Demek gerçekten ölmüştü. Oysa benim ne umutlarım vardı. Onun yaşaması hem beni çok mutlu edecek hem de içine düştüğüm ve çırpındıkça battığım bu durumdan beni kurtaracaktı.

"sen nasıl bir pisliksin!" diyerek elimdeki demir törpümü, bacağına sapladım. İkiye büküldü ve acı içinde bağırdı. Deliye dönmüştü. Gözlerinden öfke fışkırıyordu. Törpüyü bacağından çıkarıp yere fırlattı.

Eliyle yaranın üstüne baskı yapıyordu. Aksayan adımlarla üstüme üstüme geliyorken, ben de geri geri gitmeye başlamıştım. Eline geçirince sağ bırakmazdı bu acıyla beni. Kaçmak için arkamı döndüğüm an saçımdan yakalamış ve başımı ağacın gövdesine çarpmıştı.

Yere düştüğüm zaman kalkmaya fırsatım olmadan karnıma ikinci bir darbe yemiştim. Ben yerde kıvranırken, o tam baş ucuma oturmuş beni izliyordu. Canımı yakınca sakinleşmişti.

Şakağımdan kanlar süzülürken ayağa kalkabileceğimi sanmıyordum. Gülümsedi ve başımı okşadı "özür dilerim bunu yapmak istemezdim. Sen yat dinlen. Ben de sen iyileşene kadar sana bir hikaye anlatayım."

Kesinlikle bu adam normal değildi "bir varmış bir yokmuş. Baybars denen denen polisin, çok güzel ve alımlı bir kız kardeşi varmış. Kız uzun boylu, sarı saçlı, mavi gözlü ve bebek gibi güzel kokan bir melekmiş. Günlerden bir gün Baybarsın en büyük düşmanı olan Halit, bu kızı görmüş ve beğenmiş. Tabii Baybarsın, kardeşlerine ne kadar düşkün olduğunu bilen Halit, bu işi fırsata çevirmiş. Gel zaman git zaman bu kızı kendine bağlayan Halit, Baybarsın canını yakmak için kızın aklını yıkamış ve güzel kız, Halitin kollarına koşarak gitmiş."

Bacaklarım uyuşuyordu. Normalde küçükken çok düşer başımı vururdum ama ilk defa böyle olmuştum. Kılımı bile kıpırdatmaya mecalim yoktu.

"bu zavallı kızla işi biten Halit, büyük bir zevkle kızı kolundan tutmuş ve Hüroğlu ailesinin kapısına bırakmış. İlk başta kızlarının o halde olduğunu gören aile kahrolmuş ama Baybars yine 'o ne olursa olsun benim kardeşim' diyerek kızı bağrına basmış. Aylar sonra bu kız hamile olduğunu öğrenmiş. Korkudan ailesine bir şey söyleyemeyen kız Halite ulaşmış ve durumu anlatmış. Ne yazık ki bu Halit ne bebekleri ne de hamile kadınları severmiş. Onları istemediğini söyleyince, kız çok üzülmüş. Kardeşinin durumunu fark eden Baybars işin aslını öğrenmiş ve kardeşine yine de sahip çıkmış 'sana da yeğenime de kol kanat gererim ben.' diyerek hem kardeşini hem de yeğenini korumaya almış."

Bu bir hikaye olsa can yakardı ama bu gerçeğin kendisiydi. Bunun için içimi söküyordu "doğuma haftalar kala Halit, bu bebeğin ve kızın ayak bağı olacağını düşünmüş ve onların bir gece ölmesi için dua etmiş. Şansa bak ki Baybars, o gecenin sabahında kız kardeşinin bilekleri kesilmiş, cansız bedenini odasında bulmuş. Hem kız hem de doğmak üzere olan bebeği ölmüş olan Halit kahrolmuş bir halde. Anladın mı beni Ayza?"

Kulağıma fısıldamasıyla tüylerim diken diken olmuştu. Az önce okşadığı saçlarımı şimdi sıkıca tutmuştu "Baybarsın kardeşiyle aynı kaderi yaşamak ister misin Ayza? Fakat sana sahip çıkacak bir ağabeyin yok." başımı Hâyalin mezarına çevirdi "sonunun böyle olmasını ister misin Ayza?"

Yerdeki yapraklar çıtırdıyordu ve koşma sesleri geliyordu "imdat! Buradayım!" diye bağırmıştım fakat üstüme kapandığı için kalkamıyordum. Eliyle ağzımı ve burnumu kapatmıştı.

"sonunun Hâyal gibi olmasını istemiyorsan söylediğim her şeyi yapacaksın." nefes alamadığım için çırpınıyordum. Sanırım o nefes alamadığımın farkında değildi. Bacaklarımı ileri geri sürtüp dikkatini çekmekeye çalışıyordum.

ESİR RUHLAR ALEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin