beauty is terror.

166 16 14
                                    

╔   ''the secret history okurken aklıma böyle tek bölümlük bir kurgu yazmak geldi. gerçi daha çok taslak gibi ama yine de paylaşmak istedim. charles ve francis pek shiplenmeyen bir ikili gördüğüm kadarıyla ama umutsuz shiplerin kölesi olduğumdan benim için pek fark etmiyor. bunu okumak için the secret history'i okumuş olmanıza gerek yok aslında ama okumuşsanız daha iyi olur tabii. zaten kitabı okuyanlar fark etmiştir, karakterlerin kişilik özelliklerini fazla yansıtmadım ve birazını da kendime göre değiştirdim. kitapta hoşuma giden şeylerden biri kitabın atmosferiydi (dark academia) ve bunu biraz da olsa yansıtmaya çalıştım. iyi okumalar.''   

The Secret History, Francis&Charles.

Vermont, 1980.

Francis, okula ilk geldiği günden itibaren Charles'a karşı içinde bastıramadığı duygular besliyordu. Onun altın sarısı saçları, baktığı zaman içini titreten lacivert gözleri kimsenin onda yaratmadığı bir etki bırakıyordu. Yanında ne yapacağını şaşırıyor, mantıklı cümleler kuramıyordu. Bu yoğun duygularının karşılıksız olması onda tarifsiz bir üzgünlük yaratıyor ve çaresizlik içerisinde boğuluyordu. Kendisi böyle olmasını istememişti, duygularını bastırmak için çok uğraşmıştı çünkü biliyordu ki duygularının karşılığını hiçbir zaman alamayacaktı.

Charles, okula California'dan gelen Richard Papen'a sürekli kaçamak bakışlar atıyordu ve bunu görmek Francis'in canını acıtıyordu.

Hampden Üniversitesi'nde sıradan bir gündü. Beş arkadaş Julian'ın dersinden çıkmış okulun köşesindeki kafeye doğru ilerliyorlardı. Hava, bulutluydu ve hafif bir rüzgar esiyordu. Çimlerin üzerindeki çiyler orada asılı duruyordu. Charles'ın ikiz kardeşi Camilla ve Richard önden ilerliyor aynı zamanda da Yunanca dersinde verilen ödev hakkında konuşuyordu. Francis, Charles ve Henry ise arkada kalmış sessizce ilerliyorlardı. Üçünün de aklı başka yerdeydi. Henry, üçüncü sigarasını yakarak elindeki kitabı okumaya devam ederken Charles ise önündeki ikiliyi izleyerek bir şeyler düşünüyordu. Francis, Henry'den bir sigara rica etti.

''Çakmak da uzatır mısın?''

Henry, çakmağı uzattıktan sonra kitabına geri döndü.

Francis, sigaradan derin bir nefes alarak havaya doğru üfledi. Sonunda kafeye vardıklarında köşedeki bir masaya yerleştiler. Her zaman geldikleri bu kafe, soğuk renklerin hakim olduğu, aydınlatmasının zayıf ve yer döşemelerinin gıcırdadığı eski bir yerdi ama kafenin havası hepsinin hoşuna gidiyordu.

Francis özelikle bugün fazlasıyla keyifsizdi. Önceki gece ailesiyle telefonda uzun bir tartışmaya girmiş ve gecesini zehir etmişti. Şimdiyse Charles'ın, yan yana oturan Richard ve Camilla'yı üzgün gözlerle izlemesi sinirine sinir katıyordu. Paltosunu astığı yerden aldı ve dört çift gözü üstünde hissetiğinde,

''Sigara içmeye çıkıyorum.'' diye açıklamada bulundu.

Dışarısı bir saat öncesine kıyasla soğumuştu. Francis, kafenin yakınındaki küçük bir markete girerek Monte Carlo markalı bir sigara paketi aldı. Tekrardan kafenin önüne geldi ve Henry'den ödünç aldığı çakmakla sigarasını yaktı. Hampden'e bakarak sigarasını içiyor ve bu sırada da kafasındaki düşüncelerle kendini iyice delirtme noktasına getiriyordu. Asıl sorun ailesiyle olan tartışması değildi ve bunu kendisi de biliyordu. Ailesiyle her zaman gereksiz tartışmalara girerdi ve bir süre sonra bunu kafasına takmamayı öğrenmişti. Onun sorunu Charles'tı. Artık patlama noktasına geldiğini hissediyor ve bunu engelleyemiyordu. Okul başlayalı 8 ay olmuştu ve bu 8 ay boyunca kendini nasıl dizginlediğini kendisi de anlayamıyordu. Gözleri dolmaya başladı, bu kadar duygusal olmaktan nefret ediyordu.

the secret history • [francis & charles]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin