AGİSNA (Askıda)

By WritersBreath

1.5K 282 1.9K

Hayatın gürültüsü içinde birbirini yitirmek istemeyen bir olmuş iki nefesti onlar... Alya HATEM ve Meriç ATE... More

:::1:::
:::2:::
:::3:::
:::4:::
:::6:::
:::7:::
:::8:::
:::9:::

:::5:::

145 31 280
By WritersBreath


İyiliği, iyi olmayı elden bırakmayan ve yüreğini temiz tutmaya çalışanlara ithafen:)
(Tüm okurlarıma gelsin bu ithaf. Çünkü dünyanın kirine bulaşmamış ve tertemiz kalmış gönlünüzü taaa burdan görebiliyorum❤️)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yayınlama tarihi 24 Aralık 2020
~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Bölüm geç geldiği için özür dilerim. Zor ve yoğun bir haftaydı bu yüzden gecikti af buyurun değerli okurlarım.

Umarım beğenirsiniz. Satır arası yorum yazarsanız sevinirim. Cidden yorumlarınızı çok merak ediyorum. Üstelik bir yazarın benzinidir yorumlar. Yorumlarınızı esirgemeyin ki daha çok yazabileyim:)

Keyifli okumalar dilerim 🌷

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Uçurtmalar rüzgar gücü ile değil o güce karşı koydukları için yükselirler.
~W. Churchill~

Yerde ki adam cansız bir şekilde boylu boyunca uzanmış başında ki kişinin seslenmelerine cevap vermiyordu.

Onun cevap vermemesi adamın hiddetine birde üzüntü eklemişti. Gözü hiç bir şey görmüyordu hatta yaralı adamın başında beliren Meriç'i bile görmemişti. Hışımla kalkıp arabayı tekmelemeye ve küfürler savurmaya başladı.

"Adi köpekler siz ancak böyle arkadan saldırmayı bilirsiniz. Adam mısınız siz ulan adam mısınız? Adamsanız mertçe çıkın karşıma ulan. Çıkın da öyle görün hesabınızı. Eline silah alan adamlık sertifikası almış sanki. Göğsü kabara kabara geziyor sokaklarda. Adamlığınıza tüküreyim sizin. Adamlığınız işte bu kadar. Korkak itler. ................."

Ağzında ki kürdanla sinir patlaması yaşıyordu şu an. Aklını kaybetmiş gibi durmadan arabayı tekmeliyordu. Hiddetle ağzından çıkan küfürler havada birbirine karışarak uçuşuyorlardı.

"Arabayı tekmelemeyi bıraksanda yardım etsen."

Duyduğu sesle afalladı biraz. Ses ona tandık gelmişti ama çıkaramadı.  Arkasını dönmesiyle Meriç'i yaralının başında görmesi bir oldu. Şimdi hiddet ve üzüntü halkasına  şaşkınlık da eklenmiş hepsi el ele verip  hazır olda bekliyorlardı. Ela gözlerinin üzerinde ki kavisli kaşlar yukarı kalkmış gözleri kocaman açılmıştı.
"Ama nasıl olur?" der gibi bakıyorlardı.

"Yuhh!! Burdada mı sen doktor?"

Meriç, şaşkın bakışlarıyla onu ablukaya almış ve sert bir şekilde söylediği bu sözlerini umursamadı pek. Yaralının başında belirir belirmez ilk iş yarayı tespit etmek olmuştu. Yaralının üzerinde ki gömleğin düğmelerini hızlı bir şekilde açmış yarasını kontrol etmişti. Göğsünün sağ tarafına isabet etmişti kurşunlardan biri. Üstelik biraz derindeydi kurşun. Yaradan oluk oluk kan akıyordu. Yerde küçük bir kan göleti oluşmuş ay ışığının vurmasıyla yer yer parlıyordu. Yaranın üstünü bastırmış yaradan kan akmasını engelliyordu.

"Onu boş verde arabamın bagajında ilk yardım çantası var hemen al gel."

"Bana mı söylüyorsun?"

"Sana söylüyorum herhalde. Burda senden başka kimse mi var?"

"Yalnız doktor kimse bana emir veremez."

"Rica mı etmeliyim?" Meriç bunu alaylı bir şekilde söylemişti.

"Şimdi eşkıyalığının zamanı değil. Hemen ilk yardım çantasını getir. Arkadaşın çok kan kaybediyor. Yaraya baskı uygulayıp kanı az da olsa durdurdum. Elimi kaldıramam üstünden. Arkadaşının yaşamasını istiyorsan hızlı olsan iyi olur. "

"Doktor laflarına dikkat et yoksa...."

"Yoksa ne!"diyerek onu susturdu Meriç ve ekledi.

"Sonra hesap sorarsın hadi vaktimiz yok. Şimdi ilk yardım çantasını getir çabuk."

Adam emredilmesini pek hazzetmese de arabanın bagajına koştu. Gururu kenara bırakması gerekiyordu şu an. Saniyeler içinde ilk yardım çantasını getirip Meriç'e uzattı. Meriç tek eliyle açıp içinden gereken malzemeleri aldı ve hızla yaraya tampon yapmaya başladı. Neyse ki dakikalar sonra kanı durdurabilmişti. Yarayı bağladı.
O yarayı bağlarken karşısındaki daha fazla kendini tutamamıştı.

"Bu defa niçin takip ettin acaba doktor? Cidden merak ediyorum."

Alaylı bir ifade takınmışa benziyordu. Ağzında ki kürdanı da  dişlerinin arasında gezdirmeyi ihmal etmiyordu. Meriç'in sakinliği ve ona aldırış etmemesi onu çıldırtmışa benziyordu. Meriç cevap vermedi.

"Sana soruyorum doktor bu defa neden takip ettin acaba?"

Meriç yarayı bağladıktan sonra başını kaldırarak ona baktı.

"Yolda saldırıya uğrayıp yaralanırsınız da müdahale edeyim diye takip ettim sizi şehir eşkıyası oldu mu?"

"Şimdi soru sormayı bırakta yaralıyı arabaya taşımama yardım et. Fazla zamanımız yok. Hastaneye yetiştirmeliyiz onu bir an önce." diyerek kendi arabasına koştu. Çünkü onların arabası kullanılamaz hale gelmişti. Bunu bariz bir şekilde görmüştü Meriç.

"Hey doktor dur! Hastane olmaz
Meriç'in arkasından seslenerek söyledikleri havada kalmış bir toz bulutu misali dağılıvermişti.
Çünkü Meriç onu duymayacak kadar hızlı koşmuş ve arabanın yanında almıştı soluğu. Arabayı çalıştırıp yaralıya en yakın yerde park etti. Adam onun arabadan çıkmasını bekledi mecburen.
Meriç arabadan çıkıp yaralının yanına geldi ve onu kucaklamaya hazırlandı. Adamın ona yardıma gelmediğini görünce sinirle:

"Heyy!! Ne duruyorsun yardım etsene. Duymadın herhalde. Arkadaşını hastaneye yetiştirmemiz gerek."

"Sende beni duymadın herhalde. Hastane olmaz dedim doktor!"

"Bende hastane olmadan olmaz diyorum şehir eşkıyası."

"Fazla ileri gidiyorsun doktor. Eceline mi susadın sen. Laflarına dikkat edersen sağlığın için iyi olur."

Bu tehditlere aldırış edecek kadar korkak değildi Meriç. Hem kaybedecek zamanı da yoktu. Bir insanın hayatı söz konusuydu çünkü.

"Hem sen doktor değil misin? Yap işte ne gerekiyorsa?" diye devam etti sözlerine adam. Ağzında ki kürdanı dişlerinin arasında sıkıp duruyordu.

"Kurşun çok derine inmiş. Burda bu şartlarda çıkarmam mümkün değil. O yüzden arkadaşını derhal hastaneye yetiştirmeliyiz.
Kaybedecek zaman yok. Arkadaşın zaten yeterince kan kaybetmiş."

"Olmaz, dedim doktor. Hastane olmaz."

"Anlatamadım galiba. Durum ciddi."

Adamın aklına yeni bir şey gelmiş olacak ki ümidin akislerini hafifte olsa taşıyan bakışlarla hemen önerisini sundu.

"Peki burdan başka bir yere geçersek yani başka bir mekan. Bir kilometre kadar uzaklıkta bulunan bir yer var. Temizdir iyi iş görür."

Meriç bir yaralıya bakıyor bir adamın sözlerini düşünüyordu. Adı üstündeydi şehir eşkıyasıydı. İkna edemeyeceği belliydi. Hem bir hayat söz konusuydu şu an. Dediği yer hastaneden daha yakındı. O yüzden teklifi hemen kabul etti.

"Tamam şehir eşkıyası tamam. Ama önce eczaneye uğrayıp gereken malzemeleri almamız gerek. Çabuk olmalıyız. Fazla vaktimiz kalmadı."

"O işi merak etme. Adamlarım gereken malzemeleri oraya taşır."

Beraber yavaşça yaralı adamı Meriç'in arabasına taşıdılar.

Yaralı adamı arka koltuğa uzattılar. Adam da yanına geçti. Meriç ilk yardım çantasını ön koltuğa atarak hemen direksiyonun başına geçti. Adamın tarif ettiği yöne doğru kırdı direksiyonu.  Arkadaki kişi adamlarından birini arayıp lazım olan şeyleri ona söylemesi için telefonunu Meriç'e uzattı. Meriç gerekli olan şeyleri söyleyip telefonu ona geri verdi. Adam başka talimatlar da vermişti adamlarına. Saldırıyı yapanların kim olduğunu bulmaları ve kurşunlardan kullanılamaz hale gelen araçlarını hemen ordan aldırmaları gibi.

"Emirler yağdırıp durduğuna göre
bizim kürdanlı psikopatın eli bayağı uzun." diye düşündü Meriç. Bunu düşünmeden önce arabanın dikiz aynasından adamın aksine bakmış onu birkaç saniye incelemişti.

Gözlerinde endişe ve kaygı hakimdi şu an. Arada yanında ki yaralıya acıyarak bakması Meriç'in "Herhalde yakın arkadaşlarından biri ya da sevdiği bir adamı." diye bir kanıya varmasına neden olmuştu.

Ağzında ki kürdanı dişlerinin arasında gergin bir şekilde bir o yana bir bu yana götürüyordu. Ela gözleri bir ara dikiz aynasına kaydı. Direksiyon başında ki Meriç'in bakışlarını yakaladı o an. Suç üstü yakalanan Meriç hemen bakışlarını kaçırtıp yola baktı.

Adam tedirgin olmuştu bu bakışlardan. Bir şey diyecekti ki telefonu çaldı o an. Telefonu açıp karşısındaki ile konuşmaya koyuldu. Karşısındakine baba diyor ve oldukça saygılı konuşuyordu . Hatta telefonu açmadan önce ağzında ki kürdanı çıkarmıştı. Bunu Meriç bir ara dikiz aynasına gözleri kayınca görmüştü. Biraz şaşırtmıştı bu durum onu. Karşısındakine olan saygısı bariz bir şekilde farkediliyordu. Üstelik karşısındakini teskin ediyor ve önemli bir şey olmadığını endişe etmemesi gerektiğini söylüyordu.

"Merak etme baba yarası çok ciddi değil. Hafif bir sıyrık işte. Gelmene gerek yok baba....Zaten geç oldu.Sabah gelirsin......Baba gerçekten Neco iyi......Dedim ya hafif bir sıyrık....Evet....Tamam baba merak etme."

Telefonu kapatıp cebine koydu ve yanında ki yaralıya dönerek bir şeyler söyledi sessizce.

Meriç'in kafasında yanıt bekleyen binlerce soru vardı şimdi.

"Kimsin sen şehir eşkıyası? Kimsin sen? Niye durmadan yoluma çıkıyorsun. Dün bir, bugün iki."

Continue Reading

You'll Also Like

52.6K 3.7K 18
"Bir adam ile yara bandının hikâyesini hiç duydun mu?" diye sordum meraksız bir tonda. Çünkü anlatmak istediğim sıradan bir hikâye değildi, kendi yaz...
46.2K 5.6K 12
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi. Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi. Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi? İçimden cevapladı...
203K 8.7K 59
Köyde geçen bir aşk hikayesi... O bir inci tanesiydi; Dışı dillere destan bir güzel... Naîf kırılgan ve nârin... Köy kurgusu ve abimin arkadasşı konu...
109K 11.2K 38
053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne...