ESİN'İN GÜNLÜĞÜ -4-

516 9 0
                                    

Hayatımda duymak isteyeceğim son ses olan saat alarmımın sesiyle uyandım. Gerçekten çok rahatsız edici bir sesti ama sanki ses çok yakından geliyordu resmen alarm kafamın içinde çalıyordu. Kahretsin! Dün gece çalışma masamda uyuya kalmışım! Kafamı masanın üstünden kaldırmadan hemen yanı başımda olan saate dokundum ve alarmı kapattım. Daha fazla bu sese tahammül edemezdim. Yavaşça kafamı kaldırdım, boynum tutulmuştu. Boynumu sağa sola hareket ettirdikten sonra çok şükür masamdan kalkabilmiştim.

Saat 07.00'du ve iş görüşmem saat 10'daydı. Benim için koşturma maratonu başlamıştı. Vakit kaybetmeden duşa girdim. Duştan sonra saçlarıma şekil verdim giyindim ve doğruca mutfağa koştum. Tabii ki heyecandan hiçbir şey yiyemedim. Resmen midem bulanıyordu. Daha fazla kahvaltı masasında oyalanmadan giyeceğim topuklu ayakkabıları aramaya başladım. Neredeydi bunlar ya? Günlük hayatımda fazla topuklu ayakkabı giymediğimden şu an iş görüşmesi için uygun olan tek topuklu ayakkabımı mutlaka bulmalıydım. Yok, çıldıracağım! Mecbur Burcu'yu uyandıracaktım. O bana bir çözüm bulurdu, bulmalıydı. Şu anda en son isteyeceğim şeylerden bir tanesi de Burcu'yu uyandırmaktı, çok dalgın uyur o genelde ve uyandıktan sonra da kendine gelmesi en az yarım saat... Neyse en iyisi onu uyandırmadan Burcu'nun ayakkabılarından birini giymeliyim şu an ona dert anlatamam. Burcu'nun topuklu ayakkabılarını tek tek denedim. Hepsi büyüktü. Artık bir şekilde idare edecektim sonuçta sadece bir numara büyüktüler.

Evden çıkmadan son bir işim kalmıştı. Makyaj.. Makyaj pek bana göre değil, sadelikten yanayım ama eyeliner ve rimel vazgeçilmezlerimdendir. Eyeliner, rimel ve parlatıcımı sürdükten sonra artık hazırdım. Gözüm hemen saate kaydı. Olamaz saat 9 olmuştu , benim bu saatle problemim nedir!? Ve en az 1 saatlik yolum vardı kesin geç kalacaktım! Çantamı aldığım gibi hemen arabaya koştum. Saat 09.04 bu bir rekor!

Gerçekten çok hızlı gidiyordum, daha önce hiç bu kadar hızlı araba kullanmamıştım. Sanırım bu kadar hız yapmamam gerekirdi , o kadar hızlanmıştım ki fren yapmıştım ama arabayı durduramıyordum kontrolsüzce önümdeki arabaya çarptım. Çarptığım adam gerçekten çok sinirlenmişti. Arabadan indi ve bana doğru geliyordu... Arabama doğru yaklaşırken tanıdım. Arabasına çarptığım kişi Emir'di... Onun Emir olduğunu anladığım anda gaza bastım arkamdan "Esiiiin" diye bağırdığını duymuştum. İnanamıyorum! Hatalı olan bendim ve şu anda basıp gidiyordum. Hiçbir şey umurumda değildi. Tek düşündüğüm şey iş görüşmesine geç kalmamak ve işe alınmaktı. Emir'in hayatımdaki bir şeyi daha mahvetmesine izin vermeyecektim.

Kazanın verdiği sinirle daha da hızlanmıştım, hala akıllanmamıştım. Ama yetişmeliydim, yetişecektim. Sonunda geldim, muhteşem bir yer burası.... Kesinlikle hayallerimin şirketi senin için her şeyden vazgeçmeye değer ne olursa olsun bu işi almalıyım. Şirkete ilk adımımı atmaya hazırlanırken aklımdan geçenler bunlardı. Şirkete ilk adımımı atmama son 2 merdiven basamağı kalmıştı. O kadar heyecanlanmıştım ki birden ayağıma büyük gelen topuklu ayakkabılarımın da etkisiyle dengemi kaybettim topuğum merdiven basamağına takıldı. Ama yere düşmedim neyse ki. Düşseydim tam bir rezillik olurdu gerçekten.

Şirkette yerler ıslak ve kaygandı sanırım yeni silinmişti. Ne tarafa doğru gideceğimi bilmiyordum etrafta da kimse yoktu. Sanırım randevuları ayarlayan kişi daha gelmemişti çünkü girişteki masa boştu. Yavaş adımlarla kaygan zeminde yürürken karşıdan birisi geliyordu, gerçekten çok yakışıklı bir adamdı birden yürümeyi kestim, olduğum yerde ona bakakaldım. Göz göze geldik. Gözleri mavinin en güzel tonuydu, daha önce hiç böyle bir göz rengi görmemiştim. Gittikçe bana doğru yaklaşıyordu, ben de ona doğru yürümeye başladım. Birden ayağım kaydı, onun üzerine düştüm. Bir süre öylece kaldık. "B-ben çok özür dilerim, ayağım kaydı da" sonunda bir şeyler söyleyebilmiştim. "Önemli değil ama üstümden inersen eğer.."  "Ah, çok pardon gerçekten çok özür dilerim." Kendime inanamıyorum ya ne oluyordu bana böyle resmen sersemlemiştim sonunda ayağa kalkabildim de o da kalktı. Bu arada elimdeki iş başvurusu dosyamdaki kağıtlar da yere savrulmuştu. Eğilip aceleyle  onları toplamaya başladım, resmen elim ayağım birbirine girmişti. Onun bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum ama utancımdan kafamı kaldırıp ona bakamıyordum.. Eğildi ve kağıtları toplamama yardım etti. Ve aramızdaki saçma sessizliği bozdu.

"Demek iş görüşmesine gelmiştin."

"E-evet."Neden sesim titriyordu ki? Rezil olmuştum.

"Bu arada ben Ozan, burada çalışıyorum."Dedi elini uzatarak.

Kısık bir sesle "Esin" diyebildim sadece.  Ben de elimi uzattım.

"Burası çok güzel bir şirkettir, ben de 2 senedir burada çalışıyorum ve çok mutluyum burada."

"Evet, biliyorum burası tam anlamıyla hayallerimin şirketi, burada çalışmayı gerçekten çok istiyorum."

"Belli oluyor bu isteği sende görebiliyorum" dedi ve bana gülümsedi. O kadar güzel bir gülümsemeydi ki bu bende karşılık verdim.

O sırada asansörden bir kadın indi. Çok telaşlı gözüküyordu ve "Kaza yapmış, kaza yapmış" diye bağırıyordu. Ozan hemen kadının yanına gitti. Sonra Ozan bana dönerek;

"Kusura bakma patron kaza yapmış da ben de gitmeliyim" diyerek kadının peşinden gitti.

E ben ne yapacaktım şimdi? Burada öylece bekleyemezdim. Ozan'ın peşinden koştum "Bekle" dedim ama beni duymadı. Koşmaya başladım ve arabanın kapısını açıp Ozan'ın yanına oturdum. Bendeki de ne cesaretti böyle tanımadığım bir adamın arabasına binmiştim? Ozan bana dönüp şaşkın bir bakış attı. Kim bilir benim hakkımda neler düşünüyordu?

"Özür dilerim ama ben de gelmek istedim yani şirkette öylece durup bekleyebileceğimi düşünmedin herhalde, tabii ki seninle geleceğim."  Niye bu kadar saçmalamıştım ben şimdi, bir düzgün cümle bile kuramadım Ozan'ın karşısında.. Bana ne olduğunu gerçekten anlayamıyordum.

Bana cevap vermedi sadece bakmakla yetindi. Arabayı çalıştırdı.

"Bir şey söylemeyecek misin?" Biraz önce dili tutulan ben şimdi de susamıyordum. Ne kadar dengesiz bir kızdım.

"Biraz susabilir misin artık? Patronum aynı zamanda da en yakın arkadaşım kaza yapmış daha durumunun nasıl olduğunu bile bilmiyorum" dedi sesi biraz yükselmişti.

E haklıydı tabi çocuk Esin. Ne diyebilirdim ki bir kez daha yerin dibine geçtim onun karşısında...

Sonra sanırım üzüldüğümü anladı.

"Özür dilerim bağırdığım için ama gerçekten çok endişeliyim" dedi. Ne kadar da kibar biriydi aslında özür dilemesine gerek yoktu saçmalayan, susmayan ve zorla arabasına binip kafasını şişiren bendim.

O sırada hastaneye geldik. Ozan hızlıca indi ve ben de peşinden indim. Çok hızlı yürüyordu yine ona yetişmek için koşmam gerekti. Hemen oda numarasını öğrendi ve asansöre bindik.

Şirkette gördüğüm kadın buradaydı. Ozan'ı görünce yanımıza geldi.

" Ozan, çok şükür iyiymiş."

"Ne olmuş peki?" dedi Ozan.

" Araba kazası. Geri zekalı kızın teki arkadan çarpmış ve kaçmış."

Neeeee?!! Bana bu senaryo bir yerden tanıdık geliyordu ama.. Olmazdı ya olamazdı. Esin belki de başka birisidir sonuçta koskoca İstanbul başka bir kaza da olmuş olabilir ve aynı senin gibi arabaya arkadan çarpıp kaçan bir geri zekalı kız daha olabilir. Yani evet olabilirdi. Ben iç sesimle cebelleşirken Ozan konuşmaya başladı.

"Görebiliyor muyuz peki?"

"Evet hadi gel odasına bakalım."

"Gidelim" dedi Ozan da.                

Üçümüz hastane odasına doğru ilerliyorduk. Kapı aralandı,


*Bölüm sonu. Bu arada medyadaki Ozan.. Bence Esin'in ilk görüşte aşık olması şaşılacak bir durum değil :) 

Bir Aşkın GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin