Bölüm 2

4.1K 353 124
                                    

Yorumlarınızı bekliyorum

(Medya, Billie Eilish - All The Good Girls Go To Hell)

İyi okumalar ❤️

Önüme bırakılan tabağın içinde kokusu burnuma dolan, fırından yeni çıktığı belli olan elmalı turtadan bir dilim vardı. Adı bana söylenmeyen kadın önüme bıraktığı tabağın ardından yeni ısıttığı süt dolu bardağı da masaya bırakmış ve belini kırarak bir selam verip arkasını dönerek odadan çıkmıştı.

Loş, sarı ışığın aydınlattığı odada, odamda öğretmenimin verdiği testi çözüyordum. Tek yaptığım buydu. Okula gider, okuldan gelir ve ödevlerimi yapardım. Burada herkesin bir görevi vardı, bana verilen görev de buydu. Kimsenin sorgulamadığı bu durumu tek sorgulayan bendim, en azından bir zamanlar.

Adını bilmediğim, tombul kadının görevi yemek ve bulaşıktı. Kardeşi olduğunu bildiğim ama yine adını bilmediğim bir başka kadının ise görevi temizlik yapmaktı. Burada adını bildiğim tek kişi olan Servidor' un görevi ise buradaki her şeyi yönetmekti. Asıl adının bu olmadığını birkaç yıl önce öğrenmiştim ama burada duyduğum tek isim o olduğu için gerçek ya da değil umursamamıştım. Bazen birine seslenmeye ihtiyaç duyuyordum.

Turtanın kokusunu iyice içime çektiğimde pencerenin camından ufak bir ses çıkmıştı. Ayağa kalktım. Camın üzerinden kayan ufak yağmur damlası uzun bir iz bırakarak yere doğru akarken pencereyi açtım. Kararmış havada koyu yağmur bulutları birikmişti ve penceremin açıldığı orman bu hava ile ürkütücü görünüyordu. Uzun ve daha uzun ağaçların sık sık yeşerdiği büyük ormanda çeşitli böceklerin, sürüngenlerin ve gece kuşlarının sesi birbirine karışmıştı. Bir zamanlar bundan korktuğumu hatırlıyorum ama o kadar uzun zamandır pencerem bu ormana açılıyordu ki artık değil korkmak içime çektiğim saf oksijen ile huzurlu hissediyordum.

Bir baykuş seslice öttüğünde birkaç saniye daha ay ışığının değdiği yerler harici kapkaranlık olan ormana baktım ardından ise tahta pencereyi küçük gıcırtısı eşliğinde kapattım.

Ormanın içindeki kocaman ve tarihi asırlar öncesine dayanan bu köşk uzun zamandır evdi benim için, evimdi. Eskiden odamın penceresi nasıl bir manzaraya açılırdı hatırlamıyordum, eskiye dair hatırladıklarım zamana dağılıyor ve zaman geçtikçe dağıldıkları yerde kalıyordu.

Bulunduğumuz yerde insanların girmeye korktukları, gecenin belli bir saatinden sonra içinde dolanmanın bile yasak olduğu bu ormanda yaşıyordum, çok çok uzun zamandır yaşıyordum. Belki de bu yüzdendi, bana garip bakmaları, ucube olduğumu düşünmeleri. Sürekli duyduğum şeyleri bunlar 'Ormandaki o koca köşkte yaşıyor, Ucube!' 'Kargalarla dolaşıyor, ona bulaşan herkesin başına bir şey geliyor. Ucube!' 'O kadar çirkin olmalı ki maske takıyor. Çirkin Ucube!' ve daha bir çok ucube kelimesi geçen bir dolu cümle. Onlara kulaklarımı kapamayı öğrenmiştim. Onlara kulaklarımı kapamak zorunda kalmıştım.

Yalnızdım. Çoğu zaman yalnız hissediyordum. Kocaman ormandaki kocaman yapının her bir katında yalnızdım. Mutfak bölümüne indiğimde oradaki kadını görürdüm ama o benimle konuşmazdı, diğer kadın ise köşkün içinde hayalet gibiydi, bu üç katlı yapıyı baştan aşağıya ve dip bucak temizliyordu. Buna rağmen onu nadiren görürdüm oysaki biliyordum burada yaşıyorlardı. En sık gördüğüm yüz Servidor'un yüzüydü. Her zaman her yerdeydi, bazen onun sürekli ensemde ya da arkamda olduğunu hissediyordum. Bana verdiği asılsız olmayan bir güven vardı. Yine de onunla bile karşılıklı diyaloglarımız sayılıydı.

Herkes, herkes benden kaçıyordu sanki. Hepsi anlaşmış gibiydi, herkesin içinde kimsesiz hissediyordum.

Testimi çözdüm, turtamı bitirdim ve soğumuş olan sütümü içtim. Benden beklenenler karşık ya da karmaşık değildi. Söyleneni yapmam gerekiyordu ve ben yıllardır bunu yapıyordum, bana söyleneni. Yapacak bir şey olmadığında ise yatağıma geçip kitap okuyordum. Türlü yaratıklar, türlü hayvanlar ve ülkelerin tarihleri... Ne olduğu önemli değildi. Çünkü kitaplığa konulan kitapları da ben seçmiyordum. Okuyor, rafın okuduklarım için ayırdığım bölümüne bırakıyor ve bir diğerine geçiyordum. Ben okudukça kitaplar alınıyor ve yerine yenisi konuyordu. İki yıl önce okuduğum kitapların köşkün kütüphanesinden geldiğini, ondan biraz sonra ise belli bir sıraya göre kitaplığa konulduğunu fark etmiştim.

Devil's Claw | bxbWhere stories live. Discover now