9.Bölüm "ANKA KUŞU"

ابدأ من البداية
                                    

Elimdeki kılıcı daha sıkı tutarken,
"Ee hazır mısın Werosim? Bakalım bunları üstümüze salan kişi ne zaman ortaya çıkacak?"

Yeni gelen yaratıklara doğru koşmaya başladık. Ne kadar öldürürsek öldürelim yenisi geliyordu. Sanki sürekli üreyen ve bitmek bilmeyen bir şey gibiydi. Bir büyü gibi. Evet, bir büyü gibi. Büyü!

Karnıma aldığım darbe ile geriye savrulurken sırtımın bir ağaca çarpması ile nefessiz kaldım.

Nefes nefese yerde kalırken dönen başımı sabit tutmaya çalıştım. Önümde olan kılıca uzanmaya çalıştım.
"Sirina! İyi misin?" Werosim'in endişeli sesi ile gözlerimi yumdum. Onun da pes etmesini istiyordum ama Werosim asla pes etmeyecekti. Çünkü avcılar canları pahasına olsa da yemin ettikleri kişiyi korurlardı. Ve Werosim canı pahasına olsada beni koruyacaktı.

Başımı kaldırmam ile tepemde elini yumruk yapıp başıma vurmak için kaldıran yaratığa baktım. Onun eli kafamı bulmadan bedeni ortadan ikiye ayrıldı.
Yere düşen bedenin arkasında duran Werosim'e baktım.

Ağzım gördüğüm manzara ile santim santim açılmaya başlarken, bu sefer gerçekten nefesim boğazıma dizildi.

Werosim'in kırmızı renk gözleri, kırmızı ışık saçıyordu. Gözlerinin beyazı ise sim siyahtı. Gözleri bir canavarın gözleri gibiydi. Öyle korkunç ve öyle bakılası. Gözlerinden yanağına doğru küçük küçük siyah damarlar çenesine ve şakaklarına uzanıyordu.

Werosim'e doğru yürüyüp elindeki kılıcı aldım. Göğsü aldığı nefesler ile öyle bir inip kalkıyordu ki sanki benim ölümüm onu kahredecekti.
Parlayan gözlerini benden bir an olsun ayırmazken başımı iki yana salladım. Gücünün sınırlarını zorlamamalıydı. Bunu kendisine yapmamalıydı.

Üstümüze gelmeye devam eden ve çoğaldıkça çoğalmaya devam eden yaratıklara baktım. Kemik yığınları!

Kılıcı havaya kaldırıp hızla toprağa sapladım.
"Yeter!" diye öyle bir bağırdım ki. Rüzgâr yönünü değiştirip yüzümüze doğru esti. Saçlarımız rüzgar ile havalanırken yaratıklar toprağa dönüşüp ufak parçalar halinde yıkılmaya başladı.

Göğsüm hızla inip kalkarken elimdeki kılıcı topraktan çıkarmadım. İki adım arkamda kalan Werosim'e dönmek istiyordum ama az önce yeter, diye bağırdığım zaman benimle konuşan bir kişi daha vardı.
İki göğsümün arasında aniden oluşan yanma ile elimi göğsümün ortasına bastırıp inledim.

Elim kılıcın üzerinden düşerken dizlerimin bağı çözüldü. Yarı oturur bir pozisyonda iken bedenim yere doğru eğildi.
Nefes almakta zorlanmaya başlamam ile ağzımdan küçük küçük inlemelerin çıkmasına engel olamıyordum.

"Sirina ne oldu birden?" Elini sırtıma koyup okşamaya başladı.
"Kahretsin," diye inleyip bir elini bacağımın altından diğer elini de sırtıma koyup beni kucağına aldı.

Başımı göğsüne koyup nefes almaya çalıştım. Göğsümün ortasında başlayan yanma kanımı kaynatıyordu. Bütün organlarımın yandığını hissediyordum. Sanki organlarımın üstüne kızgın lav dökülüyordu ve organlarım buna rağmen yavaş yavaş eriyordu. Bu ağrı çok fazlaydı. Acıdan dolan gözlerimden akan yaşların yüzümde bıraktığı izler alevden bir yol çiziyordu.
Ben yanıyordum.

SİRİNA (Final Oldu)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن