ANA DİLİM AŞK 1-2 (TAMAMLANDI)

By tubux2

2.9M 119K 12.4K

© Tüm Hakları Saklıdır. Hayat, herkese eşit davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *... More

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 23
SON
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 23
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 24
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 27
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 28
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29
SON 2
Kitap olduk ♥️
3. Kitap için Yoklama listesi

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9

85.2K 3.7K 248
By tubux2

ATAKAN

Sırf Arel'e gamsızlığımı kanıtlamak için içtiğim alkolün haddi var hesabı yoktu. Damarlarımdaki alkol miktarı arttıkça Eflal'i daha fazla düşünmeye başlamıştım. Sarhoş olmadan içmeyi bırakmıştım. Çünkü biraz daha devam edersem, kontrolümü kaybedeceğimi hissetmiştim.
Kontrol delisi bir babanın, kontrol delisi oğlu...
Gün ağarırken mekandan ayrılmıştık. Herkes evlerine dağılmış, ben ise güneşin doğuşunu izlemek için deniz kenarını tercih etmiştim. Banka oturmuş, temiz havayı ciğerlerime doldurmuştum. Sanki baş ağrım, deniz havasıyla azalmıştı. Ne kadar süre orada oturduğumu bilmiyorum ama telefonumun zil sesi beni kendime getirmişti. Telefonumu cebimden çıkarırken sahilin kalabalıklaştığını fark ettim. Ekranda gördüğüm isimle kaşlarımı çattım. Şu anda Ali Soylu'yla konuşacak enerjiyi kendimde hissetmiyordum. Telefonu açmadan sessize alıp cebime soktum. Manzarayı izlerken telefonum tekrar çalmaya başladı. Sanırım babamdan kaçış yoktu. Telefonu açmak için tekrar cebimden çıkardım ama gördüğüm isim kaşlarımın çatılmasına neden oldu.
''Arel?''
''Ne haber Atakan ya? Uzun zamandır görüşmüyoruz.''
Abartılı bir şekilde gözlerimi devirirken ''Ne oldu Arel? Birkaç saat içinde beni özlemiş olamazsın değil mi?'' dedim. Düşünme sesi çıkaran çocuk ''Özledim desem yer misin?'' diye sordu. Hafifçe gülümseyerek damağımı şaklattım. ''O zaman gerçeği söylüyorum. Kapıda kaldım.'' Ufak bir kahkaha atarken ''Kapıda mı kaldın?'' diye onun cümlesini tekrarladım. ''Gülme abi ya. Anahtarımı unutmuşum. Doğa'yı uyandırırım diye kapıyı da çalamıyorum. Kaldım ortada.''
Küçük kardeşine bağlılığını kendime benzetirken ''Saatlerdir ne yapıyorsun ya?'' diye sordum. Arabada uyumaya çalıştığını ama her tarafının tutulduğunu söyledi. ''Ee?'' dediğimde bana gelip gelemeyeceğini sordu. Gülümsedim. Dünkü emrivakisine verdiğim tepki yüzünden sanırım artık gelmek için izin isteyecekti. Sanırım o kızlar bir işe daha yaramıştı.
''Evde değilim.''
''Lan adamın havasına bak. Evi var gitmiyor. Neredesin?''
''Bebek'te,'' dediğimde ''Asrın'ı mı aradım ben bu kafayla lan,'' dediğini duydum. Ufak bir kahkaha atarken ''Semt olarak Bebek'te,'' diye düzelttim. ''Ne yapıyorsun orada?''
''Sen arayana kadar kafa dinliyordum.''
Birkaç saniyelik sessizlikten sonra ''O zaman ben kapatayım,'' dedi. Gücendi mi diye düşünürken telefonu kapattı. Bir an kendimi kötü hissettim ama daha sonra Arel'in böyle bir şeye takılmayacağını düşündüm. Telefonu cebime koyup manzarayı izlemeye devam ettim. Her on dakika da bir babamın araması ne kadar sinirimi bozsa da, denizle sakinlemeye çalışıyordum.
Beklemediğim bir anda etraf karardı. İlk saniye panikledim. Daha sonra gözlerimin üzerindeki soğuk elleri hissettim. Ellerimi anaokulundan kalmış bir oyunla sabrımı zorlayan kişiyi çözmek için yüzümde gezdirdim. Bir kız eline göre fazla büyüktü ama erkek eline göre fazla yumuşak...
''Bil bakalım ben kimim?''
Derin bir nefes aldım. ''Sesini inceltmen alkol kokunu bastırmıyor Arel Tophanecioğlu.'' Bir anda etraf ışıl ışıl oldu. Arel bankın üstünden atlayıp yanıma oturdu. ''Ne yapıyorsun kardo?'' diyerek kollarını bankın sırtlığına yasladı. Bacaklarını öne doğru uzatmış ve bilek kısımları üst üste gelecek şekilde duruyordu. Yine emrivaki yapıp yanıma gelmişti.
''Ne arıyorsun burada Arel?''
Sesim öyle bir çıkmıştı ki canımın sıkkın olduğunu sanırım daha iyi belli edemezdim. Arel pişkin bir biçimde ''Seni,'' deyip sırıttı. ''Telefonla aradığımda kafanı şişirdiğimi ima edince yanına geleyim dedim.''
''Genel olarak SENİN kafamı şişirdiğini ima ettim.''
Arel beni umursamadan bacaklarını sallayarak manzarayı izlemeye devam etti. Belli ki gerçekten çok sıkılmıştı ve benim ona söyleyebileceğim laflar umurunda değildi. Başımı iki yana sallayarak derin bir nefes aldım. Sessizce dalgaları izlemeye devam ettik.
Sanırım geceden kalmanın kötü yanlarından biri, sabah olduğunda midenin kazınmasıydı. Sanki bunu hissetmiş gibi ''Acıktın mı?'' diye soran Arel'e başımı çevirdim. ''Ben çok acıktım ya.'' Benim bile acıktığım anda, Arel'in acıkmamasını beklemek hayalci bir davranış olurdu.
''Senin şu kafeye gitsek mi?''
Şaşkın bir ifadeyle alnım kırıştı. Arel benimle göz göze gelmemek için denize bakarak konuşuyordu. Onun oraya neden gitmek istediğini bal gibi biliyordum. Tüm gece Eflal'den mesaj beklemiş, cevap alamamıştı. Kafede mutlaka yakalayacağını biliyordu. Böylece o dilsiz kızla ilgili istediği soruyu sorabilecek, gerekirse arsızlığını kullanabilecekti ama aklı sıra sanki bunları düşünmüyormuş gibi beni oraya götürmeye çalışıyordu.
''Yok ya,'' deyip onun gibi denize doğru döndüm. Bakalım gerçeği itiraf edecek miydi? ''Sıkıldım oradan. Başka yerler keşfedelim.'' Arel'in sert bir şekilde başını bana çevirdiğini hissettim. ''Ne demek sıkıldım oradan? Allah çarpar!'' Yüzünü göremesem de profilimi izlediğini biliyordum. O yüzden bozuntuya vermeden ''Çok şaşalı bir yer değil. Bir süre sonra sıkılıyor insan,'' dedim. Derin bir nefes alırken sıkılacak bu günü mü buldun diye söylenen Arel'e tepki vermemek için mümkün olduğunca hareketsiz kalmaya çalıştım.
''Canım menemen istedi benim. En güzel orası yapıyor ya. Ondan teklif etmiştim.''
Dudaklarımı düşünür gibi büzdüm. ''Daha güzel yapan yerler de vardır. Araştırmak lazım.''
'Hay senin araştırmacı ruhuna,' gibi fısıldayan Arel ''Boğaz havası alalım biraz ya,'' dedi. Yapmacık bir şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım. Arkadaşıma döndüğümde beklentiyle beni izlediğini fark ettim.
''Şu anda yaptığımız şey ne?'' diye sorduğumda yüzü düşen çocuk ''Aman be!'' deyip önüne döndü. Kollarını göğsünün önünde bağlarken ''Ne inatçı çıktın sende. Eflal'i görürüz diye oraya gidelim dedim. Hayal'i merak ediyorum,'' dedi. Beklediğim cevabı alınca ayağa kalktım. Arel afallamış bir şekilde bana bakarken başımla yürümesini işaret ettim.
''Menemeni daha iyi yapan yer bulana kadar. En iyisi orası. Yürü hadi...''

* *
MERT

Verdikleri kıyafetler biraz küçük olsa da bir günlük idare edebilirdim.Önlüğümü takıp dışarı çıktım. Sanki saatlerdir içerideymişim gibi kafenin bir çok masası dolmuştu. Bahsettiğim yoğunluk buydu. Çalışanlara doğru yürürken Serkan denen çocuk beni fark etti. Gözleri üzerimde dolaştıktan sonra yüzünde matrak bir gülümseme belirdi.
''Senin kadar yapılı garsonumuzun olmaması ne kadar kötü.''
Hafifçe gülümsedim. O sırada gözüm deniz kenarında oturan iki kişiye takıldı. Gözlerimi kısıp tanıdık gelen simaları daha net görmeye çalıştım. Sarışın olan çocuğun bize doğru bakmasıyla kaşlarım çatıldı. Atakan. Karşısındaki de Arel olmalıydı. Bu çocukların burada ne işi vardı? Yoksa... Ulan!
Onlara doğru yürümeye başladım. Serkan'ın nereye gittiğimi sorduğumu duyuyordum ama cevap vermedim. Sadece sakin olmamı telkin ederek yürüdüm. İlk önce beni Arel fark etti. Kim olduğumu anlamaya çalışır gibi bana bakarken birde yüzü mutlak bir şaşkınlık ifadesiyle çarpıldı. Arkadaşını dürtüp geldiğimi haber verene kadar masalarına ulaştım.
''Hoş geldiniz''
Atakan başını deniz manzarasından bana doğru çevirdi. Göz göze geldiğimiz an hafifçe kaşları havalandı. Burada ne işim olduğunu sorguladığına emin olduğum için ''Teşekkür edip gideceğim,'' diye açıklama yaptım. Şaşkınlığı daha da artmıştı. Bakışlarımı tedirgince bana bakan Arel'e çevirdim.
''Geçen gece, Hayal'i o adamların elinden kurtardığın ve daha sonra yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim.''
Hafifçe dudakları aralanan çocuk başını iki yana salladıktan sonra ''B-bir şey de-değil. Kim olsa ay-aynı şeyi yapardı,'' dedi. Kekelemesini afallamasına vermiştim. Sanırım kızların bana anlatacağını düşünmemişti ya da anlatırlarsa benim gelip teşekkür edeceğimi. Yaptığı çok büyük bir şeydi ve ben 'Sezar'ın hakkı Sezar'a' prensibini savunurdum. ''Emin ol yapmayan çok kişi gördüm. Teşekkür ederim. Sana borçlandım.''
''Borç falan yok,'' diyen çocuğa içten bir tebessümle bakarken ''Kim olduklarını hatırlıyor musun?'' diye sordum. Kaşları çatıldı. Sanki o geceyi hatırlamaya çalışıyor gibi bana baktı. ''Sokakta koşarken arkalarından gördüm. Hayal'i kurtardığım yer ise karanlık bir yerdi. Yani yüzlerini göremedim.''
Anladığımı belli edercesine başımı salladım. Atakan'a döndüğümde sanki her hücremi inceliyormuş gibi bana dik dik baktığını fark ettim. ''Sana da teşekkür ederim,'' dediğimde tek kaşını sorgular bir şekilde havaya kaldırdı. ''Ne kadar tasrif etmesem de, kızların geceyi sokakta geçirmesine izin vermemişsin. Eyvallah.'' Tepkisiz bir şekilde suratıma bakan çocuğun konuşmasına fırsat vermeden ellerimi masaya koyup öne doğru eğildim.
''Şimdi gelelim asıl konumuza,'' diyerek gözlerimi ikisinin arasında dolaştırdım. ''Sizi bir daha kızların yanında görürsem, bırak yanında görmeyi telefonla onlara ulaşmaya çalıştığınızı duyarsam... Hele de sizin yüzünüzden Eflal ve Hayal'in başına bir şey geldiğine şahit olursam, anam avradım olsun canınızı almak için bir saniye bile düşünmem.''
Arel'in afallamış bir şekilde dudakları aralandı. Atakan ise kaşlarını çatarak bana bakmayı sürdürdü.
''Birbirimizi anladığımızı düşünüyorum,'' diyerek ikisi arasında gözlerimi gezdirip masadan destek alarak doğruldum. Arel gözleriyle beni takip etti ama Atakan az önce olduğum yere bakmaya devam etti. Sanki söylediklerim yüzünden dona kalmıştı. Yapmacık bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim ve ''Bir şeye ihtiyacınız olursa, seslenmeniz yeterli. Afiyet olsun,'' deyip arkamı döndüğüm gibi ne olduğunu anlamaya çalışan Serkan'a doğru yürüdüm.
* *

ATAKAN

Sanırım az önceki olanları hazmetmem zaman alacaktı. Hiç tanımadığım biri gelip beni açık açık tehdit etmişti. Korkusu olmasını gözlerinde görebilmiştim ama bende onun tehdidine pabuç bırakacak bir insan değildim. Sırf bu yüzden bile o kızlara yakın olup, ona söylediği tüm sözleri yutturabilirdim.
''Ben şimdi Hayal'in iyi olup olmadığını nasıl öğreneceğim?''
Arel'in cümlesi beni düşüncelerimden alıp gerçekliğe bıraktı. Hayal kırıklığına uğramış arkadaşımla derin bir nefes aldım. Bu tehdide ben sinirlenirken o üzülmüştü. Allah'ım bu çocuk gerçekten o dilsiz kızdan hoşlanıyor olabilir miydi?
''Çok basit,'' dediğimde buruk ifadesi beklentiyle doldu. Sanki ağzımdan çıkacak her cümleyi kayıtsız şartsız kabul edecekmiş gibi duruyordu. ''Öğrenmeyeceksin.'' Bir an bakışları dondu. Böyle bir şey söylememi beklemeyen çocuk birkaç saniye sonra kaşlarını çattı.
''Senden yardım geleceğini umanda kabahat!''
Arkasına dayandı ve sinirle kollarını göğsünün üzerinde bağlarken bakışlarını denize çevirdi. Gerçekten bu kızdan hoşlanıyordu. Neden? Bir insan bir ya da iki kere gördüğü birine sadece ilgi duyardı. Çünkü o kişiyi tanımazdı ve hayatıyla ilgili şeyleri merak ederdi. Benim Eflal'e duyduğum gibi... Hoşlanmak fazla değil miydi?
Siparişlerimiz geldiğinde geriye yaslandım. Garsonlar masamızı donatırken menemenlerin enfes kokusu burnuma doldu. Gerçekten acıkmıştım. Başka bir isteğimiz olup olmadığını soran adama teşekkür ettim. Arel çoktan kahvaltıya başlamıştı. İşte onun tribi ancak yemeğe kadardı. Bir süre sonra kızgınlığından eser kalmayan çocuk, kahkahalarla dün gece yaşananların üzerinden geçti. O sırada telefonum çaldı. Dikkatim ekrandaki isme kaydığında yediğim tüm lokmaların boğazıma dizildiğini hissettim. Çatalımı bıraktım. Ellerimi peçeteye silip gelen mesajı okumak için telefonumu elime aldım.

Gönderen: Baba
Aradığım telefonlar ne zamandan beri cevapsız kalıyor? Bu mesajı gördüğün gibi beni ara.


Sanki mesajı babam okumuş gibi sesi kulaklarımda çınlamıştı. Birden ürperdim. Üzerimde böyle bir etki bırakmasından nefret ediyordum.Sanki adamıyla konuşuyordu. ''Ne oldu?''
''Yok bir şey,'' deyip telefonun tuş kilidini kapatıp masaya bıraktım. Yanına gidecektim ama kahvaltım bittikten sonra. Nasılsa bu ana kadar beklemişti. Birkaç saatten daha zarar gelmezdi.
* *

EFSA

Babam yüzünden geceden erken ayrılmak zorunda kalmıştım. Eve geldiğimde babamın açıklamasını dinlemeden sitem etmiş, en sonunda da trip atarak kendimi odaya kapatmıştım. Sabah Nagehan'ın sesiyle zar zor gözlerimi açmış, babamın benle konuşmak istediğini söylediğinde tekrar yummuştum. Kaprisimi umursamayan kadın beni zorla yataktan kaldırmıştı. İyi ki de kaldırmış, yoksa Ali Amcaların at çiftliğine gidemeyecektim. Meğer babam, kahvaltıya gideceğimiz için beni erken çağırmıştı. Atakan'ın yanından erken ayrıldığım için trip atmıştım. Oysa ki babam bu günümü de onunla geçirebileceğim bir plan yapmıştı. Canım babam. Benden beklenmeyecek bir hızla hazırlanmış ve babamın yanında yerimi alarak yola çıkmıştım.
Uzun bir yoldan sonra çiftliğe gelmiştik. Atakan ortada gözükmüyordu. Eminim sabaha kadar eğlenmeye devam etmişlerdi ve şu anda uyanamamıştı. Ali Amca, sinirli gözüküyordu. Elinde telefon sürekli bir yeri arıyor ve her seferinde biraz daha kaşlarını çatıyordu. Bizi görünce telefonuyla ilgilenmeyi bırakıp yanımıza geldi. Atakan'a ulaşamadığını, kahvaltıya onsuz başlayacağımızı söylediğinde suratım asılmıştı. Masaya otururken gözüm küçük belayı aradı. Pera... Ne kadar iyilikle yaklaşırsam yaklaşayım, her zaman kötülük bulduğum Atakan'ın küçük kardeşi.
Suna Teyze, okuluyla pikniğe gittiğini söyleyince derin bir nefes almıştım. Sırf Atakan'ı görmek için o bücüre katlanmayı bile göze almıştım ama sevdiğim çocuk yoksa, Pera'yla da uğraşmak istemiyordum. Neyse ki, şans yüzüme gülmüş sarı cadı benden uzak bir yere gitmişti.
Masadaki tek genç bendim. Kimse çocuğunu getirmemişti ya da çocuklar gelmek istememişti. Hoş, Atakan'ın olmayacağını tahmin etsem bende bir bahane uydurur gelmezdim. Ah Atakan Ah! Kim bilir kiminle ne yapıyorsun şu anda?!
Kahvaltımızı yaparken gözüm sürekli etrafta dolaşıyordu. En ufak bir harekette Atakan'ın geldiğini düşünerek heyecanlanıyordum. Sonu hüsran olsa da en azından kahvaltının sıkıcılığından biraz da olsa uzaklaşıyordum. Ali Amca hem babamlarla konuşuyor hem de oğlunu aramaya devam ediyordu. Gözlerindeki kıvılcımların ateşe dönüştüğü anlarda bende çaktırmadan telefonumu elime aldım. Daha fazla iş dinlemek istemiyordum. Masanın altından Rüya'ya mesaj atıp ne yaptığını sordum. Beni bu ortamdan kurtarabilecek tek kişi O'ydu. Suna Teyze ve yanındaki kadınların konuşmasını dinliyormuş gibi yaparken telefonum titredi. Babamları kontrol ettim. Daha sonra gelen mesajı okumak için başımı öne eğdim.

Gönderen: Rüya
Yarimin adını vücuduma yazdırmaya gidiyorum.


Gözlerim fal taşı gibi açılırken mesaj beklemekle zaman kaybetmek istemedim. Masadakilerden izin isteyerek ayağa kalktım ve beni duymayacakları bir yere ilerlerken Rüya'yı aramaya başladım.
''Alocuğum Efsocuğum.''
''Rüya sen ne saçmalıyorsun?''
Sesim fısıltıdan farksız olsa da, sitemim fazlasıyla belli oluyordu. ''Neredesin sen? Neden fısıltıyla konuşuyorsun?''
''Ali Amcalardayım. Sen neredesin asıl?''
''Yoldayım.'' Umursamaz tavırları beni çileden çıkarırken ''Rüya! Sen ya aklını kaçırdın ya da hala ayılamadın. Dövme yaptırmaktan bahsettiğinin farkında mısın?'' dedim. Sesimi yükselttiğimi hissedip arkaya dönüp babamları kontrol ettim. ''Aklımda, fikrimde yerinde Efsocuğum. Asıl senin neyin var? Ne zamandan beri dövmeye bu kadar karşısın?'' Derin bir nefes aldım. Dövmeye karşı değildim ama ömrüm boyunca bedenimde değişmeyecek bir şey taşımayı saçma buluyordum. İnsanlar değişirdi, beğenileri farklılaşırdı. Bu gün hoşuna giden şey, ertesi gün seni rahatsız edebilirdi. Neden ölene kadar bu yükün altına gireyim ki? Öte yandan Rüya, Asrın'ın adını yazdırmayı düşünüyordu. Anlattığına göre liseden tanışıyorlardı ve ona sonsuz bir aşkla bağlıydı. Sırf onu daha fazla görebilmek için, bu üniversiteyi tercih etmişti. Platonik bir aşkı vücuduna kazıtmak ne derece doğruydu? Kısa bir an Atakan'ın ismini dövme yaptırdığımı hayal ettim. Elime ne geçecekti? Gördüğü anda, bana aşık mı olacaktı? Aksine, bence uzaklaşırdı. Asrın'da ise bu, sadece egosuna katkı sağlamak anlamına geliyordu. Rüya'yı böyle fark edip peşindeki kızların arasına koyacağına, hiç fark etmemesi daha iyiydi. Ama gel de bunu,bu kıza anlat.
''Efsa orada mısın?''
Rüya'nın sorusuyla başımı iki yana sallayıp kendimi gerçekliğe dönmeye zorladım. Nerede olduğunu, dövmeyi nerede yaptırmayı planladığını sordum. İnternetten araştırma yaptığını, elinde iki üç yer olduğunu, hiçbirini gözünün tutmadığını söyledi. Buna rağmen hala dövme yaptırmaya gitmesini aklım almıyordu.
''Elimdeki son adrese gidiyorum.''
''Bende geliyorum. Hemen adresi at ve sakın ben gelmeden dövme yaptırmaya kalkışma.''
Telefonu kapattım. Babamlara doğru ilerlerken mümkün olduğu kadar gülümsemeye çalışıyordum. Masanın başında dikilmeye başladığımda babamın gözleri diğerleriyle beraber bana kaydı.
''Ben müsaadenizi istesem,'' diye konuya girip Rüya'nın bir sıkıntısı olduğunu ve yanında olmam gerektiğini söyledim. Herkes sorun olmayacağını söylerken babam ayağa kalktı. Beni biraz uzağa çekip ciddi bir şey olup olmadığını sordu. Yeni arkadaşıma karşı bu kadar ilgili olması gözlerimi yaşartabilirdi. Acaba şu anda ne için yanlarından ayrıldığımı bilse, yine de Rüya'yla arkadaşlık yapmamı ister miydi? Aşk acısı dediğimde gülümseyen babam, şoförün beni bırakmasını söyledi. Yanağına uzun bir öpücük bırakıp teşekkür ettim ve eşyalarımı topladım.
''Afiyet olsun.''
Kahvaltı masasından uzaklaşıyor olmak bile rahatlatıyordu. Derin bir nefes aldım. Arabaya binip Rüya'nın gönderdiği adresi şoföre söyledim. Yola çıktık. Rüya'yı tekrar arayıp, ben gelmeden dövme yaptırırsa onu öldüreceğimin altını çizdim. Asrın yazdırmak ne demekti ya... Git kuş, böcek yaptır çok istiyorsan, o kendini beğenmişin adını vücuduna kazıtıp neden egosuna bir tuğla daha ekliyorsun ki...
Uzun bir yoldan sonra Rüya'nın bir apartmanın önünde durduğunu fark ettim. ''Burası,'' diyerek şoförü durdurttum. ''Bizim işimiz uzun sürebilir. Siz dönebilirsiniz. Teşekkürler.'' Arabadan inerken Rüya beni fark etti. Bana doğru gelirken ''Bende kendi arabanla gelirsin diye, etrafta kırmızı mini Cooper arıyorum,'' dedi.
''Böyle bir planımız olmadığı için, kahvaltıya babamla gittim.''
Dudağını büzen kız bana sarılırken ''Benim için Atakan'la rahatını bozmasaydın Efsocuğum,'' dedi. ''Emin ol Atakan olsaydı, zaten bu deli saçması fikrin için rahatımı bozmazdım.'' Gözlerini kısmış bir şekilde benden ayrıldı. ''Sen Atakan dersin ama zor zamanında yanına Rüya gelir. Unutma,'' dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. ''Güldürme beni, sana çok sinirliyim.'' Sinirlenecek ne olduğunu söylemesi beni çileden çıkarmaya yetmişti.
''Sen dövmeli tiplerden iğrenmiyor muydun? Ne zaman fikrini değiştirdin?''
''Dün gece''
Kaşlarımı çattım. Dün gece çok içmemiştim. Rüya sürekli yanımdaydı ve eğlenceden birlikte ayrılmıştık. Ben ne kaçırmıştım? ''Asrın, Atakan'a dövmeli bir kızı gösterdi ve 'Ne kadar seksi gözüküyor o şekillerle' dedi.'' Alnımı kırıştırarak ''Yani?'' deyince Rüya abartılı bir şekilde gözlerini devirdi. ''Tüm gece düşündüm. Asrın'ın bu zamana kadar takıldığı tüm kızlarda dövme vardı. Demek ki bu adam dövmeden hoşlanıyor. Bende şansımı arttırmak istedim.''
Allah'ım düşündüğü şeye bakar mısınız? Şans attırmak ne ya? Bir dövme yaptırdığı için Asrın ondan hoşlanacak değil ya... Hem de kendi ismi olan bir dövme!
''Rüya. Az mantıklı düşünür müsün? Bu çocuk dövmeli kızlardan hoşlanıyor olabilir ama hiçbirinde Asrın'ın adının yazdığını sanmıyorum.''
''Efso seni daha zeki sanırdım. Kimden bahsettiğimizi hatırla istersen. Adını vücuduma kazıttığımda egosu daha da yükselecek. Böylece dikkatini çektireceğim.''
Allaha şükür zekamdan yana bir sıkıntım yoktu. Sinirle inlerken ayağımı yere vurdum. ''Onun egosunu yükselttiğinde sana daha tepeden bakacağının farkında mısın? Dalga geçecek, ezik diyecek! Nasıl bu kadar aptal olabiliyorsun Rüya!'' Sesim sokakta yankılandı. Yanımızdan geçen kişiler bize bakmaya başlamıştı. Rüya kaşlarını çatmış bana bakarken ağzını bıçak açmadı. Şu anda bir çizgi filmde olsak büyük ihtimal saçlarımın hepsi havaya dikilmiş olurdu. Bir kadın, bir erkek için kendini nasıl bu kadar aşağılardı ya? Bir anda kendimi düşündüm. Atakan için yaptıklarımı... Benim de Rüya'dan kalır yanım yoktu bir ara ama en azından sırf benimle ilgilensin diye Atakan'ın adını orama burama yazmaya çalışmamıştım.
''Haklı olabilirsin,'' dediğinde derin bir nefes aldım. ''Adını yazdırmayacağım ama dövme yaptıracağım. Hatta şimdi yaptıracağım,'' deyip arkasını döndü ve bir apartmanın altındaki dövmeci dükkanına doğru ilerledi. ''Gözüm tutsa da, tutmasa da bu yerde dövme yaptıracağım.'' Rüya söylene söylene yürürken peşinden koşturmaya başladım. Allah'tan topuklu ayakkabı giymemiştim. Yoksa büyük ihtimal şu anda yere yuvarlanmış olurdum. Önden Rüya, arkasından ben dükkana girdik. Şaşkınlığımı gizlemek gerçekten güçtü. Kırmızı ve siyahın hakim olduğu mekan filmlerdeki dövmecilere benzemiyordu. Fazla düzenliydi ve temiz. Dövme resimleri tek tek çerçevelenmiş ve duvara asılmıştı. Modern aksesuarlar seçilmişti.
''Kimse yok mu?''
Rüya'nın sesiyle adım sesleri duyuldu. Yaklaştıkça daha güçlü ve etkili gelmeye başlamışlardı. Koridorun başında görünen kişiyle gözlerimin fal taşı gibi açılmasına engel olamadım. Bu çocuğun burada ne işi vardı? Adı neydi? Hah Eren.
''Yine mi sen?''
Rüya arkasını dönüp, kaş göz işareti yaparak susmamı söylüyordu. ''Bizi mi takip ediyorsun?'' Eren geçen seferki gibi ukala bir şekilde sırıtırken ''Farkındaysan dükkanıma gelen sensin,'' dedi. Dudaklarım yavaşça aralanırken gözlerimi etrafta dolaştırdım. ''Burası senin mekanın mı?'' diye sorduğumda kollarını göğsünde birleştirdi. Bir anda tüm kasları şişti, dövmeleri gerildi. Kendinden emin bir şekilde ''Öyle denebilir,'' diye cevap verince gözlerim dövmelerinden çocuğun yüzüne kaydı. Benimle uğraşmaktan zevk aldığı her halinden belliydi. Rüya'nın yanına gidip koluna girdim ve ''Gidiyoruz,'' diyerek kapıya doğru çekiştirmeye başladım.
''Nereye ya? Ben burayı sevdim.''
''Dışı seni yanıltmasın. Kesin mikrop kaparsın.''
Rüya bana direnirken saçmaladığımı söyledi. Onu çekemeyeceğimi anladığımda pes ettim. Tekrar Eren'e döndüğümde az önceki keyifli halinden eser kalmadığını fark ettim. Belli ki onu pis görmem rahatsız etmişti. Aslında üzerindeki ucuz kıyafetlere kıyasla fazla bakımlı gözüküyordu ama içi kötüydü işte. Pis!
''Ben dövme yaptıracaktım.'' Bakışlarını benden Rüya'ya kaydıran çocuk ''Nasıl bir şey düşünüyorsun?'' diye sordu. Sesindeki ton, tüylerimi diken diken yapmıştı. ''Aklımda bir şey vardı,'' diyen arkadaşım bana bakarak ''Ama ondan vazgeçtim,'' dedi. Bu yüzden vicdan yapmamı falan bekliyorsa, daha çok beklerdi. ''O yüzden,'' diyerek tekrar önüne dönerken ''Şu anda aklımda bir şey yok,'' diye devam etti. Eren neresine yaptırmak istediğini sordu. Rüya ensesinde bir bölgeyi gösterdi. Çocuk birkaç kataloğu eline tutuşturdu ve birazdan geleceğini söyledi. Benimle göz teması kurmaması vicdanımdaki ufak bir noktayı harekete geçirmişti. Rüya koltuğa oturdu ve kucağındaki katalogları incelemeye başladı. Neredeyse her şeyi beğeniyor, daha sonra vazgeçiyordu. En sonunda düş kapanında karar kılmıştı. Fotoğrafta güzel gözüküyordu ama fazla büyüktü.
''Karar verdin mi?''
Eren yanımıza geldi. Rüya seçtiği dövmeyi gösterirken çocuk hafifçe gülümsedi. ''Güzel tercih.'' Gözlerimi kıstım. Güzel tercihmiş. Kesin herkese aynı şeyi söylüyorsundur ukala. ''O zaman ben dövmenin kalıbını çıkartayım. Saçlarını sıkı bir topuz yapsan iyi olur. Hem dövmeyi yaparken bizi engellemesin, hem de bugün pek dövmeye değmesin.'' Rüya başını tamam anlamında salladıktan sonra çantasında toka aramaya başladı. Eren bana doğru ters bir bakış atıp tekrar yanımızdan ayrıldı. O gözden kaybolana kadar arkasından baktıktan sonra Rüya'ya döndüm.
''Gerçekten onu yaptırmakta kararlı mısın?''
Eline aldığı bir lastikle saçlarını toplayan arkadaşım ''Evet, çok güzel değil mi?'' diye sordu. Güzeldi ama onun gibi ufak tefek biri için fazla büyüktü. ''Eh işte,'' diyerek içimde yaşadığım çelişkiyi kelimelere yansıtmıştım. Eren kalıcı hazırladıktan sonra bizi bir odaya götürdü. İçeri girer girmez ürpermiştim. İçerisi hastane gibi kokuyordu. O dişçi koltuğuna benzeyen dövme koltuğu fobimi harekete geçirmişti. Çıkan sesler dişçinin makinalarını andırıyordu. Rüya üzerini çıkarmadan önce bana baktı. Kaşlarını çatarken neyim olduğunu, rengimin gittiğini söyledi. Dilim iyi olduğunu söylese de içim kıpır kıpırdı. Bu halim Eren'in bile dikkatini çekmiş olacak ki, Rüya yüz üstü uzana kadar gözlerini benden ayırmamıştı. Daha fazla ayakta duramayacağımı hissettiğimde taburelerden birine oturdum.
''Efso istersen dışarıda bekle?''
Başımı hayır anlamında sallarken ''İyiyim ben,'' dedim. ''Ayrıca seni bu çocuğu tanımıyoruz. Seni böyle bir odada yalnız bırakamam.'' Tekrar Eren'in bam teline basmış olacağım ki, kaşlarını çattı. Rüya yine gözlerini belertmişti. Bu sefer de çocuğa davranışım yüzünden vicdanıma dokunmaya çalışıyordu ve başarıyordu da. Bu çocuğa neden bu kadar gıcık oluyordum bilmiyorum ama daha fazla üstüne gitmesem iyi olacaktı.

Continue Reading

You'll Also Like

39.6K 3.6K 40
Aycadısı...Masumiyetin Altın Çağı'dır... Karşılaşmadır... Çünkü;kendi kendileriyle savaşan ve aşkı inkar eden,hayatta bambaşka yerlerde olmayı hed...
213K 16.5K 69
Batı için hayatındaki en değerli varlık, ikizi Doğu'ydu. Doğu, ikizine en az ismi kadar zıt bir karaktere sahipti ama onun deyimiyle diğer yarısıydı...
808K 102K 25
Yasemin, kendine ait dünyasında ona bu dünyayı veren birçok dostuyla beraber yaşayan, kalbi yaralı ama yaralarından en güzel çiçekler inşa eden bir k...
7M 407K 84
Sevdiği çocuk yerine yanlışlıkla okulun serserisine yazan Ece, başına çok büyük bir bela aldığını fark ettiği an onu engeller. Fakat her şey için ço...