12. Bölüm "KRALLIK"

Start from the beginning
                                    

Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım. İnsanları duymak istemiyordum. Hızla bacağıma sarılan küçük eller ile yerimde sıçradım. Birden durdum. Kafamı eğip bacağıma kene gibi sarılan şeye baktım. Kafasını dizlerimin içine gömmeye çalışıyordu. Zaten eteğimin bolluğu yüzünden yüzü gözükmüyordu.

Elimi kafasına koyup itmeye çalıştım. Başarılı olamayınca,
"Hey küçük beni bırakman gerekiyor." Çocuk biraz daha sarılınca kalbimin ısındığını ve yumuşadığını hissettim. Gözlerimi yan tarafıma çevirdim. Werosim bir iki adım uzağımızda durmuş bizi izliyordu.

Gözlerimle çocuğu gösterip yardım etmesi için kaş göz yaptım.
"Noah," diye bağırıp koşarak bize gelen iri yarı kadını görmem ile kaşlarım çatıldı.

Çocuk adını duyunca irkildi. Yoksa korkuyor muydu?
Kadın nefes nefese önümüzde durunca ona baktım. Belli ki uzun süredir koşuyordu. Bu yüzden elmacık kemikleri ve burnu hem soğuktan hem de koşmaktan kızarmıştı. Tombul yanakları tatlı gözüksede çattığı kaşları ile korkunç bir şekilde bakabiliyordu.

Bacağıma sarılan Noah'ın kolundan tuttuğu gibi çekti.
"Sana kaç defa daha söyleyeceğim beni peşinden koşturma diye. O kadar vuruyorum akıllan diye sen iyice deli oluyorsun." Kadının sinirle sarf ettiği sözcüklerden tek biri ilgimi çekti.
Sert bir şekilde,
"Biri beni de dövseydi dediğini yapmak yerine kendi bildiğimi okurdum." Kadın bana sinirli bir bakış atıp arkasını döndü. Yine de konuşmaya devam ettim.
"Dövmek yerine konuşmayı deneyin ya da söylediklerinizi değerli bulması için ona bir hediye vereceğinizi söyleyin." Kadın bana dönüp,
"Görende çok çocuk bakmış zannedecek," diye söylenip yürümeye devam etti.

Noah bana dönüp dil çıkardı. Yüzümü bir tebessüm kaplarken başımı iki yana salladım. Eğer bir çocuğum olsaydı bu kadın gibi olmayacağımı biliyordum. Çocuklar bir mucize gibiydiler. Ve en değerli hazine.

Geçmişten bir anı önüme serilirken yutkundum.

"Anne bu dünyada senin için büyüden daha değerli bir şey yok," deyip ağlamıştı küçük ben. Annem son zamanlarda sürekli kadınlarla toplanıp büyü yapıyorlardı. Bu iş sabah başlayıp akşama kadar sürüyordu.

Annem benim boyuma gelebilmek için eğilip kızıl saçlarımı okşadı. Onun siyah saçlarının aksine benim saçımın kızıl olması onun hep tuhafına gitmişti.
"Bu dünyada Sirina, benim küçük çileğim, bir anne için evladından daha değerli hiçbir şey yoktur." Alnımdan öpüp konuşmaya devam etti.
"Ve tüm her şeyimle yemin ederim ki anneler evlatları için her şeyi yaparlar."

Annem gerçekten de dediği gibi benim için her şeyi yapmıştı. Kanının son damlasını da beni korumak için harcamıştı. Zaten sabahtan akşama kadar büyü yapmalarının sebebide savaşı hissetmeleriydi. Asla ihtimal bile vermedikleri savaşı.

Başımı iki yana sallayıp Werosim'e döndüm. Gözleri iki kırmızı ışık gibi parlıyordu. Acaba ne düşünüyordu da böyle parlıyordu? Kaşlarımı çatıp yeniden yürümeye başladım. Ne de olsa birlikte gitmek zorunda olduğumuz bir kafile vardı.

SİRİNA (Final Oldu)Where stories live. Discover now