Gök Mai'ye Boyansa; Siyah'la

Start from the beginning
                                    

Ceketimi sıkan sağ elimin avuç içi annemin bacaklarına sarılıp gitmemesi için ağlama içgüdüsüyle dolup taşıyordu

"Babam," yutkundum, babam; babalar oğullarıyla futbol oynardı değil mi? Benim babam, oğlu olarak bile kabul etmediğinin ömrüyle oynuyordu.

"Seni özlüyor, ama azıcık kızıyor sana. Neden diye sorma, n'olursun. Sorma, sormasana."

Annemin ve benim suskunluğum, tek bir bedenin boğazına sarılıp öldürüyordu.

Suskunluğum, katildi.

Suskunluğum, katilimdi.

"Neden verdin bana o güzel kalbini? Bak işte! Baksana, ben senin kalbini kararttım. Adıma boyadım kalbimi anne. Adıma boyadım, kalbini."

Anneler, severken gider miydi?

Anneler, severek ölür müydü?

"Kızma ona, seviyor işte seni. Beni kabullenmese de olur, seni seviyor ya o bana yeter. Ona da kızamıyorum, mevzu sevgi olunca ben kendim hariç hiç kimseye kızamıyorum."

Gidemiyordum, doğum günümü mezarlıktan kendime bir yer ayırarak geçirmek istiyordum. "Sanırım ben Mai'yi severken incittim, zaten hep kendimizden sakındığımızı kendi kalbimize gömmez miyiz anne?"

Kafamı iki yana salladım, neden sesim kimseye duyulmuyordu? Suskunluğum, birinin beni duymasına mâni mi olacaktı?

"O duyuyordu, anne. Benim duvarlarıma bardak dayayıp; suskunluğumu bile dinliyordu. Ama gitti, gitti anne..."

Erkekler ağlamazdı, erkekler ağrırdı.

Ağrıyordum.

"Gidiyorum ben, anne." Mezar taşına yaklaştırdım dudaklarımı. "Doğum günüm, senli olsaydı. Doğum günüm, bir yanımda Mavi; diğer yanımda Mai'yle olsaydı keşke."

Öptüğüm adının v harfine gözyaşım bulaştı, v silikleşti. Mai kaldı. "Hoşça kal Mavi Kurşun, hoşça kal Mavi Türkü'm."

Ayağa kalktım, ona arkamı döndüm. Arkama, kalpsizliğini saplayıp kalbimi söktü sanki. Adımlarım gözyaşlarımdan daha hızlı bir şekilde sıralandı, yumruk yaptığım ellerimle gözlerimi ovaladım.

Canım, çok ağrıyordu.

Mezarlıktan çıktığımda, sabahtan beri titreyen telefonu aldım elime.

Gadir Gardaşım : La gelsene, lahmacun üstü noodle'ın soğudu.

10 dakikaya geleceğimi yazdıktan sonra, mezarlıktan iyice uzaklaşıp lahmacuncunun olduğu semte doğru ilerlemeye başladım.

25 yaşına girecektim, 25 yaşına ayağımı bastığımda ayaklarımın yanında Mai'nin o küçük ayakları olmayacaktı.

Telefonumu çıkartıp Mavi Türkü'yü açtım. Sessiz sokağın çığlığına bile yuva olan şarkıyı dinleye dinleye yürüdüm.

Yürüdükçe bağrımda kopan fırtınaların canı acıdı.

Canımın cananı acıdı.

Acımak, bir eylem değil; en kusursuz cinayet silahıydı.

Lahmacuncunun yakınlarına geldiğimde kulağıma çalan sessizlik, beni epey tedirgin etmişti. Şarkıyı kapatıp telefonu cebime koydum.

Muhtemelen, Baran ve Kadir saçma sapan bir şey yapmışlardı.

BEST NOODLE OF | TEXTİNG +18Where stories live. Discover now