"Bunlar iyi." Yeni kıyafetler giyeceğim için bir anlığına iyi hissettim.  Bir şey demeden, hizmetli kadın kapıya doğru yürüdü. 

"İşiniz bitince aşağıya gelin. Ben sizi şimdi biraz yalnız bırakayım." Kibar bir şekilde gülümsedikten sonra kapıyı kapatıp beni kendimle baş başa bıraktı.

Beyaz renkli dantel bir sutyen ve ona uygun külot seçip banyoya girdim. Sıcak su üstümdeki ağırlığı almış, öfkemi yatıştırmıştı. Dün gece, Pars bana saldırdıktan sonra da sakinleşmek için duş iyi gelebilirdi. Ancak evin içinde çıplak olma fikri, özellikle de Pars tehlikeli şehvetiyle çok da uzağında değilken, çok ürkütücü gelmişti. Onun yerine çok kötü kokmayı tercih ettim, belki pis olmak Pars'ı bendrn uzaklaştırmak için doğru bir yoldu.

Ancak gün ışığında yıkanmak beni çok rahatlatmıştı. Sanırım gündüzleri pars evde olmuyordu. Bu sayede meraklı parmakları ve istekli dili olmadan biraz yalnız kalabilirdim.

Giyindikten sonra merdivenlerden aşağı indim. Hizmetli kadını büyük salonda buldum.

"Geldim. Bana neden ihtiyacın var? " diye sordum.Bu sabah Pars ona kahvaltıda katılmamı söylememişti.

Hizmetli kadın cam silmeyi bırakıp bana gülümsedi.

"Özel bir neden yok. Yukarıda yalnız kalmanız içime sinmedi. Başka bir şey yok." Cam bezini önlüğünün cebine koyup yanıma geldi.

"Şu an neler yaşadığınızı tahmin edebiliyorum. İstediğiniz zaman benimle konuşabilirsiniz. Size ihanet etmem." Bakışlarında anlayış ve merhamet vardı.

Kibar yaklaşımı kalbime dokundu. Yine gözlerim dolmuştu. Etrafımda konuşabileceğim birinin olması mükemmel ötesi bir şey olurdu. Aklıma gelen düşünceler ile birden öfkelenip sesimi yükselterek konuştum.

"Sen Pars'ın çalışanısın bana ne kadar iyi olabilirsin ki? Güzel sözlerle kandırıp, burada kalmamı sağlamaya çalışıyorsan yanılıyorsun." dedim.

Hizmetli kadının yüzü birden allak bullak oldu.

"Lütfen böyle düşünmeyin. Ben size sadece nazik davranmak istedim." dedi.

Tepkisi beni şaşırtmıştı, kuşkulanmakta ayıp ettiğimi düşündüm. Ben aptaldım. Arkadan bir kadın seslendi.

"Sohbet etmeyi sonlandır ve akşam yemeği için bana yardım et."

Beni kaçırtan pislik için yemek hazırlıyorlardı. 

"Yemek için bize yardım etmek ister misiniz?"

Ağzım açık kaldı. Dün akşam beni parmaklayan o piç kurusu herif için akşam yemeği hazırlamak isteyeceğimi gerçekten düşünüyor muydu? O herifin bana yaptıklarından haberi var mıydı? Yanaklarım kızardı. Acı acı güldüm.

"Demem gereken şeyi mi söylim, yoksa dürüst olmamı ister misin?"

"Hadi yardıma gelin. O burada değilken bu evin bir parçası olun. Güzel vakit geçirmenize ya da arkadaşlık kurmama mani olmaz." Elini elimin üstüne koyunca gerildim.

"Eğer bizimle iletişim halinde olursanız. Daha iyi hissedeceksiniz."

Daha iyi hissetmek mi? Bu durumdayken nasıl iyi hissedebilirdim. Kaçırılıp üstelik parmaklanmıştım. 

Bu sefer dişlerimi gösterip tekrar güldüm.

"Gerçekten iyi olacağımı düşünüyor musun? Bu kesinlikle imkansız.  Bırakın beni gideyim. Bırakın arkadaşıma, sevdiğim adamın yanına döneyim, işte o zamn iyi hissedebilirim."

YARDIMCIWhere stories live. Discover now