Sena'yı aramış ve onun da hazırlanmasını önceden söylediğimiz için kapıda hazır bekliyordu bizi. "Parka bile cümbür cemaat gidiyoruz ya... Keşke Selim de olsaymış." dedi Gökçe. Açıkçası oğlum yanımda yokken çocuklu ortamlara girmeyi pek sevmiyordum ama bu seferlik gidecektik artık. Parka yaklaştığımızda kapının önünde kucağında bir çocukla duran Taner'i gördüm. "Aa bunlar dönüyormuş." dedi Gökçe kapıya yönelerek. Ömer de Şevval'in elinden tutmuş geliyordu. Bu baba-çocuk portreleri yüzümde bir gülümseme oluşturdu. Ömer bizi fark ettiğinde gülümsedi. Daha doğrusu Gökçe'ye gülümsedi.

Gökçe "Biz de yanınıza gelmiştik, ama dönüyormuşsunuz." dediğinde Taner'in de bakışları bize dönmüştü. Kucağındaki Erdem'i yere bırakıp elinden tutarken "Merhaba." dedi bana. Bir baş selamıyla karşılık verdiğimde Melek arkadan koşarak gelmişti yanımıza. "Gökçe abla... Burada dönme dolap yokmuş ama." dediğinde hepsinin yüzünü güldürmeyi başarmıştı. Sena gülerek "Onlar sadece lunaparklarda oluyor canım. Burası normal bir park." dedi. Aralarında dört yaş vardı yaklaşık, Aslı'nın ölümü kaderlerini ortak bir noktada bağlamıştı. Annesizlik... Sadece Sena biraz daha şanslıydı, Gökçe olduğu için.

Arada dönen muhabbetten kopmama sebep olan düşüncelerimi beynimden kovduğumda Ömer'in "E o zaman lunaparka gidelim beraber." dediğini duymuştum. Birkaç saniyelik sessizlik herkesin düşünmesi için bir seçenekken Gökçe bu teklife balıklama atlamıştı zaten. "Harika olur." Bu kızın çocuklu olmasını hiç sorun etmeden her istediğini yapıyor olmasına gerçekten çok büyük hayranlık duyuyordum. Çocukları omuzlarında bir yük olarak değil de mutluluğun bir kapısı olarak görmesi tüm annelere örnekti. Başka biri olsa -mesela ben- küçük bebekle kalkıp gitme taraftarı olmazdım ve bu yüzden ne kadar istesem de gitmezdim. Ama bu Gökçe işte, kimseye benzemiyor.

"Ferhan?" İsmimi duyduğumda bakışlarım tekrardan Ömer'e döndü. "Efendim?" Kaşları çatılırken "Sen iyi misin?" diye sordu. Sanırım sordukları şeyi kaçırdığım için böyle düşünüyordu. İnandırıcı olan gülümsemelerimden birini yerleştirdim. "Çok iyiyim. Dalmışım sadece." Kafasını sallayıp onayladığında Gökçe sorusunu tekrarladı. "Lunaparka gidiyoruz, dedik. Geliyorsun değil mi?" diye sordu. Evet... Bahaneler dünyasına hoş geldiniz. "Gökçe ben vazgeçtim, eve dönüp istafımın tadını çıkartmak istiyorum." Gidip onca bağırtının içerisinde birileriyle çarpışan arabaya binme gibi bir niyetim yoktu.

Fakat bu sefer bahaneler dünyasından seçip aldığım bahanelerim bir işe yaramamıştı. Gökçe tabiri caizse beni sürükleyip götürebilirdi. Ama beni kurtaran şey telefonumun sesi oldu. Talha'nın aradığını gördüğümde onlarla arabaları almak için eve yöneliyorduk. "Efendim?" diyerek açtım telefonu ama karşı taraftan telaşlı bir ses beklemiyordum. "Ferhan, Selim'i getiriyorum. Kuzenim kaza yapmış, hastaneye gitmem gerek acilen." Direkt konuya girmesiyle kaşlarım çatıldı. Tanıdığım akrabalarını gözümün önünden geçirirken "Hangisi?" diye sordum. "Tanımıyorsun, Ankara'da okuyan kuzenim vardı ya... Hasan. Yanında kimse yok, Ankara'ya gitmeliyim." dedi. Yanında olmayı hiç teklif etmedim bile. Ne Ankara'ya gidebilirdim onunla olmak için ne de birkaç teselli cümlesi sıralayabilirdim. "Tamam ben eve geçiyorum, ne zaman gelirsin?" Yakında olduğunu ve beş dakika içerisinde geleceğini söylediğinde Gökçe'nin bakışları benim üzerimde toplanmıştı. Telefonu kapatıp ona kısa bir açıklama yaptım ve gelemeyeceğimi söyledim. Vay be... Bahanem Talha'nın kuzeni olmuştu.

Ya da olamamıştı. Çünkü Gökçe önce geçmiş olsunlar dileyip sonrasında "Harika, Selim'i de alırsın. Beraber gideriz. Çocuklar da eğlenmiş olur." dedi. Aslında bakarsanız bu sefer bu teklif daha cazip gelmişti. Demek ki yalnız olmak beni kötü hissettirmişti.

TANER

Araba düzeni yaparken Ferhan'ın da benim arabamda gelmesine karar vermiştik. Ömer yakındaki bir bankamatikten para çekeceğini söylediği için şu an onu bekliyorduk. Bu sırada hemen benim arabamın önünde duran arabaya Ferhan'ın bakışlarından onun eski eşinin arabası olduğunu anlamıştım. Şoför koltuğundan esmer bir adam inip arka koltuktan da Selim'i indirmişti. Ferhan, Selim'i kucaklayıp öperken adam ona birkaç şey söylemişti. Ferhan ona sadece bir kafa sallamayla karşılık verirken bakışlarımı onlardan çektim. Ama bu sefer karşılaştığım Gökçe'nin hiç de hoş olmayan bakışlarıydı. Adının Talha olduğunu hatırladığım adama nefret dolu bakışlarını nerede görseniz anlayabilirdiniz.

SEN BENİM  // TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin