Güneş || Stark [Stony]

By pozan_

637 70 11

*Vakit üçlemesinin ikinci kitabı. İlk kitap " Ay || Rogers [Stony] " isimli kitaptır.* Güneş doğuyor ve gün... More

Sanatçı
Teknisyen
Aşkın
Kalpli

Rekabetçi

83 11 0
By pozan_

Tüm dünya ona karşı da koysa 

Rekabeti eksik etmeyecekti kendinden

Karşısındaki rakibi olmasa dahi 

Arasındaki rekabet olacaktı 

Oraya gitme kararını aldığında da oraya gitmek için zırhını giydiğinde de oraya giderken de ve son olarak oraya vardığında da emin değildi hala bunu yapmak isteyip istemediğinden. Karar aklında oluşuverdiğinden beridir sorgulamıştı. Sorgulamaları, aldığı kararı değiştirmemişti ama emin olmasına engel olmuştu. O kadar yolu emin olmadan gelmişti. Eğer yolculuğu sırasında bir sorun çıksaydı, Rhodes'a ya da Pepper'a bir şey olsaydı hemen geri dönerdi. Hiçbir şey olmadı hiç kimseye. Tony yolculuğunu rahatça gerçekleştirdi.

Uzun zamandır zırhla bu kadar uzun mesafe kat etmemişti.

Barton ailesinin evine vardığında kendini sorgulamayı bir kenara bıraktı. Zırhını evin biraz uzağında kalan bir yere bıraktı. Metal giysinin içerisinden takım elbisesi ile çıktı ve rugan ayakkabısıyla çimenleri ezerek eve doğru yürümeye koyuldu. Zırhı, gölgesi gibi arkasında durdu ve bir heykel gibi hareket etmedi.

Eve doğru yaklaşırken evin etrafını inceledi. Hiç kimse yoktu etrafta. Çocukların dışarıda olacağını düşünmüştü. Ancak yeşil çatılı ve beyaz boyalı evin etrafına hiç kimse yoktu. Yürümeye devam etti ve camın arkasından izlenip izlenmediğini tahmin etmeye çalıştı. Clint uzağı görme konusunda yetenekli olduğundan eğer sesi duymuşsa zırhından indiği andan beri Clint tarafından izleniyor olabilirdi. Belki de Clint evin içinde çok eğleniyor olduğundan Tony'i fark etmemişti bile.

Verendaya yaklaşıyordu ki kapının açıldığını gördü. Kapının sesi onu durdurdu. Kimin çıkacağını biliyordu, gördüğünde şaşırmadı. Kapıdan çıkan, verendanın ufak basamaklarını indi ve sondan ikinci basamağa oturdu.

"Seni burada görmeyi beklemiyordum. Yanına gelirdim ama her an ötebilirim."

Tony onun bacağına takılı olan cihaza baktı. Ev hapsinin getirilerinden biriydi. Denizin ortasındaki hapishaneden çıktığından beridir Clint evden hiçbir şekilde uzaklaşamamıştı.

"Merhaba Clint," dedi Tony. Elleri cebindeydi ve çıkarmayı da düşünmüyordu.

"Ne istemeye geldin?" Elindeki termosu merdivene koydu adam. Termosun kapağını açtı ve hem bardak hem kapak olan kapağa termostaki kahveyi döktü. "Dürüst olmak gerekirse, şahsen gelmene şaşırdım. Hologramını ya da bir zırhını gönderirsin diye düşünmüştüm."

Konu isteğinin ne olduğuna geldiği için konuyu değiştirmedi. "Almanya'da Stevelerin yanında taraf almıştın. Stevelerin kaldığı bölgeyi arıyorum da belki sana-"

Kafasını salladı önce adam sonra ekledi. "Hayır, bana hiçbir yer söylemedi."

Tony cevap vermese de Clint, adam cevap vermiş gibi devam etti. "Ki söylemek istese de ben reddederdim. Ailemle kalmak istiyordum. O işi... yeterince yaptım. Çok önce emekli olmuştum da, beş dakikalığına bir geri dönüp bakmak istemiştim. Şimdi de bu haldeyim, evden çıkamıyorum. Aynı zamanda... söylemesini istemedim çünkü... geleceğini biliyordum. Ben burada kelepçemle hapsedilmişken bir gün yanıma geleceğini biliyordum."

"Clint, eğer herhangi bir şey biliyorsan..."

"Ben Natasha gibi bir ajan olmadım hiçbir zaman. Iskaladığım kadar yalan söylemişimdir." Kafasını Tony'e çevirdi Clint. "Sana da yalan söyleyecek değilim." Kahvesinden bir yudum aldı.

Pes etmek istemiyordu Tony. Clint bir şeyler biliyor olabilirdi. Suyuna giderse başarabileceğini düşündü.

"Çocuklar nasıl?"

"Büyüyorlar. Onların yanında olamadığım zamanı telafi ediyorum. Benden bıkacak kadar beraberiz."

"İçerideler mi?"

"Evet, içerideler. Yemek yiyorlar. Bölmezsen sevinirim. Tony Stark'ı evlerinde gördüklerinde hiçbiri yemeğine odaklanamaz."

"Daha önce gelmiştim."

"Yemek yememişlerdi o zaman." Biraz daha içti kahvesinden. Kısa bir sessizlik oluştu ki Clint yüzünü yeniden Tony'e doğru çevirdi. "Steve'i neden arıyorsun? Hapsetmek için, teslim etmek için?"

"Sadece... arıyorum. Teslim etmek için değil."

"Sana bir şeyler göndereceğini söylemişti."

"Bir mektup ve bir telefon."

Gözlerini kıstı Clint. "Telefonla arasan?"

"Yüz yüze görüşmeliyiz."

"Telefonla yüz yüze bir görüşme ayarla?"

"Hayır..."

"Sen teslim etmek için arıyorsun onu. Bizi hapsettiğin gibi ama Steve'in ev hapsi alabileceği bir evi yok."

"Fasilite var."

"Ev hapsi almışken her gün o logoya bakarak mı günlerini geçirsin?"

'Ben öyle yapıyorum' diyemedi Tony. Demek istese de yapamadı. Bir şeyler ona engel oldu. Kendiyle çatıştığı için aralarındaki diyalog aniden kesilmiş oldu, bir sessizlik yaşandı. Rüzgarın ağaçların arasından gelişi ve çimenleri kıpırdatışı duyuldu sadece. Rüzgarın sesine Clint'in yutkunmaları da eklendi. İkinci bardağı doldurmaya geçti Clint.

"Sen neden yemiyorsun?" diye sordu Tony.

"Ben daha önce yedim. Çocuklardan önce kalkıp sabah antrenmanı yapıyorum. O yüzden yemeği de çoğu zaman erkenden yiyorum."

"İyiymiş," dedi Tony.

Bir sessizlik daha olacaktı ki Clint, "Tony, gerçekten, bende herhangi bir şey yok. Ne bekliyorsun bilmiyorum. Bence sen de onu aramamalısın."

Tony, Clint'in evine baktı. Kendisine böyle bir ev alma fikri oluşmaya başladı kafasında. Orman içinde herkesten uzak bir kulübede kafa dinleyebilirdi. Tıpkı Clint'te olduğu gibi Tony de tükenmişti. Steve; Clint ve Tony'nin aksine tükenmemişti. Adam hala dünyayı daha iyi bir noktaya getirmek için uğraşıyordu.

Tony de onu bulmak için uğraşıyordu. Onu bulursa, yaşadığı dünya değil ama kendi içindeki dünyanın daha iyi bir noktaya geleceğine inanıyordu. Bu inancı doğrultusunda orada bekliyor ve Clint'in karşısında dikiliyordu. Clint ona bakmayıp kahvesini içiyordu.

"İşlerin nasıl?" diye sordu Clint.

"Bilmiyorum, Pepper benden daha çok ilgileniyor artık."

"Ne yapıyorsun peki?"

Alkolün pençesinden kaçmaya çalışırken Steve'i arıyorum diyemedi. "Bilmiyorum. Sanırım senin yaptığını. Tabi o antrenman işleri olmadan. Ve ok atma olayı olmadan."

"Benim planım buydu, her halükârda ben bu eve geri dönecektim ve bir daha dışarı çıkmamak üzere hayatımı burada geçirecektim. O yüzden bu kelepçe benim için sorun değil. Ancak diğerleri... diğerlerini düşünmekten hiçbir günüm geçmiyor."

"Lang denen adam da ev hapsinde ama diğerleri... Wanda ve Vision..."

"Hayır Tony, onların da nerede olduğunu bilmiyorum. Wanda, buradan çok uzakta bir yerde Vision ile buluşacağını söyledi bana. Başka bir şey bilmiyorum. Lang için de üzülüyorum, muhtemelen onun böyle bir evi yok. Ev hapsini yaşarken zorlanıyor olmalı."

Birkaç adım attı Tony ve Clint'e yaklaştı.

O esnada giriş kapısının yanındaki pencerenin perdesi yana çekildi. Tony, camın ardındaki genç kızla göz göze geldi. Tony onun şaşıracağını düşünmüştü. Gerçekleşen şey ise kızın perdeyi geri çekip kapatması oldu.

Clint, yemek yiyemezler, derken Tony'nin düşündüğü anlamda söylememişti.

"Natasha'nın nerede olduğunu merak etmiyor musun?"

Kafasını eğdi Clint. "Hayır, etmiyorum. Bir yerlerde hem kendi başının çaresine bakıyordur hem de Steve'in arkasını kolluyordur. Endişelenmem gerektiğini düşünmüyorum. Sen onu da bulmaya kararlıysan, o zaman endişelenirim."

"Kimseye zarar vermek istemiyorum Clint."

"Bilmiyorum."

Bir sessizlik daha yaşandı. Tony'nin pek bir beklentisi yoktu oraya giderken ama beklediğinden çok daha azını bulmuştu. Neredeyse hiçbir şey öğrenememişti. Clint'in bir şeyler bilmediğine ikna olmuştu. Biliyorduysa da o an söyletemeyeceğinden emin olmuştu.

"Peki... kahveden bir bardak alabilir miyim."

Clint ona bardağı uzattı. Tony yaklaştı ve basamakta duran termosu aldı. Elindeki bardağı doldurup termosu yerine koydu. Kahvesini paylaşmış olsa da Tony'nin suratına bakmıyordu Clint. Tony kahvesini içmeye başladığında da bakmadı. Evin karşısındaki ormanlar adama sanki daha cazip geliyormuş gibi, gözlerini ormandan alamıyordu.

Tony'nin ise sırtı dönüktü ormana karşı. Kapıya doğru bakıyordu. Perdeler çekili olduğu için bakacağı hiçbir şey yoktu.

"Traktör bozuk mu? Eğer bozuksa..."

"Hayır, bir ara motorunda sıkıntı çıktı ama tamir etmeyi öğrendim. Her şeyi öğrenebileceğim kadar vaktim var."

"Sen nasıl bulamıyorsun Steve'i," diye sordu Clint bir anda. Tony'in içtiği kahve boğazına takılacaktı neredeyse. "Onca teknolojiye rağmen bulamıyor musun? Bana geldiğine göre çok çaresiz olmalısın."

"Denedim. Ancak saklanmayı iyi başarıyor." Telefonuna baktı. "Hala aramaya devam ediyorum ama bir sonuç yok."

"Sadece senden değil, tüm dünyadan kaçıyor şu anda. Bu kadar iyi gizlenebildiğine göre, Natasha yanında olmalı."

"Muhtemelen."

"Dediğim gibi, Tony, sana, Steve'in yerini biliyor olsaydım söyleyebilecek kadar güveniyor olmak isterdim. Ancak bilmiyorum ve bu şartlarda, bilsem de söylemezdim. Eğer bir yalan makinen varsa üzerimde dene, bir sonuç alamayacaksın."

Tony kahvesini bitirdi. "Tamam Clint. İnandım sana." Bardağı Clint'e uzattı. Arkasını dönüp hem adamdan hem de evden uzaklaşacaktı ki Clint konuşmaya başladı.

"İlk soran sen değilsin. Çocuklar da her gün bana defalarca sordu Steve'in nerede olduğunu. Hakkında televizyon haber yaptığı zaman hepsi ekran başına dikildi. Onun hakkında kötü konuşan insanları kendi aralarında eleştirdiler. Sadece sen değil Tony, bütün dünya Steve Rogers'ın nerede olduğunu merak ediyor. Elinde ona ulaşmanı sağlayacak bir telefon var ama sen kullanmıyorsun. Onu kendin bulmak istiyorsun. Onun sana verdiği imkanı kullanınca kaybetmiş olmayacaksın Tony, bunu bir yarışa ya da mücadeleye çevirme.

Söylenecek bir şey yoktu. Neden oraya gidene kadar kendi şüphelerinden kurtulamadığını anlamıştı. Oradan öğrenebileceği hiçbir şey yoktu. Aynı sorular ve aynı boşluklar orada da vardı. Bir kahve içmişti sadece, sıcak ve lezzetliydi. Bardağını bitirene kadar alkol isteyen canını susturabilmeyi başarmıştı.

Ancak oradan geldiği gibi ayrılırken Clint'in sözleri omuzlarından onu aşağıya bastırıyordu. Kumaş pantolonuna toprak bulaştırıp çimenlere oturmak istiyordu. Çimenlerin arasına yatıp da kaybolup kimse tarafından bulunmama isteği doldu içine. Yıllar önce bulunabilmek için çölde yürürken mücadele vermişti.

Şimdi ise onu bulmasını istediği bir kişi vardı, o kişi de Tony'den kaçıyordu. Bir çuval saman gibi oralara bir yerlere atsa kendini tüm dünya onu aramaya çıkardı ama o kimseyi umursamazdı.

Zırhı orada onu bekliyordu. Geldiği gibi hızla geri yürüdü. Orada daha fazla kalmak istemedi. Zırhın ön tarafı açıldı ve içine girdi. Ön taraf kapandı ve evine dönmüş gibi hissetti. Zırhın işletim sistemi de çalıştıktan sonra iticileri ateşledi ve ayağı altındaki çimleri yakarak havalanmış oldu.

Uçarak uzaklaştığı sırada Clint tarafından izlenmişti. Termostaki son damlaların eşliğinde izlemişti Tony'i. Zırhın uzağı yakınlaştıran vizöründen ancak o kadarını görmüştü Tony.

Tesise doğru rotasını ayarladı. Zırh, ayarlanan hedefe doğru son hızıyla uçmaktayken Tony gözlerini kapadı ve derin bir nefes aldı. Uzun zamandır zırhla uçuyordu ama her zaman kendisinin değil zırhın uçtuğunun bilincinde kullanmıştı. Şimdi ise gözünü kapattı, kendisini uçuyormuş gibi hayal etti. Pek hayalle işi olmamıştı onun, o hayal kurmaz, planlardı ama şimdi gökte iken, tüm insanlar onun altında iken ve herkesten uzakta iken gözünü kapadı...

Ve uçtuğunu hayal etti. Nereye gittiğini bilmeden, düşüp düşmeyeceğini hesap etmeden, uçtuğunu hayal etti sadece... zırhtan bağımsız olarak.

Steve'in de bu hissi yaşamasını isterdi. 

-----------

Bölüm hakkında düşüncelerinizi paylaşırsanız minnettar kalırım. Kendinize iyi bakın. Marvel'la kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 125 11
Enes 19 yaşında youtuberdır. Bi'gün arkadaşlarıyla soru-cevap videosu çekerken gelen soruyla kendisinin ünlü bir yayıncıyla shiplendiğini öğrenir. Ac...
6.4K 328 27
Tuna bir Med Boydur Masum Çocuk Güney'e aşık olur Sonra Tuna ve Güney ayrılır Tuna uzaklara gider Güney hamile olduğunu anlar Sonra Tuna döner Bunl...
25.4M 904K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
116K 13K 51
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...