YASAK DÖVME(+18)

By theAlphaBey

1M 10K 1.7K

Olabilir miydi... Oğlumun arkadaşı... "Dövmeli kadınlar çok hoşuma gider..." dedi gözlerime bakarak. Vücudumd... More

Tanıtım
Kulak Misafiri
İlk Elektrik
Yanlış Dokunuş
Yağız çeteye mi bulaştı?
Yarın Saat Birde
Yavaş ol...
Sırdaş
İntikam
Yepyeni Bir Adam
Tam Kalbimin Üzerine...
Anlatamam... Ama gösterebilirim...
Nefesi Kalbimde
Ruhum Gençleşti
Kaynama Noktası
Beraber Yanalım
Nereye Gitti Bu Böyle?
Sensiz Gitmem
Bela
Yol Ayrımı
Sessiz Fırtına
İçimdeki Yangın
Tutkunun Ortasında
Sınırlar Aşıldığında
Sakurajima
100 C°
Uçurum
Uçları Kırık
Tutamazsın Ellerimden
Berlin Duvarı
Mayın Tarlası
Dikenli Teller
Gizemli Yazar +18 (DUYURU)
Kesik Yapraklar
Tanıtım: Oda 237 (+18)
Dökülen Yapraklar
Swinger +18

Kasırga

8.3K 137 1
By theAlphaBey


Üzerimi giyinip yola çıktığımız zaman ne o ne de ben bir tek kelime bile etmeden yolculuk etmeye başladık.

Bu olanlar üzerine düşünmek bile korkunç ama olanlar oldu artık. Buna yapacak bir şey yok. Konuşmak istemedim. Aramızdaki bu soğuk sessizlik, kızgın bir sesten daha iyi. Buna karar vermiştim... Zaten gittiğim zaman oldukça büyük bir kargaşanın içinde bulacağım kendimi. Bunları düşünürken uyuyup kalmışım. Telefonum hala o ara kapalıydı. Açıp da ne diyecektim zaten? Konuşacak bir şey yoktu. Özellikle de fotoğrafı gördülerse... O zaman diyecek bir şey kesinlikle yoktu.

Gözlerimi açmaya başladığım zaman hala yolda olduğumuzu gördüm. Gün yavaşça kararmaya başlamış ve gün çok güzel bir şekilde batıyor...

Soluma doğru döndüm ve uykulu gözlerle Yağız'a baktım. Arabayı sürerken benim uyandığımı fark etti ve bana baktı. Bir şey demek istedi ancak demedi. Tekrar yola bakmaya devam etti.

O anda ben de konuşmak istedim ama beni suçlamasından korktum. Sonuçta ilişkiyi bitiren kişi ben olmuştum. Korkan, kaçan kişi ben olmuştum. Onun yapmasından korktuğum her şeyi ben yapmaya başladım... Ancak oğlumla onun arasında bir tercih yapmam gerekti ve ben oğlumdan başkasını seçemem ki. Seçmedim de.

Yine de konuşmak istedim. Varmamıza en azından bir saat daha vardı.

"Üzme kendini... Böyle olması gerekiyor..." dedim.

O anda bana doğru baktı ancak gözlerini çok uzun süre benim gözlerimde tutmadı. Hızlıca yola bakmaya devam etti.

"Sorun değil. Ben de bu konu üzerine düşündüm ve sen haklısın. Zaten şu anda yapacak başka bir şey yok. Seni suçlamıyorum." dedi.

Sözleri ve özellikle sesindeki soğukluk içimi ürpertmeye yetmişti.

"Neden benimle böyle konuşuyorsun öyleyse?"

"Ne diyeyim ki Emine..." dedi iç çekerek. "Samimi mi konuşayım ki? Diyelim konuştum sonra ne olacak? Biten bir ilişkiden sonra ne konuşulur ise onları konuşuyorum işte. Şu anda sana güzel sözler söylesem inandırıcı olacak mı? Olay benimle ilgili değil zaten sen beni kafanda bitirmişsin. Ben sana her şeye rağmen yanındayım dedim. Bu lafımda da oldukça samimiydim. Ama sen ilk anda bizi bıraktın. Ben de olayları akışına bırakacağım artık... "

İçim bir kötü olmuştu. Bu kadar da umursamaz davranması ne demek oluyordu? Beni hiç mi önemsemedi gerçekten?

" Beni seviyordun hani? " diye sordum. Bakışlarımda kızgınlık ve de şaşkınlık vardı.

" Seni tabi ki seviyorum ama sen bana bizim geleceğimiz yok ben bir hata yaptın dedin. Bu işi demek ki geçici bir eğlence olarak gören sensin. Ben bu lafın üzerine daha ne söyleyebilirim ki? Sen olsan ne derdin Emine? Bana söyle. Ona göre ben de senin istediğin cevabı vereyim sana. Ben sana bu yolda sevgimden ve bağlılığımdan başka bir şey sunmadım ama sen tuttun ben hata yaptım en başında dedin. Sen bilirsin yapacak bir şey yok. Oturup ağlasam da, arkandan ağıt da yaksam durum değişmeyecek. " diye yanıt verdi. O konuşurken kendimi çok kötü hissettim. Bana karşı olan tüm sevgisini bir anda bitirdi mi yoksa bana karşı? Ya da bana karşı öfkelendiği için mi yapıyor bunları? Canımı sıkmak için mi söylüyor bunları? Belki de ciddi değildir bu sözlerinde...

Bir şey demek istemedim. Yol boyunca susmak istedim hatta ama içimde sanki bir kazan kaynıyor ve bir şeyler söylemeden de duramıyorum. Konuşmam lazım. Gerçekten de böyle düşünüyor olamaz! Beni sevmiyor olamaz! Ayrıca onun düşündüğü gibi ben en başından bu olayı eğlence gibi görmedim. Hatta boşanmaya bile karar verdim ama bu olanlardan sonra artık yapacak bir şey kalmamıştı. Bunları ona anlatmam gerekiyordu.

"Yanlış düşünüyorsun..." diye konuşmaya başladım. "Ben en başından beri böyle düşünsem yanına gelir miyim? Orada bir sürü olay oldu ben kaçtım mı? Böyle düşünme... Sanki beni artık hiç umursamıyor gibisin. Bundan rahatsız oldum. Ben sana ne ihanet ettim ne de bıraktım. Şartlar böyle gerektiriyor ben ne yapayım! Ben istemem sanki senin yanında olmayı. O evde geçirdiğim günler hayatımdaki en güzel günlerdi ama beni anlaman lazım Ferhat işin içinde varken ben seninle birlikte kaçamam ya da boşanma gibi bir şey olamaz. "

O anda bakışlarında ciddi bir sınır fark ettim.

" Ya Emine sen ne saçmalıyorsun? Beni seviyorsun ya da ben seni seviyorum şu noktadan sonra bir önemi var mı? Başka bir adamın yatağına gideceksin o zaman ben ne hissedeceğim? Tamam sen dedin işte bana bitmek zorunda diye. Tamam işte ben de sana bitti diyorum. Sorun yok benim açımdan. Ne yapayım yani sen sadece bu süreci zorlaştırmak istiyorsun. Hem benden ayrılan sensin hem de sana sırılsıklam aşık olayım, acı çekeyim mi istiyorsun ben anlamadım? Ne yapalım yani şu noktadan sonra? Evin yanına bile gelme dedin bana. Ailene zarar vermemden korkuyorsun. Daha ne diyeyim ki ben sana. Bana güvenin de yok, inancın da yok. Sevgin olsa kaç yazar? Bu saatten sonra biz bitmişiz sevsek ne olur sevmesek ne olur? İkimiz de kendi hayatımıza bakmak zorundayız... "

O anda sinirden patlamak üzereydim. Bir elimi kalbimin üzerine götürdüm ve yaptırdığım dövme aklıma geldi.

" Ben senin adını kalbimin üzerine yazdım! Sen ne diyorsun farkında mısın! Ben sana acı çek mi dedim? Sadece umursamaz davranma. Ben acı çekiyorum zaten yeterince. Senin yerine de çekerim merak etme. Aklımdan bir saniye bile çıkacağını mı zannediyorsun? Ya da onun bana yaklaşacağını mı zannediyorsun? Onu yatağıma almadım kaç zaman oldu beraber uyumadık bile sen ne diyorsun ya! Offf! Başıma ağrı girdi. Daha ben oraya gidip bir sürü dert dinlemek zorundayım. Ben sana gelme dedim evet çünkü orada olacak bir şeyi yanlış anlama şansın var. Ben kendimi korurum. Hem Ferhat beni ondan korur bir şey olursa. Merak etme yani. Gerçi pek merak etmezsin artık. Hayatına bakarsın! "

Daha çok sinirlendi ve o sırada direksiyonu elleri ile daha çok sıkmaya başladığını gördüm.

" Gerçekten sen kafayı yedin artık. Hem diyorsun ki hayatına bak... Yani bunu da kötü anlamda diyorsun. Tamam hayatıma bakmayayım seni kaçırayım? Olur mu? "

O anda bana bakan gözleri çok ciddiydi.

"Nasıl yani... Nereye kaçırmayı düşünüyorsun?"

"Fark eder mi..." dedi. "Direksiyonu başka yere çevireyim gidelim gitsin. Var mısın? Bak hayatıma bakmıyorum. Beraber bir gelecek kuralım diyorum. Var mısın?"

O anda sözcükler boğazımda düğümlendi. Ne diyeceğimi bile bilemedim. Sadece ona bakmaya devam ettim.

"Ben..." diye kekelemeye başladım. "Bilmiyorum... Yapamam... Bunu çok iyi biliyorsun. Yapamam... Ferhat var..."

"Ah işte! Tamam bunu diyorum işte ben sana. Hayatıma bakmayayım ne olacak? Gel gidelim diyorum. Yok diyorsun. Hayatımıza bakalım diyorum yok diyorsun. Ne yapalım peki sen söyle? Arafta yaşamak zordur Emine. Bunları senin bana söylemen gerekirdi. Daha deneyimli olan sensin. Hayatı daha fazla yaşamış, görmüş, geçirmiş olan sensin ama bunları benim sana söylemem sadece saçma... Ben sana diyorum seni bırakana kadar süren var. Gidelim dersen gideriz ama seni bıraktığım anda hayatına bak gitsin, beni düşünme bile. Bu sana da bana da acı vermekten başka bir işe yaramaz... "

Bir şey diyemedim. Diyecek bir şey de yoktu zaten.

O anda ona çok fazla şeyler söylemek isterdim ama şu anda konuşacak bir şey yok... Anlamı yok ne de olsa... Dediklerinde kısmen haklı...

Şu anda ne barışmak ne de ayrılmak tam olarak bir çözüm ve ikimizin içi de her halükarda yanacak...

Buna bende bir şey yapamam...

Onun acı çekmesini ben de istemiyorum ama söylediğim her kelimede oldukça ciddiyim. Onun yerine de ben acı çekmeye razıyım. Eve geri döndüğüm zaman Selçuk'la aramda ne olacağını hiçbir şekilde bilmiyorum ve kestiremiyorum. Çünkü eğer benim Yağız ile olan ilişkime kesin gözle bakarlarsa ne Ferhat ne Selçuk tam olarak bu işin peşini bırakırlar ve şu anda odaklanmam gereken tek bir konu var... Ailem ile nasıl tekrar sakin bir şekilde yaşayabilirim...

Aslında çok da yanlış değil ama yine de insanın kendine bunu yedirmesi çok zor oluyor... Sevdiği bir adamın hayatına bak bende hayatıma bakayım demesi oldukça acı verici bi4 şeymiş... Bunu da şimdi öğreniyorum. Zaten Yağız hayatıma girene kadar sevgi nedir, aşk nedir bunları bildiğimi zannediyordum ama bu kelimelerin anlamı Yağız ile beraber benim için yeniden tanımlandı.

"Haklısın..." diye yanıt verdim. "Sana bir şey demiyorum, diyemiyorum da... İkimiz de hayatımıza bakmak zorundayız ama bu şekilde olmasını istemiyorum. Yağız... Gerçekten kötü bir şekilde ayrılmayalım. Lütfen bana öfkeli olma, lütfen bana kızgın bir şekilde gitme... Ben o arabadan indikten sonra bir daha görüşmek istemiyorsan zaten görüşmeyiz. Ama ben seni hep kalbimde taşıyacağım ve nefes aldığım müddetçe seni düşünmeye devam edeceğim. Benimle onun arasında herhangi bir şey olması imkansız. Bunu unutma. Ben sana verdiğim sözleri her zaman tuttum. Sadece şu anda işin içerisinde benim evladım var... Ne yapabilirim onu atmamı beklemiyorsun benden değil mi? "

" Tabii ki onu atmanı beklemiyorum senden. " dedi. "Sadece durum gerçekten karışık... Sen bana diyorsun ki hayatına bak, bunu derken kötü bir anlamda söyledin. Ben de sana diyorum ki hayatımıza bakmak zorundayız zaten sende bende hayatımıza mecburen bakacağız. Ferhat ne düşünürse düşünsün ben onu gerçekten kardeşim gibi sevdim... Değer de verdim ancak gönül ferman dinlemiyor... Bu aramızda olanları ne sen ne de ben tahmin edebilirdik. Edemezdik... Ben sana bunları söylerken ne senin kalbini kırmak istedim nede canını yakmak istedim. Sadece gerçekleri söylemeye çalışıyorum. Bu saatten sonra hayat ikimiz için de oldukça zor olacak. Sen orada en azından kendi ailenin yanında olacaksın. Benim durumum ise daha karmaşık olacak. Bunu çok iyi biliyorsun. Yine de dediğin doğru... Ben sana kızgın değilim zaten. Esas sen benden kızgın ve küskün ayrılma... Çünkü sen benim bir tanemsin... Seninle yaşadığım her an çok özel ve güzeldi, bu olanları asla unutamıyorum ve unutamayacağım da... Bunu çok iyi biliyorsun... "

O anda içime çok büyük bir rahatlama gelmişti. Onun beni umursamadığını ve sevmediğini düşünmek bile acı veriyordu bana... Bunun düşüncesi bile bu kadar acı verirken ben ondan nasıl olur da ayrı kalırım... Bu mümkün olabilir mi? Ama hayat bize seçme imkanı sunmuyor her zaman. O nedenle elimizden de bir şeyler gelmiyor. Onu gerçekten de şu anda bırakıp gitmeyi hiç bir şekilde istemiyorum. Hatta onun adını kalbime yazdırmışkrn bile... Sadece onu düşünüyorum... Ben ona aitim o da bana ait...

Ancak bu saatten sonra ayrı kalmak zorundayım.

Bu da bizim sınavımız olacak...

"Sana bir şey diyeceğim..." dedim. O sırada bana dönüp baktı ve dinlemeye başladı.

"Varmadan önce kimsenin bizi göremeyeceği bir yerde dur. Ben sana son bir kez sıkıca sarılmak istiyorum. Eğer birbirimize elveda demek zorundaysan, bari bunu güzel bir yolla yapalım..."

"Tamam..." diye yanıt verdi ve yeniden yola bakmaya başladı. Yolculuğumuz büyük oranda sessiz geçti. Pek bir şeylerden konuşmadık. Bana gittiğim zaman Ferhat ve Selçuk ile ne konuşacağımı sordu.

Ben de ona bilmiyorum diye yanıt verdim.

Ondan sonra da bir şey konuşmadık zaten.

Eve doğru yaklaştığımız zaman bizim sokağa girmeden önce sağda durdu ve bir ağacın arkasında park etti. Burada gerçekten de kimse bizi göremezdi.

Arabadan indim ve o da arabadan indiği anda göz göze geldik.

Bu an gerçekten de hiç kolay olmayacaktı... Bunu zaten biliyordum ama o anda kendimi çok zor tutuyordum. Eğer bıraksalar hüngür hüngür ağlarım, o kadar kötü olmuştum ki... Ona sıkıca sarıldım ve o da beni sardı...

Güçlü kollarını vücudumda son bir kere hissetmek bile gerçekten beni mutlu etmeye yetmişti.

Evet bu bir elvedaydı ancak yine de onu kalbimden, aklımdan söküp atmadım ki... Onun adını ben göğsüme yazdırdım. Kalbimin üzerine yazdırdım. Benim kalbimin sahibi her zaman o olacak. Bunları o da çok iyi biliyordu...

Bana sarılmayı bıraktığı anda onun gözlerine baktım. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. O da ağlamamak için kendini zor tutuyordu. O anda başımı öne eğdim ve bizim sokağa doğru yürümeye başladım. Arkamı dönüp baktığımda hala bana baktığını gördüm. Hala bana bakıyor ve arkamdan hüzünlü gözlerle gidişimi izliyordu. Bu manzara gerçekten içimi yakmaya yetti. Ne diyeceğimi de bilemiyorum, ne söyleyebilirim ki...

Bu elveda çok zor olmuştu ancak güzel bir sarılmayla en azından güzel bir nokta koyduk... Ve bitmişti işte... Nokta koymuştuk... Eve doğru yürürken kafamda bir sürü tilki dolanıyordu. Eve gittiğim zaman ne diyecektim? Osırada aklıma geldi ve cep telefonumu çıkardım. Bunu açmalı mıydım? Ya da açmamalı mıydım? En iyisi telefonumu kapatmak olacaktı çünkü eğer telefonumu şimdi açarsam onları aramam gerekecektir. En iyisi eve bu şekilde gitmek... Zaten olacakların önüne geçemem bu saatten sonra...

Eve doğru yaklaşırken Selçuk'un arabasını evin önünde gördüm ve kalbim deli gibi atmaya başladı.

Ne söyleyeceğimi bile bilmiyordum ama eve gidiyordum işte. Hayatımdaki en güzel ve en özel insanı hayatımdan çıkarmış, ilişkiyi bitirmiş, aileme geri dönüyorum... Oradaki evladım için bunu yapmak zorundayım. Başka seçenek yok...

Adım atarken sanki adımlarım geri geri gitmek istiyor gibiydi. Vücudum oraya gitmeye direniyordu ancak ben yine de kendimi zorladım ve yürümeye başladım. Eve yaklaşıp kapıya geldiğimde kalbim deli gibi atıyordu...

Heyecandan sanki bayılmak üzere olduğunu fark ettim. Yine de yapacak bir şey yoktu.

Zile bastım...

Zile bastığım anda çıkan ses beni yeniden ait olduğum dünyaya geri getirdi.

O tanıdık ses, o tanıdık kapı...

Kapının rengi bile, bu evin önü bile ne kadar tanıdıktı öyle değil mi?

İşte evime, aileme sonunda geri dönmüştüm.

Yaşadığım bu yasak aşk bitmişti ve ben bunu inkar etmek zorundayım. Yspabilecek hiçbir şeyim yok. Önce kendim için ve de Yağız için güçlü durmak zorundayım.

Öyle olacağım da...

Kapı açılırken gözlerim hüzünlü bir şekilde bakıyordu ve ağlamamak için kendimi zor tutuyordum.

Moralinin bozuk olduğunu fark etmelerini istemiyordum.

Yapabileceğim en doğal davranışı yapmak ve kendimi savunmak zorundayım...

Hem benim için...

Hem de Yağız için... 

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 54.8K 51
Bebeği lösemi olan Arslan ile kardeşinin beyninde tümör olan Ayşegül, çaresizlik dolu bir dönemde kaderin ağlarını örmesiyle karşılaşır. Onların çare...
20.7K 1.2K 20
Bir araba kazası her şeyi değiştirir. Tıpkı Bulut Akın'ın hayatını değiştirebileceği gibi. Araba kazasından sonra Bulut hastaneden kaçma girişimind...
3.8M 201K 97
Fırat bencildi, İsyan Çiçeği asiydi, lakin kaderleri bir yazılmıştı. İkisi birbirine aitti, ayrılık ölüm getiriyordu...
7.2K 296 5
Viranşehir köyünde zamanında halka zulmeden adamın katil oğlu ile ansızın onun kapısını çalan masum güzel lalin ~ Efkan ve lalin