Minik ayaklarıma tekrar odama geçme emri verdiğimde eskiden uçlarında pembe cibinliğin olduğu yatağımı toplayarak dolabımın karşısına geçtiğimde ahşap kapakları iki yana açtım. Askılardaki elbiselerimi inceleyerek kahverengi şort tulumu seçtiğimde üzerimdeki pijama çıkararak onu giydim. Güneş kremimi sürerek ince askılarını omuzlarımdaki duruşunu düzelttiğimde tarağımla boy aynamın karşısına geçerek uzun düz ilerleyerek uçları lüle lüle kıvrılan saçlarımı tarayarak dolaşıklığını açarken gözlerim aynadaki yansımamda dolaşıyordu. Üzerinde beyaz çiçeklerin olduğu ve v yakan gelen kahverengi tulum gündelik parçalarımdan biriydi. Herkesten önce uyanıp eksikleri tamamlarken rahat bir şeyler giymek hoşuma gidiyordu. Minik çantamı hazırlayarak telefonumu aldığımda gürültü çıkartmadan merdivenlerden aşağı inerek mutfağa geçtim.

Artık tamamen alışkanlığım ve günlük rutinim haline gelen şekilde bir kaşık pekmezi yutarak su içip buzdolabındaki çok önceden plastik bardaklara yerleştirdiğim ahududu dolu bardağı alarak hole geçtim. Ayakkabılıktan sandaletlerimi alarak dışarı çıktığımda amacım anneannemi uyandırmamaktı. Teoman top patlasa bile uyanmazdı uykusunun ağırlığı bazen beni şaşkına uğratıyordu. Bardağı çantama yerleştirerek düşmesini engellerken içinden bir tane alarak ağzıma attım. Sevdiğim tat dilime bulaşarak ağzımın her bir noktasını işgal ederken kolumun altına sıkıştırdığım hasır şapkayı kafama geçirerek telefonumun not kısmını incelemeye başladım.

Bugün göl kenarında piknik yapacaktık ve bizimkiler mangal yapacakları için atıştırmalık değil de günümüzü orada geçirirken bizi doyuracak şeyler hazırlayacaktık. Ben tartölet ve meze yapacaktım. Nazlı Rus salatası, İrem patates salatası yapacaktı. Erkekler tabii ki mangal yapacaklarını söyleyerek bunun ağır bir iş olduğunu dile getirerek diğer her şeyden kaçmışlardı. Eksikleri tamamlamak için manava uğramalıydım. Merdivenlerin altında kilitli duran turuncu büyük sepetli bisikletimin kilidini açtım. Toprak yolu yavaş yavaş aşarak ilerlerken gözlerim sağ tarafımda kalan Ares'in evine kaydığında onun uyanık olduğunu görmeyi beklemiyordum. Elindeki kahve fincanını karşısındaki kız ile aralarında duran kare masaya bıraktığın merakla gözlerim kısılmıştı. Evin önüne masa koymak istediğini söylediğinde Teoman dilediği gibi takılabileceğini söylemişti. Şimdi evinin hemen önünde kare bir masa iki tane de sandalye vardı ve orada biriyle oturuyordu. Evlerimiz yan yana olduğu için her adımda onlara biraz daha yaklaşırken karşısındaki kızın yüzü her yaklaşmamda netleşiyordu. Lenslerimi takmadığım için yüzünü onlara yaklaşmamla seçerken onun üniversiteden biri olduğunu fark ettim. Bakışlarımı önüme düşürerek direksiyonu sıkıca tutarken adımlarımı hızlandırdım.

"Buongiorno tesoro!" Çantamın içindeki ahudududan bir tane daha ağzıma atarak bisikletin üzerine yerleştiğimde duyduğum sesle istemsizce irkilirken Ares'in, "Yakut?" diye seslenişini duydum.

Bana doğru yaklaşmaya başladığında, "Günaydın," diyerek hızlıca bisikletimin üzerine yerleştim. Hareket edişimle kendi hareketleri dururken kaşları çatılmıştı. Gözlerim istemsizce arkasında kalan ve bizi izleyen kıza kayarken neden burada olduğunu anlamıyordum, hangi ara tanışmışlardı? "Öğlen görüşürüz."

"Nereye?"

Sorusunu cevaplamadan bisikleti hareket ettirmeye başladığımda pedallara asılarak evden uzaklaşmaya başladım. Bisikletimle on beş dakikalık uzaklıkta olan merkeze ulaşmak artık benim için çocuk oyuncağıydı. Çocukken yol bitmeyecek gibi görünse de artık öyle değildi. Her tarafı çiçeklerin sardığı yollardan ilerlerken ahududu atıştırıyor kendi kendime şarkı söyleyerek ilerliyordum. Sabahın ferah rüzgârı saçlarımı özgürce dalgalandırırken keyifle pedallara basışlarımı hızlandırdım. Sahil kenarında dolaşarak merkeze çıktığımda tanıdığım insanlara günaydın diyerek, selam vererek ilerlerken telefonumun notlarına kaydettiğim bütün her şeyi yavaş yavaş aldım.

Mavi Lavinia (Rengarenk Serisi I)Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ