim konuşuyorsun? Sen kimsin de benimle böyle konuşuyorsun? Ferhat böyle bir şey yok... Oğlum... Sen benim bir tanemsin. Ben sana böyle bir şey yapar mıyım?" dedim ama Ferhat bana bakarken içindeki tüm nefreti kusuyordu sanki. Onun delici bakışlarına maruz kalmak bile oldukça korkutucu olmuştu. Gözlerimi onlar kaçırdığım zaman yalan söylediğimi fark ettiler galiba... Bana bakarken, "Anne yeter artık! Söyle gitsin işte! Zaten işleri yeterince zora soktun! Yalnız senden tek bir ricam var... Bundan sonra benim adımı ağzına alma. Benim senin oğlun olduğumu kimseye söyleme. Senden utanıyorum!" dedi ve gözleri dolarak odasına doğru koşmaya başladı. O anda kendimi çok kötü hissettim.

" Selçuk sen kim oluyorsun da benim oğlumla böyle konuşuyorsun? Yaptığını beğendin mi? Ben erkek falan kokmuyorum! Sen ne biçim bir insansın! Hem insanlara böyle söylesen eline ne geçecek? Herkes senin karının bir orospu olduğunu düşünürse sen de bir orospu ile evlenmiş bir adam olmuyor musun? Ne biçim bir insansın? Nasıl böyle konuşabilirsin benimle! Lanet olsun sana! " diye bağırmaya başladım.

" Kendine gel hepimiz ne yaptığını, her şeyi biliyoruz... " dediği zaman gözlerim faltaşı gibi açıldı ve dik dik ona bakmaya başladım.

" Neyi biliyorsun Selçuk? Açık konuş! Ne söylüyorsun sabahtan beri bana garip garip şeyler söyleyip duruyorsun! Beni tuttunuz getirdiniz buraya! Ben arkadaşlarımın yanında kafa dağıtıyordum şimdi gelip bana burada da hakaret mi edeceksin?"

Koltuğa oturdu ve bana tekrar dik dik bakmaya başladı. Gerçekten tavırlarında çok rahatsız edici bir rahatlık ve nefret vardı. İkisini bir arada nasıl yapıyordu? Ben bilmiyorum ama bir şekilde bunu başarıyordu ve bu oldukça rahatsız edici bir durumdu.

"Bak Emine... Her şey ortada. Sen istediğini söyle ama bu saatten sonra sen kendi çocuğun yaşında biriyle sevgili olmuş bir orospusun. Daha fazlası veya daha az değilsin. Kusura bakma. Ben sana bunları söylüyorum... Çünkü oğlun da gerçeği biliyor ben de. Senin o sevgilin nerede? Niye buraya kadar gelmedi? Yemedi mi yoksa benim karşıma çıkmak..."

O anda ona çok şeyler söylemek isterdim ama en iyi düşüncenin ağzımı kapalı tutmak olduğunu fark ettim. Çünkü ben burada bir şekilde Yağız'ı savursam veya onun aslında pek çok şeyler yapabileceğini ve ondan korkmadığını söylersem sanki ona meydan okumuş gibi olacaktım. Bu durum benim istemediğim çatışma ortamını direkt olarak doğuracaktı. Ben bunu istemiyordum. Ben buraya ailemle barışmaya ve her şeyi yoluna sokmaya gelmiştim. Bir anda bunu kendime hatırlattım ve derin bir şekilde nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Ben buraya sorun yaratmak için gelmedim diye tekrar tekrar kendime içimden söylenmeye başladım.

"Selçuk sizi anlamıyorum! Ne gördünüz ne ettiniz? Öyle bir şey olabilir mi? Bana yakıştırdığın şeylere bak! Ettiğin küfürlere bak! Ben bunları hak ettim mi? Yıllardır beraberiz burada sana bir evlat verdim... Benimle nasıl böyle konuşabilirsin? İnsan içine nasıl çıkacaksın madem ben bir orospuyum... Sen bir orospuya mı evlendin yani? Kendine yakıştırdığın şey bu mudur? " diye çıkmıştım. Olabildiğince sakin ve sinirle konuşmaya çalışıyordum. Böyle bir durumda gerçekten haklı olsam kesinlikle susmaz ve sürekli olarak hakkımı savunurdum. Tabii ki şu anda ki durum daha başkaydı ve psikolojimi bir şekilde kontrol etmek ve davranışlarımı düzeltmek zorundayım. Yoksa herkes gerçeği anlayabilir. Ancak en korkunç şey zaten bir şekilde ya fotoğraf ve video görmüş olmaları... Umarım oğlum hiçbir şey görmemiştir ama Selçuk gerçekten bu hareketi yapabilecek şerefsizlikte bir insanmış... Bunu bugün daha iyi anlıyorum.

Yanında duran yastığa uzandı ve yastığın altından birkaç tane kağıt çıkardı. Kağıtları bana doğru fırlattığı zaman elime sadece bir tanesi geldi ve fotoğraflarda ben, Yağız'ın elinden tutuyordum. Evet en korktuğum şey gerçekleşmişti... Artık onlar fotoğrafı görmüşlerdir. Bunu nasıl açıklamam gerektiğini ben de bilmiyordum. Oturdum ve ağlamaya başladım. İçimden gelerek hüngür hüngür ağlamaya başladım. O anda ne diyeceğimi, nasıl konuşacağımı, hiçbir şeyi bilmiyordum. Sadece ağlamak istedim. O kadar uzun zamandır stres altında yaşıyordum ki şu an sadece içimi boşaltmak istedim.

Ayağa kalktı ve tezgaha doğru gitti. Kendine bir bardak şarap doldurdu ve şaraptan yavaş yavaş içmeye başladı. Bana doğru bakarak gülümsedi.

"Daha demin ne diyordun? Şimdi ağzın kapandı... Bak Emine bu olanlar hiç kimsenin kulağına gitmeyecek tamam mı? Bu evde kalacak. Ne yapıyorsan da yap benimle en geç 1 yıl içerisinde boşanacaksın. Ama şu anda değil. Sessiz sakin bir şekilde halledeceğiz. Ondan sonra kendi oğlunun yaşında olan sevgiline tıpış tıpış gidebilirsin. Ama en az 1 yıl burada hapiste gibi yaşayacaksın! Onunla görüşmek yasak! Eğer öyle bir şey yakalarsam ne seni ne onu yaşatırım. Duydun mu beni kahpe! " dedi.

Gözlerine baktım ve ağlamaya devam ettim. O anda o kadar çaresiz hissediyordum ki bunu tarif etmemin imkanı yoktu. Şarabı tamamen içti ve yavaşça yürüyerek evden çıktı. Arabasının motorunun sesini duyduğum zaman içine bir rahatlama gelmişti ancak oğlum bu olanların hiçbirini görmemeliydi.

Ağlamayı durduramadım ancak kendimi ayağa kalkmaya zorladım ve oğlumun odasına doğru yürümeye başladım. Kapısını kapatmış bir de kilitlemişti. Kapısının önüne geldim ve "Oğlum kütfen kapıyı aç! Yalvarırım bak konuşalım! Emin ol düşündüğün gibi değil. Açıklayabilirim..."

Hüngür hüngür ağlıyordum ancak kapıyı açmadı ve yanıt da vermedi. Kapının önünde dizlerimin üzerine çöktüm ve hüngür hüngür ağlamaya başladım. "Oğlum lütfen en azından bir dinle. Baban da evi terketti gitti. 1 yıl sonra benden boşanmak istiyor. Lütfen her şey altüst oldu. Beni dinler misin?" diye ağlamaya devam ettim ve o sırada kapı açıldı. Oğlum uzun boyuyla tam gözlerimin önünde duruyordu ve ben başımı yukarı çevirdiğim zaman onun nefret dolu bakışlarıyla çaresiz bir şekilde karşı karşıya kaldım. Bana bakarken yumruklarını sıkıyordu. O kadar öfkelenmişti ki bunu yüzünün her halinden anlayabiliyordum. Yüzü resmen kıpkırmızı olmuştu.

"Anne yeter artık! Bana hiçbir şey söylemene gerek yok. Senden tek istediğim hayatımızdan en kısa sürede çık. Babam bir sene diyor ama bence sen bekleme çek git buralardan. Haber bile verme. Ben senin yerinde olsam öyle yaparım. Ben seni bu saatten sonra tanımıyorum. Bu olanları başka biri gördüyse ki görecektir buna eminim, o zaman insanların yüzüne bakamam. Buradan gideceğim zaten. Başka bir şehre hatta basit ülkeye taşınmayı düşünüyorum. Hem de senin yüzünden lanet olsun senin gibi anneye! " dedi ve kapıyı kapattı.

O kapıyı sert bir şekilde kapattığı anda sanki yüzüme bir darbe yemiştim. Sanki yüzüm oaramparça olmuştu... Sanki kalbim delik deşik olmuştu.

O kadar kötü hissediyorum ki kendimi, yerden kalkmaya mecalim bile yoktu. Oraya kıvrandım ve ağlamaya devam ettim. Uyudum... Titriyor ve kendimi kontrol etmekte zorlanıyorum.

Allah'ım ben ne yaptım böyle... 

Continue Reading

You'll Also Like

863K 17K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.2M 72.5K 45
Hale Alkan, okulun altın çocuğu ona mesaj atana kadar onun için görünmez olduğunu düşünüyordu. 28 Temmuz 2021
3.6M 133K 74
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...
Atlas By m

Romance

57.8K 4.7K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.