"Bu seferlik bunu düşünmeden söylediğini varsayıyor ve patavatsızlığını hoş görüyorum. Eğer yine bu şekilde davranırsan, emin ol ki keşke yapmasaydım diyeceksin." Yeşil renkli, dönük gözleri aşağıya başladı. başladı. Vücut hatlarımı inceliyordu. Bana doğru bir adım attı, öylesine yakınımdaydı ki vücut sıcaklığını hissediyordum.

"Öğrenmen ve anlaman gereken bazı şeyler var."

Her ne olursa olsun korkmadığımı göstermek için oturduğum yerden ayağa kalktım. Göğsümü onunkine yasladım.

"Anlamam gereken tek şey var o da senin beni kaçıran bir pislik olduğun. Hayatımı çaldın, sevdiklerimi aldın elimden." Sesimin titremesine rağmen konuşmaya devam ettim.

"Her şeyimi aldın. Anlamam gereken tek şey bu."

Elini uzatıp yanağına dokundu. Parmağını çenemde gezdirirken nefesim kesildi. Aniden bana dokunmak onu şaşırtmış gibi gözledi parladı. Elini indirip uzun parmaklarıyla kolumu tuttu.

"Benimle gel." Dedi.

Dokunduğu yer yanmış, kalp atışlarım hızlanmıştı. Kolumu çekip ondan kurtulmaya çalıştım.

"Bırak gideyim."

Ateş saçan gözleri ile bana baktı. "Kes sesini, beni dinleyeceksin."dedi.

"Ben. Köle. Değilim." Yediğim tokat ile yüzüm düşmüştü. Sert bir tokat değildi ana bana haddimi bildirmek için yeterliydi. Dudaklarımı ısırdım. O, beni kendi ile sürüklerken gözyaşlarımın akmasını engellemeye çalıştım. İç çekerek beni bir berbere oturttu, kendi de tam karşıma oturdu. Ürkmüştüm ama dilimi tuttum. Ağrımı dindirecek kişi olsa bile onun yaralandığımı bilmesini istemiyordum. İncinmiş, ezik biri olmamı bekleyen yas kalpli aşağılığın tekiydi.

Öne eğilip ellerini açık bacaklarının arasında kenetledi. Aramızdaki mesafeyi kapatacak kadar yakınıma gelmişti. Gözleri sınırlarımı öğrenmek istiyor gibi yüzümde dolandı. Rahatsız hissederek yerimde kıpırdadım. Onunla göz göze olmayı reddedip bakışlarımı başka yöne çevirdim. İkimizde hareketsizdik. Evime dönmek istiyordum.

"Sen benimsin." Dedi. "Seninle tartışmayacağım. Artık benim mülkiyetime girdin. Bu sebeple bana her anlamda boyun egmek zorundasın."

Cehennemde olabilirdi.

"İnternet, telefon ya da herhangi bir teknoloji alet kullanmana izin yok. Çalışanlar ile konuşmamalısın. Evin dışına çıkmam da yasak..."

Ayağa kalktı, kaslı gövdesiyle ahşap masaya doğru gitti. Bir parça kağıt ve siyah bir kese alıp tekrar yerine oturdu.

"Şuan için burada hiç kimsenin. Yeni başlangıç yapabilirsin. Eğer bunu unutmazsan iyi anlaşırız. " tekrar öne eğilerek bana yaklaştı. " sen kimsenin değilsin, sadece benimsin. Anlıyor musun?" Konuştukça gözleri parıldadı, sanki bu fikre bayılmış gibiydi.

Aklıma, yüzüne tükürebilir, hayalarına dizimle vurabilir, koşup bağırabilirdim fikri gelmişti. Tabii butun bunların katlanmam gereken ac sonuçları olurdu. Kıpırdamadan sessizce oturdum. Adam dizlerinin üstüne çöküp koltuğu tek bir hamlede geriye doğru ittirdi.

Bana yaklaştıkça kalbim heyecanla atmaya başladı, nefesini bacaklarımda hissediyordum. Bu kadar erken mıydı? Neredeyse on dakikadır ordaydım ve şimdiden bana tecevüz etmeyi planlamıştı? Kahretsin, bunu yapamazdım. Daha önce kimseyle birlikte olmamıştım. Sarper benim ilkim olacaktı. Ben bütün ilklerimi o adama bahsetmek istiyordum. Nefes al, başka yerde olduğunu düşün.

Bacağımı kucağına koyup okşamaya başladı. Yavaş yavaş pantolonumun paçasını yukarıya doğru sıyırdı. Gördüğü yara izinde parmağını gezdirdi. Kötü durumdaymış, sanki kırılmış gibi bakıyordu.

YARDIMCIWhere stories live. Discover now