Eğer başka bir ses onların sessiz konuşmasını bölmeseydi içinden bir ses bu sessizliğin sonsuza dek devam edebileceğini söylüyordu.

"Bu geçen günkü çıtır değil mi!" İçki kokan sesleri tanımak hiç de zor değildi. Dominik başlığını öne indirecek oldu ama eli havada kaldı. İlk defa korkması gereken kişi o değildi.

Kız gözlerinin önünde iyice küçüldü ama gözlerindeki bakış tam aksine sertleşti. Belli ki daha önce de sarhoşlar tarafından rahatsız edilmişti. Dominik başı eğik bir şekilde kızın yanında dururken altı ayak saydı.

Üç kişi.

"Yine ne istiyorsun Huek?" Kızın ince sesi yükselince bir cırlamaya dönüştü. "Eğer bana dokunursan Berun seni ikiye ayırır."

Huek denen adamın yüzünü göremedi ama hırıltılı kahkahasını duydu. "Şimdi şurada öpsem seni... Berun nereden bilecek? Ya da... şu ipek gibi olan saçlarını okşasam...kim bana engel olabilir ki?"

"Huek." Kız ellerini iki yanında yumruk yapmıştı. "Arkadaşlarını alıp buradan gitmezsen seni ikiye ayırırım. Anladın mı?"

Başka bir adamın gülmeye başladı. "Dediğin kadar varmış be Huek! Bir içim su... Ama şu lafları yok mu... Şimdi daha çok sevdim onu!"

Kız geriye doğru bir adım attı.

"Huek, arkadaşına söyle, gerilesin yoksa..."

"Ben bu lafları yemem mi bitae. Beni Berun ile korkutamazsın. Bu şehirde bana karşı koyacak kimse yok."

Dominik o zaman başını kaldırıp karşısındaki adamın yüzüne baktı. Kızın iki katı yaşında ve iki katı büyüklüğündeydi. Yusar'ı bile güzel kılacak kadar çirkin bir suratı vardı.

Gözünün önünde Garrek'in yüzü belirdi. Uzun zamandır Garrek'ten azar yememişti. Arayı çok açmışım demek ki. Yaşlı dostunun tiz sesi şimdiden kulağını tırmalaya başlamıştı.

Başını tekrar eğip ondan birkaç atım ötede duran kızın eline uzandı. Kızı kendine çekmesiyle kızın ona doğru savrulması bir oldu. Başını kızın kulağına yaklaştırıp sadece onun duyabileceği kadar kısık sesle konuştu. "Sakın itiraz etme. Sana işaret ettiğimde kaçmazsan ikimizin de canı... fena yanar. İşaret Dimir şi nira."

"Ne? Ama senin..." Dominik kızı eliyle susturdu.

"Bu ki sik de kim?"

Kızı arkasına alıp öne doğru bir adım attı. "Az önce bu şehirde sana karşı koyacak kimsenin olmadığını söylemiştin. Sana karşı koyacak kişi benim."

Adamın yüzünün morardığını görmek için başını kaldırmasına gerek yoktu. Söylediği sözün yaratacağı tepkinin farkındaydı.

"Ne dedin sen?"

Dominik hala adamın yüzüne bakmıyordu. "Ne dediğimi duydun."

"Sen de kimsin be? Şu tipine bak! Bu cılız halinle bize kafa tutabileceğini mi sanıyorsun?" Konuşan Huek'ti. Adamın ayaklarının ona yaklaştığını gördü. Ama bir şey adamı durdurdu.

"Bırak. O benim."

Dominik bu sözlerin Garrek'in hoşuna gitmeyeceğini biliyordu. Ona yaşananları anlatması gerektiğinde bu sözleri hikayesinden çıkarmayı aklının bir kenarına not etti. Gerçi dayak yedikten sonra aklını düzgün kullana bilecek miydi? İşte ondan pek emin olamadı.

Korkması, daha da ötesi kaçması gerekiyordu. Tanımadığı bir kız için hayatını neden tehlikeye atıyordu ki? Bu kız sürekli bu insanlarla karşılaşıyor olmalıydı. Belki gerçekten dediği gibi bu adamları ikiye ayırırdı.

Son Bekçi I Büyü Bekçileri - 1Where stories live. Discover now